|
Tüm Yazıları
ShareThis
|
Ömürlerden Uzun Bir İdeal Eğitim Gönüllüleri Vakfı
15.09.2009 |
|
Okunma Sayısı : |
6056 |
|
|
Oy Sayısı : |
2 |
|
|
Değerlendirme : |
5 |
|
|
Popülarite : |
1,51 |
|
|
Verdiğiniz Puan : |
|
|
|
|
|
|
Ömürlerden Uzun Bir İdeal Eğitim Gönüllüleri Vakfı Suna Kıraç . . .
Koç Holding'in Nakkaştepe'deki yemekhanesinde Vehbi Koç'un karşısıdaki isim Prof. Yılmaz Büyükerşen'di. Eskişehir'deki Anadolu Üniversitesi'nde bir eğitim vahası yaratan Büyükerşen'i yemeğe davet eden Vehbi Koç, Koç üniversitesi'nin Kibrit Fabrikası'nda eğitime başladığı o günlerde , Türkiye'nin eğitim sorununu tartışmak istiyordu. 1994 seçimleriyle din üzerinden yapılan siyasetin aldığı sonuçlar , Atatürk ilke ve inkilaplarına sıkı sıkıya bağlı Vehbi Koç ve Suna Kıraç'ta şok etkisi yapmıştı. Toplumda laik değerlerin savunulması yetiştirilmesi hedefi tartışılıyor, sivil toplum örgütleri kuruluyordu.
Büyükerşen'in rakamlar ve örneklerle işaret ettiği tehlikeden Vehbi Koç etkilenmişti. O sırada yandaki amsada yemekleri biten Suna Kıraç ve Cengiz Solakoğlu , masaya selam vererek mesaiye çıkıyordu. Vehbi koç ikisini de yanlarına çağırdı. Büyükerşen'in anlattıklarını onların da dinlemelerini istiyordu.
Suna Kıraç konuşmayı dikkatle dinledi sonra "peki bu sorunlara nasıl çözüm buluruz" diye sordu. Büyükerşen, eğitimde karşılaşılan sorunlarda çözümün sadece devletten beklenmemesi gerektiğini , ülkenin iş dünyası ile entelektüellerin de ellerini taşın altına koyması gerektiğimi söyledi. Suna Kıraç aynı fikirdeydi. Şöyle dedi:
"Ne olacak bu memleketin hali demekle memleketi yönetenleri kıyasıya eleştirmekle bir yere varamayız. Mutlaka bu sorunun çözümünün bir parçası olmak durumundayız. Bu da ancak bir örgütsel hareketle oluşabilir. Eğitim noksanlığı! Yaşanılan tüm olumsuzların kökenindeki hemen hemen başlıca neden budur. Bunun için eğitim devlete bırakılmayacak kadar önemli bir konudur.
Eğitim yalnız özel sektör kuruluşlarının halledeceği bir konu da değildir. Genel eğitim alanında en büyük bir sivil toplum hareketini başlatalım ve devletin özellikle 7-16 yaş grubundakilere verdiği eğitime bir destek programı oluşturalım ve yeni nesillerin daha iyi yetiştirilmelerini sağlayalım."
Büyükerşen de bu fikri destekleyerek, Cumhuriyetin kuruluş süresince oluşturulan Köy Enstitüleri, Halkevleri ve Köy Odaları'nın tam da bu işlevi yerine getirdiğini söyledi. Cumhuriyetin ilk kuşağının ufuk açıklığında ve Cumhuriyete bağlılığında bu kurumların payı vardı.
Vehbi Koç o benzersiz sezgiyle konuşmanın nereye doğru gittiğini anlamıştı. "Biz zaten eğitime katkı yapıyoruz. Eğitim vakfımız var. İstiyorsanız orada çalışın" dedi. Kaygısını açıkça dile getirdi: "Bu konuşmanın heyecanıyla bir işe kalkışmayın, heyecan yarın kaybolur, öbür gün arkasında hiç kimseyi bulamazsınız ve yalnız kalırsınız."
Oysa Suna Kıraç'ın yalnızlıktan korkusu yoktu.
Yepyeni bir sivil toplum örgütü kurmak için çalışmalar bütün hızıyla sürüyordu. Yılmaz Büyükerşen, Türk Eğiitm Vakfı'nın eğitimde yaşanan sorunlar için bir çözüm modeli olamayacağı kanaatindeydi. Eğitim Vakfı, maddi imkanı olmayan gençlere burs sağlıyor ve çok önemli bir katkı sağlıyordu. 30 binden genç yurtiçi ve yurtdışı burslarından yararlanarak eğitimlerini tamamlamıştı. Oysaki eğitim sisteminin eksikliklerini gidermek için yeni eğitim sistemlerinin inşa edilmesi ve devletin görev ve sorumluluklarını haricinde okul sistemi hakkında sivillerin de sorumluluk alması gerekirdi. Suna Kıraç bu itiraza mim koymuştu.
