Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 


 

Kimdir 


O, ulusal ve uluslararası deneyimli bir profesyonel


Robert Koleji bitirdikten sonra girdiği Boğaziçi Üniversitesi'nde Endüstri Mühendisliği ve Sosyoloji Bölümlerini bitirdi.

1980 yılında Amerika Birleşik Devletleri'ne gitti ve dokuz yıl kaldığı Amerika'da NCR ile iş hayatına başladı.İş yaşamına Digital USA'da devam ederken, Türkiye Digital'in kurulmasında görev alması teklifini kabul etti.

Daha sonra; Koç Grubu, Çukurova grubu ile Superonline ve Koç Grubu ile ChineOnline ..

O hep ilklerin içindeydi... İlk zorluklar, ilk fırsatları o yaşadı... Uzun süreli ve ilk günden itibaren varlığı ve katkısı, özellikle Türkiye'nin en önemli iki kurumunun ilk projelerini başlatanlardan olması bu söyleşinin nedeni oldu.

Bilgi ve haberleşme teknolojilerinde ulusal ve uluslararası boyutta yaşadıkları önemliydi.

Çok değerli bir kişisel birikimi sektörün profesyonelleriyle paylaşmasının yararlı olacağını düşündük.

Kendisini, birikimlerini, yaşadıklarını ve düşüncelerini aktarmasını istedik. Bilinmesini önemsedik. Çin'e teknoloji götüren bir kurumun başında olması ve bu büyük pazarı en iyi bilenlerden olması da ilgimizi çekti.

Murat Akman, şimdi QAD Türkiye Genel Müdürü. Kurumsal Kaynak Planlaması

(ERP) uygulamalarında QAD'nin 10 yıldır Türkiye pazarında faaliyet gösterdiğini, tıbbı malzeme ve ilaç, tüketim malzemeleri, yiyecek ve içecek, otomotiv, elektronik ve endüstri alanına yönelik ürünler geliştirdiklerini belirtti.

Çok yoğu çalışan bir profesyonel... İyi bir profesyonel. Keşke daha çok sorabilseydik.

Çukurova Holding, ilk İSS Superonline'yi kurarken sizi niye seçmişti?

Çukurova grubu, Türkiye'de, önce Turkcell ile Telekom sektöründe çok önemli yatırımlarda bulunmuştu. Bunun geri dönüşünü de görmüştü. Bana iş teklifi geldiği zaman Koç Grubunda çalışmaktaydım. Bir sene kadar önce Digital'dan ayrılmıştım. Türkiye'de 1989'da Digital'i kuran, Amerika'dan gelmiş çekirdek kadro içerisindeyim. Ve Digital'da danışmanlık hizmetleri bölümünün başındaydım. Bir sene önce bu bölüm tüm dünyada kapatılmıştı . O sıralarda 90'ların başında, maalesef, Digital aşağıya doğru bir iniş içindeydi. Öncelikle bilginiz olsun diye söylüyorum, Digital'de danışmanlık hizmetlerini ayrı bir şirket olarak kurma veya bunu bir şekilde şeklinde satma söz konusuydu. Bu gerçekleşmeyince Digital, esas işine, yani ağ ve donanım/yazılım geliştirmeye odaklanma kararı aldı. Ve 45 bin kadar kişi Digital'dan çıkartıldı. Ben ondan sonra Koç grubuna geçtim. Hem Telekom hem bilişim sektörüne bakarsanız her köşe başında mutlaka eski bir Digital'ci görürsünüz çünkü Digital gerçekten iletişimin temel pratiği üstüne bir akademiydi. Benim de o zamanki patronlarımdan çoğu AT&T'ye geçti. Ben Koç grubunda çalışırken eski patronumun bulunduğu AT&T'den bana şöyle bir yaklaşımda bulundular; Biz Türkiye'den Çukurova grubuyla flört içindeyiz, İnternet Servis Sağlayıcı bir şirket kurmak istiyorlar, bu işle ilgilenir misiniz ? Bu şekilde işin içine girmiş oldum. Tabii o zamanlar Türkiye'de Internet'in ne olduğunu kimse bilmiyordu. Benim çalıştığım en rahat patronlardan ve gruplardan biridir Çukurova grubu. Yatırımdan hiç kaçınmayan, girdiği sektörde "vizyon" sahibi olan yönetici bir kadroyduk. Patronlarımız da öyleydi. Aşağı yukarı 3 sene Genel Müdür Yardımcısı olarak çalıştım Superonline'de. Hem hukuki hem teknik olarak çok büyük sıkıntılar vardı. En başta, Türk Telekom'un hala sürmekte olan bir tekeli vardı. Öte yandan üniversiteli hocalar sadece akademik olarak İnternet'i kendi inhisarında görmekteydiler ve ticari bir açılıma karsıydılar. Biz de bu arada Türk Telekom kadar büyük bir omurga kurduk. Superonline tüm Türkiye'de, her şehirden erişim sağlanabilecek ve yedekleyebilecek olan bir omurgaya dönüştü. Bu tabii ki, hem hukuki hem teknik olarak bir çok engelli adım adım aşmak şeklinde oldu. Yetişmiş kadrolar yoktu. Bu kadroların yetişmesi, seçilmesi zamanla oturdu. İlk başta Superonline'de biz 3 kişiydik; Babür Özen, Burak Yel ve ben. Superonline'nin ilk bireysel paketini çıkartana kadar 2 senelik yoğun bir uğraşla hem altyapı kuruldu hem de yoğun bir eleman yetiştirme süreci geçti. Bir hayli heyecanlı, dalgalı ama o denli de eğitici günler geçirdik.

