Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Mustafa Özyürek Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

MUSTAFA ÖZYÜREK Bülent Şenver’in Odası Televizyon Programı
06.02.2007
Okunma Sayısı : 4964
Oy Sayısı : 4
Değerlendirme : 5
Popülarite : 3,01
Verdiğiniz Puan :
 

 

MUSTAFA ÖZYÜREK Bülent Şenver’in Odası Televizyon Programı
.

.
Duayen bankacı Bülent Şenver ile gençler için faydalı bir televizyon programı sohbeti yaptık. CHP Başkan Yardımcısı olarak yoğun seyahatlerim olmasına rağmen, Sayın Şenver, "Gençlerle tecrübelerinizi ve birikimlerinizi paylaşmak istiyoruz" dediğinde, kendisini kırmadım. Paylaşabildiğim kadar tecrübelerimi onun sorularına verdiğim yanıtlarla paylaşmaya çalıştım. Hoş bir sohbet oldu.

.
.
.
Mustafa Özyürek Bülent Şenver'in Odası televizyon programını izlemek isterseniz, hızlı internet bağlantınız varsa, bilgisayarınızın sesini açıp,
lütfen yandaki ikonu tıklayıın
.     tıklayın izleyin
.
.
.

.
.

MUSTAFA ÖZYÜREK Bülent Şenver’in Odası Televizyon Programı Deşifresi

.
.
Mustafa Özyürek (MÖ)
Bülent Şenver (BŞ)
.

.

.
.

BŞ:Bülent Şenver’in odasına hoş geldiniz. Bülent Şenver’in odasında Bülent Şenver’in konuğu sayın Mustafa Özyürek. Hoşgeldiniz.

MÖ:Hoşbulduk.

BŞ:Siz bayağı bu dönem dolaşıyorsunuz illeri dolaşıyorsunuz, toplum içindesiniz halkımızla iç içesiniz . Biz sizi şu anda siyasi kimliğinizle bir şekilde tanıyoruz ve siyasi kimliği bir şekilde bu dönemde icra etmek de kolay değil değilmi?

MÖ:Evet çok zor siyaset hep meşaketli bir iştir. Özellikle bu dönemde çok daha yoğun artık Türkiye bir anlamda seçim sürecine de girdi diyebiliriz bir yıldan az bir zaman kaldı. Onun için mesajlarımızı söylemlerimizi halka ulaştırmak durumundayız. Onun için bire bir yüz yüze temaslarında büyük yararları var. Dün başka bir toplantı için buradaydım, dün 11’de gittim bugün 11’de gitmek için yola çıktım devamlı hareket halindeyiz.

BŞ:Sizce Türkiye’de siyaset hayatında sizin içinize sinmeyen neler oluyor?

MÖ: Tabii siyaset hayati ne yazık ki Türkiye’de hep siyasiler toplumun gerisinde diye bir alışılmış bir söz vardır ama siyaset kurumu gerçekten kendini  yenileyememiştir. Onun için çok patinaj yapıyoruz , çok vakit kaybediyoruz oysa siyaset çok önemli bir kurumdur. Siyasetçi çok saygın önemli bir insandır.

BŞ:Kendini yenilemek ne anlamda yenileyememişiz, ne yapmamışız?

MÖ: Bir kere çağdaş yöntemleri bütünüyle siyasette egemen kılmadık hala seçmen ilişkisiyle Milletvekili ilişkisi bir düzene oturmamıştır. Onun dışında partiler arası ilişki bir düzene oturmamıştır. Çoğu kez uygar tartışmaların ötesinde ağız dalaşına varan kavgalar yapılıyor. Bunlar tabii hep toplum için zaman kaybettiren olaylar.

BŞ:Bir parti ile seçmen arasında nasıl bir ilişki olmalı oy verme dışında .

MÖ:Bir kere oy verdiği partiyi elbette sürekli denetlemelidir. Ama bu denetim genel sorunlar etrafında olmalıdır işte kentin köyün sorunları, ülkenin temel sorunları oysa bizdeki ilişki ne yazıkki daha çok kişisel anlamda

BŞ:Kişisel ihtiyaçlar mı?

MÖ: Evet bana iş bulabilir misiniz?

BŞ:Devlet bana yardım etsin.

MÖ:İşte bana tayinimi yapabilir misin?  İşte Ankara’ya geldim hastanedeyim, param yok memleketime gitmek istiyorum yardım edermisin ? Tabii bunlar çok vakit alıyor.

BŞ:Bu iktidarda da olsanız sizden istenicek muhalefette de.

MÖ:İktidarda daha çok. İktidar da daha çok isteniyor. Tabii bu da toplumun bazı konuları diyelimki bir işsizlik sorununu çözememişiz.

BŞ:Acaba bunları yapanları mı seçiyor ben yapmayacağım bunları deseniz o partiyi seçer mi halk o zaman. Ben senin şahsi işlerine bakmayacağım, ben sana iş bulmayacağım,ben senin cebinde paran yoksa vermeyeceğim, yardımcı olmayacağım diyerek seçmene gitseniz seçer mi?

MÖ: Bunu demek mümkün değil bu antipatik bir olay seçmen gözünde ben o açıdan herkes bilirki genel sorunlarla ilgilenen genel politikayla ilgilenen bir Milletvekiliyim. Ama başı sıkışan ister istemez sizede geliyor. Çünkü Türkiye’de çok büyük bir işsizlik var, fakirlik var ve en kötüsü kurallar belli olmadığı için insanlar diyor ki bir Milletvekilini devreye sokarsam, bir Bakana ulaşırsam bütün kapılar açılır işimi halleder. Bilsek ki bütün kurallar yazılıdır veya bize yazılı kurallar var ama bunun bir kolayı vardır mutlaka bu aşılır anlayışı çok egemen. Buda siyasetçi’nin işinide zorlaştırıyor. Vatandaşı gereksiz kapı kapı dolaşmasına yol açıyor. Umutla belli bir yerlere gidiyor sonra umut kırıklıkları müthiş oluyor yani böyle bir bildiğimiz uygar, ilkeli, kurallı bir ilişki düzeyini henüz yakalayamadık.

BŞ:Sizin Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki şu andaki sorumluluklarınız nelerdir?

