Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Ali Saydam Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Medyadaki Danışmanlar
27.05.2009
Okunma Sayısı : 5228
Oy Sayısı : 4
Değerlendirme : 5
Popülarite : 3,01
Verdiğiniz Puan :
 

 

Medyadaki Danışmanlar 
Ali Saydam
.
.

Marketing Türkiye`de yayınlanmış makalemi paylaşıyorum...
.
.
Medyadaki Danışmanlar 

Tezviratı bırakıp bir 'üst dil' inşa edelim

Aslında bu tartışma çok sağlıklı… İş hayatında etik meselesi ne kadar gündeme getirilirse o kadar iyi…

Mesela, iletişim şirketlerinin kaç tanesi çalışanlarının tamamını brüt maaşları üzerinden sigortalıyor; hangilerinin muhasebesi bağımsız uluslar arası denetim kuruluşlarınca denetleniyor; kaç tanesi çalışanlarının maaşını asgari ücretten gösterip farkı açıktan zarfla ödüyor, sonra da bunun sonucunda ister istemez oluşan fiktif kâr fazlasını naylon faturalarla kapatıyor; yani Türkiye'deki pek çok sektörün yıllar önce halletmiş olduğu kurumsal vatandaşlık meselelerinin ne kadarını bu iletişim şirketleri çözebilmiş vs…

Bütün bunların tartışılması, haksız rekabet yaratan 'korsan'ların teşhir edilmeleri, bu sektörün de 'temizlenmesi' herkese 'iyi' gelir…

Bu temel unsurların yanı sıra tabii ki şu da açıkça tartışılmalı: Medyada yazı yazma gücünü eline geçirmiş, böyle bir fırsat elde etmiş bir 'uzman' (örneğin benim gibi), bu ayrıcalığını kendisinin ve/veya şirketinin çıkarları için kullanabilir mi?

Açık yüreklilikle teslim etmeliyim ki, bu tehlike her zaman için geçerlidir…

Toplumsal hayatımız yetki tecavüzleri ve suistimalleri ile dolu değil mi? Dolu… O halde mesele de tartışmaya açık olmalı… Olmalı da, nereye kadar olmalı?.. Konuyu tartışanlar nerede nasıl durmaları gerektiğini bilmeliler mi, yoksa kör tuttuğunu öpmeli mi?..

Kabak tadı

Böyle bakıldığında işin bir miktar kabak tadı verdiğini söylemek mümkündür...

İstanbul'dan tramvaylar kalktı, yerine 'raylı sistem' kondu, şu 'danışmanların ve uzmanların gazete ve dergilerde yazma' meselesi bitmedi…

Aslında diğer branşlar için bitti de, iletişimciler için bitemiyor bir türlü…

Aşağıda değineceğim mesele, esas itibariyle benim tamamen dışımdadır… Üzerime alınmak için bir neden görünmüyor ortada. 60 yaşımı geçtim…

Bu sektör çok şey kazandırdı bana: Halkla İlişkiler, danışmanlık, tasarım, yayıncılık şirketlerinin yanı sıra Türkiye'de bir ilki daha hayata geçirmek bendenize nasip oldu:

Bersay İletişim Enstitüsü ve İş İletişimi Danışmanlığı Grubu'nun oluşumu… Yüzden fazla müşteriye hizmet veren yüzden fazla birinci sınıf iş arkadaşı…

Düşlediğim çok şeye ulaştım şükür ki. Belki itirazım çok, ancak ihtirasım pek yok…
Şimdi bir itirazımı dile getirmek istiyorum…

Bir panelin ardından

Geçen ay Türkiye Halkla İlişkiler Derneği (TÜHİD) bir toplantı düzenlemiş. TÜHİD'in web sitesinde toplantıya katılanların toplu fotoğrafları da bulunuyor. Ayrıca sahnede, üyesi olduğum iki kuruluşun başkanları var: TÜHİD'in Başkanı FügenToksü ve İletişim Danışmanlığı Şirketleri Derneği İDA'nın Başkanı Necla Zarakol…

Web sitesinde ayrıca panelin özeti de verilmiş. Bir yerinde deniyor ki:

"Hem iletişim danışmanlığı yapıp, hem de gazetelerde, dergilerde yazı yazanların 'haksız rekabete' yol açtığından bahsedildi... Gazeteciler de iletişimciler de aslında 'bunun tasvip edilmeyecek' bir nokta olduğunu, etik olmadığını vurguladılar..."
Çok net değil mi?

Sükût ikrardan gelir

Duyduğuma göre benim Başkanlarım da seslerini çıkarmamışlar… Zımnen kabul yani… Salondan biri kalkıp ismimi zikrediyor. Yine ses yok. Kalkıp karşı fikir söyleyen yok. Fikir yok da mı söylenmiyor, yoksa var da mı söylenemiyor belli değil… İtiraz yok, galiba ihtiras çok...

