Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Bülent Şenver'in Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

NAFİ GÜRAL Bülent Şenver'in Odası TV Programı
01.01.2022
Okunma Sayısı : 1134
Oy Sayısı : 3
Değerlendirme : 5
Popülarite : 2,39
Verdiğiniz Puan :
 

 

NAFİ GÜRAL Bülent Şenver'in Odası TV Programı

.
.
.

 video -
NAFİ GÜRAL Bülent Şenver'in Odası TV Programı

.
.
.

 audio - NAFİ GÜRAL Bülent Şenver'in Odası TV Programı    

.
.
.

NAFİ GÜRAL Bülent Şenver'in Odası TV Programı
Deşifresi
.
.
Nafi Güral (NG)
Bülent Şenver (BŞ)
.
.

BŞ: Bülent Şenver'in odasına hoşgeldiniz. Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Nafi Güral. Hoşgeldiniz Nafi Bey.

NG: Merhabalar. Hoşbulduk.

BŞ: Nafi Bey bir şekilde Kütahya denilince Nafi Güral hatırlanıyor, Seramik deyince Nafi Güral hatırlanıyor, işadamı deyince Nafi Güral hatırlanıyor. Birçok sıfatları söylediğimizde insanlar sizi hatırlıyor.

Şimdi ben istiyorum ki siz gençlerimize geçmiş hayatınızı düşündüğünüzde sizin kilometre taşları diyebileceğiniz, yani hayatınızda en önemli dönüm noktaları diye adlandırabileceğiniz bizle neleri paylaşmak istersiniz?

NG: Önce teşekkür ediyorum beni konuk ettiğiniz için. Burada tecrübeleri paylaşmak çok güzel bir şey.

Çünkü benim hayat felsefemin içinde başkalarının tecrübelerinden faydalanmak gibi bir olgu var.

Ben aşağı yukarı 40 yaşıma gelinceye kadar hep kendimden büyük insanlarla arkadaşlık ettim, aşağı yukarı 10-15 yaş büyük insanlarla. 

Bunun amacı şuydu; onların bilgilerinden, onların tecrübelerinden, onların görgülerinden yararlanmak.

Bunu çok başarılı biçimde de yaptım. 

40'lı yaşlardan sonra durum değişti, bu defa kendimden gençlerle  arkadaşlık yapmaya başladım.

Şimdi benim yaşıtım arkadaşlarım yoktur.

Bütün arkadaşlarım gençlerdir.

Şimdi de ben onların enerjilerinden yararlanıyorum.

Dünya görüşlerinden yararlanıyorum.

Çünkü gençlerin dünya görüşleri farklı oluyor.

İşte o farklılığı ben yakalamaya çalışıyorum.

Kilometre taşı deyince benim hayatımda çok kilometre taşı var.

Ben 1961 senesinde başladım çalışma hayatına.

Herhalde gençlerin çok önemli bölümü o tarihlerde daha doğmamıştı.

Neler geçti, neler geçti bunları alt alta  sıralarsak bir televizyon programına sığmaz.

Ama şunu söyleyeyim;

Biz durumumuz itibariyle bir taşra şirketiydik.

Bir taşra ailesiydik.

Taşra'da yaşamanın, taşra da sivrilmenin çok zor olduğunu kabul etmeniz lazım.

İşte bizim başarımızın temelinde taşra da olmak var.

Taşra da olmak bizim için hem avantaj oldu, hem dezavantaj oldu .

Ama biz avantajlarını daha fazla yakaladığımız için dezavantajlarını bertaraf etmeye çalıştık.

BŞ: Taşrada sivrilmek zordur diyorsunuz ama siz taşrada sivrildiniz.

NG: Evet biz taşrada sivrildik.

Şimdi ekonomistlere sorsanız yönetim merkezinin İstanbul'da olmasını söylerler.

Biz hala yönetim merkezinin  fabrikalarımızın olduğu yerlerde olmasının daha başarılı olduğunu düşünüyoruz.

Çünkü sistem değişti.  

Finans ihtiyacınız varsa isterseniz Amerika'nın herhangi bir eyaletinde olun , isterseniz Türkiye'de herhangi bir yazlıkta oturun teknolojinin size sunduğu imkanlar var.

Sadece İstanbul'da finansınızı yürütüyormuş gibi bu imkan var.

Dış pazarlar içinde durum aynı. Tabii fabrikalarımız İstanbul'a yakın bir yerde olsaydı çok iyi olurdu. Söz gelişi bizim yabancı misafirlerimiz geliyor, bizi görmek için.

Çünkü bizim fiziki büyüklüğümüzün  bir şekilde bu insanlara gösterilmesi lazım.

Bunlar daha farklı etkileniyorlar o zaman.

Bu etkilemeyei sağlayabilmek için mutlak surette onların  fabrikalarımızı gelip görmesi, gelip gördükleri zaman çok şey değişiyor.

BŞ: Seramiğğin sırrı nedir?

Seramik aslında seramik hem işe yarıyor, bir şeyler üretiliyor onlardan kullanılıyor, ve kullanıldıkça insanlar bir fayda sağlıyor seramikten .

Hem sanat dediğimiz zaman sanatta seramik kullanılıyor.

İnşaat dediğimiz zaman oraya seramik giriyor.

Seramik çok çeşitli sahalarda kullanılıyor.

Siz nasıl keşfettiniz seramiğin büyüsünü diyeyim.

Kütahya da olduğunuz için mi?

NG: Şimdi seramik denildiği zaman çok kapsamlı, aslında topraktan yapılan her ürünün genel adı seramik.

Biz seramiğin sadece porselen sofra eşyası ve yer ve duvar seramikleriyle banyoda kullanılan ürünleri üretiyoruz.

Takdir edersiniz seramik Milattan  5 bin yıl öncelerine  dayanır.

Dolayısıyla çok köklü bir geçmişi var.

İnsanlar artık toprak ve topraklarla yapılan ürünlerle içli dışlı oldu.

Kütahya da 17. yüzyıldan gelen bir çini kültürü var.

