Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

HÜSAMETTİN KAVİ Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

HÜSAMETTİN KAVİ Kulağınıza Küpe Olsun Televizyon Programı
17.11.2006
Okunma Sayısı : 33895
Oy Sayısı : 5
Değerlendirme : 4,6
Popülarite : 3,22
Verdiğiniz Puan :
 

 

HÜSAMETTİN KAVİ Kulağınıza Küpe Olsun Televizyon Programı
.

.
Duayen bankacı Bülent Şenver ile yaptığımız güzel ve zevkli bir televizyon programını sizlerle paylaşmak istedim.
.
.
.
.

Hüsamettin Kavi "Kulağınıza Küpe Olsun" televizyon programını izlemek isterseniz, hızlı internet bağlantınız varsa, bilgisayarınızın sesini açıp,
lütfen yandaki ikonu tıklayın.
   tıklayın izleyin

.
.

HÜSAMETTİN KAVİ Kulağınıza Küpe Olsun Televizyon Programı Deşifresi
.
.
Hüsamettin Kavi (HK)
Bülent Şenver (BŞ)
.

.

BŞ:Kulağınıza küpe olsun programına hoşgeldiniz.Türkiyede genç liderler yetiştirmemiz lazım.Türkiye’nin genç liderlere ihtiyacı var.Genç lider yetiştirmek hepimizin sorumluluğu.Gençlere imkan sağlamalıyız.Gençlerin önünü açmalıyız.Gençlere el vermeliyiz.Gençler ile tecrübelerimizi bilgilerimizi paylaşmalıyız.İşte ben kulağınıza küpe olsun isimli bu kitabı bu maksatla hazırladım.Kitap da 152 iş adamının öğütleri başarıları,başarı öyküleri, fıkraları, anıları var.Türkiye’de ilk defa Habertürk bir kitabı televizyon programı yaptı. Ve iş adamlarımızın gençlerle başarılarını paylaşmalarına imkan sağladı.Biz her hafta bu  kitap içinde yer alan bir iş adamımızı davet ediceğiz bizim misafirimiz olucak.Bu haftaki kulağınıza küpe olsun’un misafiri sayın Hüsamettin Kavi.Hoşgeldiniz Hüsamettin Kavi.

HK: İyi akşamlar.Hoşbulduk.

BŞ:Hüsamettin bey çok iyi yaptınız buraya geldiniz.Burada hep birlikte gençler ile birlikte sizin bazı tecrübelerinizi hepsini paylaşmamız kesinlikle mümkün değil ama paylaşabildiğimiz kadar süremiz yettiği kadar tecrübelerinizi bilgilerinizi paylaşmak istiyoruz. Bu programda iyilikleri sizinle paylaşmak istiyoruz, güzel şeyleri paylaşmak istiyoruz, hoş şeyleri onun için iyilik, güzellik ve hoşlukları bu programda konuşalım. Bu programda yeniliklerimiz de var. Bu programda bir çok ilk defa yapacağımız yaratıcılıklarımız var.Bu programda misafirin misafiri diye bir bölümümüz var orada size bu programa bir misafir davet etmenizi istedik bakalım bize kimi davet ediceksiniz.Yine programın ilerleyen dakikalarında sizden bizim için hazırladığınız sizin özel kasedinizi istiyceğiz.biz size bir görev verdik gençlere mesajlarınızı kasetle görsel olarak hazırlayıp getirin dedik, bize bir kaset getirdiniz onu izleyeceğiz. Daha sonra size sorucağız ilk defa açıklıyorum bölümümüz geldi bize ne açıklıyacaksınız diye ve açıklıyacağınız ilk defa konuyu burada sizinle paylaşıcağız.Ve yine programımızın sonlarına doğru bir hayalim var bölümünde Hüsamettin Kavi bey’in hayali nedir diye size sorucağız ve hayalinizi sizden alıcağız.Ve biz bütün bunları yaparken burada gençlerimiz var , gençlerimiz size sorular sorucaklar .Ve sorulardan başka bütün bu program boyunca bizim karşımızda bir değerli kişi oturucak ve o değerli kişide hep bizi gözlüyecek , bizi izleyecek sayın Kamil Çakmak .Sayın Kamil Çakmak’ta bizim için bu programın kalıcı anısını bizim için  hazırlayacak.Bir program karikatürü yapıcak  ve oda bize güzel bir hatıra olucak.Ve her misafire bir şey ikram edilir  biz burada size bir ikram da bulunucağız.İkramımız bir çay  ama bambaşka bir çay olucak biz size bugün burada semaverimizde pişmekte olan demlenmekte olan bu çaydan ikram yapıcağız.Sakın normal bir semavermiş gibi buna bakmayın.Bu elektrikli bir  semaver değil bu hakiki odun kömürü  ile yanan ve beklide ilk defa böyle güzel halılar üstünde bir takım tehlikeleri göze alarak odun kömürü ile yanan bir semaver ama eminimki çayını içtiğiniz zaman tadı damağınızda kalıcak .Ben buradan ilk çayı kendi ellerim ile size koymak istiyorum., ikram etmek istiyorum ve bu  arada gençlerimiz kendilerini size tanıtacaklar.

HK:Teşekkür ediyorum.Sağolun.

BURCU FIRAT:Ben Burcu Fırat İstanbul Bilgi üniversitesi işletme bölümü son sınıf öğrencisiyim.Son sınıf öğrencisi olduğum için kısa bir süre beni hiçbir bilgim olmadığı bir tecrübe bekliyor. Bu programda sizlerin anlattıklarınızla iş yaşantısı hakkında fikir sahibi olacağıma inanıyorum. Ve söyledikleriniz kulağıma küpe olucak.

BŞ:Hüsamettin bet açık mı olsun koyu mu?

HK:Uygun açık olması daha iyi.

İZZET VARON:Ben İzzet Varon ilk orta ve lise öğrenimimi Şişli Terraki lisesinde tamamladım.İstanbul Bilgi üniversitesi İşletme Finans bölümü son sınıf öğrencisiyim.Hedefim sıfırdan kendi şirketimi kurup iş dünyasında başarılı bir yere gelmek istiyorum .Bu programa katılmamın sebebi sizin gibi başarılı olmuş yöneticilerden ileriki hedeflerime katkıda bulunucağımı düşünüyorum. Teşekkür ederim.

HK:Ben de teşekkür ederim.

SAMET BİLGEN:Ben Samet Bilgen İstanbul Bilgi üniversitesi Uluslararsı Finans bölümü son sınıf öğrencisiyim.Okulda öğrendiğimiz teorik bilgilerin yanı sıra bu bilgilerin gerçek hayatta nasıl kullanıldığını görmek  amacı ile   yaklaşık on aydır kendi okuduğun bölüm ile ilgili bir finans şirketinde part tıme çalışıyorum.

HK:Çalışıyorsunuz.Çok güzel.

HANDAN ABDURRAHMANOĞLU:Ben Handan Abdurrahmanoğlu İstanbul Bilgi üniversitesi işletme bölümü son sınıf öğrencisiyim ve mezun oluyorum gelecek kaygılarımız da artıyor tabiki .sizin ile yapıcağımız bu programın ve söyleşinin bu kaygılarımı bir nebze olsun azaltıcağına inanıyorum.

