Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Mustafa Taviloğlu Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Bülent Şenver'in Odası TV Programı MUSTAFA TAVİLOĞLU
03.05.2013
Okunma Sayısı : 4620
Oy Sayısı : 5
Değerlendirme : 5
Popülarite : 3,49
Verdiğiniz Puan :
 

 

Bülent Şenver'in Odası TV Programı MUSTAFA TAVİLOĞLU

.
.

Ben televizyon programlarına çıkmayı sevmem.

Beni çağırdıklarında kabul etmem.

Ancak duayen bankacı Bülent Şenver davet edince kabul ettim.

Bankacılık sektöründe bir çok ilke imzasını atmış, deneyimli bankacı Bülent Şenver'in gençler için yaptığı çalışmalara benim de bir katkımın olması gerektiğini düşündüm.

Hoş bir sohbet yaptık. Sizlerle paylaşıyorum...

.
.

  

 izlemek için    

.
.

  dinlemek için 

.
.

MUSTAFA TAVİLOĞLU Bülent Şenver'in Odası TV Programı

.
.


Mustafa Taviloğlu, Bülent Şenver
.


MUSTAFA TAVİLOĞLU Bülent Şenver'in Odası TV Programı
Deşifresi

Mustafa Taviloğlu (MT)
Bülent Şenver (BŞ)
 
BŞ: Bülent Şenver'in Odasına Hoşgeldiniz.

Bülent Şenver'in Odasında konuğum Sayın Mustafa Taviloğlu. Hoşgeldiniz Mustafa Bey.

MT:
Hoşbulduk.

BŞ:
 Sizi burada görmek ne kadar hoş bir şey.

Siz böyle yüzünüz güldükçe, insanlarla konuşup insanlara moral verdikçe, her şeye iyi gözle baktıkça, insan sizinle konuşmaya ve sohbet etmeye doyamıyor.

MT:
Çok teşekkür ediyorum.

İltifat ediyorsun ama bir taraf doğru, iyi gözle bakmaya uğraşıyorum ve öylede yaptığımı hissediyorum.

Çünkü bu güzel yaşamda insanları hayata iyi bakmak lazım diye kendimce düsturum var.

Ve sana borçluydum ben, hep kafamdaydı.

O güzel kitabına maalesef katkıda bulunamadım.

Bugün buradayım, tüm yorgunluğuma rağmen, 14 saatlik bir uçuştan ve 35 derecelik bir yerden geliyorum.  

BŞ:
Hoşgeldiniz.

MT:
Teşekkür ederim.

Fuarlarımız vardı hem Singapur'da hem Endonezya'da ama sözümüz vardı, geldik.

İnşallah programına katkıda bulunurum.

BŞ:
Sizi rol modeli alan gençlerimiz var.

Çünkü siz o kadar uzun yıllar iş hayatı içine girip, sıfırdan bir şirketi alıp yukarılara çıkarıp, bir çok Türkiye'nin sıkıntılı ekonomilerinden geçip hala o güzel ismi, sizin yarattığınız o markayı, MUDO markasını hala o yüksek seviyelerde tutmak .

Bunu nasıl başardın? Bunun sırları nelerdir? Diye takip ediyorlar.

Onun için ben dedim ki: "Mustafa Taviloğlu'nun geçmişten bu güne hayatında bazı önemli kilometre taşları vardır muhakkak."

"Hayatım da şu olay benim için çok önemliydi" diyebileceğiniz kilometre taşlarınızı paylaşır mısınız bizlerle?

MT:
Bu çok ağır bir sual.

Aşağı, yukarı 49 seneyi soruyorsunuz. 49 sene markamın ilk kullanılmaya başladığı sese, 1964.

Ben zaten marka dediğimiz zaman bunun birinci şartının  sürdürülebilir olmasının yoksa çok şeyler geldi geçiyor, çıkıyor.

Şuanda çok önemli marka gibi görünenler var ama yarını ne olacağı belli değil.

Bütün bu markanın altında en önemlisi sürdürülebilir olmasıdır.

