Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Arzuhan Yalçındağ Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Tedirginiz
24.11.2008
Okunma Sayısı : 16757
Oy Sayısı : 5
Değerlendirme : 4,2
Popülarite : 2,94
Verdiğiniz Puan :
 

 

Tedirginiz
Arzuhan Doğan Yalçındağ
.
.

Capital Dergisinden Sayın  Hande Demirel Süzer'in  yaptığı söyleşimi paylaşıyorum...

.
.
 


Dünyada yaşanan Krizlerin  etkileri konusunda endişelerinizi dile getirdiniz. Türkiye bu dömnemde hangi ev ödevlerini eskisk  yaptı? İş dünyası neden endişeli?

ADY: İş dünyası, ekonomi  yönetiminin  dünyada neler olup bittiğinin farkında olduğunu  ve buna karşı hazırlık  yapıldığını bilmek istiyor. Tüm bu ekonomik türbülans içinde güven  unsurunun  önemi büyük.

 Bu çerçevede iletişim  önemli  bir konu ve bu konuda yol alınmaya başlandı.

"Tedirginiz " sözlerimizin  bir ynasıması olarak Maliye Bakanı Kemal Unakıtan  ile çok  güzel bir toplantı  gerçekleştirdik. Şimdi Başbakan  Yardımcısı Nazım  Ekren  be Çalışma Bakanı Faruk Çelik'in  de katılımıyla bir toplamtımız daha olacak. Sonuçta bir kıpırdanma başladı.

Ekonomide işler aslında bir süredir iyi gitmiyor. Siz hükümetin  nerelerde hata yaptığını  düşünüyorsunuz?

ADY: Geçtiğimiz 5-6 yılda dünya ekonomisi  yüzde 4-5 gibi oranlarda büyüdü. Bu rakam neredeyse 100-150 yıllık süreçte üst üste gerçekleştirilen en yüksek  büyüme oranı. Ancak, finans sektöründeki türev  enstrümanların  fazlasıyla gelişmesi ve verilmemesi gereken kredilerin  kullandırılmasıyla bugünkü kriz ortamı oluştu.

Biz Türkiye olarak eksik  ve kuvvetli yönelerimizi bilmeliyiz. İnans sektörümüzün  bugüne kadar gösterdiği dayanıklılık, ani  şok yaratacak  bir tehlike ihtimalinin düşük  olduğuna işaret ediyor. 2001 krizi sonrasında Türkiye bankacılık sektöründe denetleme, düzenleme ve regülasyon  değişikliklerini yaptı. BDDK bugün  çok iyi çalışıyor. Bankaların sermaye rasyoları yüksek. Türev enstrümanlar çok  sınırlı. Bu durumun  sağladığı avantajla finans kesiminde krizin  yarattığı likidite daralması  sınırlı.

Ancak sektörün  riskleri var. 125 milyar dolar borç, önemli  bir borçtur. Bunun içindeki 28 milyar  dolar kısa vadeli  borç, ticari  mal alım satımıyla ilgili ve burada bir sıkıntı  olmayabilir. Ama yatırım  için alınmış uzun vadeli borçların  yenilenmesinde sıkıntı olabilir.

Ayrıca, cari açığımız da uzun  süreli bir yapısal risk teşkil ediyor. Cari açık açısından  emtia fiyatlarının düşmesi tabii ki olumlu ve bunun avantajını  yaşıyoruz ama cari açık bir miktar  azalsa bile daralan  bir piyasadan fonlayacağımız için maliyeti yüksek olacal.

Bütün bunları  ortaya koyup "Türkiye krize nasıl girdi" diye sorduğumuzda, göreceli  bir yanıt verilebilir. 2001 ile kıyasladığımızda "Çok daha iyi girdik" denilebilir. Ancak, ileriye doğru  bakıyorsak geçmişteki krizlerle kıyaslamanın ne kadar sağlıklı olduğu da tartışılır.
.

.

Peki  daha iyi girebilir miydik?

ADY: Evet, daha iyi girebilirdik. Siyasi  nedenlerden ve çeşitli  başka nedenlerden  ötürü vakit kaybettik. Yaklaşık  son 2 yıldır ne Avrupa Birliği konusuna  tam odaklanabildik ne ekonomiyi  gündemin en önemli maddesi yapabildik.

