Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Ali Saydam Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

SKYTURK Söyleşi "Eş ve Müşteri nasıl kaybedilir ?" ALİ SAYDAM
08.05.2011
Okunma Sayısı : 6508
Oy Sayısı : 2
Değerlendirme : 5
Popülarite : 1,51
Verdiğiniz Puan :
 

 


SKYTURK Söyleşi "Eş ve  Müşteri  nasıl kaybedilir ?"
ALİ SAYDAM


.
.

izlemek için

.
.

SKYTURK Söyleşi "Eş ve  Müşteri  nasıl kaybedilir ?"
ALİ SAYDAM
DEŞİFRESİ

SKYTURK :Aliciğim bu son kitabın "Eş ve  Müşteri  nasıl kaybedilir ?" son derece önemli. Hem iş, hem eş, çok önemli iki konu ve ben bunu çok zevkle okudum. Her şeyi ile dengeli ve yaşamın içinden gelen özellikle sizin deneyimleriniz ile yoğrulmuş bir kitap. Onun için teşekkür ediyorum kitabı yazdığın için hem de geldiğin için.

AS:Siz emredin biz koşar geliriz. Size saygımız sonsuz. Elimden geldiğince tecrübelerimizi aktarmak istiyoruz, hedef kitlemize bir katkımız olsun istiyoruz.

Bu arada bende sizi tebrik ederim. İki kitabınız birden çıktı, ikiside muhteşem.

SKYTURK: Burada ele almış olduğunuz kavramlarda o kadar çok kavram üzerinde durdum notlar aldım , konuşsak iki gün sürer ama "Karşındakini anlamak illede  ona katılmak demek değildir" konusunun altını çizmişim. Bence bizim toplumda önemli bir konu. Bunu biraz açmanızı istiyorum.

AS: Popüler kültür alanında şöyle bir bakacak olursak bunun bir numarası televizyon. Televizyonlara bakacak olursak gençlere,  halka örnek verecek olan televizyona genellikle ben gladyatör programlar diyorum ben bunlara. Arena da çıkıyorlar galadyatörler birbirlerini öldürüyorlar, seyirciler de müthiş bir heyecanla onları izliyor. Genelde katılmak ve katılmamak ikilemi üzerine kurulu bu popüler kültür aksiyonları.

Oysa iletişimin temel özelliklerinden bir tanesi karşı tarafı anlamaktır, katılmak değil. Katılmadan anlamak mümkün mü? Mümkün. Zaten  genellikle yüzde yüz mutabık olmak mümkün değil. Mutlaka anlaşamadığımız bir şeyler oluyor.

SKYTURK: Normali bu değil mi?

AS: Normali bu. Hepimiz bambaşka  yerlerden geliyoruz, genlerimizdeki kodlar farklı, kültürlerimiz farklı, değerlerimiz farklı, doğal olarak da birbirimize mutabık olmayışımız doğal ama  anlamamamız için bir neden değil bu.

SKYTURK: Ondan dolayı ben bir ortama gittiğimde insanlar konuşurken , birbirleri gibi düşünüyorlarmış gibi konuşmalar gördüğümde şüphelenmeye başlıyorum. Diyorum ki , bunların iç dünyalarında ne var?

AS: Farklı düşünmek ve ayrı  düşüncelerde olmak birbirimizi anlamamız için engel değil. Birbirimizi anlayabilmenin yöntemini arayıp bulmak lazım. Mutabık olmak zorunda değiliz.

SKYTURK: Çok önemli bir şey, birbirimize katılmanın değil, birbirimizi anlamanın yollarını bulmalıyız. Tahmin ediyorum bu karı koca ilişkisi için de önemli, politik hayat için de önemli.

AS: Kesinlikle. Özellikle  müşteri ilişkisinde de böyledir. Siz illede her müşterinizle mutabakat içinde olmak zorunda değilsiniz. Bambaşka yetişme koşullarından geliyorsunuz, bambaşka  eğitimlerden geliyorsunuz, hizmet verdiğiniz müşteriniz ile yüzde yüz anlaşmanız gerekmiyor. Ama yüzde yüz anlamanız gerekiyor. Anlamazsanız orada problem başlıyor. Eşiniz ile de ilgili.

