Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Nevval Sevindi Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

AB Yolunda Ahilik
28.12.2008
Okunma Sayısı : 4967
Oy Sayısı : 5
Değerlendirme : 4,6
Popülarite : 3,22
Verdiğiniz Puan :
 

 

AB Yolunda Ahilik
Nevval Sevindi
.

.
Duayen bankacı Bülent Şenver ile yaptığımız söyleşiyi paylaşıyorum.
.
.
.

İzlemek için lütfen tıklayın. 
      
.
.
.

AB Yolunda Ahilik
Deşifresi
.
.
Nevval Sevindi (NS)
Bülent Şenver(BŞ)
.
.

NS: AB yolunda ahilik programında yeniden sizlerle birlikteyiz. Bir hatırlama yapmak için ben hep girişte size ahilikten söz ediyorum, 21. yüzyılın değerleriyle ahiliğin  nasıl ortak değerlere sahip olduğunu ve bugünün değeriyle ahiliği anlamanın önemi  üzerine yine ahiliğin etik, şeffaflık, sivil toplum örgütü toplum olması, yerel yönetim, yereldemokrasi özellikleri, sosyal piyasa ekonomisini gerçekleştirmesi, tüketici mutluluğunu kendisine şiar edinmiş olması, kalite ve verimlilik konusunda İSU standartlarından çok önce 700 yıl önce bu hale getirmiş olması, dayanışma ve paylaşma için ortak sandıkların yapılması , zaviyelerde ve gençlik merkezlerinde insanların yetiştirilmesi, usta çırak ilişkisi içerisinde yapılanlar, bugünün think  thank 'leri  diyebileceğimiz ortak çalışmalar ve ahi babanın bunlara başkanlık etmesi bir yenilik bulmadan asla ustalık belgesi alamıyor olmanız ki bu liderlik yeteneğinide teşvik edici bir özelliktir elbette. 

Üç  açık üç kapalı ilkesi ve ahi babanın mutlaka seçimle gelmesi, atama ahiliğin hiçbir alanında. söz konusu değildir, hepsi iyi meslek sahibi olup, iyi usta olaraktan yaptıkları iş ive insanlığını etik değerler açısından ahlak odaklı iş olaraktan hepsi mükemmel olduğu zaman sizi seçiyorlar o nedenlede  örnek insan olarak seçiliyor ahi babalar.

Alnı açık, dürüstçe, ahlaklı olmak, kapısı açık, yani şeffaf olmak, sofrası açık, eli açık olma yani paylaşma ve başkasının malında gözü olmamak buna gözü bağlı deniliyor, dili bağlı söz söylememek kötü, beli bağlı toplumda yozlaşmayı engellemek açısından yani şeffalık zaten kayıt dışı ekonominin çokluğun olduğu 21. yüzyılda ne kadar değerli bir özellik etik değer olduğunda görüyoruz.

Biz bu özellikleriyle ahiliğin 700 yıl önce başladığını yazılı ve sözlü uygulamalı bir model olarak nasıl 700 yıl ayakta kaldığını ve hatta ben Anadolu'da gezerken ahiliğin kaleleri diyebileceğimiz bazı noktaların işte Çorum gibi,  Kırşehir gibi, Bergama gibi, Urfa gibi, hala o geleneğin artık çok tabii detayda kalmış ritüelleri devam ediyor olsada yinede temel bir anadamarın canlı olduğunu ve oradan devam ettiğini gördüğüm için zaten ahiliğe dönmüştüm. 21. yüzyılda bununla uğraşan biri daha var bu yüzyılın etik değerleri, Türkiye'nin lider yetişme, yetiştirmesi gerekliliği, etik değerleri hayata geçirmenin önemi üzerine duran çok başarılı bir bankacı ve Türk toplumunda çok başarılı kitaplara imza atmış bir çok insanıda harekete geçirmiş biri sayın Bülent Şenver hoşgeldiniz efendim.

BŞ:Hoş bulduk. Teşekkür ederim.

NS: Sizi anlatmak zor sizin çok hareketli ve yoğun bir hayatınız var gerçekten. Ben kısacası sadece Etik Değerler Merkezi Vakfın'dan söz ettim kurucu başkanlığını yapmışsınız, vakfın mütevelli heyeti ve kurucu üyesisiniz ama bunun dışındakileri sizden dinleyelim lütfen.

BŞ:Ben hep iş hayatında insanların yaptığı yani para kazanma maksatlı yaptığı işlerin yanı sıra muhakkak topluma faydalı olması içinde bir takım işleri yapması gereğine inandım ve o nedenle de günümüzdeki bu sivil toplum kuruluşları, sivil toplum hareketi içerisinde de muhakkak kendime düşen bir takım görevleri yapabilmek için bana en yakın gelen ve toplumun ihtiyacının en fazla olduğunu hissettiğim konularada zaman harcamaya başladım.

NS: Bir dakika etik diyerekten.

BŞ: Evet oda şöyle hoşuma gitti. Bir dakika etik aslında Türkiye Etik Değerler Merkezi diye bir merkezi vakıf olarak kurma çalışmalarını sürdürdüğüm yıllarda ki bu yaklaşık 4,5 yıl önceydi, hep iş adamlarımızın böyle bir fikri kabul edip böyle bir oluşum içerisine girmelerinide istediğim için birer birer onları dolaşmaya başladım, ve hepsine ne yapmayı istediğimizi anlatmaya başladım.

Dedim ki; Türkiye'de etik anlayışı bilincinin oluşturulması, geliştirilmesi ve değerlendirilmesi için bir merkez oluşturmaya çalışıyoruz ve buradaki amacımızda Türkiye'nin bugün bir çok insanın kaybediyor muyuz acaba diye  endişe duyduğu değerleri yeniden gençlerimize kazandırmak konusunda bilimsel ve profesyonel  çalışmalar yapalım diye böyle bir hareketi başlatıyoruz sizlerde kurucu olurmusunuz diye, hiç unutmuyorum rahmetli Sakıp Sabancı'yı ziyaretimde ona anlattım ve beni büyük bir dikkatle dinledi ve bayağı insanları motive eden bir insandı, "Bülent Bey dedi nereden buluyorsun böyle güzel şeyleri ne kadar güzel bulmuşsun" çok hoşuma gitti tabiki arkadan öyle bir söz söylediki suratım asıldı.

Sakıp Sabancı "Bülent Bey galiba sen göle yoğurt mayası çalmaya çıkmışsın" dedi.

Öyle olunca benim yüzümünde asıldığını görünce yine tabii o tecrübeli insan olarak geçmiş birikiminide kullanarak hemen sırtımı sıvazladı:

"Aman üzülme, merak etme senin mayan tutacaaak tutacaaak"  diye beni morallendirdi, yüreklendirdi.

Ve hakikaten  daha sonra düşünmeye başladım acaba Sakıp Bey bana ne mesajı vermeye çalıştı diye aslında iki önemli oradan mesaj aldım bir tanesi etik ile uğraşmak Türkiye'de hakikaten büyük bir proje büyük bir iş . Ne bir tek insanın üstesinden gelebileceği, ne sadece bir vakıf çalışmasıyla Türkiye'de hallonulacak bir.

NS:Ne bir kurumla ne bir vakıfla çok zor.

