Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Cüneyt Ülsever Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Dünya ekonomik krizini nasıl okuyalım?
22.10.2008
Okunma Sayısı : 6124
Oy Sayısı : 2
Değerlendirme : 5
Popülarite : 1,51
Verdiğiniz Puan :
 

 

Dünya ekonomik krizini nasıl okuyalım?
Cüneyt Ülsever
.
.

EKONOMİK kriz çeşitli yönleriyle nihayet ülkemizde de tartışılmaya başlandı. Hatta, sevinerek gördüm ki kriz çerçevesinde felsefi yaklaşımlar da geliştirildi, çeşitli teoriler yeniden irdelendi.


Bu tartışmalarda 2 ideolojik/totalojik görüş beni yakından ilgilendirdi. Ters uçlardaki 2 bakışı bugün ve yarın irdelemeye çalışacağım. Perşembe günü de kendimce krizin Türkiye ağırlıklı yorumunu yapacağım.

Bana göre; krize karşı 2 ideolojik/totalojik yaklaşım sergilendi:

1) Karl Marx bu tip krizleri çok önceden görmüştü. (Örn. Erinç Yeldan)

2) Krizin serbest piyasa ekonomisi ile ilgisi yoktur, kriz devletin gereksiz müdahaleleri sonucu çıktı. (Örn. Atilla Yayla)

* * *

Karl Marx 19. yüzyılda kapitalizmin fotoğrafını en iyi çeken felsefecidir. Kapitalist gelişmeye genel yorum getiren ilk düşünürlerden birisidir, hatta zamanının en iyi sosyologlarından birisidir. Marx'ın bir ekonomist olarak dünyaya en büyük katkısı ise serbest piyasa ekonomisi (mükemmel rekabet), oligopolistik yapı ve monopolistik üretim sistemleri arasında teorik geçiş bağlantıları (diyalektik bağ) kurmasıdır. Öte yanda neo-klasik teoride de kapitalizmin 3 hali teorik bazda ele alınır ama aralarında bağ kurulmaz. Sanki birinden ötekine geçiş birbirinden bağımsızdır ve kendiliğinden oluşur.

Ancak, yaşanan kriz ile Marx'ın kriz kuramı arasında herhangi bir bağ yoktur.

Önce bir noktayı açıklayalım. Kapitalizmin krizlere açık olduğu savı bir tek Marx(ist)lere ait değildir, neo-klasik teoride de çeşitli kriz teorileri vardır. (Örn. cycles/dönüşümler)

Marx'ın kriz teorisinin farkı ölümcül olmasıdır. Ona göre, kapitalizmin sonunu adeta kendiliğinden oluşan krizler getirecektir.

* * *

Nedir Marx'ın "devamlı düşen kár hadleri" olarak bilinen kriz kuramı?

1) Marx'ın kriz kuramı, tamamen reel ekonomi (üretim) ile ilgilidir ve mali piyasalara nerede ise hiç değinmez.

2) Ona göre katma değer yaratan tek unsur emektir ve kár, emeğin sömürüsü ile oluşur.

3) Kapitalistin elindeki toplam sermaye 2 parçada ele alınır; sabit (fiziki yatırımlar) ve değişken (ücretler) sermaye! (değişken sermaye+ sabit sermaye=toplam sermaye)

4) Öte yanda Marx her ne kadar teknolojiden bahsetse de ekonomide teknoloji ile yönlenen verimlilik (productivity) ve etkenlik (efficieny) kavramlarını ele almadığı için katma değer yaratan tek üretim aracı olan emeğin her daim sabit üretim yapacağını varsaymıştır. Örneğin, 1 birim emek gücü beher gün 10 birim katma değer yaratıyorsa, bu hep böyle kalacaktır.

5) Teknolojinin 1 birim emekten giderek 20, 30, 40, 50 birim katma değer yaratabileceği varsayımı kuramında yoktur.

6) Kapitalizmin gelişmesi ile sermayenin terakümü (birikimi) oluşacak, ancak toplam sermaye içinde sadece sabit sermaye (fiziki sermaye) büyüyecektir. Zira, bir ülkede çalışabilir nüfus sayısı eninde sonunda belirlidir, değişken sermayenin (sabit çalışabilir nüfusa ödenen ücretler) payı hep aynı kalacaktır.

7) Marx'a göre toplam sermaye içinde sabit sermaye payı giderek artacak, ancak emek arzı sabit olduğu için beher sabit sermaye birimine düşen katma değer payı/kár haddi giderek azalacaktır. (Emeğin devamlı sabit kalan katma değeri/toplam sermaye oranı devamlı azalacak.)

8) Sonunda beher sermaye birimine düşen kár hadleri 0'a inecek ve yaşanan önlenemez krizle kapitalizm çökecektir.