HK:Teşekkür ederim. Kaygıları heyecana çevirmek ve bu heyecanıda pozitif bir sürece sonuca taşıyabilmeniz lazım.Sizin bilginiz, gücünüz ve  deneyiminiz ile zannediyorum ki aşamıyacağınız hiçbir engeliniz olmayacak. Neler konuşucağımızı da hep beraber yaşıyacağız.

BŞ:Şimdi gençlerimiz kendilerini bizlere tanıttılar.Biz sizi çok iyi tanıyoruz ama yine de sizi tanıtmak istiyoruz. Sayın Şermin Kahraman hanım’ın hazırladığı sizinle ilgili bir kaset var. Önce hep birlikte bu kasedi izleyelim.Evet Hüsamettin Kavi bey şimdi arkadaşlarımız gençlerimiz sorularını hazırladılar ama onlardan önce ben size bir soru sormak istiyorum. Bu kitabımız içerisinde 152 iş adamımızın öğütleri var hepsi çok güzel şeyler söylemişler ben buradan bütün katkıda bulunan iş adamlarımıza çok teşekkür ediyorum ve şu anda hayatta olmayanlarada Tanrı’dan rahmet diliyorum.Ben sizinle ilgili bölümü açtım, baktım biliyorum çünkü bu kitap hazırlanırken, bunları sizlerden alırken her satırını her kelimesini çok dikkatli ve titiz bir şekilde okudum. Çok güzel şeyler söylemişsiniz ama dikkatimi çeken bir anı var burada ve bu anınız kasap dükkanında çırak başlığı ile verilmiş ve bunu okuduğumda baktım ki sizinle ilgili değil anınız ancak amcam dediğiniz Zeki Kavi bey ile ilgili .Kavi kablonun kurucusu kendisi ben hem bu fıkrayı bu anıyı birde bununla birlikte sizin çok genç yaşlarda müteşebbis ruhunuzu , takım ve ekip oyununuzu  ortaya koyan ve belki bir şekilde ta o tarihlerde bu günkü Hüsamettin Kavi’yi nasıl olabileceğini ispatlayan daha doğrusu bir kooperatif anınız var  onuda bizimle paylaşmanızı istiyorum.

HK:Estağfurla teşekkür ediyorum. Tabii insanın hayatı yaşadığı çevre, ailesi, öğrenim hayatındaki öğretmenleri , hocaları sınıf arkadaşları ile beraber bir süreç içinde gelişiyor ve sizin geleceğinizede şekillenmeye başlıyor. Bahsettiğiniz anı amcam Zeki Kavi bizim şirketimizin 1961 yılında ki kurucusu müteşebbis o günkü tarihlerde Türkiye’nin sayılı girişimcilerinden bir tanesi ticaret hayatından  sanayiye yönelmiş ve riskleri göğüslemiş takımını kurmuş ortadaki sözünü ettiğiniz anı onun ilkokul çağlarında geçen bir olaydır. Ben bunu yıllar sonra babaannemden öğrenmiştim.Allah rahmet eylesin babaannem anlatmıştı. Amcam ilkokul çağlarında biliyosunuz arkadaşlar yaz tatiline giriyor ne yapıcak 10,12 yaşlarında bir genç belli enerjisi de var diyorki anne oğlum senin çalışman lazım.Hayırlı olur öğrenirsin iş hayatı gerçekleri tanı o sırada semtin kasap dükkanında bir iş bulunuyor. Yapılabilecek en basit iş ne ise kasap dükkanının sahibi amcamı buyur ediyor, ve iş başlıyor temizlik yapılıyor, icabında belki sinekler kovalanıyor, belki çay söyleniyor neler nelerse belki paketler gidiliyor bir takım yerlere haftanın sonu geldiğinde sahibi Allah rahmet eylesin bende bir vesile ile tanıdım kendisini İsmail amca çıkarıyor amcama 25 kuruş veriyor diyorki seni başarılı buldum ve bu senin haftalığın diyor,hiç böyle bir şey beklemeyen Zeki Kavi büyük bir heyecanla o 25 kuruş ile eve koşuyor annesinin önüne diyorki bak diyor ben bu hafta çalışmamım karşılığını aldım diyor 25 kuruş .Hayırlı olsun diyor seni tebrik ederim diyor babaannem .Şimdi diyor anne diyor 15 kuruşu sana diyor,aile bütçemize katkı 10 kuruşuda bana onuda bende hak ettim değerlendiriyim vede bu mutluluk içinde çalışmak ve karşılığını alma heyecanı ile  yıllarca devam ediyor.Sonra yıllar geçiyor  insanlar büyüyor, sonra İsmail amca amcama başka bir sosyal ortamda rastladığında Zeki diyor biliyormusun o senin aldığın harçlıkları aslında annen bana getiriyordu diyor. Niçin çünkü onun o sırada öyle bir iş gücüne ihtiyacı yok ama oğlunun yaptığı işin karşılığını almasına gerektiğine  inanan annenin hele hele siz bunun 1938 – 40 larda geçtiğini düşünürseniz manası çok daha farklı .Ama siz başka bir olayı hatırlattınız bana benim ilkokul biz aynı semtte biz aile beraberce büyüdük. Pirireis ilkokulu benim ilköğrenimi mi gördüğüm yer İlkokul beşinci sınıftayız dört sene aynı hoca ile Sevim hanım  hayattamı bilmiyorum Allah sağlık versin öğretmenimiz o ayrıldı bir neden ile beşinci sınıfta bize bir başka öğretmen geldi. Mustafa öğretmen ama tanıyoruz bir birimizi .Okulun 10-15 gün iki haftalık bir süreden sonra bir gün bir teklifte bulundu dediki çocuklar siz dedi siz sabah geliyorsunuz akşam çıktığınızda da  kapının önünden simit alıyorsunuz çeşitli alış verişler yapıyorsunuz , gazoz içiyorsunuz ama dedi okula girdikten sonra bu imkanınız yok artı dedi okulda bunu çok daha disiplinli yapmak da mümkün.Ne anlatıyor dedik öğretmenimiz hiç anlamak da mümkün değil sene 1960- 59 dediki gelin bir kooperatif kuralım. Hayatımda ilk defa kooperatif sözcüğünü o tarihte Mustafa hoca’dan duydum . Dedim ki hocam bu kooperatif öğretmenim o zaman öğretmenim, nedir bu nasıl olur. Dedi ki bir araya geliriz bir grup arkadaş okulda da müdürden bir yer isteriz, o dışarıdaki simiti gazozu biz dedi okulda öğrencilere hep beraber satabiliriz, onlara bu hizmeti verebiliriz.Yapabilirmiyiz dedikki bilmiyoruz yapabiliriz belki .Sonuç 17 arkadaşımız bu fikre katıldı.17 sınıfımızdan 17  kişi birer lira ile hepimiz kooperatif’e ortak olduk. 5 tane yönetici seçildi o beş yöneticiden bir tanesi ben.Öğretmenimiz bizi gönderdi  fırınlar ile anlaşmalar yaptık. Gazozu temin edeceğimiz yer ile gittik görüştük fiatının pazarlığını yaptık , b, dedik gelip alamayız siz getiriceksiniz dedik, saatleri teslimat saatlerini konuştuk , sonra müdürümüz ile konuştuk hesaplarına ona teslim ettik mutabık kalmak üzere müdürümüz de bize okulda bir yer tahsis etti tezgahımızı kurmamız için  sonuç itibari ile bu hiçbir şekilde aksamadan her ders beş dakika önce öğretmenimiz bize izin verirdi o günkü görevlilere giderdik tezgahın başına geçerdik 1959-60 senesinin koşullarında simit arkadaşlarımızın ihtiyacı dışarıdaki fiat kaç para ise okuldaki fiat da oydu. Satarak simidimizi gazozumuzu onların hizmetine sunduk , bu mayıs ayına kadar devam etti Bülent bey mayıs ayında her gün hesabı müdürümüze getiriyoruz Avni bey oda hayatta ise Allah ona da sağlık versin götürüyoruz ve mayısın 18’ i 20’si o aralarda artık kooperatif hesaplarını tasfiye etme  zamanı geldi ve de 1 lira ile kooperatife katılan katkıda bulunan arkadaşımıza 1 lira ana parası 395 kuruşta kar payı verdik ve bu bizim hayatımızın ilk kez bir bir araya gelmenin ve güç birliği yaratmanın neleri başarabileceğinin ilk örneği idi önümüzde iş bölümü yaptık beraber çalıştık paylaştık ve sonuç itibari ile arkadaşlarımıza bir hizmet sunduk,okulumuzda başarı ile bir projeyi gerçekleştirdik. Ve sonunda da ekonomik olarak buna inanan ve risk  alan her 1 lira koyan insanlar risk aldı o riskin karşılığında da iyi bir getiri sapladılar .Zannediyorum ki bu bizim hayatımızda çok önemli  bir düşünce tarzını yeni bir anlayışı hayata geçiren bir ders ama bir konuyu özellikle ifade etmek istiyorum öğretmen.Eğer öğretmen bize bu projeyi getirmeseydi , eğer öğretmenimiz kooperatifi ve bu konuyu beraberce başaracağımızı anlatmasaydı biz bu deneyimi yaşayamıycaktık. O zaman biz önemliyiz ama bizim geleceğimize ışık tutan olaylarında  öğretmenlerimizin elindeki feneri ve ışığı bize  nasıl tuttuğu ile ok alakalı.

