Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Zeynel Abidin Erdem Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Mirasım Para Değil Misyondur
13.04.2011
Okunma Sayısı : 6737
Oy Sayısı : 0
Değerlendirme : 0
Popülarite :
Verdiğiniz Puan :
 

 

Türkiye'de patronlar - siyaset ilişkisi hep önemli oldu. Sıkıntılı dönemlerde bu ilişki daha da önem kazandı. 2007 yılı hem Cumhurbaşkanlığı, hem de genel seçim yılı. Bu önemli dönemeç öncesi, patronlar – siyaset ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye'de siyaset ile iş dünyasını birbirinden ayırmak mümkün değil. İş dünyası denildiğinde toplanan vergilerin yüzde 80'nini karşılayan bir gruptan söz ettiğimizi unutmamak gerekir. Bahsettiğimiz bu iş dünyası yılların tecrübesiyle, bazı icraatları destekliyor, bazılarına da karşı çıkıyor. Ortağı olduğu devlet dünyamızın içerisindeki sisteme karışıyor. Bu karışma bana göre demokratiktir ve doğrudur. Çünkü bir ortaklık vardır ve bu ortaklık bu bağlamda karışma hakkını verir. İş dünyası son dönemde, geçmiş tecrübeden hareketle Cumhurbaşkanlığı seçimi için görüş bildirdi ve Tayyip Bey'i partisinin başında görmek istediğini beyan etti. Ben ve diğer iş dünyasına ait bazı kişiler ise bu görüşte değil. Bize göre Tayyip Bey'in Cumhurbaşkanlığı yasal prosedür dahilinde mümkündür. Onlar bu işin birtakım sıkıntılar getireceğini düşünüyor, ben ve bazı arkadaşlar ise öyle düşünmüyoruz. Sonuçta iş dünyası dediğimiz Türkiye'nin şahdamarını oluşturan kişilerdir. Onların fikirlerini beyan etmelerine de saygı duyuyorum.

İş dünyasının elbette bir sivil denetim mekanizması rolü var. Ancak bu rol, her zaman dediğiniz gibi demokrat bir çizgide olabiliyor mu? 28 Şubat sürecinde beş işveren kuruluşu, o zamanki hükümeti yıpratmak ve düşürmek için sert muhalefet yapmıştı. Buna da demokratik diyebilir miyiz?

Hayır, her yaptıklarının doğru olduğunu söylemek mümkün değil. 28 Şubat olayı Türkiye tarihinde kendine has bir hatıra olarak kalıyor. Bugün de bazı yanlışlarımız var. Ancak teraziye koysanız gelinen noktada doğruların ağır bastığını görürsünüz. 28 Şubattan bu yana Türkiye'de sivil hareketlerde gelişme var. Çete oluşturup mantık dışı taleplerin geldiği dönemleri yaşadık bunlar Türkiye'yi sıkıntıya soktu ve ekonomiyi sarstı. Ancak şimdi bu durum yok. Belli bölüm sivil toplum kuruluşları var ve çeşitli isimler altında hizmet veriyorlar. TÜSİAD dışında yeni işveren kuruluşları da var artık. Şuanda iş adamları olarak hükümetle böyle bir kavgamızın olmaması beni mutlu ediyor. Bugünkü hükümete destek veriyoruz ve desteğimizi de sürdüreceğiz. Zaman ve olayların seyri ne gösterecek bekleyip göreceğiz.

İş dünyası bu iki seçimde nasıl bir tavır belirleyecek?

Cumhurbaşkanı konusunda fikirlerini açıkladılar zaten. Sayın Başbakan'a bizzat açıklayanlar oldu. Dolayısıyla bilinmeyen bir yanı yok. Şu an öncelikle seçimin zamanında yapılması hususunda fikir birliği var. Bu durum Başbakanın elini kuvvetlendirdi ve hükümetin görev süresini tamamlama şansı verdi.

Kişisel bakış açınız nedir, Tayyip Bey'in Cumhurbaşkanı olmasını doğru buluyor musunuz?

Tayyip Bey'in Başbakan kalmasını isterim. Ancak önemli olan onun fikir ve düşünceleridir. Faydalı buluyorsa, bu görev için onu alkışlarım. O makama gelecek kimsenin yanlış yapacağına inanmıyorum. Şüphe duyanlar açısından söylüyorum, Tayyip Bey'in bence o makama gelmesinde hiçbir mahzur yok.