MÖ:Ben Cumhuriyet Halk Partisi’nin Mersin Milletvekiliyim ve Genel Başkan yardımcısıyım. Genel Başkan’ın dört yardımcısı var, onlardan biride benim. Benim sorumluluk alanım ekonomik mali konular. Daha çok o konularla uğraşıyorum ama tabii Genel Başkan yardımcısı olarak Genel Başkan’ın vermiş olduğu herhangi bir görevide yapmak durumuyla karşı karşıya kalıyoruz ayrıca plan ve bütçe komisyonu üyesi olduğum için şu günlerde de komisyonda bütçe görüşüldüğünden sabah 10’da giriyoruz gece 10’a kadar devam ediyor. Bu ayın 30’unda komisyondaki çalışmaları bitiriceğiz ondan sonra genel kurula geçiceğiz.

BŞ: Siz birde ayrıca geçmişte Petrol Ofisi’nin genel müdür’lüğünü yaptınız.

MÖ:Evet . Petrolün olmadığı bir dönemdi o. 78, 79 da rahmetle andığımız Bülent Ecevit’in Başbakan’lığı döneminde ben Petrol Ofisi genel müdürüydüm. Dünya’da büyük bir kriz vardı.Varili 5 $’dan 40 $’lara çıkmıştı petrol ayrıca Türkiye’nin döviz sorunları vardı. Onun için olmayan yakıtı dağıtmak gibi olağanüstü  zor bir görevle karşı karşıya gelmiştim.

BŞ: Yanlış hatırlamıyorsam o dönemde de bir Kıbrıs çıkartması yapıldı .

MÖ:Evet Kıbrıs çıkartması 74’de yapıldı. Ben 74’de genel müdür yardımcısıydım ama askerlerle birlikte adaya çıkarak onların akaryakıt ikmalini sağladım. Daha önce hatırlarsınız 64’lü yıllarda rahmetli İnönü’nün Başbakan’lığında bir Kıbrıs harekatı planlanmıştı ama uçaklara yakıt bulunamamıştı. Böyle bir durumla karşılaşmamak için bu 74 barış harekatı sırasında önce benden bir garanti istediler dediler ki bu garantiyi veriyorsanız harekata başlıyacağız bizde o garantiyi verdik. Aman bir aksaklık olmasın diye de hemen ertesi gün bende Kıbrıs’a çıkıp arkadaşlarımla birlikte gerçekten akaryakıt yönünden hiçbir aksaklık olmadan tıkır tıkır işler yürümüştü.

BŞ:Şimdi ben size hem teşekkür etmek istiyorum hem de kitap içinden bir şeyler sormak istiyorum. Benim son yayınlanan Gençlere Mektup isimli kitabımda

MÖ:Lütfedip göndermişsiniz bende şöyle bir baktım ama dikkatlice okuyacağım.

BŞ: Burada gençlere tecrübe paylaşmak için önemli değerli zenginlikler içinde var ve içinde de sizin gibi 52 tane konusunda başarılı olmuş kişilerin de gençlerle paylaştığı tecrübeler var. Siz burada gençlerle tecrübelerinizi paylaşırken eski hayatınızla ve özel hayata dönüp özel sektöre dönüp iş yapmaya başladığınız zamanlarla ilgili bir sıkıntınızdan bahsetmişsiniz. Ben burada onu okuyum bakalım hatırlayacakmısınız. Kitabımızın 294. sayfasında aynen şöyle diyorsunuz . ‘Kamu’dan ayrılınca özel sektörde iş bulmam gerekti. Uzmanlık alanım olan hesap uzmanlığının sağladığı avantajlarla iş bulmam güç olmadı. Ancak özel firmaların büyük çoğunluğu kurumsallaşmamış olmasının güçlüğünü çektim. Kurumsallaşmaktaki  bu geri kalmışlık özellikle benim gibi yönetici konumunda çalışanları zor durumda bırakıyordu. Kendisini hiçbir kurala bağlı hissetmeyen işletme sahipleriyle ilkeli, kurallı çalışmak istenen personel arasında zaman zaman sıkışıp kaldım.’ demişsiniz bunu biraz açarmısınız bu sıkışıp kalma olayı nasıl oldu.

MÖ:Orada da yazdığım gibi ben siyasal bilgiler fakültesini bitirdikten sonra Maliye Bakanlığı hesap uzmanlığına geçtim sınavları kazanarak 10 yılda o görevi yaptım. Daha sonra Petrol Ofisi ve bir dönem geldiki artık bürokrasi 42 yaşında benim için bitti. Özel sektöre geçtik tabii benim yetişme tarzım, anlayışım her şeyin kurala uygun olması gerekiyor , ilkelere uygun olması gerekiyor, ama özel sektör büyük çoğunluğu itibariyle kurumsallaşmadığı için işte şu konuyu şöyle yapıverelim peki o konuyu yapmakta şu güçlükler var dediğiniz zaman işletme sahiplerinin o hoşuna gitmiyor, onlar sonuçla ilgililer. Peki her tartışma sonunda da istifa edip gidemiyorsunuz doğal olarak anlatıyorsunuz ki  bu şu nedenle olmaz, şunu ancak şöyle yapabiliriz. Bu sefer patronlarda yavaş yavaş şu hakim oluyor ya bununla çalışmakta biraz zorluk olur ya hep sizin ayrılmanızı bekliyorlar, veya sizi baypas ederek daha başka personelle çalışmaya ediyorlar. Bunlar beni orada da yazdığım gibi çok rahatsız etmiştir. Her zaman zaten beni kuralsız, ilkesiz, ilişkiler her zaman beni çok rahatsız eder. Ne yazık ki bizde özel sektörde de gidiyorsunuz diyor ki patron benden çok daha fazla kazanan şunlar benim yarım kadar vergi ödemiyor siz niye bana yüksek vergi ödetiyorsunuz diyor. Diyorsunuz ki vergi kanunu budur aldığımızı vergilendireceğiz sattğımızı belgelendireceğiz çıkan kağıdında vergsini ödeyeceğz ama Ali bey niye ödemiyor onu bilmiyorum. Bu ilişkiler tabii toplumda giderek biraz daha kurumsallaşıyor tabii işletmeler büyüdükçe ister istemez kurumsallaşırlar ama hala şahsa bağlı dağınık işletmeler var. Oralarda çalışmak herkes için zordur sorunludur.

