Tüm Yazıları
ShareThis
|
"Etik Metik" Bülent Şenver Lilly İlaç Etik Sohbeti
24.07.2014 |
|
Okunma Sayısı : |
5622 |
|
|
Oy Sayısı : |
2 |
|
|
Değerlendirme : |
5 |
|
|
Popülarite : |
1,51 |
|
|
Verdiğiniz Puan : |
|
|
|
|
|
|
"Etik Metik" Bülent Şenver Lilly İlaç Etik Sohbeti
. .
Zaman zaman şirketler beni personellerine "Etik" konusunda konferans vermek için davet ediyorlar.
Etik değerlere önem veren Lilly İlaç Şirketinin Genel Müdürü Kadir Tepebaşı:
"Bülent Bey bize gelip personelimize "etik" konulu bir konferans verir misiniz?"
diye sorunca hiç çekinmeden Kabul ettim.
Konuşmamı sizlerle paylaşmak istedim...
. .
dinlemek için
. .
"Etik Her Zaman Kazanır" Bülent Şenver sunumu
. .
.
. .
"Etik Metik" Bülent Şenver Lilly İlaç Etik Sohbeti
Deşifresi
Bülent Şenver (BŞ)
BŞ: Etik, metik.
Çok ilginç bir şey, bu bir köşe yazarının başlığı.
Bir köşe yazarı, köşesinde yazdığı yazısında başında bunu söyledi "etik, metik"
Aslında ben şaşırmadım.
Çünkü bir çok insandan şunu duydum; "Bülent Bey, işin mi yok? Sen para kazan, otur, ithalat, ihracat. Niye bununla uğraşıyorsun?
Vaktinin bu kadarını harcıyorsun." O da etik patik diyordu.
Kimisi "Değer mi?" diyor. Ben diyorum ki: "Değer.
Uğraşacağım.
Ne pahasına olursa olsun uğraşacağım.
Ama sizlerle değil, ben gençlerle uğraşacağım.
Ağaç yaşken eğilir misali ben gençlerle uğraşayım, yetişkinlerle başkaları uğraşsınlar.
Piramidin en tepesinden birileri etik ile ilgili uğraşsın iyileştirmek için , piramidin altından da bizler uğraşalım, ortada bir yerde süratli bir biçimde buluşalım.
İşte bu nedenle Etik Değerler Merkezi Derneği EDMER'i kurduk. www.edmer.org web sitemizin adı.
Gençler için onları etik konusunda bilgilendirmek, görüşlerini genişletmek, etiğin ne kadar önemli olduğunu anlatmak için çeşitli aktiviteler gerçekleştirmeye başladık.
Bu dönem böyle bir şeyi yapıp inandırıcı olmak kolay bir şey değil.
Gençler öyle güzel sorular soruyorlar ki, nasıl cevap vereceğim diye insan düşünmeye başlıyor.
Vereceğiniz cevap da onların motivasyonunu kırıcı cevap olmamalı.
Onları bir şekilde motive edecek, ileriye yönelik ümitlendirecek bir şeyler söylemeniz lazım.
Dolayısıyla bizlerin işleri , sizin işiniz gençlerin önünde bu konuda daha da zorlaşıyor.
Böyle bir hareketi başlatmak için ben ilk rahmetli Sakıp Sabancı'ya gitmiştim.
Dedim ki: "Sakıp Bey, böyle böyle bir merkez kurmak için uğraşıyoruz."
O da çok babacan bir adamdı. "Ne kadar güzel iş yapıyorsun. Nereden buldun bunları. Hep iyi fikirleri sen buluyorsun."
O beni biliyor resimli kredi kartlarını, ilk taraftar kartlarını bankacılıkta çıkarttığımı.
"Ne güzel maşallah "dedi.
Çok hoşuma gitmiş, gülmeye başlamışım.
Arkadan öyle bir şey söyledi ki yüzüm asılmış.
Daha üç beş saniye geçmedi "Bülent Bey, sen göle yoğurt mayası çalmaya çıkmışsın" dedi.
Herhalde o kadar kötü oldu ki benim yüzüm babacan tavrı ile beni motive etmek için benim sırtımı sıvazlayıp:
"Üzülme senin mayan tutacaakkk tutacak" dedi.
Çok güzel ifade daha sonra düşündükçe ben anladım ne demek istediğini.
Yılların tecrübesi Sakıp Ağa diyor ki bana:
"Bu iş böyle sizin dernek ile merkez ile çözebileceğiniz bir iş değil. Girdiğiniz iş koskoca bir göl. Sen başkan oldun, yönetim kurulu üyeniz 5-6 kişi. Olacak şey değil"
Göl diyerek de işin büyüklüğünü bana tarif etti.
Senin mayan tutacak epey düşündüm, maya nasıl tutar diye.
Onu da şöyle tercüme ettim.
Herhalde bana şu mesajı verdi, ne kadar çok insana o göle biz o kadar maya çaldırtırsak o kadar o göl maya tutacak.
O zaman bizim görevimiz Etik Değerler Merkezi olarak bir çok insana bunu yayabilmek, herkesin de o göle yoğurt mayası çalmasını sağlayabilmek, temin edebilmek.
O gündür bu gündür elimizde kaşık göllere gidip mayaları koyup koyup duruyoruz.
Buraya niye geldim?
Sizler de bizlerle birlikte ara sıra olmasa bile çoğu zaman mayaları koymaya çalışıyorsunuz
. "Aman vazgeçmeyin" demek için geldim.
Maya çalıyorsunuz da sakın vazgeçmeyin. Sakın ümidinizi kaybetmeyin.
Tam tersi ben 20 kişiye çaldırıyorsam, siz 30 kişiye çaldırtın, siz 50 tane daha, siz 100 tane daha.
Etik ile ilgili herkes bana soruyor.
İlk sordukları şey; "Etik ile ahlak farkı ne?"
TÜSİAD'ta ben iş ahlakı ilkelerinin belirlenme komitesinde görev yapmıştım.
TÜSİAD İş Ahlakı İlkeleri belirliyorduk.
Üyelere gidiyoruz, üyeler çoğu yaşlı, beyaz saçlı, "İş Ahlakı ilkeleri yapacağız " diyorduk kızıyorlardı bana. "Ne demek istiyorsun Bülent Bey, biz ahlaksız mıyız?"
"Yok efendim ahlaksız değilsiniz . Ama iş ahlakı ilkeleri diye bir şey olması lazım, o zaman etik demiyorduk, iş ahlakı ilkeleri diyorduk. Bir şey yazmamız lazım."