Dolayısıyla çini kültürünün olmasıyla da Kütahya'nın toprakla tanışması konusunda da önemli bir etken oldu. Bugün rahatlıkla ifade edebilirim ki Türkiye'de toprağı en iyi işleyen ustaların yetiştiği yer Kütahyadır.

Dolayısıyla toprağa karşı fitri bir kabiliyet  vardır.

Bu nedenle Kütahya da olmak bir avantaj oldu.

Ama Kütahya'nın dışında da seramikle ilgili  gelişmeler oldu.

Fakat biz kapsam itibariyle en geniş kapsamlı üretim yapan şirketiz.

Dolayısıyla Kütahya da olmuş  olmamızın bu avantajını kullandık.

Biraz evvel anlattığım avantajlar, dezavantajlar bağbında.

İşte bu bizim için bir avantaj oldu.

BŞ: Şimdi ben sizlere gençler için hap haline sokabileceğimiz yap yapmalarla ilgili bir soru sormak istiyorum.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Nafi Güral ile birlikteyiz.

Şimdi 3 yap, 3 yapma.

Nafi Bey gençlere hayatta şu üç şeyi muhakkak yapın diyebileceğiniz ne olabilir?

NG: Aslında üçten çok fazla şeyler söylemek lazım ama hemen aklıma gelenleri söyleyeyim.

Bir defa kendilerini çok iyi yetiştirmeleri lazım.

İkincisi idealleri hedefleri olması lazım.

Üçüncüsüde lider olmaları lazım.

Lider olabilmek için gerekenleri yapmaları lazım.

BŞ: Kendimi yetiştireyim diyen bir genç nasıl yetiştirecek? Diyecek ki Nafi Bey güzel söyledi yetiştirmek ama ne yapayım ben ?

Yetiştirmek için neler yapmam lazım?

NG: Üniversiteyi bitirmiş olmak yetişmiş olmak için yeterli değil.

Kültür sahibi olmakta yeterli değil.

Bunun dışında bir takım albümanları bünyesinde bulundurması lazım.

BŞ: Kişisel merak mı kastediyorsunuz.

Kendini yetiştirmek eğitim dışında bir şeylere merak etmek, onları araştırmak, onlar konusunda bilgi edinmeye çalışmak.

NG: Tabii bunlarda var.

Bir defa çevresi ile uyumlu olacak.

Çevresinle uyumlu olmayan bir insanın çevre tarafından benimsenmesi pek mümkün olmaz.

Eğer çevresi ile uyum içerisinde değilse , kendisini yetiştirmesi mümkün değildir.

BŞ: Çevresinle uyumlu olası gerekiyor derken bir gencimizin eğer çevresi kötüyse oda o çevre ile uyumlu olması gerekir mi?

NG: Tabii ben onu olumlu anlamda söylüyorum, olumsuz anlamda değil.

Eğer kötü çevrede kendisini düşünüyor ise zaten onun topluma faydalı bir insan , hele hele bir lider olması söz konusu değil.

Liderlik konusunda çok geniş çalışmalar yapıyorsunuz, çok güzel konuşmalar yapıyorsunuz, konferanslar veriyorsunuz, panellere katılıyorsunuz, internet sitenizde mesajlar veriyorsunuz.

Bakın gençler bunları okusunlar.

Bunların içinde birtane olumsuz varmıdır?

Olumsuzluklara yer yoktur.

Bizim kastımız, buradaki sohbetimiz tamamiyle olumlu anlamdadır.

BŞ: O zaman o üç yapmaya geçelim.

NG: Bir defa etik dışı davranışlarda bulunmaması lazım.

Bu son derece önemli.

İtibarını zedelememesi lazım.

Çünkü itibar olmazsa olmaz kurallardan bir tanesi.

Bir başka şey daha söyleyebilirim;

Aile yaşantısına çok dikkat etmesi lazım.

Bunlar temel taşlardır.

Onun dışındakileri çözmek mümkün olabilir.

BŞ: İtibar çok önemli diyorsunuz.

İtibar kaybolursa bir daha yerine gelmez.

Birde aile dediğiniz zaman gençlerimiz aile yapısını düzgün bir şekilde oluşturabilmek için eş seçimi çok önemlimi oluyor onlar için.

NG: Eş seçiminden önece yetiştiği aile ortamına bakmak lazım.

Yetiştiği ailenin itibarını yükseltecek, onların yüzünü kara çıkarmayacak davranışlarda bulunması lazım.

İkinci doğru bir eş seçmesi lazım ve doğru eş ile birlikte doğru yaşam biçimi uygulaması lazım.

Bunlar fevkalade öneli şeylerdir.

Hele hele medyatik olma uğruna bir takım yanlışlar yapılır ise, o ailenin devamı asla mümkün olmaz.

Ben şuna inanıyorum; başarıda firmaların, sahiplerinin , başarılı yöneticilerin, aile hayatına bakarsak mutlak surette  onların aile hayatı örnek alınacak aile hayatıdır.

Bu nedenle aile hayatının çok önemli olduğunu düşünüyorum.

BŞ: Siz bana demiştiniz ki; Yerinde övmek iyi bir şey.

Bir insan doğru bir şey yapıyorsa birileri onu takdir etmeli, takdir etmek çok güzel bir şey. Övgüleri duymak çok güzel bir şey.

Birileri beni övüyorsa çok güzel bir şey ama birde onun tam tersi olan eleştirileride duymaktan memnun olması lazım insanın.

Eleştiriler çünkü bir insanın ileriye doğru kendini düzeltebilmesi için bir yol gösterme aracıdır.

Birileri eleştirsin sizi ki sizde daha iyi olabilmek için elinize imkanlar geçirin." Bu eleştiriye niye bu kadar çok önem veriyorsunuz?

NG: Övülmek çok güzel bir şey.

Övüldüğünüz zaman doğru işler yaptığınızın ifadesini bulursunuz.

Ama tabii bu övgülerinde samimi olması lazım, aşırıya kaçmaması lazım.

Hele hele gerçeği yansıtmayan bir övgüde olmaması lazım.

Buna çok dikkat etmek gerekir.

Sürekli övülüyorsanız, sürekli övülmek sizi rehavete sokar.

