Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Recep Ali Topçu Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

İZ BIRAKAN İNSAN MI, İS BIRAKAN İNSAN MI OLMAK İSTERSİNİZ?
30.07.2015
Okunma Sayısı : 2895
Oy Sayısı : 1
Değerlendirme : 5
Popülarite : 0
Verdiğiniz Puan :
 

 

İZ BIRAKAN İNSAN MI, İS BIRAKAN İNSAN MI OLMAK İSTERSİNİZ?
İz bırakan insan olma yolculuğunda esin kaynağı olarak su…
Güzel bir söz vardır. İnsan doğduğu zaman değil, olduğu zaman insan olur. İnsan, aydınlandığı ve çevresindeki insanları aydınlattığı oranda insandır. Her canlı gelişmek ve tekâmül etmek ister.

Hayat, tekamül etme yolculuğudur. Hayat yürümektir, hayat gelişimdir, hayat emanettir. Hayatta sürekli maddi ve manevi anlamda yükselme isteği vardır içimizde.

Aydınlanma sürecimizi, hayat yolculuğumuzu iyileştirmek bizim elimizde. Eğer işe kendi kalitemizi yükseltmekle, kendi kişilik inşamızı yapmakla başlamazsak hiçbir şey yapamayız. Pekibizler aydınlık insanlar nasıl olabiliriz? Yolumuzu nasıl aydınlatabiliriz? Aydınlık insanların ortak özellikleri nelerdir? Işığa, aydınlığa yürüyüşümüzde yol haritamızı belirlerken kime, neye bakmalıyız? Kimden örnek almalıyız? Kendimizi neye göre kalibre etmeliyiz?
Tam burada karşımıza vazgeçilmez hayat kaynağımız, hammaddemiz, özümüz olan su çıkıyor. Su biyolojik hayatımız olduğu kadar, ruh dünyamızın aydınlatılması için de vazgeçilmez. Temel maddemiz. Aydınlık bir insan olma adına aydınlık sudan neler öğrenebiliriz? Bu sorularımıza yaşam kaynağımız olan sudan esinlenerek, özümüzdeki değerlere dönerek, onları değerli kılarak, kendimizi su gibi hissederek birlikte cevaplar bulmaya çalışalım. İnanıyorum ki, özümüzde olan bu değerleri açığa çıkartmak, bunları yaşanılır kılmak çok zor olmayacak ve bizleri insanlık basamaklarında üstlere çıkaracak, insan-ı kamil yolcuğunda mesafeler kazandıracaktır.
Misafiri bulunduğumuz bu dünyada hangi konumda, hangi durumda olursak olalım, önceliğimiz bir defa kaliteli bir insan olmak olmalıdır. Kaliteli insan olma hedefimize ulaşırken de istifade edebileceğimiz, dersler çıkarabileceğimiz en güzel esin kaynaklarından birisi de su'dur. Biliyoruz ki, su Yüce Yaratıcımızın biz dünya misafirleri için göndermiş olduğu en önemli, en güzel hediyelerden biridir. Onu tanımaya başladığımızda alacağımız pek çok dersinde olduğunu fark edeceğiz.
Sudan alacağımız çok dersler var…
Su vazgeçilmezdir, hayat kaynağıdır.İnsan ve tüm canlılar sudan yaratılmıştır. Kâinat su ile dirilmiştir. Ezelden ebede varlık sebebi su olmuştur. Canlıların varlığının devamı yine suya bağlıdır. İlk dikilen ağacın can suyudur. Çölde susayan canlının hayat iksiridir su. Her damla su değerlidir.Su dışında ne içersek içelim susuzluğumuzu gideremeyiz. Sudan yoksun canlılar solar, canlılığını kaybeder. Suyu çekilen ağaçlar öldüğü gibi, suyu çekilen insanda ölmektedir. Su gibi insanların damarlarına girebilmeyi öğrenmeli, ona hayat vermeli ve vazgeçilmez olmalıyız. Biz insan olarak neyin kaynağıyız? Acaba bulunduğumuz ortamlardan ayrılsak insanlar bir eksiklik hissedecekler mi? Hangi işler, hangi işlemler biz olmadan tamamlanamayacak acaba? Hangi çözümlerin parçasıyız? Niteliklerimizi arttırarak, değerli olma, değerli kılma noktasında kendimizi yeniden konumlandırmamız kendimize, kurumlarımıza, ülkemize ve tüm insanlığa güzellikler kazandıracaktır.
