Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Haluk Cangökçe Gözüyle 


     

 



Tüm Yazıları

       ShareThis
MARATON HİKAYESİ 3...
07.03.2011
Haluk Cangökçe
Okunma Sayısı : 8972
Oy Sayısı : 584
Değerlendirme : 5
Popülarite : 13,83
Verdiğiniz Puan :
 

 

 

MEİS - KAŞ YÜZME MARATONU...

26 Haziran 2010 Cumartesi...

13.cü'sü yapılacak olan, KAŞ / Likya Festivali programında bulunan, "MEİS / KAŞ YÜZME MARATONU" Yarın saat 9.30 da Meis Adasından verilecek start ile başlayacak ..

Ben bu yarışmaya, yaklaşık 1 senedir hazırlanmaktayım. Şimdiye kadar yaptığım antrenmanlarla toplam, 280 Km. yüzmüşüm..

Pazar günü yapılacak olan maratonda, yüzülecek mesafe beni hiç korkutmuyor, ancak, 3 günden beri devam eden 23 nat'lık fırtına, gözümü bir hayli korkutmakta..

İnşallah yarın hava düzelir de güzel bir derece yaparım..

TEKNİK TOPLANTI..

Maraton Yarışmanın teknik toplantısı, 26 Haziran 2010 tarihinde Kaş Belediyesinin konferans salonunda yapıldı.

Yıllar önce yetiştirdiğim birçok öğrencimi görmenin mutluluğunu yaşadım..

Yarışmaya katılanlar arasında bir çok aşina yüz var. Eski / Yeni, Genç/Yaşlı, yüzme sporuna gönül veren, her yaş grubundan sporcu var.

Bu yarışa, yüzme alanında Türk ve yabancı olmak üzere toplam 178 sporcu katılıyor. Ben, 65-70 Yaş grubundayım ve yarışmada ki en yaşlı sporcuyum.

Teknik toplantıyı yöneten hakem, yarışmada uymamız gereken kuralları anlattı. Ancak söyledikleri, Kaş Belediyesinin ilan ettiği "Yarışma Kurallarında"hiç uymuyor.

Master yüzücülerinı yarışma dışında bırakmak için kafasına göre, keyfi kurallar koyuyor. Kullandığı ifadeler ise çok rahatsız edici..

Yaklaşık 35 yıllık yüzme sporunun içinde bulundum. Yüzme hakemi olarak sayısız müsabaka yönettim ancak bu denli keyfi uygulama yapan bir hakeme rastlamadım..

Adam!, çeşitli yaş gruplarının katıldığı bir yarışta, 15 yaşındakilerle, 70 yaşındakileri bir görüyor ve Master'leri engellemek için elinden geleni yepıyor.

Kendisini hayret ve şaşkınlıkla dinliyoruz...

*Yarış startı verildikten sonra, Meis Adasının yaklaşık 2 Km olan uç noktasını geçemeyen yüzücüler diskalifiye edilecek!...

*Yarışma parkurunun ortasında ki dubayı 2 Saat de geçmeyen sporcu diskalifiye edilecek!.. (Bu dubayı hiç bir zaman göremedim)

*Yarışmayı 3 Saat de bitirmeyen sporcular, "Çöp Teknesi"ne! alınacak ve diskalifiye edilecek!.(Yüzücüler çöp olarak gören bir zihniyet).

"Çöp Teknesine!" çıkmayı reddeden sporcuların sorumluluğu alınmayacak ve bunun içinde yarış öncesi kendilerinden imza alınacak..

Hayır...Hayır...Bir seneye yakın yapmış olduğum emeklerim, iş bilmez, kural tanımaz bir hakem yüzünden boşa gidemezdi...

Söz alıp, yarışmanın bir bütün olduğunu, daha önce ilan edilen yarışma koşullarında bu hükümlerin bulunmadığını, sürenin 3 Saat 45 Dakika olduğunu, geçmiş senelerde, 4.5 saat yüzenlerin bile dereceye girdiğini, o nedenle keyfi kurallar konulamayacağını söyledim.

Hakem! arkadaş açıklayıcı bir cevap vermedi ve sadece bana " ters ters" bakmakla yetindi . Ancak çıkışımdan rahatsız olmuştu..



Pazar sabahı 07 de, Kaş Yat Liman ında toplandık.

İsmi okunan sporcu Baş hakeme sağlık raporu veya Yüzme Lisansını gösterip, koluna yarışma numarasını yazdırdı. Benim numaram 27.