AB konusunu ekonomiden  çok uzak  görmüyorum. Bugün açıp Ulusal Program'a bakarsanız, Türk Ticaret Kanunu bile bu  programın  içindedir. Bizim mikro  yapısal  reformlar dediğimiz, ekonomiyi  etkileyecek  birçok  konu bire bir ulusal programın içinde yer alıyor. Diğer yandan  AB bir çıpa görevi görüyor. Yurtdışında IMF ile beraber Türkiye'nin istikrarlı bir ekonomisi olduğunun  bir göstergesi  olarak algılanıyor. AB konusundaki bu gevşemenin, krize daha kuvvetli  girmemiz konusunda negatif bir etki yarattığını düşünüyorum.

İkincisi IMF ile anlaşma konusunda da geciktiğimizi  düşünüyorum. Bu kadar uzatmayıp  6-7 ay önce IMF ile anlaşmayı  imzalasaydık , elimiz çok daha kuvvetli olacaktı. IMF bize bir kurtarma programı yapmayacaktı. Neredeyse bir mükafat gibi, bizim  de istediklerimizi IMF'ye kabul ettitebileceğimiz çok daha rahat bir program olacaktı.

Bugün geldiğimiz noktada bütün  Doğu Avrupa ülkeleri  IMF'nin  kapısında. Bu  IMF ile anlaşma yapamayacağımız anlama gelmiyor. Yine yaparız ama artık  büyük kredi  paketiyle anlaşmayı yapmalıyız ve hiç  geciktirmemeliyiz. IMF'nin elinde 200 milyar doların  üzerinde bir kaynak var. Bizimle ilgili deneyimi de iyi. Dolayısıyla bir an önce IMF ile anlaşma yapmalıyız.

Her gün  gecikmenin  Türkiye için bedeli var. Örneğin bizim  Türkiye'de önemli gördüğümüz konuların  iki tanesi  öne çıktı. Biri istihdam paketi,  diğeri de Ar-Ge. İkisiyle de ilgili çalışmaları hükümet  yeni tamamladı. Bu reformları daha erken  yapsaydık, katma değeri çok daha fazla olacaktı. Türkiye büyürken  istihdam  üzerindeki mali  yükte yüzde 5 indirimin muazzam  bir etkisi  olurdu . Ar - Ge yasasının  da teşvik  anlamında daha önce çıkartılmış  olması  büyük fayda sağlardı. Bu yasa çıktı ama yatırımların durgun olduğu, ekonominin  yavaşladığı bir dönem çıktı.

Hükümet bugüne kadar "Türkiye'ye bir şey olmaz" dedi. Hükümet neden böyle düşünüyor? Bizim bilmediğimiz, onların  bildiği bir şeyler olabilir mi?

ADY: "Bize bir şey olmaz" söylevi , düzen ve istikrar konusundaki ciddiyete olan  inancı  zedeler. Tabii ki hepimiz bir şey olmaz temennisini paylaşıyoruz ama temenniler yeterli değil. Bizim görevimiz, riskleri görüp önceden  uyarmak ve önlem  alınmasını sağlamak. Zaten riskler gerçekleştikten  sonra uyarmanın  bir anlamı yok. Gündeme getirdiğimiz riskler gerçekleşirse, en çok  etkilenecek  kesimler arasında iş dünyası  var.

Bu tehditlerin  engellenmesi için yapılabilecek  bir dizi önlem  mevcut. Biz bu  önlemleri geçtiğimiz günlerde hükümetle tek tek tartıştık. Ancak, Lehman Brothers batalı 1.5 ay oldu. Lehman Brothers battığında artık bu krizin  derinleşeceği  netleşmişti. Dünyada o gün  alarm  çanları çaldı. İşte o gün  Başbakan  Erdoğan'ın  bütün iş dünyasının, yatırımcıları, sivil toplum  temsilcilerini, ekonominin  kanaat önderlerini  çağırıp  "Ne yapalım" demesi lazımdı. 1,5 ay  geçti Oysa daha önce harekete geçmeliydik. "Bize bir şey olmaz" diye oturamazdık. Neyse ki artık  çalışmalara başladık.

Burada beklentiniz ne yönde? Türkiye nasıl bir strateji izlemeli? Nasıl tedbirler almalı?