BŞ:Bu toplumun tüm kesimlerimleriyle, tüm sistemle, tüm bireyleriyle sahip çıkılması durumunda hedefe varabileceğimiz büyük bir konuydu o nedenle onu göle benzetti rahmetli Sakıp bey dedim ama ikinci sözüde senin mayan tutacaaak, tutacaaak oradan da ben şu mesajı aldım biz dedim bu gölü önemli büyük gölü küçültemeyiz hiçbir zaman ama ne yapmamız lazım Sakıp bey'in mesajı tutacak demek ki göle yoğurt mayası çalan insan sayısını, kurum sayısını ne kadar çok artırırsak o zaman bu maya tutabilir diye

NS: Nasrettin Hoca Anadolu bilgeliğiyle bunu söylemişti tutmayacak yerine ya tutarsa der.  Biz her harikulade  yaptığımız toplumsal hizmetlerde ya tutarsa tutması umuduyla başlarız tabiki , hepsi büyük işler aslında belki hepsi çok büyük sermayelerin , devletlerin yapması gereken işler ama genelde biz devletten daha zengin, daha güçlü olduğumuz için bileğin gücü ve vatandaşın gücüyle ve imanıyla yola çıkıyoruz herhalde.

BŞ:Bunu ben nasıl yayabiliriz, topluma nasıl yayabiliriz diye bu mesajı düşünürken aklıma şöyle bir fikir geldi dedimki biz bu işi gençlere aşılamamız gerekiyor .Gençlere aşılayabilmek içinde acaba yılda bir kere bir dakikamızı etiğe tüm gençlere olarak ayırabilsek yani bir gün, bir dakikayı bütün üniversite ve bütün eğitimde eğitim gören tüm talebeler aynı anda bir dakika etik konuşsalar böyle bir bilinçlendirme . Belki bir sembolik bir hareketti bu ama hani böyle bir sembolik bir hareket bile olsa bilinçlenme açısından bu yapılabilir mi? Diye.

NS:Çok sembolik ama yararlı bir slogan, bir dakikanızı şu anda durup etiğe, ahlaka, ayırıp  bir dakika ahlak düşünüp bunu hayatınızda ne kadar var ediyorsunuz?  Demek bile bence çok önemli. Çünkü her şey bir dakika ile başlıyor. Bir dakika durup düşünmek belki aklına çelme atıcak, soru işareti yerleştirecek, merak uyandıracak , evet ben ne yapıyorum? Ne kadar? Zaten farkındalıkta bu değil mi? Ben neden yapıyorum ? Nasıl yapıyorum?

BŞ : Bunlarıda dedim ben duyurabilmek için o zaman bizim üniversiteler içerisinde bu bilincin oluşturulmasıyla ilgili bir organizasyon, bir yapı,  bir sistem , bir model,  oraya koymamız lazım ve aklıma hemen Boğaziçi üniversitesinde 1984'den beri yarı zamanlı bir ders veriyorum ve aklıma hemen kulüp fikri geldi dedim ki bu öğrencilerim üniversitede santraç klübü var, işletme kulübü var, fotoğrafçılık klübü var, niçin etik kulübü olmasın diye hemen gittim rektöre dedim ki üniversitede bir etik kulübü kurulursa çok faydası olur. O da ilgi gösterdi. 

O zaman Boğaziçi üniversitesi rektörü profesör Dr. Samih Tansal  Bey'di . Niye olmasın Bülent Bey dedi, öğrenciler bir araya geldiler, bir üniversitede kulüp kurmakta çok kolay değilmiş yani bayağı prosedürleri olan bir işmiş ama orada ilk defa öğrenciler bir araya geldiler  ve bir etik kulübü kuruluşu ortaya çıktı ve onların açılış konuşmalarında o zamanın devlet bakanı Saadettin Tantan bey'i de davet ettik, geldi.  "çişleri bakanıydı o zamanlar.  O da açılışta bulundu.

Ben o açılış sırasında  oradaki gençlerimize o dönemin ilk Türkiye'nin ilk üniversite Etik Değerler Kulübünün başkanı olma sıfatınıda kazandığım için işte plaketini verdim bayrağını verdim ve böyle bir hareket başlamış oldu ve daha sonrada Yıldız Teknik  Üniversite Etik Kulübü , Ortadoğu Teknik Üniversitesi Etik Kulübü, Kültür ünüversitesi etik Kulübü  gibi böyle yavaş yavaş yayılmaya başladı ve benim hayalimde hep şu ; yeteri sayıda üniversitede bu etik kulüpleri oluştuktan sonra bu bir dakika etiği bu kulüpler aracılığıyla belirli bir gün belirleyip belirli bir saat belirleyip etkinlik haline getirmek.

NS:Çok güzel gerçekten internetten gördüğüme göre epehi bir yaygınlaşmış etik kulüpleri, buda çok olumlu , mayanın tuttuğunu gösteren bir şey. Bir de Global etik derneğinle de  galiba bir ilişkisi var değil mi?

BŞ: Evet. Şöylede düşünmemiz lazım Türkiye de biz muhakkak kendi içimizde bir şeyler yapıyoruz ama resmin daha büyüğünü, fotoğrafın daha büyüğünü görmek açısından her konuda dünyayla bir şekilde iletişim içinde olmamız gerekiyor ve o nedenlede Avrupa bu konuda ne yapıyor? Amerika bu konuda ne yapıyor gibi mesela Amerika'da  bir merkez kurulmuş o merkezi Washington'da kurmuşlar bir takım çalışmalar yapıyorlar, eğitimler düzenliyorlar, bizler de dedik acaba onlardan .

NS:Kendi kültürel değerleri açısından etiği inceliyor, kendi kültürel değerlerinde olumlu olumsuz yanları modellere bakarak yenilerini belki üretiyor, bizimde çok ihtiyacımız var bunlara.

BŞ:Güzel şey şu ; oradan biz değerleri almak değil bizim değerlerimiz var zaten, biz değerlerimizden zaten memnunuz ama bu etik anlayışı bilincinin geliştirilmesi ve oluşturulması maksatlı bazı kullandıkları teknikler var mı? Hangi eğitim tekniklerini kullanıyorlar? Ne şekilde modeller kullanıyorlar? Hangi araçlarla bunları gerçekleştiriyorlar?  Bir video çekimiyle eğitim setimi  hazırlamışlar? Yoksa belirli konferanslar mı düzenleniyor? Orada da tekerleği yeniden keşfetmeden dünyada denenmiş.

NS:Amerika yol bulmada gerçekten eğitim yöntemleri konusunda özellikle çok uzmanlaşmış durumda, o yöntemler hepimiz için geçerli.

BŞ:Şuda bir beni sevindiren bir şey oldu Boğaziçi üniversitesi etik kulübü kuruluşu  sırasında açılış toplantısına o bahsettiğimiz Amerika daki Etik Yönetim Kurulu Başkanınıda davet ettik, geldi o ve ben dedimki Türkiye de ilk defa bir etik kulübü kuruluyor dedim konuşmamı yaptım bitirdim kürsüden indim sıra ona geldi konuşma sırası onu çıkarttık dediki Bülent Bey çok mütevazi Türkiye'de ilk defa aslında bu dünyada ilk defa oluyor dedi herkes şaşırdı salondaki Amerika'da olmamış gibi . Dediki Amerika'da etik kulüpleri yok dedi yani bizde etik uğraştığımız bir şey ama etik enstütüleri kurduk biz dedi . Ve bu etik enstütüleri  öğretim görevlileri tarafından yönetilen şeyler.