Superonline'yi kurduktan kısa bir süre sonra neden ayrıldınız?

Superonline'den önce, çalıştığım Koç Grubundan bana teklif geldi. O zamanlar Rahmi Bey Dünya Ticaret Örgütünde Yönetim Kurulundaydı. Şanghay'da toplantıdayken bir proje teklifi gelmiş.

Projenin kapsamı İnternet Servis Sağlayıcılığından çok, İnternet İçerik Sağlayıcılığı üzerineydi. Yani İİS-ICP dedikleri bir proje. Biliyorsunuz; bir İSS- İnternet Servis Sağlayıcı, bir de İİS- İnternet İçerik Sağlayıcılığı işi var. Biz Uzakdoğu'da, Chinaonline'yi kurduk. Superonline'de de içerik kısmı vardı. Ama içerikten çok, başlangıçta ağırlıklı olarak erişim üzerine odaklanmıştı. Şunu da hatırlatmakta fayda var; biz Superonline'yi ticaret şirketi olarak kurduğumuz zaman, tüm Türkiye'nin yurt dışına çıkışı ODTÜ üzerinden ve toplam 64 KB idi. Yani muazzam bir tıkanıklık vardı. Biz öncelikle bunu aştık.


Çin'de ise, iki tane önemli proje vardı. Ben devreye girdiğimde, fizibilitesini daha önce Koç grubu yapmıştı. Ama oradaki ortaklarla henüz el sıkışılmamıştı. Heyecanlı bir proje olarak gördüğüm için, derhal ben de katıldım. Ayrıca, daha önce Amerika'da çalışırken 1982'de Çin'e gitmiştim. Bu proje vesilesiyle, 1997'de Koç grubuyla tekrar gittim. Koç Grubu bana, �'Git bak bakalım bu fizibilite doğru mu? Bir de sen bu projenin başına geçer misin?'' diye sordu. Tabii orada aşağı yukarı 15 sene aradan sonra, Pekin'i bir daha görünce gözlerime inanamadım.