" Ne yazacaksın işte TÜSİAD üyesi yasalara uyar. Yeter bize bu kadar."
Yasalara uyar. Sanki yasalara uymak yeterliymiş gibi algılanıyordu.
Ben gençlere hitaben etiği anlatırken bir pusula ile anlatıyorum.
Diyorum ki "Etik denilen şey aslında benim gözümde çok basit bir şey.
Kuzey , güney, doğu , batıyı gösterecek, elimizde bir alet var, biz hayatta kararlar alıyoruz, ilişkilerde bulunuyoruz, bir takım davranışlarımız oluyor, bir takım uygulamalarımız oluyor, bunları yaparken doğruyu yapalım, yanlışı yapmayalım. İyiyi yapalım, kötüyü yapmayalım.
Tabii bunu söylemesi kolay.
Gençler hemen "Var mı öyle bir pusula" diye soruyorlar. "Öyle bir şey yaratamadık ama olsa iyi olur" diyorum.
Etik kodu yazılır diyorum anlatıyorum onlara, o bizim etik pusulamız olacak.
Bu sefer soru çok güzel ama "Bülent Hocam, kimin pusulasını kullanalım?"
Ne güzel soru.
Sizin pusulanız başka, kimin pusulası hakikaten çok önemli.
Birisinin doğrusu Kuzey'i gösteriyor, birisinin aynı şekilde kuzey yanlış diyor.
O zaman bir uyum içerisine giremiyoruz.
Birisi kuzey, birisi kuzey doğu dese bir uzlaşma noktası bulacağız da , birinin doğru beyaz dediğine diğeri doğru siyahtır diyor.
Bu sefer kavga çıkıyor, uyuşmazlık çıkıyor. "Ben etik davrandım" diyor. "Bizim ilkelerimize göre etik değil" diyorsun.
"Gayet etik. Ben Bakanım, benim damadım bu Şirkete genel müdür olmayacak da senin ki mi olacak?" Doğrusu o adamın, pusulası onu gösteriyor.
"Devletin parası alınmamış ki" Demek ki onun doğrusu bu.
Devletin malı alınmamış, müteahhitten alındıysa devletin değil ki.
Hadi gel şimdi bu pusulaları uyuşturalım.
Çok zor bir iş yapıyoruz.
Bazı değerlerde ortak değerlerimiz oluşmuyorsa etik konusunda da uzlaşamıyoruz biz.
Bu bizim için önemli bir sorun etik konusunda.
Bir de Türkiye'de bizim bazı kabullerimiz oluşmuş etik konusunda, bazı kabulleri kabullenmişiz biz. Türk toplumu olarak ve kabullendiğimiz bu şeyler bizim etik konusunda pozitif ilerlememizi engelliyor.
Nedir bu kabullerimiz diye düşünürsek;
"Burası Türkiye burada her şey olur"
Kabullenmişiz.
Bu öyle olmamalı diyorsunuz , sizi sakinleştiriyorlar.
Başka bir kabulümüz var.
"Böyle gelmiş, böyle gider" bir şeyi değiştirmek için uğraşma.
Bunu büyükler gençlerine söylüyor.
Çocuk bir şey yapmaya kalktığında "Böyle gelmiş, böyle gider evladım" diyor.
"Bana dokunmayan yılan bin yaşasın"
Tepkisiz bir toplum olmaya başladık.
Kaçınıyoruz bazı şeylerden.
Aman karışma, size bir zararı yoksa, başkasına zararı varsa sen karşıdan izle, hiç bu işin içine bulaşma.
Bu sözü Anadolu da çok kullanıyorlar.
"Ateşe yakın olan ısınır."
"Bal tutan parmağını yalar."
Bülent Şenver'in Odası televizyon programları yapıyorum, orada misafirlerim oluyor, ona bazı sorular sorarken diyorum ki:
"Türkçe de bir söz vardır ' bal turan parmağını yalar' sizce bal tutan parmağını yalamalı mı?"
Şu anda elinizde bir bal var, parmağınızı sokup yalamalı mısınız?
Cevabı siz verin.
DİNLEYİCİ: Evdeki balsa evet. Devlet balıysa olmaz. Balın kime ait olduğu ve benim ona hakkım olup olmadığına bağlı olarak
BŞ: Bu bal benim hakkım mı?
Bu bal bana emanet mi edildi?
Bir alkış alalım.
"Ne ekersen onu biçersin?
Ne yetiştiriyorsak onlar müdür oluyor, müdür yardımcısı oluyor.
Biz yetiştiriyoruz bunları.
Kabahati kendimizde aramamız lazım.
"Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar"
İnsanlara doğru söylememeyi öğretiyoruz.
Aman yavrum doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.
Yalan söyle demesem dahi, doğruyu da söyleme sus, otur oturduğun yerde diyoruz.
Bu da bir kabul.
"Kısa yoldan köşeyi dönmek" bütün gençlerin ideali şuanda.
Kısa yoldan köşeyi dönmek.
Bana sordukları şey; Bülent Hocam hangi mesleği seçelim derken sordukları hangi mesleğin iyi yönleri bunları sormuyorlar, hangi meslekte daha çabuk paraya kavuşurum da zengin olabilirim.
Doktor olsam mı daha çabuk para kazanırım?
Pazarlamacı olsam mı?
Sordukları şey bu; kısa şekilde para kazanmak.
Ama nasıl olursa olsun etik dışı onlar için önemli değil.
"Tencere dibin kara benim ki senden kara"
Sen bana bunu söylüyorsun ama herkesin de hemen hemen toplumda kara bir tarafı çıkıyor.
Bu adamın çıkmaz değil örnek göstermeye çalışıyorsun gençlere, ertesi gün bir bakıyorsun gazeteye bir yere bağış yapmış, diğeri hayır yalan diyor.
Gençlere örnek birini gösteremeyecek miyiz biz etik konusunda ?
Lilly İlaç'ın genel müdürü diyeceğiz.
ETİKA Etik Ödüllerini de alıyor Lilly ilaç daha da önemli sorumluluklar sırtına binmeye başladı.
EMDER olarak da bizim sırtımıza çok büyük yük binmeye başladı. Siz biliyor musunuz benim uykularım kaçıyor.
Her sabah ben gazeteyi açtığımda bakıyorum acaba kötü bir şey çıkar da ben de rezil olur muyum?
Gel öpeyim yanağından.
İşte ETİKA 2013 ödülünü böyle verdik ona.
Hakikaten çok büyük bir sorumluluk.