NS:Halkla ilişkisi zayıf tabii.

BŞ: Tabii sizin tamamen gençlerin kurduğu yönetim kurullarını kendilerinin oluşturduğu, gündemlerini kendi oluşturduğu

NS:Ne de olsa ahilik var kanımızda diyeceksiniz.

:O hoşuma gitti o zaman biz dedim bu fikri ihraç edelim Türkiye olarak .

NS:Aynen öyle bende onu düşünüyorum çünkü ahiliğin özelliği Avrupa yolunda neden ahilik koyduk programın adını çünkü ahiliğin özelliği 700 yıl uygulanmış bir model. Bu kadar uzun süre uygulanabilmesi , insanların içselleştirmesi ahlakı hem kırsal alanda hem kentli alanda yani ahiliğin şehirli bölümüde var çok ciddi , yazılı kuralları var her türlü standartı bulmuş demekki  bunu başarılı bir model olarak insanların içine sindirmesini sağlamış bir kültürle hem dini olarak, hem kültürel boyut olarak bütünleştirmiş .

Biz bunu  bu zemin var çünkü yok olmaz hiçbir şey , yeniden insanların içine sindireceği ve kendi doğal ahlaklarının bir parçası haline getirecek.. Çünkü bu sadece okulda öğrendiğimiz diploma alacağımız bir konu değil, maalesef son yıllardaki yozlaşmadan dolayı biz bir insanı övmek için o çok dürüsttür yalan söylemez, o hiç çalmaz, çalmadığı için çok iyi bir adam falan diyoruz , bunlar doğal özelliklerimiz çalmamak değil, çalmamak bir marifet değil olması gereken, çalmak çok kötü bir şey çalmak hem ayıplanması hem cezalandırılması gereken bir şey ama çalmamakta övünülecek bir durum . Çünkü yapmamız gereken onun üzerinde bir şey yapamıyoruz. Normal hallerimizi daha yerine koyamadığımız için siz liderlik konusunda da  çalışıyorsunuz, Türklider diyede bir çalışmanız var biraz ondan da söz edelim isterseniz.

BŞ: Ben bu etikle ilgili uğraşlarım sırasında gördümki Türkiye lider yetiştirmiyor veya çok az yetiştiriyor diyelim. Halbuki Türkiye'nin genç liderlere ihtiyacı var , her alanda, her konuda, her meslekte genç lider yetiştirmeliyiz ve genç liderleride diyorum ben yetiştirmek hepimizin sorumluluğu.

O zaman ne yapmamız lazım gençlerle tecrübelerimizi paylaşmamız lazım, gençlerin önünü açmamız lazım, gençlere el vermemiz lazım. Bunu yapabilecek o zaman mekanizmaları harekete geçirecek insanlar lazım, ve ben dedimki madem ki ben uzun yıllar gençlerle üniversite öğretim görevliliği nedeniyle iç içeyim, iş aleminlede öteki elimle bir şekilde utuyorum o zaman ben buradan yararlanarak hem iş alemi, sanattan, spordan, tecrübeli insanların tecrübelerini alıp onları gençlerle paylaşabilirmiyiz diye bir fikir aklıma geldi. Ve o nedenlede bu Türklider platformunu (www.turklider.org) oluşturmaya çalıştım.

Bu Türklider platformu bir şekilde Türkiye'de bana göre insanların , Türk insanının lider tanımınıda değiştirsin istiyorum. Bir çok insana sorduğumda bir çok öğrencime ben sorduğumda sana göre lider nedir? Şu anda onların akıllarında lider deyince bir siyasi kimlik düşünüyorlar bir askeri güç düşünüyorlar.

NS: Daha çok güç ve karizma olarak

BŞ: Halbuki ben bana göre diyorum kasap bir lider olabilir. lider bir kasap olabilir niye olmasın ki . O meslekte kasaplık mesleğinde hakikaten  biraz önce bahsettiğimiz gibi yenilikler yapmışsa, yaratıcılıklar yapmışsa, mesleğinde daima ileri gidebiliyor ise , bazı şeyleri harekete geçirme özelliği varsa oda kendi mesleğinde liderdir ve her insanda bana göre böyle bir özellik içinde vardır ama belki bunu keşfedememiştir belki  bunu açığa çıkaramamıştır.

NS:Fakat söylediğiniz tam ahiliğe denk çünkü ahilikte sizin zanaatınız sanat doğurur sonra. Belki bir demirci ustası olarak başlarsınız belki sonra metal işleme  ustası haline gelirsiniz ki yaşayan bir örneği Çorum'da var.

Edirnedeki Selimiye camini birebir metalden yapmış, Fransada ödüller kazanmış, demir ustalığından gelmiş. O zanaat sanat haline dönüşmesi içinizdeki estetik, medeniyeti algılamanız, ve içinizdeki o liderlik ruhuyla  çünkü Çorumdan çıkıp Fransaya gidip ödül almanız kolay bir şey değil. Ve o sizin söylediğiniz ahilik gerçekleştiriyor.  

Sizin zanaatınızn ne olduğu önemli değil, o zanaatta zaten iyiyseniz lider olabiliyorsunuz. Sizi seçiyorlar o zaman siz ahi baba olarak bütün bölgenin liderliğini yapıyorsunuz ve bütün bilgilerin paylaşılmasını sağlıyorsunuz.

Çünkü ahi odası var, gençler odası var, o odada ustalarla çıraklar belli bir saygıda bir arada oturuyorlar , bilgi değiş tokuşu yapılıyor. Yaşlı ile genç arasında, yaşlı ile çocuk arasında da bu değişim gerçekleştiriliyor o yüzden deneyimler aktarıldığı için çocuklar bizim sudan çıkmış balık  gibi böyle bilgiyle saf, kitap bilgisiyle karşıkarşıyalar ama deneyim ve birikim başka bir şey, sentezlenmiş bilgi o yaşlıdan  yani yaş grubu yukarıya çıkmış bir insandan alabileceği bir şey .

Sizin söylediğiniz ahilikte yapılmış ve burada siz liderlik tanımınıda vermişsiniz yöneticilerde nasıl başarılı olur? Diye. İnsanları sevin, işinizi sevin mesela sevmeyen asla zanaat yapamaz orada sevmeniz gerekiyor.

Takım oyunu oynayın . Evet herkezle birlikte olduğunuzu bilin ve size bir müşteri geldiyse sizin karınınız doyduysa öbürüne gitmediyse ona gönderin  bu dayanışmayıda , çalışkan olun, zamanı iyi kullanın, risk almasını bilin, yenilikleri izleyin, dürüst ve adil olun, ilkeli ve kararlı olun, sabretmesini bilin, mütevazi olun, dayanışmayı bilin. Bunların  hepsi ahilik ve dinin emirleri dediğimiz ahilik içinde türet değimimiz dini emirler olarak hepsi aynen var.