İşlemlerimiz tamamlandıktan sonra teknelere bindik. Bu tekneler bizi, yarış startının verileceği Meis adasına götürecek..



Saat 08.30 da Meis'e hareket edildi. Bir haftadır esen şidddetli rüzgar, bu sabah yok. Ancak deniz suyu sıcaklığı bir hayli düşük.

Bu nedenle, vücut ısımızı korumak ve soğuktan etkilenmemek için, vücudumuza vazelin ve benzeri koruyucu kremler sürmek şart.



Teknemiz hareket ettikten hemen sonra, hummalı bir vazelinlenme süreci başladı. Yarışmacıların tamamına yakını, avuç avuç vazelini vücuduna sürüyor.

Vazelinin sporcuyu soğuktan koruduğu gibi, koltuk altı ve boyun bölgelerindeki sürtünmeden kaynaklanan tahrişi engellemesi gibi bir özelliği de var.

İstanbul Boğazında yapılan "Kıtalar Arası Yüzme Maratonu"nda" yaşadığım talihsizliği tekrar yaşamamak için bu sefer tedbir aldım ve ellerime naylon eldiven geçirip, vazelini vücuduma öyle sürdüm.

O yarışmada, gözlüğümü yağlı ellerimle taktığım için, camlar yağlanmış ve gözlüğümü kullanamamıştım..

Biz yağlanırken, teknemizde bulunan bir görevlinin,"Arkadaşlar,Tekneyi terk ederken, Meis'e " Çıplak!" çıkacaksınız!, üzerinizde sadece mayolarınız olacak, tüm eşyalarımızı teknede bırakacaksınız.

Bu arada üzerimize de, kesinlikle cep telefonu olmayacak" demesi, yarış öncesi gerilen sinirlerimizi gevşetti..

ADAYA VARIŞ...



40 Dakikalık bir yolculuktan sonra Meis Limanına yanaştık. Adada ki evler, pastel renklere boyanmış tek veya iki katlı. .







Evlerle deniz arasındaki birkaç metrelik dar yoldan çıplak ayak yürüyerek, 900 mt uzakta ki start yerine giderken güneş, üzerimizde ki vazelini eritti ve adeta, Kırkpınar er meydanına çıkan pehlivanlar gibi olduk.

Kafelerde sabah kahvaltısını yapan az sayına turist, karşılarına çıkan onlarca çıplak yağlı vücüdü görmenin şaşkınlığını yaşıyor. Kendileri ile selamlaşıyoruz. Yunan'lılar ise bizleri "Kalimera" diyerek selamlıyor.

Bir yüzücünün de Yunan'lılara "Selamınalayküm" demesi hepimizi koparttı!



START...

9.30 da başlayan yarışma startında çok büyük talihsizlikler yaşadım. Derinliğin 1 metre olması ve dipteki deniz kestanelerinin çokluğu yüzünden yarışa balıklama atlayarak başlamak, tehlikeli olacaktı..

Bu yüzden deparı su içinden yapmak istedim. Kendimi suya bırakırken ayak baş parmağımı dipteki kayalar kesti.

Başparmağımda hatırı sayılır bir kesik var ve kanıyor. Ancak yapacak bir şey yok yarış başlamak üzere...

Ayağımın durumunu kontrol ederken, bacağımdan ellerime bulaşan vazelin gözlüğümü yine kulanılamaz hale getirdi.

Yarış süresince gözlüksüz yüzmem ise, deniz suyunun gözlerimi ciddi ölçüde tahriş olmasına neden olacaktı...



Start, saat 9.30 da verildi. Kanayan baş parmağım ve mayomun içine soktuğum yağlı gözlüğümle yarıştaki ilk kulaçlarımı atmaya başladım.

Bir saat içinde Meis Adasının 2 Km lik uç kısmından açık denize çıkman lazım. Ben bu mesafeyi antrenmanlarda 50 dakikada alıyordum. Onun için endişem yok.

Kaş'ın dağları üzerinde ki "Uyuyan Dev'i" anımsatan kayaları kendime kerteriz aldım..

Meis Adasının batı tarafına sahile yakın yüzüyorum.



Adanın burnundan açık denize çıktığımı denizin dalgalanmaya başlamasından anladım. Ancak, denizdeki doğudan batıya doğru akan kuvvetli akıntıları hiç fakretmedim..

Değerli dostum Şeref Sezgin'in uçaktan çektiği ve beni motive etmek için, fotoğrafını bir seneye yakın bilgisayarımın camına koyduğum Meis'i geçmiştim..

