Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Nevval Sevindi Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

GÜNEYDOĞUDA EN VERİMLİ TOPRAK: KADIN
06.01.2007
Okunma Sayısı : 6155
Oy Sayısı : 8
Değerlendirme : 5
Popülarite : 4,52
Verdiğiniz Puan :
 

 

GÜNEYDOĞUDA EN VERİMLİ TOPRAK: KADIN

Güneydoğu’da erkekler kadının toplumsal ve politik yaşama katılmasının önemini anlamışlar ama başkalarının önyargısını kırmak konusunda isteksizler. Buranın kültürel atmosferi herkesi öğüten bir değirmen. Buna bir de hiyerarşik feodal ilişkiler eklenince hayat çok zorlaşıyor.Herkes töre aleyhinde ama töreye uyuyor. Kadınlar artık televizyondan başka dünyaları ve onların kadınlarını izleyebiliyor. Onlar gibi yaşamadığının farkında. Ev içi yaşamı kabullenen kadın sokakta tek başına var olamıyor. Burada değişimi kız-erkek ilişkisi bazında sağlayacak olan yer üniversiteler . Sosyal alanlar onlarla birlikte açılmış. Normalleşmiş.

Şanlıurfa Sanayici ve İşadamları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Abdülgani Hartavi:

“Kadının toplumsal hayata girmediği yerde herşey yarımdır. Kadın eve aittir düşüncesi var hala bizde “diyor. Bu Urfa’da kadın erkek herkesin hemfikir olduğu bir olgu. Fakat kimsenin eylem planında bunu değiştirmeye cesareti yok.Ya da çok yavaş değişiyor kadın meselesi diyebiliriz. Toplumsal baskı o denli yoğun ki “elalem ne der” korkusu nedeniyle kimse fikrini zikredemiyor. Kimse kadın konusunda gelenek dışı davranmayı göze alamıyor.

Urfa’daki en büyük sorun kadın da kilitleniyor bence.

Bizi hep köylü gibi gösteriyor gazeteler diye Urfalı kadınlar bana yakındılar ama fotoğraf çektirmeye ve konuşmaya razı olmadılar. Eşlerinden izinsiz fotoğraf çektirmek büyük suç.
Kadın evin içinde egemenlik alanı kurmuş ve bunun dışında varolamıyor. 1970’li yıllara kadar Urfa bir kent yaşamına sahipmiş, hatta kadın garsonlar çalışırdı diyorlar.Gazinosu, açık kapalı sinemaları, tiyatro ve yüzme sporlarıyla canlı olan kent yaşamı tüm Türkiye’de olduğu gibi burada da köylülüğe teslim olmuş.Ardından terör her şeyi susturup soldurmuş.

Siverek de konuştuğum aileler de nasıl modern yaşadıklarını 1970’li yıllara kadar anlattılar.

Aşiret reisinin kızları bile mini eteklerle fotoğraf çektirmiş,50 yıl öncesine ait siyah beyaz bir fotoğrafa bakıyorum; üç erkek üçünün de başında kasket var.Oturan erkek elinde bir şık baston taşıyor,diğer ikisi bastonlarını onun başı üstünde çapraz tutmuş ve omuzuna yaslanmışlar. Kuşakları,mintanları ve şalvarlarının üstüne giydikleri kruvaze ceket bir dönemi değil değişime duyulan özlemin sür git ifadesini taşıyor sanki.

Kentleri nasıl yitirdiğimizin karşılığı sadece göç değil elbette. Kendi kültürel zenginliğini, köklerini ve özgünlüğünü yitiren insanlar bağnazlığa esir düşmüşler. Din otoritesi yükselmiş bu boşlukta.

Siverek tarzı kapalı, kale evler ve içlerinde geniş avlularıyla taş binalar.Dışarıdan sadece yüksek duvarların görüldüğü bu bazalt taşından yapılma evlerin iç mekanları ferah ve aydınlık.Bibi’nin evi eski bir Ermeni evi yüksek tavanlı, yüksek pencereli bir ev. Geniş avluda taht ve sedirler var, acı biberin kokusu avluyu sarmış,.Kıpkırmızı biberler yerlere sere serpe uzanmış . Bazı pencerelerin içi taş ve çimentoyla doldurulmuş, neden diyorum: 1979’da PKK olaylarnıdan sonra oldu diyor, o günlerde elde tüfek nasıl yaşadığını anlatıyor. Siverek silah demek, burada kadın erkek herkes silahla yatıp kalkıyor. Tüm bölgede olduğu gibi eskiden ceylan avı yaygınmış. Kürsüye oturup etrafı dinleyince insan uzak geçmişin ruhuyla doluyor birden.Bazalt taşların siyah, süngerimsi dokusundan sızıyor geçmiş.Eski yiyecek ambarlarına sığınak diyorlar. Herkesin tam otomatik çamaşır makinesi ambarı süslüyor. Bilecik köprüsü yapılmadan önce limon, portakal bilmediklerini anlatıyor Haco. Buğday yıkatmadan,bulgur kaynatmaktan ve bulguru çekmekten söz ediyor kışlık hazırlık olarak. Üzüm basıyorlar buralarda adı “Bastık” yani pestil.Çok kaynatılmışına kesme, içine nişasta konana kırma ya da tatlı sucuk deniyor bu ürünlere. Sokakta bir kadın Siverek üsülü mavi çadır örtmüş üstüne ellerine sıkılmış üzüm kovaları daracık sokakda yürüyor. Bağlar bu bölgede bol. Eski bir söz “ Patlıcan boli,domates boli/ Siverek küçük İstanbuli” . Sebze bulmak o zaman çok önemli ve Siverekli çalışkan.