BŞ.Evet çok doğru söylüyorsunuz. Biz hep eğitim önemlidir diyoruz ama eğitime de gerektiği kadar belki sizin anladığınız manada yaratıcı insanlar yetiştirmek lider insanlar yetiştirmek, düşünen insanlar, araştırma yapan insanlar , sadece tüketmeyen aynı zamanda üretebilen insanlar, söylediğiniz gibi risk alabilen bir gençlik, lider olabilecek gençleri yetiştirmek hepimizin görevi diyoruz ve herkes bu konuda çorbada tuzum olsun misali bir şeyler yapmak zorunda. İşte bizde karınca kararınca bunu gerçekleştirebilmek üzere böyle bir programdayız.Biliyorum gençler soru sormak üzere size soru sormak ve sizden cevap almak üzere bekliyorlar.Ben ilk sözü ilk soru sormak isteyen kimse içinizden ona vermek istiyorum. Kim sormak istiyor? Buyrun.

BURCU FIRAT: Sayın Kavi eminim sizinde hayatta herkes gibi yapmak isteyipte  bazı nedenlerden dolayı yapamadığınız şeyler vardır. Ben yapamadım gençler sizler yapın diye bize ne gibi öğütlerde bulunabilirsiniz?

HK: Şimdi burada siz belki benden farklı bir şey bekleyebilirsiniz hayat ve geleceğe bakış açınız  ile ilgili iş hayatınızı eğitim sonrası hayatınızı nasıl kazanıcağınız ile ilgili bir öneri bekleyebilirsiniz benden ama ben size böyle bir öneride bulunmayacağım.Son yıllarda zannediyorum yaklaşık üç yıl önce okuduğum bir kitap ile bir  düşüncemi birleştirmek istiyorum.Yaratıcılık ve yenilik kitabın adı zannediyorum Türkiye ve sizler için  yarının dünyasında bu küreselleşme gerçeğinde  var olabilmek için farklı olmak zorundayız, yaratıcı olmak zorundayız, yenilikleri yaratmak vede  biraz evvel Bülent bey’in de sözünü ettiği yeni ufuklara doğru beraberce açılabilmek zorundayız.Bu kitabı okurken bir gerçeği tespit ettim. İnsan beyninin iki lopu var .Sağ ve sol sağ lop esas itibari ile sanat, yaratıcılık ve heyacanların  yansıdığı ve bunları geliştiren bir beynin bir yarısı öbür taraf müsbet ilimler matematik, real dengeler, hesaplar ve mantık üzerine kurulu bir gelişmeyi temsil ediyor. Ancak açık olan bir şey var  beynin iki lopu Bülent bey  iki temel faaliyet yani yaratıcılık ile müsbet ilimler deki başarı arasındaki  farkı hiçbir zaman açamıyorsunuz yani o fark hep sabit bir yere kadar getiriyorsunuz.Eğer birini daha yukarı taşımak istiyorsanız diğerinde de aşama kaydetmeniz lazım.Yani yaratıcılık tarafı gelişmeden müsbet tarafda  uygulamalarda sonuç almanız mümkün olmuyor. Bu çok benim kafamda yıllardır duran bir düşünceyi yapamadığım bir gerçeği gündeme getirdi.Çocukluk yaşlarında  amcam işte o sözünü ettiğim amcam benim hayatımda önemli bir önderdir kendisi o akordiyon çalardı öğrencilik  yıllarında düğünlere gider profesyonel olarak da çalardı yani hem eğlenirdi hem de bir ekmek kazanırdı. Ama ondan duyduğum o ezgiler beni akordiyon çalmaya ve akordiyona büyük bir ilgi duymama neden olmuştur. Bir müddet aslında gittim kurslara gittim, dersler aldım ama sonra eğitimin içinde maalesef  koptum ve tamamlayamadım o arzu yarıda kaldı.Çok yakın bir tarihte tekrar bir alet aldım bu sefer gene klavyeli bir çalgı ama akordiyon değil de bir piyano insallah bu sefer küçük oğlumla beraber öğreniceğiz , ama kolay olmadığını da biliyorum çok fazla fırsatım olmadığını da biliyorum .yaşam için de bakın sanatın, müziğin ezgilerin ve o sözünü ettiğim yaratıcılık tarafındaki gelişmenin bu tarafdaki müsbet sonuçlara çok önemli bir katkısı olduğunu unutmadan bu tarafdaki  faaliyetleri de hayata geçirmek lazım. Sadece rakamlar değil sadece hayat ekonomi değil yaşamın en önemli parçalarından bir tanesi de yol boyu göreceksiniz ki başka değerler çıkacak işte bu manada seveceğiniz bir müzik olgusu mesela zannediyorumki  size farklı bir hayatıda beraberinde getirecektir. Ben yapamadım siz yapın.

BŞ:Evet bir alet çalmak için bir deneme yap deniliyor.İkinci soruyu kim sormak istiyor.

SAMET BİLGEN: Sayın Kavi insanlar hayatları boyunca daha sonra değiştirmek isteyecekleri bazı davranışlarda bulunmuşlardır.Bu bağlamları sizin geçmişte yapmış olduğunuz   ve biz gençlere sakın yapmayın diyebileceğiniz neler var?

