Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

GÜVEN BORÇA Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

40 Milyon Turistle Demokrasimiz Gelişir Mi?
09.11.2006
Okunma Sayısı : 6753
Oy Sayısı : 4
Değerlendirme : 4
Popülarite : 2,41
Verdiğiniz Puan :
 

 

İstanbul'a yılda 40 milyon turist geldiğinde demokrasimiz de gelişir mi?

Şu anda Türkiye liglerinde kırka yakın Ermeni, yirmiden fazla Arnavut, yirmi kadar Makedon, bir o kadar Azeri, Suriyeli, Gürcü, İranlı top oynuyor olsaydı kuşkusuz daha kaliteli ve tüm bölgede izlenen etkin bir ligimiz olurdu. Bu biraz da pazarlama zekası ile birleştirilebilseydi kulüplerimizin şimdikinin iki katı gelire kavuşması işten bile değildi. Ve bunun tetikleyeceği pozitif gelişmeler silsilesi Dışişleri Bakanlığı'nın oluşturduğu dış politikalar üzerinde de etkili olurdu kuşkusuz.

Peki İstanbul'a her yıl gelen 40 milyon insan nasıl gelişmelere yol açar, ucu nerelere gider? Düşünmeye değer. Peki rakam hayal mi? Asla değil. Yani olaya bir pazarlamacı olarak bakabilirseniz, İstanbul'un gücünü ve imkanlarını kıyaslamalı olarak değerlendirirseniz bunun hayal olmadığını görürsünüz.
  
İstanbul'un markalaşması, turizm gelirinin artırılması hep konuşulan şeyler ancak yapılanlar  da gelişme de bence yavaş. Daha büyük hedefler koymak gerekir. Büyük oynamazsanız, ilk üçü-beşi hedeflemezseniz vasatlar arasında kaybolur gidersiniz. İstanbul'a gelen turist sayısı hızla artıyor ama bu artış patlama şeklinde olabilir. Gerçi Turizm Bakanı 2006 için koyduğu ülke hedefi tutmayınca pişman olduğunu açıkladı ama bence yine de orta vadeli hedefi (gerçekçi) yüksek koymak lazım. Prag, Barcelona vb bir çok şehir bunu başardı. Atılacak bazı radikal adımlarla şehre gelen turist sayısı her yıl katlanarak artabilir. İstanbul 2010 yılında resmi hedef olan 10 milyon yerine 15-20 milyon, 2015 yılında da 30-40 milyon turist hedeflemelidir. Hedefi doğru koyup buna inanmak ve de öncelikle iç iletişimini yapmak, insanları ikna etmek lazım. Aksi halde kısa vadede sıkıntı yaratabilecek bazı radikal adımları (örneğin tarihi yarımadadan ticari işletmeleri çıkarma) atamayız.   

Önce doğru hedef: 20 milyon
Her pazarlama planı size patron (bu durumda siyasi irade) tarafından verilen hedefe göre tasarlanır. Teknisyenler bu hedefe ulaşmak için plan yapar, yatırım kararı yine patronlarındır. İstanbul kısa vadede yılda 20 milyon turisti hedeflemeli, teknisyenlere bu hedef verilmelidir ki ona göre bir plan tasarlasınlar. Bu durumda bir haftalık ortalama konaklama hesabıyla her an İstanbul'da gezinen ek 400,000 kişiden bahsediyoruz. Bunun yarısı aktif bir şekilde şehir hayatına  katılsa İstanbul'un eğlence mekanları da esnafı da ihya olur, sanat, spor, müzecilik gelişir, şehirde işsizlik sorunu kalmaz. Örneğin şu an İstanbul'un "hızlı" gece hayatını çekip çeviren kişi sayısı 20,000 civarındadır. Şehre gelen turistler gece hayatına pek takılmıyorlar. Halbuki dahil oldukları an mekanlar dolar, sürüm artar, fiyatlar düşer ve yumurta tavuk hesabı sayı patlar gider. Eğlenen, şehrini yaşayan insan sayısı artar, gerginlikler azalır ve buna paralel olarak (ülkede demokrasinin gelişmesine kadar varan) bir sürü olumlu gelişme yaşanır.

