Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Ufuk Tarhan Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Bülent Şenver'in Odası TV Programı UFUK TARHAN
19.07.2013
Okunma Sayısı : 2843
Oy Sayısı : 6
Değerlendirme : 5
Popülarite : 3,89
Verdiğiniz Puan :
 

 

Bülent Şenver'in Odası TV Programı UFUK TARHAN

Duayen bankacı Sayın Bülent Şenver Beyefendi beni gençler için hazırladığı bir televizyon programına davet etti.

Gençler için Bülent Beyefendi ile zevkli bir sohbet yaptık. Sizlerle paylaşıyorum... 

.
.


izlemek için    


.
.

dinlemek için   

.
.


Ufuk Tarhan, Bülent Şenver

.
.

UFUK TARHAN Bülent Şenver'in Odası TV Programı

Deşifresi



Ufuk Tarhan (UT)

Bülent Şenver

BŞ: Bülent Şenver'in Odası'na hoşgeldiniz.

Bülent Şenver'in Odası'nda konuğum Sayın Ufuk Tarhan.

Hoşgeldiniz Ufuk Hanım.

UT:
Hoşbulduk.

BŞ:
Ufuk Hanım, sizin bütün çevrede bir bilinirliğiniz var.

O da çok özel bir kelime ile fütürist, ağızda dolgunluk ifade eden, bazılarının da nedir bu?

Gelecek ile ilgili bir şeyler mi söylüyor?

Fal bakabilir mi acaba?

Geleceği mi söylüyor? Gibi şeyler algılıyorlar.

Bunu bize bir izah edin. Fütürist ne demek?

Geleceği söyleyen kişi mi demek?

Yoksa başka bir şey mi?

UT:
Geleceği söyleyen kişi değil tabii ki.

Keşke olabilse.

Onu hepimiz merak ediyoruz.

Gelecek nasıl olacak, onu bilen henüz yok.  

Ama fütüristler ismi üzerinde İngilizce'de future isminden geliyor ve gelecek ile ilgili çalışmalar yapmak, düşünmek ve gelecek daha iyi bir şey  olsun diye uğraşmanın aslında özetlendiği sözcük diyebilirim.

Daha akademik bir tanım yaparsak ; olumlu gelecek tasarımı  veya şöyle mottolar kullanırız; "Gelecek tahmin edilmez tarif edilir". Deriz ve bunların hepsinde de şuraya bir gönderme yaparız; Gelecek oluşmuş statik bir durum değildir.

Gelecek bizim tasarımlarımızla, tercih ve gerçekleştirmelerimizle  sürekli değişen bir süreçtir.

Biz bundan sorumluyuz.

Biz buna müdahale etme yetkinliğindeyiz, kabiliyetindeyiz insanlar olarak.

O zaman bunu kullanalım diyen şimdilik bir bakış açısı dediğim gibi.  

Kısa süre içinde de  akademik literatüre girmesini ve meslekleşmesini de bekliyoruz resmen.

Oluşuyor da aslında bu.

Bordrosunda fütürist  yazarak maaş alan insanlar da  oluşmaya başladı.

BŞ:
Fütürist insan bizden farklı ne yapıyor?

UT:
Aslında çok fazla bir şey yapmıyor.

Herkesin içinde biraz matematik, herkesin içinde biraz sanatçılık, herkesin içinde aslında şuanda meslek diye tanımlanmış becerilerden, yetkinliklerden var bir miktar.

Fütüristlik de var.

Hepimiz aslında doğal, naturel, organik fütüristleriz.

Gelecek için düşünüyoruz çoğumuz, o iyi olsun diye inşallah, daha iyi olsun diye çalışıyoruz.

Aslında hepimiz fütüristiz.

Bazıları yalnız diğer meslek ve alanlarda olduğu gibi, buna daha odaklı, daha derin bakıyorlar.

Ben onlardan bir tanesiyim ve kendini bu şekilde çağıran insanlar. Gelecek senaryoları, gelecekte ne olur?

Neler daha kötü olabilir?

BŞ:
Ne daha kötü olur? Derken ne ile ilgili?

Ekonomiyle mi ilgili? Siyasetle ilgili mi?

Aile hayatınız ile ilgili mi?

Sevgiliniz ile ilgili ne olacak diye düşünürseniz fütürist olur musunuz?

UT:
Tıpkı diğer disiplinler gibi fütürist bakış açısı da  multi disiplinler bir yaklaşım gerektiriyor.

İçinde ekonomi de var, ekoloji de var, siyaset de var, psikoloji, bolca teknoloji.

Bunların hepsini göz önüne alarak geleceği düşünebilir ve çalışabiliriz.

Onun için bu söylediklerinizin hepsi bir yerde tabii düşünülmesi gereken, düşünülen şeyler.

Hepsine bakıyoruz, aile hayatına, kadın erkek ilişkilerine, bunlar da var.

BŞ:
Sizin hayatınızda aklınıza gelen önemli kilometre taşlarınızdan, benim hayatımı değiştirdi, böyle bir şey olmuştu değiştirdi diyebileceğiniz önemli kilometre taşları var mı?

UT:
Olmaz mı . 5-6 tanesini çok net biliyorum.

Bunları ben de düşünüyorum çünkü.

Soranlara, gençlere özellikle anlatıyorum.

Ben kendim için de düşündüm ve ilk kilometre taşını "Tanrıların  Arabaları " diye bir kitap var, onu okumak olarak  nitelendiriyorum.

Çünkü o kitap bana mutlak bilgiyi sorgulama, daha doğrusu beni çok meraklı insan yaptı.

Bu budur, şu şudur söylemlerini niye, başka türlü olamaz mı? Gibi  bir nokta koydu.