Bizim yine ulusal karakterlerimizden biri şudur hocam; anladığınızı hissettiği zaman karşınızdaki kendisine katılmanızdan  daha çok size sevgi ve şekat besliyor.

Seni anlıyorum demek, sana katılıyorum demekten daha pozitif durum yaratıyor karşı tarafta

SKYTURK: Özgürlük veriyorsun. Kendin gibi olduğun halde , olduğu gibi kabul ediyorsun. Bunlardan bir taneside "Vazgeçmek özgürlüktür" diyorsun. Bunun bir bedeli de var.

AS: Çok kritik bir konu . Vazgeçmek çok zor hocam. Çünkü mülkiyet doğru kullanıldığı zaman bizim varlık nedenimiz olabiliyor. Aldığımız kültür  bizi ona doğru yönlendiriyor. "Benim oyuncağım, benim arabam, benim evim, benim annem vs . egemen oluyor üzerimizde ve vazgeçmemiz çok zorlaşıyor. Oysa vazgeçmediğimiz sıkı sıkıya bağlı olduğumuz şey, tasavvut haline gelebiliyor.

Şu kalemim ile bile benim aramda bir ilişki olabilir. Bunu bir şekilde kaybettiğim zaman dünyam kararabilir. O yüzden vazgeçmek bazen özgürlüktür. Bazen  müşteri ilişkisinde de , eş ilişkisinde de ben bunu deneyinlemiş bir kardeşiniz olarak bir nokyata geldiğiniz zaman vazgeçebiliyor olmanız lazım.

O vazgeçebiliyor olmak aslında vazgeçmek demek değildir. Vazgeçebiliyor olmak ille de vazgeçmeniz gerekiyor değildir. Ama o tasavvutun ve hükmün altına girmeme potansiyelini elinizde tuttuğunuz zaman o size özgürlük veriyor.

Müşteriyide böyle daha doğru tatmin edebiliyorsunuz, eşinizi de. Bir sonraki cümle şudur: "Eşinize ve müşterinize her an gidebilecekmiş gibi davranabilriseniz ilişkiyi dada sağlam ve sağlıklı tutabiliyorsunuz.

SKYTURK: Buradan şöyle bir mesaj da çıkıyor "Ben seninle ilişkimde özgürce buradayım. Her an bırakabilirim ama birşeyler bulduğum için buradayım"

AS: Kitabı sanki sizin için yazmışım gibi bir duyguya kapılıyorum. Kitap , çeşitli kültürlerden çeşitli kesimlerden pek çok insana hitap ediyor. Buradan sevgi ile analım bizim çaycı geçenlerde kitabımı imzalatacak "Okudun mu" dedim.  "Okudum" dedi. "Ne kaldı aklında?" dedim. "Hatıralarınızı yazmışsınız"dedi.

O kendi kepçesi ne kadarsa o kadar almış  ve hakikaten kitabın içinde hayatımda yaptığım bir takım gaflar ve salaklıklar var. O hatalardan çok şey öğrendim.

SKYTURK: Değerli izleyciler, konuştuğumuz kitap, "Eş ve Müşteri nasıl kaybedilir?"Ve bu kitapla ben sizin ne kadar açık yüreklilik ile yazdığınızıda farkındayım. O nedenle de ayrıca kutlamak isterim. Çünkü kendini olduğu gibi kabul etmemiş bir insanın, piyasadan yaşayan bir insanın yapacağı bir iş değil.  Bir nevi barış getiriyorsun kendi hayatına. "Merhaba"  diyorsun ve bu yolculuk devam ediyor.Bu  merhabanın içine bizi de almışsın , ondan dolayı kutlarım.

AS: Hocam , bu arada sizin de bu kitapda  bir katkınız oldu. Bilmiyorsunuz tabii, ben söyleyeyim. Ben sizin bir konferansınızı izledim. Askeri ve Kültür sitesinde. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nın düzenlediği bir toplantı. O yaptığınız konuşma da sizin oğlunuz ile ilgili bir hatıranızı anlatmıştınız ve ben o hatıradan çok şey öğrenmiştim.