ADY: Son yaptığımız toplantıda birçok  teknik konuyu  konuştuk aslında. Ancak, burada önemli olan biraraya gelmek, birçok  alternatif ve senaryoyu tartışmak  ve gerektiğinde çok hızlı  karar almaya hazır olabilmekti. Çünkü artık  burada haftalar değil, günler ve saatler konuşuluyor. Bazen  bir kararı birkaç  saat içinde almak gerekiyor. Biz de şimdi bunu yapmaya başladık.

Daha spesifik  olmak gerekirse, önümüzdeki zor dönemde bankalara şirket kredilerinde kullanmak şartıyla 10-20 milyar dolar mertebesinde kaynak sağlanabilir. Tabii ki bu desteğin  kamu bütçesine zarar vermemesi  için bu sürecin  dikkatli tasarlanması gerekir. Bu desteğin nakit yerine devlet tahviliyle ve mümkün  olduğunca kısmi sigorta uygulamalarıyla yapılması tercih edilmelidir.

Bunun ötesinde borsadan  kaynaklanan  ve bir noktada kendini beslemeye başlayan kriz hissinin engellenmesi gerekir. Hisselerin temel değerlerinin  altına düştüğüne inanan şirketlerin  kendi hisse senetlerini almalarına izin vermek  doğru  olacaktır.
.

Ekonominin büyümesi konusunda öngörünüz nedir? Hükümetin  alacağı kararlar büyüme konusuna ivme verebilir mi?

ADY: Yatırımların  durması, büyümenin  yavaşlaması Türkiye için krizdir aslında. Almanya için yüzde 0,5 büyüme krizdir., Türkiye için 2,5 büyüme ciddi bir yavaşlama anlamına gelir. Türkiye'nin sosyal problemlerini çözmesi  için de belli bir refah seviyesine gelmesi, büyümesi lazım.

Bunu başarmak  için, bence 2 konuyu  paralelde götürmeliyiz.

Birincisi, bütün önlemleri alarak kriz geldiğinde ne yapmamız  gerektiğinin  egzersizini  yapmalıyız. Diğer yandan  da hiç kriz olmayacakmış  gibi bütün  yapısal  reformalara devam etmeliyiz.

Önümüzde 3 önemli  ana başlık  var: IMF, Avrupa Birliği ve sanayi stratejisi…

Sanayi Stratejisi Türkiye'nin  büyümesi için en önemli  konu. Üretimimizi ve dolayısıyla ihracatımızı katma değeri daha fazla hale getirmemiz lazım. Ar-Ge , istihdamda esneklik, inovasyon , eğitim  gibi konuları  orta vadede yerine getirmek zorundayız. Büyüme Türkiye için  kaçınılmaz derecede önemli  ve bunu göz ardı  etmemek gerekiyor.

Türkiye'ye yabancı  girişi  artık  eskisi gibi olmayacak mı? Orta ve uzun  vadede ne öngörüyorsunuz?

ADY: Yabancı  yatırımcılarda da bir düşüş var. Portföy çıkışları  yaşanıyor. Sonuçta dünyada para eskisi  kadar bol değil.  Türkiye eğer ayaklarının  üzerinde sağlam  durursa,  çok tökezlemeden, çok ağır yaralar almadan  bu krizden  bir şekilde çıkabilir. Ama tabii dünyanın yüzde 4-5 düzeyinde büyüdüğü dönemdeki gibi Türkiye'ye doğrudan yabancı yatırım  olmayacak.

Öte yandan  reform sürecine devam  etmeliyiz. Ancak bu sayede dünya yeniden  ayağa kalktığında bundan maksinum  faydayı sağlayabiliriz. Vakit kaybetmeden  bugün  yapmamız gerekenleri  yapmalıyız. Bu dalga mutlaka geçeçcek. Zamanına ilişkin  tahmin yapmak zor ama olacak. İşte biz o zamana hazır olacağız.

İŞ DÜNYASI NASIL ÖNLEM ALIYOR?

ÖNE ÇIKAN TEDBİRLER : Böyle dönemlerde şirketler, özellikle verimliliğe odaklanır. İşlerini en iyi şekilde yapıp yapmadıklarına bakarlar. Şirketleri mali sıkıntıya sokacak olan asıl nonu, kar, ya da zarardan çok nakit akışıdır. Dolaysıyla, bu dönemde şirketler nakit akışlarına, alacak  vereceklerine  , alacaklarında batağın  olmamasına çok daha fazla dikkat eder. Ve maalesef iş dünyası olarak  bu dönemde yatırımları da durdururuz. En azından  bekleyip  önümüzü görmeyi arzu ederiz.