Bir insana verilebilecek en büyük  armağan eleştirilmesidir.

Doğru ve haklı eleştiriler insanın yücelmesi konusunda çok önemlidir.

Bu nedenle övülen insan çok dikkat etmesi lazım.

Eğer sürekli övülüyor ise bu defa kendisini eleştirmesi lazım.

Hiçbir kul hatasız değildir.

Bu hatalarında mutlaka bilinmesi lazım.

Çok basit bir örnek vermek isterim.

Bir arslan terbiyecisi düşünün ve bir arslan düşünün.

Arslan kendisine öğretilenleri yapar ve bakıcısı ona bir tane kesme şeker verir.

Aslında koca vücutta bir tane kesme şeker hiçbir şey değildir.

O o arslanın vazifesini yaptığını, görevini yaptığının ifadesidir.

İşte övgüde budur.

Veya tersini yapmadığını düşünün elindeki şeyle ona vurur.

Aslında onu cezalandırmak değildir.

Sen bunu yapamadın demektir.

Övgü ve eleştiriyide ben bu şekilde algılıyorum.

Ben çok övgü alıyorum, az eleştiri alıyorum ama aldığım eleştirlerden de mutlaka yararlanıyorum.

BŞ: Diyorsunuz ki terazinin bir kefesine övgüyü koyuyorsak bir kefesine de muhakkak eleştiriyi koymamız lazım.

Ve hiçbir zamanda her iki tarafta da aşırıya kaçmamamız gerekir.

Aşırı övgüde zararlı olabilir aşırı tenkit etme de onun aşırısıda kötü olabilir.

Dengeli olmamız lazım.

NG: Bakın Bülent Bey size bir örnek vereceğim ama isimler vermeyeceğim.

Bir ciddi çok önemli bir kuruluşun tepe yöneticisi zat sürekli övüle övüle birden rehavete kapıldı ve bulunduğu yerden düşüverdi ve  kayboldu.

Çünkü hep ona verilen mesaj "Sen mükemmelsin, sen iyisin, senden büyüğün yok, senden alası yok" deniliyordu.

O da bunların hepsini doğru zannetti.

Ama unutmayın ki hatasız insan olmaz , bu nedenle övgüyü çok değerli bir armağan olarak kabul etmek lazımdır.

Gençlere ben bunu tavsiye ediyorum. 

BŞ: Ben şimdi size Türkçemizde çok kullandığımız, gençlerde son zamanlarda kullanmaya başladı bir kelime var "Keşke" diye bir kelime var.

Onunla ilgili bir şey sormak istiyorum.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Nafi Güral ile birlikteyiz.

Şimdi keşke.

Sorusu şöyle; dünyayı düşünün ve dünyamız için keşke diyebileceğiniz bir şeyi bizmle paylaşın.

NG: Güncel olan keşke dünyamızı çevresel anlamda olumsuz yönde etkileyen fiziki uygulamaları keşke yapmasaydık.

Bu fevkalade önemli. Keşke Avrupa'da iki dünya savaşı çıkmasaydı.

Çünkü Avrupa'da iki dünya savaşı çıkması dünyayı çok etkiledi.

Keşke İngilizler'in , Fransızlar'ın endüstriye ayırdığı zamanı bizde o tarihlerde  ayırabilseydik..

BŞ: Türkiye ile ilgili keşke soracaktım siz onada deyindiniz.

Metro ile ilgili yatırımlara daha erken başlasaydık mı diyorsunuz.

NG: Keşke 1930 lardaki kongrelerle ortaya çıkan fikirleri o tarihlerde uygulayabilseydik.

Keşke çoğulcu demokrasiye yani çok partili rejime Atatürk zamanında geçebilseydik. Keşke 1960 ve 1980 ihtilallerini yaşamasaydık.

Keşke insanlar özellikle siyasilerimiz siyasi tercihlerini ekonomi önünde görmeselerdi.

BŞ: O keşkeyi birde kendinize, şahsi keşke ne diyebilirsiniz?

HG: Şahsi keşkeler , keşke ben üniversite eğitimi yapabilseydim.

Çünkü üniversite eğitimi yapamadım o günün şartları itibariyle.

Ben kendimi yetiştirmeye çalıştım.

Düşünüyorum ki acaba ben ünivesite eğitimi alsaydım çok daha iyi noktalara gelebilir miydim.

Benim en önemli keşkem bu.

İkinci keşkem karşımıza çıkan bir enerji fırsatı vardı.

Ne zaman? 70'li yıllarda.

Türkiye'de henüz günümüzdeki kadar enerjinin  yoğun  olmadığı zamanlarda.

O zaman bir elektirk santrali kurma projemiz vardı.

Biz o projemizi bizim dışımızda olan sebeplerden dolayı gerçekleştiremedik. Onun için diyorum ki keşke o santralimizi kurabilseydik.  

Tabii bizim elimizde olmayan başka keşke var.

Keşke babamız sağ olsaydı da bizde onun tecrübelerinden yararlanmaya devam etseydik.

BŞ: Allah rahmet eylesin.

Babanızla ilgili anılarınızdan veya ondan öğrendiklerinizden bir şeyleri bizimle paylaşır mısınız? 

Babanızdan en öğrendiniz siz ne aldınız?

NG: Aslında bugün Nafi Güral sizin konuğunuz olabiliyor ise , birtakım konferanslarda seminerlerde konuşmacı olabiliyor ise bu birikimlerin tamamını hemen hemen öz olarak babamızdan aldık.

Babamız son derece hoş görülü bir insandı.

Babamız paylaşmayı öğretti bize.

Sorumluluk almayı öğretti.

Hesap yapmayı öğretti.

Aile düzeninin önemini bize öğretti.

Babamız bize itibarın ne olduğunu öğretti.

Başarıya koşmak için mutlak surette insanın başarıya inanması lazım geldiğini öğretti.

Çevremize faydalı olmayı öğretti.

Sosyal olayların içinde olmayı öğretti.

Bunları istediğiniz kadar uzatabilirsiniz.

