Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Belgin Alagöz Gözüyle 


     

 



Tüm Yazıları

       ShareThis
ÜŞÜYEN YÜREKLERİYLE YAŞAMI ISITAN KADINLAR
26.06.2009
Belgin Alagöz
Okunma Sayısı : 9291
Oy Sayısı : 40
Değerlendirme : 4,95
Popülarite : 7,93
Verdiğiniz Puan :
 

 

 

Ressam Hatice Özşahin resim kritiği Artist Modern;
Nisan 2009 sayısnda yayınlanmıştır.

ÜŞÜYEN YÜREKLERİYLE YAŞAMI ISITAN KADINLAR


İnsansal Tarih, Uygar Çağa doğru yol alırken Evrenin tek düşünme ve akıl yetisine sahip canlısı olarak insan; kendi bedenini, duygu ve ruhsallığını bilinçle kavrayacağı bilim alanlarını geliştirmiştir. Buna bağlı olarak dünya üzerinde yaşadıkları her bir toplumsal yapının ekonomik, siyasi, kültürel ve geleneksel yapılanması birbirinden farklı gelişmiş, kadın-erkeğin rolleri kendi toplumsal yapılarının öngördüğü kavramlar ve etik değerlerle ölçütlenmiştir.
Toplumsal biçimlemelemeler aslında, tüm insanların yaşadıkları kültürel ortam, ekonomik-eğitimsel güç ve yaşamsal konum olarak insan fenomeninin yaşantı biçimini de örgütlemiştir. Uygar dünya gereği olarak oluşmuş sosyalite, en demokratik düzende bile
özgürlük kavramını sınırlamaktadır.
Bu noktada, en çok irdelenmesi ve sorgulanması gereken insan kadındır. Çünkü, ana tanrıçaların tabu'laşıp tapıldığı, kadının değerli olduğu çağ kapandıktan sonra
erkek egemen toplumların varlığı büyük bir hızla gelişmiş ve benimsenmiştir.

Tüm bu roller içinde, insan varlığının soy devamlılığını sağlayan kadın, anne-aile kavramının tüm sorumlulukları ile dış hayata kendini kapatır olmuş ve kavramsal-etik değerler açısından erkekle-kadının toplumdaki yaşantıları içinde eşitsizlikler başlamıştır. Eşitsizliklerin değersel ölçüleri ise hala günümüzde bile toplumların gelişmişlikleri ile azalan-çoğalan bir gösterge sunar bize. Ülkelerin uygarlık katmanları ve gelişmiş kültürel yapıları kadının, özgürlük alanlarını genişletmiş olabilir elbette.

Kadının da insan olduğu ve erkekle eşit haklara sahip olması gerektiğini savunan ve özgür-cesur kadınların öncülüğünde başlatılan ''Feminizm'' hareketi, bunlardan biridir ve bir döneme damgasını vurmuş, kadın da haksal bir uyanış yaratmıştır.

Sonuç olarak: Uygar Toplumlarda, demokrasinin, insan haklarının doğru işlediği toplumlarda kadın, kendi kimliğinin gerektirdiği haklara ulaşmıştır. 
Ancak ne yazık ki, bugün bile gelişmekte olan ülkelerin yalnızca büyük şehirlerinde, ekonomik-sosyo kültürel-eğitim açısından gelişimini tamamlamış olan kadının, kendi çabası ile kendine mal ettiği bir takım haklar söz konusudur elbette. Bu haklar ise, kadının özgür kararlar alabilmesi-verebilmesi yetisine yeterli gelmemektedir.
Yine bu haklar, dışarıdan özgür algılanan kadının, tüm duygularının çoğunu içselleştirerek yaşamasını engelleyememektedir.
Bundandır ki kadın, iç'de ve dış'da ayrı yaşar herbir gerçekliği, duyguyu ve düşünceyi.

Picasso; ''Karanlıkta her kadın güzeldir'' demiştir.