Aynı heyecanı, 1989 senesinde Amerika'dan Türkiye'ye döndüğümde yaşamıştım. 89 senesi, Özal'ın zirvede olduğu dönemdi ve ben askerlik yapmak için Türkiye'ye gelmiştim. Digital'de o yıllarda Türkiye'ye geldi. Kesin dönüş kararıyla gelmemiştim ama buradaki heyecanlı atmosferi görünce kaldım. Çin'e gittiğimde de, 89'da Türkiye'de gördüğüm yatırım hamlelerinin heyecanının belki 10- 15 mislini gördüm ve Çin'de kaldığım 4,5 sene zarfında da, bunun her sene katlanır bir şekilde arttığını fark ettim.

Projemiz iki kapsamlıydı: Birincisi Çin'e hakim olan tek parti biliyorsunuz komünist partisi. Çin Komünist Partisi'nin ve dolayısıyla Çin hükümetin resmi yayın organı olan People's Daily Gazetesi'nin ve arşivinin İnternet ortamına çekilmesi projemizin ilk bacağı oldu. Çünkü biliyorsunuz Çinlilerin çok büyük bir "diaspora"si vardır. Dünya'da yaşayan Çinliler, Çin'in resmi haberlerini, "Halkın Günlüğü" gazetesiyle takip edebilirler. Çin dışında yaşayan Çinliler ise, basılı kopyayı neredeyse bir hafta sonra elde edebiliyorlar. Dolayısıyla, bu içeriği İnternet ortamına çektiğinizde, buna hemen o gün erişebilmeleri mümkün. Gazete, Çin dışında yaklaşık 6 milyon abonesi olan bir gazeteydi. Proje kendi kapsamında çok karlı bir projeydi. Bu projeyi, Nescape ile geçekleştirdik. Nescape'in baskı sisteminin bilhassa arama motorunun, tamamen Çin karakterlerinden uyumlu hale gelmesi 1 senemizi aldı.

Çünkü biliyorsunuz, Çin'de alfabe yok. Tamamen hepsini trafik işaretleri gibi kabul edebileceğimiz, 180 bin ayrı karakter var. Bu yazılımın Çin'in karakteriyle uyumlu hale getirilmesi epey bir vakit aldı. Ama Nescape'te bu projenin altına elini koyduğu zaman is kolaylaştı.

İkinci projemizde, Çin'deki lise müfredatını ağ üzerinden anında erişilebilir geçirmek ve uzaktan erişimli İnternet üzerinde eğitim hizmetlerini sağlayabilmekti. Bu Çin'de çok büyük bir proje ve çok büyük bir ihtiyaçtı. Günümüzde Türkiye'de hala hem kolejlere hem de üniversiteye girişler muazzam büyük bir at yarışı görüntüsünde. Ama bunu siz aşağı yukarı 1,4 milyarlık Çin'le mukayese ettiğiniz zaman Türkiye'deki pek o kadar büyük bir yarış olmuyor. Şöyle söyleyeyim; Çin'de her sene liselerden 200-300 milyon kişi mezun oluyor. Ve yaklaşık 5 milyon kişiyi üniversitelere alabiliyorlar. Bu meslek okulları/ön-lisans dahil bir rakam. İşte bu muazzam bir at yarışı. Öte yandan, Çin'in bu denli hızlı gelişmesinde eksikliğini hissettiği en büyük konu da, maalesef eğitimde kaliteyi sağlayamamış olması.

Çin hala, bir ülke olarak baktığınızda dünyanın en büyük coğrafyası. Belli şehirlerde belki eğitim daha kaliteli ve daha kapsamlı ancak biraz taşraya, uzak şehirlere gittikçe aynı kaliteyi tutturmak mümkün değil. Yani eğitimde fırsat eşitliği ve kaliteyi devlet olarak sağlamanız lazım tabii. Bu da, Çin'in altından kalkması güç ve tarihi bir problemi. Benim kanaatim bu. Bilhassa 60'lardaki kültür devrimi neticesinde, Çin'deki bütün münevver/aydın tabakası yok edilmiş maalesef. Bugün Çin'deki en büyük problem, insan kaynaklarındaki eksiklik.