Biz, 49 sene önce başlarken buraya geleceğimizi mi hesap ettik? Hayır.

Ama 49 sene önce de başlarken belki farkında olmayarak benimsediğimiz vazgeçmezlerimiz vardı.

Siz hiç unutamadığınız derseniz, dünkü unutamadığım bile benim bu programı doldurabilir.

Çünkü biz yaşıyoruz, benim ekibimde yaşıyor.

Her gün şöyle bir düsturumuz var; "Biz düne ait ne varsa dünde kaldı . 

 Bugün yeni şeyler söylemek lazım cancazım" felsefesinde devam ediyoruz. "

Eğer iki günümüz müsavi ise , birbirine eşse, zarardasınız" diyor.

Bunların ikisini de Mevlana diyor.

Bunu benimsemiş bir şirket, başkan.

Başkanlığımda bu sene son buluyor.

BŞ:
Yönetim Kurulu Başkanlığı.

MT:
Evet, inşallah bu sene son buluyor.

İkinci nesle devrediliyor.

BŞ:
Onur Başkanı mı?

MT:
Küçük görev verecekler herhalde.

Bizim ana şeyimiz bu, biz her gün bir şey yapmamız lazım.

BŞ: Siz MUDO  Yönetim Kurulu Başkanlığı, bu unvan çok sorumluluk isteyen bir unvan  değil mi?

MT:
Ben başkan olmadığım zaman da, bu markayı koyduğum zamandan bu sorumluluğu hissediyordum.

Ben bunu her zaman söylemişimdir.

Nedir bu sorumluluk?

Bizi bir gözeten olduğunu biliyorum.

Bu en önemli ayetimiz.

Sen ne yaparsan yap da kendine bir hesabın vardır.

İlk gözeten, yukarıda birisi var.

Sonra sen varsın.

Sen yaptığını biliyorsun yaptığını , sen yanlış bir şey yaparsan önce kendine yanlış yapmış olursun.

BŞ:
Önce hesabı kendine ver.

MT:
Kendime veriyorum, yukarıya veriyorum.

Ve ben hayatım boyunca hesabımı müşterilerime verdim.

Benden alışveriş edenler var, mecburdum.

Biliyorum ki ben doğru olduğum müddetçe, dürüst olduğum müddetçe devamlılık olacak.

Biz hayatı devamlı olarak gördük.

Devamlılık içinde vazgeçilmezlerimiz var.

Bir kere dürüstüz.

BŞ:
Sürdürülebilir diyorlar değil mi?

MT:
Sürdürülebilir olunca zaten marka oluyorsunuz.

BŞ:
Devamlılık ve sürdürülebilirlik ile ilgili biraz önce dediniz ki: "Bizim olmazsa olmazlarımız  var." Onları da paylaşın bizimle.

MT:
Dürüstüz, aldatmıyoruz.

Müşterimiz için düşündük, en iyisi getirmeye başladık.

Bize parasını verenin aklı kalmasın.

Hep düsturumuz buydu. 12 metrekarede de öyleydik.

BŞ:
İlk başladığınızda  12 metrekare de mi başladınız?

MT:
Evet. 12 metrekare de üst kattı, 24 metrekare.

Üç kişiydik.

Fitaş Pasajın içinde.

Ondan önce elimde bir çanta vardı.

BŞ:
İçinde ne vardı çantanın?

MT:
Değişirdi. Gözlük olurdu, Saç fırçası olurdu, jilet olurdu, işçilerden alırdım eczanelere satardım.

Daha öncesine giderseniz beni dedem karpuz sergisinde çalıştırıyordu yazları .

Bana verilen harçlığı da kendisi verirmiş. 

 Mısır çarşısında oyuncak sattım hafta sonları.

Ben boş duramıyordum.

İnsanları seviyordum, hayatı seviyordum, o ilişkiyi seviyordum.

Tuttuğum balığı satıyordum küçükken.

Mektebi bitirince yatılı okudum.

BŞ:
Hangi okulda?

MT:
Şişli Terakki Lisesi. 10 sene okudum.