HK: Tabii yanlışı yanlış hayatın içinde,hayat bir test ortamı.Hayatın içinde doğrular kadar yanlışlar da var. Hatta ve hatta hataların yapılması lazım.Hata da  hata yapmak da eğitimin bir süreci mesele bir yaptığınız hatayı bir daha yapıyormusunuz yapmıyormusunuz  olgusudur.Şimdi yol boyu hayatınızda belki yapma fırsatınızda olmayabilirdir ben size burada benim hayatımdan anlatacağım yaşadığım bir gerçek aslında iki defa yaşanmazdı bir defa yaşandı ben buradan kazaya uğramadan çıktım. Ama her zaman bu böyle olmayabilir.Yaşanan koşullar içinde bazen insanlar farklı riskler alabiliyor biraz evvelki bir ilkokul örneğinde olduğu gibi .Bizim liseyi bitirdiğimiz yıllarda 1966 yılı o zaman tek bir imtihan yok , üniversite seçme sınavı yok her üniversitenin imtihanına ayrı giriyorsunuz.İlk girdiğim sınav  da Robert Koleji imtihanıydı sonra Teknik üniversite imtihanı.gönlümüzde Teknik üniversite var biz o zaman Teknik üniversite de öğrenci olmayı büyük bir heyecanla arzu ediyoruz.Robert koleji imtihanını kazandım, Robert Koleji o zaman paralı bir okul bu günkü gibi bir okul değil kaydımı yaptırdım .Robert Kolej de hazırlık sınıfında ağustosun sonuydu öğrenime başladık. Teknik üniversite imtihanı ekimde, ekimin ortalarında bir tarihte işte biz iki aya yakın bir süre Robert Kolej de kaydımızı yaptırdık, birinci taksidimizi ödedik,  öğrenciliğimiz devam etti ama aklımızda Teknik üniversite var. Gel zaman git zaman Teknik üniversite imtihanı günü geldi.Unutmam Çarşamba ve Perşembe Çarşamba günü matematik Perşembe günü fizik ve kimya ikiside öğleden sonra saat 14 de başlayan imtihanlar.o zaman test imtihanı yok.Bildiğimiz klasik matematik problemi dört işlemle formüller ile çözüyorsunuz. Yaptım iyi geçti imtihanım ikiside çarşamba perşembe geçti okula geldik Perşembe günü sabah imtihana gitmeden önce Robert kolej bir duyuru yayınladı. Diyordu ki bu duyuru Cuma günü saat 17’ye kadar kaydını sildiren öğrencilere birinci taksitleri iade edilir.Cuma günü saat 17 den sonra kaydını sildirecekler birinci taksitlerini geri alamazlar.Şimdi Perşembe imtihanı geçtik , gün geldi cuma, cumanın oldu öğleni .Teknik üniversite den haber geliyor ki daha imtihan sonuçlarından bir haber yok. Bir haber yok ne yapacaksınız saat oldu 2 -3 ben tek değilim benimle bekleyen başka arkadaşlarımda var. Onarlı bilemiyorum ama ben bir karar verdim  dilekçemi yazdım vede okuldan kaydımı silinmesini istedim.Saat 15-15:30  götürdüm dilekçemi kaydımı sildirdim vede birinci taksidimi aldım okulla ilişiğim kesildi vede ben o sırada başarılı bir öğrenciyim ancak o sırda benim artık hiçbir üniversitem yok. Ben o sırada boştayım ne güne kadar Teknik Üniversite imtihan sonuçları belli olana kadar .Cumartesi akşamı saat 22 de belli olana kadar herhalde hayatımın çok zor saatlerini yaşadım  vede sonra sonuçlar asıldı  kazandık başarılı bir şekilde üst sıralarda Teknik Üniversiteye girdik ama bugün düşünüyorum insanın hayatını geleceğini bu kadar etkileyecek bir konuda bu kadar risk alması ne kadar doğru belki hesapladım belki sonuçlarını muhtemel ki bu konuda başarıma çok inandım kendime fazla güvendim ama buna rağmen bugün yaşadığımız süreçte hayatınızı büyük ölçüde bu kadar bir sonuca bir karar bağlayacak riskleri almamak da yarar olduğunu düşünüyorum.Riskleri ölçmek ve maliyetleri düşünmenin artık   günümüzün en temel gerçeği olduğunu ne olur unutmayın.

BŞ:Evet risk alırken dikkatli olun diyorsunuz. Risk alınıcak bu kooperatif örneğinde olduğu gibi risk alınıcak yoksa başarı olmaz diyorsunuz.Fakat riski alırken de hesaplayın alınabilecek riskleri alın çok büyük riskleri almayı.

HK:Sonuçlarını düşünmek zorundayız.O gün yaşımızın 16-17  yaşında insanların heyecanı ile belki ekonomik koşullar bunu öne çıkarttı bu kararda ama herhalde bugün aynı şeyi yapmazdım.

BŞ.Soru üçüncü sorumuz.

İZZET VARON: Sayın Kavi uzun yıllar İstanbul Sanayi Odası Başkanlığını başarı ile yürüttünüz.Ve halende bir sanayi kuruluşunda başkanlık yapıyorsunuz. Kulağınıza küpe olsun kitabında Bülent hocam başarılı olmanın formülünü anlatmış .Sizin de bu konuda bize verebileceğiniz tavsiyeler nelerdir? Yani başarınızın sırrı nedir?