Ben Pekinden ayrılalı aşağı yukarı 2 sene oluyor. 2 sene önce yabancı çalışan yaklaşık 400 bin kişiydi , bu sadece Pekin'de. Şanghay'da bu rakam daha bile fazladır. 400 bin rakamının, hadi diyelim 80 bini kordiplomatlar ve onların destek sistemleri, yabancı okullarda çalışan yabancılar dersek, gene de bu aşağı yukarı bir 300 bin hatta ondan bile fazla yabancı çalışan demektir. Bu neden kaynaklanıyor? Yetişmiş eleman olmamasından kaynaklanıyor.

Çünkü, Çin'de şu anda yönetici konumunda olan kişiler gerek kamu sektöründe gerek Çinlilerin yabancılarla kurduğu ortaklıklarda o pozisyonlara herhangi bir konuda bilgili, yetenekli, deneyimli oldukları için değil, partiye olan bağlılıkları yüzünden geliyorlar. Bu hala bir eksiklik çünkü. Hızlı bir şekilde farkı kapatacaklar gibi görünüyorsa da, riskli de bir durum söz konusu.

Çukurova Holding de çalışmak zevkli ve rahat mıydı ?

Çok rahattı, zevkliydi. Bir kere çok hızlı. O seneleri göze aldığınızda, dünyada da henüz yeni gelişmekte olan bir sektörde çalıştığınızda ve genelde her zaman yeni başlayan şirketlerde ilk 2-3 sene, Kızılderililer gibi her gün baltalarınızı gömdüğünüz yerden çıkartıp savaş boyanızı sürüp heyecanla savaşıp, bir merhaleleri kat etmek şeklinde geçiyordu.

Burada biz Holdingin çok büyük desteğini gördük. Yani üst düzey yöneticileriyle, patronumuzla yaptığımız toplantılarda ki, her altı ayda bir gelir, bizlerle toplantı yapardı ve hep şunu söylerdi; "Çocuklar paranız yetmiyorsa, daha vereyim". Yani yatırımdan gözünü hiç kaçırmazdı. Ve hatta o zamanlar biz Türk Telekom'la olan mücadelemizle o kadar sıkışmıştık ki, bir ara ciddi ciddi Çukurova'nın kendi uydusunu atma fizibilitelerini bile yaptık. Bir Turksat da biz atalım. İnternet erişimini buradan sağlayalım diye düşündük. Zaten o zamanlar �Mobicom A.Ş.' kuruldu bu sayede. Bu arada, Digiturk'un de ilk fizibiliteleri yapılıyordu. Kendi uydunuz olduğu zaman, kendi �transponderinizden' çok daha rahat, gerek İnternet gerekse telekom ve yayın olanağı sağlayabilecektiniz.

Hulasa, ben Çukurova'da çalışırken çok şey öğrendim. Aynı şeyi, Koç grubu için de söyleyebilirim.

Çukurova'dan ayrıldıktan sonra ki 5 sene içerisinde neler yaptınız?

Çukurova'dan ayrıldıktan sonraki yaklaşık 4,5 sene Çin'deydim. İşte bahsettiğim bu projeyi ayağa kaldırdık. Koç grubu olarak bir ortaklık oluşturulmuştu. Singapurlu, Çinli ve Türk ortaklık. Hisselerimizi devrettik ve ülkeme geri döndüm.

ChineOnline'yi kurarken nasıl bir çalışma sistemi uyguladınız ve ne tür zorluklarla karşılaştınız? Bize ChineOnline maceranızı anlatır mısınız?

