|
Tüm Yazıları
ShareThis
|
Profesyonel Devrimci
12.10.2010 |
|
Okunma Sayısı : |
10210 |
|
|
Oy Sayısı : |
4 |
|
|
Değerlendirme : |
5 |
|
|
Popülarite : |
3,01 |
|
|
Verdiğiniz Puan : |
|
|
|
|
|
|
Profesyonel Devrimci
Sayın Mehin Öner'in Forbes dergisi için benimle yaptığı söyleşiyi paylaşmak istedim...
Profesyonel Devrimci Forbes Dergisi Ali Saydam
Bundan birkaç ay önce halkla ilişkiler (PR) sektörünün kulisleri hararetli bir tartışmanın dedikodusuyla çalkalanıyordu. Türkiye'nin büyük PR ajanslarından biri, en büyüğü haksız rekabetle suçluyor, kendi adamlarını yüksek maaşlarla ayarttığı için sektör etiğini bozmakla itham ediliyordu.
İtham edilen tarafsa sektör içi personel transferinden öte bir durum olmadığını, çalışanlara serbest dolaşım hakkının verilmesini gerektiğini savunuyordu.
Pek çok sektör için incir çekirdeğini hakikaten doldurmayacak bir mevzudan hatta işin doğası gereği şekillenen bir transfer silsilesinden büyük fırtına koptu. Aslında yaşanan , "çok para veren düdüğü çalar" ya da "benim adamımı nasıl araklarsın" kavgasından öte; bir doğum sancısı.
Türkiye'de PR sektörü henüz 60 milyon dolarlık bir büyüklüğe sahip. İngiltere'de ise ortalama bir ajansın yıllık cirosu, 65 milyon pound yani yaklaşık 97.5 milyon dolar. Yenmesi gereken fırınca ekmek düşünülürse, yaşananlar normal.
Kavganın itham edilen tarafı Bersay İletişim Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Saydam, İK transferinin sonuna kadar arkasında: "Ben çalışanımı seçerken nasıl tercih kullanıyorsam, sektör çalışanları işveren konusunda tercih kullanabilmeli.
Nereden adam alacağım, perakendeden mi? Maaşlar yükselmesin diye yapıyorlar, bu çok yanlış. Bana çok kızdılar ama sektör ancak ve ancak insana yatırım yaparak gelişebilir."
.
Ali Saydam .
Ali Saydam'ın yankı uyandıran transfer atağının ardında önemli bir yeniden yapılanma hamlesi var. 10 milyon dolarlık geliri olan 20 yaşındaki grubunu Türkiye'de daha önce denenmiş bir modelle şekillendiriyor:
"Sıkı dur" diyor, "Bunu hiçbir rakip yapamaz, çok rahat söylüyorum.
Tüm haklarımı, şirketlerimdeki tüm hisselerimi bir vakfa devrediyorum." Şu sıralar bu geçişin altyapısını oluşturan değişiklikleri hayata geçiriyor Saydam.
Sık sık "trade – off" olgusuna vurgu yapıyor. Yani avantaj – fayda ikilemi…"Sizi siz yapan , ne yaptığınızdan çok ne yapmadığınızdır" diyor sık sık.
Sektöre adım attığı ilk yedi yıl bu ikilemi çözmekte zorlandığını, her şeyi yapabileceğini düşünerek nasıl bir yanılgıya düştüğünü anlatıyor.
Şimdiyse uzlaşmanın, ayrışmanın, 'hayır' diyebilmenin ve netleşmenin kaymağını yiyeceği bir yapılanma içinde.
PR ajanslarında her ne kadar genelde müşteri temsilcisi – medya temsilcisi ayrımı yapılsa da bu ayrım genelde kağıt üzerinde kalır.
Pratikteyse hemen herkes medya ilişkileriyle mutlaka iştigal eder. İletişim danışmanlığı şemsiyesi altında hem müşterilere hizmet verilir hem de meya ilişkileri yürütülür. Genelde de fazlasıyla girift bir yapı çıkar ortaya.