İkincisi ODTÜ'de okumam beni çok farklı yaptı.

O da analitik düşünceyi ve sosyal sorumlu vatandaş olmayı anladığımı, öğrenmeye başladığımı düşünüyorum.

Üçüncüsü, meslek hayatıma bir tesadüf sonucu ama ne mutlu tesadüfmüş ki bilişim sektörünün, teknoloji sektörünün ilk oluşmaya başladığı yıllarda başladım ve teknolojinin insan hayatında, iş hayatında , her şeyde ne kadar önemli olduğunu anlayabildim.

Dolayısıyla ilk işim ve teknolojiyi anlamak çok  önemli dönüm noktasıydı.

Sonra fütürizmi keşfetmem o mesleği yaparken .

Yine bir uçuş sırasında fütürist dergisi elime geçti, gelecek ile uğraşmanın ne kadar önemli ve hassas olduğunu anladım.

Son olarak da , profesyonel çalışma hayatındaydım ben çok uzun yıllar, 25 sene kadar.

Bu sürecin sonunda girişimci olmaya karar verdim ve kendi şirketimi kurma adımları benim için önemli dönüm noktaları ve çok öğretici aşamalardır.

Bunları çok net sayabilirim.

Hatta başkaları da vardır ama en belirginleri bunlar.

BŞ:
Bülent Şenver'in Odası'nda konuğum Sayın Ufuk Tarhan ile birlikteyiz.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginliklerini paylaşıyor.

Şimdi üç keşke.

Üç keşke de istiyorum ki, Dünya ile ilgili bizimle keşke bizimle paylaşır mısınız?

UT:
Keşke daha akıllı olsak.

Keşke daha akıllı insanlar olabilsek.

Aklımızı kullanmayı daha iyi becerebilsek.

Çünkü bugün hepimiz kıtlık, kaynak, enerji , bundan bahsediyoruz.

Aslında öte tarafa baktığımızda görüyoruz ki hiç kıtlık yok, aksine bolluk içerisindeyiz.

Tek sorun onu paylaşabilmeyi, paylaşmayı bilmiyoruz.

Ben burada ciddi bir akıl kullanma sorunu görüyorum.

Keşke daha akıllı olsak.

BŞ:
Türkiye için keşke?

UT:
Keşke Türkiye'de kadınlara, kadınlar ile ilgili meselelere daha akıllı ve iyi baksak.

Keşke eğitim dediğimiz şeyi çok ama çok çok daha fazla ciddiye alsak.

Bir de keşke sosyal sorumlu vatandaş olmayı, sivil toplum örgütlenmesini daha iyi becerebilsek.

BŞ:
Son keşkemiz kendiniz ile ilgili.

UT:
Derler ya keşkem yok, benim var.

ODTÜ'de okurken fena bir talebe değildim ve o yıllar 1976-1977 yılı girişliyim, tam terörün tırmandığı yıllardı, zorlu yıllardı.

O yıllarda derslerim iyi olduğu için  Amerika'ya gitmeye karar verdim.

Hocaların çoğunu kaçırmıştık oraya.

Giderken matematiğim fena değildi, "Gel ben seni asistan olarak alayım" dedi.

Bu çok önemli bir fırsattı.

Ben onu ailem çok uygun görmedi, ben de kabullendim.

Keşke kabullenmeyip asi olduğum yıllar olsaydı dedim.

BŞ:
Öyle olsaydı belki farklı şeyler  olabilir miydi?

UT:
Zannediyorum.

Sanki başka bir kültür, başka bir özgürlük alanı, başka bir dünyada yaşasaydım , bugün çok debelenerek kazandığım bilgiler, akılları biraz daha erken alabilirdim gibi geliyor.

Ama onu yaparsam belki başka şeyler olmayacaktı.

Onu dengeliyorum.

Öyle beni kahreden bir keşke değil ama o kararın çok etkili bir şey olabileceğini hissediyorum.

O bir tek keşkem var.

BŞ:
Ufuk Hanım, gençlerin bazı değerleri olması lazım.

Size göre gençlerde olması gereken önemli değerler neler?

Bir kaçını bizimle paylaşır mısınız?

UT:
Ben aslında şöyle cevaplıyorum bu tür soruları; içimden öyle geliyor.

Hep gençlere ne tavsiye eder siniz?

Gençlere akıl verme merakımız var biz büyüklerin.

Orada ben şöyle düşünüyorum; aslında biz gençlere değil de biraz büyüklere baksak, yani hep gençlere bakıyoruz ama o gençler ve o değerleri onlara biz veriyoruz.

Toplumda sanki gençler kendi kendilerine bir şeyleri  yitiriyor veya kazanıyormuş gibi bir ön kabul olduğunu, yargı olduğunu algılıyorum.

Sizi tenzi ederim. Ama ben gençlere bir şey tavsiye ederken çok utanıyorum.

BŞ:
"Üzüm üzüme baka baka kararır" mı diyorsunuz?

UF:
Tam onu diyorum.

BŞ:
"Armut dibine düşer" mi diyorsunuz? 

Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş" mu diyorsunuz?

UT:
Tam onu diyorum.

O zaman da diyorum ki, biz gençleri bırakalım da büyükler biz kendimizi şöyle iyi, akıllı ve modeller haline getirelim.

Çünkü o çocuklarda bize baka baka böyle oluyorlar.

Şuanda neyin eksikliğini hissediyorsak, ne olsun istiyorsak onları demek ki biz veremiyoruz.

BŞ:
O zaman bizlerin hangi değerleri değişmeli?

UT:
O zaman şunları söylemeliyiz, yani benim çok öncelikli gördüğüm şey; iyi ve akıllı olmak.