"Bir sınava hazırlanıyordu oğlunuz" O hikaye de sizin kendinizi eleştirebiliyor olmanız beni çok etkilemişti. Ben demiştim ki bu olgunluk gösterisidir. İnsanın kendi kendisiyle hafif dalga geçebilmesi ve kendi yaşamından böyle hatalarıda içerebilmesi olgunluk ifadesidir. Keşke hocam gibi olsam demişimdir.

SKYTURK: Teşekükr ederim, benim için özel bir an oldu. Bunun getirdiği bir özgürlük var.
Dinleme ile ilgili üzerinde ısrarla duruyorsunuz. Birçok konular var ama benim toplumumda bugün yaptığımız sohbet , nelere daha çok dikkat etmemiz gerektiği konusunda oluyor.

Bunların üzerinde dururken  geri bildirime önem veriyorsunuz. Neden?

AS: Şöyle bir teşvike var ilişkilerimizde , tek yönlü astimetrik dediğimiz bir ilişki türünü yaşamaya daha eğimliyiz. O da şu; televizyonlardaki tartışma programlarında , gladyatör programlarında bunu daha net görüyorsunuz. Millet birbirinin sözünü kesiyor,  bazen dört kişi bir arada konuşuyorlar. Anlaşılmıyor zaten kim ne diyor? Hiç kimse karşındakinin ne  dediği ile ile ilgili değil.

Oysa iletişimi veya ilişkiyi yönetebilmek için dedik ki önce anlamak lazım. Anlayabilmenin birinci koşulu ise dinlemek. Aktif dinlemek. Yani onun ne demek istediğini anlamak için dinlemek, değiştirmek için değil. Ve dinlediğinizi belirtmek karşıya.

Sizin şuan beni dinlediğiniz gibi. Ben şuan sizin bakışınızdan, gözlüğünüzden, vücut dilinizden beni hakikaten dinlediğinizi hissediyorum. Bu da bana "kendimi daha rahat ifade etme özgürlüğünü tanıdığınız hissi veriyor"

Dinlemek, konuşmaktan çok daha önemli. Ama bunu çok zor öğreniyoruz. Çok zor dinlemek, konuşmak daha kolay.

Nazım Hikmet'in muhteşem bir eseri vardır "Taranta Babu'ya Mektuplar" diye. Orada Taranta Babu Habeşli bir bayan, onun sevgilisi İtalya'da üniversitede okuyor, Taranta Babu'ya sevgilisine mektup yazıyor. Orada yazdığı mektuplardan bir tanesinde şöyle bir ifade var diyor ki :

"Mussolini çok konuşuyor. Çok korktuğu için çok konuşuyor."  diyor.

Yani dinlemek yerine konuşmak insanın çok korktuğunun ifadesidir. O yüzden ilişkiyi yönetebilmenin tek aracı dinlemek. Dinlemediğiniz şekilde mümkün değil.

SKYTURK: Tahmin ediyorum bizim toplumda dinleme davranışının çok az olduğunu görüyoruz. O yüzden bu sürecin altını tekrar tekrar çizmek istiyorum. Çocuk da bunun farkında. Çocuk da konuştuğu zaman dinleyen bir gözle baktığında birden bire enerjisi yerine gelmiş oluyor. Onun ruhunu beslemiş oluyorsunuz.

AS: Dinliyormuş gibi yapmamak lazım ama gerçekten dinlemek lazım. Bence zaten herkes anlıyor karşımdaki beni dinliyor mu? Dinlemiyor mu?

Benimsenme ve kabullenilme duygusunu çocuğa eş veya müşteri hepsinde kabullenilme meselesi var. Eğer onu aktif olarak dinlemezseniz o ilişkiyi yönetmeniz mümkün değil.
SKYTURK: Ben bir aileye girdiğim zaman çocuk sürekli gergin , mız mız mı? Yoksa rahat mı? Demek ki bu çocuğu bir dinleme ortamı var, annesi babası dinelmiş. Çocuk 10 günlükken başlayabilir bu olay ve ondan dolayı on tane temel soru sormuşsunuz. Onun içerisine giriyorsunuz. Hepsi son derece de pratik ve onların içerisinden seçerek  buradaki kısa zamanımızda sohbet etmek istiyorum.

Gelmek istediğim bir konu daha var. "Çok seçenek özgürlük değildir." Benim özgürlük tanımım değişti. Fakat bakıyorum, doğru. Niye?