TÜSİAD, 10 yıl önce açıkladığı demokratikleşme raporunu, önceki hafta güncelleyerek yeniden yayınladı. Bu çıkışı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu TÜSİAD'ın doğal yönlerindendir. Bu raporlar geçmişte bazılarının çok sıkıntıya düşmesini de sağlamıştır. Baskı işlevi görmüştür. Bu gibi platformların rahat çalışabildiği bir dönemdeyiz. Olumlu buluyorum.

YENİ OLUŞUM ÇABALARI NAFİLE

İş dünyasından bakıldığında nasıl bir Ak Parti değerlendirmesi yapılıyor?

Ak Parti kendine has bir düşünce yapısıyla, farklı fikir ve düşüncelerin desteğini alarak iktidara geldi. Bu seçimde Ak Parti de seçmen ayrışması olacak ve bu kez kendi oluşturduğu seçmen grubu tarafından seçilecek. Tepki oyları kendi çadırlarına dönecek. Şu görülecek; tasvip gördüğü oran, aldığı oy oranı ile doğru orantılı olacak. Seçim, bu açıdan önemli. Ya tekrar koalisyonlar dönemine gireceğiz ya da Ak Parti tekrar tek başına iktidar olacaktır. Cumhurbaşkanı seçimi, bu seçenekler içinde karar faktörü olacak. Tabana bir mesaj olacaktır. Başbakanın kim olacağı hususunda ciddi bir mesaj oluşturacaktır. Bundan sonra Türkiye'de eğer tekrar koalisyonlar dönemine girilirse sıkıntılar tekrar eder. Türkiye koalisyonları taşıyabilecek bir ülke değil. Karar almada ciddi sıkıntılar olacaktır. Koalisyonlarda uyum olmuyor. Ecevit – Yılmaz - Bahçeli koalisyonunda Türkiye'nin yaşadığı sıkıntıları unutmadık. Biz hala demokrasi kültürünü özümsemiş değiliz. Bizim yaşayan kahramanlarımız yok, hepsi ölünce kahraman oluyor. Hisleriyle hareket eden bir milletiz, bu açıdan koalisyon uygun değil. Bu seçimler sonuçta Ak Parti'nin gerçek oy oranını ortaya çıkaracak. Tek dileğimiz tekrar koalisyonlara dönülmemesi.

Evinizde zaman zaman önemli insanları ağırladığınız toplantılar yapıyorsunuz? Bunlar istişare mi yoksa bir arayış mı söz konusu?

Sizin de söylediğiniz gibi bunlar tamamen istişare amaçlıdır. Bir fikir öne sürmeksizin gelenlerin fikirlerini öğrenme ve danışma adına yapıyoruz. Kısa süre önce ABD'nin en büyük basın organlarının editörlerinden oluşan 25 kişilik bir grubu ağırladım ve Türkiye'yi tartıştık. Bu toplantılarda sadece fikir söyleriz ve fikirleri dinleriz. İslamiyet'te danışmak sünnettir, biz danışırız. İstişare ederiz ve mesele biter. Senede ortalama 25 – 30 toplantı yapılır benim evimde. Bundan dolayı alınan ya da kırılan olmamıştır bugüne kadar.

Özellikle yabancı konuklar açısından nasıl bir Türkiye manzarası var?

Büyük bir Türkiye görünüyor. Ortadoğu'nun merkezi noktası olarak görünüyor. Güç ve askeri fonksiyonların; siyasetin ve din faktörünün ciddi bir boyutta olduğu hususu ortaya çıkıyor. Türk Cumhuriyetlerinin önemi ve Türkiye'ye yakınlığı ortaya çıkıyor. Türkiye'den korkuluyor, yarın ciddi bir güç olursa ne yapar deniyor. Seviliyor çünkü daima ittifaklar içinde bir ülke. Kendini iyi lanse etmiş, hizmet vermiş ve oradaki şartlara uygun davranmış, zaman zaman asker vermiş, maddi destek vermiş bir ülke. Dolayısıyla kimsenin kafasında Türkiye'nin İran gibi olacağı kuşkusu yok. Batılıların Türkiye'yi görmek istediği yer, AB üyeliği, özellikle de Amerikalıların. Bana göre Hrant Dink olayında Türkiye büyük bir imtihan verdi. Hak ve özgürlükleri savunan bir hükümet örneği verdi. Din, dil, ırk ayrımı yapmayan bir toplum imajı verdi ve sınıfını geçti. Cinayet çok kötü oldu, ama Türk halkının tepkisi ve cenazeye onbinlerce kişinin katılımı Batı'da çok olumlu yankı buldu. Bu arada, bu vesileyle 301 kalksın türü talepleri de anlamlı bulmadığımı belirtmek isterim. En demokratik dediğimiz devletlerde bile kendini koruma mekanizmaları vardır. Çıkıp hakaret ettirmez kendine. Önemli olan bunu evrensel ve demokratik sınırlar içinde tutabilmektir.