Son altı ay artık yatılılıktan vazgeçtim, ancak öyle bitirdim.

Ondan sonra ailem armatördü, burada istediğim üniversiteye giremedim, gemilerle dışarıya gittim.

Onun hayatımda çok önemli rolü oldu.

BŞ:
Gemide görev mi yaptınız?

MT:
Katip kağıdım vardı, ailenin gemisi vardı, onunla dünyayı, Akdeniz'i dolaştım. Oradaki gençliği hissettim.

Devamlı Romanya'dan İtalya'ya mal taşıyorduk.

O arada özel üniversiteler başladı.

İlk İktisadi Ticari Bilimlerde sabah saat 8'de gittim, 145.

Sıra ile girdim.

Üniversiteyi bitirdim.

Orada Doğan Gürün diye bir arkadaşım ile tanıştım.

O zaman Hilton oteli

Çok büyüklük örneği idi.

Hilton'dan daha büyük Sultan Hamam'da Gürün ve Katırcı Han'ın sahibinin oğlu çıktı.

Gezmeyi çok seviyordu, ben de ona ayak uyduruyordum.

Okul bitince ben tek başıma oturuyordum Beyoğlu'nda.

Anabala pasajında bir akrabamızın yanında, Amerikan pazarında çalışıyordum.

Amerikalıların evlerinden eşyaları alıp, onları satıyorduk.

Onlardan kazanıyordum, akşamları da Doğan ile gidiyorduk.

O hesabı karşılayacak  para hiç bende olmazdı Doğan hesabı verirdi, ben de kapıya verirdim, bahşişleri verirdim.

Yarını Doğan ile hesabı böldüğümüzde hesabın yarısını verirdim ama kapıya verdiğim 2 Lira'nın 1 Lirasını alamazdım.

Böyle büyük anılarımız vardı.

Kuruluşun birinci şeyi, ismi doğru seçtim. MUDO ismini doğru seçtik.

Kulağa hoş gelen bir isim seçtik. O da etrafa bakarak yaptım bunu.

Kilometre taşlarından biri bakmayı öğrendim.

İsim koyacağız, o zaman Pereja diye bir kolonya vardı, Nedir Pereja? 

Peron, Leon, Jak .

Sonra Vakko Bu ne? Vitali Hakko denildi. 

 Bizde Doğanla DOMU yazdık, bir de MUDO baktık Doğan "MUDO daha güzel" dedi. Nezaket, çünkü paranın çoğunu o vermişti. Bu

MUDO olsun dedik. Burada bakmayı, etrafın katkısını öğrendik.

Burada en önemli söyleyeceğim şey; ürünü doğru seçtik.

Hele bugün o kadar önemli ki. Hamı iyi olacak.

Ham demek baz. Bizim bazımız nedir? Laf satamazsınız.

Laf da olacak ama ürün iyi olacak.

Bir anımı  anlatayım; o bana o kadar yer etti ki;

Yapılmayanları yapmaya başladık. Hep ilklerin yapıcısıdır MUDO.

İlk yere kadar cam olan dükkan yoktu.

Tişört diye bir şey yoktu.

Ben Fransa'da 1968'de ilk baştan Amerikan pazarında plak satıyordum.

Plak çıktığı zaman ertesi gün bendeydi. Türkiye'de bu çok zor, bilhassa bunun tam tersi yapılıyor.

BŞ:
Taklit.

MT:
Hiç unutmuyorum 29-30 sene önce Chevignon diye bir markanın mümessiliyim, bana bir sual sordu Chevignon sahibi "Bana Türklerde bıyık harici  iki tane şey söyle. Türkiye denilince bıyık aklıma geliyor" dedi.

İnanır mısınız size verdiğim cevaptan daha hızlı cevap verdim. "Bir, ne içersiniz?"

O zaman orada hiçbir şey yoktu.

Bir senedir çalışıyorum, buradan bir arkadaşımla gitmişim, susadım,söyledim. 

Robine dediler.

Bakıyorum Robine markamıdır diye, muslukmuş.

Musluğu göstermişler bana.

Ne ikram ne bir şey vardı. 