Bizim oradaki ortağımız Chine Telekom'da da hissesi olan, aslında Çin'in Savunma Bakanlığı'na ait bir kamu iktisadi kuruluşuydu. Adı da CATIC. Çin'in en büyük 3.cü kuruluşu. Daha çok savunma sanayi, uçak ve füze üretimi ağırlıklı. Çin'de hala Telekom özelleştirilmemiş durumda yabancıları sokmuyorlar. O yüzden, İnternet üzerinde nadir izin verilen yabancı yatırımlardan biriydik. Ve CATIC ortak olduğu için, bize İİS lisans verdiler.İlk olarak Çin'deki en büyük gazeteyi İnternet ortamına taşıdık. İkinci olarak, Çin lise müfredatını İnternet ortamına geçirdik.

Mesela size bir anımı aktarayım. Ben Çin'de çalışırken, İbrahim Betil ve Rüştü Saraçoğlu beni ziyarete gelmişti. Yine Çin'de, nasıl başka projeler yapabileceğini araştırıyorlardı. Onları evime davet ettim. Çin'de de yabancıların yaşadığı belli yöreler/siteler var. Yurt dışından gelmiş ve Çin vatandaşı olmayan yabancıların aileleriyle birlikte yaşadıkları siteler, kooperatifler var.

Ben de orada 24.Katta bir blokta oturuyordum. Benim eve çıkarken, asansörde bir komşumuzla karşılaştık. Arada sırada selamlaşıyorduk ama pek konuşmuşluğumuz yoktu. Bana "Siz nereden geldiniz?"diye sordu. Ben de Türkiye'den geldik dedim. Yanımda da Rüştü ve İbrahim var. Siz nereden geldiniz dedim. Ben Kanadalıyım dedi. Ne iş yapıyorsunuz burada dedim. Ben çalışmıyorum ama kocam burada ziraat işi yapıyor, ziraat işleriyle ilgili bir ortaklığı başında dedi. Siz ne yapıyorsunuz dedi. Biz İnternet işi yapıyoruz dedim.

Kadın şaşırdı. Biz Kanada'dan buraya tarım işi için geliyoruz, siz de Türkiye'den teknoloji ve bilgi transferi getiriyorsunuz ha! İşte o açıdan da Koç Grubunu tebrik etmek lazım. Türkiye'deki yetişmiş insan kaynağının ve bakış açısının belli bir noktaya geldiğini gösteriyor. Tabii bunun iki açılımı var. Bir Rahmi Beyin bu projeyi vakti zamanında sahiplenmesi ve cesaretli yatırım kararını alabilmesi. İkincisi de; Çinli tarafından baktığınız zaman, Çinli kendi halkının resmi gazetesini veya kendi eğitim müfredatını bir Batılıya vermiyor, vermez. Yani Türkleri bir batılı emperyalist olarak görmedikleri için, bilgi birikimimizden faydalanmakta daha az tereddüt ediyorlardı. Bu bakış açılarının,o projenin kotarılmasındaki en etkin nokta olduğunu düşünüyorum.

Buradan neden ayrıldınız?

Çin'de bir ortaklık yönetmek çok zor. Çin'de ortaklık çalışır ama mutlaka çoğunluk hissesine sahip olmak lazım. Bizim ortaklık %40-%40-%20ydi. %20'lik hisse Singapurlu ortağındı. O da Singapur'da kayıtlı, ancak Uygurlu bir Türkün kurduğu daha çok iki grubu bir araya getiren ve operasyonların kurulmasına artı değeri o kadar olan bir gruptu. Çinlilerle iş kurduktan sonra, iş yapmak konusunda çok çatışmalarımız oldu. Çünkü, hiç bilmedikleri bir konuydu bu. Ve doğal olarak anlaşamadık. İlk önce onların hisselerini satın almaya kalktık. Daha sonra onlar bizlere teklif verince, hisselerimizi onlara satıp çekilme kararı aldık.