Yarın öbür gün gazetede bir şeyler okurken Allah korusun bu şirket ile ilgili, siz çalışanları ile ilgili etik dışı bir şey manşet olursa çok kötü duruma düşeriz.
Bir başka kabulümüz var bu tencere ile ilgili.
"Tencere yuvarlanır, kapağını bulur."
Biz birbirimize benziyoruz.
Genel müdür nasılsa kendine uygun bir genel müdür yardımcısı buluyor, o kendine öyle bir müdür buluyor böyle yukarıdan aşağıya doğru gidiyor.
Onun için etik konusunda tencere çok önemlidir.
Sen de tencere ile ilgili bir cümle söyle.
DİNLEYİCİ: "Tencerenin dipi tuttu"
BŞ: "Balık baştan kokar"
"Üzüm üzüme baka baka kararır."
"Parayı veren düdüğü çalar"
Parayla her şey oluyormuş da haberimiz yokmuş bizim.
Parayla olmayan bir şey var mı? Bir tek sağlık var.
"Armut dibine düşer"
Hiç armut yediniz mi?
Ağaçta armut gördünüz mü?
Ağaçtan armut düşerken gördünüz mü?
Nereye düştü?
Ne çok kabulümüz var.
"İdare et abi"
Biz idare eden bir toplumuz.
Park edilmeyen yere ederiz, beş dakika idare et.
Olmayacak bir işi yaparız, bir kere idare et. İdare etme kültürü var.
"Yapanın yanına kar kalır"
Kalsın mı? İster misin?
DİNLEYİCİ: Kalmasın.
BŞ: Ne yapalım ona, kötü bir şey yapana?
DİNLEYİCİ: : Bir sürü fikrim var.
BŞ: İyi bir şey yaparsa kar kalsın da kötü bir şey yaparsa kalmasın.
Hukuka güvenin var mı? Adalete güvenin var mı?
Alkış.
"Gemisini yürüten kaptan"
Gemiyi yürüt de nasıl yürütürsen yürüt.
Kaptan oluyorsun, lider oluyorsun.
"Körler sağırlar birbirini ağırlar."
Öyle demek istemiyorum ama dışarıdan bizi pusulası başka olan birisi görse
"Toplanmışlar körler sağırlar birbirlerini ağırlıyorlar." der.
"Dışarıda malı götürüyorlar, bunlar burada etik, metik, patik ,bir şeylerle uğraşıyorlar" derler.
Biz bu gruptan olmak istemiyoruz.
"Üzümü ye, bağını sorma"
Böyle bir atasözü nasıl olabilir mi?
Nasıl girmiş bu bizim kültürümüze?
Kim sokmuş bunu bizim kültürümüze?
Söylüyoruz da bunu. Nasıl sormam bu üzüm nerden geldi diye?
Kimin bağı?
Hiç bir şey sormuyorsan şunu sor; ilaçlı üzüm mü?
Bunu da kabullenmişiz biz.
"Devletin malı deniz, yemeyen domuz" bazıları "Yemiyen Keriz" diyor.
Devletin gücünü ve imkanlarını eline geçirenler onu bir şekilde yakın yandaşlarıyla oradan bir pay almalılar.
Pay almayana keriz diyorlar. Ecevit, şiir yazıyordu.
Öyle kaybolup gidiyorsun, asıl devletin imkanlarını kullananlar daha popüler hale geliyorlar.
Sorduğunuzda o malı devletten alıp paylaşanlara onlar da diyor ki:
"Vallahi ben paylaşmak istemiyorum ama halkımız istiyor. Ben bakan olur olmaz bütün çevrem Ankara'ya geliyor, 'bunu yapsana, şunu yapsana' diyor, ben bunlara olmaz dediğim zaman 'niye seçtik seni bakanım"
Seçmenimizin de böyle bir etik kültürü eksik.
Olmayacak şeyleri istemek üzere devlet imkanlarını birilerinin eline veriyorlar oylarla.
Onlarda kendi paylarına düşeni istiyorlar.
Bu da yanlış bir davranış.
"Eski tas, eski hamam" bu değişmez anlamında.
"Hamili kart yakınımdır"
Bizim zamanımızda çok kullanırdı, kartın arkasına yazardık,.
"Sana mı kaldı?"
Bir şeyi uğraşıyorsunuz, düzeltmeye çalışıyorsunuz, sana mı kaldı diyorlar.
"Eski köye yeni adet mi getiriyorsun?"
"Türkiye'yi sen mi kurtaracaksın?"
Sonunda da gelip gelip bu o kadar büyük bir göl ki Türkiye'yi sen mi kurtaracaksın deyip geçiyorlar.
Bazı etik dışı davrananlara ben soruyorum, niye davrandın böyle.
O kadar basitçe şeyler söyleniyor ki.
Çokça söylene şeyler:
"Mecbur kaldım"
Sanki mecbur kalınınca etik davranmamak doğru bir şeymiş gibi.
Bazıları diyor ki:
"Herkes yapıyordu"
Herkes emniyet şeridinden geçiyordu, ben de gördüm geçtim.
Sanki herkes yapıyorsa bu iş meşru hale geliyormuş gibi görünmeye başlanıyor.
"Şirketime yararı vardı, şirketime faydası vardı.
Kendim için yaptıysam namerttim, şirket için yaptım."
Az vergi ödedim, vergi kaçırdım, şunu söyle yaptım, usulsüz bir hadise yaptım ama şirketim için yaptım diyor.
Sanki şirketi için yaparsa, cebine bir şey yapmazsa bu iş doğru zannediyor.
"Kimse duymayacak, kimse görmeyecek" diyenler var. Kimse görmeyecek, duymayacaksa yapılabilir anlamı çıkıyor.
Kimse görmese bile yukarıda kim var?
Allah görüyor.
Yukarıda birileri var, görüyor seni diyeceğiz, başka bir şey söyleyemiyoruz onlara.
"Yaptırımı yoktu. Cezası yoktu" diye yapanlar var.
Baştan bakıyor yasa dışı , etik dışı ama yakalanırsa ne olur?
1500 Lira ağır para cezası öderiz.
Tamam o zaman bir giderden mulakale yapalım diyor.
Çünkü o etik dışı, yasa dışı işi yaptıktan sonra getirisi çok daha fazla olacağına inanıyor.
50 milyon, 100 milyon para kazanacak, yakalanırsak 1500 öderiz deyip böyle bir şey yapılmalı mı? 100 milyon şirkete gelecek?
Şirkete gelince maaşlarınız artacak.