Hayat kaynağı olan su durudur, şeffaftır, berraktır, içi-dışı, özü sözü birdir. O halde bizlerde kaliteli insan olma hedefimize giderken su gibi duru olmak, içimizi-dışımızı, eylemimizi, söylemimizi birlememiz, bütünlüğe ulaşmamız şarttır. Güven ve istikrar sağlamanın yolu iç-dış, eylem-söylem birliğinden ve bütünlüğünden geçer. Açıklık, şeffaflık, gerçeklik günümüz en önemli değerlerindendir. İçtenlik, samimiyet dünyamızı billurlaştıran, berraklaştıran en güzel evrensel insani değerlerden biridir.  Arkasındaki şeylere perdelik eylemez. Bu değerlere sahip olanlar değerlidir. Değerleri olmayan zamanla değersiz hale gelir.Söylem ve eylem birlikteliği bizi değerli kılar.
Su geldiğinde sevindirir, gittiğinde üzer. Varlığı hayat kaynağıdır. Suyun adım attığı her yer  tazelenir ve güzelleşir.  Geldiğinde susayan bitkiye, çöldeki susamış hayvana, insana hayat getirir. Gelmesiyle birlikte sevinç tavan yapar. Ağaçlar sevinir bayram yapar, açar yapraklarını, giyer yeşil elbiselerini. Toprak sevinir, yeşil bir örtüye bürünür. Tohum sevinir fırlar, çıkar topraktan dışarı. Bizlerde insanlar olarak acaba geldiğimizde sevindirmek, gittiğimizde üzmek için neler yapmalıyız? Adım attığımız yeri güzelleştirebiliyor muyuz? Geldiğinde sevindiren insan oksijen insandır, pozitif, aydınlık ruhlu, aydınlık çehreli, enerjik ve düzgün insandır. Geldiği yeri, girdiği gönlü aydınlatır, mutlu eder, ortamı genişletir ve gelmesiyle herkesi mutlu eder, gittiğinde de iz bırakır. Hâlbuki negatif ruhlu insanlar geldikleri ortamı karartır, insanları ve ortamları sıkarlar. Karanlık dünyamızın ışık insanlara, aydınlık yüzlü, aydınlık çehreli insanlara ihtiyaçları var. Gittiklerinde sevindirirler ve arkalarında iz değil is bırakırlar.Biz geldiğimiz yere ne katabiliyoruz? Gittiğimizde ne bırakıyoruz, iz mi, yoksa is mi?
Su kalitelidir. Kalite çizgisi hep aynıdır. Değişkenlik arz etmez. Bazen öyle, bazen böyle değildir. Bizde hammaddemizdeki bu özelliği taşımaya gayret etmeli, değerleri olan, çizgileri belli, bir kişiliğe sahip olmalıyız.
Su geldiği yeri güzelleştirir, tazeler, canlandırır, yeşillendirir, mutlu eder, medeniyet kurdurur. İnsanında aynen su gibi kendi içinden başlayarak, yakın çevresini, sokağını, caddesini, dünyamızı güzelleştirme görevi var. Kendimizi sorguladığımızda acaba biz dünyanın güzelleşmesinde bir parça mıyız, yoksa bilakis sorunun içinde, ondan bir parça mıyız?
Su gittiği, geldiği yerde kaybolmaz, görevini ve sorumluluğunu yerine getirdikten sonra buharlaşarak tertemiz bir şekilde geldiği yere yani semaya geri döner. İnsan olarak bizlerde geldiğimiz, gittiğimiz yerde kaybolmayacak ölçüde işler üretebilir, izler bırakabiliriz.
Su'yun bir belleği, ruhu ve bilinci var. Kendisine sunulan sevgiyi, ilgiyi anlar, buna ses verir. Su, çevresindeki pozitif ve negatif bilgileri alır ve ona göre tepki verir. Suyun molekülleri sevenle sevmeyeni ayırt edebiliyorsa bizim de bu insanlar arası iletişime köprü olmamız gerekiyor. Su kendisine söylenin söze karşılık veriyorsa, ya sudan bir parça olan insanın güzel söze, tatlı dile karşılık vermemesi mümkün mü? Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır deriz. Bize verilen sevgiyi ilişkide bulunduğumuz insanlara, hayvanlara yansıtabiliyor, onları sevindirebiliyor muyuz? Bizi seveni sevebiliyor muyuz? Sevgi merkezli hareket edip, sevgi kapasitemizi arttırıp tüm insanları, hayvanları, bitkileri, doğayı, çevreyi kapsam alanımıza alabiliyor muyuz?
Su, sevgidir, sevendir, sevilendir. Gönül tarlamızın suyu sevgidir. Sevgili insanlar, güzel sözler gönüllerde aziz eder insanı. Birbirimize içtenlikle vereceğimiz bir yudum sevgi, bize kucak dolusu geri döner. İçimizdeki sevgi ateşi bütün nefretleri yok eder. Dünyanın yeni şekillenen yapısında sevgiyi harç olarak kullanarak bir tuğla olabilmek ne güzel. Hayata anlam veren sevgidir.