Ama en önemli öğretilerinden bir tanesi aile düzeni olduğunu söyleyebilirim.

Ve aile düzeninin önemini biz her vesileyle yaşıyoruz.

Bugün ben bu başarılarımın çok önemli bölümünü eşime borçluyumdur.

Çünkü eşim çocuklarımın yetişmesi konusunda bana hiç yük vermedi.

Dolayısıyla benim daha çok konsantre olmama sebebiyet verdi.

BŞ: Eşiniz size destek oldu demek ki.

NG: Destek oldu demeyim de o beni yöneltti, yönlendirdi.

BŞ: Bir şekilde sizin iş hayatına dikkatinizi vermenizi sağladı.

Size öyle bir yaşantı, öyle bir ilişki rahatlığı temin ettiki sizin gözünüz hiçbir zaman arkada kalmadı.

Her zaman bir aile ile ilgili bir aile , çocuklarına sahip çıkabilecek , sizi rahat ettirebilcek arkanızda daima bir gücün olduğunu hissettiniz. Siz bütün enerjinizi işinize verebildiniz.

NG: Biraz daha bunu genişletmek lazım.

Biz kalabalık bir aileyiz.

Kardeşler, kardeş eşleri, kardeş çocukları .

Onlarında düzen içerisinde birbirleri ile  ilişki kurma anlamında da çok önemli katkıları oldu.

Ve bu katkıları genelde fedakarlık üzerine kuruluydu.

Taşradaki aile yapısı biliniyor.

Bugün onu uygulayan pek fazla aile bulamazsınız.

Ama biz hala bunu uygulayabiliyoruz.

Bu uygulamanın devamında da benim eşimin önemli katkıları var.  

BŞ: Teşekkür etmemiz lazım.

Sizler buradaysanız eşinizinde katkısı var.

Teşekkür ederiz. Fedakar bir eş.

NG: Fedakar ve destekleyen, teşvik eden bir eş.

BŞ: Şimdi ben size bir kelime bir cümle oyunu oynatmak istiyorum.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Nafi Güral ile birlikteyiz.

Şimdi bir kelime bir cümle.

Ben size bir kelime söyleyeceğim.

O kelimenin size hatırlattığı bir cümle bana söylemenizi isteyeceğim.

Bir kelime bir cümle oyunu oynamaya hazırmısınız.

NG:  Tabii, hazırım.

BŞ: Kelime adalet cümle

NG: Adalet hepimize gereklidir, hepimize lazımdır .

Hatta o adalet mekanizmasını teşkil eden yasaları yapanlara da lazımdır.

Bu nedenle kimse adaletten ayrılmasın.

Adalet her şeyin başıdır.

BŞ: Kelime hoşgörü cümle.

NG: Hoşgörü sahip olacağınız en büyük özelliktir.

Bulabileceğiniz en büyük varlıktır.

Hoşgörü ile yaklaştığınız zaman çevrenizdeki insanlarada hoşgörü aşılayacaksınız.

Hoşgörünün çözemeyeceği sorun yoktur.

BŞ: Kelime paylaşmak cümle

NG: Paylaşmak  güzel duygulardan bir tanesi.

Bazı şeyler vardır paylaşıldıkça çoğalır.

Bazıları paylaşıldıkça azalır.

Mesela bilgi paylaşıldıkça çoğalır.

Keder, üzüntü paylaşıldıkça azalır.

BŞ: Kelime zenginlik cümle.

NG: Zenginliği iki anlamda değerlendirmek lazımdır.

Bir fiziki zenginlik birde ruh zenginliği, itibar zenginliği.

Bunları kıyasladığınız zaman fiziki zenginliği yok saymak mümkün değildir ama ruh zenginliği, itibar zenginliği olmadan fiziki zenginlik hiçbir işe yaramaz.

Bunun için hepsi bir arada olmalıdır.

BŞ: Kelime kul hakkı cümle

NG: Kul hakkı çok enteresan bir soru.

Hiçbir zaman kul hakkına göz dikmemek lazım.

Sizinle ilgili konuşmalar yapılırken, gıyabınızla ilgili konuşmalar yapılırken sizin için söylenecek en çok laflardan bir tanesidir.

Filanca kul hakkıyla gitti veya hiçbir kul hakkı olmadı.

Çünkü kul hakkının affedilmeyeceği de kitaplarımızda yazıyor.

BŞ: Kelime etik cümle

NG: Etik olmadan bir hayat düşünemiyorum.

Etik değilseniz, etik davranmıyorsanız itibarınız yoktur. 

İtibarınız yok ise çevrenizde sevilen, sayılan insan değilsiniz. İstediğiniz kadar malınız mülkünüz olsun eğer etik yönünüz zayıfsa siz insanların gözünde bir hiçsiniz.

Unutmayın ki servet hiçbir zaman tek başına bir şey değildir.

Serveti bütünleyen unsurların en önemli taşlarından bir tanesi etiktir.

BŞ: Kelime seramik cümle

NG: Seramik insanların vazgeçemeyeceği bir obje.

Bugün seramik olmayan bir ev düşünemezsiniz.

Seramik olmayan bir iş yeri düşünemezsiniz.

Bu nedenle seramik insanların ayrılmaz bir parçasıdır.

BŞ: Kelime ölüm cümle

NG: Ölüm her canlının tadacağı bir gerçek.

Gerçekten uzak kalmak mümkün değil.

Bütün  mesele o kapınızı çalıncaya kadar sizin faydalı işler yapabilmeniz.

Ve arkadanızdan hayırla yad edilemesini gerçekleştirecek hizmetleri vermeniz.

BŞ: Kelime Nafi Güral cümle.

NG: Önce ben adımın anlamını söyleyeyim, faydalı anlamında.

Zaman zaman söylerler melekete Nafi insanlar yetiştirin diye.

Adım buradan geliyor. Tabii Nafi Güral'ı, Nafi Güral'ın ağzından dinelemek ne kadar doğru olur bilmiyorum ama Nafi Güral'ı, Nafi Güral'ın dışındaki  kimselerden dinlemeniz zannediyorum daha doğru olur.