Bir şirketin tepesine geldiğiniz zaman çok kritik şeyler.
Bazı durumlarda bir kere yapsak olmaz mı? Diye biliyorsun.
Ellerin titriyor.
"Pratikti , kolaydı yaptım" diyor.
O kadar kolaydı ki etik dışına çıkmak hemen onu yaptım.
"Doğru yapmak zordu. Öyle kurallar koymuş ki, onu yap, bunu yap, biz pratik yoldan hallettik onu" diyor.
Güldüğüne göre aklına bir şeyler geldi o konuda.
"Kimseye zararı olmadı ki" gibi gerekçeler oluyorlar.
Bir defalık yapmak sanki bir şey değilmiş gibi. H
ayatta bir kere yaptık diyor. Bunun biri de bir, onu da bir.
Hiç duydunuz mu uçak giderken anons yapıyor pilot, 280 bin mil , 20 yıldır bugüne kadar uçuyorum, hiçbir zaman düşmedim, şuanda ilk defa düşüyoruz, merak etmeyin, kemerlerinizi bağlayın.
Bir keresi de bir bu işin.
Sahip çıkmazsak ne olur? Diyorlar bana.
Çok yaşanmış ve tecrübe göstermiş ki toplum kirleniyor.
Toplumun kirlenmesini ster misin?
DİNLEYİCİ: Hayır.
BŞ: Kirlenmesin toplum.
Yolsuzluk artıyor, artsın mı yolsuzluk?
DİNLEYİCİ: Artmasın.
BŞ: Kimin gözünden konuştuğuna bağlı.
Sen alıcısı değilsin galiba, vericisin.
Alıcısı verici değilsin, uzaktan izleyeni misin?
Haksız rekabet çoğalıyor.
Siz her işinizi düzgün yapıyorsunuz, her işini düzgün yapmayan bir ilaç şirketi var, onlar sizden daha çok öne geçiyorlar.
Haksız rekabet .
Olmamalı böyle bir şey.
Ülkenin kaynaklarını verimsiz yere kullanıyoruz.
1 dolara yaptıracağımız işi 10 dolara yaptırıyoruz.
Yatırımlarımız pahalı hale geliyor.
Üçüncü boğaz köprüsü acaba o kadara mı yapılmalı?
Giderler gereksiz yere artıyor, maliyetler artıyor.
Yabancı sermaye kaçıyor.
Düzgün yabancı sermaye.
Bu ülkeye girmek doğru bir şey değildir demeye başlıyor. Büyümeler başlıyor.
İşsizlik artıyor. Bunlar hiç istemediğimiz şeyler.
Gelir dağılımı bozuluyor.
Zenginler daha zengin oluyor.
Bir bakıyorsun birden bire 4 çeker almış.
Zenginler daha zengin, fakirler daha fakir oluyor.
Orta sınıf azalıyor.
Genel ekonomik performans düşüyor.
Demek ki etiğe sahip çıkmak lazım.
Gençlerimize dedik ki siz ne düşünüyorsunuz etikle ilgili.
Ağaç yaşken eğilir ya , biz de gençlere etik konusunda ne düşünüyorsunuz?
"Amaca ulaşmak için etik davranmaktan çekinir misiniz?"
Yaş 18-24 yaptığımız araştırma. X -Sights diye bir araştırma şirketi yaptı.
Profesyonel bir araştırma, güvenilir bir araştırma.
Gelen cevap "Çekinmem"
"Bazen" diyenleri de ben o yolun yolcusu kabul ettim.
Gençlerin yüzde 58'i bana göre etik dışı davranmaktan çekinmiyor.
X -Sights Türk gençliğinin demografik yapıyı aldı, ona göre lise mezunu bu kadarsa bu kadarını, ona göre toplumun geniş kesiminden bunu yaptılar.
Türkiye'yi yüzde 95 güvenilirlik aralığı ile temsil edebilecekleri bir araştırma oldu.
Yüzde 58'i etik dışı davranmaktan çekinmiyor.
Çok kötü dedi bizim yönetim kurulu kararı.
Ben dedim ki: "Bir de bardağın dolu tarafından bakın, helal olsun gençler bunu dürüstçe ifade etmişler.
"Siz başkası etik dışı davranırsa buna tepki veriri misiniz?"
Dur kardeş , yapma diye. "Vermem " ve "Bazen"leri toplayınca yaklaşık yüzde 55 tepkisiz gençliğimiz var.
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın misali.
Peki gel bir not ver .
Hocalar size not veriyor, siz de Türk toplumuna etik notunu verin. Türk toplumuna 5 üzerinden not verin, bakalım ne verirsiniz diye.
Çok ilginç notları 5 üzerinden 2,6 çıktı. 2,5 zar zor geçiyoruz.
Bu gençlerin algısı toplumla ilişkili olarak.
"Sizce en önemli etik sorun nedir?"
Gençlerin algısı , diyorlar ki "Ayrımcılık"
Bu ayrımcılığı bir çok konuda düşünebilirsiniz.
Bir numaralı onların sıkıntı çektiği şey.
Bu anket 6 ay önce yapıldı. Belki daha kötü bir durum ortaya çıkmış olabilir.
Türkiye'nin gözünde haksız kazanç var.
Kazananlar , kazandığını hak etmiyorlar diye bir algı var onların gözünde.
Ve aldatıcı reklam , ürün tanıtımı.
Kırk yıl düşünsem aklıma böyle, üçüncü sırada Türkiye'nin en büyük etik sorununa aldatıcı reklam, aldatıcı ürün tanıtımı diyor.
Demek ki onlar önem veriyor böyle şeylere .
Reklamlarda bir şeyler vaad ediyorlar.
Bakıyor onların bazıları yok.
İtiraz ettiği zaman bakıyor alt yazıyla biz geçtik, görmedin mi diyorlar.
Yolsuzluğu dördüncü saymışlar. Beşinci rüşvet ve yolsuzluk.
Böyle diyorsunuz, durumu algıladık.
Sizin yarınızdan fazlası etik dışı davranmaktan çekinmiyor.
Yarınıza yakın bir bölümü tepkisiz bu konuda.
Etik sorunları siz biliyorsunuz. Türkiye'nin notunu geçerli bir not diye görmüyorsunuz.
Peki ileri de ne olacak? Daha iyi olacak mı?
Aynı kötülükte kalacak ve daha kötüye gidecek diyenleri topladığım zaman gelecekten ümitsiz yüzde 76 yaklaşık gençlik var.
Bana göre bu araştırmanın en kritik ve beni üzen sorusu ve cevabı bu.