KARAMSAR DEĞİLİZ. İş insanları hiçbir zaman  karamsar olmaz. Öyle olsalar zaten  yatırım yapmazlar. Hep iyimser, umut eden  bir tarafımız vardır. Aynı zamanda aslında çok da çabuk  tedirgin  oluruz. Dolayısıyla, iş dünyası olarak  hepimiz gerekli  önlemleri alacağız. Örneğin çok daha az stok tutacağız. Maliyetleri düşürmeye çalışacaığız. Bilançomuzu temiz tutmaya gayret edeceğiz. 2009'da büyüme ne kadar olur, bunu tahmin etmek çok zor. Ancak dünyadaki daralmadan payımızı mutlaka alacağız. 2010'un  2'inci  ya da 3'üncü çeyreğine kadar büyümenin  yavaşlayacağını düşünüyorum. Ondan  sonra belki trend yukarı çıkar diye ümit ediyorum.
.

Arzuhan Doğan Yalçındağ
.

YATIRIMLAR ERTELENİYOR Kapanan , zora giren  çok  sayıda şirket olmayacağını ümit ediyoruz. Zaten  bütün  uyarılarımız bunun olmaması  için. Şirketlerin faaliyetlerini durdyracak  kadar zora girmeyeceğini ümit ediyoruz. Diğer yandan  Türk girişimcisinin  krizlere dayanıklı olduğunu düşünüyorum. Biz çok kriz gördük. Maalesef krizlere alışığız. Bugün  kapanan , zora giren  şirketlerle ilgili duyumlar almıyoruz ama yatırımların  durduğuna dair duyumlar alıyoruz. İleriye dönük  yatırımların  ertelenmesi Türkiye için  zaten yeterince büyük  bir kayıp.
.

.

"TÜRK İŞ DÜNYASI BECERİLERİNİ  GELİŞTİRDİ"

YÖNETİŞİMDE ÇOK YOL ALDIK Ben Türkiye'de iyi iş  yapabilme becerisinin yıllar içinde geliştiğine inanıyorum. Özellikle bölge ülkelere kıyasla Türkiye'de hakikaten ciddi bir sanayi, iş yapma kapasitesi, becerisi, bilgisi var. Ayrıca son yıllarda dünyayla entegrasyonla beraber yönetişim  ilkelerinde ve yönetişim  şeklinde de çok daha bilimsel olduk. Burada büyük bir yol aldığımızı düşünüyorum.

ÖLÇEK EKONOMİSİNE DİKKAT! Türkiye'de özellikle KOBİ, KOBİ üstü bazı şirketlerimizde bir ölçek ekonomisi sıkıntısı var. Bunun için  şirket  birleşmeleri teşvik edilmeli ve şirketlerimizin ölçek ekonomisini yakalayabilmelerine imkan verilmeli.
Kayıt dışı  ekonomi hala özel sektörümüz için bir sorun olmaya devam ediyor. Ancak burada da iyi niyet ve kayıtlı ekonomiye dahil olma isteği görüyoruz. Vergi sisteminin daha şeffaf  hale getirilmesi, istihdamın üzerindeki  yüklerin kaldırılması gibi uygulamalarla bunun kolaylaştırılması gerekiyor.

AİLE ŞİRKETLERİ SORUNU Özel sektör açısından  önemli bir başka konu da aile şirketleri. Anadolu'yu gezdikçe daha çok görüyorum. İkinci, üçüncü kuşak  işin  başına geçiyor. Bu hem  çok sevindirici hem kritik  bir dönüm  noktası  olarak  önem taşıyor. Bu ailelerin  bölünmeden  kurumsal  yönetimi benimsemeleri  gerekiyor. Aksi takdirde bölünmeleri ,  sermayenin  bölünmesine, dolayısıyla ölçek ekonomisinin getirdiği rekabet zaafına uğramalarına neden olacak. Buaralarda da bilinçlendirme, kolaylaştırma gerekiyor. Bütün  bunlar Türk özel sektörünün önümüzdeki birkaç yıl  geçireceği evreler diye düşünüyorum.
.
.

.
.