Şu anda Türkiye'de ne yapıyorsunuz?
Şu anda Türkiye'de Kaliforniyalı kurumsal kaynak planlaması konusunda faaliyet gösteren bir yazılım ve uygulama şirketi QAD'nin Genel Müdürüyüm. QAD, aşağı yukarı 26 senelik bir şirket. Santa Barbara'da kurulmuş. ERP-Kurumsal Kaynak Planlaması konusunda dünyanın en önde gelen firmalarından biri. Konusunda da bilhassa üretim ve otomotiv sektöründe lider olan kurumsal kaynak planlaması konusuna odaklanmış bir teknoloji şirketi. Aşağı yukarı 12- 13 senedir burada. Vakti zamanında, bunların Türkiye'ye girmesinde ön ayak olmuştum. Digital'de danışmanlık servislerinde çalışırken. İlk önce kuruluşu, o zaman ki Kavala grubuna bağlı TES yazılım eviyle evlendirmiştik. Ancak 90 senesindeki krizde TES kapanınca, distribütörlüğü Türkiye Digital'e aldırmıştım. Digital'den ayrılıp Çukurova'da çalışmaya başladığımda da, distribütörlük Digital'le devam
ediyordu. Ancak ben Çin'deyken, Compaq Digital'i satın aldı. Compaq'ın vizyonu farklıydı. Digital gibi sistem bütünleştirici, komple çözüm sağlayıcı bir faaliyeti veya odaklanması yoktu. Sadece kutu satan bir şirketti. Ben Çin'deyken dağıtım anlaşmasını yenilememişler.

O zaman da QAD Türkiye'de belli bir mevcut müşteri sayısına ulaşmış durumda olduğu için kendi irtibat bürolarını kurmaya karar almış. Ben Çin'den döndüğümde, üç senedir kendi ofisini kurmuş ve kendi müşterisine direkt hizmet ve satış veren bir konumdaydı. Başına da Hollanda'dan bir Türk arkadaşı getirmişlerdi. Ben ondan görevi devraldım. İki senedir de bu görevi yürütüyorum.

Nasıl bir bakış açısı ile çalışmalarınızı sürdürüyorsunuz?

Tabii ki ben geldiğimde Türkiye büyük bir krizin 2001 krizinin ortasındaydı. Bu kriz, Türkiye'de en çok kendini belki bankacılık, üretim, medya, reklam sektörlerinde hissettirdi ama bunun hemen akabinde bilişim sektörü de çok büyük bir darbe aldı. Çünkü bilişim sektörü, bu sektörlere çok çözüm sunuyordu. QAD ise, mevcut çözümlerini ağırlıklı olarak üretim sektörüne satıyor. Tabi Türkiye'de kriz olunca, üretim neredeyse bir anda durdu. Düşünün Türkiye'den 20 milyar doların bir anda yurt dışına çekildiği bu çok kötü süreçte ne üretim ne de yatırım yapılmıyordu. Türkiye'de mevcut üretim yapanlar ise zar zor fabrikaları ayakta tutma ve maalesef çoğunu da kaybetme, kapatma safhasını yaşıyordu. Tabi kötü bir dönem geçirildi Ancak son 2 seneye bakıldığında üretim sektöründe hem iç ama daha çok dış pazara yönelik olarak büyük bir yatırım hamlesi var.

Yatırımdan önce ise, mevcut verimliliği nasıl arttırabiliriz konusuna haklı ve yerinde bir ağırlık var. Bizim bu zaten uzmanlık konumuzdu.

Bizim esas uygulamamız; ERP yani kurumsal kaynak planlamasının geri dönüşü bire yedi. Yani bizim paket projelerine yaptığınız her bir dolarlık yatırımın size yedi dolar olarak geri dönüşü var. Bu ampirik olarak ispatlanan bir şey.

Bizim şanslı olduğumuz bir diğer hususunda Dünyada otomotiv sektöründe üreticilerle tedarikçilerin kurumsal kaynak planlamasında lider olmamız. Türkiye'de de bilhassa son donemde otomotiv sektöründe büyük yatırım var. Büyük bir verimlilik artışı sağlama eğilimi var. Yine Dünyada ki birçok küresel müşterilerimiz Türkiye'ye yatırım yapmaktalar. O nedenden istikbalini çok iyi görüyorum hem bizim şirketin hem Türkiye'deki üretim sektörünün.