Zannediyorum gerçekten insanın kendisi hakkında bir şeyler söyleyebilmesi fevkalade zor. İnsan kendisi hakkında ancak özleşmişini anlatabilir, onun dışındaki söylemler kişinin dışındaki

BŞ: Mütevazisiniz. Nafi Güral bir insan diyorsunuz. İyi bir insan..

NG: İnsallah öyledir.

BŞ: Ben çok teşekkür ediyorum.

Bir kısa aradan sonra tekrar devam edelim.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Nafi Güral .

Kısa bir aradan sonra hoş sohbetimiz devam edecek.

BŞ: Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Nafi Güral.

Şimdi siz olsaydınız ne yapardınız?

Nafi Bey ben sizin için hayali bir etik vaka hazırladım.

Müsaade ederseniz bu etik vakayı size okumak istiyorum.

Sonunda da soracağım, bu etik vakadaki kişi siz olsaydınız bu durumda siz ne yapardınız? Diye.

Selami Bey büyük bir cep telefonu şirketinin genel müdürüdür.

Şirketin mali durumunu düzeltebilmesi ve borç ödemelerini yapabilmesi için şirketin acilen nakit girişlerine ihtiyacı vardır.

Genel müdür Selami Bey bütün genel müdür yardımcılarını toplar derki; "nakit girişimizi artıracak bana öneriler getirin.

Nakit girişimizi artıramazsak bu sene şirketimiz çok zor duruma düşecek.

Onun için bir hafta size müddet.

Gidin düşünün.

Ondan sonra bir otelde toplanalım, beyin jimnastiği yapalım.

Bana yeni fikirler getirin."  Hakikaten bir hafta sonra bütün genel müdür yardımcıları bir otelde toplanır.

Genel müdür yradımcıları yeni fikirler üretmişlerdir, nakit artırma konusunda.

Genel müdür hepsini tek tek dinler, dinler hiç birinden tatmin olmaz. Hepsinin  çeşitli sakıncaları vardır.

Der ki; "Olmadı, size bir hafta daha müsaade ediyorum.

Bir hafta içinde buldunuz buldunuz yoksa hepimiz yok olacağız." Ertesi hafta iş yerinde birgün genel müdür otururken genel müdür yardımcılarından bir tanesi arar, randevu ister, odasına gelir.

"Efendim der ben bir fikir buldum".

"Anlat bakalım der ne dir bu fikir?"

"Efendim der şöyle yapalım; biz cep telefonu şirketi olarak 10 yıl boyunca bizden hizmet almış olan abonelerimize bir anda bir sms mesajı gönderelim.

Diyeli ki siz bizimle 10 yıldır çalışıyorsunuz diye bugün yapacağınız bütün görüşmeler bedavadır, bizdendir, hediyedir diyelim gönderelim."

Genel müdür derki;

"Bunda nasıl bir nakit artırma fikri var?"  

"Efendim öyle diyelim ama sonradan bu yapılan bütün konuşmaların yarısını fatura edelim. Müşterinin çoğu buna bakmaz.

Hangi tarihte konuştuğunu bilemez. Bizde bu sayede önemli nakit girişi sağlarız."

Genel müdür derki;

"Nasıl olur? Bütün kayıtlar var, ne zaman telefon edildiği. Bu kayıtlar ne olacak?"  

O zaman genel müdür yardımcısı derki; şöyle bir şey yaparsak daha iyi olur.

"Mesajı gönderdiğimiz gün mesela 10 Ocak'ta gönderiyorsak mesajın altına küçücük 9 Ocak diye bir tarih koyalım.

10 Ocak'ta sms mesajı gönderip bu gün yapılacak olan  görüşmeleriniz bedavadır, hediyedir diyoruz.

Altına da 9 Ocak yazarız . 9 Ocakta'ki bedavaydı siz 10 Ocakta konuştunuz .

Biz de bunları faturaladık deyip kayıtlarda her şey buna göre uygun olur."  

Genel  müdür odasında yalnız kaldıktan sonra düşünmeye başlar ne yapsam diye?

Sorumuzda  cep telefonu genel müdürü Selami Bey'in yerinde Nafi Güral olsaydı bu durumda Nafi Güral ne yapardı?

NG: Bir defa böyle bir şeyi anında red ederdim ve ona örnekler verirdim.

Bülent Bey biliyorsunuz Türkiye'de Türk malı imajı problemi var.

Hem yurtiçinde  bizim insanlarımızın üzerinde hem de yurtdışı pazarlarda.

İşte bu Türk Malı imajının zedelenmesindeki faktör buna benzer faktörler.

Belki bugün yoktur, vardır diye iddia etmiyorum, gidin Pazara çilek bakın, çileğin üstü ile altı farklıdır.

Domates, şeftali buna benzer şeyler aldığınız da eve geldiğinizde aldığınız şeyin olmadığını görürsünüz.

İşte biz bunları yapa yapa sanki doğru bir iş yaptığımız düşündük.

BŞ: Zihniyetten bahsediyosunuz değil mi siz. Bu kötü bir zihniyet.

NG: Biraz evvel sohbetini ettik, etik ve itibar dedik.

Böyle bir uygulmanın etik olduğunu kim iddia edebilir.

Böyle bir uygulmanın itibarı zedelemeyeceğini kim iddia edebilir.

Bu nedenle yapılacak en doğru iş bu fikri üreten insanla yolları ayırmak.

Çünkü bu şekilde kendi sorumluluğu altında olan işleri yaparken etik olmayan davranışları yapabilir.

Zanneder ki kendisi başarılı oldu.

Belki bir olayda başarılı gibi görünür, ama şirketine verebileceği en büyük zararıda vermiş olur.

Bu nedenle yöneticilerin bu tür fikirleri üretenleri sistemin içerisinde barındırmaması lazımdır.

BŞ: Burada önemli yanlışlık diyorsunuz, müşteriyi yanıltarak, müşteriyi kandırarak hak edilmeyen bir ücretin, bir değerin müşterinin cebinden alınıp şirketin cebine aktarılması için  dürüst olmayan bir yöntem kullanmak.

NG: En önemlisi bunların saklı kalmaması.