Mevcut Turistler Neden Mekanları Doldurmuyorlar?
Çünkü şehre turist olarak veya kongre turizmi vb nedenlerle gelenler görülesi yerleri "görmeye" geliyorlar. Yani tarihi-turistik yerleri gezip gidiyorlar. Bunlar ağırlıkla yeni yerlere meraklı nispeten entelektüel kesim. Şehir hayatına katılmıyorlar, halkla bir araya gelmiyorlar, gelemiyorlar. Güvenlik kaygıları, ulaşım zorluğu ve fiyatlar en önemli engeller. Şehrimizde iyi mekanlar da pahalı ve güven vermiyor. Turistin de gelebileceği makul fiyat seviyesinde kaliteli bir hizmet sunan ve nispeten geniş kitlelere hitap eden yerler yok gibi. Ya sosyetik mekanlar ya da ucuz yerler var, arası dolmadı. Halbuki Avrupa'nın hemen her yerinde bir şişe birayı makul bir paraya  içersiniz, iniş-çıkışlar olmaz. Prag gibi pek doğal güzelliği olmayan, bir mutfağı ve gece hayatı olmayan bir şehire yılda 40 milyona yakın turist geliyor. Bunun yarıdan fazlası haftasonu gelenler. Bu insanlar ortalama insanlar ve o şehire "takılmaya" geliyorlar. Sokaklarda dolaşıyor, nadiren müzeleri de geziyor ama kafelerde, restoranlarda oturuyorlar, kahve, bira içiyorlar ve alışveriş yapıyorlar. (Turist denince aklımıza müze gezen entelektüel turist gelmemeli sadece.) İstanbul'da ise takılacakları, relax olacakları bir ortam yok şehirde. Trafik ve keşmekeş hakim.  

Çünkü tarihi yarımadayı bir iş ve ulaşım merkezine çevirmişiz. İstanbul tarihi yarımadada "iş hayatı" olanca hızıyla sürüyor. Kuyumcu atölyeleri, kırtasiye, plastik ve oyuncak şirketlerinin satış mağazaları, Doğubank ve Sirkeci, Perşembe Pazarı ve Laleli ticarethaneleri... Buralarda gezen turist nasıl gevşesin? İş hayatının temposu, agresifliği ve trafik terörüyle hamal manzaraları içinde olaydan keyif alması zor. Ayrıca pazar günleri İstanbul varoşlarının gezinti mekanına dönüşen Eminönü meydanı da turistler için cazip değil. O yüzden sadece Sur-u Sultani değil, tüm yarımadadan turizmle alakasız işyereri gitmeli.

Nasıl averaj turiste yönelik mekanlar yaratırız?
Tarihi yarımada 400,000 kişi için yeterince büyük. Şehrin kalanını turizme yönelik olarak elden geçirmek gerekmez kanısındayım. Öncelikle tarihi yarımadayı boşaltmada radikal adımlar atılmalı. Aslında buradaki ticaret son yıllarda ciddi olarak  geriledi. Büyük kuyumcular yıllar önce Yenibosna'da fabrikalar kurdu, kalanlar için Kuyumcukent yapıldı. Gidiş fena değil. Tahtakale kağıt, oyuncak piyasaları etkinliğini yitirdi. Ana oyuncular İstoç'ta ve memnun. Kalanlar adres belli olsun diye duruyor. Doğubank'ın bir misyonu kalmadı. Karaköy'deki seramik, vitrifiye, hırdavat piyasası da artık etkin değil. Yani buralarda akan ticaretin oranı çoğu sektörde ihmal edilebilir hale geldi ama mesele o ki oralardaki işyeri sahipleri iyi kötü akan bir geliri korumak adına ve daha da önemlisi o işin yerine ne yapacağını bilmediği için tezgahı sürdürüyor. Bütün bu sektörler için proje yaptım, iyi biliyorum ki tarihi yarımadada şu an süren ticaret kesildiğinde Türkiye ekonomisi zerre etkilenmez, yerini alacak turizm ile de bir kaç yıl içinde hızla büyüme trendine girer. Oradaki esnaf da oralar turistlerin özgürce  dolaştığı yerler haline geldiğinde mevcut işyerlerinde şimdikinin misliyle para kazanabilirler. İşte o yüzden o bölgede hızlı bir dönüşüm hamlesi başlatılmalı. Bir kaç ana arter trafiğe mi kapatılır onu ezber bilemem ama birilerine 20 milyon hedefini verdiğinizde böyle çözümleri arar bulur. Konuyla ilgili bencil itirazlar cevaplanmalı ve iç iletişime önem verilmeli, büyük resim paylaşılmalı. Radikal adımlarla bir kaç yılda 20 milyona ulaşabiliriz. Herkes mutlu olur.

