Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Nevval Sevindi Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

TOPLUMSAL UZLAŞMA DEMOKRATİK HAYATA NASIL GEÇİRİLİR ?
07.02.2006
Okunma Sayısı : 3805
Oy Sayısı : 3
Değerlendirme : 2,33
Popülarite : 1,11
Verdiğiniz Puan :
 

 

TOPLUMSAL UZLAŞMA DEMOKRATİK  HAYATA NASIL GEÇİRİLİR ?
 
 
Toplumsal uzlaşmanın sarıcı kolları kültürdür. Kültürde kestirme bir yol yoktur. Kopyalama öğrenme temrinlerinin bir yoludur ama fikir üretiminin kendi değildir. Toplumunu ve onun ürettiği kültürü tanımayanların demokrat olamayacağı aşikar.

 1980 yılındaki bir yazısında sosyal antropolog Sedat Veyis Örnek bunu çok net dile getirir:

“ hizmet götürülen halk kesimlerinin toplumsal ve kültürel yapıları iyice bilinmedikçe ; bu yapıyı oluşturan tutum ve davranışlar doğru olarak saptanmadıkça; hizmet götürenle hizmeti kabul edecekler arasındaki duyarlı dengeler ve odaklar nesnel olarak belirlenmedikçe atılan adımlar çoğu zaman boşa gidecektir. Bu nedenle bilgi ve becerilerini halka sunan
öğretmenlerin, doktorların, veterinerlerin, yöneticilerin, kısaca halkla ilişkisi olan her meslek görevlilerinin her şeyden önce halkı iyi tanımaları; onun yapısal özelliklerini, belirli durumlardaki tepkilerini ya da kabullenme , benimseme eğilimlerini, yeniliğe, çağdaşlığa açık ve kapalı yanlarını, kısaca o halkı halk yapan, belirgin tutum ve davranışlarını iyi bilmeleri gerekmektedir.”*
Bunun kendimize özgü bir kişilik olarak deşifresinin önemi de burada  net. Hem bilgi hem duygu düzeyindeki kopuşun Türkiye’ye maliyetini aydınlar sıkca tartışmışlardır. Tarık Buğra bu kopuşun sancısını dile getirir: “ ...bilgi’ den kopmak, belirli bir tarihten ya da kendi tarihimizden kopmak anlamına; duygu’ dan kopmak , belirli insanlar arası ilişkilerimizin değerinden kopmak anlamına neden gelmesin?”*

“Kültür , belirli toplumda, bireylerin toplumsal ilişkilerinin çekirdeğidir. Kültür , bireylerin yaşadıkları toplumsal ilişkilerin çekirdeğidir. Toplumlar ne kadar değişirse değişsin, bireylerin toplumsal ilişkileri  olan kültürden, yabancılaşmaksızın kalan, yabancılaşmaksızın kalması gereken nitelik, bireylerin toplumsal kişiliği olacaktır; ulusal kimlik , işte budur.”*
Toplumsal kişilik  demokratik uzlaşmanın anahtarı neden olmasın?

Toplumlarda her zaman ilerleme olmaz ama, her zaman hareket ve değişme olur. Bu tarihsel değişme sürecini anlamak uzlaşma için birincil özelliktir. Tarihsel bir perspektif kullanarak toplumun yaşantısı ve yapısı temellendirilebilir.
Tarihle uyumun olmadığı yerde toplumsal uzlaşma beklemek zor. İdeolojik bakışın  çoraklaştırdığı  analizler toplumsal uzlaşmaya uzak, toplumsal kamplaşmaya zemin hazırlayan yapılardır.
İnsan gelişmezse yabancılaşır. İdeolojik  yapışma bu yabancılaşmayı getirmektedir. Kendi özüne ve toplumsal ruha yabancılaşan entellektüel hiç yabancımız değil! Bu yabancılaşma kutuplaşmanın bir başka nedeni. Aynı zamanda kendi içine kapanma getiren bu durum da adacıklar haline dönüşme görülür. Birbirinden habersiz yapılan, düşünülen ve yakınılan yapı karamsar bir dünyadır. Kapkara dünyanın tek kurtarıcısı olarak kendini gören “adacık halkı” diğerlerini düşman görme eğilimindedir. Böylece toplumsal ruhun oluşması engellenir. Çıkar grupları daha rahat  hareket eder.

Rant ve iktidar merkezi oluşur. Bu durum adacıklar arası ilişkiyi imkansız kılar. Toplumsal mekanizma kapalı devreye indirgenir.  Ortak bir nehir yerine küçük derecikler halinde akıp kaybolan toplumsal güç herkesi köşelere fırlatır. Uzlaşma için gereken  ortak  asgari ilkeler  oluşamaz bir türlü. Toplum ilişkiler ve kurallar  bütünüdür. Bu asgari taban oluşmayınca insan ilişkileri yabancılaşır.  “Öteki” tanımadığımız başka bir gerçekten gelmektedir. Bizim benzerimiz olmasına karşın “farklı” olması nedeniyle yabancıya dönüştürülür. Burada medya devreye girerek  tetikleyici ve savcı rolü oynamakta. Böylece yargıları güçlendirmekte ve insanları uzlaşmalarının olanaksız olduğu duygusunu pekiştirmekte.