Mutlaka bir şekilde gündeme gelir.

Ben size bir şey anlatayım. 60'lı yıllar, 40 sene olmuş.  

O tarihlerde  biz kerestecilik yapıyoruz.

Bizim kerestecilik yaptığımız zamanlarda bizim iş yerimizin bir bölümü yandı.

Sigorta bunun parasını bize ödemedi.

Gerekçesi de yangının elektrik kontağından çıkmış olması.

İsmini vermeyeceğim aradan 40 kusur sene geçti , bu şirketin adı telafuz edildiği zaman, bize herhangi bir teklif verildiği zaman anında red ederim.

Belki o tarihten beri  kaç tane yönetici değiştirdi.

Onun için itibar tükenmeyen bir hazinedir.

Şartlar ne olursa olsun itibarı muhafaza etmek lazım.

BŞ: Sadece gençlerimiz kendi kişisel itibarları değil çalıştıkları şirketlerin  itibarlarını koruyacak şekilde hareket etmelidirler.

NG: Zaten kurumların itibarları o kurumları yönetenlerle yücelir.

Kişilerin itibarıda kurumları ile beraber yücelir.

Bazı çok önemli referanslar vardır.

Okul olabilir bu iş yeri olabilir.

Bir yere özgeçmişinizi yazarkenken filanca okuldan mezun oldum dersiniz önceliklidir.

Filanca kurumarda çalıştım derseniz oda önceliklidir.

Bu nedenle kurumların ve kişilerin itibarları paralel gider. İtibarsız kişilerin kurumlarına itibar katması mümkün değildir.

BŞ: Şimdi de ben size soru yağmuru yapmak istiyorum. Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Nafi Güral ile birlikteyiz.

Şimdi soru yağmuru.

Soru yağmuru dedim çünkü kısa kısa cevaplarla ben size birkaç soru sormak istiyorum.

Yağmurda ıslanmaya hazır mısınız?

NG: Tabii

BŞ: Birinci yağmur  damlası şöyle; "İtibarımı kaybedeceğime  paramı kaybedeyim" sözündeki itibar kelimesinin anlamı sizce nedir?

NG: İş hayatında üç önemli faktör vardır.

Birtanesi sermaye, bir tanesi itibar bir tanesi moral.

Sermayenizi kaybederseniz  itibarınız ve moralinizle bunu tekrar kazanırsınız.

Ama itibarınızı kaybederseniz artık siz minik bir işletme olarak kalmaya mahkumsunuzdur.

Çünkü siz itibar görmediğiniz sürece sizin sunduğunuz ürünede, sizin sunduğunuz hizmetede talep olmaz.

Bu nedenle itibarın çok önemli bir faktör olduğunu kabul etmemiz lazım.

BŞ: Çok güzel söylediniz.

Para, İtibar ve Moral .

Bu üç şey önemlidir dediniz.

Bu da "PİM" oluyor .

Pimi çekilmiş deriz ya .

Battı o zaman o. Parası yok, itibarı yok birde morali yoksa pimi çekilmiş.

El bombası patlar.

Ben de şunu sizden öğrendim P,İ,M .

NG: Siz ürettiniz onu öylemi?

BŞ: Ben ürettim ama nereden ürettim?

Sizden  aldığım enerjiden.

Siz bana şu enerjiyi verdiniz para önemlidir, itibar önemlidir, birde moral önemlidir dediniz.

Ben hemen onu pim yaptım .

NG: Müsaade ederseniz sizin bu buluşunuzu kullanmak isterim.

BŞ: Tabii, tabii çok memnun olurum.  

İkinci yağmur damlanız şöyle; Sizce çok para kazanabilmenin sırrı var mı?

NG: Aslında ben çevremde şunları söylüyorum, pek kabul görmüyor ama burada da tekrar ilave edeyim.

En kolay şey para kazanmaktır. Ama siz yeteneğiniz ölçüsünde para kazanabilirsiniz.

Mesela bugün bir öğretmen olabilmek için bir eğitim gerekir.

Doktor, mühendis olmak içinde eğitim gerekir. Ama para kazanmak için öyle bir eğitime ihtiyaç yok.

Hiçbir şey olmazsa gidersiniz halde eşya taşırsınız , bir yerde iş bulur çalışır para kazanırsınız.

Ama çok para kazanmak sizin yeteneklerinizle doğru orantılıdır.

Yeteneklerinizin içerisinde karşınıza çıkan fırsatları kullanma yeteneğinide gözardı etmemek lazım.

Aynı zamanda yola çıkmış insanların değişik noktalara geldiğini görürsünüz.

Firma düşünün iki firma herhergi bir işi yapan iki firma beraber yola çıkarlar.

Bir tanesi gelişir, bir tanesi gelişemez.

Şöyle bir şey hatırlatılmıştı bana bununla ilgili olarak .

Tabii günümüzde belki böyle esnaf yoktur ama var olduğunu var sayalım.

Bir şehir, bir cadde bu caddenin üzerinde aynı vasıflara sahip iki tane dükkan. İkiside bal satıyor.

Bir tanesinin dükkanı dolup dolup boşalıyor, diğeri balı satamıyor.

Komşusu bir gün diyor ki;

"Komşu aynı işi yapıyoruz, aynı yerde dükkanımız var, senin dükkanın dolup dolup taşıyor ama benim dükkanım satmıyor neden?"

Komşusu diyor ki;

" Sen bal satıyorsun ama senin yüzün sirke satıyor"

bu çok basite indirgenmiş bir olaydır. Çok para kazanmak tamamen yeteneğe bağlı.

BŞ: İnsan davranışlarından hoşunuza gitmeyen iki davranış söyleyebilir misiniz?

NG: Ben duyumlarını ön plana çıkaranlardan ben rahatsızlık duyarım. "Ben" bir insanın kendisine  yapabileceği en büyük kötülüktür.

İkinciside çok konuştuk etik davranmayan insanlardan da rahatsızlık duyarım.

BŞ: Ortaklık yapmak zordur derler Türkiye'de Sizce ortaklık yapılınca ortaklar arasında en sık rastlanabilen fikir ayrılıkları ya da uyumsuzluklar neler olabilir?