Gelecekten ümitsiz olan 18-24 arası gençliğimiz söz konusu.
Bizim görevimiz onlara yeniden bu morali verip, "Böyle gelmiş, böyle gider" diye bir kural yok.
Uzun vadede bu işler düzelecektir.
Türkiye'den kaçma, Amerika'ya gitmeye çalışma.
Türkiye'de bu işler düzelecektir diye onlara moral vermemiz gerekiyor.
DİNLEYİCİ: Bu konuda bu kadar emek sarfediyorsunuz. Sizin bireysel düşünceniz gelecek açısından
BŞ: Benim gelecekten ümidimi şöyle açıklayayım; bu cevabı vermeden bir de bu sene biz gençlerin gözünde etik araştırdık, bu senede yöneticilerin gözünde araştıralım.
Gençleri yönetenler var ya, onların gözünde nedir? Diye.
Birkaç benzer sorular sorduk, onları paylaşayım, sonra size söyleyeyim KENDİ görüşümü.
"Türk toplumunda etik önemli mi?" diye sorduk, çok önemli diyemediler .
Ancak yüzde 5'i çok önemli diyebildi.
Ben çok isterdim ki Türkiye'de etik çok önemli diyebilsinler.
Diyemediler çok önemli.
Önemli, ne önemli ne önemsiz, kaytarmaca cevaplar.
Demek ki inanmıyorlar.
Türk toplumunda önemli değil etik.
Türk toplumunda önemli değil de "İş hayatında etik dışı davranmaktan çekinir misiniz?" ben şimdi ne bekliyorum?
Çekinirim demesi gerekiyor değil mi?
Kesinlikle demesi gerekiyor.
Kesinlikle sadece yüzde 48'i diyebilmiş.
İş hayatında etik dışı davranmaktan çekinir misiniz?
DİNLEYİCİ: Kesinlikle.
BŞ: Siz çekinir misiniz?
DİNLEYİCİ: Kesinlikle.
BŞ: Siz.
DİNLEYİCİ: Kesinlikle çekinirim.
BŞ: Siz
DİNLEYİCİ: Kesinlikle çekinirim.
BŞ: Hep birlikte söyleyelim.
DİNLEYİCİ: Kesinlikle çekiniriz.
BŞ: Alkışlıyoruz.
"Bugüne kadar iş hayatınızda etik dışı davranışlarla karşılaştınız mı?"
Hayır diyenlerden de ayıp olmasın diyordur.
Etik dışı iş ile karşılaşmayan yok. Yöneticilere de bir etik notu verin dedik. 10 üzerinden versinler notlarını.
Kurumlara not verdiler.
Türkiye'de ki kurumlara not verdiler.
En düşün alanları buraya yazdım ben. 2,5 ile medya en düşük almış, 2,6 ile siyasi partiler, 3 ile spor kulüpleri, 3.2 ile hükümet, 3.5 ile belediyeler.
En az oy alanlar.
Bir de kamu kurumları ile yargı 4.8. bu üç ay önce yapıldı.
Bunlar sınıfta kalan şeyler.
Bir medya köşe yazarı da demiş ki akşam gazetesinde, "Tencere dibiniz kara. Sizinkiler bizden kara .
İş alemi kendini görmüyor musun ki medyaya 2.5 vermişsin."
Medyayı 2.5 görünce sinirlenmiş.
Köşesinde iş alemine giydiriyor.
Kurumları boşver, topluma bir not verin dedik.
Toplumun notu sınıfta kaldı.
Sen Türk toplumuna 10 ü zerindeöetik notu ver.
DİNLEYİCİ: 10 üzerinden etik notum 4
DİNLEYİCİ:10 üzerinden etik notum 2
DİNLEYİCİ: 10 üzerinden etik notum 3
DİNLEYİCİ:10 üzerinden etik notum 3
DİNLEYİCİ:10 üzerinden etik notum 2
DİNLEYİCİ:10 üzerinden etik notum 4
DİNLEYİCİ: 10 üzerinden etik notum 2
DİNLEYİCİ:10 üzerinden etik notum 1
Demek ki doğru şeyler. Doğruya yakın şeyler çıkıyor.
"İş hayatında yaşadığın en önemli etik sorun" dedik.
DİNLEYİCİ: Bizim kendi çalışanlarımız ve tedarikçilerimizle yaşadığımız bir etik sorun varsa çalışmıyoruz zaten.
BŞ: Yaşadığın diyorum.
DİNLEYİCİ: Bizim genelde endüstride yaşadığımız şey, haksız rekabet diyebiliriz.
DİNLEYİCİ: Sizin nedir bankacılıkta yaşadığınız en önemli etik sorun.
BŞ: Programı ben yönetiyorum onun için toplantıdan sonra söylerim sana.
En önemli etik sorun 7 tane çıktı.
Her güne bir sorun söylediler.
1- Adaletsiz yönetim.
Yöneticiye soruyoruz.
Diyorum ki sen yönetmiyor musun?
Hem yönetiyorsun, hem adaletsiz yönetim var diyorsun.
Onu da bir yöneten var herhalde tepesinde.
Adaletsiz yönetim ne kadar üzücü bir konu.
2- İşe Alım ve terfiler. Bu şirketiniz için değil ,genel ortaya çıkan şeyler.
3- Ayrımcılık. Yöneticilerde de söylenmiş. Hatta 3. Sırada söylenmiş.
4- Emek sömürüsü diyorlar. Emek sömürülüyormuş.
5- Haksız rekabet bir sorun diyorlar.
6- Kurum kaynaklarının sömürülmesi.
Ne güzel cümle kurmuşlar sömürmek, kurum kaynağı.
Bunları söylerken akıllarından mutlaka hadiseler geçiyordur.
Kurum kaynaklarının sömürülmesi diye.
7- Yolsuzluk.
İş hayatında etiği hakim kılmak için yapılan çalışmaların başarılı olacağına inanıyor musunuz?
Bülent Bey merkez kurmuş gidiyor, konferanslar veriyor, Lilly de özel bir departman kurulmuş, uğraşılıyor, bunların başarılı olabileceğine inanıyor musun diye sorulduğunda kesinlikle diyebilen yüzde 7 çıktı.
Kesinlikle yargısı yok, o kadar az ki.
Yarısı ne inanıyor, ne inanamıyor.
Yüzde 23 'ü banko inanamıyorum diyor zaten.
Kesinlikle diyebilen sadece yüzde 7.
Diyoruz ki biz uğraşacağız yine.