BŞ:Bu peki siyasi hayatta durum nasıl ? Siyasi hayatta ve siyasi partilerin çalışmaları içinde kural disiplin yoksa onlar da Türk şirketlerine mi benziyorlar?

MÖ: Siyasi hayatta da ne yazık ki kurallar çok fazla işlemez. Ve diyelim siz bir hedef koydunuz önünüze o hedefe varmak için çalışırsınız, kitaplar okursunuz, sınavlara girersiniz, bir noktaya gelirsiniz siyasette böyle bir şey yok.Uğraşırsınız, didinirsiniz diyelim partiniz seçimde başarılı olmamıştır elbette ondan sizde şey edersiniz veya siyaset ister istemez ekiplerle yapılan bir iştir. Partinizde sizin birlikte hareket ettiğiniz ekip kazanamamıştır bu sefer siz ister istemez geri planda kalırsınız.Yani çok kurallı, ilkeli bir uygulama ne yazık ki siyasette de yok.

BŞ:Peki  bu Milletvekilliği size göre bir meslek midir? Yoksa sadece bir vatan görevidir belli bir süre yapılır sonra mesleğe geri mi dönülür? yok sa ömür boyu yapılabilecek bir meslek midir?

MÖ: Bana göre ben ilk kez Milletvekili oldum çok eski bir politikacıyım ama ilk kez Milletvekili oldum. Benim anlayışıma göre Milletvekilliği bir hizmet yeridir, siyaset yapmanın bir yeridir yani söylüyecek sözünüz varsa iddianız varsa önemli bir pozisyondur çünkü  bir dokunulmazlık zırhıyla taşlandırılıyorsunuz ve istediğinizi söyleme şansına sahip oluyorsunuz . Milletvekili sıfatıyla söylediklerinize kamu oyu daha çok ilgileniyor. Ama ne yazık ki bizde bazıları için bir meslek  haline geliyor. Herhangi bir dönem seçilemediği zaman müthiş işte yok partisini değiştirenleri görürsün sırf  Milletvekili olmak için evet parti bir büyük ideolojik bir farklılık partinizden ayrılabilirsiniz ama tam seçime beş kala ayrılıyorsanız ve tekrar gidip sizinle hiç ilgisi olmayan bir partide Milletvekili adayı oluyorsanız o demek ki Milletvekilliğini meslek gibi görüyorsunuz. Böyle olanlar var. Çok uzun yıl 25, 30 yıl Milletvekilliği yapanlar var.Ama bana göre bir meslek olarak değil bir hizmet yeri gibi algılama benim algılamam odur.

BŞ:Birde bazıları diyorki Milletvekili olmak için önce çok para harcamak lazım öyle bedeva Milletvekili olunmuyor. Belirli paralar harcamak lazım, belirli paralar yatırmak lazım, bu doğru bir şey mi?

MÖ: Şimdi bu doğru değil. Benim öyle bir para harcamadım da harcayacak imkanımda zaten yok. Şimdi partiler eskiden genellikle ön seçim yapalardı. Ön seçim binlerce delegenin oyunu alırsanız parti’nin listesine girebilirsiniz. O oyu alabilmeniz için çok uğraşmanız lazım. İşte yemekler düzenlemeniz lazım, seyahatler düzenlemeniz lazım, buda önemli bir parayı masrafı gerektiriyor ama bir süredir partiler mesela  son seçimde mesela kimse ön seçim yapmadı. Genel başkanların ve merkez yönetimin tercihi ile şeyler yapıldı. O zaman yani merkez yoklaması yapılıyorsa  Milletvekilleri daha az para harcayabiliyorlar ama ön seçim varsa iste istemez daha çok para harcanıyor.

BŞ:Dediniz ki daha az para harcamak yani para harcamak gerekiyor.

MÖ: Tabii paradan şey mesela bizim herhangi bir kimseye para vermemiz söz konusu değil ama diyelim gittiniz en basiti bir kahvede toplantı yapıyorsunuz oradaki insanların çay parasını siz verirsiniz. İşte konvoy düzenlenir arabanız vardır size yardım eden arkadaşlarınızın arabası vardır, uçak parası  vardır zaten Milletvekili’ninde aldığı para 7 milyardan ibarettir. Yani Milletvekili’nin çok para aldığına dair bir izlenim vardır. 7 milyar lira para alır eskiden biliyorsunuz uçak indirimi, telefon indirimi bunların hepsi kalkmıştır. Hepsini cebimizden yaparız ne parti öder ne herhangi bir kurum öder. Ben Mersin Milletvekiliyim işte Mersin’e yol parası diğer masraflar bilmem ne ister istemez Ankara’ya gelen misafirlerinizi ağırlamak zorundasınız yani siyasetin bir doğal masrafı vardır.

BŞ:Onu parti bütçesi desteklemez.

MÖ:Hayır hiçbir şekilde. Partiler hazine’den aldıkları oya göre bir para alırlar bu parayı da işte kendi seçim kampanyalarına genel merkezlere doğal şey.

BŞ:Peki partiler şirketlerden yardım alamazlar mı?

MÖ:Onun ilkeleri vardır çok sınırlıdır. Çok daha fazla yani meşru, yasal, kayıtlı alınan yardımlar sınırlıdır. Ama siyasetin finansmanı ile ilgili Türkiye’de bir boşluk vardır, ne yazık ki o konuda çok saydam bir ilişkiler ağı olduğunu  söyleyemeyiz. Tabii bu Cumhuriyet Halk Partisi gibi sosyal demokrat  bir partide bu yardımlar çok daha azdır. Diğer kapitalist partiler de bu yardımlar çok daha fazladır.

:Şimdi ben size soru yağmuruyla kısa kısa sorular sormak istiyorum. Kısa cevaplar alabilmek için. Bülent Şenver’in odasında Bülent Şenver’in konuğu sayın Mustafa Özyürek şimdi soru yağmuruna başlıyoruz. Birinci sorunuz şöyle size sormak istediğim. Siyaset hayatında hoşunuza gitmeyen 3 şey söyleyebilir misiniz?