Su bulunduğu bünye, bulunduğu mekân için sıcaklık kaynağıdır. İnsan sudan bir damla olarak yaratılır, insan teni hisleri, sıcaklığı taşır, su bulunduğu sürece vücuda sıcaklık sağlar. Ölümün gerçekleşmesi, suyun insan vücudundan çekilmesi ile birlikte vücut soğur, katılaşır ve sertleşir. İnsana sıcaklığı, canlığı veren sudur. Bizde diyaloğa girdiklerimizi, ortamları sıcak, kalbi ve hipnotik ifadelerimizle ısıtmalıyız.    
Su birleştiricidir, toparlayıcıdır, su kucaklayıcıdır. Su insanlar topluluğu olduğu için hayvanlar ve ağaçlar içinde buluşma, birleşme noktaları olmuştur. Su kendine gelenler arasında ayırım yapmaz, demokrattır. Herkese eşit mesafede yaklaşır, ön yargısı yoktur. Özde birlik sağlar. Su hizmet ettiği insanlarda, canlılarda, bitkilerde ayırım yapmaz, eşit davranır. Renk, dil, din, coğrafya ayırımı yapmadan tüm insanlara, hayvanlara ve bitkilere hizmet etmesi, dengeli ve ahenkli davranışı insana hoşgörü, birleştiricilik mesajı vermektedir. Bizde muamelelerimizde, işlemlerimizde tüm insanlığa, canlılara eşit davrandığımızda kazanan taraf olabiliriz aynen su gibi. Biz varlığımızla insanlar arasında bir buluşma noktası oluşturabiliyor muyuz acaba?