Biz inanıyoruz, inananlar arasındayız.
Konuşmamın başında etik metik diyen köşe yazarımız bu köşe yazarımıza Yöneticilerin Gözüyle Etik raporunu gönderdik.
Okuduktan sonra bu yüzdelerin bazılarını köşesinde paylaştı.
Ve şöyle bitiriyor; "Ama bence bu sonuçlar son derece doğru sonuçlar.
Türkiye'ye baktığımız zaman bu sonuçların sağlamasının yapıldığını görüyoruz."
Son cümlesi ise şöye: "Sonrada şaşırmış gibi yapıyoruz. Şaşkınlığımız bile etik dışı aslında."
Aslında etik dışı olan budur diyor.
Ne zaman adam oluruz diye hep bir şeyler söylüyor ya, Rabbena hep bana demediğimiz zaman diyor.
Şuna inanıyorum ben, bizim bu konuda başarılı olabilmemiz için sadece bir merkez, sadece Lİlly'nin bu konu ile uğraşması yeterli değil.
Dört tane arena da dört aktör ile uğraşmamız lazım.
Ekonomide uğraşmak, siyasette uğraşmak, idari alanlarda, eğitim alanında uğraşmamız lazım.
Bu konula özel sektör ilgilenmeli, kamu ilgilenmeli, sivil toplum kuruluşları ve gençlik ilgilenmeli.
Sanki bir saatin çarkları gibi birlikte hareket ediyor olmamız lazım ki etik saatimiz doğru yeri göstersin.
Aksi takdirde göstermeyecektir bunu.
O nedenle bir çok şirkete tavsiye ediyoruz; yönetim kurulu seviyesinde etiğe sahiplenen biri var mı sizin içinizde?
Yönetim Kurulu olan şirketlerde Türk Ticaret Kanunun da hüküm vardır, avukatımız bilir.
Özel güvenli yönetim kurulu üyesi diye.
Bir yönetim kurulu görevlisine sen etik ten sorumlusun demek önemli.
Bunu söylediğim zaman diyorlar ki ne yapacak o kişi?
Diyorum ki: "Hiçbir şey yapmasın. Sadece siz deyin ki : "Ali Bey siz şirketimizde özel görevlendirilmiş yönetim kurulu üyesisiniz" deyin, bakın 2-3 hafta sonra yönetim kuruluna gelince adamın yürüyüşü bile değişecek.
Sonra başlayacak düşünmeye.
Ben sorumluyum ama öğlenleri balık yiyoruz geliyoruz.
Bir şey yapalım?
Ne yapalım?
Muhakkak pozitif bir katkısı olacaktır.
Bunun altına muhakkak bir etik kurulu gibi bir kurul oluşturun.
Bazı şeyleri tartışmak için karar verici yetkili insanlardan oluşan.
Ondan sonra tabi ki yetkili yöneticiyi özel olarak görevlendirin kendi içinizde. 24 saat bu işi yapamaz ama ek görev alabilir.
Veya full time bu işi yapabilir.
Ve herkeste etik gönüllüsü olacak.
O şirkette çalışan herkeste etik gönüllüsü olsun istiyorum.
Bizim etik ilkyardım çantamız var.
İlk yardım çantası gibi bunları içine koyuyoruz.
Sizin de bir etik yardım çantanız olsun.
Bir tane etik pusulası atın içine, bir tane etik gözlüğünüz olsun.
Her kararı almadan önce kararı söylemeden insanlarla paylaşmadan cebinizden etik gözlüğünüzü çıkarıp takın.
Etik dışıysa yapıp yapmamak sizin elinizde.
Benim yetkim değil size yapmayın demek.
Siz görün etik dışı olduğunu.
Bazen etik dışı olduğunu bilerek bir şey yapabilirsiniz ama o zaman vicdanınızın bir yerine işlemiş olacaksınız.
En kötü şey; farkında olmadan etik dışı davranıp, etik olduğunu farz ederek farkında olmadan etik dışı davranmaktır.
O zaman vicdanınızın bir yerine o lekeyi hiç koymuyorsunuz demektir.
Etik teraziniz olsun tartın.
Etik düdüğünüz olsun, etik dışı davranışlar olduğunda çalabilecek.
Bu etik düdüğünü kim çalar?
Ne zaman çalar?
Kuralları Şirketler yazıyorlar.
Metreniz olsun ölçecek, tokmağınız olsun karar verecek.
Bir de karneniz olsun.
Yatağa yattığınızda etik karnenize bir bakın neleri doğru yapmışsınız, neleri yanlış yapmışsınız.
Konuşmamı bitirirken diyorum ki Türkiye'nin TAT'a ihtiyacı var.
T,A, T'ye ihtiyacı var.
Türkiye'nin Topyekün Arınmaya , ben dahil, ben kendimi dışarıda tutmuyorum.
Türkiye'nin Topyekün Arınmaya, Topyekün temizlenmeye ihtiyacı var.
Bunu yapamadığımız takdirde amaçlarımıza biz ulaşamayacağız.
O nedenle Sakıp Sabancı diyordu ama biz göle yoğurt mayası çalmaya devam edeceğiz.
Sizler de benimle birlikte yoğurt mayası çalın.
Bu sayıyı giderek artıralım.
Çünkü ben inanıyorum ki Türkiye'de etik her zaman kazanacaktır.
Bizim mayamızda her zaman tutacaktır.
Konuşmamın sonuna geldim ama sizlerden dört kişinin yanıma gelmesini istiyorum.
Ben başarı hapı olması için bir kitap yazdım.
Başarı hapı ben yazarsam hapın adını ne yapayım?
Ne yapayım? Diye düşündüm.
Aspirin olmaz, sülfamidin olmaz, teramisin olmaz, başardin yaptım.
Başarmak için başarı hapı başardin olsun diye.
İlk önce başka bir hap adı geldi aklıma ama yayın evi "Bülent Bey, koymayalım bu adı çünkü bayanlar bu kitabı ellerine alıp taşımak istemezler" dedi.
Nedir bunun sakıncası? Dedim.
Önerdiğim isim; başagra olsun dedim.
Her yaşta başarmak için başagra.
Sistem yayıncılığın önerisini dinledim, öyle bir şey yapmayalım başardin olsun dedim.
Şimdi başardin kitabında küçük bir etik duası yazdım.
İstiyorum ki bu duayı birlikte okuyalım.
Bu duamın birinci kelimesini ben okuyayım, sonuncu kelimeyi de ben okuyayım.
Diğer cümlelerini siz okuyun.