HK:Aslında sır yok.Aslında sır yok hayatın kendi gerçekleri var ve yaşamınızda yaptığınız doğrular insanların ve bu toplumun bu konudaki tepkileri onun ötesinde kararlığınınız ve bütün bunların sonucuda siz nereye varmak istediğiniz ile alakalı bir olay .Ne istiyorsunuz? Kanaatimce buradaki en önemli konu sizin ne istediğiniz.Hepimizin ne istediği ne istiyoruz.Çünkü hayatın tarif edilmiş bir başlangıcı vede gene bilinen bir son noktası var. Bu son noktaya kadar tarih dediğimiz zaman içinde neleri başarmak istiyorsunuz bu konuda bu konuda gerçi bilemiyorum diyebilirsiniz ama bir takım tespitlerde bulunabilirsiniz.Bir takım önünüze hedefler koyabilirsiniz.Zamanınızı nasıl değerlendireceksiniz.yaşın neresinde hayatınızda neler değişecek öğreniminiz ile beraber aile sosyal hayatınız ile beraber, iş hayatınız ile beraber, kuracağınız aile hayatınız ile beraber,buradaki en önemli gerçeklerin başında hedefleri tespit etmek lazım.bu hedefleri zannetmeyin ki koyduğunuz gün hayatınızın sonuna kadar koyabilirsiniz.Hayır belki haftalık, belki aylık, belki yıllık, belki beş yıllık hedeflerinizi koyup ama mutlaka bunları  yol boyu düzenleyebilirsiniz.Revize edebilirisiniz ama mutlaka bir hedefi olması lazım. İnsanın hepinizin nereye varmak istiyorsunuz çünkü hayatınızda unutmayın ki rüzgarlar her zaman tek istikamette esmeyecektir.Rüzgarlar değişik istikamette eserken siz her değişik rüzgara göre yelkeni açarsanız sonunda bir müddet sonra kendinizi başladığınız noktada bulabilirsiniz.Mesele burada değişik yönlerden  esen rüzgarlara rağmen ileride koyduğunuz hedefe gidebilmeyi başarabilmek. Kendinize güvenin.Kendinize güvenmenin ene temel şartı da kendinizi geliştirmek.Devamlı gelişmek .İhtiyacınız olan bilgiye ulaşmanın yanında bilgiye sahip olmanın yanında eğitimin bana göre en önemli unsurlardan bir tanesi zannediyorum ki sizde paylaşıcaksınız bunu her şeyi bilemeyebiliriz ama neyi nerde bulabileceğimizi bilmek de zannediyorum en az bilmek kadar önemli .Tek başına yaşanmıyacağı gerçeğini de hepimiz biliyoruz. Etrafınızda dostlar olucak , değerlerinizi paylaşıcak insanlar olucak onların kim olduğunu dikkatli seçin.Çok kolay dost edinirseniz dostlarınızı çok kolay da kaybedebilirsiniz.Zor edinilmiş dostluklar çok daha kalıcı dostluklardır.Biribirinize güvenin.Bir hususuda hatırlatmak istiyorum özellikle öğrencilik yıllarında işte ilkokulu, ortaokulu, lisesi, üniversitesi sonra iş hayatına başlayan sürece kadar olan dostluklarınız çok önemli .Çünkü o dostluklar hiçbir şekilde menfaate
 dayalı olmayan dostluklar onlar çok kalıcı.Onlara sahip çıkın iş hayatı ve hayatın gerçekleri ile tanışmaya başladıktan sonra ilişkilerin içine karşılıklı beklentiler de gireceği için buralar farklı bir cümlem daha var.İlerde yaşamınıza mutlaka bir güz sizde bir ortak katacaksınız, bir yaşamınız olucak bir aile yaşamınız olucak ortak dedim biraz evvel ailenizi yani geleceğinizi paylaşacağınız insanı eşiniz olmasından çok geleceği ve ondan sonrasını paylaşacağınız bir ortak olarak görebiliyorsanız vede bir ortak da aradığınız nitelikleri o kişide bulabiliyorsanız zannediyorum ki o zaman güvendesiniz.

BŞ.Evet çok güzel şeyler söylüyorsunuz.Kitabın içinden Hüsamettin bey’in yazdığı şeylerden aranızda bir soru sormak isteyen var mı?

HANDAN ABDURRAHMANOĞLU: Sayın kavi hocamın kitabına göz atarken sizinle ilgili bölüme göz atarken dikkatimi bir şey çekti.Hayatınızı siz yönetin başkaları yönetmesin.Peki biz bunu nasıl gerçekleştirebiliriz.

BŞ:Hayatınızı siz yönetin, başkaları yönetmesin. Bunu biz nasıl yapıcağız diyorsun.

HANDAN ABDURRAHMANOĞLU: Hepimizin karşılaştığı bir sorun aslında.

HK:Zannediyorum ki 90 lı yıllar başındaydı.İş yoğun öğreniyoruz, kendimizi geliştiriyoruz, o sırada ben 40’lı yaşlardayım. Ve yetmiyor önümdeki programı bitiremiyorum.

BŞ.Zaman yetmiyor.

HK:Zaman yetmiyor.Gün oluyor bitmiyor, hafta oluyor bitmiyor, hep devreden ve bu tablo içinde yola devam ederken dedimki bende bir eksik var ben bilmiyorum bu konuyu demekki öğrenmem lazım. Zaman yönetimi diye bir kurs vardı bir eğitim programı vardı ona gittim.İki günlük bir program sonunda onun detayını anlatmıyacağım size ama bir gerçeği fark ettim aslında zamanı yönetmek diye bir kavram yok.Aslında yönetmek zorunda olduğumuz gerçek hayatımızın kendisi.Zaman bizim hayatımız çünkü şu an akıp giden saniyelerin dahi bizim hayatımızdan akıp giden saniyeler olduğunu bilmek zorundayız.O zaman zamanı kim yönetiyor sorusu gündeme geliyor.İşte biraz evvel sözünü ettiğim yetmeyen zamanın  işte başarmak zorunda olduğunuz o iş yoğunluğu içinde gördüğüm gerçek şu tercihlerinizi yapıcaksınız, önceliklerinizi belirliyeceksiniz.Önceliklerinizi belirlemek demek bana Harvard busıness school bir öğretmenin öğrencilerine zaman yönetimi diye verdiği bir dersi anımsattı bir kavanoz getiriyor kürünsün üstüne içine iri taşlar yumruk büyüklüğünde iri taşlar dolduruyor öğretmen ve çocuklara soruyor arkada öğrencilerine diyorki arkadaşlar kavanoz doldu mu? Öğrenciler hep bir ağızdan evet efendim kavanoz doldu diyorlar.Diyorki yanılıyorsunuz daha küçük parçalar buluyor ve boşlukları o çakıl taşarlıyla dolduruyor.Doldu mu diyor öğrenciler bu sefer akıllı hayır efendim dolmadı.Kum çıkıyor üçüncü kovadan kumla diğer boşluk dolduruyor.Diyorki doldu mu hayır efendim dolmadı diyor su çıkıyor suyuda dolduruyor.Şimdi doldu mu doldu diyorlar. Peki diyorlar ne anladınız bundan kalkıyor öğrencilerden bir tanesi efendim diyorlar siz zamanımızın olmadığı bir zamanda bile aslında zamanımızın bize kaldığını gösterdiniz diyor oda öğretmende dönüyor diyorki genç arkadaşlara özür diliyorum ama yanıldınız.Bu kavonoza ben önce çakıl taşlarını sonra kumu sonra suyu koysaydım bu büyük taşları koymam mümkün olabilirmiydi.Hayatımızda önce o büyük taşları yerleştirebilmemiz lazım.Önceliklerimizi ortaya koyabilirsek o zaman biz bizim koyduğumuz hedeflere doğru yaşantımızı götürürüz aksi takdirde o etrafımızdaki çevrenin getirdiği işte o çakıl taşları kumlar ve suyla uğraşarak ömrümüzü bir yerlere doğru taşırız.Ama o zaman bizim kendi hedeflerimizi mi gerçekleştiririz çevremizi mi zannediyorum çevremizi de hiçbir zaman göz ardı etmeyeceğiz ama burada önce kendi önceliklerini hayata geçirebilmesi lazım onun için hayatımızı yönetmek dediğim zaman benim burada anladığım şey o biz neler istiyoruz, biz zamanı nasıl değerlendireceğimiz konusunda tercihlerimizi ortaya koyalım.

BŞ:Kavonozuna önce çakıl taşlarını koyma .Başkaları koy dese de sen koyma. Büyük taşları önce koy.Sonra devam et daha ufağı daha ufağı suyuda en son koy.Çok teşekkür ediyoruz sayın Kavi ben sizden bir kaset hazırlamanızı istemiştim.Şimdi görüyorum ki yanınızda bu kaset gelmiş.

HK:Sürpriz getirdik size.