AS: Hep tersi düşünülmüştür. Ne kadar çok alternatif olursa o kadar iyi diye düşünülmüştür. Ne kadar çok alternatif varsa insanın karar verme süreci o kadar kanlı ve acılı oluyor. Çünkü karar verdiğiniz zaman a ve b arasında b 'de olabilir bir şey, a'de olabilir bir şey.  A'yı tercih ettiğiniz zamab b'yi silmekle hayır demiş oluyorsunuz. O sizin bilinç altınızda aslında her an varolabilme şansı olan bir seçeneği ters edip kenara atmış oluyorsunuz. A ve b arasında bu böyle ya ,c,d,e,f,g, olsa ne yapacaksınız? Şiddeti daha da feci duruma getirmiş oluyorsunuz. Bu insanın özgürlüğünün tamamen kısıtlanması demektir.

Bu nedenle ne kadar azltırsanız seçenekleri o kadar özgür olabilirsiniz. Aslında hem İslam mistikleri hem Yunan mistikleri karar vermemeyi savunuyorlar.
"Böyle bir hayatı yeniden üretmek mümkün ki , karar vermeye gerek kalmadan hayat kendiniz için doğru olan kanala doğru zaten götürür. Eğer siz kendinize doğru dürüst sahip çıkarsanız." Diyorlar

Bunu yaşamak, söylemek kadar kolay  değil. Ben sizin gibi kişilerin böyle halledebileceğini düşünüyorum. Seyircilerimizde kendi kendilerine sorabilirler, son 24 saatte , son bir haftada kaç karar vermişler acaba? Çok karar veriyoruz tabiki . Sabah kalkıyorsun, onumu giyeyim? Bunu mu giyeyim? Ben sizin programa gelirken  kravat konusunda bir hayli zorlandım. Pek fazla seçeneğim  vardı. Bir de eşimin faktörü var "Sürekli sarı kravat takıyorsun" diye kızıyor.

Kol düğmelerim  sarı olsun, ona göre bir saat takayım. Bayanda düşünün bunu. Onun için çok seçenek insanı zayıf duruma, problemli duruma  sokabiliyor. O yüzden çoğunlukla azaltmak lazım diyoruz.

SKYTURK: Değerli izleyenler kısa bir aradan sonra devam edeceğiz.

SKYTURK: Değerli izleyenler, konuğum Ali Saydam. İletişim ve ilişki konuşacağız, çünkü Türkiye'de ufuklar açan bir insan bugün programıma geldi , zenginleştirdi. Yeniden teşekkür ederek, Aliciğim, bu son  konuştuğum noktayı biraz açmak istiyorum. Çok seçenek hakikaten hazır değilsen, kendine güvenmiyorsan, değerlendiremiyorsan insanın kaybolmasınada yön açabiliyor.

Acaba  liderliğe baktığımız zaman bu özellikler ailede ve iş yerinde o lider çocuklarının hangi seçenekler ile karşı karşıya gelmesi konusunda önceden bir hazırlık yapıyor. Onların algılayabileceği kadar seçenekler ortamına  koyuyor. Böyle bir yaklaşım anlamlı geliyor mu?

AS: Yüzde yüz anlamlı geliyor. Genel anlamda lider tarifi yapıyorsunuz aslında. Ben Aatürk'e dönüp bakıyoruz. Bizim tarihimizde önemli liderlerden biri. Padişahlara da bakabiliriz. Fatih Sultan Mehmet'in babasına yazdığı o meşhur mektup nedir? Seçenekleri ortadan kaldırma mektubudur.

"Padişah bensem,  gel ordunun başına geç. Padişah sensen,  gel ordunun başına geç ."  mektubu tam tipik bir seçenekeri ortadan kaldırma üzerinedir.

Atatürk'ünde Gazi Mustafa Kemal dönemine bakarsak orada da öyledir. Seçenekleri hep azaltma yani liderlik vasfıyla seçenekleri azaltma kabiliyetinin birlikte anılması gerektiğine yüzde yüz katılıyorum.

Çorba gibi meseleleri ortaya koyup, insanları kararsızlık ve belirsizlik içinde bırakmak bir lider tavrı değildir.