Suda devamlılık esastır. Akıcıdır, kopuk kopuk değildir. Su hep akar, akar. Deryâları deryâ yapan, yağmur damlalarının sürekliliğidir. Bazen dalga olur, bazen damla, bazen tatlı, bazen tuzlu olur, yağmur olur, ırmak olur akar akar. Damlalar birike birike ummân olur. İnsan olarak ta bizlerin başarılı olabilmemiz için kendimizi su gibi hissederek yaptığımız işlerde, ilişkilerimizde istikrarlı, düzenli olmalı ve devamlılık göstermeliyiz. Mermeri delen suyun damlaları değil, sürekliliğidir.
Su akar, yolunu bulur. Doğru yolu bulabilmek önemlidir. Yollar, ömür kadar değerli, ömür kadar naziktir. Ömrü tüketir veya ömre ömür katarlar. Kimisi düz, kimisi kıvrımlı yollar, kimisi saptırıcı yollar, kimisi doğru, kimisi eğri yollar. Her varlığın bir yolu, her yolun bir sonu vardır. Girilen yollar belirler genelde sonuçları ve ötelerdeki ahvali çoğu zaman. Hayatta ancak doğru yoldan giderek başarılı hale gelebiliriz.
Su doğduğu kaynağın, değdiği kayanın, yaladığı yaprağın enerjisini taşır. Biyolojik olarak insanların varlık vesile oldukları gibi taşıdıkları enerji ile gönüllerin de, ruhlarında huzur kaynağı olmuştur. Biz insanoğlu olarak evrensel insani değerlerin hangisini taşıyoruz, kime enerji yüklüyoruz?
Su, azimlidir, bıkmaz, yılmaz.Su aşık olduğu toprağa ulaşma adına 10.katta dahi bir sızma olsa, nasıl nasıl yapar, nihayetinde aşağıya iner. En yumuşak, en ince olmasına rağmen büyük kayalar gibi sert ve sabit şeyleri, hiçbir şey su kadar iyi bir şekilde eritip parçalayamaz. Bizde hayatta azimli, kararlı ve istekli olursak hayatta daha başarılı oluruz. Ufak tefek engebelerde, çukurlarda takılıp kalmayız
Su doğal bir güzelliğe sahiptir, pırıl pırıldır. Mutludur. Katı, sıvı ve gaz olmak üzere üç halde de olabilmektedir. Biz de özümüz olan sudan esinlenerek, yaratılışta bize verilen doğal halimizi sevmeli, onunla mutlu olmalıyız. Başkalarında olan fiziksel özelliklere özenmeyip, sahip olduklarımızla, bize uygun görülenlerle hayatımızı sürdürmenin güzelliğini yaşama gayreti içinde olmalıyız.
Su sakin, ağır başlı ve azizdir.  Oturaklıdır. Kişiliği, duruşu bellidir. Su olduğumuzu düşünerek, sudan bir damla olarak bizde bizi biz yapan değerlerimizle ayakta durabilir, sakin, ağır başlı ve vakarlı olabiliriz. Su gibi aziz olmayı hak edebiliriz.
Su mütevazıdir, gözleri hep aşağılardadır, topraktadır. Mütevazılıği ile kazanmaktadır. Yukarıda durmaz. İnsanlar olarak bizlerde ne kadar alçak gönüllü, mütevazı olursak o kadar kazanabiliriz. Enerji, sevgi ve güzel şeyler hep yukarıdan aşağıya doğru akar. Biz kendimizi insanlardan yukarıda gördüğümüzde bize hiçbir şey akmayacaktır. Halbuki insanlığımızın, medeniliğimizin gereği kendimizi diğer insanlardan, muhataplarımızdan daha aşağılarda görsek, sevgide, enerjide, bilgide bize akacaktır. Medeniliğin alt sınırı karşımızdaki en azından aynı seviyede kabul etmektir.
Su her şeyde var olduğu halde pek çok kendini göstermez. Çok ön plana çıkmaz. O yaptıklarıyla kendini hissettirir. Bizlerle yaptığımız işlerle farklı olabilmeyi becerebilmeli, kendimizi fark ettirmek için çok çaba sarfetmemeli, bazen biraz arka planda kalabilmeyi, ben yerine biz diyebilmeyi ve egomuzu sıfırlayabilmeyi öğrenmemiz gerekir.
Su, hareketlidir, durağanlığı sevmez. Hep hareket halindedir. Denizden buharlaşır gökyüzüne ulaşır, Irmak olur akar, nehir olur. Su durduğu anda kokar, solucan yapar derler.İnsan olarak bizlerde hareketli olmalıyız. Nerde hareket, orada bereket diye güzel bir atasözümüz vardır. Durağanlık hücrelerimizi öldürüyor. Bisikletin pedalına basmayı bıraktığımız anda düşeriz. O zaman durmak yok, sevgiyle, coşkuyla ve heyecanla yola, yolculuğa devam.