* * *

Bugüne gelirsek; yaşanan kriz ile Marx'ın kuramı apayrı şeylerdir, yaşanan mali piyasalardaki krizdir ve zaten Marx'ın kendisinde de paradan para kazanma kavramı (monopolistik kapitalizm) hemen hemen hiç yoktur.

YAŞADIĞIMIZ dönem bir sürü sıkıntıyı yanında taşırken aynı zamanda hepimizi felsefi itikatları açısından da zorluyor. Hepimiz çok kısa süre öncesine dek iman ettiklerimizi tekrar sorgulamak durumunda kalıyoruz.

Örneğin global kriz, içine kendimi de kattığım liberalleri epey sıkıntıya soktu.

Serbest piyasa ekonomisinin kendi yarattığı krize kendiliğinden çözüm bulamaması liberalleri oldukça müşkül duruma düşürdü.

Ben şahsım adına bir aydının asli görevinin itikatlarına (paradigmalarına) sarılmak kadar onları sorgulamak olduğunu ve değişen koşullar altında kendisine, temel itikatından vazgeçmeden, yeni kavrayışlar yaratmak olduğunu düşündüğüm için bu dönemden dersler çıkarmaya çalışıyorum.

Ancak, itikatlarını sorgulamak yerine gerçekleri sorgulamakta ısrar eden alaturka aydınlar krize kendi meşhepleri doğrultusunda yorum getirme sevdasını asla terk etmiyorlar.

Dün yazdım. Beni iki grubun görüşleri ilgilendiriyor:

1) Karl Marx bu tip krizleri çok önceden görmüştü. (Örn: Erinç Yeldan)

2) Krizin serbest piyasa ekonomisi ile ilgisi yoktur, kriz devletin gereksiz müdahaleleri sonucu çıktı. (Örn: Atilla Yayla)

* * *

Karl Marx'ın 1848'de (Komünist Manifesto) ile bugünkü krizi (160 yıl önce) gördüğünü yazacak kadar aklıselimi yitirenler, Marx'ın "kriz kuramı"nın peşine düşerek bugünü yorumlamaya kalktılar. Halbuki, "sürekli düşen kár hadleri kuramı"; devamlı artan (teraküm eden) sermayenin, sadece emeğin yarattığı ve her daim sabit (değişmez) kalan katma değer karşısında beher sermaye ünitesine düşen kár haddinin devamlı azalmasına neden olacağı ve sonunda kár hadleri 0'a eşitleneceği için kapitalizmin sonunun geleceğini öngörüyordu.

Ancak, bu tezin önemli bir eksiği vardı. Marx, teknolojinin yön verdiği verimlilik (productivity) ve etkinlik (efficiency) kavramları ile ilgilenmedi ve bunun için de sabit kalan emek biriminden (bile) devamlı artan oranlarda katma değer yaratılabileceğini öngöremedi. Bu da onu tarihe gömdü.

Samimi kanaatime göre; Marksistler kol emeği yerine beyin emeğini (teknoloji üretimi) merkeze alan yeni bir kuram yaratana dek hoş bir seda olarak kalmaya mahkûmdurlar.

* * *

Öte yanda içine düşülen krizi liberalizme halel getirmeden yorumlamaya kalkan alaturka liberaller ise topu ABD devletine attılar. "Dış politikasındaki saldırganlık, dünyanın jandarması rolüne soyunmanın getirdiği yüksek askeri harcamalar devletin aşırı harcama yapmasına ve dolayısıyla devamlı bütçe açığı vermesine sebep olmakta ve devlet vergileme ve açık finansman yoluyla bu açığı çevirmeyi becerebileceğini düşünmekteydi."

Piyasaya halel gelmesin diye yaşanan gerçekler ancak bu kadar tahrif edilir. Yukarıdaki satırları yazan liberal yazara göre "devlet" ve "kapitalizm" ayrı şeyler.

ABD'nin Irak'a saldırmasının nedeni sadece 3-5 bürokrat ve toplumdan kopuk yaşayan siyasiler! Irak Savaşı'nın bizzat ekonomik hayatın ortasına oturan enerji/paylaşım savaşları ile alakası yok. Bush ve neo-conlar ülke ihtiyaçlarına bakmadan bu savaşa girdiler ve ayrıca açık finansman ve vergi yolu ile savaşı finanse etmeye kalkmanın maliyetini göremeyecek kadar cahildiler.

Kısacası, yazara göre, ABD'de serbest piyasa ekonomisinin şampiyonluğunu yapan neo-con düşünce çizgisi aşırı devlet müdahalesi ile serbest piyasa ekonomisini çökertti!

Al bir kaya, nerene dayarsan daya!

* * *

Yukarıda belirttim, hepimiz kendi paradigma(ları)mız ile yaşarız. Ancak, bu paradigmaların teknolojinin baş döndürücü bir hızla peşine taktığı sürekli değişen koşullar karşısında sürekli yeniden ele alınma ihtiyacı var.