NG: Ortaklık yapılabilmesi için her şeyden evvel ortakların veya iki ortağın birbirleriyle ortaklık etmelerini istemeleri lazım.

Eğer isterlerse bütün meseleler halledilir.

İstemezlerse çeşitli faktörler çıkabilir. Bütün mesele insanların beyninde, insanların kafasında ortaklığı devam kararlılığı azmi olması lazım.

Bunun dışında çok şey olabilir.

Mesela bizim TOB Başkanı örnek verir der ki;

İki kardeş iki ortak yokluk zamanlarında birbirleriyle uyum içindedirler, dayanışma içindedirler.

Biraz para kazanmaya başlayınca evleri olur, otomobilleri olur, hatta yazlıkları olur ondan sonra artık sıkıntılar başlar.

O sıkıntıların başlaması ya hanımlardandır ya da egolarındandır.

Bir sabah bakarsınız ki dükkan ikiye bölünmüş .

Aynı işi yapan iki firma diye.

Burada verilen mesaj şu; sıkıntı esnasında gerçekten insanlar birbirlerine çok destek oluyorlar.

Bütün mesele o sıkıntılar aşıldıktan sonra elde ettiğiniz imkanları büyümek yolunda harekete geçirmektir.

O nedenle sadece ve sadece fikri görüyorum ben .

Eğer fikir devam yönündeyse, ortaklık yönündeyse hiçbir engel yoktur önünde.

BŞ: Peki size deselerki aşkın tanımını bir cümle ile yapar mısınız? Aşkı nasıl tanımlarsınız?

NG: İş anlamındamı?

BŞ: Siz nasıl algılarsanız.

NG: Şimdi önce toplumun algıladığı şekilde düşünmey eçalışayım.  

Aşk sevilmektir, istenmektir.

Olmazsa karşılıksız aşk olur.

Eğer istiyorsanız siz onun karşılığını verirsiniz.

İş hayatında da aşkı ben başarmanın değişmez kuralı olarak görüyorum.

İnsanın istemesi lazım, arzu etmesi lazım.

İnanın Bülent Bey isteyen bir insanın yapamayacağı şey yoktur.

Magazin sayfalarına bakın, üçüncü sayfalara bakın o üçüncü sayfalarda göreceğiniz olayların çoğu insan kafasında onu  olgunlaştırmıştır.

Yapmak istediğine kendini inandırmıştır, yapabileceğinede inandırmıştır.

Bunun için bu inanmanın çok doğru olduğunu düşünüyorum.

BŞ: Türkiye Etik Değerler Merkezi Vakfının kurucu üyesi Bülent Şenver size gelse deseki Türkiye'de etik anlayışı bilincinin oluşturmak istiyoruz.

Bunun için bize bir proje önerirmisiniz.

Bülent Şenver'e hangi projeyi önerirsiniz?

NG: Bunun temelinde aile var.

Öncelikle ailelere bu mesajı vermek lazım.  

Sabah programlarına baktığımız zaman hep kavgalı, gürültülü işlerin reyting yaptığını görürüz.

Aslında bu program Türk insanına yapılabilecek en büyük kötülük.

Biz insanlara orada kavga etmeyi öğretiyoruz.

Biz insanlara orada dedikodu yapmayı öğretiyoruz.

Halbuki onun yerine etik değerleri ön plana çıkartan uygulamalar olabilseydi işte sizin bu söyledikleriniz temelden çözülmüş, temelden halledilmiş olurdu.

Bu nedenle temelde ailenin olduğunu düşünüyorum.

O aile kavramını oluşturamadığınız sürece bu etik değerlere arzu etiğiniz şekilde ulaşabilmek pek mümkün değildir.

BŞ: Babanızdan size kalan en değerli armağan nedir?

NG: Biraz evvelde anlatmaya çalıştım.

Babamız bizim öğretmenimizdi. Babamızdan biz çok şey öğrendik.

Etik davranmayı ondan öğrendik, mücadele etmeyi ondan öğrendik, çok çalışmayı ondan öğrendik, sosyal olmayı ondan öğrendik, çevremize faydalı olma mecburiyetini ondan öğrendik , cesareti ondan öğrendik, hesaplı gitmeyi ondan öğrendik.

Çünkü cesaret hesaplı olmadığı sürece insana zarar verir. Bunları öğrendik. Ve en önemliside çok doğru bir aile hayatı yaşamamız gerektiğini biz ondan öğrendik.

BŞ: Mutluluğun tanımını yapabilir misiniz? Mutluluk nedir?

NG: Mutluluğu çok geniş olarak algılamak lazım.

Basit kelimelere indirmek mümkün değil.

Mutluluk kendinizi rahat hissettiğiniz ve çevrenize örnek olabildiğiniz sürece mutlu olduğunuzu düşünüyorum.

BŞ: En son en zaman ağlamıştınız?

NG: En son 1993 senensinde annemi kaybettiğim zaman ağladım. Çünkü anne başka.

BŞ: Çok seviyordunuz .

NG: Çok.

BŞ: Herkes annesini sever ama demekki sizde daha da üstün bir sevgi var. Allah rahmet eğlesin.

NG: Çünkü anne düşünebiliyor musunuz sizi var eden, sizi yetiştiren, büyüten, topluma kazandıran bir değer.

BŞ: Allah rahmet eylesin.

Ben şimdi size masamızda kulağınıza küpe olsun çubuk oyunumuz var.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Nafi Güral ile birlikteyiz.

Şimdi Kulağınıza Küpe olsun çubuk oyunu.

Nafi Bey bir kutumuz var, bu kutunun içinde de çubuklar var.

Bundan bakalım şansınıza bir çubuk çekelim, hangi çubuk çıkacak.

O çubuğun üzerinde bir güzel söz var.

Okuyalım: "Temel taşı temelde, köşe taşı köşede gerekir"  bu nedemek acaba?

NG: Cehaletime üzüldüm .

Şimdiye kadar hiç duymadığım çok güzel bir söz.

Temel taşının ne olduğunu bilmek lazım.