Bunlar romantik, izafi şeyler gibi üstünden hemen geçili veren konular ama bence öyle değil.

Her şeyin temelinde bu yatıyor.

Bence sevgi kavramını çok hafife alıyoruz.

Bunları öğretmiyoruz.

Bunlar öğretilebilir şeyler.

Öğrenmek kopyalamak ile mümkün olan bir duruş, bir gerçekleştirme.

Sevgi, iyi, akıllı olmak gibi bir şeylere biraz kafamızı takmak ve bunları aşılamak gerekir diye düşünüyorum.

Bunları yaparsak diğer alt ve tamamlayıcı şeyler değişecek.

Şefkat duygusunu çok önemsiyorum.

Bunların yokluğunu çok hissediyorum. Bunlar olursa çünkü çok  klişeleşmiş, çok şablonik değerler  zaten olacak.

Bunların altının çizilmesi .

BŞ:
Sevgi ve şefkat.

UT:
Sevgi ve şefkat çok önemli.

Çok önemsiyorum bunu.

Onlar olduğu zaman neredeyse bir sürü şey kendiliğinden yoluna giriyor.

BŞ.
  Şefkat nasıl bir şey?

UT:
Şefkat, yumuşak hissetmek.

Birine tam bağıracakken, bir şey için keskin duruşlar, keskin noktalar , çizgiler yaratacakken "Acaba onun da şöyle bir şeyi var mıdır?"

Bu aslında empati gibi bir şey söylemeye çalışıyorum belki ama buna biraz daha yumuşak, yumuşatıcı koymak istiyorum.

Merhamet koymak istiyorum.

BŞ: Şefkat, anne ile çocuğu arasındaki o  duygu ilişkisinde o şefkat vardır.

UT:
Evet. Öyle bir koşulsuz güvenelim bakalım, bir anlamaya çalışalım.

Aynen öyle bir yumuşatıcı çok gerekli diye düşünüyorum her tür ilişkide.

Bunu ben de kendime, bir takım insanın tansiyonunun yükseldiği zaman oluyor, o zaman şefkat, şefkat diye kafamda hatırladığımda emin olun bu hatırlamak dahi o enerjinin formunu değiştiriveriyor.

BŞ: Ben yine gençlerle ilgili bir şey söyleyeceğim.

Bülent Şenver'in Odasında konuğum  Sayın Ufuk Tarhan ile birlikteyiz.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginliklerini paylaşıyor.

Şimdi üç yap, üç yapma.

Bizim üç yap, üç yapma gençlere üç tane yap, üç tane yapma bir şey söylemenizi isteyeceğim.

Önce yaplarla başlayalım.

Gençler muhakkak yapın.

UT: Gençler muhakkak teknoloji bağımlısı olun.

Bir sürü velinin tüyleri diken diken olmuştur.

Ama ben bunu çok olumlu anlamda kullanıyorum, çünkü onların yaşadığı çağ, teknoloji ile insanın neredeyse tam entegrasyonunu gerektirecek.

O yüzden teknolojiye eğlenmenin veya hafif  bir şey olmanın ötesinde çok çok dikkat etsinler.

Çok yazsınlar.

Yazmayı çok önemsiyorum dijital ortamda.

Nerede olursa olsun.

Çünkü yazma çok disipline eden, çok derleyen toplayan bir şey.

BŞ:
Okumasını bilmeyen yazabilir mi?

UT:
Onu söylediğim anda, okumaya geleceğim ama bu okuma ille de böyle satır satır  değil.

Öğrenme aşıklısı olsunlar.

Öğrenmenin içinde okuma da var, seyretmek de var,  dinlemek de var.

Dolayısıyla kendilerine ihtiyaçları olan öğrenmeyi tasarlamayı becersinler.

Eğitim değil de öğrenmeye önem versinler.

Öğrendiklerini bolca yazsınlar, paylaşsınlar .

Bunların hepsini teknolojik ortamda yapmayı  muhakkak kotarsınlar.

Bunları yapsınlar. Teknoloji, yazmak veya ifade etmek. Bu video yapmak da olabilir. Yazmanın altında kurgular da var. Bir de öğrenme uzmanı olsunlar. Öğrenme tasarımcısı olsunlar.

BŞ:
Aynı masada otururken karşılıklı arkadaşınla birbirlerine yazarak, SMS ile bir şeyler söylemelerini nasıl karşılıyorsunuz?

Halbuki göz göze bakıp söylese yan yanayken.

UT:
Bunu çok normal karşılıyorum, o jenerasyon öyle iletileşiyor çünkü.

Tıpkı geçmişte bizim de geçirdiği değişimler gibi,  şimdi iletişimde sosyalleşmede statik bir şey değil.

Eskiden  cirit oynuyorlarmış, kahvede sohbet sosyalleşmeymiş, mendil atmaklar.

Şimdi hayat değişince, sosyalleşmenin birbiri ile kontak kurmanın şekli de değişiyor.

O neslin,, bu neslin iletişiminin bu olduğunu düşünüyorum.

Onların mutlu olduğunu düşünüyorum o sırada.

Buna müdahale edilmesini çok benimsemiyor ve normal karşılıyorum.

BŞ:
  "Yap" larla ilgili söylediniz.

Şimdi "Yapma"lara geldik.

Üç tane yapmayın.

UT:
Büyüklerine tabii ki saygı gösterin, dinleyin  ama büyük ölçüde kulaklarınızı tıkayın, onların yap dedikleri şeyleri çok sıkı eleyip, gerekirse yapmayın.

BŞ:
Büyüklerin sözünü dinlemeyin mi diyorsunuz?

UT
: Evet. Çoğunu dinlememeleri gerekebilir bu çağda .