Buralardaki sakat işletme anlayışı nasıl değişecek?
İstanbul'da yaşayanlar cevaplasın; en son ne zaman tarihi yarımadada bir restorana veya bara gittiniz? Tarihi yarımadadaki işletme  sahipleri, çalışanlar az sayıdaki turistin cebindeki paranın maksimumunu almaya yönelik basit bir iş refleksi içindeler. Küçük hesaplar peşindeler çünkü oluk oluk müşteri akmıyor. Avrupalı turiste hitap edecek veya Bağdat caddesinde bir iş yapacak vizyonları ve kültürleri yok. Etiler-Boğaz hattındaki mekanlar da yerel AB gruba yönelik lüks-sosyetik mekanlar. Onların da turiste yönelik bir iş planı ve deneyimi yok. Bu yüzden şehrin diğer yerlerindeki nitelikli mekan sahipleri de turistik yerlerde dükkan  açmıyorlar. Halbuki turist sayısı hızla artarsa şehrin  diğer  yerlerinden girişimciler gelip buralarda yer açarlar ve profil hızla düzelir. Yüksek hacim her şey demek. Avrupa'nın büyük merkezlerindeki cafe ve restoranlara bakın? Öyle yoğun bir müşteri sirkülasyonu var ki kimse üçün beşin derdinde değil ve kimse bahşiş peşinde şaklabanlık yapmıyor. Hacim yüksek olduğu için fiyatlar şişik değil. Caddelerin hızla trafiğe kapatıldığı, nakliye araçlarının ve hamalların ortadan kaybolduğu ve dolayısıyla turistlerin sokaklarda keyifle gezindiği bu semtler kaliteli yatırımcı için cazibe merkezi olacak, kendini bu gelişime uyduramayan çağ dışı işletmeler de rekabet edemeyecektir.

Türk mutfağı                          
Bir Çek mutfağı veya İspanyol mutfağı ile karşılaştırılamayacak kadar zengin mutfağımız var. Ülkede hizmet standartları oralara göre  çok yüksek. İnsanımız sıcak kanlı ve ilgili. Eğer tüm bunlara  rağmen turistik restoranlarda turistlerle İstanbul halkı aynı ortamda yemek yiyemiyorsa bunun nedeni sakat işletmeciliktir. Dünyanın her yerinde turistlerle yerel halk (genellikle kalburüstü kesim) aynı yerlerde yemek yer, eğlenir. Turiste de cazip gelen budur. Halbuki İstanbul'da turistler genellikle tarihi yarımadada veya otel restoranlarında bize  pek karışmadan takılıyorlar. Boğazdaki restoranlara, popüler kebapçılara bir gelmeye başlasalar ya da bu markalar turistlerin yoğun olduğu yerlerde dükkan açsalar her şey çok daha farklı olur. Şehrin eliti ile turistin karışması lazım. Bu, Fransa, İtalya, İspanya'da böyle. Şehire gelen turist canlı-yaşayan mekanlar ister, izole olmak değil. Bizde aydın halk ile karışmadığı gibi turist ile de karışmıyor.  Kendi kabuğumuza çekilmiş, ne millete, ne turizme faydası olmayan garip bir aydın kesimiz valla. O da ayrı konu.

