Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Nevval Sevindi Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

21.YÜZYILDA BİLGİ TOPLUMUNDA TÜRKİYE’NİN YERİ
07.02.2006
Okunma Sayısı : 7362
Oy Sayısı : 15
Değerlendirme : 3,07
Popülarite : 3,61
Verdiğiniz Puan :
 

 

21.YÜZYILDA   BİLGİ TOPLUMUNDA TÜRKİYE’NİN YERİ

20.yüzyıl insanın gerçek teknik devrimi yaşadığı zaman dilimidir. Bu inanılmaz yüzyılda düşlerle gerçekler birbirine karıştı; aya ayak basmaktan gezegenlere uydu göndermeye cep telefonuna kadar  teknik güç sınırlarını genişletti. Bu yüzyılı diğerlerinden ayıran en önemli kavram “hız” oldu. Hız külliyen değişti. Işık hızıyla gerçekleşen değişimler ve yenilikler binlerce yıllık insan alışkanlıklarını, geleneklerini ve korkularını sarstı. Teknolojinin hızı insanı geçti ve yalnız bıraktı. Teknik ve mühendislik planlamanın dışında kalan insan hedeflerden dışlandı.

20. yüzyılın olağanüstü teknik devrimi insanı yakalayamadığı için sosyal ve kültürel alanda  büyük bir boşluk oluştu.  Aklı kadar gönlüne ve ruhuna sahip çıkamayan insan  tek yüzlü bir para  gibi hep sahtekar el oyunlarında kullanıldı.  Toplumsal düzenin  makinelere bağlanması,  insani değerleri  kullanılmaz hale getirirken  toplumlar mühendislik planlamaların malzemesi oldu. Bu nedenle yüzyılın sonunda  insanı dışlayan sistemler çöktü.

Bir yanda insanlık tarihinin hiç bir devresinde akıllardan bile geçmeyen endüstriyel ve bilimsel güçlerin hayata geçirilmesi, diğer yanda  tüm ilerlemenin insanın  hayatını sadece bir maddeci güce indirgemesi sonucu yaşanan değer  boşluğu ve yokluğunun acısı. Bir çok imkan bolluğu içindeki insanın modernizmi nasıl kullanacağını bilememesi sonucu kültürle yaşam arasında kopan bağların  toplumda yarattığı dağınıklık. İnsanlar kendilerini tanımlamak için maddi araçlardan başkasını kullanamaz duruma gelince  insanın iç dünyasının boşalması sonucu yaşanan dram. 20. yüzyılın insan modelinden bugün yeni bir insan modeline doğru yol alıyoruz. Eski yüzyılın teknik anlayışında  insan sadece araçtı.Yeni yüzyılda ise insan amaç artık. Çünkü her şey insan için var.Eski anlayışta  kapitalist sistemde bir kaybeden bir kazanan taraf vardı. Yeni yüzyılın anlayışı “ bilgi toplumu” yani kazananların eşit üretip paylaşacağı yeni bir devrim. Bu nedenle 21. yüzyılın yükselen değerleri “insani değerler”.

Alçakgönüllülük, sevecenlik, aşk, sevgi, dürüstlük gibi. Bu hep birlikte kazanılabilecek yeni toplum yapısında  bilgi ve sevginin yükselen değer olmaları bir tesadüf değildir. Çünkü bilgi de sevgi gibi paylaştıkça çoğalan değerlerdir. 20. yüzyılın bilgiyi kendine saklayarak yerini koruyan bürokrat/aydın tipinin yerini bilgiyi üreten ve çoğaltan entellektüel tipi alacaktır.

20.yüzyılın en önemli tartışması olan “modernlik” üstünde durulması gereken bir kavram. Modern olmak, paradoks ve çelişkilerle dolu bir yaşam sürdürmek demektir. Büyük tekellerin, tröstlerin ve ulus-devlet lerin gölgesinde yaşayan insanın teslim olmamak için yarattığı ortak çabanın uluslararası iletişim ağında kendine yol bulması bu paradokslardan biri  sanırım. Savaşmayı ve sevmeyi sürdürmek....

Büyük keşifler dünyaya ait tasarımlarımızı değiştirirken yeni yaşam biçimlerinin yaratılması, buna uyum sağlamaya çalışan insanın doğal çevresinden koparılmasının  sonuçlarının yaşandığı bir dünya.Demografik alt üst oluşlar sürekli yer değiştirenler ve bunu seyreden diğer yarının dünyası.