Konuşmanın üzerinden henüz üç gün geçmişti ki Cengiz Solakoğlu telefonla Büyükerşen'i aradı. Solakoğlu, o günkü konuşmadan Suna Kıraç'ın çok etkilendiğini ve bu konuyla ilgli bazı düşünceler geliştirdiğini söylüyor ve çözüm için adım atma kararlılığı içinde olduğunun altını çiziyordu.
Büyükerşen ise yolladığı yanıtta eğitim sorununa duyarlı kesimlerin (iş dünyası, akademisyenler, entelektüeller) bir araya gelmesini ve kiminin parasını, kimilerin de bilgilerini buluştuarak bir vakıf kurulmasını önerdi. Vakıf sayesinde devletin eğitim yöntemlerine katkı sağlayan , bunları geliştiren ve tamamlatan yepyeni bir model oluşturulabilirdi.
Suna Kıraç ikna olmuştu. Vakfın kurulmasına öncülük edecekti. Bu heyecanını ilk olarak babasıyla paylaşmak istedi. Ancak Suna Kıraç'ı düş kırıklğı bekliyordu:
"Bakın" dedi, "bir hareket başlatıyorsunuz ama bugün ülkede siyasal ve ekonomik yönden büyük çalkantılar var, yurtsever insanlarda büyük bir heyecan var, yarın bunlar kaybolur, bu heyecan da biter. Bugün sizi destekleyenler yarın bu harekette yalnız bırakır. Yalnız bırakıldığı zaman da bu hareket yarım kalır. Yarım kalacak bir hareketi başlatmak bize yakışmaz"
Suna Kıraç'ın yanıtı babasına sitem doluydu. Onca yıllık iş yaşamının deneyimlerini hatırlatıyordu:
"Vehbi Bey, biz hangi işimizi bugüne kadar yarım bıraktık. Bu harekete giderken geleceği şekillendireceğimiz konusunda lütfen bize itimat edin. Bu vakıf kartopu gibi yurdun her tarafını saracak ve Türkiye'nin eğitim konusundaki en büyük sivil toplum hareketine dönüşecek. Bunun bağışçıları üç-beş kişiden değil, ülkesini seven, ülkenin geleceğini düşündn on binlerce kişiden oluşacak."
Vehbi bey ikna olmamıştı. "Peki , ben ikaz ettim, gerisi size kalmış, gidin, Allah yolunuzu açık etsin" dedi. Ancak Suna Kıraç daha ilk adımda ısrarlı bir vakıf gönüllüsü oluvermişti. "Vehbi Bey, vakıf için bir bağışta bulunmayacak mısınız" diye sordu. Vehbi Koç dile getirdiği kaygılarından hareketle "Yok" dedi. "Evvela hareketinizi takip edeceğim, başardığınızı görürsem bir şeyler düşünürüz.
Bu konuşma Suna Kıraç için tarihi bir dönüm noktasıydı. İlk kez babasıyla bir konuda görüş ayrılığına düşmüştü. Daha da önemlisi Vehbi Koç'un şerhine rağmen projeye başlama kararı almıştı. Şimdi bu tarihi proje kişisel bir sorumluluğa da dönüşmüştü.
Eğitim Gönüllüleri Vakfı, 23 Ocak1995 günü iş dünyası ve akademi dünyasından 52 önde gelen ismin imzasıyşa faaliyete geçti. "Cumhuriyetin ilk yıllarındaki Halkevi, Enstitü uygulamaları 1990'larda olsaydı, nasıl bir eğitim anlayışı ve teknolojik potansiyeli olmalıydı" sorusundan harektle sürüdürülen tartışmalar "eğitim parkı" modelinin geliştirilmesiyle sonuçlandı. Teknolojik olanaklardan yararlanamayan öğrencilere eğitim parklarında bu imkan sağlanacak; okul saatleri dışında sportif ve kültürel etkinliklerde bulunabilecek , ders etütleri yapabilecek ve her türlü bilgiye ulaşabileceklerdi.