BŞ: Arzu ediyorum ki bu kaset ile buradaki gençlerimize sadece buradaki gençlerimize değil bizi izleyen tüm gençlerimize bir mesaj veresiniz o nedenle bu kasedi ben sizden almak istiyorum.Bu kaset hazırlanırkende biz reklamlar girelim arzu ediyorum.Şimdi reklamlar.Kulağınıza küpe olsun programımızın bu bölümünde misafirin misafiri olucak biz sayın Kavi’ye bize bir misafir davet etmesini istedik ve kendisi de bize bir misafir davet etti.Tabii ki reklamlardan önce aldığımız kaset hazırlanıyor.Daha sonra da o kaseti inceliyceğiz izliyeceğiz şu anda misafirin misafiri yanımızda ama ben sayın Kavi’ye sormak istiyorum misafirimizi siz bize tanıtıp bir şekilde

HK:Bülent bey büyük bir zevkle bir takım farklı unsurları konuştuk biraz evvel genç arkadaşlarımız ile biraz evvel hayatımızda ve benim hayatımda en önemli unsurlardan biri de spordur.Her döneminde yani 13’lü  yaşlardan  belki 30’lu  yaşlara kadar ki bugün bile spor hayatımızın en önemli olgularından bir tanesi .Ben burada çok söyliyecek bir şeyim yok ben voleybol oynadım.

BŞ:Lisanlıydı .

HK:Evet evet lisanslı voleybolculuk hayatımız oldu yaklaşık 10,12i yıl ama benim hayatım son derece amatör ve sınırlı bir spor hayatıydı o yüzden benim spor hayatım dan arkadaşlarıma çok fazla deneyim aktarabileceğimi zannetmiyorum o yüzden de ben bu konuda beklide en deneyimli bir dostu bir konuğu bu gün bizler ile beraber olması için davet ettim.Mimar yüksek mimar sayın Nuri Tan ancak Nuri dostum kardeşim o benim Teknik Üniversite de öğrencilik yaptığım yılların yenilmez armadasının dört numarası , sonra Eczacıbaşı’nın kaptanı  ve Milli basketbolcu o yüzden zannediyorum ki sporun hayatımıza öğrenciliğimize ve geleceğimize nasıl etkileri olduğu neler yapabileceğini konusunda  o çok daha deneyime sahip.

BŞ:  Misafirimizin misafiri bizimde misafirimizdir.Hoşgeldiniz.

NT:Hoşbulduk. Teşekkür ederim.

BŞ:Biz sizden gençlerimize sporcu olarak bazı mesajlar vermenizi istiyoruz.onlara ne söyleyebilirsiniz?

NT: Öncelikle iyi akşamlar diliyim herkese.Sporculuğun semeresini diyeyim veya vereceğim mesaj bende açıkçası 31 yaşımda öğrendim.Ben küçük yaşlardan beri Ankara’da Saraçoğlu diye bir mahallede doğduk büyüdük.Bürokrat bir ailenin bir çocuğuydum.İşte yazları belli kısıtlı ne yaparız ne ederiz diye düşünürken kendimize okulun bahçesinde bir basketbol potası bulduk, basketbola ve spora merak sardık.Okulumuzda hal ve gidiş temizlik derslerinden başka bir spor yoktu hiçbir zaman biz 12,13,14 yaşlarında orada oynaya oynaya baş öğretmenin karşı çıkmasına rağmen zorla spor yapa yapa kendimi sporcu olarak gördüm.Fakat bu sporculuğun bana verdiği şeyi dediğim gibi daha ileri yaşlarda çok daha iyi idrak etmeye başladım sonunda kendimce Türkiye’de başarılı bir sporcu olarak sporculuk hayatım geçti .Çeşitli takımlar da oynadım.İşin espirisi Türkiye’de benim kadar takım sporlarında şampiyon olmuş bir takım oyuncusu yoktur.Her gittiğim takımda şampiyon oldum.Benden kaynaklanan  sebeblerden olabilir , takım arkadaşlarımı iyi seçmemden olabilir, takımı iyi seçmemden olabilir. Bu arada tahsil hayatımı da yürüttüm ki o çok daha kolay geliyordu bana çünkü bana sağlık verdiydi spor, iyi düşünmeme neden olduydu.Derken birden bire 31 yaşlarına geldim bu arada da okulu da bitirdik mimar olarak bir yerlerde çalışıyoruz.Fakat birdenbire 31, 32 yaşlarına gelince basketbol hayatımın bittiği bir gece oldu.Bıraktım artık ve birdenbire   evliyim çocuğum var bir şey yapıp hayatta bir para kazanmam lazım hayatımı devam ettirmem için ve o gece düşündüm düşündüm ve sudan çıkmış balık gibi oldum fakat geceleyin bir saat iki saat üç saat sabaha kadar düşündüm ve dedimki sen bir kere bir çarkın içindesin dedim, bu çarkın bir dişlisiydin bir takımdı bu ve demekki bir takım insanlar ile iyi anlaşıyordun sporculuk hayatında demek ki sen herhangi bir sektöre  girdiğin zaman iş hayatında da iyi anlaşıcaksın ediceksin  veya bana istemeden birtakım birikimler geldiğini o gece hissettim ve kendi kendime dedimki ben mimarım proje yapıyorum ediyorum ama sonuçta ben özel hayata geçicem ve aluminyum doğrama atolyesi kurucam dedim .Ve o gece hakikatten tekrardan kendi kendime düşündüm işte bir insan alıcam onu çalıştırmasını be bilirim, kesiceğim , plan proje yapıcam, aluminyumu alıp doğrama haline dönüştürebilicem,ve o gece hakikaten hissettim ki sporla iş hayatı bir kere hemen hemen aynı ve iç içe hepsi bir tabii takım sporundan bahsediyorum genelinde bu bir çark dişlinin büyüğü olabiliyorsunuz., küçüğü olabiliyorsunuz ama o dişli içinde hep birlikte hareket etmenin getirdiği bir kuvvet oluyor insanın içinde

HK:Paylaşıyorsunuz.

NT:Paylaşıyorsunuz. İş hayatında da hakkatten  o gece anlamışım ben spor’un iş hayatına büyük bir katkısı olacağına ve olduğunuda ben kendimde gördüm.

BŞ:Yani gençlerimize verdiğiniz tavsiye muhakkak takım sporları yapın diyorsunuz çünkü takım sporu yaptığınız zaman ekip halinde hareket etmeyi öğreniyorsunuz, paylaşmayı öğreniyorsunuz, bir ideale hep birlikte koşmayı öğreniyorsunuz, birlikte sevinmeyi, birlikte üzülmeyi öğreniyorsunuz.

NT:Hakkatten iş hayatında da oldu çeşitli zamanlarda işiniz kötü gider.

HK:Aksilikler olur.

NT:Aksilikler olur.Sporda da malup olduğunuzu zamanlarda bir daha nasıl ben kazanırım diye onun düşüncesini yarattığınız için bu iş hayatında da hakkatten  kötü gittiği zaman eğer bu şeydeyseniz ben nasıl bu kötü giden şeyi düzeltirim de bir daha ki sefere nasıl kazanırım diye bir şeye gidebiliyorsunuz.ben 31, 32yaşından sonra öğrendim maalesef ama şimdiki bütün genç nesil arkadaşlara tabii bu kadar değil artık 10, 12 yaşından olan arkadaşlara diyicem genç nesile mutlaka spor milli eğitime sesleniyorum ki okullara  hakaktten  sporu ciddi bir şekilde eğilmelerini en büyük nokta o yani.