İnsanları kültürel ve sosyal çevrelerinden savuran kentleşme olgusu içinde birbirinden habersiz yaşayan sınıflar ve insanların karşısında dünyanın her yanındaki  insandan haberli toplumların varlığı. Herkesin herkesin işine karıştığı bu yeni dünya düzeninde  kitlesel hareketler 20. yüzyılın sonunu getiren toplumsal hareketler oldu. Sürekli yeniden oluş halindeki bir çok sürecin içinde  binbir çelişkide yaşayan toplum ve insanın  dönüşüm ısrarıyla gelen bilgi toplumu. Eski yöntemlerde yok edilen kültür ve insanın  yeniden ekonomik olarak gücünün keşfi 21. yüzyılda kurgulanan yeni dünya düzeninin temel  ideolojsini belirler.

Birbirinden yalıtılmış insan/ toplum ve mekanlar  20. yüzyılın en büyük sorunuydu. Tek kültürlü bir dünyanın çökerttiği  “insan” dünyasını yeniden kurgulamak için unuttuklarını hatırlamak zorunda.

Şimdi,  değer yargıları nedeniyle anlamsızlaşan bilgiler yeniden sentezin  ruhuna karışacak.

20.yüzyılda Batı kültürü tarafından hor görülen, aşağılanan kültürlerin yerini çoklu kültür atmosferi alacak. Yazılı kültürün küçümsediği sözlü kültür  televizyon ekranına taşınırken iletişim  chipleri aracılığıyla yeni bir kültürün temelini attı. Yazının yerini korumasına karşın  “söz” büyük bir atak yaptı.

Sözlü kültürün değersiz olduğu inancı ve yargısı da eski yüzyılın çöp tenekesine gitti. Sözlü kültürde sözcükler sesten ibarettir. Bilişim sistemlerinde de sese dönüşüyor her şey üstelik dil farklılıklarını kaldırarak. 21.yüzyılda  dil bilgisine bağımlılık yok olup yerini bilgi toplumununu  oluşturan araçların çevirmenliğindeki olağanüstü zenginlik alacak.Her dilden bilgiye ulaşarak onu kendi dilinde okuması mümkün olacak insanın zihinsel haritasının genişliği akıllara durgunluk verecektir. Modern yaşam bir çok kaynaktan beslenerek serpilecek ve tek boyutta bir meta olmaktan çıkacak. Bilgi kolay elde edilecek ama kolay sentezlenecek anlamı çıkmaz bundan. Geçmişin önemi artarak bugün kadar değerli bir zaman dilimi oluşacak. Düşünce süreci kökünden değişecek.

1998 yeni yüzyıla girişin tarihidir. Yeni bir yıl değil gelen, yeni bir yüzyılın şarkısını notaya döküyor insanlık. Bu nedenle ne varsa keşfedilmiş gök kubbe altında hepsini önümüze dökme zamanı. Yeni dünyanın kuruluşunda insan olmanın dayanılmaz cazibesi çizecek yolumuzu biliyorum. Farkı insan yaratacak.

Fortuna Matatur (yazgı değişir) mottası olacak insanın 21. yüzyılda. 
Çünkü kalıplaşmış düşünce kalıpları ve tabu ahlakı yerini esnek, özgürce düşünen, yaratıcı zihinlere bırakacak. Bu yeni insan modeli kendi kültürünün tüm inceliklerine sahip olduğu kadar başka kültürlerle ilişki içinde olacak ve insani değerlerin  varlığı ortaklık sağlayacak herkese.Farklılıklar üstüne değil ortaklıklar üstüne kurulacak yeni dünyada  insanın birey olarak doğuşu kollektif tüm toplumsal  ifadelerden yapıyı aşıracak.Bireyin özgün pırıltısı bilgiyi üretip yayan bir güneş  sistemi yaratacak.

Değişimin odak noktası insan ve  sevgi.