BŞ: Allah'ım
DİNLEYİCİ: Doğru yoldan ayrılırken
DİNLEYİCİ: Başkasının hakkını yemeğe çalışırken,
DİNLEYİCİ: Yalan dolan ile iş yapmaya başlarken,
DİNLEYİCİ: Canlılara ve çevreme zarar vermek için düzen kurarken,
DİNLEYİCİ: Hak etmediğim lokmayı ağzıma atarken,
DİNLEYİCİ: Ahlak dışı bir davranışa niyetlenirken,
DİNLEYİCİ: Paylaşamayacağım bir zenginliği elde ederken,
DİNLEYİCİ: Adaletsiz kararlar alırken,
DİNLEYİCİ: Beni başarısız kıl. Bu konularda bana başarı yüzü gösterme
BŞ: Amin.
Hoşçakalın. Etik kalın.
DİNLEYİCİ:Bu konuda çok emek harcıyorsunuz, kafa yoruyorsunuz.
Sizin bireysel düşüncenizi tam alamadım.
BŞ: Şöyle söyleyeyim; böyle gelmiş böyle gitmeyeceğine inanmıyorum, bunun başarılı olacağına inanıyorum ama bunun zor olacağına biliyorum.
Zaman gerektirdiğini biliyorum.
O nedenle bizim metodik ve sistematik çalışmamız gerekli olduğunu biliyorum.
O nedenle ne kadar çok bu konuya önem veren şirketleri ve kişileri artırırsak o kadar faydalı olur diyorum.
Mesela bu ETİKA etik ödüllerini de o maksatla başlattık ki gençler adına etiğe önem veren şirketleri alkışlayalım.
Biz Etik Değerler Merkezi Derneği olarak etik davranmayan şirketleri cezalandıramıyoruz.
Maalesef halk ceza varsa bir şeye uymaya çalışıyor.
Cezası olmayan şeye uymaya çalışmıyor.
O nedenle biz de dedik ki ödüllendirerek olaya bir şekilde uygulamalar yapalım.
Alkışlayarak etik olanları topluma gösterelim, ödüllendirelim.
Bu şekilde amacımıza ulaşalım diyorum. Amaca ulaşılabileceğine inanıyorum.
Çünkü uzun vadede bakıldığında, dünya nereye gidiyor diye bakıldığında, hiç gelişmemiş, az gelişmiş, çok gelişmiş diye bakıldığında gelişmiş toplumlar olduğu zaman etik dışı davranışlar yok olmuyor belki bu kadar da sıradan herkesin etik dışı davrandığı bir toplum olmuyor.
Ara sıra Enron gibi olaylar çıkıyor Amerika'da olduğu gibi ama istisnai olaylar çıkıyor.
Türkiye'de bence kalkındığına göre , gelişmiş bir topluma aday olduğuna göre bu maya tutacak diye inanıyorum.
DİNLEYİCİ: Verdiğiniz verilere e göre gençlerin lise ve sonrası geleceğe güvenmiyor.
İlkokuldan itibaren bunu müfredata ekli bir ders olarak eklemek gibi bir projeniz var mı? En azından bunu bilinçaltı olması için bir çalışma olacak mı gençlere ve çocuklara yönelik.
BŞ: Dediğiniz çok doğru.
Ağaç yaşken eğilir dediğimiz aile içinde başlamalı ,ilköğretimde devam ediyor olmalı.
Ama Türkiye'de şöyle bir durum da söz konusu, biz bir iki Milli Eğitim Bakanı ile de görüşme yaptık, bir hassas noktadan geçiyoruz, bir ahlak dersi biliyorsunuz din mi? Ahlak mı? Gibi konular tartışılıyor.
Biz o çağlarda etik dersek yanlış anlaşılacak.
Siz kimin tarafındasınız?
Biz taraf değiliz, bunu toplum için yapıyoruz, anlatamayız.
Aslında bunu yurtdışında, Amerika'da ilkokul yaşındaki çocukların karakter oluşturma eğitimleri diye ders yapmışlar.
Ben Wasgington'daki etik center'a gittim, onlar özel eğitim setleri hazırlamışlar karakter yapmak diye.
O etik olma özellikleri nelerse onlarla ilgili o çocuklara vakalar anlatıyorlar.
Çocuğun yardımsever olmasını sağlamak için, topluma duyarlı olmasını sağlamak için karakter eğitimi yapıyorlar.
Bizim Etik Değerler Merkezi Derneği EDMER'in eğitim sistemi içerisinde kendi yerimizi sokmamız biraz zor.
Biz de üniversitelerden başladık, tam aşağıdan başlayamadık.
Üniversitelerde etik kulüpleri oluşturmaya başlıyoruz.
Üniversite de işletme etiği olmayan üniversitelere Business Etik dersleri koyduruyoruz. Ben şuanda üniversitelerde işletme etiği dersi veriyorum.
Zamanım yok diyordum.
Dekan dedi ki: "Siz merkezin başkanısınız. Sizden en iyi kim veri", dedi.
" Peki" dedim. Pazartesi sabahları onlara gidiyorum, işletme etiği dersi veriyorum.
Üniversitelerde birazcık daha hareketlenme yaparsak , üniversitede hareketlilik olsun diye şuanda beş üniversitede genç etik liderler topluluğu oluşturuyoruz.
Gençler oluşturuyor, onlar çalışacak oralarda.
Gençlere birazcık etik aşılayalım diye etik objektif yarışması başlattık.
Fotoğraf yarışması.
Gençler etik gözlüğü ile baksınlar etrafa diye.
Etik ile ilgili bir şey gördüğünüzde hemen İphone'nunuza çekin, hepiniz
Instagramdasınız, Instagrama yükleyin , biz oradan bir seçim yapacağız., sergi açacağız ve ödüllendirme yapacağız.
Hep çalışmalarımız şuanda gençler üzerinde, üniversitelerde yapılıyor.
DİNLEYİCİ: Toplumda fikir oturtma da "Bu gün Allah için ne yaptın?" denildiğinde herkes durup bakıyor.bugün etik için veya bizim kendi söylemimiz içinde bir şey var :
"Bugün yastığa başımızı rahat koyduk mu?"
Bu söylemi sosyal medyada veya insanların görebileceği yerlere, hatırlatıcı yerlere koymak gerekiyor.
BŞ: Şuanda bu topluluğun önünde sana bir teklifte bulunuyorum, kabul etmeni istiyorum.