SKYTURK: Bu bence sürekli yönettiğin kişilerin , lideri olduğun kişilerin pasifini bilme , zaman içerisinde  hazırlayarak onları yeni seçeneklerle karşılaştırmama durumu olabilir ki , kendi başına bence önemli bir konu.

Kitabın akışı içerisinde güvenilir insan olmak , itibarlı insan olmak konusunda ısrarla duruyorsun. Bu hem müşteri ilişkisinde, hem iş ilişkisinde. Arkadaşımız Emrah Kongar "Bir insanın erişebileceği en  yüksek mertebe güvenilir insan olmaktır" dedi benim programımda. Neden buna ihtiyaç duyuyoruz? Neden güven konusu bu kadar önemli?

AS: Kafalarımızın içinde filitreler ve kotalar var. Bana deselerki Doğan Cüceloğlu nasıl yumurta pişirir? Ne derim biliyor musunuz? Mutlaka çok iyi yumurta pişirir. Böyle bir kafamızda filtre var. Yani ben psikolog değilim, bireysel psikoloji ile pek irtibatım olmadı ama bunu da net görüyoruz ki uygulamada buna ön yargı diyenler var. Yapılı bir uygulamada niye ön yargı olsun. Sizin ile ilgili bana sorsalar ki , Doğan Cüceloğlu nasıl araba kullanır?
Ben derim ki "Çok temkinli, çok dikkatli , saygılı" Çünkü araba kullanmak bir paylaşım meselesidir. çerçevesidir. Böyle  bir anlaşma yapıyoruz aramızda. Sollamıyorum ben geçmiyorum , onun şeridine geçtiğimde de haketmem gerekir. Bu nedenden  dolayı derim ki Doğan Cüceloğlu çok güzel araba kullanıyor. Sizin arabanıza hiç binmememe ,  sizin nasıl araba kullandığınızla bir fikrim olmamasına rağmen . Buna  filtre diyoruz.

Güven bu filtrelerin bir numaralı lenfi diyelim. Birine güveniyorsanız eğer, o kişiyi hayatın diğer alanlarında hep o tutumlu intibar ediyorsunuz. Bunu yakaladığınız takdirde çok kolaylaşıyor hayatın kalan tarafı.

Örneğin eşiniz şu duyguya sahipse "Doğan Bey, başka çok önemli bir işi yoksa doğru evine gelir.Birinci tercihi evinde ve ailesi ile birlikte olmaktır" bu dönüyor  çocuklarına saygılıdır. misafirlerine çok iyi davranır, beni korumak konusunda daima bir planı vardır kafasında gibi yan etkiler ile beraber  donanıyor. Bu donanmışlık işte o güven duygusuyla başlıyor. Bunu tesis etmek çok zordur. Bunu bozmak çok kolaydır. Telgraf telindeki kuş gibidir. Elinizi çırptığınız zaman gider , bir daha onu alıp o tele zor koyarsın derler.

SKYTURK: Çok güzel örnek verdiniz.

AS: Küçücük bir yalan söyle, hırsızlığın büyüğü küçüğü olmaz gibi yalanda böyledir. Çok nazik bir konudur.

SKYTURK: Yabacı sermaye o topluma yatıracaksanız önce ölçün o toplumda güven var mı? Yaptığı araştırmaya göre toplumda ne kadar çok güven varsa, sermaye o kadar karlı olarak dönüyor.

Bir de toplumdaki güven ile açılan dava sayısı arasında bir ilişki oluyor.

AS: Böyle bir araştırma da var. Dünyada insanların birbirlerine güvenme oranını da hesaplıyorlar. Böyle bir indeks var. Türkiye'nin orada durumu  pek parlak değil. Komşuna ne kadar güveniyorsun? Ona ne kadar inanıyorsun? Bu pek yüksek puanlarla değil.

SKYTURK: Aklıma gelmemiş ama senin söyleyişin içerisinde okuduğum zaman  "Doğru ya" dediğim  "Fazla olan yanlıştır." Eline sağlık, aklına sağlık. Böyle söylendiği zaman halkta anlayabilir. Ama neden fazla olan yanlıştır?