Türkiye'de her dönem siyasi arayışlar olur, yeni oluşumlar ortaya çıkar. Size göre şu anda yeni arayışlara ihtiyaç var mı ve yeni oluşumların şansı nedir?

Yeni oluşumlara hiç ihtiyaç olmadığı gibi bunların geleceği de yoktur. Neden? Kendini sol partide görmek isteyenler için iki alternatif var, DSP ve CHP. CHP etkin muhalefet yapan bir sol parti. Olaya basının CHP'yi tarif ettiğinin dışında bakıyorum ve muhalefetini başarılı buluyorum. Çalışkan ve sert bir iktidar var karşısında, bu iktidar boşluk bırakmadığı için CHP'nin hareket alanı kısıtlanıyor. Onlar da buna karşılık muhalefetini yapıyor. Yeni hareketler ne zaman partileşecek, ne zaman 81 ilde örgütlenecek? Bunlar kolay mı? Siyasetin içinde de yer almış bir insanım. Görüyorum ki sağda ve solda Türkiye'de ciddi partiler var ve yeni arayışa gerek yok. Türkiye'de böyle bir boşluk yok.

Mücadeleyi içeride mi yapsınlar diyorsunuz?

Bu söylediğiniz de şu açıdan çok zor. Türkiye'de parti içi demokrasi yok. İçeride mücadele imkânları çok kısıtlı. Değerli fikir adamları, siyaset adamları kendilerine mevcut partilerde yer bulamayınca yeni oluşum arayışına giriyorlar. Ama nafile.

Türk – Amerikan ilişkilerinde adı çok geçen bir işadamısınız. İşadamı dernekleri başkanlıkları yaptınız, Amerika'yı yakından tanıyorsunuz. Şu anki Amerikan yönetiminin Türkiye ve Ak Parti değerlendirmesi nedir?

Amerika'da Türkiye için her gün bir sayfa vardır. Türkiyesiz Amerika ile Amerikasız Türkiye'nin Ortadoğu'da çok fazla hükmü yoktur. Türkiye siyasi, coğrafi, demografik ve yönetim şekli açısından Amerika'nın en ciddi müttefiklerindendir. Amerika ile karşılıklı güvene dayanan ve ihtiyaç zamanlarında karşılıklı desteğe olanak veren bir dostluk vardır. Bu dostluğu yok sayan hükümetler Türkiye'de sıkıntıya düşer. 2001 yılında Türkiye'de aniden patlayan kriz ortamında Amerika'nın verdiği desteği unutmak mümkün müdür? Bunun gibi örnekleri göz ardı etmemek, farklı arayışlarla umut ve zaman kaybetmemek lazım. İki ülkenin fikir önderleri mevcut sıkıntıları arada mekik dokuyarak çözer. Türkiye - Irak savaşında TBMM'den çıkan " hayır " kararını Amerika halen hazmetmiş değil. Hükümet, kendi coğrafyamızdaki Müslüman ve komşu ülkelerle temasları arttırdıysa da, Amerika'nın yakınlığını sağlayamadı. Ancak şurası kesindir, Amerika'nın her zaman Türkiye'ye ihtiyacı vardır ve Türkiye Amerikasız bu coğrafyada zorlanır. Bu ilişkinin geliştirilmesi için bir çözüm bulunmalıdır.

İlişkilerin yumuşak karnı olan Ermeni tasarısı da yine gündemde. Cinayetin bu olayı tetiklediği söyleniyor. Durum nedir?