MÖ: Şimdi bir Başbakan’ın üst perdeden konuşmalarını dinlemek özellikle mecliste hiç hoşuma gitmez. İki plan ve bütçe komisyonunda bazı bakanların gözümüzün içine baka baka gerçekleri saptırması.

BŞ:Gerçekleri saptırması yani bir yerde yalan söylemek mi?

MÖ:Evet. Belgeyi sunarsınız bilmem ne topu taca atarlar o hoşuma gitmez. İki örgütlerde çeşitli temaslarda uygarlık sınırını aşan tartışmalar hoşuma gitmez.

BŞ: Bazen bu şiddete.

MÖ:Şiddet  değilde yani anlamsız saygıyı aşan.

BŞ:Kullanılmaması gereken kelimeler mi?

MÖ:Saygıyı aşan hitaplar bağırmalar bilmem neler bunlardan hep rahatsız olurum.

BŞ: Sizce bir ülkede muhalefet partisi’nin görevi nedir?

MÖ: Muhalefet partisi’nin birinci görevi elbette iktidarı  denetlemektir. İkinci görevi bu denetim görevini yaparken daha sonra kendisini iktidar şansı geldiğinde ülkeyi nasıl yöneteceğinin ipuçlarını vermektir.

BŞ: Türkiye’de bulunan siyasi partiler’in mevcut yönetim şekilleriyle ilgili sizi rahatsız eden iki şey söyleyebilir misiniz?

MÖ: Yani yönetim şekli derken.

BŞ: Parti kendi kendini nasıl yönetiyor iç yönetimi partinin iç yönetimi ile ilişkili içinize sinmeyen.

MÖ: Şimdi ene önemli sorunlardan biri Türkiye’de üyelik ilişkileridir yani öyle insanlar vardır ki her partiye giderler üye olurlar o tam bir kurala oturmamıştır.

BŞ:Yani bir kişi birden fazla partiye üye olabiliyor.

: Sık sık Cumhuriyet Başsavcılığı partileri uyarır derki bizim kayıtlarımıza göre artık bilgisayara geçtiği için şeyde Cumhuriyet Başsavcılığı da kimin hangi paritide üye olduğunu görebiliyor. Bir bakıyor ki Ali bilmem kim o partide de o partide de şey. Tabii  siyaseti ciddiye almak lazım. Tercihleri doğru yapmak lazım.

BŞ: Bir kişinin üye olması bir partiye ona ne avantaj sağlayacak ki ben beşine üye oluyorum bana ne avantajı var.

MÖ: Bu herhalde kafakol ilişkileriyle delege seçimlerinde , il ilçe yönetimi şeçimlerinde etkili oluyor. Şimdi diyelim A partisinde etkili oluyor, B partisinde bir arkadaşı diyelim ilçe başkanı olmuş belli bir noktaya gelmiş sen gel diyor gidip oraya da üye oluyor oraya da üye oluyor, böyle bir alaturka iş.

BŞ: CHP üye kabul ederken bir beyan alıyor mu başka hiçbir partide üye değildir.

MÖ:Alıyoruz, alıyoruz. Ama buna rağmen bizde de oluyor öbür partilerde de oluyor.

BŞ: Başka yönetimde üyelik dışında sizin içinize sinmeyen yönetimsel.

MÖ:Tabii bu şeylerde örgüt şeçimlerinde daha şeffaf, daha bilgiye dayalı, daha ilkelere dayalı.

BŞ:Partiye seçilecek insanlar seçilirken daha şeffaf ve daha hak edenin hak eden kişinin oraya.

MÖ: Farklılık olucaksa Ali değil ben seçilecek derken benim farkımı koymam lazım öbürünü kötülemek yerine ama ne yazık ki bizde herkes rakibini kötüleyerek bir yere gelmeye çalışıyor, oysa kendi yapacaklarınızı anlatarak bir yere gelmek lazım.

BŞ: “Ak akçe kara gün içindir.” deriz sizce bu sözden hareket ederek Türkiye ileride karşılaşacağı zor günler için şimdiden neyini saklaması veya neyini tasarruf etmesi gerekir ileriki zamanlardaki zorlukları göz önüne alarak. Şimdiden neye dört elle sarılalım.

MÖ: Öncelikle tabii Türkiye’nin dış ticaret açıklarını ortadan kaldıracak, cari açığını ortadan kaldıracak, ve bir anlamda cari açık değil de cari fazla vermesi ve rezervlerini artırması lazım Merkez Bankası olarak ki nakit para her zaman çok önemlidir ki işte ak akçe dediğimiz gibi bu çok önemli. Bir diğer önemlisi insanlarımızın iyi yetişmesi. İnsanlarımıza sahip çıkmamız lazım.

BŞ: İnsana yatırım yapmalıyız.

MÖ:Evet yatırımı insana yapmamız lazım çünkü her şey insanla olur. Sonunda her şey insana mesela öyle ülkeler var hepimiz biliyoruz petrol fışkırıyor topraklarından ama çok kötü durumdalar. Öyle ülkeler vardır ki hiçbir doğal kaynağı yok ama insana yatırım yaptığı için son derece zenginler. İnsanımıza sahip çıkmamız lazım.

BŞ: CHP’nin insana sahip çıkması için var mı önerdiği projeleri?

MÖ: Tabii önce insan diyen bir partiyiz biz. Eğitimi  çok daha tabana yayan fırsat eşitliği sağlayan

BŞ:Sağlamak isteyen.

MÖ: Projelerimiz var. Bunları her seçim kampanyasında anlatıyoruz.

BŞ:Bu köy enstitülerinden hep bahsedilir sizce iyi bir uygulamamıydı?

MÖ: Tabii çok önemli bir Cumhuriyet’in köylüyü okutma öğretmen vasıtasıyla köyde değişimi sağlama projesiydi. Bu gün o şekliyle pek fazla önemi kalmamış olabilir ama gene köyü ve köylü’nün  eğitimini öne alan bir kurumsallaşmaya  gitmek lazım. Şimdi biliyorsunuz 8 yıllık zorunlu eğitim var. Orada bir de taşımalı diye bir eğitim yaptık. 3, 4, köyü birleştiriyoruz en büyüğü hangisiyse öğrencileri hocaları oraya taşıyoruz. Ne oluyor böylece köylerimizin çoğunda öğretmen yok artık. Öğretmen oysa sadece çocuklara ders veren değil işte oturup köy odasında kahvede insanlarla sohbet eden, onları bilgilendiren, yönlendiren kimsedir.Yani buna benzer uygulamaları yani köy enstitüsü  benzerini bu günün şartlarına uygun yeniden kurmak lazım.

