Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Feyyaz Berker Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

FEYYAZ BERKER Bülent Şenver'in Odası Televizyon Programı
23.05.2007
Okunma Sayısı : 7835
Oy Sayısı : 11
Değerlendirme : 4,64
Popülarite : 4,83
Verdiğiniz Puan :
 

 

FEYYAZ BERKER Bülent Şenver'in Odası Televizyon Programı
.
.
.
Duayen bankacı, efsane bankacı Bülent Şenver'i uzun yıllar önce tanıdım.

Bankacılık alanında bir çok yenilik ve ilkleri yapmış başarılı bir bankacılık hayatı olmuştur.

Son yıllarda etik konusunda yaptığı çalışmaları ve genç liderler yetişmek için eğitime harcadığı zamanı takdirle izliyorum.

Bülent beyle gençler için yaptığımız televizyon programını sizlerle paylaşmak istedim.
.
.

izlemek için        Bölüm 1          Bölüm 2
                                              
                                                               Bölüm 3         Bölüm 4

.
.

dinlemek için Bölüm1    Bölüm2    Bölüm3    Bölüm4  
.
.

FEYYAZ BERKER Bülent Şenver'in Odası Televizyon Programı Deşifresi
.
.
Feyyaz Berker (FB)
Bülent Şenver (BŞ)
.

.

BŞ:Bülent Şenver'in odasına hoşgeldiniz. Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu sayın Feyyaz Berker . Hoşgeldiniz.

FB:Hoşbulduk.

BŞ: Feyyaz bey sizi tanımayan yok siz iş hayatına çok genç yaşlarda başlayıp daha sonrada hepimizin bildiği Tefken Grubu'nun bugünkü durumlara gelmesinde önemli katkıları olan üç ortağın birtanesisiniz.

Ben tüm konuklarıma ilk sorum hep şu oluyor, diyorumki sizin hayatınızda muhakkak çeşitli kilometre taşları olmuştur.

Siz şöyle geçmişinize dönüp baktığınızda Feyyez Berker'in , Tekfen Grubu, Tefken Holding kurucu ortağı Feyyaz Berker'in hayatındaki kilometre taşları deyince neler hatırınıza geliyor? 

Bizlerle hangi kilometre taşlarınızı paylaşırsınız?

FB:Tabii çocukluk dönemimdeki olayları söylemeyeceğim daha ziyade eğitimle ilgili köşe tabii Robert Kolejde okudum , Robert Kolej o tarihte hakikaten en iyi okullardan biriydi.

Bugünde öyle ama o günkü durumu mühendis olursanız yüksek mühendis olarak Amerika'ya gitmek gibi bir şansınız vardı.

Ve spor yaptım çok çünkü sporu insan ilerde yaparım diye bırakırsan olmuyor, okulda başlıyor , okulda hakikaten her türlü spora kendimi verdim bugünde yapabilirim ama son zamanlarda biraz azaldı  o şeyim.

BŞ:Ne tür sporlar yaptınız?

FB: Futboldan', voleybol'dan,  tenis .

Geçen sene tenis oynayabiliyordum bu sene artık oynayamıyorum.

O bakımdan spor insanı hem sağlıklı tutuyor hemde hayata başka türlü bakıyorsunuz sporda. Bambaşka bir açıdan bakıyorsunuz.

Çünkü orada bir rekabet var, orada bir soğukkanlı olmak var.

Orada bir dostluk kuruluyor.

Özellikle bugün gördüğümüz kavgalar bizim zamanımızda yoktu sporda.

O bakımdan çok onun değerini şey yaptım ama Amerika'ya gidince Michigan Üniversitesinde yüksek mühendis olduktan sonra çalışmaya başladım Amerika'da , ilk çalışma şeyim Amerika'da başladı.

Ve o çalışma bana çok şeyler öğretti çünkü o dönemde bizim Türkiye'de ki  şartlara göre ancak ayda ancak 150 $ gönderebiliyordu  ailelerimiz daha fazla zaten transfer etme imkanı da yoktu. 150 $  'a kirası , yemeği, her şeyi geçinmeniz lazımdı.