Bir müddet sonra sol tarafımda, üzerinde "Sahil Güvenlik" yazan bir bot belirdi. İçinde bir subay ve iki erin bulunduğu ekip, benim akıntı ile yarış güzergahının yaklaşık yarım mil dışına çıktığımı söyledi. (1 deniz milinin uzunluğu, 1830 metredir).

Gerçekten de yarışma rotasının bir hayli dışına çıkmıştım..

Kendilerine teşekkür edip, yüzmeye devam ettim. Yaklaşık 2 Km fazladan yüzmüş ve oldukça zaman kaybederek yarışma rotasına tekrar döndüm.

Moralim bozulmuş, direncim kırılmıştı. Yoksa, aylarca yaptığım çalışmalar boşa mı gidecekti?..

Ancak bu maratonu her koşulda bitirmem gerekiyordu..

Çabuk toparlandım ve tempomu arttırarak yüzmeye devam ettim.

Yarış rotasına tekrar girdiğimde yanıma başka bir tekne yanaştı. Başımı sudan çıkartıp baktığımda, yarışmadan bir gün önce teknik toplantıyı yöneten ve yarışmaya kendince yasak kurallar koyan hakemle göz göze geldim..

Bana, "Hocam, akıntı sizi çok dışarı attı, bu rotada giderseniz, yarışı zamanında bitiremezsiniz, 2 saatlik sürede ortadaki dubaya varamazsanız sizi yarış dışı bırakıp tekneye alacağız" dediğinde kendisine,

Her türlü olumsuzluğa rağmen, bu yarışı bitireceğimi ve yarışı sonlandırmak gibi bir niyetimin olmadığını söyleyip yüzmeye devam ettim..

Moralim bir kez daha bozulmuştu. Yarış başladığından beri bu ikinci durduruluşumdu..

Sabah ki durgun deniz dalgalanmaya başladı. Ancak açık denizden çıkıp, Kaş sahiline varmama az kaldı. Yarı yolu geçtim sayılır. Meis Adasının çok gerilerde kaldı.

Bu yarış ya bitecek, ya bitecekti. Fakat benim bu yarışı bitirmemi istemeyen birisi var. Zira sağ tarafımda hakem teknesi tekrar belirdi. Kural koyucu hakemle ikinci kez göz göze geldim.

Yüzmeye tekrar ara verip, beni niye durdurduklarını sordum.. "Hocam, birçok yüzücü yarışı bitirdi, sizin yarışı bitirmeniz için daha iki mil yüzmeniz lazım, lütfen tekneye çıkın, zaten Sahil Güvenlik'te

sizin yüzmenizi istemiyor"dediğinde sinir kat sayım tekrar yükseldi. Kural bilmez bu hakeme, tüm sakinliğimi koruyarak, "Bana bakın, Ben bu yarışmaya sekiz aydan beri, yaklaşık 260 Km yüzme antrenman yaparak hazırlandım.

Bu yarışı da torunum için yüzüyorum. Şayet istiyorsanız beni diskalifiye edebilirsiniz.Teknenize de ancak benim ölümü alırsınız deyip, yüzmeye devam ettim. Bu üçüncü durduruluşumdu.

Bir kez daha zaman kaybetmiştim. Kuralcı hakem beni diskalifiye etmeye, bende yarışı bitirmeye kararlıydım.





MUTLU SON..

7500 Metrelik parkuru, 9000 Metre olarak yüzüp, bütün olumsuzluklara ve engellemelere rağmen yarışı, 3 Saat, 27 Dakika, 49 saniyelik bir derece ile 2.ci olark bitirdim...

Kaş Limanının hemen yanındaki finiş noktasına vardığımda, büyük bir alkış koptu. Yüzme Maratonuna gireceğimi söylediğimde bana "SEN DELİMİSİN" diyenlere karşın, bu insanlar beni çılgınca alkışlıyorlardı..

Televizyoncular ve gazetecilerin hücumuna uğradım.



Televizyonlar beni çekiyor, gazeteciler röportaj yapıyorlardı.



Sporculuk yaşantımda sayısız birincilikler almış, kupa ve madalyalarla ödüllendirilmiştim. Ancak bu kadar duygulandığımı hatırlamıyorum...

Tuzlu göz yaşlarım, vücudumda ki tuzlu deniz suyuna karıştı!... 





Başarı Belgemi ve 2.cilik Madalyamı, Kaş Belediye Başkanı Sayın Abdullah Gültekin'nin elinden aldım..