BŞ:Bunlar benim kulağınıza küpe olsun kitabımdaki

NS: Evet onu söylüyecektim bende siz çok şeyle ilgilendiğiniz için o kadar renkliki  Türklider önemli bir konu yine döneriz ama Kulağınıza Küpe olsun kitabınızdan birazda bahsedelim isterseniz.

BŞ: Şöyle bahsedelim ondan, her insan diyelim belli bir tecrübe kazandıktan sonra bu tecrübelerini muhakkak paylaşmak ister ve bunu paylaşmanın yollarından bir taneside bir kitap yazmaktır. Bende bir ara dedimki bu tecrübelerimi paylaşayım ve başladım bir şeyler yazmaya, boş vakit buldukça bir şeyler yazmaya . Bunları yazarken yazarken yine bir gün rahmetli Sakıp Sabancı Beyi  TÜSİAD'ın yüksek iştiraki konseyinde karşılaştık, o yine beni görünce ne buldun yine Bülent Bey ne buldun deyip biraz da hani şeydir insanlara moral veren bir kişiliği var hemen koluma girdi ne yapıyorsun ? Ne ediyorsun? Kendimi ona karşı borçlu hissetim .

NS:Sorumluluk  duygusu .

BŞ:Sorumluluk duygusu hissettim, bir şey yaptığımı söylemem gerekiyor  diye ve dedimki böyle böyle bir kitap yazıyorum , tecrübe paylaşmak için bir kitap yazıyorum , "Ne kadar güzel şeydir, bende vakit bulsamda yapsam" Dedi. Onun bir sürü şeyleri vardı. "Daha çok yazmak lazım, daha çok yazmak lazım" Dedi baktım böyle çok heyecanlandı, Sakıp Bey dedim o zaman sizinde öğütlerinizi bu kitabın içine sizden koyalım, tabii dedi koy .

O zaman toplantı sonrası ofisime döndüğümde ona bir mektup yazdım ; Sakıp Bey çok teşekkür ederim ilgi gösterdiniz ekte üç tane soru gönderiyorum onları cevaplarsanız onları kitabıma koyarım, birinci sorum gençlere hayatta yap ve yapma diyebileceğiniz hangi öğütler olabilir, ikincisi hayatta hoşunuza giden güzel söz ve atasözü neler var, üçüncüsüde başınızdan geçmiş bir anı veya bizimle paylaşacağınız hoşunuza giden bir fıkra diye baktım 10-15 gün sonra cevapları yazmış gönderdi okuyunca çok hoşuma gitti ve o andan itibaren benim kitabımın formatı değişti , dedimki ben sadece Sakıp Bey'i tanımıyorumki bir sürü başka insanlarıda tanıyorum. Hazır benim soru mektubumda hazır başladım diğer bildiğim insanlarla bunu paylaşmaya hakikaten  içlerinde bunu doldurup göndermeye başlayınca Kulağınıza Küpe Olsun kitabında 152 adet işadamımızın yap yapma, güzel sözler, anı veya fıkralarıyla

NS: Oldukça geniş bir başvuru kitabı olmuş.

BŞ: Başarı için 25 altın öğüt ki biraz önce okudunuz onları  onlarıda ilave ettim ve böylece kalıcı yıllar sonra

NS:Hepsi birer liderlik örneği oluşturacak insanlar çünkü kendi içlerinde liderler sonuçta.  Sakıp Bey'in fıkrası aklınızdamı ne demişti acaba?

BŞ:Şöyle söyleyeyim bir çok güzel şey var içinde onun hep yaptığı Sakıp Bey'in söylediği şeyler arasında bir genel müdürüyle birlikte Ankara bir kamu kurumunda bir toplantıya gitmişler, yanlarında da kendilerinin ortak olduğu bir yabancı yurtdışı şirketinin üst düzey yöneticiside gelmiş, bir problemleri varmış o kamu şirketiyle onu halledelim diye gitmişler. Ama bir anonim şirket oda kamu dairesi değil ortağı kit diyebileceğimiz bir kamu kuruluşu ama bir ticari faaliyeti var üretimi var.

Toplantıdan önce girdik misafir olduğumuz için bizi bekleme salonuna aldılar, beklerken biz ne içersiniz derken yabancının gözü Amerikalı'nın gözü resimlere ilişti. Böyle diyor bir sürü resim asılmış  çerçeveli hemen sordu diyor bunlar nedir? Diye biz hemen anladık diyor başlangıç tarihi,  bitiş tarihi, eski genel müdürlerin resimleri. Sonra bize şeyi sordu bu şirket kaç yıllık ? Dedi bize , bizde söyledik bildiğimiz şu kadar yıllık. Hemen adamcağız yılları oradaki şeylere hesap yaptı "Kalk Sabancı kalk biz gidelim burada bu kadar sık yönetici değiştiren bir yerde biz işimizi halledemeyiz boşuna vakit harcayacağız burada "  demiş.

NS: Bunun mesajı ne? Biz özel sektördede, devlet sektöründe de bunu yapıyoruz . Devlet sektöründe devletin parasını çar çur ediyoruz o anlaşılırda özelde bile yaptığımız bir insanı işten çıkardığımızda çok sık olarak yöneticiyi değiştirdiğimiz zaman o bilgiyi çöpe atmış oluyoruz , bütün o birikim çöpe gidiyor biz tekrar sıfırdan başlıyoruz. Her seferinde bunu yapıyoruz o yüzden bakan tutamadığımız için hiçbir yerde diyelim o bakanlık  bir türlü adam olmuyor, ayağa kalkamıyor, çok iyi bir iş yapabilecekken yapamıyor her gelen zaten öğrenme süresi minimum 2 yıl sürüyor o arada değişirse öğrendiğini yanında cebinde götürüyor. O çöpe atmak birikime saygısızlık , insana yatırım yapmama, sürekli bireysel kavga üzerinden görme kurum üzerinden görememe galiba bizim lider yetiştirememizin önemli nedeni .

BŞ:Amerikalı dahi bir bakışta anlayıp "Kalk sabancı kalk bu kadar genel müdür değiştiren bir kurumla biz işimizi halledemeyiz" demiş.

NS:Doğru çünkü batının geleneğinde bu var uzun yıllar 100 yıl 200 yıl bir kurumun hatta bir şirketin, özel bir şirketin sürmesi normal hatta aile restorantları vardır 100 yıllık . Üç dört kuşak hep aynı biliyorsunuz Fransa'da da vardır İsviçre'de de ama biz 20-30 yılını dolduran bir yer mutlaka bir kavga çıkar, mutlaka bir iflas geçiriyor, ortaklar anlaşamaz o yüzden o otuz yılda çöpe gider , şirket kaybolur, bilgi biriki mi kaybolur, ilişkiler kaybolur bu çok ciddi bir sorun diye görüyorum siz daha çok iş dünyasının içindesiniz ama .

BŞ: Kurumsallaşmayı belki biz yanlış anlıyoruz . Kelime olarak kurumsallaşmak demek illahada bir patronun bir şirketin yönetimini profesyonel bir insana bırakmak anlamı çıkmaması gerekiyor yani kurumsallaşmanın çok çeşitli özellikleri var , o çeşitli özelliklerinden bir taneside bilgiyi, oluşturulan bilgiyi ve değerleri ileriye doğru taşımanında bir yöntemini bulmaktır. Biz insanlar olarak beklide bazı değerlerimiz yok oluyor diye mesela övmek yerine yermek bizim için daha ön plana çıkıyor . Birine iyi söz söylemek yerine kötü söz söylemek , gülmek yerine somurtmak .