Müphemiyet kimin ne işine yarar ki? Sanırım sadece tezvirat sahiplerinin… Buyursun arkadaşlar fikirleri varsa bu sütunlarda dile getirsinler... Adam gibi, kanıta dayalı tartışalım konuyu…

Bu düzeysizliğe muhatap olmak, insanın gücüne gidiyor.

Gelin görüşlerinizi, panel çerçevesinden çıkartıp eleştirilerinizi bu sayfada yayımlayalım. Yukarıdaki cümlenin altına imza atanlar, en azından susmak, tekzip etmemek suretiyle bu cümleye katılanlar, adım dile getirildiğinde seslerini çıkarmayanlar; kısaca o toplantının o bölümünde susmuş olanlar, acaba gelip değerli görüşlerini burada ifade etmek istemezler mi?

Diğer sektörler ne durumda?

Kliniği olan, muayenehanesi olan, üniversitede ders veren tıp uzmanları gazetede uzmanlık yazıları yazmıyor mu? Yazıyor. Onlar için de aynı durum geçerli değil mi? Geçerli… Aksi düşünülemez zaten. Kim yazacak yoksa tıp konusunu? Haberciler mi? Magazinciler mi?.. Yok, yok uzmanlar yazmalı…

Psikoloji, diyet meseleleri falan ne olacak? Uzmanlarına yazdıracağız tabii ki… Bunların muayenehanelerinin bulunması falan herhangi bir engel teşkil eder mi? Hayır etmez. Kim yazacak bu yazıları? Ekonomi muhabirleri mi? Gelişmiş ülkelerin gelişmiş medya sektörlerinde olduğu gibi, bunları yazacak kalemleri medya tam zamanlı istihdam edebilecek durumda mı?

Hayır değil…

Peki, hukuk ve iktisat konularını kim yazacak? Tabii ki uzmanları… Yani uygulamanın içinde olan kişiler… Nitekim de öyle. Onlar yazıyor. Hem dışarıda, pratik uygulamanın içinde işleri var; hem de oradan yola çıkarak yorum yazıyorlar. Yoksa nasıl uzman olacaklar? Sadece gazetede yazı yazarak mı?

Öyle olursa, sektörden kopup, körelir kalırlar… Peki, hukuk ve ekonomi alanındaki sektör ne diyor bunlara? Pek bir şey demiyor.

Eğitim alanında nedir durum? Özel dershane uzmanlarının köşeleri var mı? Var… Başka nasıl olacaktı? Sektörün itirazı var mı? Yok…

Peki, bütün bu uzmanlar gazete ve dergilerdeki köşelerini kullanarak kendilerine menfaat sağlamazlar mı, etik bir sorun yok mu ortada? Yukarıda da belirttiğimiz gibi, bu sorunla her zaman karşılaşabiliriz.

Üç adrese hakaret

Meseleyi irdelemeden bodoslamadan yargı cümleleri kurmak, en azından üç adrese giden ağır hakarettir:

Bir:
Uzmanın yazdığı veya TV programı yaptığı kuruluşların yöneticilerine…

İki:
Bu uzmanlardan hizmet alan firmaların genel müdürleri ve ilgili birim sorumlularına…

Üç:
Kamu vicdanına…

Bu sorumlu ve yetkili insanlar gaflet içindeler mi?.. Medya yöneticileri, uzman gazetecilerin erdemsiz ve etik dışı davranışlarını görecek ve göz yumacaklar; kurumsal iletişim direktörleri de kendileriyle ilgili iki olumsuz yazı yazmasın, ya da bir iki olumlu yorum yazsın diye o uzmanlara iş verecekler. Kamu vicdanı da bu densizlik karşısında tepkisiz kalacak. Olacak iş mi?..

Bütün bu üst düzey yöneticiler görmeyecekler bu durumu, nasırına basıldığı için panelde kalkıp bozuk asabına su serpmeye çalışan hanımefendi görecek ve hem medyayı kurtaracak bu musibetten hem de sektörü… Pes doğrusu…

Bu tartışma neden sürüyor?

Peki, tüm diğer sektörlerde bu konuda ciddi itiraz sesleri yükselmezken, iletişim alanında o da kelam eden mevcuttaki sadece 4-5 kişiyle ilgili mırın kırın edilmesinin, "etik mi, değil mi?" tartışmasının hâlâ sürmesinin nedeni ne ola ki? Seçenekleri şöyle sıralayabilir miyiz?

1. İletişim, bir uzmanlık alanı(!) değildir. Herkes bu konuda ahkâm(!) kesebilir. Bu nedenle de uzmana falan gerek yoktur, reklam departmanının kontrolünde üniversiteyi yeni bitirmiş bir muhabir arkadaş bu işi rahatlıkla 'takip edebilir'.