Projenin olgunlaştırıldığı bu toplantıların tamamına Suna Kıraç da katıldı. Mesaisinin önemli bir bölümü vakfa ayırıyordu. Vakıfta başkanlık ya da başkan yardımcılığı türünden makamları kesinlikle istememiş, sıradan bir yönetim kurulu üyesi olarak kalmayı tercih etmişti. Ancak toplantıların lideri oydu. Cengiz Solakoğlu o toplantılardaki işlevini şöyle dile getiriyordu:
"Onunla yapılan yönetim kurulu toplantıları fevkalade katılımcı ve demokratik bir şekilde cereyan ederdi. Ve o demokratik yapı içerisinde Suna Hanım doğruları ve sonucu cımbızla çeker ve toplantının karar kısmını özetlerdi. Kararlarda tüm üyelerin fikir birliğinin oluşmasına gayret sarfetmiştir. Hiç aceleci değildi. Bir meseleyi çok yönlü araştırmadan bir karara varamazdı."
Diğer bir yönetim kurulu üyesi Yılmaz Büyükerşen ise, toplantılardaki Suna Kıraç'ı biraz daha farklı hatırlıyordu:
"Öyle zannediyorum ki mevcut vakıflar içinde yönetim kurulları 15 günde ya da haftada bir toplanan başka bir vakıf olmamıştır. Bu da Suna Hanım'ın iş takipçiliğinin bir sonucuydu. İstiyordu ki görev verildiği zaman, kararlar alındığı zaman hemen takibi yapılsın. Aksayan tarafları var mı, nasıl düzeltilir, tartışılsın istiyordu. Adeta zamanla yarış ediyordu. Açıkçası vakıf çalışmalarına başladığımız zaman, her yönetim kurulu toplantısına dersine iyi çalışan çocuklar gibi gelmek zorundaydık.
Suna Kıraç, Türk iş dünyasının önde gelen isimlerine yolladığı mektuplarla vakfa maddi ve manevi destek çağrısında bulundu.
Vakıf, ilk oyun parkını Fındıkzade'de açtı. Ancak asıl hedeflenen çocukların en ihtiyacı bulunan bölgelere, illere gidilmesiydi. Suna Kıraç'ın aklında Güneydoğu illeri vardı. Ancak yaşanan terör nedeniyle böylesi bir projeyi bölgede gerçekleştirmek ne kadar mümkündü?
Sonunda Güneydoğu Anadolu'daki kalabalık sınıflarda Anadolu'daki kaybolan çocukların yeteneklerini ve eğitim konusunda yaşanan dramları yerinde görmek ve oralarda eğitim birimleri ve parklar açmak üzere vakıf yönetim kurulu üyeleri bir haziran günü bölgeye gitme kararı aldı. O dönemki vakıf başkanı Prof. Yılmaz Büyükerşen, Suna Kıraç, İbrahim Betil, emekli Orgeneral Doğan Beyazıt, Prof. Yavuz Alango ve Cengiz Solakoğlu Diyarbakır'a gitti. O yıllarda Diyarbakır'da Asayiş Kolordu Komutanı olan Orgeneral Yaşar Büyükanıt da vakıf çalışmalarını destekliyordu. Yönetim Kurulu üyelerine bir skorsky helikopter tahsis etti. Bölgede terörün en yoğun yaşandığı yıllardan biriydi.
Suna Kıraç, vakıf faaliyetlerinin gelişmesinden hoşnuttu ancak daha fazlasını istiyordu. Vakfın kamuoyunda yeteri kadar tanınmadığı kanısındaydı. Çalışmaların yeterince duyurulmadığından kaygı duyuyor, vakıf için sürekli mükemmelliği arıyor, adeta acele ediyordu. Deprem sonrasında, dönemin içişleri bakanı Saadettin Tantan'ın Suna Kıraç ile yaptığı görüşmeden hareketle "para toplama" yetkisi vermesiyle vakıf bir anda kamuoyunda etkin bir rol üstlendi.
NTV'de gerçekleştirilen kampanyayla, Hayat Mahalleleri projesi için bir günde tam 3 milyon dolara yakın para toplandı. Beşiktaş'ın efsanevi oyuncusu "Şifo"lakaplı Mehmet Özdilek'in jübile gelirini vakfa bırakmasıyla Eğitim Gönüllüleri hareketi büyük bir popülarite ve ivme kazandı.
Artık Eğitim Gönüllüleri Vakfı bir çekim merkezine dönüşmüştü. Maddi olanağı bulunmayanlar da bilgilerini ve emeklerini ortaya koyuyordu. Gönüllüler, çocukların eğitimine, oyunlarına ve çalışmalarına katkı sağlıyor, onlara okul dışında yapıcı, üretken ve sosyal bir ortam sağlıyordu.
. . .
.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tüm yazıları |
ShareThis
|
|
|
|
|
|
Türk Liderler:
Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem
|
|
|