|
Tüm Yazıları
ShareThis
|
Evlerimiz ve İstanbul
27.07.2009 |
|
Okunma Sayısı : |
7993 |
|
|
Oy Sayısı : |
6 |
|
|
Değerlendirme : |
4,33 |
|
|
Popülarite : |
3,37 |
|
|
Verdiğiniz Puan : |
|
|
|
|
|
|
Evlerimiz ve İstanbul Suna Kıraç . .
Ailenin hayatı, Sevgi'nin doğumuna kadar Ankara ağırlıklı ve hep İstanbul özlemiyle geçti. Annemin ailesi, Ankaralı olmalarına rağmen İstanbul'da oturuyordu. Babam da hep İstanbul'daki çapı çok daha büyük olan iş hayatına özenir, yıllarca sadece mal almak için gidip geldiği İstanbul'daki kazanç ve fırsatlar gözlerini kamaştırırdı.
Çocukluğumuz üç değişik evde geçti. Tanrıya şükürler olsun ki o evlerde analı, babalı, sıcacık bir aile ortamında, mutlu büyüdük. Ne ayrılık, ne kavga gürültü, ne de ölüm gördük. Yaşadığımız her eve annemin sevgi dolu eli ve babamın ölçülü disiplini değdi. Doygun bir çocukluğun gerisinde, o evlerden çok, işte bu sihirli eller vardı. Sonraki yıllarda da evlenip barklanmamıza rağmen aile içindeki sevgi, saygı ve dayanışma hiç eksilmedi. Aileye yeni katılan damatlar ve gelin ile aynı yuva sıcaklığı yine sürdü. Aile her Cumartesi hep birlikte yemek yeme alışkanlığını damatlarla birlikte de devam ettirdi.
Kışları Ankara Yenişehir'deki Koç Apartmanı'nda oturulup, daha sonra havalar ısınınca, mayıs-haziran aylarında Keçiören'deki bağ evimize gidilirdi. Ankaralıların tabiriyle "bağ"a çıkılırdı. Daha sonra ver elini İstanbul. Temmuz-ağustos aylarında, o yıllarda çok moda olan Büyükada dışında daha ziyade varlıklı gayrimüslimlerin oturduğu sayfiye yeri olan Büyükdere'ye geçilirdi. Bu baş döndürücü trafik en çok annemi yorardı.
Babaannem eşini kaybettikten sonra yaşamı boyunca bizimle oturdu. İki kızının olmasına rağmen oğluyla oturmayı tercih etmişti. Yani annem hayatı boyunca kayınvalidesiyle oturdu.
Diğer taraftan 1936'da eniştem Halim (Kütükçü) Bey'in ani vefatı sonrasında halam Zehra'nın üç kız çocukla dul kalması üzerine aile, halama ve çocuklarına sahip çıktı. Evleri, barkları paraları pulları ayrı olsa bile ve kimseye muhtaç olmamalarına karşın, aile geleneği bir arada oturmayı gerektiriyordu. Bizler hep birlikte büyüdük. Kuzenlerim Gülseren, Nesteren, Gülgen, babamı babaları olarak kabul etti; bizler de onalrı kardeş gibi gördük.
Çocukluğumuzun büyük bir bölümü birlikte geçti.
Çocukluktan itibaren kalabalık bir aile içinde büyümenin insana çok önemli değerler kattığına inanıyorum. Bizim kazancımız dayanışma ve paylaşma duygusuydu. Belirli bir yaşa gelince de bu duygular yaşamında sorumluluk ve kişileri koruma ve kollama biçiminde tezahür etti.
Çocukluğumuzun o kaygıdan uzak, en mutlu dönemlerinde büyük bir yeri olduğu için Keçiören'deki bağ evimizden başlamak istiyorum.
Evimiz iki katlı, bağdadi olarak yapılmış, tipik bir Ankara bağ eviydi. 24 dönüm civarında bağı ve bahçesi vardı. Ön tarafta taş merdivenlerden , bize o devirde görkemli gelen büyük yeşil demir kapıdan eve girilirdi. Kapının en önemli özellikleri sürgülü kilidi ve üzerindeki çift taraflı kulplardı. Girişte büyük bir taşlık sofa ve sofaya açılan odalar vardı. Yukarı katta da salon ve yemek odaları bulunuyordu.
Büyük bahçesinde açık havada dolaşır, ağaçlarından vişne, kiraz, dut yerdik. Bahçede ip atlar, seksek oynardırk. Bisiklete binmek, top oynamak, ağaçlara çıkmak, ağaçların altında evcilik oynamakla günümüz geçerdi. Taze sebze meyve toplardık. Körebe, köşe kapmaca hayatımızın bir parçasıydı. Bahçıvan Abdullah Ağa ağaca çıkar, ağacı ayakları ile sallar, biz de aşağıda cevizleri ve olgun dutları seyrederdik.