 Yıllar önce yetiştirdiğim yüzücülerim ve dostlarım beni tebrik ettiler...



Anladım ki bu ülkede, sporu seven, sporu alkışlayan insanlarda var. Ve; Sporun, özellikle de yüzmenin yaşı yok..



Şimdi Ankara'daki evime dönüp, Kaş Maratonunda bana verilen, Madalya ve "DELİLİK!" Belgemi duvara asıp, antrenman yapmak için havuza gideceğim..



Şimdi önümde, İstanbul'da yapılacak olan, "KITALAR ARASI BOĞAZIÇİ YÜZME MARATONU" var..

Başarı için parolam,"EVET, SEN İSTERSEN HER ŞEYİ YAPABİLİRSİN".

 



Meis / Kaş Yüzme Maratonundan sonra, Dost ve Arkadaşlarımın, duygu yüklü maillerle beni tebrik edip onure etmeleri, bu yarışta kazandığım madalyadan sonra aldığım diğer ödül oldu.


DOSTLARIMIN BENİ ONORE EDEN YAZILARI...

GAZETECİ DOSTUM, Sayın SEMİH ESEN'İN, ESKİŞEHİR YEREL "İKİ EYLÜL" GAZETESİNDE Kİ KÖŞE YAZISI...

HALUK'UN BAŞARISI......

Haluk`u güzel kentimizde ancak yarım gün misafir edebildik,eşi ile birlikte..

Yalnızca çiğbörek yedirdik ve kent park'ta çaylarımızı yudumladık, sonra Ankara'ya yollandılar, bir ay öncesiydi, ısrar ettik kalın diye ama o, yani Haluk Cangökçe; "Çalışmam var," dedi, çalışması geçtiğimiz Pazar günü Antalya'da MEİS ile KAŞ arası yüzme müsabakasıymış, müsabakaya hazırlanacakmış..

O'nun yaşı 67, (Yazı ile ALTMIŞ YEDİ) ise oturur bu satırları kaleme alırsınız tabii...

Hele Haluk Cangökçe Meis adasından Kaş'a kadar 7.5 kilometrelik arayı ikinci olarak bitirmiş ise!..

Geçtiğimiz Pazar akşamı o'nun yarışı başarı ile tamamlamasını tebrik için telefona sarıldım, çok teşekkür etti, memnun kaldı ve bana ikinciliğinin nedenini anlattı..

"Heyecandan akıntıyı fark etmemiş, bir de yabancılıktan ve 1.5 kilometre açığa düşmüş, yani dokuz kilometre yüzmek zorunda kalmış. Yine de bu yaşta aldığı ikincilikten memnundu"..

Haluk Cangökçe, yabancım değil kan bağımız yok ama candan bir dost, bu kez o'nu doyasıya kalması için Eskişehir'e bekliyorum.

O da bana söz verdi ve güzellik hastası Haluk'la Eskişehir'in güzelliklerini pa sNylaşacağız.

O'nun başarısını kutlarken güzel kentimin güzel yerleri gözlerimizin önünde olacak,

Bu yaşta!...

***

MEİS - KAŞ YÜZME MARATONUNU BİRLİKTE YÜZDÜĞÜM , ESKİ ÖĞRENCİM ÖMER ŞAMLI'NIN YARIŞ SONRASI, BANA YOLLADIĞI DUYGU YÜKLÜ MAİL...

Haluk abicim,

Bu yarışta senin de olman, benim için yarış ortamını çok güzelleştirdi, unutulmaz bir yarışma oldu. Yaşına göre gösterdiğin performanstan dolayı seni tekrar kutluyor ve öpüyorum.

Biraz daha idman desteğiyle çok daha iyisini yapabileceğine de gönülden inanıyorum.

Hatırlıyor musun, Ankaraya ilk geldiğim sene Üniversiteler arası müsabakalara İzmire gelmiştık.

Yarış günü ben havuza sallana sallana gelmiştim kapalıya. Sen beni 400 ve 1500 ser. yarışlarına yazdırmışsın.

Bir kavga döğüş, ama çok kararlıydın, yapacak birşey yoktu, mayom bile yok; '' verin şuna bir mayo'' diye inletmiştin ortalığı.

O idmansız halimle her iki yarışta da birinci olmuştum. Ardından bir de bayrak, 3 altın almıştım sayende.

İrtibatı koparmayalım, Ankaraya gelişimde ararım beraber idman yaparız.

Yanaklarından sevgiyle öpüyorum.

***

PROF. DR DOĞAN ALTINBİLEK'İN YAZISI..