Alışveriş
İstanbul yabancı (ortalama) turistler için çok cazip bir alışveriş merkezi ancak ulaşım zor ve yerler onlara göre düzenlenmemiş. Tarihi yarımadaya yakın merkezlerden Laleli daha çok bavul ticaretine yönelik. Nişantaşı, Etiler-Akmerkez ve Bağdat caddesi gibi  turistin keyif alabileceği merkezler turistik bölgelere uzak ve ortalama turistin oralara gitmek için katlanacağı trafik çok caydırıcı. Belki Bağdat Caddesine vapurla alışveriş turları düzenlenebilir ama turiste tarihi yarımada-Taksim-Galata-Eyüp bölgesinden dışarı çıkarmak çok mantıklı değil. O bölgede yaya gezen turist sayısı beşe ona katlandığında şehrin diğer merkezlerinden kaliteli mağazalar bölgeye akın edeceklerdir. Süreç bir başladığında hiç bir ek önlem almaya gerek yok. Ayrıca tüm alışveriş merkezlerinin girişlerindeki detektör ve X-ray aramalarını da kaldırmak lazım. Dünyanın hiç bir yerinde böyle bir uygulama yok ve aslına bakarsanız bu kontroller ciddi de değil, isteyen istediğini yapabilir. Her yerde aranmak ve her yerde polis, güvenlik görevlisi görmek turisti kaygılandırır. Bu arkadaşları gevşetmemiz lazım.

Gece hayatı
İstanbul gece hayatıyla yarışabilecek Avrupa şehri çok azdır. Ancak güvenlik kaygıları turistlerin şehre eğlence için gelmelerini ve karışmalarını engellemektedir. Bir de fiyatlar yüksektir. Avrupa'da çok yoğun seyahat eden öğrenci grupları var. Bunlara yönelik iletişim çalışmaları ve Emniyet Müdürlüğü'nün alacağı ek önlemlerle çok sayıda genç İstanbul gece hayatına katılabilir. Dünyayı gezen turistler zaten yanında büyük para taşımaz, kapkaççıların hedefi değildirler ama tarihi yarımadada sağlam bir güvenlik ağı da kurmak gerekir haliyle. Boğaz dünyanın en güzel manzaralarından biridir ve burada işleyen restoran teknelerin sayısı rahatça on katına çıkabilir. Yeter ki çağdaş işletmecilik yapılsın. Çağdaş işletmecilik son derece lüks konsept mekanlar yaratıp yüksek fiyatlarla pazarlamak değildir. İstanbul gece hayatını sürekli mekan değiştiren 20,000 kişi çevirdiği için bizim işletmecilerin geniş kitlelere yönelik iş yapma ve marka konumlandırma alışkanlıkları yoktur. Mekana yapılan yatırım yüksek, hizmet üst seviyde ve dolayısıyla fiyatlar yüksektir. Turistleri kitleler halinde çekmek için yeni pazarlama fikirleri ve ürün tasarımları yapmak gerekir. İhtiyacımız olan; aşırı lüks olmayan ama kaliteli hizmetin makul bir fiyata sunulduğu yerlerdir. Haftaya da o konuya  gireceğim.

Rakamlar konuşsun
Yılda 20-25 milyon turist İstanbul'u ihya eder. Güneydeki gibi paralar otel zincirleri veya dev acentelere değil, doğrudan şehir esnafına, girişimcisine gider. Turistik bölgelerdeki çarpık yapılaşma kendiliğinden düzelir. Oralardaki ticaret ahlakı düzelir, rekabet  hepsine çeki düzen verir. Sokaklarda her an dolaşan ve para harcayan bir kaç yüz bin insan?? Düşünün ki İKSV etkinliklerine katılan en geniş kitle, sinema festivali sayesinde 30-40 bin kişi. Bunun on katı bir kitle etrafta kültürel etkinlikleri kolluyor olacak. Her şey çok farklı olur. Şehrin stresi azalır, keyif ortamları artar.    

Yapılması gerekenler:Doğru hedef koymak; 20 ve 40 milyon Radikal önlemler (ana arterlerin trafiğe kapatılması ve meydanların meydanlaşması) Toplu taşımacılığın geliştirilmesi (trafik sorununu çözmek için alınan 100 küsur önlem şehri Ankara gibi bir geçitler mezarlığına dönüştürüyor, aman dikkat) İç iletişim (ticaret erbabının iknası, İstanbul'lu eliti tarihi yarımadaya getirme) Yeni eğlence ve alışveriş mekanları için teşvik, marka desteği Dış iletişim ve sonrasında Türkiye markasına el atma ve benzer çalışmaları yaygınlaştırma Ülkede "hedef koyma" ve "iletişim" statejisi çerçevesinde politika yapma alışkanlığını geliştirme

9 Kasım 2006

.
.
Tüm Yazıları

.
.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org