 İkincisi de birinin yaptığını yapmak" dedim.

BŞ:
Taklit etmek.

MT:
Şu son senelerde çok önemli bir söylevim var, taklit üzerine, taklit mi? Değil mi?

Bakmak üzerine iki tane şey söylemek istiyorum size.Esinlenmek diye bir tabir var.

Bu insanın kanında vardır ve olmalıdır ama insanı çalışırken yakalamalıdır diyor ve kim söylüyor bunu biliyor musunuz? Picasso.

Burada taklit etmek, bakmak bunu çok iyi ayırmak lazım.

Bakmak şarttır.

Ne kadar şarttır biliyor musunuz?

Bizim MUDO'nun, bütün açıklıklarını söylüyorum, ama gençliğe helal olsun.

Bizim en önemli hünerlerimizden bir sürü şeyimiz var, doğruluğumuz var, müşteriyi saymamız var, alınabilirliğimiz var ama çok önemli bir şeyimiz var bakıyoruz biz.  Picasso ne diyor? "Ama insanı çalışırken yakalamalı." Çalışmadan bakıyorsan kopya oluyor.

Bir de nasıl baktık?

Bu filmlere bile konu oldu.

Ben diyorum ki "Balıkçı nereye  bakar? Kime bakar?" diyorum.

Birisi Denize bakar, birisi balığa bakar diyor.

BŞ:
Oltasına bakar. Ağına bakar.

MT:
Balıkçı balıkçıya bakar. Benim hayatımın yarısı denizde geçiyor. Bir gözü radar da ama en çok gözü diğer balıkçı da.

BŞ:
Niye bakıyor?

MT:
Çünkü haber alıyor.

O ne yaptı? Diye bakıyor.

Buldu mu balığı ? Diye bakıyor.

Duman attı diyor.

Motor ekseri denizi kollarlar, suyun üzerinden geleni kollar, radarı kollar, bekler balığı.

Etrafta 15 tane tekne var.

Balığı gördüğü zaman pozisyon alması için yolu verdiği zaman o çalışan motorun birikmiş gazı vardır, o arkadan siyah duman çıkar.

O gaz attı mı demek ki pozisyon alıyor.

Bizim Türkiye'de biz bakıyoruz, rekabete bakıyoruz. İyi gözle bakıyoruz.

Bizim farkımız o.

Senin işini aşkla yaptığını görüyorum ve mucize olmadığını görüyorum.

Birisi mucize bekliyorsa bu yok.

Beni nasıl meşgul olduğunuz, nasıl karşıladınız, peşimi bırakmadınız.

Sadece beni değil herkese böyle yapıyorsunuz.

Kitaplarım çıktı, elden dağıtabilirdim ama öyle olmaz, mektup yazacağım, değer vereceğim.

İlk doğruyu nerede buldum onu da söyleyeyim;

O zaman safari yapıyorum, safari Che guevara'nın ilk giydiği ceketlerdi.

Bir de Afrika'da avda giyiliyordu. 4 cepli, gabardin, çok moda. Gençlik bunu giyiyor.

Ben bunu yaptırıp satmaya başladım.

Günde 50 tane dikiliyor, 50 tane satılıyor.

Dükkandayım bir gün, annesi ve çocuğu dükkana girdi dükkana. 16-17 yaşlarında bir genç, çocuk hemen malı buldu.

Çocuk çıkardı heyecanla, giydi. Annesi "Bu mu?" Dedi.

Tokat attı çocuğa .

"Bunun için mi beni getirdin?" dedi.

O geceyi sabah yapamadım, çok üzüldüm. Ertesi gün dükkandayım, bir baktım anne geldi aldı ceketi.

Dedim ki: "Ürün doruysa, bunun aşmayacağı engel yoktur."

BŞ:
Ürün doğruysa aşılmayacak engel yoktur. Anneyi bile aştı.

MT:
Burada başka bir şey var, anne kendi geldi.

BŞ:
Önce dükkanda görünce bunu mu almaya gedin diye çocuğu dövdü.