Bu teklifi dizlerimin önüne çökerek yapıyorum ama bugünden itibaren Etik Değerler Merkezi Derneği'nin bir gönüllüsü olarak etik konusunda çalışmaya, Etik Değerler Merkezi Kurucu Başkanı Bülent Şenver'e söz veriyor musun?
DİNLEYİCİ: Veriyorum.
BŞ: Ben de sizi Belediye Başkanın bana vermiş olduğu yetkiye dayanarak etik derneğinin üyesi yapıyorum.
DİNLEYİCİ: Çok teşekkür ederim. Onur duydum.
DİNLEYİCİ:Ben de teşekkür diyorum. Anlattığınız sonuçlarda yüzde 78 gençlerin güvensizliği var.
Bundan 2-3 yıl önce bir çok araştırma şirketleri buna benzer sonuçların geldiğini biliyorum.
Yüzde 80'ler oranında gençlerin bu ülkeden gitmek istediğini, gelecek görmediğini. Sunumunuzun sonunda dört tane ana arena belirlediniz.
Dernek olarak baktığınızda bu derneği kurduğunuz ilk günden bugüne kadar hem özel sektör anlamında, hem siyasi yapı anlamında, üyelikleriniz veya verdiğiniz konferanslardaki artış oranı nedir?
Hakikaten bu mayayı çalmaya çalışıyorsunuz , insanların buna yaklaşımı ne oluyor? Kafanızda böyle bir yüzde var mı bize verebileceğiniz?
Biz şuradan şuraya geldik, bu kadar yol aldık, diyebileceğiniz.
BŞ: Biz merkez olarak yaptıklarımızla ilerliyoruz.
Aktivitelerimizle.
Geçen sene olmayan aktivitelerimizin üstüne aktiviteler koyuyoruz.
Dernek olarak, merkez olarak biz bir çok çalışmalarımızı artırdığımızı görüyorum.
Toplumla paylaşılan , etik olmayan bir sürü şeyin gündeme çıkması ve gündeme düşmesi maalesef karşı taraf açısından, göle yoğurt mayası çalanların artırılması açısından bizi engelliyor.
Bu olaylar olmasa daha hızlı koşabileceğiz.
Fakat bu olaylar ortaya çıktıkça, insanlar bunları okudukça, bilgi sahibi oldukça, birazcık inanç sahibi olan bile geri adım atmaya başlıyor.
Biz yöneticilerin gözü ile etik çalışması yapıp, raporları basına gönderdik, bazı basın da yayınlandı ama bazı basında yayınlanmıyor.
Bazıları bizim tanıdığımız insanlar, arayıp sorduğumuzda raporu almadınız mı? Diye.
"Aldık ama şuan pek müsait değil, bu raporu alıp da Türkiye'nin etik sorunu yolsuzluk diye başlık atarsak yanlış anlarlar.
Siz de mi bizi baltalıyorsunuz, siz hangi taraftansınız?" doğru ve hayırlı yaptığınız bir işin bile toplumla paylaşılmasında bu olaylar nedeniyle olumsuz bir takım gelişmeler söz konusu oluyor.
O nedenle biz de rahatsızı. Keşke bunlar olmasa, inananlar çoğalsa.
DİNLEYİCİ: Yargı mensubu üyeniz var mı? Artırmak için çaba sarfediyor musunuz?
BŞ: Olacak inşallah. Siz üye olacaksınız değil mi bize?
DİNLEYİCİ: O arenada yargı bence çok önemli.
BŞ: Biz de yargı ile ilgili yönetim kurulunda , devlet tarafında değil de özel Türkiye'de ilk üçe giren bir avukatlık şirketi var.
Onun içinde çalışan avukatı bizim yönetim kurulu üyemiz.
Yarın yönetim kurulu yapacağız.
Onların bürosunda yapacağız.
Dolayısıyla avukat ve o işler ile ilgilenen üyelerimiz az sayıda da olsa var.
Devletten yok.
DİNLEYİCİ: Gençlerle birlikte çalışıyorsunuz .
Üniversitelerde kurullar ve gruplar oluşturuluyor.
Yapılan ankette gördük ki, gençlerin etik değer algısı bambaşka.
Dolayısıyla orada kimin etik değerleri konuşuluyor ve o gençler hangi etik değerlere sahip çıkıp, konuşmacılığını yapıyorlar.
Zaman içinde toplum içinde değişen bir şey bu.
Bizim yaş grubumuzun etik değerleri ile onların ki farklı ve gördüğümüz üzere de onların ki iyiye gitmiyor.
Anlayışları başka yöne doğru gidiyor.
Hangi etik değerler konuşuluyor.
BŞ: Doğru söylüyorsun.
Herkesin etik pusulası farklı ya, o gençlerin de farklı olabilir.
Orada şöyle söylüyorum, gençleri öyle rahatlatıyorum.
Diyoruz ki: Boğaziçi Üniversitesine etik kulübü kurulurken öğrenci etik kodunu siz yazın. Biz karışmayalım, sizin doğrularınız olacak.
Siz kendi Boğaziçili etik değerlerinizi belirleyin. Eşitlik mi? Adalet mi? Sorumluluk mu? Belirleyin.
Ona göre Boğaziçili etik kodunuzu kendiniz yazın.
Onu deyince rahatlıyorlar. Diyorum ki: oraya şöyle yazabilirsiniz, 'kopya çekmek etik dışı bir davranıştır."
Ama altına şöyle yazın: "Ancak, aşağıdaki hallerde kopya çekilebilir. Hoca anlatmadığı bir konuda soru sorduysa"
"Yapabilir miyiz hocam?" diye soruyorlar.
Bu benim etik kodum değil, senin etik kodun diyorum.
Siz oturun, doğrusu buysa siz yazın.
O zaman şöyle olacak; herkes bunu kaleme almaya başladığında ilk yazdıklarına belki bazı şeyleri yazacaklar ama bu konuşulmaya başlanacak, gençler arasında konuşulmaya başlanacak.
Birisi doğru diyecek, diğeri doğru değil diyecek. Niye doğru? Niye değil? Onlar olsun istiyoruz.
Konuşun bu konuları istiyoruz.
Bu bakımdan toplulukları üniversitede her topluluğun kendi doğrularını kendi içinde belirlesin, ondan sonra ulusal mutabakat sağlayalım.
O çok ileri bir safha.
Ben çok teşekkür ediyorum.
. .
.
.
.
.
.
.
.
.
.
"Bal tutan parmağını yalar" derler. Yalamalı mı? .
"Bal tutan parmağını yalar" derler. Yalamalı mı? .
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
|
|
|
|
|
|
|
|
|