Tabii bu arada ayrıca hızlı bir şekilde gelen bir KOBİ dalgası da var. Onlarda bilişim, yazılım ve altyapıya mutlaka yatırım yapacaklar. Artık günümüzde genel anlamında "üretim" Doğu'ya kaymakta. Tabii ki bu pastadan en büyük dilimi Çin kapmakta. Ancak "sofistike" yatırım alanlarında, bilhassa mevcut yetişmiş insan kaynaklar ve evrensel konumu nedeniyle Türkiye'de çok şanslı konumda. Bunu iyi bilmek lazım.

Türkiye'de Telekom sektöründeki serbestleşme konusunda neler düşünüyorsunuz ?

Çok geç kalınmış bir şey. Maalesef bu konuda çok geri kalınmış ve hala daha tartışılıyor. Ama bir zamanlar Türk Telekom'un özelleştirilmesi fizibiliteleri yapıldığı zaman yine rahmetli Özal zamanında neredeyse 30 milyar Dolar'a varan bir imkan/kazanım söz konusuydu. Türkiye için bu günlerde nereden baksanız 3-4 milyar Dolar'a düşmüş vaziyette bu.

Dünyada �noktakom/.com' dedikleri o balon patladı. Onunda etkisi var ama, bunun maliyetini maalesef hep Türkiye kullanıcıları ödemekte. Geç kalmanın maliyetini hem bireysel hem kurumsal kullanıcılar ödemekte. Hem pahalı hem de kalitesiz hizmet alıyorlar.

Bu sene Telekom için heyecanlı bir sene çünkü, daha önceden hükümetin açıkladığı ve geri adım atamayacağı Türk Telekom'u özelleştirme sürecinin artık finalinin bu sene verilmesi lazım. Türkiye'deki bütün büyük gruplar da bu konuda yatırımlarını yapmış vaziyetteler. Bir çok iletişim faaliyeti alanında zaten krizden sonra kaçınılmaz bir şekilde şirket birleştirmeleri de oldu. İrili ufaklı bir çok şirket bir araya gelinerek belli özel-tek pazarlarda kendilerini konumlayacak konuma geldiler. Şimdi tabi işin hukuki tarafında hükümetin biran evvel bu özelleştirmenin nihai hamlesini yapması lazım. Lisanslar, yatırımları yapmış olan bu kuruluşlara piyasa koşullarıyla derhal verilmesi lazım.

Çünkü bunun ekonomiye girdisi çok büyük olacaktır. Bırakın İnternet'i, telefon görüşmelerinin maliyeti bile kısa sürede rekabetçi bir ortamda çok aşağıya çekilecektir. Bugün İnternet üzerinden zaten telefon görüşmeleri yapılmakta. Daha rekabetçi bir konuma ve daha kaliteli bir alt yapıya ulaşacağı için hem talep artacaktır hem kullanım artacaktır. İlk safhada bu hükümete lisans gelirleri dışında pek bir gelir sağlamayacak gibi gözükse de, kısa ve uzun vadeli alacağı vergilerle bu görüşmelerden çok daha büyük bir gelir sağlama durumunda olacaktır. Ümit ederim ki, Türkiye son 10 senede yaptığı bu gecikmeyi bu seneden başlayarak çok hızlı bir şekilde kapatır.

Ayrıca da, telekom sektörü çok çalışan ve sürekli yatırım ağırlıklı bir sektördür. Yani devlet'in elinde olduğu zaman siyasi nedenlerle gereksiz eleman yoğunluğu var maalesef. Bunu özelleştirdiğiniz zaman, sürekliliğini ve verimliliğini arttırabilmek için devamlı yatırım gerektiren bir sektörde de hükümet yatırım yapmak zorunda kalmaz. Bütçedeki o paraları da sağlık eğitim gibi vatandaşın ihtiyacı olan diğer konulara yatırabilir. Özel sektörün Telekom konusunda şu anda devletten daha büyük yetişmiş insan kaynağı ve yatırımı var. Türkiye'de bunu da yabancı ortaklıklarla da çok rahat başaracakları kanaatindeyim ben.