Siverekliler terörle yüz yıl geri gittik diyorlar. Siverek ‘de çiftlik çubuk işleten “hanımağa”lar çok. Kadınlar aile işlerinde söz sahibi ama doğrudan değil.

Urfa’da kadınlar için bir toplantı düzenlerseniz katiyen erkek girmeyeceğinin garantisini vermeniz gerekli yoksa kadınlar gelmez. Kadın erkek mekanları ve yaşama alanları ev dahil hep ayrı ayrı. Kadınlar çalışmıyor.Çünkü kadın çalışırsa erkeği onun karnını doyuramıyor derler diye inanıyorlar. Hala çalışmak ayıp, Edessa Otel’in yöneticisi hanım çalışacak kız bulamıyoruz diyor.Başı örtülü bir genç kız bulabilmiş sonunda“mutlaka ben de bu işi öğreneceğim” diyen. Tezgahtar bir kızla konuştum liseyi bitirmiş Ayşe ve başı bağlı. Evde oturmak istemediği ve çalışmak istediği için butikte çalıştığını söyledi.

Gittiğim kuafördeki gelinin fotoğrafını çekmek istedim izin vermediler. Yeni liseyi bitirmiş gelin hanım tüm ailesiyle kuafördeydi. Görücü usülü evlenmiş ama eskisinden farklı olarak birbirlerini görmüşler ve saatlerce telefonda konuşabilmişler! Urfa’da eskiden Kızlar Hamamı denilen hamamda kızlar görücüye çıkarmış ve düğün gecesine kadar damat gelin birbirini görmezmiş.

Düğün en az bir hafta sürermiş. Şimdi ekonomik nedenlerle bir kına gecesi bir düğüne inmiş.Hadi bilemedin üç gün diyorlar. Gelinin eline bir bardak ya da şişe veriyorlar, mutlaka bunu atıp kırması gerekiyor. Bu geleceğin aydınlık olacağını anlatan bir simge. En önemli simgelerden biri de ayna. Nar da geleneksel olarak kullanılan bir sembol ve gelin bunu duvara çarpıp berektli tanelerin saçılmasını sağlıyor. Başlık parası sosyal yapıda süren bir töre.

Herkes başlığa karşı ama başlık parasını kaldıramıyorlar çünkü toplum yaptırım uygular, onu rededer diye korkuyorlar.Bir insan başlık almadan kızını verirse kız defolu anlamına geliyor, bu nedenle asla kızını başlık almadan veremez. Bölgenin sorunlarını çözmek için “Aa! ne ayıp şeyler,yapmayın” demek ya da yasaklamak yeterli değil.Çözüm için buranın sosyal yapısının analizinin yapılması gerekli bunu yapmak için katılımcı bir modelde araştırma yapmak ve önyargısız değerlendirme esas.

Çağlayan Kız Lisesi bu sene açılmış ve 65 öğrencisi var. İlkokulu ise karma. Kızlarla konuşuyorum hepsi meslek sahibi olmak istiyor, gözleri pırıl pırıl kararlı kızlar. Televizyon seyrediyor musun diye sorduğum biri hayır, ben çok çalışıp en başarılı olmak istiyorum diyor.

Hepsi dünya ve Türk edebiyat klasiklerinden bir örneği okuyorlardı derste. Kızlar da erkkeler gibi sayısalda başarılı. Batı’da sözel Doğu’da sayısalda başarılı öğrenciler dediler. Sadece babası avukat olan bir kız avukat olmak istiyordu. Ama lise düzeyinde bir iki gazeteci olmak isteyen de çıktı. Birinci tercih doktor olmak. Sonra endüstri ve tekstil mühendisliği geliyor.On kız öğrenci İmam Hatip’ten gelmiş ve altısı başını açmış burada. Okumamış zengin kızını okutmak istemiyor, karma okula da göndermiyor. Kızını spora vermek istemeyen veli bile var Urfa’da.Kızlarını okutanlar öğretmenler hep. Kızlar voleybol, basketbol takımı istiyorlar,flüt çalmak özlemleri. Bir öğretmen çocuğu olarak okutulan Dilek öğretmen o zaman ne çok tepki aldığını anlatıyor.