NS:AB yolunda ahilik programını izlemeye devam edin bu sorunu ikinci bölümde tartışmaya devam edeceğiz.

NS:AB yolunda ahilik programımız devam ediyor , Sayın Bülent Şenver ile birlikte sohbetimizi sürdürüyoruz  Türkiye Etik Değerler Vakfı kurucu üyesi ve mütevelli heyeti içinde yer alan Bülent Bey , değerleri biz doğru kullanamıyoruz dediniz bu ciddi bir sorun hayatımızda çünkü kızgınlığımızı, öfkemizi, nefretimizi çok güzel ifade ediyoruz , fakat bir şeyi güzel yapılmış, zamanında yapılmış, bize değer verilmiş orada teşekkür etmeyi , karşımızdakini övmeyi , motive etmeyi, sevmeyi, sevgimizi anlatmayı nedense asla yapmıyoruz.

BŞ:Çok doğru bizde kişiler olarak belki yetiştirilme tarzımız, eğitimdeki aldığımız veya alamadığımızdan kaynaklanan belki bizlerde özel bir duygu, özel bir davranış şekli olmaya başladı.

NS: Kişilik inşamızda bir problem var o zaman bu eğitimde olduğuna göre

BŞ:Çoğunlukta demek lazım bazı insanlarımız bunun dışında davranabilirler ama toplumun büyük bir kesiminde hakikaten  bardağın yarısı boş yarısı dolu misali biz hep olumsuz tarafı hep kötü tarafından olaylara yaklaşıyoruz ve ortaya tabii şu çıkıyor ; insanlar birbirlerine güvenmemeye başlıyorlar. Bu çok önemli bence bizim eksimiz , olmaması gereken bir şey .

NS: Demin sözettiğimiz değer kaybı en ağırlı etkisini güven kaybında gösteriyor buda umutsuzluk demek zaten.

BŞ:Tabii güven kaybı olduğu zaman zaten biraz önce bahsetmiş olduğumuz ahiliğin o 3 açık 3 kapalı , açık, nerem açık?  alnım açık ben dürüstüm, nerem açık?  kapım açık niye?  şeffafım ben her şeyi paylaşabilirim ben, nerem açık?  sofram açık  paylaşmaya dayanışmaya açığım  ama üç şeyimde kapalı dediniz yani gözüm kapalı başkasının malında gözüm yok

NS:Kötüyü görme yani.

BŞ:Dilim kapalı kötü söz söylemem ve belim kapalı oda ahlakla ilişkili  .Şimdi meselea buradan paylaşmayla ilgili bir kavramı alalım sofram açık şimdi herkes birbirinden endişe ediyor  acaba soframı açarsam sonradan bana dedikodumu yapar ,"bak sofrasında turşu yok" mu der, o ondan çekiniyor, o ondan çekiniyor  ve bilgileri paylaşamamaya başlıyorsunuz.  Benim aklımda bir fikir var acaba ben bu fikri burada bugün paylaşsam yarın siz gidip onu fikri başka şekilde kullanıp daha patentini alamadan bana zararmı verirsiniz yada bana karşı benim alehimimdemi bunu kullanabilirsiniz bu derece güvensizlik ortamıda

NS:Ve sizide ihtar ederler zaten aman sen bu fikri hiç bir yerde söyleme, şunların yanında söyleme çalarlar , herkes her şeyi çalıyor . Tabii fikri bir zindelik olmadığı için , kişiliğinize güven olmayınca, kişilik inşasında problem olunca kimseye güvenmeyince aslında kendinize de güvenmiyorsunuz. Kendine güvenmeyen insan hem kendi lafını söyleyemiyor  hemde yaratıcılığı olmadığı için çalmak zorunda başkada bir şey yapmaz.

BŞ:Bakıyorsun gazetelerimizde yapılan en son federasyon seçimlerinde dahi kazanamayan başkanın bir demeci vardı niye kazanamadınız diye sormuşlar , oda demişki "Ben entrika yapamadım" .

NS:Yapsaydı kazanacaktı gibi bir şey doğuyor bundan .

BŞ:Yani kazanan entrika yaptı bu gibi şeyler entrika ile oluyor . Bunlar güzel değerler değil, hem demokrasi diyoruz, hem paylaşımcılık diyoruz, bir taraftanda sistemimiz içerisinde hoş olmayan davranışları yapıyoruz.

NS:Bir de kaybetmeyi kendine yediremiyor insanlar  kaybetmekte hayatın bir parçası, kaybetmeyide doğal bulmamız lazım. Ne sporda, ne iş hayatında neredeyse kaybedebiliriz, kaybetmekte öğreticidir. Kaybetmekte doğrudan doğruya % 100 olumsuz bir şey değildir. Kaybetmekten ders almak aksine yaratıcı bir şey olabilir.  Ama biz kaybetmeyi yediremediğimiz için kazananı lekeleyerek kendimizi  kazanmış hissetmeye çalışıyoruz. 

BŞ:Bir fıkra hatırıma geldi Kulağınıza Küpe olsun kitabında yer almış orada da işte öteki dünyada , öteki dünya'ya gitmiş olan kişi bir bakıyor   kaynayan kazanlar var, kazanların başında bir zebani çıkmak isteyenlerin tepesine birer birer vuruyor, çok dikkatini çekiyor bütün kazanlarda öyle zebani vururken sondaki kazanın başında zebani yok merak ediyor o kazanın içinde kim varki diyor kaçarlar giderler , yok canım diyorlar merak etmeyin o kazanın içinde Türkler var biri çıkmaya çalışsa diğeri ayağından nasıl olsa çeker diyor.

NS:Maalesef gerçeği çok hicivli bir biçimde anlatmış oluyor değil mi? Çok yazık tabii bu çünkü kendine güvensizliğin belirtisi diğerlerini aşağıya çekmeye çalışmak, hep beraber aşağıda olmak iyi bir şey değil. Hepimizi yukarıya kaldırmak, kaliteyi yükseltmek olmalı amaç aslında.

BŞ: O zamanda tabi şu oluyor hep ben diye şahsi fenfaatleri bir şekilde düşünmeden daha toplum menfaatlerini düşünebilecek bir ortamı, kaliteyi yakalamamız gerekiyor . Tabiki Türkiye'de yaşanan son 15 yıl içerisinde maalesef ekonomik sıkıntılar, ekonomimizinde yapılandırılması nedeniyle zenginin daha zengin, fakirin fakir olduğu bir ekonomik model Türkiye uyguladı. Paranın para kazandığı 15 yıl yaşandı. Türk Lirası gereğinden fazla değer o yıllarda kazandı şimdide üretim yerine üretimden para kazanmak yerine paradan para kazanmak yöntemciliğiyle maalesef bu günlere kadar geldik.

NV: Aslında son 15 yıl 16 yıl 90'dan başlayarak ciddi bir etik, ahlak erezyonu oldu, bir deformasyon oldu onun sonuçlarınıda bugün yaşıyoruz. Kapkaççılıktan tutun, yolsuzluğa kadar hepsi aynı şey.