DEĞİŞİM VE TÜRK KÜLTÜRÜ

Ekonomik ve teknolojik değişime itirazı olmayan insanın sosyal ve toplumsal değişime karşı olması değişimden duyduğumuz ürküntü.Çünkü dünya ve içinde yaşadığımız ortam bize değişizmez gibi görünür. Bir yaşam süresi içinde değişimi gözlemek ve kabullenmek zordur. Biz bir kültürün içine doğarız ve onun kurallarıyla büyürüz. Bunun en maddi ve önemli araçlarından biri olan dil ile konuşuruz. Burada önemli olan bir kültürde her yüzyılda doğanlar hep aynı kültürün ve dilin içine doğmazlar.Biz bugün elli ,yüz yıl önceki dili kullanmıyoruz. Hiç bir ulus kullanamaz. Çünkü kültür, dil ve yaşam değişir.

20. yüzyıl yaşam biçimini değiştirerek ciddi ve hızlı bir boyutta değişim yaşattı insanlara ve toplumlara. Yaşayan her şey değişir. Değişim yaşama dönüktür, değişmezlik ölümün soğuk yüzüdür.

İş değişimden söz etmeye gelince bunun kaç evrede olabileceğine bakalım. Beş ayrı evrede izlenebilir değişim mottası.

1.ZİHİNSEL  DEĞİŞİM
  

   Yeni dünya düzeninde sağ- sol ayrımı kalkıyor. Politikanın kutuplarının yerini  erdem alıyor. İnsani değerler yükselen  değer ve öne çıkıyor. Çok dinli ve çok kültürlü bir dünya doğmaya hazırlanıyor. İngiltere Tony Blair bunu söze döküyor ve  emperyalist/sömürgeci kültürün temsilcisi İngiltere onun ağzından yeni bir dünyanın çok kültürlü olacağını ve böyle bir dünyada yaşamak istediğini söylüyor. Gerek Tony Blair gerek Lionel Jospin Fransa’da güvenilir kişisel özelliklerini topluma sunarak iktidarı alıyor. Topluma güven veren dürüst kimlik önde. Başka kültürlerle işbirliği ve beraberlik isteyen yeni dünya düzeninin hakim güçleri  bilgi toplumunun doğması için gerekli alt yapıları hazırlıyorlar. Onlara Rönesans’ın kapısını açan Doğu kültürleriyle tanışmaları değil miydi? İşte yeni bir insanlık Rönesansı yaşama fırsatı sunuyor tarih bize. Bunu kullanabilirsek acılarımızı sarabiliriz belki. Yok edilen kültürleri, dilleri belki anmak için  gelincikler derebiliriz. Eski felsefelerin söylediği gibi; dünü unut bugün nasılsın onu söyle bana. Bütün istediklerimizi yapmak için bir geçit açmak zorundayız. Biz gecidi çer çöple doldurarak yolları bağlıyoruz.Dünde unutmamamız gerekenler nedir , peki?
Türk kültürüne her evrede durup bakacağız , elimizde ne var onu bilmek zorundayız.

Türk kültürü binlerce yıllık geleneğinde sevgiyle paylaşma üstüne kurduğu toplumsal değerlerini bugün yeniden hayata geçirebilir.Kendi kültürünü yitirmeden diğer kültürlerle hep alış veriş içnde olmuştur Türkler. Hatta bu nedenle kişiliksiz olmakla suçlanmış yakınlaştığı  devletin kültürünü benimsediği, dinini aldığı için. Oysa bu diğer kültürlere olan açıklığının ve alabilirliliğinin ölçüsüdür. Önyargıyla yaklaşmadığı için o kültürle hemhal olmasının sonucudur.

Diyalog kurmaya o denli önem verir ki dilini benimser hemen. Girit Türkleri Rumca konuşurlardı ama asla Rum olmadılar. Her zaman Türk kültürünün  insanı ve toplumu olarak yaşadılar. Oysa o dönem bürokrasisi bile onlara “gavur” demiştir Türkçe bilmemeleri nedeniyle . Bunu Girit Hatıraları’nın yazarı  Tahmisci-zade Mehmed Macid anlatır. Osmanlı devleti , diğer fetihlerde olduğu gibi siyasi bir kayıtsızlık gösterdiği için kültürde rumlara dokunmaz. Yerleştirdiği Türkler ne yapar onlara da bakmaz. Türkler yerleştikleri kültürle uyumlu yaşar ama asla Türk olmaktan çıkmazlar. Bu nedenle elden çıkınca Girit Anadolu onların vatanı olur yeniden.  İnsanı ve kültürünü küçümseyen Batı’nın 20.yüzyıl anlayışı yerine Türklerin binlerce yıllık kültüre ve insana saygılı anlayışı karşıt bir felsefedir. İnsanı merkez alan akıl ve gönül beraberliğine dayalı  tasavvuf kültürünün bizim felsefemiz içinde yaratılması bir tesadüf değildir. Tasavvufda “her insan kadar Tanrı’ya ulaşma yolu vardır” zikri bugün sivil toplumun  ana çerçevesini kurmaya çalışanların  temel ilkesi.