Toplumsal ilişkileri inceleyen bilimsel tavır ve düşünce dışlanmakta bu atmosferde. Sosyal bilimcilerde ciddi sorumluluk sahibidir burada.

Çok istenen “batılı olma” halinin analizini yapan sosyolog Doğan Ergun birey ve toplum arasındaki gerilimi çok net ifade eder.
“ Batılı bireyler, kendi toplumları içinde tamamen erimeyi redederler; kendi toplumlarıyla tamamen birleşmeyi, kaynaşmayı redederler. Batılı kişilerde özgünlük duygusu; başkalarına benzemezlik duygusu çok gelişmiştir.

Batı kültürü, bütün bu karşıtlığı meşru kabul eder, yasal olarak tanır; doğru bulur, haklı görür.
Batı toplumlarında, toplumsal düzenlemeyi (mevzuatı) oluşturan hukuk, ahlak ve din kuralları bu karşıtlığı yüceltir, ülküleştirir.
Batılı hukuk, ahlak, din kuralları, sistemleri bu kutuplanmayla belirlenmiştir, damgalanmıştır.

Genel olarak, Batı toplumlarında ahlak anlayışı, yüze çıkmak gibi, suyun yüzüne çıkmak gibi, bireylerin toplumdan ayrılmalarını, ayrı düşmelerini onaylar. Ve bu onaylamayı, bireyin kendi sorumluluğu, bireyin bağımsızlığı kavramlarına yükler.”*

Şimdi, burada “Batılı” ruhun temelini görüyoruz. Bizde emir komuta zincirine bağlı düşünme ve davranma sistematiğinden taban tabana zıt. Burada birey toplum arasındaki gerginlik üretken. Bu gerginlik kadın erkek ilişkisi gibi toplumu dinamik tutan, yaratıcılığa zorlayan bir zemin. Oysa Türkiye’ de beklenen giyiminizden gülmenize, küpenizden  saç renginize bir yere ait olmayı simgeleyen “cemaat” düşüncesinin kapsamında. Kızgınlığı ifade eden gazetecilerin bunu normal “gibi” algılatmaya çalışmaları  entellektüel boyutlarının  sadece “bilgilenme” ile sınırlı olduğunun göstergesi. Özgünlük herkesi küçümseme ya da tabu olduğu savunulan konularda ahkam kesme gibi yutturulmak istenmekte. O nedenle söylemle eylemin iki yakası bir araya gelmemekte memlekette. Bu çok özenilen “Batı” nın ne kadar uzağında “Batı-cık” lar! Bu mini boy kopyalar her kopya gibi aslını güldürmekte.

Bu tetikleyici unsurlar  toplumsal uzlaşmayı sevmez. Örneğin başörtüsünü, İslami çevre ilişkilerini sadece başörtülülerin yapması gerektiğini savunurlar. Sarışınları istemez. Çünkü buradaki  fikir uzlaşması rahatsızlık vericidir. Kılık kıyafet birliğine dayalı bu “getto” mantığı özgünlüğü rededer.  Toplum olarak kendini görenler kendi dayatmalarını kutuplaşma malzemesi yapar.

Oysa Batılı ne yapar sorusunu Ahmet Hamdi Tanpınar şöyle  vurgular: “ Eski Yunan’ı  İran’dan , hatta  tarihinin o kadar bağlı görüldüğü Mısır’ dan, Roma’ yı sayısız bir zaman  masalında çalkalanan  sabırlı ve sanaatkar Çin’ den, yavaş yavaş bir mevsim gibi kendini bulan Ortaçağ ile Rönesans’ ı ile Garp medeniyetini bir yığın hamlesinde hızını aldığı  Müslüman medeniyetinden ayıran fark; madde karşısında gösterdiği dikkat, onun mahsülü olan şahsi tecrübe ve bu tecrübelerin birbirine eklenmesinden doğan bilgidir.”*

Toplumsal uzlaşmayı sağlayacak olan kültür, toplum ve birey ilişkileri. Burada tanımak , bilmek kadar bireyin özgürlüğüne saygı var. Bunun adı zaten demokrasi. Demokrat bireyler demokrasi üretecek elbette. Toplumdaki hareket ve değişmeyi anlarsak uzlaşma üretilir. Bunun demokratik hayata geçebilmesi bireyin demokrat olmak için sistemi beklememesiyle mümkün olur. Birey olarak akıl kadar duygu ve sezgileri kullanacak olgunluğa gelirsek  toplumla ve kendimizle uzlaşmamız gerçekleşir.

Kaynak: Türk Bireyi Kuramına Giriş ,  Doğan Ergun

NEVVAL SEVİNDİ
Gazeteci/ Yazar
  
    

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org