BŞ:Burada tabii çok üzüldüğüm tarafta şu ; kanıksanmaya başlandı ve  bu tip etik olmayan davranışlar yapanların davranışları ' ne yapsın ki 'diye müsama görür olmaya başladı .

NS:Normalleştirildi.

BŞ: Evet . Rutin ve yapılabilir davranışlar olarak  kabullenilmeye başlandı. Benim memurum zaten aylık bu kadar alırsa ne yapacak zaten oda diyerek bir takım davranışlar kabullenilmeye başlandı.

NS: Son derece ahlak dışı ahlaksızca davranış rasyonelleştiriliyor.  Memurum az maaş alıyor işte gerekçesi bu aç, eskiden de insanlar daha yoksuldu . Geçmiş yüzyıl içinde insanlar daha zengin değillerdiki daha yoksuldu ama ahlak daha yüksekti . Ahlak'ın yolsullukla doğrudan bir ilişkisi yok. Ahlak'ın kişilik inşaası ile doğrudan bir ilişkisi var . Yoksul olan bir insan onursuzdur, yoksul olan bir kişi  ahlaksızdır diye bir şey yok . Öyle tarihtede yok, kültür tarihimizdede yok tarihe baktığımız zaman hatat Ankara'nın varoşunda da bir yerde konuşuyordukta Belediye yoksullara aş dağıtıyor önce bir merkezden gelenler alıyor aşevinden yiyecekleri sonra baktık ki diyor hep yanı insanlar alıyor, ihtiyacı olmayan insanlar alıyor o zaman biz araştıralım dedik . Araştırdık yoksulları tesbit ettik onlar gelsin diye yine bunu başaramadık tam anlamıyla sonunda yoksulları tesbit edip evinde vermeye karar verdik Çünkü onurlu ve yoksul olan insanlar asla gelmiyorlar ve onlar aç kalıyorlar. Onurlu ve yoksul olan insanlar var ve onlar yemeği bile almayı kendisini itina ederken diğer taraftanda çok onursuz faydasız ahlaksız davranışı normalleştiren taraf var ama sizin dediğiniz gibi hepimiz kendi işlerimizin yanısıra toplumsal probleme eğilip yani sizin gibi sivil toplum örgütlerine ortaklaşa, ortak değerlerimizi çoğaltırsak sanırım daha kolay yol alırız. Avrupa Birliğinde de bu bize çok lazım.

BŞ: Tabii Kültür Üniversitesinde de bir yılda yarı sömestr işletme etiği dersi veriyorum ve ilk derste öğrencilerimle tanıştıktan sonra onlara soruyorum diyorum ki sizin ilk aklınıza gelen Türkiye'deki davranışlarla ilişkili değerlerle ilişkili ilk aklınıza gelen bazı kalıplaşmış cümleler varsa bu kalıplaşmış cümleleri aklınıza gelen şeyleri söyleyin tahtaya yazalım diyoruz ve böyle başlıyor . İnanın her sömestr verdiğim derste benzer cümleler derste oluşmaya başladı işte cümlelerden bşir tanesi, birisi diyorki "Burası Türkiye burada her şey olur". Bir tanesi diyorki "Kısa sürede köşeyi dönmek" , bir başkası diyorki "Devletim malı deniz yemeyen domuz"  bu tip kavramlar Türkiye'ye karşı onlarında duyduğu güvensizliği , yozlaşma

NS: Sizin etik değerlerimize sahip çıkalım yazınıza gelen okuyucu kitle çok fazla ve gerçekten yoğun bir ilgi görmüş orada genç herhalde çoğuda , sizin dediğiniz gibi siz teşekkür ediyorlar bir taraftanda bizdende bir şey olmaz devletimiz zaten adaletsiz, zaten memur ücreti düşük , her şeyimiz zaten kayboldu, kaybolmakta diyerek de bir umutsuzluk var yani.

BŞ: Oda tabii şöyle  oluşmuş onlarda biz maalesef diyelim geçtiğimiz bu 15 yıl içerisinde bu tür güzel değerlere bu tür güzel ahlaka ve iyi davranışlara sahip olan insanlarımızı yüceltememişiz tam tersi olmayanları sanki toplum önünde yüceltmişiz gibi göstermişiz.

NS: Yani kötü rol modellerini yüceltmişiz.

BŞ: Onlar popüler olmuş, onlar rol modelleri olmaya başlamış. Aslında tam tersi olmalıydı, rol modeli olmamalıydı. Bu tür insan bakınmış bir gazetede en iyi yerlere gidiyor, televizyonlarda görünüyor ve gençlerimiz onları hedef almaya başlamış öyle olmam lazım.

NS: Model olarak benimsediler maalesef.  Dünya'nın her yerinde var o kötü rol modeller ama sunupta bunun gibi olun denmez onun için.

BŞ:  Ve diğer türde olan insanlarda  tam tersi aptalmısın sen kardeşim bu kadar dürüstlük olur mu? Birazcıkta kendi işine bakacaksın gibi.

NS: Türkiye'de yaşadığını unutma değil mi?

BŞ: Bu bence bir şekilde gençlerimizin içine işlemiş. Birde tabii şu var; gençler bu düzeni değiştirecelecek güçte  hissetmiyorlar kendilerini . Öyle büyük güçler var ki diyorlar biz neyini değiştireceğiz ? Nasıl değiştireceğiz? O gücü kendilerinde hissemiyorlar. Değişmezmiş gibi geliyor onlara bu düzen.

NS: Bu kendine güvenle yakın ilişkili değilmi bizim kendimize yaptığımız işler belki boyumuzuda aşar ama vatandaş olmaya kendimize bir güven verilmiştir bizim çok şükür doğduğumuz dönemde bu veriliyordu henüz onu ilkokuldada aldık daha sonraki eğitimde de aldık , kendine güvensen tek başınada değiştirebilirsin belki o solculuk edebiyatının yapıldığı dönemlerdede tek başına bütün dünyayı değiştirebileceğine inanıyor du  insan daha 18-19 yaşında.

BŞ: Tabii ama birde şunları hissediyorlar gençler böyle yüreklilikle hareketn eden başarıya ulaşmış rol modelleri olsa onları takip ederler ama onun yerine şunları görüyorlar bu çarpık düzeni değiştirmek isteyen bu doğru olmayan yanlış davranış ve uygulamaları düzeltmek isteyen bazı önderler ve liderler çıktığında bu her meslekte olabilir  bunların belirli bir hareketten sonra engellendiğini , baltalandığını, ayaklarının kesildiğini, topuklarından vurulduklarını yada ne biliyim başına  hadiseler geldiğini ve dolayısıyla onlarında geri adım atmak zorunda kaldıklarını gördüklerinde diyorlar ki ; Bülent Bey bile geri adım atmış , bilmem kim bile. Bugün daha gazetede okudum bir köşe yazarı Başbakanımızın mal varlığı, maliye bakanımızın mal varlığı ve yaptırdığı villalarla ilgili bazı sözler yazmış etmiş falan  diyorki geçen gün kapıdan aradılar gazetenin diyor iki tane polis geldi hayırola, 'siz mal varlığında bulunmanız gerekiyormuş en kısa sürede maliyeye mallarınızı beyan etmek zorundaymışsınız, çünkü siz köşe yazarıymışsınız , köşe yazarları be bu tip kişilerin bunu yapması gerekiyormuş'  O da merak ettim sırf banamı yoksa bankalarına mı diyor? Birkaç isim vermiş onlara sormuş bana bir şey gelmedi demişler. 'Yavaş yavaş bende anlıyorum bunlar nasıl olmaya başlıyor' diyor. Bunlardan birkaç tane örnek gittiği yolda , başarılı hale gelse güzel rol modelleri olacak arkasından gidicek.