Temel taşının dayanıklı olması olması.

Taşlarda kendi içinde değişik karekterdedir.

Eğer temel taşı olma niteliğinde olmayan sözün gelişi yumuşak bir taş ise etkilenir ise doğa şartlarından o temel taşı vazifesini göremez.

Bu nedenle temel taşının temelde olması lazım.

Köşe taşınında köşede olabilmesi için onun işlenebilir nitelikte olması lazım.

Çünkü başka türlü onun köşede yer alması mümkün değildir.

BŞ: Her şeyi yerinde kullanmak önemli.

Temel taşı önemli ama köşe taşıda önemli.

Her şey yerinde kullanıldığı zaman bir anlam ifade ediyor.

Çok güzel bir söz.

Ben şimdi hemen bırakmayacağım sizi çünkü bir kutu daha var orada.

O da bir göster bin işit diye bir oyunumuz var.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Nafi Güral ile birlikteyiz.

Şimdi bir göster bin işit.

Nafi Bey ben bunun içine bir obje koydum.

Ona baktıktan sonra gençlerimize bir mesaj vermenizi isteyeceğim.

Birlikte açalım bakalım hangi obje çıkıyor size.

Bir uçak.

Bununla ilgili ne mesaj verebiliriz gençlerimize.

NG: İnsanların en önemli tutkularından birtanesi uçmak.

Daha dünyada henüz uçma fikri mantığı oluşmamışken bizim Hezarfen Çelebimiz bu uçuşu gerçekleştirdi.

Acaba biz neden bu fikri olgunlaştıramadık. Neden biz bu fikri geliştiremedik.

Fikir bizden çıkıyor ama geliştirmesini başka ülkeler yapıyor.

Uçak artık günümüzde olmazsa olmaz ihtiyaçlardan. İster yolcu taşımada, ister kargo taşımada, isterse savunma amaçlı. İşte bunları sık sık görüyoruz.

Keşke Türkiye uçak sanayide yerini alabilseydi.

Keşke Türkiye savunma sanayide de etkili olabilseydi. Fakat en önemlisi yüzyılın taşıma aracı.

BŞ: Ve dünyayı birleştiriyor gibi değil mi.Nereye gitmek isterseniz çok kısa sürede sizi bir yerden bir yere götürüyor.

Gençlere mesaj verebilirmiyiz çok seyahat edin gençler, dünyayı tanıyın, oturduğunuz yerde oturmayın.

Değişik kültürleri görün.

NG: Bir laf vardır "Çok gezen mi bilir, çok yaşayan mı bilir" diye.

İşte buna çok güzel örneklerden bir tanesi çok gezen bilir diye.

Bu anlamda da önemli bir mesaj olduğunu düşünüyorum.

BŞ: Masamızın üzerinde son oyunumuz var.

O da gördüğünüz gibi torba oyunumuz. Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Nafi Güral Bey ile birlikteyiz.

Şimdi torba oyunumuz. 

Bu torbanın içerisinde harfler var.

Birlikte yine açalım torbamızı. Buradan bir harf çekin bakalım sizin şansınıza hangi harf çıkacak?

"B" harfi çıktı.

Başı "B" harfi ile başlayan iyi bir davranış, doğru bir davanış söyleyebilirmiyiz?

NG: Bilge olmak lazım, başarılı olmak lazım.

BŞ: Onu biraz açar mısınız gençler için bilge olmak ne demek?

NG: Bilge olmaktan kastımız şu,

Kendini iyi yetiştirmek, teknolojiyi takip etmek, inovasyon  içinde olmak.

İnovasyon artık günümüzde olmazsa olmaz bir kural olduğunu . hepimiz kabul etmemiz lazım ki bilgeliğin temelinde.

BŞ: Son bir tane harfimiz buda kötü bri davranış, yanlış bir davranış için "N" harfi ile.

NG: Namert olma.

BŞ: Ne demek namert.

NG: Mert olmayan.

BŞ: Özü sözü bir olmayan mı?

NG: Başkalarının hakkına tecavüz eden, başkalarına zarar veren, güvenilmez, itibarsız. Bunları istediğiniz kadar çoğaltabilirsiniz.

BŞ: Kötü huylar namertte birleşmiş.

Böyle olmasın gençlerimiz.

Siz bizimle tecrübelerinizi paylaşarak aslında gençlerle zenginliklerinizi paylaşmış oldunuz.

Bu zenginlikler aslında parasal zenginlik olsaydı paylaşılması daha kolaydı bence.

Ama parasal olmayan, bilgi deneyim tecrübe paylaşması  para paylaşmaktan daha zor herhalde.

Siz bunu yaptınız.

Çok teşekkür ediyoruz.

NG: Ben teşekkür ediyorum.

Bir düşüncemi sizinle paylaşmak istiyorum.

İnternet dünyanın en gelişmiş bilgi paylaşımı.

Fakat orada o kadar gereksiz, zararlı bilgiler var ki üzülüyorum , doğru bilgiler faydalı bilgiler çok fazla itibar görmüyor.

Mesela sizin sitenizi ben ziyaret ediyorum .

Sizin sitenizde çok güzel bilgiler var.

Sizin sitenize benzer çok güzel  sitelerde var.

Ama bu siteler olumsuz mesajlar veren sitelerden daha az ilgi görmesi beni üzüyor.

O nedenle gençlerimize benim hem bir ricam var, hem tavsiyem var.

Size katkı sağlayacak bilgilere ulaşın tıpkı turklider sitesi gibi.

BŞ: Çok teşekkür ediyorum. Ağzınıza sağlık.

Bizlerle tecrübelerinizi paylaştınız.

Sağ olun.

Eksik olmayın. Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Nafi Güral Bey ile birlikteydik.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginliklerini paylaştı.

Unutmayın, gençler bizim her şeyimiz en değerli hazinemiz.

Gençlerimize sahip çıkalım.

Bir başka programda birlikte olmak dileğiyle tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın .

Hoşçakalın.   

 .
.

Nafi Güral ile Bülent Şenver

.
.

.

Nafi Güral ile Bülent Şenver

.
.
.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org