Bu konuda eleştirmek istediğiniz bir yön var mı?

Çok geç kalınmıştır. Bu gecikmenin Türkiye'ye maliyeti çok büyüktür. Devlet de vatandaş da para kaybetmektedir. İnternet üzerinden telefon hizmetleri bugün yasal olmasa da, irili ufaklı bir çok şirket tarafından yapılmakta. Öte yandan, özel sektörde hele büyük gruplar, bakın mesela Koç ve Sabancı bu konuda ortak gitme kararı aldılar, gerekli hukuki düzenlemenin yapılmasını bekliyorlar.

Çünkü, bu gruplar devleti karşılarına hiçbir zaman almazlar. Bunların lisanslarının biran önce verilmesi gerek. Niye verilmiyor ? Akıl hafıza almıyor.Yani burada hem devlet para kaybediyor, hem de vatandaş kalitesiz hizmet alıyor. Bunun hala sorun olmasını, 2004'lere gelmiş bir Dünyada hiç kimseye anlatamazsınız. Bugün komünist Çin'de bile bu handikaplar çok daha rahat, çok daha çabuk ve çok daha cesur kararlarla aşılabiliyor.


Yurt dışında edindiğiniz tecrübelerinize dayanarak, sizce Türkiye'de yapılması gerekenler aslında nelerdir?

Kanaat bana has değil, hep söylenir ama ben bunu Çin'de yaşadıktan sonra daha da kemikleşmiş bir halde kabullenmiş durumdayım. Maalesef bugün, Dünyada üç tane "komünist" devlet kalmış durumda; Küba, Kuzey Kore ve Türkiye.

Devletin birçok sektörden elini ayağını çekmesi lazım. Özelleştirmenin artık devamlı tartışılır bir konu olmaktan çıkıp, biran evvel icraata döndürülen bir hale getirilmesi ve bunun bir giderek ivme kazanması lazım.

Türkiye çok vakit kaybediyor. Bunun maliyeti de çok büyük. Bugün Türkiye kriz ortamından çıkıyor ama, senede %10- %12'lere varan bir büyüme göstermesi de gerekiyor. Bu şart. Nüfus artışı da gayet yüksek. Onun için, %3 - %4 büyüme sağladığımız zaman bunu bir kriz ortamından sonra başarı sanıyoruz ama, bu oran aslında sadece yeni nüfusa katılan nüfus artışını beslemeyi sağlayacak bir oran.

Diğer ulusları yakalamak istiyorsak, Türkiye'deki gelişmeyi %10- %12 büyüme oranında gerçekleştirmemiz lazım. Bu da ancak özelleştirme ve yabancı sermayenin Türkiye'ye yatırım yapmasını sağlayacak önlemleri alınmasıyla olur. Bunu Çin yapıyorsa ve son 10-12 senede artan bir şekilde yapabiliyorsa, Türkiye niye yapamasın? Bu akıl sır alacak bir şey değil.

Bu kadar yoğun iş yaşamı arasında, özel hayatınıza vakit ayırabiliyor musunuz?

Pek ayıramıyorum. Çünkü, hep yeni başlangıç yapan kuruluşlarda görev alıyorum. Çok meşakkatli bir iş ve 7 gün 24 saat çalışıyorsunuz. Ama, belli bir süre sonra bu da oturuyor. Benim ilgi alanlarım arasında daha çok kitap okumak başı çekiyor. Ayrıca müzik dinlemek ve yazları yüzmek büyük zevk.

 

Bölümler 


Kimdir

Başarıları

Kitap Tavsiyeleri

Linkler

Neleri Sever

Murat Akman Gözüyle

Oda Girişi


Lider Arama
    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü,Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüsnü Güreli , Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org