MT:
Anladı, çocuk bunda bir şey buldu dedi, ürünü soruşturdu, tesadüf bende dükkandayım.

Hayatımın en önemli birinci dersiydi.

Ondan sonra bu devam etti. Her zaman ürüne çok önem verdik.

O zaman sadece ürünün doğruluğu yetiyordu. Şimdi sadece ürünün doğruluğu kafi değil.

BŞ:
Bülent Şenver'in Odasında konuğum Sayın Mustafa Taviloğlu ile birlikteyiz. Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginliklerini paylaşıyor.  Şimdi üç yap, üç yapma. Gençlerle ilişkili üç yap , üç yapma isteyeceğim sizden. Gençler hayatta muhakkak yapsınlar.

MT:
Baksınlar. Nereye baksınlar? İleriye baksınlar.

BŞ:
1453'e bakmasınlar.

MT:
Fatih Sultan Mehmet şimdi olsa gemilerle nasıl geçecek? Hangi binayı aşacak? İki, sevdikleri işi yapsınlar.

BŞ:
Sevdikleri iş önce tespit etsinler değil mi?

MT:
İşini ve beraber olduğunu sevmiyorsa orada çok zor barınırlar.

Bir de dürüstlük.

Çanak çok ufak, her şey bu zaman da hallediliyor.

Dürüstlük çok çok çok önemli.

Ne yapmasınlar?

Bilsinler ki bu zamanda yılmasınlar.

Bir işe karar verdikleri zaman yılmasınlar. İnanılmaz fırsatlar var, hele Türkiye'de inanılmaz fırsatlar var.

Ne mutlu ki burada yaşıyoruz.

Deniz bitmedi burada.

BŞ:
Yurtdışına gitmesinler, burası fırsatlar ülkesi.

MT:
Yurtdışına gider, gezer, görür ama Türkiye fırsatlar ülkesi.

Burada deniz bitmedi. Pozisyonumuz iyi, tabiatımız iyi, insanımız iyi.

Buraya güvensinler.

Burada da fırsat olduklarına inansınlar.

BŞ:
Bülent Şenver'in Odasında konuğum Sayın Mustafa Taviloğlu ile birlikteyiz.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginliklerini paylaşıyor.

Şimdi soru yağmuru.

Soru yağmuru diyorum Mustafa Bey, çünkü kısa kısa sorular soracağım, sizden de kısa kısa cevaplar istiyorum.

Birinci sorumuz şöyle; Patronların yapmaması gereken şey söyler misiniz?

MT:
Ben kendimi hiçbir zaman patron görmedim ama yapmaması gereken şey değil de yapması gereken şey; beraber olduklarını daha fazla dinlesinler.

Onları dikkate alsınlar.

BŞ:
Şirketlerde yapılan hataların en önemlisi sizce nedir?

MT:
Çalışacakları arkadaşları çok iyi seçmelerini öneririm.

Makineler çıktı ama her şey değil. Daha da zorlaştı iş.

Çünkü en basit insan bile o çıkana ulaşabiliyor.

Mühim olan onu değerlendirmek. İnsanın derinliği çok önemli.

Doğru insanla çalışmak çok önemli. Doğru arkadaşı seçsinler.


BŞ:
Çok parası olan bir insana ne önerir siniz?

Parası ile ne yapmasını önerir siniz?

MT:
Ben hep iş iş iş odaklı olduğum için.

Benim biraz daha param olsa sanata daha çok yer verirdim.

Sanatın çok önemli dünyada rol oynadığını, yeri olduğunu, benimsendiğini.

BŞ:
Sanatın her türüne değil mi?

MT:
Her türüne ama ben daha çok görsel sanata yönlendim 40 senedir.

Bugün kuyrukların en fazla olduğu yer müzeler.

Sanat eserlerinin bulunduğu yerler. İnsanların alakasını çekiyor.

Sanata yatırım insana itibarda getirir, insanın vizyonunu da açar ve doğru bir iştir de.

BŞ:
Bir daha dünyaya gelsem cümlesi ile başlayan cümlenin sonunu nasıl bitirirdiniz?