Tasvvuf “herkes kendi kepçesiyle alır” der bu ummandan, her bireyin kendi yetenekleri, özellikleri  kaşık mı, kepçe mi kullanacağını belirler onun için.
Kimseye zorla  ve de illa  “bir kepçe yut” diye  verilmez hiç bir  bilgi ve erdem. Herkes kendi kapasitesi kadar kendi isteğiyle alır, bir mühendislik hesaplamasıyla bu kadar almalı diye aldırılmaz. Bunlar bu gün değişim mühendisliği çalışmalarının da ana kuralları zaten. Değişimi gerçekleştirmek isteyen kabadayılıkla yetinemez, yedi merhaleyi geçecek iradeyi, çabayı sevgiyle kanıtlar. Aşk ile  kamil-i mürşit olur.

Tasavvuf kültüründen alacağımız bir çok felsefi   kelam yeni oluşacak Türk kültür sentezinde  önemli bir omurga parçasıdır. Ayrıca dünyaya tek yönlü sunulan  kültür  idealinin karşısına konacak bir alternatif kültürel sentezdir.
Zihinsel değişim  politizasyonla  dumura uğramış zihinlerin önündeki barajları kaldırmak ve dünle bugüne birlikte bakabilmek demektir.

2.SİYASAL DEĞİŞİM

   Artık eski örgütlenme biçimlerinin çöktüğü  ve yeni sistemlere ihtiyacımız olduğu aşikar. Eskinin direnci yokolmaktan geliyor. Yeni kurulmalıdır ki  eski çıkar odakları  devreden çıksın. Kültürel ve siyasi örgütlenme yeniden yapılandırılmalıdır.

Tony Blair diyor ki: “ Bir ülkede ki  kültürel değişim talebi yansımasını politik deneyimlerde bulur.”

Kültürle değişim arasındaki bağ çok açık seçik sanırım.Değişim yeni bir örgütlenme biçimidir. 

Kültürel örgütlenme ile sıkı bağları olan siyasal örgütlenmenin  güçsüz devlet/ güçsüz  siyasetçi  blokajıyla  engellenmesi  toplumun önünü tıkamaktadır. Yeni dünya düzeninde devlet küçülsün büyüsün tartışması değil, devletin rolü tartışması var. Bu devletin güçlü  ve organizatör olarak değerlendirilmekte.

Güçsüz devletin hantallığı nedeniyle siyasi mekanizma cevap verememekte, onun yerine devlet içindeki  küçük birimler çeteleşerek buna cevap vermekte. Bu nedenle yerel yönetimlere güç aktarma yeni yapılanma sağlanmadan sadece “yerel Ankara”lar yaratmak olur.

Yerel olanın  kültürel örgütlenmesi  aciliyet gösteriyor. Milli burjuvazinin temsilcileri olan işadamları para kazanıyor, ihracat yaparak farklı kültürlerle karşılaşıyor ve üretiyorlar. Ama bunun manevi karşılığı olan kültürel ve sosyal alanları  yaratamıyorlar. Bundan yoksun olarak yaşamaya devam ediyorlar. bu eksiklik sonuçta yine gelip bilginin yönetilememsi sonucu  şirketlerin zayıflamasını, rekabette yok olması sonucunu getirir. Kültürel örgütlenme sosyal alanın yaratılmasını gerektirir. Kültürlerarası kültürel etkinlikler, kültürel ürünlerin talebinin karşılanması ve üretimi, kent merkezlerinin kültürel merkezler olmasını sağlama, kentsel kolaylıklardan yararlanma, bilgi merkezleri oluşturma, yerel ekoonomik gücün kültürel örgütlenmeye kaynak oluşturmasını sağlamak   katmanlar arası diyalogu güçlendirecektir. Bilgi akışı sağlayacak ve kurumlar arası networkün oluşması  gerçekleşecektir. Bu  kültürel alt yapı olamdan  ekonominin  bir yere varması  imkansızdır. Ekonomi kültürel ve sosyal alana dayanması gereken bir  disiplin.