Ben 20 senedir Türk Amerikan ilişkileri üzerine çalışan biriyim. Amerikan Ticaret Odasının resmi üyesiyim. Bu konumumuz bize, Türkiye'yi tanıtma anlatma, iktisadi ve siyasi durumunu müzakere etme hakkı veriyor. Ermeni meselesi için 20 senedir uğraşıyoruz. Bu olayın Türkiye'nin başında Demoklesin kılıcı gibi sallanan anlamsız bir iş olduğunu herkese anlatıyoruz. İstanbul Ermeni olayını bilmez ama Diyarbakırlı, Karslı, Vanlı, Maraşlı, Antepli, Mardinli bilir. Yazık ki bu olayı savunan ve konuşanlar, bu işi kâğıt üzerinden öğrenenlerdir. Yaşayıp öğrenenlerle konuşanlar daha doğruyu görebiliyor. Ben Güneydoğulu bir hüviyetle Amerikalıya anlatıyorum. Pasaportumda Mardin yazınca daha çok dinliyorlar. Bence Amerikalılar bu tasarıyı geçirmez. Geçirdikleri zaman Türkiye'de durumun aleyhlerine olacağını bilirler. Türkiye'nin dostluğunu kaybetmek istemezler. Fransa ile Amerika'nın durumu farklıdır. Amerikalı daha uzun boylu düşünür ve uzun vadeli yatırım yapar. Çok hüsrana uğrarız bu tasarı geçerse, çok şaşırtıcı olur. Bizim kaybettiğimiz kadar onlar da kaybeder.

Siz siyaseti belirleyenlerle hep yakın ilişki içinde oldunuz. Siyasi liderlerin iş adamından beklentileri ne olabilir?

İş dünyası dış dünyada maddi ortaklıkları olan bir gruptur. Nasıl bizim bugün Sayın Başbakana yarım saate ulaşma imkânımız varsa, Fransa, Almanya gibi ülkelerdeki iş adamları da aynı şekilde kendi Başbakanlarına yarım saat içinde ulaşma imkânına sahiptirler. Dolayısıyla hükümetler ülkelerinin iş dünyasına yakın olma çabası gösterir. Bizim de onlara yakın olma çabamız vardır. Biz milliyetçi sermayedarlar, hükümetlerin yanında önemli işler yaptık. Belki 20 hükümette birçok sıkıntıyı, birçok meseleyi, hiç kimsenin bilmediği toplantılarla sevilen bir kişi olma fırsatını kullanarak çözmüşümdür. Şimdi de ülkeler arasında bu faaliyetlerimi yürütüyorum. Bir işadamının cebini doldurma dışında misyonları da olmalı. Zaman zaman mesai, zaman zaman para, zaman zaman da fikir üretip bazı sorunlara çözüm bulmalısınız. Ben bunu yapıyorum ve ülkeme helal olsun.

Hep siyaset – iş dünyası ilişkilerini konuştuk ama siz son tahlilde ekonomik gelişmelerden doğrudan etkilenen iş dünyasının bir parçasısınız. Sizce Türkiye ekonomisi ne durumda?

Ekonomi iyi mi kötü mü, iyiyse sokağa neden yansımadı şeklinde özetlenebilecek bir kafa karışıklığı var. Neden? Çünkü Türkiye'nin orta çaptaki işadamları geçmişteki yüksek enflasyon sebebiyle büyük karlar ederdi. Şimdi enflasyon bitince bu normalleşmeye alışmakta zorlanıyorlar. Bir Almanya, bir Belçika gibi devletin dinamikleri üzerinde dönen vergili işlere giriş alışkanlığını kazanamadık. Birtakım sıkıntılar var. Bunlar yarın da olacaktır ama beş sene sonra olmayacaktır. Sistemin oturması lazım. Ben ekonomimin çok iyi gittiğini söyleyebilirim, ama daha iyi olabilirdi. Dikkati çekmek istediğim bir konu var, yabancı sermaye. Türkiye'de borsada oynayan ve her an kaçabilecek durumda bulunan bir yabancı sermaye hareketi var. Bu sermaye yönünü dışarı çevirdiğinde işler kötü gidiyor. Bana göre yabancı sermaye akışının tarifi yanlış yapılıyor. Borsa'da oynamaya gelen, kalıcı değil tehlikeli bir sermayedir. Yatırıma dönük, istihdam sağlayan bir yabancı para akışı varsa korkmayın. Ama borsa oyuncuları varsa o tehlikeli. Bu gelecek adına yıkımdır. Hükümete hep şunu anlatıyorum; para üzerinden para kazanmaya ve bu parayı Türkiye'ye getirip – götürüp, sistemimizi bozmaya dönük anlık hareketler yerine, yabancı yatırımcıyı teşvik edin. Yatırım yapacak olana yol açın, borsa oyuncularına engel koyun. Yabancı sermaye yatırıma döndüğü, fabrika kurduğu, temel attığı, reel sektöre katkı yaptığı zaman kazançtır. Bu ayrımı yapabilmek, ekonomimizin geleceği adına çok önemlidir.
z.ozcan@aksiyon.com.tr