MT:
Allah'ıma çok şükür, hayatımdan çok memnunum. Bir daha dünyaya gelsem, biraz daha insanları daha öncesinden dinleseydim, daha iyi olurdu derim. Halimden memnunum, Allah'ıma şükürler olsun diyorum.

Bir daha dünyaya gelsem neden çabuk cevap veremiyorum? Hiç geçmişi düşünmüyorum.

O kadar çok önemli bir programım var ki, geçmişi düşündüğüm zaman uzun bir vakit geliyor.

Beni geçmiş olan o uzun vakit korkutuyor.

Onu aklıma getirmek istemiyorum.

Ama bundan sonra sanata daha çok vakit vermeyi istiyorum.

Bir daha dünyaya gelsem, yine böyle geleyim isterim.

BŞ:
Allah uzun ömürler hepimize versin.

Bülent Şenver'in Odasında konuğum Sayın Mustafa Taviloğlu ile birlikteyiz. Şimdi Siz Olsaydınız Ne Yapardınız?

Ben size hayali bir etik vaka hazırladım.

Onu okuyacağım, soracağım, siz olsaydınız bu durumda siz ne yapardınız? Diye.

Benim vakam şöyle:

Veli Bey,  önemli bir spor ayakkabı markası  Yönetim Kurulu Başkanı ve aynı zamanda sahibidir.

Veli Bey, hobi olarak ülkenin bir futbol takımının bünyesinde de Yönetim Kurulu üyesidir.

Yönetim kurulu üyesi olduğu futbol takımının başı derttedir.

Futbol Federasyonu o takımı şike ile bir şekilde suçlamak istemektedir.

Şike ispat edilirse hem Veli Bey zor duruma düşecektir, hem de takımı zor duruma düşecektir.

Bir gün Veli Bey'i futbol federasyonundan bir yönetici  ziyaret eder, der ki: "Veli Bey, biz bir stad yaptırdık. Bu stada sizin şirketinizin adını vererek 20 milyon Euro bir katkı sağlarsanız, sizin bu şike ihtimali ile ilgili soruşturmanızı da yapmaktan vazgeçeriz."

Veli Bey, ne diyeceğini şaşırır.

Teklifi kabul etsem mi? Etmesem mi? Diye düşünür.

Sayın Mustafa Taviloğlu, siz bu Veli Bey'in yerinde olsaydınız, siz ne yapardınız?

MT:
Müthiş bir vaka hazırlamışsınız.

Allah beni Veli Bey'in yerine düşürmesin bir kere.

Bu suale cevap vermek güç, belki de ehliyetimin dışında değil.

Bu suale yeni moda var ya susma hakkımı kullanacağım diyorlar, ya.Allah susma hakkımı kullanıyorum  demek durumuna düşürmesin. 

 Bu olay Veli Bey'in bilgisi dahilinde mi gelişmiş, dışında mı çok önemli.

Eğer Veli Bey bu olayın içinde bulunuyorsa onun cevabını o çok daha iyi verebilir.

Bu olayı yaşamak istemeyen, bu olayın dışında olduğunu düşünen.

Burada en güzel tarafı; böyle bir şirketin varsa parası bir yere sponsor olması.

Burada benim bir tespitim vardır maçlarda, hayatta da.

Hakem yanlış bir karar veriyor ve penaltıyı veriyor.

Ondan sonra yüz de bin penaltıyı vermiyor.

Onu bertaraf etmek için. Bu ikinci hata oluyor.

Birincisinde kalmıyor, ikinci hata oluyor.

Veli Bey, kaide dışı bir anlaşma daha yapmış oluyor.

BŞ:
Eninde sonunda bu karşısına bir şekilde çıkar değil mi?

MT:
Bu benim başıma gelmesin.

BŞ:
Bülent Şenver'in Odasında konuğum Sayın Mustafa Taviloğlu ile birlikteyiz.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginliklerini paylaşıyor. 

Şimdi bir göster, bin işit bölümüne geldik.

Ben size bir obje getirdim. Onu size göstermek istiyorum.