Genelleme yapmamak lazım elbette ancak "bu her şeyi yaparız" yaklaşımı genelde gazeteciye "ne başlık atması gerektiğini" söyleyen medya ilikileri uzmanlarıyla, müşterisinin faaliyet gösterdiği sektör hakkında Google'lamaktan öteye geçmeyen 'danışmanlar' çıkarır ortaya. Saydam bu nedenle her fonksiyonun iç içe olduğu yapıdan vazgeçti. Ve Big Medya (Büyük Medya değil – Bersay İletişim Grubu Medya) şirketini kurdu.
Yaklaşık 25 kişilik bir ekipten kurulu şirkette – kavganın kopmasına neden olan yatırım da bu. Zira 25 kişinin 20'si diğer ajanslardan transfer edildi – sadece medya ilişkileri verilecek. Saydam, medya ilişkilerine olan talebin her geçen gün arttığını söylüyor. Halihazırdaki diğer şirketlerinden Bersay'da iletişim danışmanlığı, Saydam'da etkinlik yönetimi ağırlıklı işler sürdürülecek.
Halen İletişim Danışmanları Şirketleri Derneği'ne (İDA) üye 17 halkla ilişkiler ajansı bulunuyor. Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği (ICCO) verilerine göre 2009'da 17 şirket, 15 milyon lira gelir sağladı ki bu da tahmin edilen toplam pazarın yarısına denk geliyor.
Her en kadar ismen PR (public relations) ajansları dense de halkla ilişkiler ajansları kendilerini 'iletişim danışmanı' olarak tanımlamayı seviyor. Manikürcü / manikürist ikilisi arasındaki fark kadar olmasa da, unvana ilişkin dikat çekici bir hassasiyet mevcut.
Saydam durumu inceden 'ti'ye alıyor. İletişim danışmanı kavramını sektöre Salim Kadıbeşegil'le (Orsa Stratejik İletişim Danışmanlığı) kendisinin getirdiğini belirtiyor. "Sonra" diyor, "bir masa bir kasa tüm şirketler kendine iletişim danışmanı demeye başladı. O kadar ki şu an halkla ilişkiler ajansı dendiğinde aşağılama unsuru gibi algılanıyor. İletişim danışmanlığı, stratejik pozisyondur. Uygulamayı PR uzmanları yapar. Firmalar, 'iletişim danışmanlığı şirketiyim' diye yırtınsa da müşteriler 'PR şirketim' diyor.
Medya ilişkileri şirketini ayıran Ali Saydam, bir yandan da danışmanlarını derinleştirmeye soyunmuş.
Entelektüel derinlik şart diyor. Bunun için 2011'in hemen başında yıllık bir eğitim başlatacak. Eğitim derken ileri seviyede iletişim danışmanlığı gibi bir başlık düşünmeyin. Temel eğitim verecek. Tarih, coğrafya, psikolojik, estetik gibi konular ele alınacak.
Bersay İletişim Grubu bünyesinde yer alan ve geçen yıl yaklaşık 600 bin liralık yatırımla hayata geçirilen Bersay İletişim Enstitüsü'nde bir sertifika programı şeklinde düzenlenecek. Programa iç müşteriler olduğu kadar dış müşteriler de kabul edilecek. Saydam bu sertifikayı alanlara terfi ve işe alımlarda öncelik vereceklerini söylüyor.
.
Ali Saydam
.
Saydam, enstitüyü sürekli bir eğitim merkezi olarak konumlamış.
Sektördeki insan kaynağı kalitesini yükseltmekle ilgili ciddi bir derdi olduğu anlaşılıyor. Diğer ajanslarında sektördeki bilgi paylaşımını artırmak adına misafir etmek istiyor. Sektördeki diğer iletişim danışmanları ya da "PR'cılar" bu ve benzeri eğitimlere biraz şüpheci yaklaşsa sa Saydam, sektörün bilgi paylaşımı adına yol alabileceğine inanıyor.
Önemli rakiplerinden Zarakol'un , Hakkı Devrim'in enstitüde verdiği konferansa topyekun katılması çok mutlu etmiş onu. "Rekabeti işte yapalım, bilgide değil" diyor. Enstitü'de düzenlenen seminer ve eğitimlerden gelen gelirle üniversite öğrencilerine burs veriliyor. Enstitünün bir faaliyet raporu var.