ALT BAŞLIKLAR – RESİM ALTI YAZILARI

Mirasım para değil misyondur.

Sizin için iş hayatında başarı kadar sosyal, kültürel ve siyasi etkinlikler de önemli. Siyasi ombudsman gibi çalışmayı seviyorsunuz. Bu bir aile geleneği midir?

Teşekkür ederim, evet bu bir aile geleneğidir. Ben Peygamberimizin soyundan geliyorum. Bizim görevimiz barış, birlik, hoşgörü, uzlaştırma ve birleştirmedir. Bu kültürü ve bu gelenekten gelen yaşam tarzını hayatımıza iş edinmişizdir. Zaman zaman 30 – 40 sene süren kan davalarını dahi bir günde çözebilme fonksiyonun bu halk bize tanımıştır. Nitekim 36 yıllık kan davalarını bir günlük çalışma ile çözdüğümüz ve ayrılmış okulları, camileri, sokakları birleştirdiğimiz olmuştur. 36 yıldır bayramlaşmamış insanları bir araya getirip aile birlikleri dahi kurulmasına vesile olmuşuzdur. Bu bize verilen bir misyondur. Zaman harcamamız için emir buyrulmuştur. Dolayısıyla biz de aynı geleneği devam ettirerek bu misyonu çocuklarımıza vasiyet olarak bırakıyoruz. Benim için miras para değil önce Allah'ın rızası, sonra kulun kabulüdür.

İspanya'nın Marmara Bölgesi Fahri Konsolosluğu ve Sudan İstanbul Fahri Başkonsolosluğu gibi diplomatik görevlerinizin yanı sıra; Türk – İspanya , Türk – Amerikan, Türk – Fransız, Türk - Belçika, Türk – Irak iş konseylerinde yöneticilik ve başkanlık yapıyorsunuz. Ekonomik getirileri dışında bu çalışmaların ne gibi amaç ve sonuçları var?

Bunu misalle anlatayım. Türkiye olarak biz Afrika'da yoktuk. Ama ailemizin Sudan ile tarihi bir ilişkisi hep vardı. Dedemin El Ezher'de okuması sırasında Sudan'dan Türkiye'ye getirdiği aileden dolayı bir kültür bağımız var. Sudan Cumhurbaşkanı El Beşir bu sebeple beni davet etmişti. Fahri konsolosluk önerdi ve kabul ettim. 10 yıl önceydi, işe bir araştırmayla başladık, Sudan'da kaç Türk'ün bulunduğunu sorduk. Sadece bir fırıncı, bir de demirci ustasına ulaşabildik. Şimdi Sudan'da 200'ün üzerinde Türk şirketi faaliyette. Birçok ticaret merkezi Türkler tarafından inşa edildi ve şuanda faaliyet gösteriyor. İşadamlarımızın pamuk tarlaları bile var.

İspanya'ya bakarsak, bu ülkeyle ticaret hacmimiz 260 milyon dolardı; uzun çabalar sonucu bu rakam şimdi 7 milyar doları aştı. Bunu için 12 senemi verdim. Konya, Manisa, Ankara ve Van gibi illerde İspanyol–Türk şirketlerinin ortaklıkları var. Bu sebeple İspanya Kralı Juan Carlos bana ülkenin en yüksek devlet nişanını takdim etti. Bu iki örnek neden bu işlerle uğraştığımızı ve ne gibi sonuçlar aldığımızı ortaya koyuyor.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org