AS: Fazlalık bir algılama meselesi olarak görüyorum hocam. Çok para ne zaman fazla haline gelir? İhtirasla bütünleşirse o zaman fazla haline geliyor. Mesela kifayetle ihtiras birlikte gidiyorsa  o zaman mesele yoktur. Ama ihtiras  kifayetin önüne geçiyorsa o zaman kifayetin zayıf olduğu bir durum çıkıyor ortaya. Fazlalık algısıda bunun gibi bir şeydir.

Paranın fazlası olur mu? Tabiki olur. Eğer sen onu iktidar ve baskı aracı olarak kullanıyor ve kendi karakterislik yapının çok farklı ötesinde konumluyorsan, o zaman fazladır. Fazla olan seni mutsuz ettiği içinde yanlıştır.

Tuzu yemeğe koyduğun zaman lezzetli oluyor, biraz  daha koy biraz tuzlu bir yemek oluyor, biraz daha koy yiyemiyorsun. Şeker de böyle. Çok şekerli tatlı sevilmez. Ben Güneyli'yim, babam Kilis'lidir. Baklava denilince ruhumuzu tutarız öyle bir tanım getirilebilir bizim için. Çok severiz tatlıyı fakat çok tatlı baklavada yenmez.

Bir şeyin aşırısının fazlasının çocukla ilgili olarak, çocuğa itina göstermek ona saygı göstermek, sevgi göstermek, anlayış göstermek bütün bunlar tamam ama bunu sırf çocuğa odaklanan bir anne düşün , o çocuğa cehennem azabı yaşatabilir.

Hayatı boyunca tek anlamı kocası olan genelde bayanlar çocuktan sonra eğer çalışmıyorlarsa böyle olabiliyorlar. Ben arkadaşlarıma "Mutlaka eşin çalışsın" diyorum . "Niye?" diyor. "Sana sarar"  diyorum.

Çok seviyor kocasını  bütün gün nerdeydin? Toplantı arasında telefon, yolda telefon,  böyle bir sarma olayı içerisinde o aşırılık  bir kez daha doğruluyor.

SKYTURK: Bu mesajlar için de geçerli herhalde.

AS: Zaten günde ortalama 5 bin tane mesaj alıyoruz. Allahtan bu program erken yayınlanıyor hocam. Akşama doğru insanların beyni doluyor zaten , mesajlar birbirlerini yok edebiliyorlar.

SKYTURK:Ben bir derneğe üyeyim, hakikaten yardım etmek istiyorum fakat günde 8 tane mesaj gelince iki hafta sonra bıraktım. Okumayı da bıraktım. Anlamlı gelmemeye başladı. Okurken onu hatırladım.

İzin verirseniz geri kalan bu üç dakika içerisinde, bir de belirsizlik konusunda konuşmak istiyorum. "Belirsizlik, iletişimin en büyük düşmanıdır" diyorsunuz.

AS: Hocam şuanda Türkiye'nin içinden geçtiği durumun göstergesi bu belirsizlik. Bu programın içinde böyle bir konuyu örnek olarak tartışmak bile hatalı olabilir ama buna rağmen çok belirgin olduğu için ifade edeceğim. Şu son günlerdeki Türkiye'de ki tutuklamalar ve yargılamalar süreci tam tipik bu belirsizliğin iletişimi , algılamayı nasıl olumsuz yönde etkilediğine örnek.

Yani kimse kesin bir şey söyleyemiyor. Kim suçludur? Nedir? Hangisi terör örgütüdür? Değildir? Orta da genel hatlarıyda devam edem tam adıyla bir belirsizlik var. Bu sosyal olarak güven ortamının ortadan kalkmasına , uygulamanın iyice kirlenmesine neden olabiliyor.

Gelelim eş ve müşteriye. Aynı şey orada söz konusu. Eğer bir müşteri ve eşiniz , sizinle ilgili kafasında bir soru işareti oluşmaya başladıysa bu algının bir numaralı düşmanı.

Şöyle ifade edeyim; bir film vardı Robin diye. İki oyuncu film de oturup sohbet ediyorlar,  çok gerçekçi bir cümle söylüyor  "Şüphe varsa gerçektir" diyor.

Bu çok kritiktir. Bu şüphe ortamını yaratacak atmosfere neden olduğunuz  takdirde bunun algıya dönüşmesini kabullenmeniz gerekir.

.
.



.
.
.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org