"Su hiçbir şeyle yarışmaz, fakat her şeyi geçer" diyor Meşhur Çin'li alim Chuang Tzu. Bilge kişide su gibidir, kimseyle yarışmayıp kendi yolunda giden ama bu yüzden de herkese üstün gelen kişidir.
Su, doğduğu kaynağın, geldiği yolun enerjisini taşır. Bazen barajları deler, dağları deler. Bizde insan olarak enerjik olmalıyız. Enerjimizi her daim yenilemeli, geliştirmeliyiz. Yaşlı da olsak, gençde olsak ruhumuzu genç ve enerjik tutmalıyız.
Su esnektir, yolunu, izini bulur, günün sonunda gitmek istediği yere ulaşır. Bizimde suya bakarak, hizaya gelmeye, esnek olmaya, sivriliklerimizi, köşeli yönlerimizi yuvarlamaya, esnek olmaya gücümüz de, aklımız da yetebilir.
Su'yun sivri tarafları yoktur, dolayısıyla yıllardan beri doğadaki yolculuğuna devam etmektedir.Bir ara dereden bir avuç taş aldığımda hepsinin rengi, büyüklüğü, tarzı farklı olmasına rağmen hep yuvarlanmış, sivri yönleri hiç kalmamıştı. Yeni yapılarıyla ekip olabilmişler, birlikte yolculuk yaparak benim kendilerini yolculuklarından alıkoyduğum yere kadar gelebilmişlerdi. Bizlerde hayatta yol alabilmek, ekip olabilmek, uyum içinde topluluk oluşturabilmek için temel özelliklerimizi kaybetmeden sivri yönlerimizi yuvarlatabilir, yolculuk esnasından bazı bedeller ödemekten çekinmemeliyiz.
Su, diklenmeden dik durmasını bilir. Katı, sıvı, gaz hallerinde üç halde bulunur, ancak hacimsel olarak hiçbir şekilde sıkıştırılamaz.Su özelliklerini kaybetmeden girdiği bardağa, girdiğe kaba, girdiği ortama uyar. Onun şeklini alır, onunla bütünleşir. Sorun çıkartmaz. Ancak sıkıştırmaya gelmez kesinlikle. İnsan olarak bizlerde pek çok ortama uyabilecek niteliklere sahibiz. Değerlerimizi ve karakterimizi kaybetmeden pek çok ortama uyum sağlama kabiliyetine sahibiz.
Su yumuşaktır. Sert,katı, kırılgan değildir. Dünyada hiçbir şey su kadar yumuşak ve ince değildir. Hayatta başarılı olabilmemiz için bizden sudan alacağımız dersle yumuşak huylu olmalı, insanlarla ilişkilerimizi yumuşaklık, sevgi eksenli örgülemeliyiz.Lao Tse'nin dediği gibi "Dünyada hiçbir şey, su kadar yumuşak ve ince değildir. Fakat büyük kayalar gibi sert ve sabit şeyleri, hiçbir şey su kadar iyi bir şekilde eritip parçalayamaz. "
Suyun kendine göre belli bir kalıbı yoktur. Girdiği her kaba, girdiği her kalıba uyar .İnsan olarak bizde sudan aldığımız dersle gelişmeye açık, esnek ve bulunduğumuz ortama ayak uydurabilecek yapıda olmalıyız. Uyum için gerekli olan kabiliyetler insanın yaratılışında kendisine verilmiştir.
Su aydınlıktır. Rüyada su gördüğümüzde iyiye, hayra yorumlarız.  İnsan olarak ta aydınlık seviyemizi arttırdığımız ölçüde düzgün, doğru kararlar verebilir, tercihlerde bulunabiliriz. Her birimiz ışık yolcuları, aydınlık arayıcılarıyız. Aydınlık seviyemizi arttırdıkça daha başarılı olacağız, etrafına ışık saçan yapıyla gerçek insan olma, tekamül etme noktasında daha üst basamaklara ulaşmış olacağız. İç aydınlığımız dışımıza yansıyacak, yüzümüzle,
Su ateşin önünde durabilen tek nimettir. Harareti giderir. Öfkeleri söndürür. Bizlerde sudan alacağımız dersle öfkeli insanları söndürebilir, daha makul davranabiliriz.
Su temizdir. Su dünyadaki yolculuğuna tertemiz olarak başlar. Bünyesine kirlilik almaz, içinde herhangi bir kirlilik taşımaz. Mavi gezegenimizdeki yolculuğunu, görevlerini tamamlayıp buharlaşarak tekrar gökyüzüne dönerken yine tertemizdir. Yolculuğunu hep arınmış olarak, temiz olarak yapar. Bizlerde doğum ile tertemiz olarak geldiğimiz bu dünyamızda temiz kalarak, ebedi yolculuğumuza temiz olarak devam etmeliyiz. Bizi kirleten kin, nefret, haset, bencillik gibi duygulardan arınarak bunların yerine sevgi, kardeşlik, hoşgörü gibi duygular dahil etmeliyiz hayatımıza.