Yaz aylarında Kaiser  Frazer fabrikası vardı Michigan Üniversitesinin yakınında orada bize iş buldular, aşağı yukarı 10-15  okuldan arkadaşımız oraya çalışmaya gitti ve bu çalışma bana hayatta çok şey öğretti.

Çünkü bir Amerika'da fabrikada çalışma açısından, araba üretiliyor banada verilen görev ön paneldeki arkadaki kabloları bağlamak .

Fakat bu kabloları yerine bağlamak için 4 metrelik mesafe içinde bitirmeniz lazım.

Şimdi o kadar çok vida ve şey varki bağlamak için yetişemiyordum, muazzam bir telaş içinde yaşlıca bir kadıncağız vardı orada şeyin başında bizi kontrol eden o gider bitirirdi .

BŞ: Çünkü araba bant üstünde yürüyor, 4 metrede bitirmeniz lazım bütün bağlantıları.

FB: Bütün o arkadaki kabloları o şeylere bağlamanız lazım.

Bağlamadığın zaman kaza oluyor mu? Olmuyor mu?

Birde o manevi şeyi var .

Fakat önemli olan o zaman içinde, zaman dilimi içinde yapmak mecburiyetinde  olduğunuz işin önemini size hayat boyu öğretiyor, bitirmeniz lazım kalite buradan geçiyor ve o bir iş çinin ne gibi bir mantalite içinde çalıştığını size gösteriyor.

BŞ:Bu bir disiplin diyorsunuz, hayatta bir belirli süre içerisinde bitirmeniz gereken işler olacak.

FB: Ve başka işleri yapan insanların ne gibi güçlüklerle çalıştığını orada daha iyi görüyorsunuz.

Bana işçiliği öğretti , işçiliğin mantalitesini öğretti.

Hayat boyu bu bende bir referans noktası oldu.

Bakış açım çok değişti.

Çalışan insanlara ve kendi çalışmama bir  disiplin getirdi.

BŞ: Kilometre taşlarınızda güzel bir eğitim iyi bir eğitim arkasından  iş hayatına hazırlıkla ilgili iyi bir tecrübe, ondan sonra ne geldi?

FB: Tabii Amerika'dan sonra Türkiye'ye döndüm ve o zaman İngilizce bilen yüksek inşaat mühendisi olan avantajlıydı açıkçası bugün herkes İngilizce biliyor , mühendis oluyor.

Fakat bize o zaman NATO havameydanları  inşaatları başlamıştı hemen orada görev verdiler.

İlk önce askerlik vardı , askerlikte bir dönüm noktası onuda söyleyeyim .

BŞ: Yedek subaylık.

FB:Yedek subaylık evet o zaman oda insana hayat boyu bir şey öğretiyor askerliğin ne demek olduğunu.

BŞ:Bir bakış açısı

FB:Tabii çok önemli.

BŞ:Nerede yapmıştınız?

FB: Ankara'da ve hakikaten askerlik herkesin yapması gereken yani ben askerlikten kaçıyım ve şunu uyduruyum, o çok yanlış çükü askerliğin size öğrettiği bir şey var.

Gelibolu'da iki aylık şey dönemi vardı .

BŞ:Eğitim mi?

FB:Hayır yani tam askersiniz şeye gittiğiniz zaman Ankara'ya bir büyük ve lüks içinde

BŞ:Genel Kurmay

FB:Tabii tabii.

Ve dolayısıyla orada unutmuyorum bir ranzada elbiselerimi neredeyse değiştirmeden yattım ve hayat şartları bakımından su yok fazla, yüzünüzü yıkamak için bol bol su yok.

Bu günlerde de öyle bir tehlike var ama o zaman Gelibolu'da askeri şeyde yemekler yemeniz çok zor ama alışıyorsunuz o yemeğe, ne gelirse önüne pilav fasulye

BŞ:Zor şartlarda yaşamayı öğrendiniz.

FB: Askerliğin ne demek olduğunu orada öğrendim.

Ve disiplin üstünüzdeki Yüzbaşı, Binbaşı neyse onun size verdiği görevi tam yapmanız lazım. En ufak bir şey gösterirseniz

BŞ:Kaçamak yok.