Bu anlamlı tümceyi açılımlayacak olursak; kadını gizemli ve bilinmez kılan ''KARANLIK'' tümü ile Ressam Özşahin'in yada tüm kadınların yapısında yok mudur?
İçselleştirilmiş yaşantılarındaki, duygu ve davranışlarının toplumsal ''norm''ların engeline takılarak gizli kalp gözlerine hapsedilmesi değilmidir? 
Kaçınılmaz olarak ''Karanlık'' da yaşar pek çok kadın bu anlamdaki karanlıklara bastırılmış duygularıyla.
Ondandır ki tüm kadınlar gizemlidir ve güzeldir..
Kadınların duyguları ile kurdukları ''EVRENSEL DÜNYA'', tüm kadınların duygu katında yaşadıkları her bir ''ŞEY''in birbirine benzeyen etkileri ve sonuç olarak tepkileri o kadar benzer ve o kadar aynıdır ki..
Ondandır ki; tacize uğrayan, şiddete maruz kalan kadına, şehit analarına yürekleri ile destek olurlar. Çünkü kendileridir aslında onlar, tanımasalar bile..

Hatice Özşahin resimlerinde gördüğümüz işte bu hal'dir.. Kadına ait'lik..
Kadının yaşadığı ve yaşattığı her bir edim, ruhsallığında çözülüp beden diline dönüşür.
Ama en çok da kadındaki içsel ruhsallık madde'den mana'ya, mana'dan madde'ye döngüsel gidiş-gelişin içindedir.
İşte bu yüzden çoğu kadının yaşamak istediği herşey içselleştirilmiş ve bir o kadar da bastırılmış olarak yaşanmaktadır.
Kadın, tüm gizemleri ile çözülmeyen bir bilmecedir.
Kendi kültürümüze dönecek olursak kadının, toplumsal rolündeki biçimi onu kendi içinde koşullandırıp baskılamaktadır.
Yaşamın gerçeklerine sırtını dönen, kendinde yarattığı ideal yaşamı duyguları ile harmanlayan ve duygularını gizleyen, eyleme dönüştürmeyen kadın modelini oluşturur kendinde. İçinde özlemlere ait buket buket çiçekler açılır, umut kapıları aralar, sevdalar-yaşamak istediklerine dair özlemler büyütür.

Böylesi bir durumda kadın, içsel dürtüleri ile başbaşa yaşar ve kalabalıklar içinde yalnızlıklar yaşayan insanının sorunudur aslolan.
Ama bu yapı içinde yaşadığı tepkileri beden dili, ruhsallık yada sanatsal bir eylemle dışavurur. Yaşantıdaki haller işte bu nedenle madde'den mana'ya, mana'dan madde'ye
döngüsel gidiş-gelişini sınırsızca yaşar. Her kadının özgürlük alanının en çok da kendi ruhsallığının olduğunu düşünecek olursak, Özşahin'nin, yaşadığı dünyada gözlemlediği insansal sorunların düşünsel yapısında, us'dan duyguya gidiş-gelişlerin ifadesidir resimleri.
Ressamın buradaki kurgusu her kadına da aittir aslında. Salt kadın olgusunu işlemektedir ve pek tabii ki içsel aleminin sorgulaması, eleştirel bakışı, kadındaki kendi içselleştirilmiş duygularını uyandırma görevini de üstlenmiştir adeta resimleriyle..

Bu anlamda resimleri, hüznün süregelen içsel sorgusuyla başlar-biter. Biten her resmi, bir sonrakine başlaması da demektir aynı zamanda..
Duygunun içgörüleri ayaklanmıştır bir kez, etik değerlere baş kaldıran bir gerçeklik gezinir tuvallerde..
İç'de yaşanan duygunun iç görüleri zaman-zemin ve güven buldukça önce söyleme sonra eyleme dönüşecek kadar gelişir.
Kendinde yarattığı tinsel rahatsızlığı, yorgunluğu ve tepkisel halin dışavurumunu er yada geç yaşayacaktır kadın, ressamın tuvallerindeki gibi....