Maddi destek sağlayan kişilere gönderiliyor. Halen 10 yüksek lisans öğrencisi ayda 400 lira burs alıyor. Bu enstitünün kendisi için taşıdığı değerden bahsederken ülke markasına getiriyor sözü: "Bir ülke ne kadar güçlüyse sektörleri de o kadar güçlü olur. Her aşamada bunu gözetmek durumundayız. Ajanslarımızın lokasyonundan insan kalitesine, yaptığımız ar-ge'den verdiğimiz hizmete kadar, ülke – şehir – şirket – kişi markası zincirinde düşünerek büyümeliyiz."
Sık sık sektörün İK'daki kasti hantallığından dem vuruyor. "10 dönüm bostan yan gelip yat Osman yaklaşımıyla gelişemeyiz" diyor.
Enstitüde verilen eğitimlerin, PR'cıların müşteri nezdinde kreatif reklamcılar karşısındaki güçsüzlüğünü de bertaraf edeceğine inanıyor. "Müşterinin karşısına geçtiğinde müşterinin danışmanlarımızı dinlemesini sağlayacağız" diyor, "Müşteriler şuanda reklamcının kreatif olanına itibar ediyor, derinlik kazanmalıyız" diye de ekliyor. Bu misyonu tamamlamak için kendine 10 yıl tanımış.
Saydam bu markalaşmayı sağlamlaştıracağına inandığı uzmanlaşmaya yönelik yapılanmasını da derinleştiriyor. Bu doğrultuda ortaklıklar kuruyor.
Hali hazırda sağlık iletişimi hizmetleri veren DHB Sağlık Strateji Danışmanlığı'nda, Novatris Onkoloji Avrupa Dış İlişkiler Bölümü'nün kurucularından Aydın Dörtok'la ortak. Yeni uzmanlık alanlarını sorunca, yatırımcı ilişkilerine olan niyeti çıkıyor ortaya. Yatırımcı ilişkilerin yönetiminde akla sadece halka arzın tanıtımının geldiğini vurguluyor bu konuda önemli bir açık olduğunu düşünüyor.
Aslında Türkiye, ICCO'nun yükselen değerler listesinde. En yüksek büyüme potansiyeli gösteren pazarlar arasında adı sıkça geçiyor. Enerji, inşaat, finans, hızlı tüketim, gıda, sağlık, kurumsal sosyal sorumluluk ve telekomünikasyon en cazip alanlar olarak ortaya konmuş. Sadece ABD'nin yıllık PR pazarı 4 milyar dolar civarında! (Yalnızca ICCO üyelerinin geliri) Yani kat edilecek çok yol var.
Saydam bu doğrultudaki trade – off politikasını yerel ortaklıklarla da geliştiriyor. Bursa'da Yücel Danışmanlıkla stratejik ortaklığı var. Şu sıralarda Ankara'da "yerel" bir ortak arıyor kendine. Eğer işler istediği gibi gitmezse kendi ofisini açacak. Satın almalar hız kazanabilir.
Grubun 20'inci yılında giriştiği yeniden yapılanma hamlesinin şemsiyesini ise Türkiye'de sektörel manada bir örneği olmayan vakıf kararı oluşturuyor. Saydam'ın heyecanla 30 milyon doları bulan varlığı, adı muhtemelen "Ali Saydam" olacak bir vakfa devredilecek.
Vakfın mütevelli heyetinde Ali Saydam'ın ailesi, yöneticileri yer alacak. Şirketin yönetim kadroları vakıfça belirlenecek. Şirketleri de vakıf yönetecek. Vakıf şirketlerinin yüzde 51'ine hakim olacak. Kalan hisseler Saydam'ın mirasçılarının ve çalışanlarının olacak. Bol üyeli, herhangi birinin hakimiyetine girmeyecek şekilde tasarlanmış bir vakıf planlıyor.