Su temizleyicidir. Değdiği yeri, dokunduğu cisimleri, dokunduğu teni temizler, ferahlık verir.  Su gözle gördüğümüz kirleri temizlediği gibi, manevi kirlerden arındırır, vücudumuzda biriken statik elektriği alarak bizi rahatlar. Temizleyici olduğu için rüyamızda gördüğümüz kötü rüyaları akan suya, ona anlatır, alıp götürmesini bekleriz, inanırız. Tuvaletlerde, klozetlerde kokuyu önleyen yine sudur. Muallim Naci su için şöyle diyor "Su gerek maddi ve gerekse manevi kirlerden arınmanın aracıdır. Ruh ve beden temizliği için gereklidir.Su her şeyi temizler ama yüz karasını temizleyemez." Biz insan olarak dokunduğumuz insanı, dokunduğumuz yeri, çalıştığımız ortamı ne kadar temizleyebiliyor, ne kadar temiz tutabiliyoruz?

Su, şifa kaynağıdır. Zaman zaman sıcaklığıyla, zaman zaman sesiyle biyolojik, psikolojik hastalıkları olan insanlara şifa olmuştur. Sürekli baş ağrılarından şikâyet eden insanların, arkadaşlarınızın bu ağrılarının pek çoğunun sebebi gün içinde susuz kalmalarıdır. Hastalıklara karşı koymanın dirençli olmanın temelinde mineralli su içmek yatar. Sudaki doğal mineraller ile vücudumuzun günlük mineral ihtiyacının bir kısmını karşılarız. Biz kendimizi sorguladığımızda acaba biz varlığımızla, yaklaşımlarımızla, kime, ne kadar ve ne zaman şifa olabiliyoruz? Onları rahatsız oldukları konulardan, hastalıklardan arındırabiliyoruz?
Su, farklılıkların birlikteliğidir. Ateş ve barut olarak nitelendirebileceğimiz iki elementin mucizevî bir şeklide bir araya gelmesiyle oluşmuş, arındıran, huzur veren, hayat veren bir yapıya, sonuca ulaşmıştır. Buradan şunu görüyoruz ki, çok farklı yapılardaki unsurlar, insanlar arzu ederlerse bir araya gelebilir ve sinerji oluşturarak çok daha farklı, çok daha güçlü bir sonuç oluşturabilirler.

Su, canı sıkılan, yorulan, üzülen vücudun, canlının imdadına koşar. Canımız sıkıldığında, okumaktan gözümüz yorulduğunda ilk yaptığımız iş yüzümüzü yıkamaktır. Cildimizi suyla buluşturmaktadır. Bizde insan olarak içinde bulduğumuz toplumda, içinde bulunduğumuz dünyada susuzluktan, açlıktan muzdarip dertli insanların derdine derman, karanlıklarının aydınlanmasına ışık olabiliyor muyuz acaba?

Su molekülleri arasında mükemmel bir tesanüd ve işbirliği vardır. Birbirine sıkıca tutunurlar. Ekip olurlar. Birbirini kolay kolay bırakmazlar. Adeta hal dilleriyle "birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır" derler. Bardağı birkaç mm. aşan su oradan akmaz, birbirine tutundukları için sıvı olduğu halde oradan düşmez. Biz insanlar sudan parçalar olarak birbirimize tutunabiliyor, bir binanın tuğlaları gibi birbirimize destek verebiliyor muyuz? Bizlerde birbirimize sıkıca tutunarak, bir ekip olabilir, hayatı güzelleştirebiliriz. Böylelikle hayatımızı kolaylaştırmış oluruz. Aslında mavi gezegende yaşayan hepimiz tüm içindekilerle birlikte bir aileyiz. Vücudumuzdaki elimizin ayağımıza muhalefet etmediği gibi bizde hayatta gerek evimizde, gerek işyerimizde ve gerekse dünyamızda uyumun, bütünlüğün bir parçası, bir tamamlayıcısı olmalıyız.
Bugüne kadar yapay olarak suyun bir gramı dahi üretilememiş, kopyalanamamıştır. Acaba bizi biz yapan hangi üstün değerlerimiz, vasıflarımız var ve insanlar tarafından ulaşılamıyor ve kopyalanamıyoruz? Markayı marka yapan değerleridir. İnsanı insan yapan ruhudur, değerleridir. Değerleri olmayan, değerleriyle yaşamayan değersiz hale gelir. Belki de kendimizi yeniden konumlamamızın, yeni vasıfları kendimize kazandırmanın zamanı yeni geldi. Hemen bugünden başlayarak kendimize yeni vasıfları, değerleri kazandırma konusunda harekete geçebiliriz.