NS: Aslında medyaya burada çok rol düşüyor, yani olumlu rol modelleri öne çıkarmak onları daha fazla göstermesi  gerekiyor, maalesef olumsuz modeller daha fazla rol alıyor. Onları belki günde 30 kere  40 kere belki günde 40 defa görüyoruz hiç ismini duymadığımız inanılmaz rol modellerimiz var. İşte onlardan Akademisyenliği söylenmiyor çok medyatik olmasığı sürece insanlar göz önünde olmuyorlar. Sizin belki 50 kere çıkmanız 50 gencin  hayatını kurtaracak ama kötü bir rol modeli olarak başka biri 50 kere çıktı ve tam tersine 50 kişinin hayatını değiştirmesin neden olacak . Çünkü bu gerçekten önemli rol model , çocukların karar verme aşamasında oluşuyor bir yerde

BŞ: Bende tabii şöyle diyorum ; bu yapılan olaylardan dolayı bir yılgınlık  olmaması lazım. Bizler yapmak istediklerimizi  cesaretli biçime, tabiki günün şartlarına uygun bir biçimde bu yapılan şeyleri hiçbir zaman bir şiddete dönüştürmeden, hiçbir zaman aşırı boyutlara ulaştırmadan, doğru bildiğimiz yolda.

NS: Ama cesur olmak, kararlı olmak.

BŞ: Doğru bildiğimiz yolda yürümek bizi bu yoldan saptırmak isteyenler olursa o grubun dışına  çıkmak belki,  başka şekillerde onlarla savaşmayı denemek , bazan o grubun içerisinde kalmaya ısrar ederseniz bir şekilde gereksiz yere kendinizi yıpratıyorsunuz ve gereksiz yerede yapmak istediğiniz şeyi yapamıyorsunuz . O zaman yine göle yoğurt mayası çalma misaliyle bu tür iyilikler yapmaya çalışan bu tür iyi ahlakı getirmeye çalışan davranışları yapan ve ulaşan sayısını ne kadar çok artırırsak o kadar çok süratli bir şekilde başarı elde edeceğiz. Şuna da inanmak lazım dünyada her zaman , dünyanın her ülkesinde , her zaman kötü şeyler yapanlar olacak bunlar sıfırlanmayacak , muhakkak yanlış yapan insanlar olacak, ama toplumun genelinde , geneli eğer iyi olursa içinde o kötülüğü yapanlar istisna olacaktır o istisnalarda tüm düzeni bozamayacaktır.

NS: Rota değişimine neden olmayacaktır. Ama o söylediğiniz çok önemli genel iyiliği yaymak genel olarak çoğunluğun onu benimsiyor olması orada birde ortak menfaatler yarattığı için ülkeninde kalkınması, gelişmesi, refaha ermesi , barış, bunların hepsini getiriyor.

BŞ: Ben hep gençlere diyorum ki işletme etiği dersinde muhakkak diyorum bu dersin sonunda size bazı etik aletleri vermiş olacağım diyorum ve hayatınız boyunca bu etik aletleri kullanın diyorum ve onlarla ilgilide hakikaten o aletlerden birer tane örnek aldım sınıfa getiriyorum bakın diyorum sizlerle birlikteliğimiz sonucunda herbirinizin bir tane etik gözlüğü olacak diyorum bir gözlük çıkarıyorum bu diyorum etik gözlüğüdür kendimde takıyorum , birde boynuma astım onu böyle bu gözlük diyorum etik gözlüğüdür. Hayatta ister iş hayatına girin, ister aile hayatına girin çeşitli kararlar alacaksınız . Aldığınız her karar değişik bir gözlükle ve değerlendirmeyle alacaksınız bu kararı . Bir genel müdürseniz o kararı alırken bazan kara bakıcaksınız, maliyete bakacaksınız, pazar payına bakacaksınız ama diyorum ki o kritalleriniz ne olursa olsun o kritallerle baktıktan sonra ve kararı vermek üzereyken son noktayı koymadan cebinizden birde etik gözlüğünüzü lütfen çıkarın, etik gözlüğünüzü takın ve aldığınız karara birde etik gözlüğünüzle bakın, bu aldığım karar etik midir? Değilmidir? Ondan sonra ne yapacaksanız yapın. Birinci aletiniz bu olsun diyorum. Hemen tabii hoşlarına gidiyor başka alet ne var hocam diyorlar. Bakın diyorum etik pusulası var benim diyorum bir tane pusula getiriyorum bu diyorum pusula neyi gösterir kuzeyi, doğuyu, güneyi batıyı, yön gösterir. Buda diyorum işte etik pusulanız  .Etik pusulasıda diyorum size yön olarak doğru davranış, yanlış davranış yolunu gösterecek birde iyi ve kötüyü gösterecek. Neresi doğru neresi yanlış, neresi kötü ne kadar iyi, bunu diyorum varmı öyle bir alet hocam bunu diyorum sembolik gösteriyorum keşke olsada getirsek.

NS: O zaman çok kolay olurdu hayat.

BŞ: Ama hiçbir zaman diyorum ki unutmayın ki bulunduğunuz mevkilerde yaptığınız işlerde daima bir şeyin doğrusu var yanlışı var , iyisi var kötüsü var, birde şunu hiçbir zaman unutmayınki her zaman pusula daima tam doğruyu tam yanlışıda göstermiyor bizim gri alanlar dediğimiz bir bakışa göre doğru, bir bakışa göre yanlış bir bakışa göre iyi, bir bakışa göre kötü olan olaylar karşımıza çıkacak , bir türlü kara veremeyeceksiniz. Çalışan gözüyle bakarsan bu yaptığım yanlış, patron gözüyle bakarsan bu yaptığım doğru gibi bazen bizim çıkar çatışması deiğimiz çatışmalar ortaya çıkacak , gri alanlar ortaya çıkacak o yüzden hayat çok kolay değil , pusulayı güzel kullanın diyorum. Başka ne? başka ne ? birkaç tane daha böyle aletimiz var

NS: Başka ne?

BŞ: Etikmetre diye bir metrem var çıkarıyorum tut bakayım çocuğum diyorum tutuyor, çekiyorum alınmıyorsun değilmi çocuğum yok hocam niye alınayım diyor ve etikmetrede ne işe yarayacak? herhangi bir olayın herhangi bir davranışın sizin tarafından etik olup olmadığının ölçülmesi . Bu davranışı yapan siz olmayabilirsiniz, başkası bir olay yapmıştır bir şirketin genel müdürü bir karar almıştır o kararın nedeninden dolayı kimisi ona etik diyordur kimisi değil diyordur sizin bunu ölçebilme beceriniz olması lazım . Şahıs olarak bu davranış başkasının yapmış olduğu davranış , bu kurumun bu almış olduğu karar bu bakanın almış olduğu karar acaba etik mi değil mi diye siz kendiniz etikmetrenizle azmı etik? çokmu etik? bunun ölçüsünü sizin yapabilecek seviyede.