BŞ: Avrupa Birliği’ne üye olan ülkelerinin  Türkiye’ye karşı olan davranışlarında sizin hoşunuza gitmeyen içinize sinmeyen ne tür davranışlar görüyorsunuz?

MÖ: Tabii bizi çok rahatsız eden bunu hep açıklıyoruz her şeyi dayatma ile geliyorlar. Tamam Avrupa Birliği bir kulüp bir blok oraya girmek istiyoruz onun şartları var onuda biliyoruz ona uyum içinde şey ediyoruz ama o uyum için gerekli gereksiz her konuda müthiş bir dayatma içindeler.

BŞ:Bunu yapacaksınız diyor.

MÖ:Bunu yapacaksınız diyor üslubu aşağılayan bir uslup işte geliyor bir Avrupa Birliğin’den bir görevli Türkiye’de her tarafta Atatürk heykeli ve Atatürk resmi var diyor. Bunun Avrupa Birliği ilişkisiyle

BŞ:Bunarlı indirin diyor mu acaba?

MÖ: Olmaması lazım işte sizde ordunun gücü fazla diyor, siyasi hayata etkisi fazla diyor, şunu yapın bunu yapın şu kanunuzu değiştirin, mesela 301. maddeyi değiştirin diyor. Elbette biz özgürlüklerin geniş olmasını hiç kimsenin yazdığını çizdiğin nedeniyle yargılanmamasını isteriz  ama bunu Avrupa Birliği istedi diye değil bizim ihtiyacımız olduğu için yapmamız lazım.

BŞ:Sizce siyasi partilerde bu günkü siyasi partiler içerisindeki davranışlarda etik olmadığı nedeniyle sizin rahatsız olduğunuz bir siyasi parti davranışı örneği verebilir misiniz bize?

MÖ: Doğrusu bizim partimizle ilgili ahlaki açıdan etik açıdan bir olumsuz davranışa tanık olmadım. Zaten olursak onu düzeltmek bibim görevimiz yönetici olarak. Bazı partilerin böyle alidibo artık kurumsallaşan, rüşvet ilişkileri alidibo

BŞ:Ne demek o?

MÖ:Hatay’da işte partililer eş dost ilişkisiyle oturuyorlar şirketler kuruyorlar, sonrada oradaki ihaleleri aralarında paylaşıyorlar bunada alidibo şirketleri diyorlar Hayat’da . Evet biz siyasete bunu çok yaygınlaştırdık  O alidibo ilişkileri yani siyasi erkini siyasi gücünü yolsuzluklar da kullanmak çok rahatsız edici bir olay.

BŞ:Bir şirket kurup bir ihaleyi siyasi kanalla alan o şirkete de alidibo şirketi .

MÖ: O şirketleri anlaşmaları, dayanışmalarına alidibo şirketi deniliyor.

BŞ: Alidibo sistemi bu yani sistem bu .

MÖ:Sistem o. Epeydir bunu siyasette işliyoruz çok da tuttu.

BŞ:Tutu dediğiniz uygulanıyor anlamında mı yoksa

MÖ:Hayır. Anlatma açısından kolaylık oluyor. Yolsuzlukları anlatmak açısından bu daha çok küçük avantalar için kurulan şirketler .

BŞ:Yoksa daha büyükleri için .

MÖ:Büyükler tabii Ankara’dan tezgahlandığı için .

BŞ:O alidibo değil onun başka ismi var.

MÖ:Ona da diyoruz ki Duabi kulesi.

BŞ:Evet büyüklere Dubai, küçüklere alidibo diyorsunuz. Sizin gözlemlerinize göre Türk halkı işini bilen siyasetçiyi mi istiyor, yoksa dürüst olan siyasetçiyi mi?  Ama sokaktaki vatandaş Anadoluda’ki insan dürüst siyasetçi mi istiyor işini bilen siyasetçi mi?

MÖ: Resmi söylemde dürüst siyasetçi istiyor, fakat özel ilişkisinde de işini bileni istiyor. Bürokratik hayatta bana en çok yapılan eleştiri şudur. Ne yiyorsun ne yediriyorsun. İnsanlar istiyorlar ki kendiside biraz yesin, etrafına da biraz yedirsin. Bu anlayış maalesef  çok egemen olmaya başladı.

BŞ:Oy alabilmek için dürüstlük görüntüsünden ziyade  işini bilen görüntüsü daha oy getiriyor.

MÖ:Maalesef ama biz zoru deniyoruz dürüstlükle oy almaya çalışıyoruz.

BŞ:Sizce Türkiye’de kayıt dışı ekonomiyi biz nasıl yok ederiz?

MÖ: Şimdi kayıt dışı ekonomiyle mücadelenin teknik şartları çok kolaydır. Burada siyasi irade ortaya koymak lazım.

BŞ: Siyaset bunu istiyor mu? , istemiyor mu? Hükümetler istiyor mu?

MÖ: Hükümet seçimle gelen ülkeyi yönetenler eğer ben kayıt dışı ekonomiyi azaltmak istiyorum derse bunun yöntemleri bellidir. Ama bugün Ali Babacan’ın bir demeci var diyor ki maalesef hiçbir şey yapamadık kayıt dışı ekonomiyle mücadelede niçin?  İrade konulmadı. İrade konulursa hallonulur. Yani şu ana kadar kayıt dışı ekonomiyle ilgili cilt cilt kitaplar yazılıyor, raporlar yazılıyor, ben en az bu konuda 300, 500 makale yazmışımdır, yöntemler bellidir ama bu koyduğunuz siyasi iradenin bir bedeli vardır çünkü kayıt dışı ekonomiden beslenen pek çok kesim var. O kesimleri karşınıza almayı göze alıyorsanız kayıt dışını önlersiniz. Göze alamıyorsanız önleyemezsiniz.

BŞ:CHP göze alıcak mı?