Nasıl ülkenin ve firmanın çıkarı artık ortak hedef haline getirildiği için işçi/işveren ayrımı kalktıysa dünyada, insan ve ülkenin hedefi de ortak çıkarlarla belirlenerek  kalkınma  hızlandırılabilir. Çünkü en büyük finans kaynağı insan ve onun verimli kullanılması. İnsan zihninden daha sınırsız  bir güç yok yeryüzünde.

3.TOPLUMSAL DEĞİŞİM

   Buna toplumun devletleşmesi diyebiliriz. Değişim sosyal alanın yeniden organizasyonudur. Sosyal dayanışma ruhunu yeniden diriltmeliyiz. Yoksulluğu yeni organizasyonlarla aşma anlayışı geliyor. Yoksulları cangıla terk edemeyiz. Dünya bir yandan zenginleşirken diğer yandan açlık sınırları zorlanıyor. Açlıktan en çok kadın ve çocuklar etkileniyor.

Türk kültüründe  sosyal dayanışma en temel kavramdır. Osmanlı zenginleri, saray kadınları ne yapardı? Vakıflar. Vakfı Gureba gibi gariplere hastane, medrese, aşevi,kütüphane,hamam,çeşme...

Toplumsal dayanışma için önemli olan vakıfların yarısından fazlasının kurucusu Osmanlı kadınlarıdır; Bezm-i Alem Sultan gibi.Bir kaç örnek kültürümüze dair bilgimizi tazeler belki:
·         öksüz kızlar için çeyiz vakıffları
·         yoksul çocuklar için oyuncak vakfı
·         yoksul ilim adamları ve öğrenciler için mürekkep vakfı
·         hizmetçilerin  kırdığı eşyayı tazmin(bedelini ödeme) vakfı
·         Buyrun efendim vakfı, imaretlerde yoksullar için sürekli çorba kaynatılır ve yoksullar incinmesin diye bir görevli kapıda sürekli “buyrun efendim” dediği için vakfın adı bu.
·         70/80 yaşındaki yaşlı nineler için üretip yaşayabilecekleri bir vakıf
     onlara iplik alınıyor,nineler çorap üretiyor. Vakıf bunları pazarlayarak gelir elde ediyor ve bakımalarını sağlıyor.

Bir diğer sosyal dayanağımız , ahilik ve lonca sistemi.Ulusal kültür sentezi bu sosyal genlerimizden yeniden üretilebilr. Tek çare toplumun sosyal alana sahip çıkmasıdır.

4. İLİŞKİLER BİÇİMİNİN DEĞİŞİMİ

    Yeni zihniyet yeni davranış biçimleri yaratacaktır. Birey, toplum ve devlet birlikte değişebilir. Çok farklı süreçler aynı anda değişim rotasına sokulabilir.Değişimi yaşadıkça değişen ve yenilenen ilişki biçimleri ve kültürel kalıplar birbirini etkileyerek dönüşüme neden olacaktır.

Türk kültürüne baktığımızda ise ,Türkler hiç bir kültürü aşağılamamış ya da kendinden yüksek görmemiştir. Çünkü Türkler her çağda o dönemin modern uygulamalarından yana olmuşlar. Her zaman diğer kültürlerle alış veriş içinde olarak zenginleşmişler. Bugün dünyada hıristiyan,şaman, yahudi ve müslüman Türkler vardır.

Türk İslam anlayışı  Ramazan ayını eğlenerek, şenliklerle kutlar. Yaşama sevinci olan  Türk İslam anlayışı sevgi üstüne kurulu. Bağnazlıktan uzak bir anlayış. Yesevi anlayışı bunu tüm açıklığıyla yansıtır. Dervişleriyle  Anadolu ve Balkanları  hoşgörü ve gönülle feth etmiştir. Melamilik, gönül müslümanlığı olarak  kabul görür. Kadın erkek birarada ibadet eden  Yesevi dervişleri  Türk kültüründe kadının yerini de bize hatırlatır. Kadın Türk toplumunda erkekle her zaman yan yana eşit sorumluluktadır.Savaşa birlikte gider, birlikte eğlenir ve birlikte ibadet eder. Hanla Hatun eşit güçtedir.

