Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Yusuf Ziya HALEFOGLU Gözüyle 


     

 



Tüm Yazıları

       ShareThis
Yankı Odaları
13.04.2021
Yusuf Ziya HALEFOGLU
Okunma Sayısı : 5150
Oy Sayısı : 5
Değerlendirme : 4,8
Popülarite : 3,36
Verdiğiniz Puan :
 

 

 

Son üç ayda, gönüllü olarak ortalama 2000'e yakın öğrenci ve öğretmenlerimize konuşma olanağım oldu. En son konuk konuşmacı olarak, tüm dünyadan 495 üniversite öğrencisinin bulunduğu çevrimiçi seminere, okumuş olduğum kitapların sayısıyla başlamıştım. Son 15-20 yılda okuduğum kitap sayısı 600-700 kadar olmuştu. Eğer bundan 15-20 yıl önce bu konuşmayı yapsaydım, herhalde kendimi, egolarımı, kendi doğrularımı, geleneklerimi belki de inançlarım doğrultusunda konuşurum demiştim. Ama şu anda her kitabın 100 kaynaktan yazıldığını düşünürsek, 60-70 bin kişinin aklının ortalaması ile konuştuğumu ileterek başlamıştım.

Konuşmamın baştan sona özetine baktığımda, kendi gerçekliğim dışında, evrensel gerçeklerin beni nasıl dönüştürdüğünü, evirttiğini düşündüm.

Heraklitos'a göndermeler yaparak başlamıştık, Socrates ile "kendini bil" konuşmuştuk, Platon ile "diyalogları", Spinoza ile "hakikati", Nietzsche ile "Zerdüştü", Michelangelo'nun İtalyanca "ancora imparo" sözünü, günümüze doğru Darwin ile "değişime adaptasyonu", Daniel Goleman ile "duygusal zekayı", Viktor Frankl ile "mutluluğu", Paul Tillich ile "olmayı", Albert Camus ile "yabancıyı", Foucault ile "kendini bilmeyi", İbn Tufeyl ile "Hay bin Yakzan" ve daha bir çok yazarı paylaşıp konuşmuştuk. Bu arada Mustafa Güzelgöz'ü de unutmamıştık, "eşekli kütüphaneci".

Gerçek ve yalan arasındaki farkı başka türlü anlatmam mümkün değildi. Başka türlü nasıl anlatabilirdim ki bu ikisinin farkını?
Bu günlerde "gerçek" ile "yalan" arasındaki mesafe o kadar açılmış ki, "gerçek" bizden ne kadar uzakta kaldıysa artık, ikisini nasıl bir araya getirip de değerlendireceğiz bilmiyorum. Hepimiz "gerçeği" kendi bulunduğumuz "gerçeklikle" algılama peşinde olduğumuz için, aradaki farkı görebilecek miyiz emin değilim?

Gerçekler cirrus bulutları gibi açık havada belli belirsiz görülmeye başladı...

Şu anda hem çevrimiçi, hem çevrimdışını yaşayan, bunun tüm yönleri ile değerlendirmesini yapabilecek olan sadece bizim nesil olacak gibi. Çünkü her ikisini de yaşayan jenerasyon olarak belki de gerçeği ve sanalı ayırt etme gücümüz biraz daha fazla olacaktır. O nedenle kendimizi çok şanslı görüyorum.
Yaşamın içinde hepimiz karar verdiğimizi düşünüyoruz, ancak sanki karar verdirilen bir konuma geldik ama fark etmiyoruz gibi. Bir çok algoritma bizi dönüştürüyor ama haberimiz olmuyor. Bütün verilerimizi nasıl topladıklarını biliyoruz ama onunla ne yaptıklarını, bize nasıl yansıttıklarını bilmiyoruz.

Algoritmalar şu an bizi öyle bir şekilde takip ediyor ki, ne aldığımız, nelerden hoşlandığımız, nereye gittiğimiz, kiminle buluştuğumuz, tercihlerimiz her şeyimizi takipteler. Bu noktada, Harari'nin açık sözlülüğünün gizemi de tam burada saklı diye düşünüyorum. Mesele, basit algoritmaların içimizde neler döndüğünü bizden daha iyi bilirse, otoritenin onlara geçeceğidir. Tabii tüm otoriteyi onlara bırakacaksak mesele yok zaten, bence olayları akışına bırakalım gitsin. Bu konuda hiç bir şey yapmamız gerekmiyor. Ama mesele kendimizse, biraz burada düşünmek gerekiyor.