HK:Tabii Nuri bir şeyi daha hatırlatıyor bize son cümlesinde bir şey söyledi malup olabiliriz.Hayatın içinde bir  rekabete soyunduğunuz zaman her zaman siz galip gelebilirsiniz bir malubiyeti bir kere kabullenmek lazım ancak malubiyetin nedenlerini doğru değerlendirdiğiniz zaman bir sonraki maça galip gelemeye hazır olabiliriz öyle değil mi?

BŞ.Evet bu da Nuri bey’den kulağımıza küpe oldu.Teşekkür ediyoruz.

NT:Açıkçası benim gördüğüm kadarıyla bilgisayar çağları vesaire gidiyor ama bence yüzyılın sektörü olmaya adaydır spor.Bu gün hakkatten mali şeyleri ile birlikte inanılmaz euro lara ulaşan spor sektörü

HK:Bir iş haline geldi.

NT: İş konusu haline geldi ve şahsi kanaatim çağın sektörü olucaktır.Ağır sanayide geçicektir,  bilgisayar sektörünü de geçicektir şahsi kanaatim yani.

BŞ.Çok teşekkür ederim bunları bizimle paylaştığınız için.Gençlerimiz hep merak ediyorlar , bakıyorlar kaset kaset dediniz Bülent bey diyorlar kasedi oynatmadınız yayınlamadınız, kaset hazırsa şimdi kasedi hep birlikte izleyelim.

BŞ:Hüsamettin bey çok güzel bir kaset hazırlamışsınız.Hakkatten sürpriz bir kaset ve eminin bunda gençlere önemli mesajlar var   yönetim ile ilgili mesajlar var bu kadar çarpıcı bir kaset hazırladığınıza göre bundan alıcağımız dersler de çok önemli .Ne mesajlar vermek istiyorsunuz bize.

HK:Bülent bey bu kaset aslında özellik ile hazırlanmış bir kaset değil o gerideki iki yılı aşkın belki üç yıl kadar önce hayatımızdan bizim iş hayatımızdan bir kesit.Biraz evvel Nuri kardeşim bir şey söyledi dediki hayatta malubiyetler var hayatta sıkıntılar var hayatta güçlükler var hayatta krizler var işte bizim fabrikamızda o  98, 99 yıllarının krizini yaşarken arkadaşlarımız ile beraber biz çünkü hep inandık bir bütün olmaya bir takım olmaya arkadaşlarım bir gün bir fikir ile geldiler dediler ki biz akşamları zaten fazla bir işimiz yok  bir hoca çağıralım klasik Türk müsikisi’nin  bir üstad çağıralım vede bizi eğitsin ve dediler biz Klasik Türk müsikisi korosu  kurmak istiyoruz şirket içindeki çalışanlar ile.Büyük bir destekle  gönülle biz bu koroyu kurduk, aylarca çalıştık, aylarca üstadlar geldi aylarca notalar insanların önlerine koyuldu, aksam 8’ lere 10’lara kadar evlerine gitmedi bu insanlar çalıştılar vede sonunda yaptığımız çalışmayı dostlarımıza, ailelerimize sergilemek için bir konser organize ettik.İşte biraz evvel seyrettiğiniz bu konserden  çok kısa bir alıntıydı orada değerli dostlar vardı o son bölümdeki Türkiye benim ile beraber eşlik eden ama buradaki mesaj şu güçlükleriniz vardır hayatta bu bir gerçektir bunu aşmak için çıkış yolları aramak zorundasınız , beraber bunları bulmak zorundayız, vede o zor günlerde dahi dayanışmayı sürdürebilmek lazım ve hepsinin ötesinde hayatın sadece o sıkıntılar ile o kausla o krizlerden ibaret olmadığını, hayatın içinde yüzümüzün gülebileceği beraberce paylaşıcağımız anlar olabileceğini de  görmemiz lazımdı işte öyle bir konserden çok kısa bir görüntüyü alıp sizlere getirmek istedim.Zannediyorum ki iş hayatı başarılar yanında güçlüklerinde hiç böyle kendi hedeflerimiz içinde olmayan çıkış yollarınıda bizi götürebileceğini ve bununda fevkalade  başarılabileceğini zannediyorumki kanıtlayabiliyoruz.

BŞ.Evet evet çok doğru söylüyorsunuz bu kasetten önemli mesajlar olarak hakkatten iş aleminin sadece iş aleminin değil bizlerinde zaman zaman içine düştüğümüz sıkıntılardan çıkma yöntemlerini değişik bir takım uygulamalarla işte bir müzik olabilir, spor olabilir, böyle hobiler olabilir bir birliktelik .burada aldığım en önemli mesaj o bir birlikteliği yaratabilmişsiniz.Bir ekip olarak

HK:Bütün çalışma arkadaşlarımdı o koroda gördükleriniz  genç hanımlar beyler her kademedeki  insanların birlikteliğiyle  bir katılımın bir projenin başarılabileceğinin önemli örneklerinden biriydi.

BŞ:Çok doğru söylüyorsunuz kulağınıza küpe olsun programın şimdi bir başka bölümüne geçiyoruz.  Bu bölümümüzde ilk defa açıklayacağım bölümü .Hüsamettin Kavi bey’den bu gün burada ilk defa bizimle paylaşacağı bir şey açıklamasını istiyoruz. Hüsamettin bey bize burada şu anda ne açıklıyacaksınız.