Urfa’da Kız Öğretmen okullarının kaldırılması kızların okutulmasına ağır bir darbe vurmuş. Okullar kalkıncaya kadar ki kuşak hep öğretmen.Sonra okullar kalkınca karma eğitime kızlar gönderilmemiş.

Zaten kırsal alanda evlenme yaşı 17, kentte 17.5 . Kırsal alanda genel olarak 15 yaş civarında evleniliyor. Sekiz yıllık kesintisiz eğitim bölgede kızların eğitilmesine bir darbe vuracak. kızını onbeşe kadar okulda tutmak istemeyenler kızlarını hiç okula göndermeyecek bu defa. Taşımalı eğitimde bile kız çocuklarının bir araçla uzaklaşıp geri gelmeleri kabul görmemişken bu yeni uygulama tepki çekiyor.Akraba evlilği çok yaygın ve kırsal bölgede kadınlar Türkçe bilmiyorlar.

Örneğin Hilvan Belediye Başkanının eşi Kürtçe konuşuyor.Zehra hanım dokuz çocuk doğurmuş.Kızları bize tercümanlık yapıyor. Hiç okula gitmemiş o. Televizyondan herşeyi öğreniyorlar kızlar. Ablaları dört yıllık evli ve aile planlamasına uyuyormuş. Bizde biliyoruz diyorlar ve kızlar artık bu konuda annelerine baskı yapıyormuş bölgede. Kızlar onsekiz ve onyedi yaşındaydı, ikisi de nişanlı. İlkokuldan sonra okutulmamışlar çünkü kızları okula göndermek dikkat çeker, çevre laf eder diye gönderilmedik diyorlar. Ama ilkokul üçüncü sınıfa giden Fatma’yı okutacaklar.Bu değişen bir dünyanın habercisi mi?

Zehra hanım hayatında bir tek Mersin’e gitmiş.Denizi görmüş. Mayolu kadınları görünce çok şaşırmış,bana “vay babo, bu ne iştir” diyor. Burada kadın çarşıya çıkamaz diyor.Evin alış verişini erkekler yaparmış.Giyim alış verişini de Urfa’da karı koca birlikte yapıyor. Kısaca kadın burada tek başına hiç bir şey yapamaz.

Harran Belediye Başkanı İbrahim bey “her şey değişiyor, ben bile kızımı okutuyorum “ artık derken bu değişimin henüz ilkokul çağındaki çocuklar için başladığını anlıyoruz.

Harran Kaymakamı “Burada mutlaka kadın merkezli çalışmalar, araştırmalar yapılmalı.” diyor.
GAP İdaresi Başkanı Olcay beyle ÇATOM denilen merkezleri konuştuk: Yukarıdan aşağıya değil aşağıdan yukarıya bir yaklaşımla yeni bir planlama anlayışıyla yeni bir kombinazyon ortaya çıktı.

İşi merkezileştirmek gerekmediği ortaya çıktı,katılımcı bir planlama yaptık burada örneğin.Biz projeleri finanse ediyoruz ama bir sivil toplum kuruluşuyla yapmayı istiyoruz.Artık değişim başladı, bir şeyler sorgulanmaya başladığında insanlar cevap veriyor. Erkeklerde de olumlu kıpırdanma var.ÇATOM (Çok Amaçlı Toplum Merkezleri) a önce kendileri karılarını, kızlarını getirip götürüyorlar.Arada kafalarını uzatıp bakıyorlar ne yapılıyor diye. Bir süre sonra karışmıyorlar. Köy ÇATOM’larının sonuçları son derece etkileyici. Mesela Dargeçit’teki ÇATOM’a 68 yaşında bir hanım okuma yazma öğrenmek için başvurdu.Bu beklenmeyen bir şey.Bir kadının dediği en büyük isteğim askerdeki çocuğuma mektup yazabilmek, düşünün.Artık bugün yazabilyorum diye seviniyorum.Önce iki ÇATOM’la başladık bir sene test ettik. Sonra beş tane daha açtık,şimdi beş tane daha açıldı, bir tane daha açmaya hazırlanıyoruz. AB çok ilgilendi.Bunları 62’ye çıkarmak için bir proje sunduk. En çok sevilen merkezimiz Dargeçit ÇATOM. Eski bir hükümet konağını düzenledik ve burası bir kadın mekanı olarak çalışıyor. Başında Dargeçitli lise mezunu bir genç kızımız var.Haftanın iki günü kadın doktor gidiyor, sağlık taramaları yapıyoruz, diş taraması yapıyoruz. Okuma yazma kurslarına genelde orta yaş üstü kadınlar katılıyor. Sağlık hizmetlerinin önemi burada ortaya çıktı.Şimdi bir ambulansı kliniğe dönüştürdük, gezici sağlık kabini olarak çalışıyor. GAP’ı sosyal veri ve bilgi tabanı haline getirmek için bir komisyon kurduk. Buna sosyal araştırma ve eylem kurulu adını verdik.Burada gönüllü kuruluşlar da var.Burada sosyal eylem planı geliştirdik. Biz kadın merkezli kalkınma ve eylem planları yapıyoruz.” Yani GAP idaresi yeni sosyal alanlar kurmaya çalışıyor. Bu ihtiyaç çok fazla olduğundan hemen kabul görüyor.Sosyal yapıda birbiriyle buluşamayan unsurları buluşturma gayreti var. Bu yeni dinamik sisteme girerse dünya kalkınma modellerinde yapılamayan, başarılamayan bir şey başarılmış olacak. Pilot projelerin geleceği bölgeyi kültürel anlamda yapılandıracak. Temel felsefesini “projenin temelinde insan vardır” diye özetleyen Olcay Ünver her kurumla ortaklık kurmaya özen gösteriyor.