DÜNYA baş döndürücü bir hızla adeta her gün yeniden yaratılıyor. Dünyayı algılamak için ona felsefi bir bakış açısı getirilmesi gerektiğini düşünenler de adeta her sabah itikatlarını (paradigmalarını) irdelemek ve yeniden inşa etmek ihtiyacı duyuyorlar.

Nedir bu krizin özünde yatan?

Kriz paradan para kazanma tahayyülünü tüm dünyaya gerçekmiş gibi gösterme hüneri gösteren muazzam bir yaratıcılık ve yanıltmacılığın sonudur.

Bu bağlamda kriz, serbest piyasa ekonomisi için, hem muazzam bir başarı, hem de muazzam bir zaaf göstergesidir.

Zira, bu krizle de gördük ki:

1) Serbest piyasa ekonomisi insan denen varlığın muhteşem yaratıcılığı karşısında ona yaratıcılık yolunda özgürlük kapısını ardına kadar açan bir sistemdir.

2) Aynı serbest piyasa ekonomisi sonsuz yaratıcılık vasfına sahip insanda aynı oranda güçlü olan sonsuz ihtirasın önüne geçmek için denetim işlevine ise sahip değildir.

* * *

1) Dünyanın motoru insanın sonsuz yaratma gücüdür. Bu gücün önündeki her türlü engel ve müdahale dün de kaldırılmalıdır, bugün de! Dünyanın hemen her noktasını tek ve ulaşılabilir pazar haline getiren bu yaratıcılıktır. İnsanoğlu internet teknolojisindeki gelişmeler sayesinde belki henüz üretilen metaları (real ekonomi) ışınlamayı keşfedememiştir ama kağıtla ifade edilen her türlü değeri anında dünyanın her köşesine ışınlamayı keşfetmiştir. Son yıllarda parasal değerler mukayeseli avantajı olan her yere saniyenin onda biri bir zaman içinde girmeyi ve tersi durumda da çıkmayı öğrenmiştir. Bu durum inanılmaz bir parasal refah sağlamış, bu refah real piyasada üretilen malları ve hizmetleri alabildiğine tüketmeye başlayınca reel (üretici) sektör de muazzam seviyelerde büyümüştür. Hele hele gayrimenkul sektöründe káğıt üzerinde değer artışları ile sürekli ilave kredi kapasitesi yaratılması ve bu (sanal) değerlerin tüm dünyada pazarlanabilmesi dünyayı çıldırtmıştır. Bu sanal büyümeyi Paul Krugman, Joseph Stiglitz, Maurice Allais gibi (referans: Erdal Şafak-Sabah-15.10) ekonomistler görmüş olsa da, "Amerikalılar, bedeli Çinlilerden ödünç alınan paralarla ödenen evlerde oturuyorlar" (ibid), aşırı ve kolay gelen zenginlik onların kulak ardı edilmesine neden olmuştur.

* * *

2) Bazı uyarılara rağmen sonsuz ihtirasa karşı piyasanın arz-talep mekanizması dizginleyici bir mekanizma oluşturamamıştır, zira oyun (sahte de olsa) hem win-win esasına göre kurulmuştur, hem de mali oyunlar tarafları hiçbir zaman bir pazar içinde hesaplaşmak/pazarlık yapmak üzere yüz yüze getirmemiştir. Çıkan ders şudur:

Piyasa sonsuz ihtirasa karşı kendiliğinden tedbirli değildir!

Yanlış yapanın batması veya işletmenin el değiştirmesi gibi piyasa tedbirleri, söz konusu mali piyasalar olunca, fırtınayı artırmaktan başka bir işe yaramadıkları için hiçbir geçerlilik kazanmamıştır.

* * *

Peki ne yapmalı? Tabii ki mali tedbirler alınacak. Ancak şahsi kanaatime göre, tıpkı 2. Dünya Savaşı ardından Frederich Hayek'in ilgili tarafları 10 Nisan 1947'de Mont Pelerin/İsviçre topladığı gibi, bir araya gelinip serbest piyasa ekonomisinin zaafları mutlaka liberaller tarafından ele alınmalı ve onu korumak için piyasanın çaresiz kaldığı durumlarda hukuk devletinin neler yapması gerektiği tartışılmalıdır. Risk alanın yanılması durumunda bedelini kendisine sadece piyasanın değil, hukukun da ödeteceği bir sistem geliştirilmelidir.

Örneğin, Lehman Brothers'ın CEO'sunun kazancına el konulacak hukuki bir sistem gelişmelidir ki, ileride serbest piyasa oyuncuları risk alırken her halükárda riski kendilerinin de yüklendiğini ve hesap verme durumunda olduklarını bilmelidirler.

.
.
Tüm Yazıları

.
.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org