NS: Böylece kendi mesafenizide ona göre ayarlayacaksınız değil mi?

BŞ: Evet onu yapabilmeniz lazım, onuda asıyorum buraya. Birde etik karneniz olması lazım . Etik karneniz içinde muhakkak notlarınız olacak , zaman zaman başkaları size o karneyi vermese dahi siz kendi kendinize etik karnenizi doldurun. Etik karnenizin içine bazı maddeler koyun bazı değerler , dersler koyun, ders isimleri koyun ve onlara iyi pekiyi orta diye kendi kendinizi değerlendirin .

NS: Çünkü en iyi denetim öz denetim . Kendinizi denetleyemedikten sonra hangi kanun hangi polis mümkün değil.

BŞ: Karnenizede diyorum zaman zaman bakın , zayıf olan hususlarınızı nasıl iyileştirebilirsiniz diye buna şirketlerde bakması lazım etik olarak iş ahlakı olarak biz  neredeyiz diye. Benim yine bir hayalim var o hayalimi şimdi sizinle paylaşayım oda Türkiye'de bütün iş aleminin kabullenebileceği bir milli iş ahlakı ilkeleri  dediğimiz ulusal iş ağlakı ilkeleri dediğimiz hep birlikte mutabakata varacağımız TÜSİAD, MÜSİAD, TOB, YASED,  bütün sivil toplum ve iş kuruluşlarının Tabibler Birliği

NS: Bu varda elinizde belki bunları ortak bir hale getirmek lazım. Ulusal iş ahlakı ilkeleri diye ulusallaştırmak işte ben TÜSİAD' daki o oturumda da görev aldım iş ahlakı ilkeleri geliştirme komisyonunda bir takım ilkeler  kaleme aldık ve o  TÜSİAD'ın kendi resmi senedinin esas mukavelesi içerisine yerleştirilmiş oldu . Bu sadece TÜSİAD ve üyelerini ilgilendiren.

NS: Diğer kurumlarla ilişkisi henüz kurulmadı.

BŞ: Henüz daha kurulamadı . Bankalar kendileri arasında bankalarbirliği kanalıyla yayınladıkları Bankacılık ilkeleri, iş ahlakı ilkeleri diye bazı şeyler yayınladılar.

NS: Yani ahilik ilkeleri diye yeni bir bölüm açıp herkesin birleşebileceği bir ahi yemini. Siz çünkü etik değerler merkezini bir yemin koymuşsunuz  çok hoşuma gitti. Ahilikte biliyorsunuz yeminle başlayan bir şey.

Türkite Etik Değerler Vakfı , Etik Gönüllüsü olarak "Türkiye'deki kurumlarda ve kurumlararası etik anlayışını geliştirmek ve oluşturmak için hiçbir maddi karşılık beklemeden çalışacağıma, etik değerler  ve iş ahlakına sahip çıkacağıma bu ilkelerin ve değerlerin dışında  davranışlarda bulunmayacağıma, erdemli ve etik değerli bir toplumun  oluşmasını sağlamak için görev yapacağıma namusum ve şerefim üzerine yemin ederim." 

Bende galiba yemin ettim bu arada

BŞ: Ettiniz şu anda . Basın kanalıyla etik gönüllüsü oldunuz.

NS: Yemini de duyurmuş olduk. Gerçekten bir namus ve şeref yani insanlık onuru ahlak edinmek için bir yeminimiz olması gerekir. İnsan olmanın yemini ,insan en üstün varlık  o yüzden diğer varlıklardan farklıyız  ve bununda bir karşılığı olması gerekir. Böyle bir yeminle bütün toplumun ortak değerleri , etik değerleri etrafında  topladığımız da zaten bugün sorun diye baktığımız bir çok konudan çok kolay çıkabiliriz diye düşünüyorum. Kendimizi çaresiz hissetmek bir depresyon , Türkiye'nin zihinsel bir depresyonu galiba bu .

BŞ: Ben kendim hep iyi taraflarını herşeyin görmeye çalıştığım için, bardağın dolu taraflarını görmeye çalıştığım için, o enerjimide herkese yaymaya , gençlerle paylaşmaya, hep uğraşıyorum. Çünkü Türkiye'yi  geliştirecek olan bizleriz , bizlerin dışında birileri yok, bizlerin çocukları yani bizler Türkiye'yi iyi noktalara getireceğiz. İçimizde bunu yapabilmek için bazılarına sorumluluk düşüyorsa o sorumlulukları alacağız, bazılarına fedakarlık yapmak düşüyorsa bazıları o fedakarlığı yapacak ve başarıya ulaşacağız.

NS: Size ne mutlu çünkü insan ömrü sınırlı ama bunu dikkate almadan "Yarın ölecekmiş gibi ibadetini yap ama hiç ölmeyecekmiş gibi çalış" Toplum için çalışmayı hiç ölmeyecekmiş gibi yapmalıyız. Sonuçlarını görürüz, görmeyiz o önemli değil, çünkü sonuçta çocuklarımız var, ülkemiz var. Siz gayet cesur ve müthiş enerjik bir şekilde , birbirne bağlı ama farklı aynı alana hizmet veren bir iş yapıyorsunuz.

O yüzden ödüllerde almışsınız onlarıda söyleyeyim; Türk Basın Birliği Bülent Şenver'i 1987'de yılın bankacısı seçmiş. Bankacılıktan geldiniz ve bununla birlikte etik değerlerle ilgilenip böyle bir kurum kurduğunuz için tebrik ederim. Çünkü en zor alandan gelip bunu yapmışsınız. Aylık ekonomi dergisi Capital'de 1990'da yılın bankacısı ödülünü vermiş. Cosmopolitan dergisinde 1990'da yılın adamı seçilmişsiniz. Ödüllendirilmişsiniz gösterdiğiniz çabalardan dolayı ve bankacılık sisteminde öncülük yapan yeni ürün ve hizmetlerden dolayı. Yeni ürün geliştirme, hizmet ve yaptığınız bütün işler aslında ahilik kapsamında. Siz ahi olarakta kutsanmış oluyorsunuz.

Ahi kuşağı daha doğrusu. Kuşanmışsınız herhalde. Ben yemin ettim sizede bir kuşak kuşanma töreni yapıp artık bundan sonra ömrünün sonuna kadar ahidir , ahlaklıdır diye ahi yoluna girmiş oluyorsunuz.

Çok teşekkür ediyorum bu güzel sohbet için. Bülent Şenver'e çok teşekkür ediyoruz. Onun gibi etik değerleri sizinde toplumda yaygınlaştırmak için benim gibi yemin edebileceğinizi düşünüyorum. O yeminide internette bulabilirsiniz. Bir AB yolunda ahilik programı daha bitti.

Yeni programda buluşmak üzere hepinize hoşçakalın.

.
.
Tüm Yazıları

.
.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org