Ona bakıp, onunla ilgili gençlerimize bir tavsiyede bulunmanızı istiyorum.

Sizin için getirdiğim obje bir metre. Buna bakıp gençlerimize ne söyleyebilirsiniz?

Gençlerimizin kulağına küpe olsun.

MT:
Ben 49 senelik iş hayatımda böyle bir programa ilk defa katılıyorum.

Üniversite hayatımda bire bir söyleşilere katıldım.

Senin ki kadar derin, suali bol olan, çok yönlü, hakikaten çok güzel vakit geçirdim.

Müthiş bir program yapıyorsun.

Bu herkese örnek olsun.

Burada ben bir ölçme görüyorum, bir hesap kitap görüyorum.

Maalesef benim hayatım çok hesap kitap, programa dayalı değil.

Çok önemli düsturlarım var, işimi biliyorum, işimden başka bakmasını biliyorum, etrafı biliyorum.

Ben hiçbir geziye katılamam.

Neden?

Beraber insanlarla yürüyemem orada. Maçı aynı yerde seyredemem. Sinema da bile koltuk değiştireceğim.

Ölçülü biçili işlere giremem.

Bu bana çok ızdırap veriyor.

Bu çok 2 kere 2 dört. Ben 2 kere 2 = 4  artıyı arıyorum.

Gençlere de sadece 2 kere 2 =4 değil, daha fazla nasıl eder? Ölçüyü kaçırmalarını istiyorum.

BŞ:
Bir çok insan ölçüyü kaçırmayın der, siz tam tersi ölçüyü kaçırın diyorsunuz.

MT:
Bunun bir görevi vardır, fazla bir görevi yok, bu ölçer. Metredir. Buna bir şey katabiliyorlarsa

BŞ:
Bununla herkesin yaptığını yapmayın, bununla yeni bir şey yapabiliyorsanız yapın.

MT:
Bu metredir, bunun üzerine ne yaparlar onu düşünsünler.

BŞ:
Bülent Şenver'in Odasında konuğum Sayın Mustafa Taviloğlu ile birlikteyiz.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginliklerini paylaşıyor. 

Şimdi çubuk oyunu. Kulağınıza Küpe Olsun  kutusunun içine çubuklar var, üzerinde de güzel atasözleri var.

MT:
Bir vatandaş lokantaya gidiyor.

Bana güzel bir lüfer balığı yap iyi olsun. Sırtı kalın olsun  ve iyi kızartacaksın.

Tabakta sıcak olacak, balıkta.

O iyi balığı benim önüme koyacaksın" diyor.

Garson "Tamam" diyor. Tam garson iki adım atıyor, garsonu çağırıyor, garsonun kulağına diyor ki: "Altına da üç tane gümüş balığı koy" diyor.
Biz seninle söyleşiye geldik.

BŞ:
Bu söyleşiye bu vesile olacak çünkü üzerlerinde güzel sözler var.

Bakalım şansınıza ne çıkacak?Ben okuyayım size. "Başkalarının kusurlarını  örtmede gece gibi ol." Ne demek bu?

MT:
Görme diyor, az gör. O benim hiç mizacım değil ama biraz frenlemem lazım.

BŞ:
Siz çok mu görüyorsunuz?

MT:
Ben çok az zamanlarda gidebiliyorum mağazalara. Mağazalara gittiğim zaman, depolara gittiğim zaman çok yönlü dolaştığım için vaktimin çoğu dışarıda gidiyor. Sadece ve sadece kusurları söylüyorum. Vaktim yok. Bunların hepsi övgü. Söylemediğim her şey övgü. Allahtan bunu biliyorlar. Ama bu bana yarın çok önemli bir toplantı var, çok önemli bir  mesaj oldu.

BŞ:
Bülent Şenver'in Odasında konuğum Sayın Mustafa Taviloğlu ile birlikteyiz. Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginliklerini paylaşıyor.  Şimdi torba oyunu. Bir torba var, bu torbanın içinde harfler var. Bakalım size hangi harf çıkacak. Başı "E" harfi ile başlayan bir doğru davranış, tavsiye edebileceğiniz bir davranış.