"KADININ İŞ GÜCÜ  ARZINA KATILIMINDA AZALMA VAR"

TÜSİAD'IN RAPORU  NE GÖSTERİYOR? Haziran ayında bir rapor yayınladık. Bu raporda kadının iş gücü arzına katılımında oranın  düştüğünü gördük. Yani evinden  çıkıp iş aramak  isteyen  kadın sayısında azalma var. Eğer ülkemizde kadın  çalışmaya ihtiyacı yok diye evde oturmayı tercih ediyorsa bu vahim  bir durum. Doğrusu bu sosyal  ve kültürel  açıdan  da analiz edilmeye değer bir konu. Artık sadece tüketici olmayı kaldırabilecek  bir dünyada yaşamıyoruz. Bu dünyaya herkesin  kendi ölçülerinde katkı yapması, üretime bir şekilde katılması  gerekiyor. Pasif, sadece tüketicisi olmak bugünün dünyasında kabul edilebilir değil.

EN BÜYÜK  SIKINTI  FIRSAT EŞİTLİĞİ Eğitimde fırsat eşitliği de yıllardan beri  kadınların en çok  sıkıntı çektiği konulardan  biri. Rakamlar niversite mezunu kadının iş gücüne katılımın  oldukça yüksek olduğunu gösteriyor. Ancak  ortaokul mezunu kadınla erkeği karşılaştırdığınızda, erkek bir şekilde iş buluyor, ama kadın  ev hanımı oluyor. Ekonomiden , üretimden , sosyal yaşamdan çekiliyor. Bu çerçevede yaşlı ve çocuk bakım evleri, kreşlerin yaygınlaşması  kadının  çalışma hayatında aktif olması açısından  çok önemli.

"İŞİME HİÇ VAKİT AYIRAMIYORUM"

EN ÖNEMLİ UNSUR DENGE Denge , bence hayattaki önemli unsurlardan  biri. Mutluluk ve başarıyı dengeyle sağlayabilirsiniz diye düşünüyorum. Doğrusu bu görevde, dengeyi  sağlamakta zorlanıyorum. Her zaman evimle işim  hayatım arasındaki dengeyi sağlamaya büyük  özen gösterdim bu konuda bugüne kadar başarılı  olduğumu da düşünüyorum. Ama TÜSİAD 'daki görevim  başka türlü bir sorumluluk getiriyor. Doğrusu işime hiç vakit ayıramıyorum. Allahtan ailemiz geniş, babam , eşim, kardeşlerim hepsi işin başında. Ben de bunun avantajını  yaşıyorum. Aileme, özellikle  çocuklara vakit ayırmaya çalışıyorum. Bu yıl üniversiteye hazırlanıyorlar. Yani  evde herkes çok meşgul.

DOĞAN  TV'DE İŞLER İYİ  Televizyonlar iyi gidiyor. Çok sık takip edemiyorum ama Kanal D'nin  muazzam ratinglere ulaştığını görüyorum. Star da kendini toparladı. D Smart projemiz var biliyorsunuz. Televizyon sektöründe verimlilik konusunda çok yol kat etmiştik. Halen de çalışmaların  devam ettiğini görüyorum. Şimdilik diğer projeleri durdurduk. Şu anda yeni bir yatırımımız yok. Var olan işleri en optimum noktada götürmeye devam ediyoruz.

BÖLGEYE YATIRIMA DEVAM Yayıncılık gittikçe kişiselleşecek. İntermetle paralelliği artacak. Trendeler bunu gösteriyor. Dünyada birçok şeyde olduğu gibi daha çok kişiselleştirme isteği yayıncılığa da yansıyacak diye düşünüyorum. Genel olarak gelecek için umutluyum. Türkiye'de hala kişi başı  reklam harcaması  oran olarak düşük. Burada önemli bir potansiyel var. Diğer yandan bölgeye yayılma konusunda fırsatlar var. Biz Romanya'da bir iş birliği yaptık. Daha doğrusu küçük kardeşim  Romanya'da Kanal D Romanya'yı kurdu. Bu modeli Ukrayna'ya da taşımak istiyoruz. Şu sıralar Ortadoğu ile çok sıkı  ilişkideyiz. Yayınlar satıyoruz. Zannediyorum bundan  sonraki grup stratejimiz, yurtdışına açılmak yönünde olur. Bugün  işin içinde olmadan  söylemem  doğru olmaz, ama öngörüm  bu yönde.

.

.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org