Ressam Hatice Özşahin, çağdaş yaşamın çok yönlü akışındaki kat ettiği yolun farklı labirentlerinde birçok başarıya ulaşmış bir kimliktir.
Özellikle sanat yaşamının yirmi yıldır süren seyrinde onu Modern Türk kadının doğru örneklerinden biri olarak görürüz.
Gerek eğitimi gerekse sosyal yaşantısında azim ve sabırla oluşturduğu sanat yolu onun için biricik ve tek yoldur.
Tüm bu uygar yaşam biçimi ile sanatçı, yaşadıklarını kıskandıran duygu ve düşünceyle temalandırır tuvallerini.
Yaşamadıkları gezinir tuvallerinde, Romantizmin etkisinde hüznü ağarlar ve ama taban tabana zıt etkideki umut dünyasını da yerleştirir değişen planlarda espasa, lirizmi alt-üst eder, çelişki yaratır.
Özşahin resimlerinde; yaşantısına dahil olan an'ların, anı'ların devşirilerek biriktirilmiş içsel yaşantısındaki hallerini, us'a vurumla birleştirip düşünce ve duygularının gizli dünyasından seslenir bize.
Resimlere bir bütün olarak baktığımızda, tümüyle deşifre edilmiş duygu dünyasının içinde buluruz kendimizi.
Huzursuz-mutsuz-bekleyen hüzünlü kadınlar ve ama düşlerdeki yaşama koşmaya hazırlanan kadınlar.
Yaşamdaki gidişin yönünü değiştirmeye karar verme aşamasındaki kadınlar..
Figür, her koşulda başat bir elemandır ve ruhsallığın çeşitli hallerinin göndermelerine aracılık etmektedir.
Espasa yerleştirilen mekanların yarattığı oylum duygusu, hüznün derinliğine çeken bir yolculuk başlatır ve hüzün-mekan-uzam eşzamanlı olarak yaşamaya başlar.
Boynu bükük, yere bakan ve tabii ki içine bakan, içine batan kadınlar.
Burada kadın, duygularını, kararlarını engelleyen toplumsal normların yarattığı irkiltici çaresizliği ile çarpar alımlayıcıya.
Kanımca, bu bir sorgulama sürecinin uzun ve ama kararlara varma noktasıdır. Çünkü kadın çözümsüz ve çaresiz bir duruştadır.
Fügürlerin yaşanan güne ve geleceğe arkasının dönüklüğü dış dünyaya kapatılmış duyguların yansımasıdır bir anlamda.
Belki de dün olan zamanların, istemleri dışında tükenişine içinden taşan tepki dilidir..