İsviçre ve Dış İşleri Bakanlığı ortaklığıyla yapılan başka bir projeyi de İsmail Demirkol bana anlatıyor.Urfalı genç kızları meslek sahibi yapmaya dönük bu proje iş yönetimi, sekreterlik,avukat ya da doktor yanında çalışmak üzere eğitim vrecek bir kurs düzenliyorlar.Bu ücretsiz olacak.Yaklaşık iki yıl sürecek bu eğitim. Eğer boştaysa çocuk daha fazla zaman ayırabilirse kısa sürede bitirebilecek. İzmir’de EGS’nin bir vakfı var, onun aracılığıyla da konfeksiyon işçisi yetiştirmek amacıyla kız meslek lisesi desteğiyle genç kızlara dönük bir proje var.Bunlar da amaç bölgede ara eleman yetiştirmek , hem de iş dünyası dışında kalan kadınlar, genç kızlar iş dünyasına kazandırılacak, kalkınmaya entegre olacak.

Güneydoğu’nun erkeksiz sokaklarını evdeki kadınlar izliyor artık. Dargeçit’te ÇATOM’a gitmeye başlayan kadınlar önce grup olarak hareket ediyormuş. Herkes kadınları sokakata görünce garipsemiş. Ama şimdi Dargeçit sokakları kadınlarla renklenmiş ve bu doğal bir hale dönüşmüş. Şu anda 14 tane olan ÇATOM’ların kendi kendine kadın merkezlerine dönüşmesi bir tesadüf değil elbette. Kadınlar okuma yazma, yani Türkçe öğrenerek hayata dahil oluyorlar. Yoksa dil bilmediği için toplumsal yaşamın dışında kalıyor, bir otobüs levhası bile okuyamadığından başkalarına bağımlı. Okuma yazmanın ne büyük bir bağımsızlık olduğunu görmüş GüneyDoğulu kadın. Meslek edindirme kurslarına da rağbet çok fazla. Mesleği kazanan kızlar zor koşullarda çalıştıkları halde para kazandıkları için mutlular. Mesleği olan bir kadın neden evlensin diye de soruyorlar. Hepsi meslek sahibi olmak, iş sahibi olmak düşünde.

Siirt’in erkek dolu sokaklarını Kadın Kurultay’ıyla aşan Siirtli kadınların da sorunu “iş ve ekmek” oldu en çok. Onlar adam yerine konmak ve para kazanmak istiyorlar. Urfa Sağlık köyünden bir kızın dediği gibi “paspas olmak” istemiyorlar. Namus cinayetlerinde yaşamını yitirmesi doğal görünen kadın kendi yaşamını geri istiyor.

GüneyDoğu’da kadının sosyal yaşama katılmasının normalleştirilmesi gerekiyor. Çünkü kadınlar bu feodal çerçeveyi kırarak sosyalizasyonun önünü açacaklar. Kadınların doğrudan politikaya müdahil olmaları da böylece mümkün olacaktır. Güneydoğu’daki sorun kültürel ve sosyal.Bu boyutun çözümlenmesi kadın olmadan asla !

Günlük yaşamın içinde kadının normalleşme süreci politikanın değişmesine neden olacaktır. Politikadaki feodal ağalık geleneğini de kıracaktır.Türkiye’nin modernleşmesi gibi Güneydoğu’nun modernleşmesi de kadından geçiyor.

Kadına yatırım en büyük geri dönüşümü olan yatırımdır.

GAP projesi kadının verimli topraklarını da içermektedir.

Türkiye kadınlarını keşfetmeli.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org