Büyüklerin gençlere verdiği tavsiyeleri duyuyorum.  

Kendi  geçmiş ve şuandaki bilgi ve çoğu hep garantici , konfor alanının içinde kalmalarını tavsiye eden, aslında çocukların, gençlerin gelecek ile ilgili atılımlarında onları geriye çeken bir takım onlara yarar değil, zarar verecek, patinaj yaptıracak çok öneri  gözlüyorum.

Dolayısıyla çocukların bunlara kulak asmamalarını

BŞ:
Ebeveynler çok garantici oluyor.

Maaşlı bir yere girdimi "Aman oradan ayrılma" diyor.

UT:
Ya da bir takım meslekleri çocuklara empoze etmek, gençlere empoze ediyorlar. Bunları hiç tasvip etmiyorum.

Onlara da söylüyorum ama ben gençlere diyorum ki:

"Siz büyüklere pek fazla kulak asmayın." Dinleyin ama benim ne demek istediğini onlar ve herkes anlıyorlar. Bunları yapmayın.

Çok uslu olmayın. Biraz yaramaz olun.

BŞ:
Bazı yaramazlıklar neler olabilir mesela?

UT:
Yaramazlık derken etik, ahlak, iyi, akıllı insan olmanın dışına çıkmayı, başkalarını mutsuz etmeyi, bunları katiyen kastetmiyorum.

Sorgulayıcı olmalılar.

Gelen her bildirimi kabullenmesinler.

BŞ:
Ne, neden, niçin, nasıl

UT:
Aynen.

Biraz ret etsinler, kurcalasınlar , biraz arıza çıkarsınlar, biraz asi olsunlar.

Bunları yapmak için bir şeyleri yapmamak lazım.

O yapmamaları gereken kabullenmek, bir
parça sıra dışı.

Üçüncüsü korkmasınlar hiçbir zaman.

Aslında cesur olmak demek istiyorum.

Cesur insan aslında korkmayan insan değil.

Korkmaya rağmen ilerleyen insan.

Dolayısıyla belki korkmamayı durmamakla.

BŞ:
Paraşütsüz yamaçtan atla, korkma.

UT:
Öyle değil. 

Korkmamak, şundan korkmasınlar mesela bir eğitim aldılar, bu eğitimin işine yaramayacağını görebiliyorlar,  o zaman gelecekten korkuyorlar.

"Ben bu kadar sene okudum, bu diploma ile bir işe yaramayacağım, para kazanamayacağım"  diye korkuyorlar.

Korkmalarına hiç gerek yok.

Kaygı taşımasınlar.

Korkmayı kaygısızlıkla değiştirebilir miyim? Kaygı duymayın.

BŞ:
Kaygı duymayın, kendinizden emin olun.

Allah size bir kapı açacak.

UT:
Allah'ta açacak, kendileri de açacak.

Her şey bir başka şeyin başlangıcı olarak kullanılabilir.

Bir başka şeyin alt yapısı olarak kullanılabilir.

Önemli olan o mahareti göstermeye çalışmak.

BŞ:
Kadere inanıyor musunuz?

UT:
İnanıyorum.

Şöyle; bir sistem var, ben fütürist olarak her şeyin değiştirilebileceğine, müdahale edilebileceğine, etmemiz gerektiğine, bunun en büyük insanlık sorumluluğu olduğuna inanıyorum, düşünüyorum ama öte yandan belirlenmiş sanki sistemin olduğunu kabul ediyorum.

BŞ:
Ne kadar müdahale ederseniz edin, bazen sonucu etkileyemeyebiliyorsunuz?

UT:
İstem dışı, hiç hesaplanmamış bir sürü sürprizler, bunlar oluyor.

Onlar olduğu zaman revizyonlar yapmayı öğrenmiş olmak lazım.

BŞ:
Bir genç çok iyi bir  üniversiteyi bitirdi diyelim, ondan sonra çok iyi yabancı bir şirkete Türkiye'de girdi.

Orada 3. Yılını tamamladı.

"Ben geleceği görmeye başlıyorum, buradan 3 yıl sonra ayrılıp girişimcilik başlatayım" dese bunu nasıl karşılarsınız?

Çok mu erken?

Tam zamanı mı?

Yoksa bunun hiç zamanı yok, üniversiteden hemen sonra hiç çalışmadan girişimci olmaya başlayın  mı?

Birazcık iş hayatını görün en oluyor, ne bitiyor, sonra mı girişimci olun.

Nasıl öğüt verirsiniz ona?

Sabret mi yoksa 3 yıl sonra madem ki kafanın tası attı, istifa ediyorum de, çık.

Sonra düşün bakalım ne yapabilirim? Diye.

Öyle mi bir tavsiyede bulunursunuz?

UT:
Duruma göre diyeceğim.

Bir kere kafanın tası attığı için girişilen bir çok yeni adımında başka bir kafa tasının atımına doğru neden olduğunu öğrendim diyeyim.

Eğer birtakım yollar değişecekse bunun kurtulmak, bıkkınlık, kafamın tası attı gibi  bunun ifade ettiği duygularla ve dürtülerle değil de, istediği şeye ulaşmak için bir adım, bir köprüydü.

Ben bunu değiştiriyorum, buradan geçiyorum bir halde olması lazım.

Çünkü böyle olursa buna ön hazırlık yapılmış olur.

Bir kere her şeye hazırlık yapılmasını öneriyorum.

Planlama, bir stratejik düşünce.

Bunun bir standardı yok.

Bazısı için okulu bırakmak makbul, bazısı için özel sektörde çalıştıktan sonra yapmak uygun, bazısı içinde hiç belki  yapmamak  uygun.