Sonsuzluğun ortasında kendileriyle başbaşa... Kadınlar...
Acıların ve sevinçlerin iç ve dış'da birbirine koşut yaşandığı, toplum kurallarındaki kadın kişiliğini-insan kimliğini eriten yapıyla örtüşen bir duruşdadır.
Neşe'yi bile hüzünle yaşayan kadınlardır .. Duygulardaki beklentinin davranışa dönüşemeyen izdüşümsel verileridir kadındaki bu duruş.
Resim düzleminde figüre ait somut yapılanma, kadın duygusallığını kışkırtan birçok olasılığı dikkate almamızı sağlar ve yine somut ama düşsel bir özgürlükle
yerleştirilmiş mekan ve objeler.. Bu mekan, Özşahin'in kendine özgü yarattığı dünyanın kapılarını açmaktadır bize.
Tüm bunlar kadındaki gerçek yaşam ile tin arasında yaşanan karşıtlıkların kendi içindeki gerilimini, varoluşunun iç dökmeleridir belki de..
Eş zamanlı olarak yaşanan somut (dışa vurulan eylem-söylem), soyut (duygu dünyasında gizlenen istemler) göndermeler çıkar karşımıza tüm özlemleri ile..
Ruhsallığının örgensel yapısı, içe bakışının döngüsel aynası durumundadır. İşte burada figür, her koşulda başat bir elemandır ve ruhsallığın göndermelerine aracılık etmektedir.
Hüzünlü bir biçimde ilk planda yerini alan kadın figürünün ilk çarpan etkisi kendi başınalığıdır. Kadının boynu büküklüğü, törpülenmiş, evcilleştirilmiş duyguların aynasıdır bir anlamda.
Görünmeyen ise, bu güne ve geleceğe bakıştaki gizli devinen güçtür.
Tuvallerde hüzünlü bir biçimde yerini alan kadın figürünün psişik analizine bakacak olursak, bakış-duruş ve bekleyişi ile sonsuz-sınırsız ve özgür bekleyişlerinin de varolduğunu yine pentürde yer alan kemer-merdiven-kapı-pencere imgelerini yerleştirildiği aydınlık lekelerin izleri ile saptamak olanaklı görülmektedir.
Ancak ressamın tuval derinliklerinde kurduğu taban tabana zıt yapıyı tekrar irdelemek gerekirse adeta bir sürpriz, umut, geleceğe açılan, yeniden varoluşa uzanan ve
ışık yoğunluklarıyla beslenen kemerler-kapılar-pencereler-sütunlar-merdivenler gibi somut göstergelerle belirlediği elemanlar; bir bilinmeyene, sığınacak bir limana, yaşamındaki umutlara-ümitlere kaçışıdır belki de.
Belki de tüm bu kurgu yalnızca o ufuklara varmak için o yarınları kurmak için ressamın destek aldığı simgeleridir...
Mutluluğa, özgürlüğe doğru uçacağı belki düşsel bir dünya açılımı ve belki de gerçekleştirilecek düşünceler...
Çünkü bu yoğun ışık ve aydınlık lekeleri, kadının yaşamına dahil olabilecek alanların yani seçimlerinin-seçeneklerinin yoludur.
İtiraf ettikleri-etmedikleri ile, içe bastırdıkları duyguları ile, isteyerek yada istemeyerek yaşadıklarının hesaplaşmaları ile bir dışavurum yaşayacaktır ve yaşamaktadır gizin ve gizemin ardına saklanan ressam Özşahin için veya her bir kadın..
Özşahin ruhsallığında irdelenen sorgulamalar, apaçık kendisi ile ruhsal yapısının gizli bir hesaplaşmasıdır. Sağduyu olumlu yada olumsuz etkidedir.
Nihai olan şudur; iç dünyası savaş ve barışın sık sık yaşandığı bir arenadır. Elbette ki resimleri de ruhsallığını dışa aktardığı özgürlük alanları...
Yaşanan gerçek dünyada, kültürel ve sosyolojik yapı her bir kadının hayatında, dünya görüşü ve yaşama biçimini belirlerken derin dehlizlerden geçerek gizemli bir yapıya ulaşır.
Sentezlenmiş düşünce ve duygu dünyasının simgesi durumundadır kadın. Hayatı hayata sığdırma özlemi ve coşkusu vardır içsel dünyalarında.
Kadının içsel dünyasını yaşamasını hiç bir baskı, gelenek ve toplumsal normlar engelleyemez.

Üşüyen yürekleriyle yaşamı ısıtan kadınlar..
Kimi kadınlar neşe, enerji, mutluluk tavırları ile dışa yansırlar. Oysa ki, çoğu kez bu kadınlar yaşanmışlıklarındaki hüznü içlerine çekerler..