MÖ:Bizim hiç kimseye bir diyet borcumuz yoktur göze alırız.

BŞ: İleride Başbakan olmak isteyen bir üniversite öğrencisine Başbakan olduğu zaman şunu yap veya şunu yapma diyebileceğiniz böyle basit de olsa bir iki söz varmıdır?

MÖ: Şimdi Başbakan olduğu zaman bir kere ülke çıkarı ile ilgili, halkın çıkarı ile ilgili, genel bir duruş sergilemesi lazım. Belli dar grupların istediği şekilde davranmaması lazım. O dar gruplar onu alkışlarlar ama geniş kitleyi çok daha kısa sürede kaybedersin.

BŞ:Birkaç dar grup’a girebilecek grup ismi söyleyebilir misiniz? Dar grup kimdir?

MÖ: Dar grup bu bir ekonomidede var .

BŞ:İş adamlarımızın dar grup.

MÖ:Dar gruplar var birkaç geçmişteki yüce divan da yargılanan politikacılarımız var. Belli şirketlerle çok içli dışlı ilişkilere girdikleri

BŞ: Yani çıkar ilişkileri.

MÖ:Çıkar ilişkileri, tarikat ilişkileri var, bu tip ilişkilerden kaçınmak. Çünkü artık seçildiğiniz anda o ülkenin Başbakanısınız, o halkın Başbakanısınız, bir grubun grupla içli dışlı olduğunuz zaman büyük çoğunluğu karşınıza alıyorsunuz. Onlara da haksızlık yapıyorsunuz.

BŞ: Sizce Türk gençleri’nin vazifesi nedir?

MÖ: Türk gençleri’nin vazifesi ülkelerine sahip çıkmaktır. Halkına sahip çıkmaktır. Ve iyi yetişmek suretiylede Türkiye’nin daha çağdaş daha ileri bir toplum haline gelmesine de katkıda bulunmaktır.

BŞ:Sizce hükümetin vazifesi nedir?

MÖ: Hükümetin vazifesi Türkiye’yi anayasa ve yasalara uygun şekilde yönetmek, halkın sorunlarını çözmek, ve özellikle herkes arasında eşit, adil bir davranış sergilemesi ve dış ilişkilerde ülkenin çıkarlarını koruması gerekir.

BŞ:Türkiye’yi önümüzdeki yüzyılda bekleyen önemli sorunlar nedir sizce ?

MÖ: Türkiye öncelikle bütün dünya gibi Türkiye’yide bekleyen bir büyük doğal sorunlar var. İşte artık denizler yükselecek deniliyor, bu tip çevre konularına çok duyarlı olmak lazım. Çevre konularına çok dikkat etmek lazım. Doğru politikalar gütmek yalnızlaşmamak lazım. Dünyadan kopmamak lazım, içe kapanmamak lazım. İçe kapanmak çok kötüdür. Giderek Türkiye’yi yalnızlaştırır, tabii biraz önce konuştuğumuz AB dayatmaları çeşitli dayatmalar nedeniyle  Türkiye’de bir ulusal duruş var, ulusal uyanış  var bu önemlidir ama biz kendimize güvenmeliyiz bu güvenlede uluslararası ilişkileri  iyi bir şekilde götürmeliyiz. Aksi takdirde içimize kapanırsak o Türkiye için iyi olmaz.

BŞ:Bir de Türkçe de bir söz var biliyorsunuz  “Devletin malı deniz, yemeyen domuz” diye . Sizce bu zihniyet nasıl yok olucak?  Şu anda tam yok olmuş gibi görünmüyor.

MÖ: Hayır hiç yok olmuyor atıyor maalesef. Bunun birinci yolu öncelikle tabii yasalar mesela dokunulmazlık. Bir yolsuzluğu araştırıyorsunuz eğer Bakan varsa onun içinde, Milletvekili varsa onun dokunulmazlığı var bir şey yapamıyorsunuz. Şu anda 144 Milletvekili’nin mecliste dosyaları var.

BŞ: 144

MÖ: 144 Milletvekili bunların dokunulmazlığı kaldırılmalı ki gitsin yargılansın. Bu kaldırılmayınca gelecek döneme kalıyor, gelecek döneme kalıyor derken bir yasal olarak. İki ahlaki olarak insanların yolsuzluk yaptığını bildiği kimseye çok ciddi bir tavır koyması lazım. Benim gençliğimde bu olurdu. İşte bu rüşvetten atılmış galiba bu memur veya şu dedikodu var denildiği zaman biz hepimiz kaçardık. Şimdi herkes gidiyor şapur şupur öpüşüyor. Bir toplumsal tepki olması lazım.Yani yolsuzluğa ulaşanı, dürüst davranmayanı, devletin malına el uzatanı dışlayan bir anlayışımızın olması lazım. Ve elbette hesap soracak net mekanizmalarımızın olması lazım. Herhangi şekilde birisi hakkında dava açsanız bile yıllar sürdüğü için onun etkisi çok az oluyor.

BŞ:Ben sizi yağmura mahruz bıraktım. Yağmurda biraz ıslandık isterseniz biraz kurulanalım diye bir vakit arası isteyelim. Bülent Şenver’in odasında Bülent Şenver’in konuğu sayın Mustafa Özyürek kısa bir aradan sonra zenginliklerini paylaşmaya yeniden devam ediceğiz.