Ali Saydam'ın tek istediği ölene kadar hayatını idame ettireceği bir maaşa bağlanmak. Mütevelli heyetindekiler ölünce yerine yeni isim belirlenecek. Aileden de ölen oldukça hisseler vakfa devredilecek. Böylece vakfın ağırlığı yüzde 70 ila 80'leri bulabilecek.
Saydam bu modeli Vehbi Koç Vakfı'ndan aldığını anlatıyor: "Yıllarca Koç Holding'e hizmet verdik. Bu yapıyı çok yakından tanıdık. Vehbi Koç Vakfı, Holding'in üzerindeki etkisini artırıyor. Biz de bu yolda ilerleyeceğiz." Vakfa devir süreci için iç ve dış denetimler başlamış.
Neden vakıf sorusu geliyor akla doğal olarak. Saydam yanıtını tek kelimeyle özetliyor: "Sürdürülebilirlik". Her defasında adını sıcak bir tebessümle telaffuz ettiği eşi, aynı zamanda da Bersay İletişim Enstitüsü Yönetim Kurulu Başkanı Arın Saydam 'ın doktora tezine gönderme yapıyor: "Dünyada sürdürülebilirlik katılımla sağlanıyor. Bağlılık yönetimi (engagement management) çok önemli. Çalışanlarınızı kendinize bağlamalı , katılımı sağlamalısınız."
Dünyada şirketlerin ortalama ömrü 20 yıl. Türkiye'de bu rakam, 15 civarında seyrediyor. Ali Saydam, grubunun "yaş almak" için kuracağı vakıfla ilgili çok heyecanlı. Sürekli bir devinimin içinde…
Bunun zaman zaman çalışma arkadaşları ve özel hayatındakiler için zorlayıcı olduğu özeleştirisini yapıyor.
"Profesyonel hayatınızda neyinizi eleştirdiniz" sorusuna "fevriliğimi" yanıtını veriyor.
Sektöre zamansız daha doğrusu erken imput'lar verdiği görüşünde. "13 yıl önce 'iletişim giderlerinin etkisini ölçelim' dedik. 'Yatırım getirisi – ROI' diye tutturduk.
Ölçmezseniz parayı hak etmiyorsunuz demektir' diyerek attık kendimizi ortaya. 13 yıl geçti hala kimse ölçmüyor. ICO'yu kurduk dedik ki 'şeffaf muhasebeye geçelim', tık yok. Bu da erken… Şimdi de 'çalışanlar için serbest dolaşım' diyoruz kıyamet kopuyor, bu da erken." Erken öten horozun başı kesilir atasözünü anımsıyor gülerek. Sonra vakıf da mı erken diyor acaba…
Doktorlar Saydam'ın bu fevrilik ve dinamizm durumunu ölüm korkusu olarak özetlemiş. Daha doğrusu sonsuzluğu yaklama isteği…Şirketler grubunun 20'inci yılı kutlamalarında da bu arzusunun yansımaları var. Zira 2010 yılı sonuna kadar iki kitap, bir referans yayın bitirme niyetinde.
27 Eylül'de planladığı (FORBES yayına hazırladığı dönemde) "Yeni Normal Dünyada Türkiye'nin Yeni Gücü" konulu konferans kutlamaların tuzu biberi. Zira davetiye metninde yer alan akıştaki öne çıkan isimler şu şekilde: Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Devlet Bakanı ve Baş müzakereci Egemen Bağış, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, Bilgi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesi Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, Taha Akyol, NPQ Editörü Nathan Gardels…
Ali Saydam konuştukça bu tür etkinliklerin de, yeniliklerin de, arayışlarında, tartışmaların da bitmeyeceğini hissediyor insan. Belli ki ölümsüzlüğün peşinden daha uzun zaman koşmaya devam edecek.
Gençken profesyonel devrimci olmak isteyen bir iletişimcinin, sektörün iniş ve çıkışlarıyla yoğrulmuş büyüme ve gelişme güdüsü 20'inci yılında yeni bir eşikten geçiyor. "Erken " olup olmadığını ise zaman gösterecek…
. .
. . .
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tüm yazıları |
ShareThis
|
|
|
|
|
|
Türk Liderler:
Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem
|
|
|