Bilgi toplumunun yeni davranış kalıpları ve ilişki biçimleri getireceği  bilinen bir gerçek. Türkiye bunun sosyal  yapılanmasını gerçekleştirmeli. Türkiye Cumhuriyeti tarihi toplumun kendini yeniden üretmesinin hikayesi.Bugün yeniden üretim,yenilenme zamanı.

Türk modernizminin  Batı modernizminden farklı olacağının altını çizmek isterim. Türk modernizmi insanı ve teknolojiyi birlikte yücelterek yeni bir anlayışa öncülük edebilir. Çünkü bizim kültürümüzde Tanrı’nın gül cemalidir insan. Türkler ırkçı değildir, tüm kültürlerle birlikte yaşarlar.Sosyal dayanışma ruhuna sahiptirler. Dayatmacı bir din anlayışına sahip değillerdir, önemli olan iyi insan olmaktır. Topluma yararlı olmak esastır, birey de  yanısıra özgün model kabul edilir. Tasavvuf kültüründe dediği gibi “her insan kadar Tanrı’ya ulaşma yolu vardır”.  Dünyaya alternatif olabilecek yeni bir modernizmin sentezini kurgulamak mümkün.

5.KADIN

  Değişimin adı ; kadın. Burada zihinsel devrimin anahtarı olarak kadını belirtmem boşuna değil. Dünyada gelişen eğilimle paralel. İrlanda’da dört kadın başkan adayından biri yarışı kazandı. İngiltere’de ve Fransa’da kadınlar Meclis’e sayılarını yüzde yüz katlayarak girdiler. Kuzey Avrupa’da yönetimde %50 kadın  gücü var.

Türk kültüründe kadın erkek ilişkisini Dede Korkut öykülerinde bile rahatlıkla izleyebiliriz. Kadın erkek yaşamın her alanında yan yanadır. Kadın en kritik yaşam kararlarından olan eş seçmeyi bile özgürce yapar.
Kadını toplumsal kalkımaya entegre edemezsek bilgi toplumu bir düş olarak kalır. Kadınlara ait tüm önyargılardan toplumun kurtulması gerekir. Kadın erkek birlikte toplumun sosyalizasyonunun  gerçekleştirmeden   zihinsel fukaralığı aşamayız.

Evde ve ülkede demokrasi birlikte gerçekleşecek bir devrim.
Atatürk kadınları mobilize ederek yeni T.C. yarattı.
Toplumun yarısını oluşturan kadınlar toplumsal alanda daha fazla var olmalılar ve siyasi temsil hakları  gerçekleşmeli. Sadce %2.4 oranında temsil edilmeleri  Meclis’te sorgulanması gereken bir konum. Örgütsüz toplumun en  görmezlikten gelinen kesimi olan kadınlar eğitimden de yararlanamamakta. İlkokulu bitiren erkek öğrencilerin %62.4’ü ortaokula yazılırken kız öğrencilerin sadece %4’ü yazılmakta. Eğitimde kadın erkek eşitlenmeden  toplumsal kalkınma gerçekleşemez. Çünkü bilimsel çalışmalar gösteriyor ki, kadına yapılan eğitim yatırımının ekonomik getirisi erkeğe yapılan yatırımdan çok daha fazla.

Türkiye sadece erkeklere ait değildir. Kadın ve erkek birlikte yeni bir Türkiye’yi yaratabiliriz. Bu gücümüzü bilgi toplumunun yeniden yapılanması için harcamak varken kadın gücünü eve kapatmak  çaresizliktir. Kadınlar olmadan asla değişim ve toplumsal kalkınma gerçekleşemez.
Kadınlar Türkiye’de  , her sınıftan, modernizmin koruyucusudur. Çağdaş ve  özgün  21. yüzyıl sentezimiz Türk Rönesans’ıyla yaşama geçirilebilir. Gözlerimiz dünyaya çevirip büyük düşünmenin yollarını açarsak Türk Rönesans’ı  kapılarını   bize  açacaktır.

NEVVAL  SEVİNDİ
     

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org