Bu tamamen ne, niçin ile birleştiği zaman anlam bulacak şeyler.

Dolayısıyla çok ciddi düşünmeyi öneriyorum.

Bilgilenmeyi öneriyorum.

Bu sektör önemli, alan önemli.

Çünkü o yaşlarda biraz eserikli de olabiliyor, duygular ve rasyonel olmayan bir takım dürtüler de işi şekillendirebiliyor.

Onun için muhakkak ele almaları, düşünce ve bir rehberlik almaları çok önemli.

O rehberler eğer uygun rehberlerse zaten doğru kanalize edeceklerdir.

Ama böyle çok genel bakarsam böyle bir senaryo, bu söylediğim şeyler düşünülmüşse hiç ters değil.

Çok da olması gereken bir şey diye düşünüyorum.

Zaten insanların çoğu ücretli çalışmaya ve böyle konfor alanlarına alışmış vaziyetteler.

Halbuki biliyoruz ki dünyada bunlar artık öyle gitmeyecek iş modelleri , iş düzenekleri, nakit akışı, para, ücret bunlar çok değişiyor.

Aksine herkesin beceri kazanarak fatura kesebilir, kontratlarla çalışabilir duruma geçmesi gerekiyor.

O da girişimcilik.

Çok genel baktığımda gayet uygun diyorum.

BŞ:
Bülent Şenver'in Odasında konuğum Sayın Ufuk Tarhan ile birlikteyiz.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginliklerini paylaşıyor

Şimdi bir göster bin işit.

Ufuk Hanım, ben size bir obje getirdim.

Objemiz kutunun içinde.

Ona 5 saniye bakarak gençlere bir mesaj vermenizi  istiyorum.

Sizin için getirdiğim obje neymiş?

Şuradan 180 derece olduğunu, iki çizgi arasındaki o hava boşluğu geldiğinde görüyorum.

Bu taraftan da tam ortada olduğunu görüyorum.

Bu fotoğraf makinelerinde kullanılan, flaş  yerine takılıyor.

Makineniz ayakta dursun, yan  durmasın, tam düz dursun diye buradan ayarlıyorsunuz makinenizi.

Dümdüz ve güzel bir çekim gerçekleştiriyorsunuz.

Çok basit bir alet gibi görünüyor ama çok işe yarıyor.

Her yerden bir denge yaratabilecek imkanı size sağlıyor.

Buna bakıp gençlere kulaklarına küpe olabilecek ne söyleyebiliriz?

UT
: Buna bakınca hemen diyorum ki:

Bu asla google gözlüğe takılmaz.

Giyinebilir teknolojiler artık çok duyacağımız, kullanacağımız şeyler.

Harika görünüyor.

Şık nostaljik bir aksesuar olarak kullanılabilir ama nano teknolojiye ters.

Nano teknoloji geliyor hemen aklıma.  

Teknolojiyi çağrıştırıyor bana, yeşil dünyayı çağrıştırıyor .

Yeşil dünya için giderek daha az materyal kullanmak gerektiğini, daha az sıvı tüketmemiz gerektiğini düşünüyorum.

Ama bunu da çok değerli buluyorum.

Oralara gidişi hep bu tür keşifler, bu tür objeler, bu tür sistemler sağlamıştı.

Hemen aklıma google gözlük giyilebilir sistemler, nano teknoloji  geldi.

O zaman diyorum ki gençlere :

"Bu nano teknoloji, bu materyal teknolojisi konularına hangi dalda, sosyoloji,psikoloji,  felsefe dahil, hangi dalda açılırsanız çalışın çok büyük bir ilgi duyun.

Çünkü dünyanın formunu değiştirecek iki şeyden biri olan biri nano teknoloji, biri  genetik bio teknoloji."

Bu ikisini anlamak üzere tavsiye vermemi veya buna dikkat çekmemi çağrıştırdı bu bana.

BŞ:
Bazen en ufak alet bile çok önemli görevler görebiliyor değil mi?

Bir uçağı düşüren küçücük bir vida olduğunu öğrendiğiniz zaman nasıl şaşırıyorsunuz.

Minicik bir vida uçağı nasıl düşürmüş diye.

Bazı aletler hayat kurtarabiliyor.

Hele cerrahi müdahalelerde  o kalbin içine konulan bazı şeyler. Her şey önemli.

UT:
Şeyi duydunuz herhalde; geçtiğimiz aylarda anadan doğma görme engelli birisine ilk defa biyonik göz takıldı. İnsanlar göz yapabiliyorlar artık.

O gözün içinde hem bio teknolojinin, hem nano teknolojinin bütün nimetleri kullanılmış vaziyette. Diliyorum ki bu tür icatlar böyle iyi şeyler için kullanılsın.

BŞ:
Bülent Şenver'in Odasında konuğum Sayın Ufuk  Tarhan ile birlikteyiz.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginlikleri paylaşıyor.

Şimdi soru yağmuru.

Ufuk Hanım yağmur diyorum çünkü yağmur damlaları gibi size ufak ufak sorular hazırladım.
O sorulara kısa kısa cevaplar sizden bekliyorum.

Çok parası olan bir kişi sizce muhakkak ne yapmalı?

UT:
Sosyal sorumluluk projelerine katılmalı.

BŞ:
Onlara para mı harcamalı? Yoksa gönüllümü?

UT:
Bu tür örgütleri desteklemeli. Sivil toplum örgütlerine parasını mümkün olduğunca kullansın.

BŞ:
Bir daha dünyaya gelsem … nasıl tamamlardınız?

UT:
Birkaç çocuk daha yapardım. 3-4 çocuğum olsun isterdim.

BŞ:
Şuanda

UT:
Bir tane kızım var.