HK:Aslında tabii geriye hafızalarınızı zorladığınız zaman gerçekten bulabiliyorsunuz. Bazen hafızalarınızın derinliklerine bilerek veya bilmeyerek gömdükleriniz de var, hatırladıklarınız var bunları şöyle bir film şeridini geriye doğru sardığınız zaman çıkarabiliyorsunuz. O günlerden bir tanesinde bir saatimiz boş geçti biraz da haşarı idik galiba arkadaşlarım ile beraber .Bir arkadaşım vardı Hakkı hakkaten bayağı aşarıydı en arka sırada oturuyor bende sınıfta sukuneti ve istisamı sağlamaya çalışıyorum .Silgi o zaman bildiğimiz o tebeşir silgisi yani tozlu tebeşirin beyaz silgisi hala kullanılıyor diye biliyorum .O silgi elindeymiş silgiyi fırlattı , ben eğildim silgi tahtaya çarptı yere düştü yerden ben aldım onu silgiyi aldım kalkerken kapı açıldı , nöbetçi öğretmen girdi sınıfa silgiyi aldım benide öyle gördüki herhalde benim silgiyi bir başkasına atacağımı düşündü  nasıl yaparsın sen diye bağırdı bana ondan sonrada ben sana sorarım dedi çıktı .Ben anlatamadım bile bak nelere neden olduk diye konuşuyoruz, biraz sonra beni müdür bey ben liseyi Tahran kolejinde okudum bu vesile ile de ifade etmek isterim. Müdürümüz Turgut Tahran dı  çağırdı beni bir üst kata müdür bey’in odasına çıktım .Hiç bir şey sormadı bana Bülent bey ben öğrenim hayatımda benim şeyim yok iyi bir öğrenciydim.Ben öğretmenlerimden pek öyle tokat yemedim fiske bile yemedim.Müdürüm böyle Allah’ına sığındı bir tokat attı yani feleğim şaştı.yapmadığınız bir şey moralman çöküntü ve öğretmenlerim yanında öğretmenlerim var benim tanıyorlar kim olduğumu  yani onlara da son derece zor duruma düştüm.Ben tabii moralim bozuldu sinir sistemi yani bir taraftan üzüntü bir taraftan acı koşarak çıktım sınıfa girdim ve herhalde kapandım sıraya herhalde ağlıyorum öyle hatırlıyorum.Arkadaşlarım heyecanlandı soruyorlar işte ne oldu ne bitti işte o yaşlı gözler ile anlattım ben olayı inanılmaz bir şey yani hiç ilgimiz yok.Sonra zannediyorum ki öğretmenlerim müdür bey’in yanındaki öğretmenlerim anlattı Hüsamettin burada bir terslik var olmaz dedi veya  belki o teneffüs oldu bir sonraki teneffüste de öğrenci arkadaşlarım da eminimki son derece iyi bir dayanışma vardı aramızda çıktılar müdür’e anlattılar.İki saat sonraki teneffüste müdür bey  Allah sağlık versin umarım hayattadır kapının önünde bekliyordu dersin dolmasını, kapı açıldı öğretmenim daha çıkmadan içeri o girdi çocuklar dedi son derece üzgünüm ben yanlış bir iş yaptım öğrendim ki Hüsamettin’in  burada bir suçu yok ama ben o şey içinde onun suçlu olduğunu inanarak bir tokat attım .Gel buraya dedi çağırdı beni iki yanağımdan öptü .Özür diliyorum dedi sınıfın ortasında .Şimdi bu son derece farklı bir olay .Konuşulması güç anlatılması güç ama bütün bunların yanında da demek ki doğru olmak ve insanların sizi doğru tanıması, öğretmenlerinizin arkadaşlarınızın sizi savunması gibi bir olguyu beraberinde getiriyor ve hepsinin ötesinde okulun müdürü olan bir insan demekki oda yanlış yapabilir, hepimiz yanlış yapabiliriz ama yanlışımızı görmek araştırmak anlamak ve ondan sonra da yanlışı ortadan kaldıracak o büyüklüğün hoş görüsünü  göstermek de çok önemliydi.Müdürün o manada zannediyorum çünkü bize birincisindeki eksikliklerini giderecek son derece büyük bir olgunluk gösterdi.Sınıfın ortasında bu adımı attı öptü  vede özür diledi zannediyorum ki hepimizin bir gerçeği anlaması lazım yanlış yapabiliriz mesele eğer yanlış yaptığımızı eğer araştırıyor eğer öğreniyorsak yanlıştan dönmeyi de başarabilmemiz lazım .bu bir eksiklik değildir, bu bir kusur değildir.Bu bir doğruları başarmak adına ve çevrenizi tekrar sizinle bütünleştirmek adına zannediyorum ki hayatımın en önemli derslerinden biriydi.

BŞ:İlk defa bizimle paylaştınız çok teşekkür ediyoruz.Hüsamettin bey hep geçmiş ile ilgili sizi hep geçmişe götürdük.Geçmişle ilgili yaşadıklarınızı gençlerimize tecrübe olarak aktardınız birde size şunu sormak istiyorum ileriye baktığınız da bir hayalim var dediğinizde Hüsamettin Kavi’nin hayali ileriye yönelik nedir?

HK: Belki yine bu silside ilkokul , eğitim ve iş hayatı hepsi aslında bunlar yani bütünün aşamaları etapları ve birbirinden farklı olmaması da doğal .Ben iş hayatımda işte programın başında sunuldu farklı sosyal sorumluluklar da üstlendim Türkiye genç iş  adamları derneği, İstanbul sanayi odası, diğer dernek ve vakıflarda da görev yapıyorum.Buradaki zannediyorum en önemli olguların başında gelen işte sporuyla Nuri Tan’ın bahsettiği o takımdaşlık kültürüyle, konserdeki algılama ile zannediyorum çok güç gibi görünen bir hayal aslında hem güç Bülent bey hem de mümkün olabilen bir hayal Türkiye’nin bugün yaşadığı bir gerçekten söz edicem size .Türkiye bugün enflasyonu yenmeye çalışıyor.Türkiye’de bugün toplumun bir ekonomik problemin olmasının çok ötesindedir enflasyon.Enflasyon bir ekonomik oldu olmaktan çıkmış bir sosyal problem yara haline gelmiştir.Bunu aşabilmek sadece bir takım ekonomik yöntemlerle olamıyacağını da gerideki 20 yılı aşkın bir süre içinde gördüğümüzü zannediyorum.Nasıl  başarılır derseniz burada Türkiye önümüzdeki bu olguyu yıkmak vede sağlam bir zemini yaratmak adına tüm taraflarıyla sanayiciyle , işçisiyle, tüccarıyla, tarım kesimiyle, mali sektörüyle bir eğer beraberce bu derdi aşmaya yönelik bir iş birliğini başarabilirse zannediyorum o zaman Türkiye gerçek bir devrimide başarmış olucak .Hayal mi gerçek mi bilmiyorum ama önümüzdeki yıllar zannediyorum bunu bize gösterecek.

:Evet Hüsamettin bey programımızın sonuna yaklaşıyoruz. Sayın Kamil Çakmak orda çok güzel karikatürleri yapıyor ama kendisi bir şekilde bu yaptıklarımın dışında ben günlerce çalışıp Hüsamettin bey’e bu programın anısı olarak hediye edilmek üzere bir resim yapmak istiyorum dedi.Bir resim yaptı ve bende bu resmi bu programın kulağınıza küpe olsun programımızın  kulağınıza küpe olsun programımızın hatırası olarak bu resmi size hediye etmek istiyorum.Burada siz voleybol oynuyordum dediniz ama şu anda da çok güzel tenis oynuyorsunuz .Ve tenis oynarken ben burada baktım Kamil Çakmak öyle bir top vurdurmuş ki benim raketim falan hepsi delinmiş . Yalnız bir özellik var bu resimde siz bu benim raketimi niye deldiniz biliyor musunuz ? Sizin raketinizin ucunda kulağınıza küpe olsun kitabı var bakın burada k harfi görünüyor o kuvvetle o güçle vurduğunuz için olmuş.Ben bunu size hediye etmek istiyorum.Bu programın hatırası olarak .

HK:Çok teşekkür ediyorum Bülent Bey Kamil bey’ede teşekkür ediyorum.

BŞ: Ben size çok teşekkür ediyorum, katıldınız bizimle birlikte oldunuz, Nuri bey’e çok teşekkür ediyorum oda katıldılar eksik olmasınlar, gençlere teşekkür ediyorum bizler ile birlikte oldular, sorularını sordular, Kamil Çakmak’a çok teşekkür ediyorum bize yaratıcı ve hatıra olacak şeyler bıraktılar.Habertürk’ün  tüm emeği geçen kişilerine personeline teşekkür ediyorum.Bizler muhakkak gençlere yardımcı olmalıyız.Gençlerin önünü açmalıyız, gençlere imkanlar sağlamalıyız, gençlerle bilgilerimizi tecrübelerimizi her zaman paylaşmalıyız.Ve bu program haftaya da devam edicek haftaya kulağınıza küpe olsun programının  misafiri sayın Can Kıraç olacak.Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın.
.

.
.

.

.

.

.

Sanatçı Kamil Çakmak'ın Hüzamettin Kavi karikatürü
.
.
.

Şeref Defteri
.
.
.

on line sipariş
tıklayın alın.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org