MT:
Etik olmak.

BŞ:
Çoğu gencimiz etik nedir manasını bilmiyor.

Bir araştırma yaptık biz, etik nedir biliyor musunuz? Diye.

Her üç gençten bir tanesi fikrim yok dedi.

MT:
Pakize Suda'yı görüyorum televizyonda program  yapıyor.

Daha çok gidecek yolumuz var.

Çok bakir bir toplum var.

Eğitim yükseldiği zaman bizi tutamayacaklar.

BŞ:
Bir tane de kötü davranış, yanlış davranış için bir harf çekelim. "L" harfi ile başlayan kötü veya yanlış bir davranış.

Arapça'dan aklıma bir şey geldi lakayıt.

Nedir Türkçe anlamı?

MT:
Alaka göstermemek.

Lakayıtlık  doğru bir şey değildir.

Ne arkadaşınıza, ne işinize, sahip çıkmamak demektir.

BŞ:
Bülent Şenver'in Odasında konuğum Sayın Mustafa Taviloğlu ile birlikteyiz.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginliklerini paylaşıyor.

Şimdi bir kelime bir cümle oyunumuz.
Sayın Mustafa Taviloğlu, benimle bir kelime bir cümle oyununu oynamaya hazır mısınız?

Ben size bir cümle söyleyeceğim, size hatırlattığı ilk cümleyi söylemenizi isteyeceğim.

Kelime hoşgörü cümle.

MT:
Benim için biraz zor.

BŞ:
Kelime saygı cümle.

MT:
İnsanın en yapması icap eden, en benimsemesi gereken kelime saygı.

Küçüğümüze, büyüğümüze saygılı olmalıyız.

BŞ:
Kelime aşk cümle.

MT:
Aşk olmazsa hiçbir şey olmaz.

Aşk demek yaşamak demek.

Hayat demek.

Aşk demek yürekte bitiyor bir iş.

Yüreğinizde bir iş olmazsa  hiçbir şeyi yapamazsınız.

Ne aileyi, ne çocuğu, işinizi hiçbir şeyi yapamazsınız.

BŞ:
Kelime mutluluk cümle.

MT:
Allah herkese versin.

BŞ:
Kelime ölüm cümle.

MT:
Bir gün herkes bunu tadacak.

BŞ:
Kelime MUDO cümle.

MT:
Uzun ömürler versin. Doğruluğu, dürüstlüğü, beğenilirliği daim olsun.

BŞ:
Kelime Atatürk cümle.

MT:
Biz ne yaparsak yapalım Allah başımızdan edemez.

BŞ:
Kelime Türkiye cümle.

MT:
Nereye gidersek gidelim, Allah'ın bir lütfu Türkiye .

Değerini bilelim.

Bu topraklar, bu memleket, her şeyi ile  Allah'ın bir lütfu.

Gezmediğim yer kalmadı.

Anadolu'muz ile, İstanbul'umuz ile , Güney'imiz ile, Ege'miz ile, Ada'larımız ile dünyanın bir lütfu.

Dünyada en önemli şehirlerden bir tanesi İstanbul.

Elinizi sokun balık tutuyorsunuz.

BŞ:
Kelime Mustafa Taviloğlu cümle.

MT:
Allah nazardan korusun, uzun ömürler versin.

BŞ:
Çok teşekkür ediyorum. Ağzınıza sağlık. Var olun, sağ olun.

MT:
Ben teşekkür ederim.

BŞ:
Bülent Şenver'in Odasında konuğum Sayın Mustafa Taviloğlu ile birlikteydik.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginliklerini paylaştı.

Unutmayın, gençler bizim her şeyimiz, en değerli hazinemiz.

Gençlerimize sahip çıkalım. Bir başka programda birlikte olmak dileğiyle.

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın.

Hoşçakalın.

.


Mustafa Taviloğlu, Bülent Şenver

.



.



.



.



.



.



.



.



.

.


Mustafa Taviloğlu, Bülent Şenver

.
.
.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org