BŞ:
Toplumda gördüğünüz sizi kızdıran iki şey nedir?

UT:
Saygısızlık, sevgisizlik, şefkatsizlik.

Ben onlara takık vaziyetteyim.

Bu davranışlardan üzülüyorum.

BŞ:
Ne tür saygısızlık görüyorsunuz?

UT
: Metroya biniyorsunuz.

Yaşlı ve hamile kadınlar var, gençler kalkmıyorlar.

İlle gençlere yüklenmemek gibi bir şeyim var, yer verebilecek nitelikte insanlar dahi kalkmıyorlar.

Bunlar beni çok üzüyor.

Yerlere bir şeylerin atılmazı.

Özensiz, savruk tavırlar bana saygısızlık, sevgisizlik gibi geliyor bana.

Bunlara üzülüyorum doğrusu

BŞ:
Fütürist ne demek?

UT:
Fütürist tasarımcı demek. Her fütürist aslında tasarımcı.

BŞ:
Sizce Atatürk'ü son dönemlerde yıpratmak için bir takım çabalar olduğunu görüp, hissediyor musunuz

UT:
Öyle genel bir toplumsal söylem var ama ben bunu derin ve net algılıyor muyum ondan emin değilim.

Bunları duyuyorum daha çok ama benim öyle bir algım yok.

Belki de ilgi alanımda mı değil, seçici algıma mı girmiyor,  bir çok kişinin bunu söylediğini, böyle bir söylemin dolaştığını duyuyorum ama samimi olarak ben burada şu yapılıyor gibi bir şey algılamıyorum.

Fakat çok yerli yersiz kullanılması da beni rahatsız ediyor.

Her yere bir Atatürk ismi vermek, her şeye bir Atatürk demek .

Ama sorduğunuz manada yıpratma girişimini çok algılamıyorum.

BŞ:
Sizce İstiklal Marşı bir araya gelinen topluluklarda her zaman okunmalı mı?

Okunmak istiyorlar sa okunmalı mı?

Yoksa gereksiz mi?

UT:
Çok emin değilim.

Artık belki de farklı aidiyet duygularını bir grup, bir toplum olmanın duygularını kıpırdatacak başka şeylerde olabilir.

Bilemiyorum.

Belki de daha özünde daha değerlere sahip olmak lazım.

Çok gerekli bulmuyorum

BŞ:
İnsanları bir araya getiren milli marş, bir bayrak, bunlar değil mi?

UT:
Var tabii belli simgeler, belli unsurlar, ama öyle alakasız yerlerde de yapılıyor bunlar .

Olması gereken yerlerde yapılmıyor bazen.

Bizim törenlerle ilgili bazı sorunumuz var.

Doğumlara, ölümlere, evlenmelere ,birlikte olunan anları  düzenleyişimiz , onları yerli yerinde yapışımız ile ilgili bir eksikliğimiz var.

Bazen öyle anlamsız yerde bunları okutturuyorlar ki, millet okuyor ama ruhsuz bir şekilde.

Onun da çok yerini bulduğunu düşünmüyorum.

Yerli yerinde davranmayı kotarsak bunları hepsi kendiliğine cevaplanacak. Yüzdeye vurursak, evet olması gerekir diye düşünebilirim.

Yine de önemli simgelerdir.

BŞ:
Size karşı en son hatırladığınız ve kızdığınız davranış var mı?

UT:
Yok. Hiç değil ama kızmıyorum.

Eskiden çok kızardım, çok öfkeli çıkışlarım vardı, epeyce uğraştım kendimce ve kızgınlığın çok fena bir şey olduğuna karar verdim.

Duygu yükselmelerinin, enerji salınımlarının olmaması gerektiğini söylemiyorum.

Kızgınlık, öfke denilen şeyin "Keskin sirke küpüne zarar verir" o müthiş doğru bir şey.

Onun için kendimi bu konuda eğitmeye çalışıyorum.

Hakikaten aklıma gelmiyor, kızdığım sinirlendiğim bir şey.

BŞ:
En son kimi yanaklarından öpmüştünüz?

UT:
Sabah kızımı öptüm.

BŞ:
Sizi kim öpmüştü en son?

UT:
Kızım.

BŞ:
Şuanda Başbakan gelse size dese ki "Ufuk Hanım bana bir şey söyleyin, ne derseniz yapacağım" ne dersiniz ona?

UT:
O kadar hazırım ki bu soruya.

Hemen "Tarih dersi hangi sınıfta başlatılıyorsa, aynı sınıfta gelecek dersine de başlayalım." Derim.  

Tarihi de çünkü biz yaşamadığımız halde öğrenmeye çalışıyoruz.

Artık gelecekte üzerinde düşünülebilir, çalışılabilir, bilgi geliştirilebilir bir alan.

Dolayısıyla çok önemli bir alan.

Dolayısıyla onu bir şeyler yapma fırsatımız hala var, bununla ilgili gelişimlere  başladık, bunun giderek de dozunu ve hızını artıracağız.

Okullarda küçücükten itibaren gelecek dersi konulmasını rica ederdim.

BŞ:
Siz de o dersi vermeye gönüllü olur muydunuz?

UT:
Kesinlikle.

Geçtiğimiz dönem ODTÜ'de enformatik enstitüsünde gelecek derslerini zaten vermeye başladım.

Öyle bir şey olursa memnuniyetle .

BŞ:
Etik Değerler Merkezi Derneği Kurucu Başkanı Bülent Şenver, size gelse dese ki  Türkiye'de  etik anlayışı bilincinin oluşturulması, geliştirilmesi, yaygınlaştırılması için çalışıyoruz.

Bize ne yapmamızı önerirsiniz?