İkinci dünya Savaşı nedeniyle aile reisi olarak diken üzerinde oturan babam, Keçiören'deki evimizin bahçesine, iki girişi olan büyük bir sığınak yaptırmıştı. Anlatıldığına göre tüm savaş boyunca babam bu sığınağı tam donanımlı tutmuş, o her zamanki ihtiyatlı tavrını savaşın bitimine kadar korumuştu. Sığınak uzun bir süre her an kullanılabilir durumda muhafaza edildi. Ülkenin savaşa girmekten kurtulması sonrasında, sığınak zamanla içine kum ve su dolarak bir mezbelelik halin egeldi. Sığınağın üzerinde minibüse benzeyen bir tepecik vardı.
Ramazan akşamları bu tepeciğin üzerine çıkar, "Kanfil yandı!" diye bağırırdık. Yine ramazanlarda sabaha karşı sahur için duyulan davul sesi uzaktan gelir, fakat nedense bizi ürpertirdi. Kuzguni dadımız Sevim Bacı da uyumadığımız zaman, "umacılar geliyo" diye bizi korkuturdu. Diğer yandan kapının önündeki bahçedeki kavaklar hışırıyla sallanır, küçük yüreklerimizde korku yaratırdı.
Bağ evimiz gündüzleri en kadar güzel ve eğlenceliyse, geceleri de o kadar ürkütücü olurdu. O devirlerde çağdaş bahçe aydınlatmaları yoktu. Küçük ampullerle bahğ bahçe aydınlatılmaya çalışılırdı.
Ankara'daki Koç Apartmanı'ndaki evimiz, o devrin meşhur dekoratörlerinden İstanbullu Selahattin Refik tarafından artdeco tarzında döşnemişti. Aksesuarları artnouveau idi. Annem hayatı boyunca her şeyin iyisine, güzeline özenirdi. O zamanlar evin salonu biz çocuklara muazzam büyük görünürdü. Salonda misafir olmadığı zaman önündeki korikordan geçerken korkar ve birbirimizi korkuturduk. Nedense bakıcıların da etkisiyle korkak büyütüldük.
Yenişehir'deki apartman hayatımız ise ayrı bir tarza sahipti. Yegane asansörlü apartman olduğu için , Ankara'nın en şöhretli ve modern yapısı olarak ün sanmıştı. Vekil vükela bizim apartmanda kiracı olmayı tercih ederdi. Başbakan Şükrü Saraçoğlu ile eski bakanlardan Saffet Arıkan bizim apartmanda kiracı olarak oturudu. Devletin zirvesindeki o insanların da gayet gösterişsiz bir yaşam tarzları vardı.
1938 yılına kadar annem, babam ve iki çocuk , yani Semoş ve Rahmi Büyükdere'deki Mardiros Oteli'ne gidip iki ay süreyle orada kalırmış. Bu alışkanlık bir süre böyle devam etmiş. Ta ki annem Sevgi'ye hamile kalıncaya kadar. Ne zamanki üçüncü çocuk da ufukta gözükmüş, babam artık Büyükdere'de bir ev almaya karar vermiş.
O yıllarda Kocataşlar'dan sonra en görkemli bina olarak kabul edilen, meşhur Ermeni Geseriyan Ailesi'ne ait- ve halen ailemize ait olan evi 23 bin, evet o günkü parayla 23 bin liraya satın almış. O yıllarda dolar 1,26 lira olduğuna göre evin o zamanki değeri 18 bin doların üzerindeymiş.
Satın alınan bu yeni ev cadde üzerindeydi, yalı değildi. Evle deniz arasında "Piyasa Caddesi " vardı. Bu cadde meşhurdu. Her gün altı ile sekiz arası herkes "Piyasa Caddesi'nde yürüyüşe çıkar, birbirini görürdü. Çıkamayanlar balkonda oturup gezenleri izlerdi. Herkesin saat kaçta nereden geçeceği belliydi. Piyasada yürüyüş yapanlar arasında mahallenin bıçkınları ve konu komşu olurdu.
"Piyasa Caddesi", Büyükdere'de yaşayanların aynasıysı. Gerçek yaşamın bir sahnesiydi. Bizler de o, "Piyasa Caddesi"nde gezmeye bayılırdık. Ancak, annem ve babam bundan pek hoşlanmazdı. "Piyasa yapmak" olanlara teşhir gibi gelirdi.
Çocukluğumun evlerini, mekanlarını ve yaşamını sevgi ve özlemle anıyorum. Ankarada'ki Keçiören'deki kır yaşamını ve Büyükdere'de Ankaralı dar çevremizden sonra yaşadığımız İstanbul'a özgü canlılığı hiç unutmuyorum. Zira kişiliğimi o mekanlara borçluyum.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tüm yazıları |
ShareThis
|
|
|
|
|
|
Türk Liderler:
Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem
|
|
|