BŞ: Bülent Şenver’in odasında Bülent Şenver’in konuğu sayın Mustafa Özyürek. Şu anda kurulandık herhalde değil mi? Ben size bir etik vaka hazırladım sonunda ben bunu okuduktan sonra size sorucağım diyeceğimki siz olsaydınız bu durumda ne yapardınız diye. Etik vakamızı şöyle hazırladım. Dilaver tıp fakültesinden yeni  mezun olmuş genç bir doktordur. İş bulamadığı için umutsuzluğa düşer sonra aklına üniversitede ki hocası gelir. Hocasını arar hocam der iş bulamıyorum bana yardımcı olabilirmisin? Hocası peki gel der fakülteye bir konuşalım. Dilaver fakülteye gider orada hocasıyla konuşur, hocası bir dakika der ben bir arkadaşımı arıyım. Hastanede ki doktor arkadaşını arar, derki Zaferciğim sana genç bir doktor öğrencimi gönderiyorum, kendisine bir iş verebilir misin bir bak der telefonu kapatır. Dilaver tabii çok sevinir koşa koşa hastaneye gider. Hocası’nın arkadaşının odasına oturur  bir söyleşi yaparlar Dilaver’e derki başhekim tamam der seni işe alıcağım işin oldu bil fakat der senden bir şartım var. Dilaver tabii der her şartı kabul etmeye hazırdır. Şartım şu der her ay der bize gelecek olan hastalardan toplam aylık net 35.000 YTL’lik hastanemizde yapılacak mr, tomografi, rontgen, gibi tahlilleri yazman gerekiyor. Eğer bunu yapabileceğine dair bize bir taahhütname imzalarsan hemen personel bölümüne git sözleşmeyi imzala der. Tabii genç Dilaver önce ne olduğunu anlamaz ama düşündükçe kendisinden istenilenin nasıl bir şey olduğunu anlamaya başlar. Acaba ne yapsam  işi kabul etsem mi? Taahhütnameyi imzalasa mı ? diye düşünür. Bu genç doktorumuz Dilaver’in yerinde Mustafa Özyürek olsaydı acaba o ne yapardı. Siz olsaydınız ne yapardınız?

MÖ: Bunu kabul etmezdim. Çünkü tıp konusu bu tür şeylere uygun değil. İnsan inandığını doğru bildiğini yapmalıdır. Böyle onu zora sokacak, onu zorlayacak şeylerden çözümlerden kaçınması gerekir. Doğru bulmam yani Dilaver’in durumunu.

BŞ:Ama bir tarafta da işsiz kalıcaksınız.

MÖ:Bir başka kapı daha arıyacaktır. İnsallah bir başka iş daha bulucaktır. Ama bu çok ağır bir şart.

BŞ:Başkemin yerinde olsaydınız böyle bir şey istermiydiniz bu genç doktordan.

MÖ:Hayır, hayır birinci başhekim doğru bir tavır, o bir aracılık yapıyor ama ikinci başhekim çok ağır şartlar.

BŞ:Toplumda böyle şeyler  yaşanıyor mu sizce.

MÖ:Tabii tabii maalesef herkes bazı şeylere zorlanıyor.

BŞ:  Şimdi burada bir kutu var hep merak ediyorsunuz bu kutu orada niye duruyor diye. Bu bir göster bin işit kutusu. Bülent Şenver’in odasında Bülent Şenver’in konuğu sayın Mustafa Özyürek ile bir göster bin işit oyunumuzu oynuyoruz. Bu kutuyu bir açmanızı istiyorum bunun içinde bir obje var bu objeye bakıp bununla ilgili gençlerimize bakın şurada bir obje görüceğiz.

MÖ:Bunu çıkarıyım mı?

BŞ:Çıkarın bakalım ne olduğunu ve bununla ilgili gençlerimize bir mesaj vermenizi istiyorum.Bir anahtar çıktı anahtar var içinde evet iki tane değişik ebatta boyda anahtar. Bunlarla ilgili gençlerimizin kulaklarına küpe olabilecek anahtara bakıp ne söyleyebilirsiniz?

MÖ: Bu anahtar kapıyı açan bir alettir. Ama işte o anahtarı doğru kullanmanız lazım. Uygun kapıyı açmanız lazım, doğru kapıyı açmanız lazım.

BŞ:Her anahtar her kapıyı açmaz.

MÖ:Açmaz. İki anahtarla da her yeri zorlamayın. Açmak istediğiniz kapıya gidin. Her kapıyı da zorlamayın. Zaten açmaz.

BŞ:Her anahtar her kapıyı açmaz ama diyorsunuz ki kapıları açmak için anahtara ihtiyaç olabilir.

MÖ:Anahtarsız da kapı açılmaz.

BŞ:Anahtarsızda kapı açılmaz. Bazı kapıları para açıyor. Sizce bu doğrumu?

MÖ: Hayır doğru değil tabii.

BŞ: Peki bazı kapıları sevgi ve saygı açıyor bu doğru mu?

:Bu doğru.

BŞ: Bazı kapıları dostluk açar derler.

MÖ:Bu da doğru.

BŞ: Para açmaz diyorsunuz, paranın açtığı kapılar.

MÖ:Açmamalı, açmamalı o doğru bir kapı değil özellikle gençler açısından doğru bir yaklaşım değil. Yani sevgiyle, saygıyla, birikiminizle açtığınız kapılar önemli ama parayla açtığınız kapılar bir gün yüzünüze kapanabilir.

BŞ:Parayla açılan kapılar geçici açılabilir diyorsunuz.

MÖ:Ama sevgi, dostluk onlar sürekli açık kalır.

BŞ: Çok teşekkür ediyorum size. Şimdi de kulağınıza küpe olsun kutumuz var. Kulağınıza küpe olsunda ki çubuk oyunumuza şimdi geçiyoruz. Bakalım Mustafa bey bunun içinden bize bir çubuk çekip o çubukta yazan sözcüğü bize nasıl açıklayacak. Bu çubukların üzerinde güzel sözlerden bazıları var bakalım size hangi güzel söz çıktı. İsterseniz ben size yardımcı oluyum. “Danışman dağı aşmış, danışmayanın yolu şaşmış” bunu nasıl açıklarsınız?

MÖ: Bu güzel bir söz. Bir karar alıcağınız zaman, bir iş yapacağınız zaman çeşitli kimselere danışın. Onlarla istişare edin, onlardan fikir alın. Eğer bu aldığınız fikirleri iyi değerlendirirseniz hedefinize ulaşırsınız ama tek doğruyu ben bilirim derseniz hayal kırıklığına uğrarsınız.

BŞ:Bir tane de ben sizin için çekiyim. Bakalım şansınıza ne çıkacak bunlardan. Bir tane daha çektim okuyabilirmiyim?

MÖ:Tabii.

BŞ: “Olgunluk her konuda dengeyi bulmaktır.” Demiş olgunluk dengeyi bulmaktır.

MÖ:Evet buda güzel bir söz bana göre. Tabii denge çok önemlidir. Yani insanın bütün davranışlarında , düşüncesinde, toplumsal hayatta, denge çok önemli. Onun içinde bu güzel bir söz.