Ona ne önerirdiniz?

UT:
Çok çalışmayı, hiç kesintisiz lütfen buna devam etmelerini.

Çünkü bu işler çok zor işler, çok emek isteyen işler.

Lütfen, ne olursa olsun durmayın.

Çünkü zaman zaman insanın bu tip çalışmalar yaparken tereddütler geçirebileceğini hesaplıyorum.

İyi ki varsınız.

Lütfen devam edin.,

Bizden beklediğiniz bir şey var mı?

Biz ne yapabiliriz? Derdim.

BŞ:
Teşekkür ederim.

Bülent Şenver'in Odasındaki Konuğum Sayın Ufuk  Tarhan ile birlikteyiz.  .

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginlikleri paylaşıyor.

Şimdi Siz Olsaydınız Ne yapardınız?

Ufuk Hanım, ben size hayali etik vaka hazırladım.

Müsaade ederseniz okumak istiyorum, sonra da size soracağım "Bu durumda siz olsaydınız, siz ne yapardınız?" diye.

Ertuğrul Bey, bir bilişim  şirketinde maaş ile çalışan kıdemli yazılım uzmanıdır.

Sigorta şirketlerinde kullanılmak üzere çok özel bir yazılım yapmıştır.

Çalıştığı bilişim şirketi bu yazılımı bir sigorta şirketine büyük bir fiyatla satmak ve gelir sağlamak istemiştir.

Bunu da gerçekleştirmiştir.

Ama Ertuğrul Bey'in çalıştığı şirketin sahibi Amerika'da ki bilişim konusunda eğitimini tamamlayıp, Amerika'dan dönünce patron oğlunu bu göreve getirmek ister.

Maalesef Ertuğrul Bey'i çağırıp "Kusura bakma Ertuğrulcum, çok önemli görevlerin bizde oldu.

Sağol eksik olma, ama benim oğlum artık bu görevi alacak, birlikte olamayacağız" der.

Ertuğrul Bey'in başından kaynar sular boşalır, çünkü çok emek vermiştir o şirkete.

Her şey ona aittir, Birden bire o şirketten ayrılmak zorunda kalır.

Masasında oturup düşünmeye başlar, nasıl çocuklarıma bakacağım, nereye yeniden gireceğim? Diye.

Düşünürken yarattığı eser aklına gelir.

Çok önemli bir eser ve şirketten ayrılırken aklına şu gelir:

"Bu benim eserim, ben yarattım bu yazılımı, bunu buradan alıp , gidip kendi varlığım gibi başka şekilde kullanmak benim hakkım diye düşünür.

Yazılım paketini almak için niyetlenir ama sonra ne olur?

Sayın Ufuk Tarhan, Ertuğrul Bey'in yerinde siz olsaydınız, siz ne yapardınız?

Ertuğrul Bey, yazılımı sıfırdan yaratmış, kendi yapmış.

Şirketi bundan para kazanıyor.

Ve daha sonra patronun oğlu Amerikan döndü diye işine son veriliyor.

Buradan ayrıldığı anda yarattığı eser orada kalacak.

Çok mühim bir eser o.

Bunu alıp buradan gitmek benim hakkım diye düşünmeye başlıyor.

Çünkü bir anda maşı da gidiyor.

Alsa mı?

Orada bıraksa mı?

UT:
O pek demelere kalmıyor galiba.

Bunun bir hukuki düzenlemeleri var.

BŞ:
Yazılımcılar ve kodcular çok iyi biliyorlar, nasıl alınabilir?

Nasıl kullanılabilinir?

Onları bildiği için, işin bütün püf noktalarını biliyor.

Hangi kodu ne şekilde değiştirirsin?

Çünkü kodu sıfırdan yazan o. İçindeki püf noktalarını, passworldlerini, her şeyini bilen birisi.

O nedenle hiçbir hukuki sorun olmadan bu paketi alıp başka şirketlerde kullanma imkanı da var. Ne yapsın?

UF:
Bildiğim kadarıyla ne yaparsanız yapın, ürettiğiniz şey bir şirket bünyesi eğer içerisinde uzlaşılmış, anlaşılmış koşullar içerisinde,ücretiniz ödenmiş, herhangi bir problem yok ve siz orada gönülden kabulle çalışıyorsunuz.

Görevimde zaten o şirket için o programı yapmaktı ve yaptım.

O program o şirketin artık. Ben bunu biliyor, ben bunu yazmış olabilirim.

Ben inşaat mühendisiyim, bir bina yaptım, yıkacak mıyım binayı?

Onun gibi bakıyorum buna.

O yazılım o şirketindir.

Tabii ki ondan para kazanmak için yapıyordu, yaptı. Bunu dışarıda benim herhangi bir şekilde kullanıp satmam doğru değil.

BŞ:
Siz olsaydınız almazdınız.

UT:
Almazdım.

Doğru olmaz.

O bilgi benim, o kadar akıl ve becerim varsa giderim, yeniden yaparım.

Belki tazminat ve diğer koşullar için mücadele yaparım ama bu iletişimi diyalog ile çözmeye çalışırım.

Anlaşmaya vararak çözmeye çalışırım.

Dışarıda o beceri benim beceri, belki daha büyük bir müşteriye başka şeyler yaparım.

BŞ:
Bülent Şenver'in Odasındaki Konuğum Sayın Ufuk  Hanım  ile birlikteyiz. 

Şimdi çubuk oyunu.

Bu kutunun içinde çubuklarım var benim.

Üzerine güzel sözler yazdım.

Bir tane çekin bakalım, size hangi güzel söz çıkacak.

UT:
"Sevgide güneş gibi ol. Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol"

BŞ:
Mevlana'nın  bir sözü. Bunu gençler ile paylaşalım, aynı fikir demisiniz?