Sevgili Haluk,

Yolladığın notların üçünü de bir çırpıda okudum.

İstediğin yaşamı gerçekleştirmek için kararlılığını, başarma azim ve gayretini ve başarılarını takdir ettim.

Dolu dolu yaşıyorsun.

Tebrik ederim.

Selam ve sevgiler

Doğan Altinbilek

***

PROF. DR.ÜNAL ŞORMANIN YAZISI...

Haluk kardeşim Doğan hocadan gelen e mailleri gururla okudum ve seninle iftihar ediyorum. Hatırlarmısın seneler evvel sana Amerika dan kulaklık getirmiş ve övgü almıştım.

O zamanlar tramplenden atlama ile uğraşıp hocalık yaptığını bugün gibi hatırlıyorum. Telefon numaranı verir isen seni bir de telefonla arayıp kutlayım yanaklarından öpüyor, nice başarılara ulaşmanı bekliyorum.

Sağlıklı ve mutlu yarınlar diliyorum.Hoşça kalasın Prof. Dr. A. Ünal ŞORMAN 





Tüm sevenlerimin güzel dileklerine ve yorumlarına teşekkür ediyorum..

Sevgili dostlar..

İnanırmısınız, bu yarışda kazandığım gümüş madalyanın yanı sıra, çok güzel bir hayat dersi de aldım..

En büyük kazancım bence bu "Hayat dersi" oldu..

Yarıştan hemen sonra, bazı insanlar beni candan kutladılar ve tebrik ettiler...

Ancak bazıları vardı ki, benim yaptıklarımı takdir etmeyi bir tarafa bırakın, başarımı küçümseme adına bana; Bu yarışa kaç kişi katıldı?...Senin yaş grubunda kaç kişi vardı?, gibi basit sorular sorarak zaferimi gölgelemeye çalıştılar..

Ne yazık ki, toplumumuzda, Başarılı insanları 'takdir etmemek' gibi yaygın bir hastalık var...

Ne acıdır ki, bu hastalık git gide yayılmakta ve çaresi de bulunamamakta.

Nedense toplum olarak başarıyı kıskanmayı çok seviyoruz. Başarılı insanları, yaptıkları işleri daha iyi yapmaları için onure etmek yerine, onları kıskanmakta, her türlü oyun ve ithamla yollarını kesmekte üzerimize yok.

Hani, toplumumuzda başarılı insanların mutlaka hor görülmeye çalışıldığını, dosttan çok düşmana sahip olduklarını ifade eden bir atasözümüz var:

"Meyve veren ağaç taşlanır!" diye.

Gerçekten de öyle. Ağacınız meyve vermeye görsün, taşın 'nereden' geleceğini bilemezsin.

Küçük beyinler insanlarla, orta beyinler olaylarla, büyük beyinlerse sistemlerle uğraşırmış.

Küçük beyin taşıyan, kapasitesi düşük olan insanlar için;

Düşünmek zordur, boş konuşmak kolaydır.

Çalışmak zordur, oturduğu yerden ahkam kesmek kolaydır.

Üretmek zordur, tüketmek kolaydır. Yönetmek zordur, yönetilmek kolaydır.

Başarmak zordur, çamur atmak çok kolaydır.

Başarıyı kıskanmak yerine, çoğalması için neden alkışlamaz ki bu insanlar?

Oysa sevinçler paylaşıldıkça çoğalır, acılar ise paylaşıldıkça azalır!

Nedir insanlar arasındaki birbirini çekememe halleri, nedir bu iyileşmeyen kıskançlık hastalığı?

İnsanlar birbirini kıskanmadan yaşayamaz mı hiç? Başkasının başarısını kaldıramaz mı yani?

Bazı insanlar için bu soruya maalesef 'hayır' cevabı vermek zorundayım. Çünkü bana göre 'kıskançlık' bir hastalıktır ve bu hastalığa yakalanan insanlar, tatminsiz oldukları için herkesi, her şeyi kıskanırlar.

Bu hastaların en tehlikeli yanı ise, insanların başarısına gölge düşürmek için 'paranoyalar' üretip, her an saldırıya geçebilecek bir durumda olmalarıdır.

SEVGİLERİMLE..





YÜZME MARATONUNDAN SONRA ALDIĞIM EN BÜYÜK ÖDÜL!...

http://halukcangokce.com
Kişisel siteme ulaşmak için, yukarıdaki e-mail adresini kullanın ..

Kötü         Çok İyi  Oyla 
           
Tüm yazıları        ShareThis
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
                 

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org