Su birbiriyle çelişen, bir arada bulunamayan iki farklı element olan Hidrojen ve oksijen'den oluşur. Biri ateş ise diğer baruttur. Ancak su bu iki farklı elementi kıvamında öyle birleşmişlerdir ki, bambaşka bir içecek oluşmuştur. Bizde hayatta farklı insanlarla bir arada bulunabilmeyi, hedefimize birlikte yönelebilmeyi, farklılıklar içerisinde başarıyı yakalayabilmeyi öğrenmeliyiz burada sudan.

Su insanda, hayvanlarda, toprakta, meyvelerde her şeyde vardır, özdür. Ancak görünmez, kendini,varlığını hissettirmez. Bütün içinde yok olmuştur. Görünmek için, hissettirmek için çaba sarf etmez. Irmak denizde varlığını kaybettirir, hissettirmez. Denizle bir olur, birleşir, büyük parça ile bütünleşir. Bizde yeri geldiği zaman başkalarına verdiğimiz hayat karşısında kendimizi sıfırlayabiliyor muyuz? Geriye çekilip, kendimizi görünmez kılabilir miyiz? Ben bilincinden biz bilincine yükselebiliyor muyuz?
Su bir aynadır, kendisine yüklenen enerjiyi, olumlu, olumsuz düşünceyi yansıtır, ses verir. Bizde hayatta bizi iyi niyetle, olumlu düşüncelerle yaklaşan insanlara aynı yaklaşımı yansıtabiliyor muyuz? Hatta kötülük yapana bilene iyilikle karşılık verebilir miyiz acaba?
Su hep vericidir, almaktan ziyade vermeye meyillidir. Yaşamaktan ziyade yaşatmaya kuruludur. Vermekle mutluluğu yakalar ve nihayetinde buharlaşarak geldiği gökyüzüne geri döner. İnsanda ancak vermekle, yaşamaktan ziyade yaşatmakla mutluluğu yakalayabilmektedir. Vermenin erdemine erme ile huzura kavuşabilmektedir.
Su, yeşilliğin kaynağıdır, çevrenin kaynağıdır. Yeşil fabrika, yeşil üründen bahsedilirken acaba bizde su gibi yeşillik kaynağı yeşil bir insan olabilir miyiz? Nasıl ki, yeşil fabrikanın, yeşil ürünün taşıması gereken bazı nitelikler var ise bizde "yeşil insan" olarak hangi vasıflara sahip olmalıyız?
Pınar suyundan içenler susuzluklarını giderirler. Pınar hiç bitmez; çünkü doğa ile uyum ve devinim süreci yaşar. Bizlerde hiç bitmemeli, yetmezlik sendromu yaşamamalıyız.
Sonuç olarak, sürekli gelişim ve tekâmül halinde bulunan insanlar olarak sudan öğreneceğimiz pek çok dersler, esin kaynakları var. Biraz daha bakıldığında sizlerde hayatınızda benzeri pek çok esin kaynakları görebilirsiniz. Suyu tanıdıkça, suyu sevdikçe pek çok boyutunun varlığına şahit olabilirsiniz.
Bizimde özümüz su olduğuna göre bu özellikler içimizde, mayamızda, hammaddemizde mevcut. Sudan bir damla olarak bize düşen, mayamızda, özümüzde olan, yaratılışımızda içimize konulan bu güzel özellikleri açığa çıkarmak, onları birer sıfatımız haline getirmek çok da zor olmasa gerek. Şimdi "su olduğumuzu" düşünelim, ve kendimizi  "su gibi" hissedelim. Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi berrak, su gibi yararlı, su gibi vazgeçilemez, su gibi aydınlık…
Su'dan esinlenebileceğimiz güzellikleri içselleştirip hayatımıza ışık, hoşgörü ve başarı katabiliriz. Su'dan bahaneler üretmek değil, ondan alacağımız derslerle daha güzel insan olabilir, iletişimde bulunduğumuz insanlara, dünyamıza güzellikler katabiliriz. Bizde bir trafo gibi güzellik dağıtan aldığımız bir kaynak haline dönüşebilir, insani vasıflarımızı yüceltebiliriz.
Yolunuz açık, yolculuğunuz bereketli ve ışığınız bol olsun. Su gibi vazgeçilmez, su gibi canlı ve su gibi aziz olunuz.
RECEP ALİ TOPÇU 
ADELL Armatür ve Vana Fabrikaları A.Ş.|Yönetim Kurulu Başkanı| alitopcu@adell.com.tr

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org