UT:
Tabii ki.

BŞ:
Sevgide güneş gibi ol.

Biraz önce de sevgiden bahsetmiştiniz.

UT:
Kusurları ölçmede de gece gibi ol.

Hele şimdinin gençleri çok hassas.

Eleştiriler, kusurların açığa çıkması ile ilgili.

Çok güzel, çok  hoş teşekkür ederim.

BŞ:
Bir tane de ben sizin şansınıza çekeyim.

Diyor ki:

"Ayağını yorganına göre uzat."

Belki bunu beğenmeyebilir siniz.

UT:
Yooo, çok güzel.

Bunun ifade ettiği şey bugünlerde çok popüler.

Hemen şöyle bağdaştırdım, finans okur yazar kursları açılıyor, bireysel finans danışmanlıkları.

Bunları çok gerekli buluyorum.

Özellikle Türklerin finansal matematik ile uzak, bütçelemelerle, böyle şeylerle çok uzak yetiştirildiğini düşünüyorum.

Onun için gençlere ayağını yorganına göre uzatmayı öğretecek şeyin finansal matematik disiplini olduğunu düşünüyorum.

Gerçekten ayağını yorganına göre uzatmak bu manada çok önemlidir.

BŞ:
Bülent Şenver'in Odasındaki Konuğum Sayın Ufuk Hanım ile birlikteyiz. 

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginlikleri paylaşıyor.

Şimdi torba oyunumuz.

Torbamızın içinde harfler var.

İçinden bir harf çekin, bakalım sizin şansınıza hangi harf çıkacak.

UT:
"F"

BŞ:
Baş harfi F ile başlayan doğru bir şey, iyi bir şey söyleyebilir miyiz?

UT:
Fırsat, Fütürist

BŞ:
Ufuk Tarhan Hanım'a F çıktı, bütün harfler F değil.

Fütürist olun, fırsatları değerlendirin.

Bir tane de yanlış bir davranış, kötü bir davranış için çekelim.

"T" harfi ile başlayan kötü veya yanlış bir davranış.

UT:
Toyluk

BŞ:
Nedir Toyluk?

UT:
Hazımsız davranış, hadsizlik gibi.

Toy zamanlardaki gibi davranışlar rahatsız edici.

Bunlardan kaçınmak lazım.

Toyluk edip de bir şeyleri bozmak, ortamı zedelemek, zaman zaman gördüğüm bir şey.

BŞ:
Bülent Şenver'in Odasındaki Konuğum Sayın Ufuk  Tarhan ile birlikteyiz.  .

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginlikleri paylaşıyor.

Şimdi bir kelime bir cümle oyunu.

Görüyorsunuz hep size oyun oynatıyorum.

UT:
Süper. İkinci kez katılma hakkım var mı?

BŞ:
Ben size bir kelime söylüyorum, o kelime ile ilgili aklınıza gelen bir cümleyi benimle paylaşmanızı istiyorum.

Sayın Ufuk Tarhan, benimle bir kelime bir cümle oyununu oynamaya hazır mısınız?

UT:
Hazırım.

BŞ:
Kelime hoşgörü cümle.

UT:
Hoşgörülü olmalıyız.

Sürdürülebilir bir gelecek için hoşgörülü olmalıyız.

BŞ:
Kelime saygı cümle.

UT:
Saygı candır.

BŞ:
Kelime aşk cümle.

UT:
Aşk, kontrolsüz bir süreçtir. Sevgiye dönüşmesi gerekir.

BŞ:
Kelime zenginlik cümle

UT:
En büyük zenginlik sevgi dolu olmaktır.

BŞ:
Kelime mutluluk cümle.

UT:
Mutluluk, kendini iyi hissetme halidir.

BŞ:
Kelime itibar cümle

UT:
İtibar, çok beylik olacak ama doğrudur; Zor kazanılır, kolay kaybedilir.

BŞ:
Kelime etik cümle.

UT:
Etik, her şeyin temel taşıdır.

BŞ: Kelime kitap cümle.

UT:
Kitap, yok olacak diye üzülsek de önemli olan onun içeriğidir.

Dijital kitaba geçeceğiz, üzülmeyelim.  

BŞ:
Kelime siyaset cümle

UT:
Siyaset yok olsun diye beklediğim şeydir.

BŞ:
Kelime ölüm cümle.

UT:
Ölüm, belki de bir hastalıktır, biz 2050'ler civarında o hastalığı yenebiliriz diye düşünenler var dünyada.

BŞ:
Kelime Atatürk cümle

UT:
Atatürk, en önemli fütüristlerden biridir.

BŞ:
Kelime Türkiye cümle

UT:
Türkiye, istikbali parlak, çok sevdiğimiz ülkemizdir.

BŞ:
Kelime Fütürist cümle

UT:
Olumlu gelecek tasarımdır.

Çok gerekli bir bakış açısıdır.

BŞ:
Kelime Ufuk Tarhan cümle.

UT: Fütürist. Ufuk Tarhan azılı bir fütüristtir.


BŞ:
Çok teşekkür ediyorum.

Ağzınıza sağlık.

Bülent Şenver'in Odasındaki Konuğum Sayın Ufuk  Tarhan ile birlikteydik.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginlikleri paylaştı.

Unutmayın, gençler bizim her şeyimiz en değerli hazinemiz.

Gençlerimize sahip çıkalım.

Bir  başka programda yine birlikte olmak dileğiyle.

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın.

Hoşçakalın.

.
.


Ufuk Tarhan, Bülent Şenver
.



.



.



.

.



.



.



.



.


Ufuk Tarhan, Bülent Şenver
.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org