Tuvallerdeki hüzünlü kadınlar bize çok şey anlatmaktadır. Tuvallerdeki kadın, ressamın taa kendisidir ya da gözlemlediği her bir kadının yaşamına ait yalıtılmış dünyasıdır.
Resimlerindeki figür-kadın, bu dünyanın içinde gizli devinen özgürlük karşıtı duygu ve davranış baskılamalarının psişik etkilerini apaçık ortaya koyar..
Böylesi bir tavırda, ressamın salt hüznü işleyen duygusallığını değil gelişen başkaldırısını sezmek sanırım alımlayıcı için görsel bir veri durumundadır.
Tüm bu kurgu içinde en dikkat çeken oluşum, figür ile düşsel dünya ''yaşanmak istenen gerçeklik'' arasına yerleştirilen göl-deniz yapılarıdır. Bu noktada sorgulamak gerekirse; göl-deniz bir engel unsuru olarak mı araya yerleştirilmiştir yoksa suyun o çok yönlü iletkenliği için mi? Belki de bu alan ressamın kendinde yaşattığı-yaşatmadığı duyguların özgürlüklerin alanıdır.
Haydi diyerek atacaktır kendini suyun o sorunsuzca taşıyıcı gücüne.. Doğasal akıntının kollarına bırakacaktır kendini, kim bilir..
Kadın objesi çağlar boyu estetik zarafeti ve duygusal yapısı ile sanatın tüm disiplinlerine konu olmuştur. Kadın estetiğinin kaçınılmaz zarafetini destekleyen manolyalar bile anlam olarak ruhsallıktaki hüznün ifade diline eşlik eder. Tuval yüzeyindeki her bir obje gibi manolyalarda sırtını dönmüştür dış dünyaya. Solgun manolyalar, sırtı dönük kadınlar, renkler ilkbahara küs sonbahara takılmış kalmış gibi durur resimlerinde.
Tüm bu kompozisyon düzeni içinde yapının etkisini onaylayan renkle hesaplaşmasına baktığımızda, atmosferin genel olarak toprak tonlarının egemenliğinde olduğunu görürüz.
Işık sarıları umuda yolculuğun göstergesi olsa da aynı kromanın etkisindedir. Hüznün dışavurumunu renk aracılığı ile de algılamak mümkündür.
Toprak tonlarındaki nüanslar ruhsal bir işlevli de üstlenir ve konstrüksiyonda denge yaratır. Elbette ki renk yalnızca hüznü çağrıştırmak ve yapıyı desteklemek amacıyla seçilmemiştir.
Toprak rengi doğuda yaşayan kadının törelerle çevrelenmiş çaresizliği, tarladaki işçiliği-emek sömürüleri gibi uğradığı haksızlığı da çağrıştırmalıdır bize..
Aslında Özşahin'e göre, yaşadığı toplumda ve kültürde kadın bu benzeri içsel baskıları yaşamaktadır. Bunun örneğini 'Balerinleri'nde de görmek olasıdır.
Tuvallerinde canlı renklere de yer vermiştir. Türkuazlar, yeşiller, maviler gibi ama yine de başat olan renksizliğin trajik çözülmesidir.
Alımlayıcının resimlerle diyaloga girdiği an, tam da rengin yarattığı etken bu trajik çözülmede başlar. Her alımlayıcı kendi içtepisel duyguları ile baş başa kalır ve kendi yaşamına doğru bir çözülme başlatır. Kurgudaki tema bir anlamda figür ve objelerin rengi öncelediği izlenimini yaratsa da ruhsallığın dışa vurumunda eşzamanlı gelişen bir sürecin renk ve biçimin de girift bir ruhsallığa dönüştüğünü kabul etmemiz olanaklıdır belki de.
Tüm tuvallerindeki söylemlerin teknik dili ise; romantizm etkisinde ve barok üslubunun verileri ile yapılandırılır. Yer yer fırça izlerine rastlansa da resimlerin büyük bir kısmında spatül kullanılır.
Spatülün boyaya sağladığı dokusal özellikleri kimi yerde kalın kimi yerde incelterek kullanırken duygularının yoğunlaşan etkilerini de tuvallerine aktarır..
Özşahin, yağlıboya resimlerinin yanı sıra suluboya resimlerinde de usta bir yorumcudur.
Bir bakarsınız duyumsadığı şey'leri duyumsatmak için onu dürtüleyen duygularla boyayı suyla buluşturarak sınırsız özgürlüğe atar kendini..
Yayılır kâğıt üzerinde pastel tonlar iç-içe geçer renkler, aynen yaşamında olduğu gibi emer kağıt suyun ve boyanın birleşimini içine alır.
Elbette ki sanatçının bir şeyler söyleyeceği alanlardır tuvalleri.. Özgürlük alanlarıdır.. Estetik bir anlayışla, sanat diliyle içsel gereksinimlerini paylaşmaktır..
Hatice Özşahin kendi özgürlük alanından böyle seslenir bize, sessizliğin sesini duyurur.. Görselleşir duyguları...
HÜZÜN TAŞAR...

BELGİN BALANOĞLU ALAGÖZ


Kötü         Çok İyi  Oyla 
           
Tüm yazıları        ShareThis
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
                 

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org