O nedenle konu yine özgür irademize geliyor.
Hepimiz eylemlerimiz üzerinde belirleyici miyiz, yoksa yaptıklarımızdan sorumlu değil mi? Akan Abdula'nın "Öngörülemeyenler" kitabında dediği gibi, aşağıdaki satırları ondan okudukça teşekkür etmeden geçemiyorum; bugün algoritmalar bilgisayarlarımızı veya teknolojik aletlerimizi değil, tam da bizleri hacklemeye başladılar. Hepimizin kusurlu yanları var. Eğer o kusurları ve ön yargılarımızı bilmez ve bunun kullanılmasını engelleyemezsek, algoritmalar kusurlarımız ve ön yargılarımız üzerinden, yani en zayıf noktalarımızdan bizi hacklemeye başlayacaklar diyor. Algoritmalar o kadar akıllı hareket ediyor ki; farkındalık yaratmadan, baskı oluşturmadan hafif, hafif davranışlarımızı değiştiriyor.

Bir süre sonra neyi göreceğimi, nasıl davranacağımı, neye tepki vereceğimi artık algoritmalar düzenliyor. Bunun sonucunda sadece bana benzeyenleri bana yansıtmaya, sadece o açılardan bakmamı sağlamaya başlıyor. Kusurlu beynim sadece kendime benzeyenleri doğru ve normal kabul etmeye başlıyor. Her şey bu şekilde devam ettikçe ben de kendime benzeyenleri gördükçe mutlu olmaya başlıyorum. Bu noktada sorgulamalarım bitiyor, hayata bakış açım daralıyor ama farkında bile olamıyorum. Mutlu oldukça algoritma bizi daha da ele geçiriyor ve gerçekleri çok daha kolay çarpıtmamı sağlamaya başlıyor. Kendi dünyamı o kadar toz pembe hale getiriyor ki, sanki dünyanın en doğru düşünenleri ile birlikte ne kadar güzel yaşadığımı düşünüp mutlu oluyorum. Ama sadece kendimizi duyduğumuzun ve yankı odalarında kendi sesimizin yankılandığının farkında değiliz. Her yer ve her şey bana benzemeye başlıyor. Ruhumu besleyecek bir çok etkileşimden kendimi mahrum bırakmaya başlıyorum. Nasıl olsa her şey yolunda. Kendi kısır dünyamda, aynaların bulunduğu bir odada kendim söyleyip, kendim inanmaya başlıyorum. Bu devam ettikçe renklerim soluklaşıyor ve bir süre sonra renksizleşmeye başlıyorum. Kendimi yersiz, yurtsuz, muğlak hissediyorum.
Beynim bana benzemeyen hiç bir şeye tolerans göstermek istemiyor. Ben kendimi bu odalarda normal gördüğüm için, bana benzemeyenleri anormal olarak kabul etmeye başlıyorum. Dünyayı algılama şeklim değişiyor. Duygusal zekam git gide azalmaya ve duygularımın esiri olmaya başlıyorum. Kendi süslü dünyamız içinde her şey normalmiş gibi gelmeye başlıyor.

O nedenle yaşam hızla değişiyor, düşüncelerimiz sabit mi kalsın? Sabit bir kimliğe, işe ya da dünya görüşüne sarılmaya çalışırsak, dünya yanımızdan vın diye gelip geçer ve bizde ona bakıp kalırız diye düşünüyorum. Sırf ekonomik olarak değil, toplumsal açıdan da işlevimizi koruyabilmek için sürekli öğrenme ve kendimizi baştan inşa etme yeteneğine ihtiyacımız var.
İnanılmaz şekilde bilgi bombardımanı veri dünyasının içinde yaşıyoruz, bunları sindirip analiz etme kabiliyetimiz yoksa nasıl davranacağız?

Bu gerçekten çok, çok önemli bir soru...

Burada durup düşünelim diyorum. 21.yy'ın en önemli sorusu belki de.

Böyle bir dünyada yaşamak için zihnimizi son derece esnek, kendimizi çok iyi tanımaya çalışarak, kendimizi bilmeyi öğrenerek, duygusal dengemizi iyi kullanmaya ihtiyacımız var.

İşte tam bu noktada kendi varoluşumuzun ve hayatımızın kontrolünü bir nebze de olsa elimizde tutmak istiyorsak, algoritmalardan daha hızlı koşmalıyız.

Hızlı koşabilmek için yanımıza fazla yük almamalıyız belki de, tüm yanılsamalarımızı, ön yargılarımızı geride bırakmalıyız, fazla ağırlık yapıyorlar çünkü...


Kötü         Çok İyi  Oyla 
           
Tüm yazıları        ShareThis
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
                 

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org