2.
İletişim alanında 4 milyar dolardan fazla para dönmektedir. Yakın zamana kadar bu ciroların nereye nasıl harcandığını müşteri dışında kimse sorgulamıyordu. Alan da memnundu satan da. Nereden çıktı bu müzahrefat(!)? Üstelik iletişim hizmeti alan da bunları okuyup etkileniyor…

3.
İş iletişiminin 'lafını' edebiliriz ancak aslolan yaratıcılıktır… İletişim harcamalarının geri dönüşü ölçülemez(!), ölçülürse 'patronun dışında' kimsenin işine(!) gelmez. Yaratıcılığı eleştirip tartışmak kimsenin(!) haddine düşmez. Reklamın yaratıcılıkla alakası olmadığını, işin içinde para ve satış bulunduğu sürece yaratıcılığın ancak kullanılabilen bir araç olduğunu, sonuçlara bakılıp karar verilmesini iddia edenler yanlış düşünmektedir(!)…

Abuklukları konusunda birbirleriyle yarışan bu seçenekleri çoğaltarak sıralamak işten bile değildir…

Aklıselim ne diyor?

Peki, konuya aklıselim yaklaşıldığı zaman nereye varılır?

1. İçlerinden üç beş tanesi hariç tamamına yakını ücretsiz, kadrosuz, sözleşmesiz, sigortasız eleman çalıştırmakta olan medya, maddi açıdan zayıftır. Bu yüzden insan kaynaklarına adam gibi yatırım yapmamaktadır.

2.
Kendi bünyelerinde bu nitelikte elemanlar yetiştirme olanağı bulunmayan medya, ekonomi, sağlık, eğitim, hukuk, iletişim gibi derinlik, tecrübe ve uzmanlık gerektiren alanlarda serbest piyasada iş yapan, kendisini kanıtlamış ustaları ikame edememektedir.

Bir gün medya, Batıdaki gibi ayda onbinlerce Euro ödeyecek hale gelirse, o zaman hayatlarını esas olarak gazetecilik dışındaki işlerden kazanan Osman Müftüoğlu (tıp), Zeynep Göğüş (AB konuları), Deniz Gökçe (finans, ekonomi, spor), Ege Cansen (ekonomi), Sait Gürsoy (eğitim),  Güngör Uras (ekonomi, gastronomi), Mahfi Eğilmez (finans), Soli Özel (dış politika), Gülse Birsel (magazin), Yankı Yazgan (psikoloji), Ali Atıf Bir, Günseli Ocakoğlu, Fatoş Karahasan ve bendenizi (iletişim) ve aklınıza gelebilecek bütün hekim ve üniversite hocalarını, işlerinden koparıp tam zamanlı (fulltime) medyada çalıştırma konusunu gündeme getirebilir… (TV programcısı Oprah Winfrey'in ABD'de yılda 250 milyon doların üzerinde kazandığı söylenir.)

O tarihe kadar, kim denetleyecek ilişkileri? Yarası olup gocunanlar, kıskançlıktan çatlayanlar mı, yoksa medyanın üst yönetimi, sektörlerin STK'ları, bu uzmanlara işverenler ve hepsinden önemlisi kamu vicdanı mı? Tabii ki hepsi birden…

3.
 Hal böyleyken iletişim konularında etik meselesini gündeme getirmek ve bir de o alandaki insanların adını ağza almak, eğer ortada kanıt yoksa insanı müfteri durumuna düşürür. Üyesi olduğum iki kuruluşun Başkanlarının orada bulunup susmalarının, 'sükût ikrardan gelir' ilkesinden kaynaklandığını düşünmek istemem…

Onlar medyadaki tüm örneklerin etik olarak değerlendirildiğini, sadece 'körün tuttuğunu öpmesine' izin vermemeye çalışan iletişim yazarlarının 'sorunlu' olduğunu düşünüyorlarsa o zaman harekete geçmeleri, üyeleri arasındaki bu tür örnekleri ya aralarından atmaları ya da raconu doğru keserek bu insanları 'şaibeden' kurtarmaları gerekir…

Bekliyorum…

Diğer sektörden uzmanların medyada boy göstermelerine seslerini çıkarmayanların, iletişimcileri eleştirmeleri ve böylece bir çifte standardın içine düşmelerinin sadece 'kıskançlıktan' kaynaklandığını düşünmek istemiyorum.

Onlar büyük olasılıkla diğer sektördeki arkadaşları uzman olarak görmekte, öte yandan iletişim mesleğini ve dolayısıyla kendilerini uzmanlık dışında mütalaa etmekte, aslında kendilerini ve mesleklerini küçümsemektedirler…

Hem onları, hem sevgili Başkanlarımı, hem de salonu boş bulmuş iddia sahiplerini bekliyorum…

Ne adına?

Bu sektörün 'üst dilini' inşa edebilmek adına…
.
.

Tüm Yazıları

.
.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org