BŞ:Biz Türkler olarak denge yerine aşırı iki ucumu çok seviyoruz.

MÖ:Eskilerin deyimiyle ifratla tefrit arasında gidip geliyoruz.

BŞ:İfratla tefrit

MÖ:Evet yani aşırı uçlar arasında gidip gelmeyi seviyoruz. Dikkat ederseniz dengeli olgun davranışlar toplumda çok fazla itibar görmez. Mesela gazetelere manşet olmak istiyorsanız çok böyle fevri davranışlar olmadık şeyler yapmanız lazım, ama onlar gelip geçicidir önemli olan dengeli bir şekilde işleri yürütmektir.

BŞ: Peki siz bu kadar zamanınızı Anadoluda’da harcıyorsunuz birazcık böyle sizin sosyal hayatınızdan, sevdiklerinizden, hobilerinizden bahsedelim. Yok mu hiç hobiniz uğraştığınız. Ruhunuzu

MÖ:Öncelikle kitap okumak. Bu hem hobi olarak da değil tabii siyaseti yapmak için toplumu sürekli algılamak için okumak gerekiyor onu yapıyoruz. Sinema severek giderim fırsat buldukça gidiyorum. Tiyatroya fırsat buldukça gidiyoruz. Onun dışında böyle bir müzik aleti çalmak şeyim yoktur, merakım yoktur. Tabii aile önemli iki kızım var. İkiside yurt dışında akademisyen. Onlarla görüşmek konuşmak. İşte bır kızım Hollanda’da Hollanda seçimlerini dün akşam uzun uzun değerlendirdik. Neler olmuş neler bitmiş. Bir başka kızım Amerika’da  işte demokratların son seçimi ne olmuş ne bitmiş onları değerlendirmek böyle bir ama politikacı  esas itibariyle güzel bir söz vardır ‘politikacı’nın parası pul karısı dul dur’ derler.

BŞ: Parası pul, karıdı dul .

MÖ: Ne yazık ki yeteri kadar ailemize vakit ayıramıyoruz. Zaten siyasette para biriktirmek mümkün değil. İnsanlarla beraber olmak insanların sorunlarıyla ilgilenmek, onlara işte takdirini kazanmak benim için son derece önemlidir.

BŞ:Yemek seçermisiniz?

MÖ: Tabii belli yaştan sonra ister istemez seçiyoruz.

BŞ:En çok ne yemeği seviyorsunuz hangi yemeği?

: En çok balık.

BŞ:Balık.

MÖ:Bu sırada hamsi de bol  müthiş bir şey eşimde çok güzel hamsili pilav yapar. Çok sevdiğim bir yemektir.

BŞ: En son Deniz Baykal’ı ne zaman gördünüz?

MÖ: Dün beraberdik.

BŞ: Dün beraberdiniz peki Deniz Baykal’la bir anınız var mı? Bizimle paylaşabileceğiniz yoksa hep böyle resmi şeyler mi olur.

MÖ:Çok çok hayır benim çok eski arkadaşımdır 60’lı yıllardan beri arkadaşımdır. Deniz Baykal’ın yaklaşımı bir kere her konuda siz bir şey söylediğiniz zaman onu neye dayandırdığınızı şey eder merak eder. O Amerika’dan gelmişti Türkiyede’de o 60’lı yıllar biliyorsunuz çok hareketli siyasal şeyler var hepimiz soldayız belli iddiaları söylüyoruz. Bir bilim adamı ciddiyetiyle işte biz dedikki Türkiye’de çok gelişme var fikir hayatı gelişiyor filan. Nerden çıkarıyorsunuz dedi yani nerden dedikki işte kitap satışları şurdan evet dedi bu önemli bir göstergedir. Onu söylemezseniz size inanmaz. Mutlaka ortaya attığınız görüşün iddianın bir dayanağını arar. Öyle bir şey var. Sonra bir şeydir politika dışında da çok samimi cana yakın insanlarla yakında ilgilenen.

BŞ:İnsancıl bir kişiliği var.

MÖ:Çok insancıl. Çok sportmen bir kişiliği var.

BŞ:Bende size bir torba hemen size gösteriyorum içinden bir tane  harf size çektireceğim ve diyeceğim bu harfle başlayan bir iyi davranış, doğru bir davranış söyleyebilir miyiz diye. “K” bir iyi davranış bir doğru davranış olsun baş harfi k ile başlayan bir doğru davranış.

MÖ: Kara günde olanlara yardım ediniz.

BŞ:Kara günde olanlara yardım ediniz. Bir tane de ben müsaade ederseniz kötü bir davranış yanlış bir davranış için “T” ile kötü bir davranış yanlış bir davranış söyleyebilir miyiz?

MÖ: Toplumu yok sayınız.

BŞ:Toplumu yok saymak doğru bir davranış değildir. Kötü bir davranıştır. Ben size çok teşekkür ediyorum gençlerimizle tecrübelerinizi, zenginliklerinizi paylaştınız.

MÖ: Çok teşekkür ederim. Ben de daha uzun uzun konuşucağız diye bekliyordum.

BŞ:55 dakika o kadar çabuk geçiyor ki sohbet aslında çok zevkli sizinle sohbet yapmak.

MÖ: Hep biliyorsunuz şey denilir gençlere bizim söylediğimizden bazı şeyler alabilir ama bütün  gençlere önerim bir kere kendi hayatlarını kendileri çizsinler. Kendi değerlendirmeleri kendileri yapsınlar. Bu örnekler belki bir karar vermede kolaylık olur ama esas sorumluluk onlarda. Onlar karar vericekler.

BŞ:Çok teşekkür ediyorum zenginliklerinizi paylaştınız. Bülent Şenver’in odasında Bülent Şenver’in konuğu sayın Mustafa Özyürekti. Bizlerle zenginliklerini, tecrübelerini, birikimlerini paylaştı. Unutmayalım gençler bizim her şeyimiz en değerli hazinemiz gençlerimize sahip çıkalım. Bir başka programda birlikte olmak dileğiyle tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın. Hoşçakalın.
.

.
.

Mustafa Özyürek
.

Mustafa Özyürek
.

Mustafa Özyürek
.
.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org