FB:Kaçamak yok, en ufak bir şey gösterirseniz evdeki musama yok. Oradan işte Ankara'ya geldik, Ankarada'da  hemen bizin NATO havameydanları inşaatı işine aldılar.

Ve orada şey olarak silahta kullanmak üzere bayağı bir asker olarak oradaki daha ziyade bir saha eğitimiydi fakat burada ateş etmek, silah  kullanmak gibi başka disiplinleride bize öğrettiler, oda bir tecrübe, dönüm noktası .

Hatta hatırlıyorum orada da bir kışın futbol oynarken ayak bileğimi şey yaptım çamur sahada çim saha yok tabii. 

O zaman ayak bileğimi incilttim.

Fakat merasim var. 

O merasimde İstiklal Marşı söylenir.

Ben iki koltuk değneğiyle yürüdüm oraya kadar.

Ve hiç unutmuyorum benim bölüğüme bakan Yüzbaşı geldi  dediki "İftihar ediyorum seninle" dedi.

BŞ:Bölük komutanı geldi.

FB: Buraya kadar bu  halinle yürüdün şimdi sana müsaade ediyorum gidebilirsin dedi.

Ben dedim kalabilirim hayır dedi git dedi koltuk değneklerinle gittik.

Oda bir şey göreve sahip çıkmak  ben büyük bir tecrübe ve aynı zamanda sevgiyle yaptım onuda unutamıyorum, oda önemli bir şeydi benim için.

BŞ:Sonra iş hayatımı başladı?

FB:Ondan sonra havameydanları inşaatında ben Esenboğa Havameydanı şantiye şefi oldum.

İlk yapılan pistler benim zamanımda bir Amerikan firması vardı.

Ama ben kontrol mühendisi olarak orada şantiye şefi olarak bütün bunları kontrol ettim.

Beton dökülüyor, kalitesini kontrol edeceksiniz, zamanında bitmesini kontrol edeceksiniz, asfalt yapılan işler var, toprak işleri var, makineler var.

Hiç görmediğimiz hayatta makineler geldi. 

O zaman büyük makineler ve oda benim inşaat bilgimi çok genişletti ve hakikaten ordan sonra iş hayatına atıldığımız zaman  zaten o işlerle başladık.

BŞ: Üç ortak oradamı tanıştınız?

FB: Nihat'ı Michigan'dan. Nihat Gökyiğit'i kolejden sınıf arkadaşım o Artvin'den geldi ben Mersin'den geldim biri kuzeyden biri güneyden orada tanıştık.

BŞ:Nihat Gökyiğit bey'i oradan. Necati bey'i?

FB: Necati bey'i tanımıyorduk İzmir'lidir o fakat havameydanları inşaatı reisliğinde Necati'de ordaydı, Nihat'ta ordaydı ve Nihat şantiyelerdeydi daha ziyade ben oradaydım orada tanıştık.

BŞ:Necati Akçağlı'lar beyle'de orada tanışmış oldunuz.

FB:Necati bey'lede orada tanıştık.

BŞ:Sonra nasıl bu fikir aklınıza geldiki biz ayrılalım bir şirket kuralım?

FB:O şöyle geldi bizim dönemimizde dışarıda mühendislik hizmeti veren hiç firma yoktu.

Bir beton laboratuvarı bir asfalt laboratuvarı diye bir laboratuvar fikri yoktu, üniversitelerde belki ufak tefek şeyler yapılıyordu .

Biz Nihat'la dedik ki bir şey firması kuralım mühendislik hizmeti inşaat değil mühendislik .

FN  diye bir şey kurdun FN mühendislik firması diye bir şey kurduk ve orada başladık.

Bazı işler aldık.

Kümes gibi bir yer vardı.

Kümes gibi değil kümes fazla belki kümes.

Orada laboratuvar şeylerimizi kurduk ve bazı işler aldık.

İlk işimiz hiç unutmuyorum.

Esenboğa havameydanı yan şeylerini çimlendirmek göreviydi.

İşin mahiyeti buydu.

Ve bunu aldık.

Yeni makineler sipariş ettik. 

O makinelerin nasıl çalıştığını, o makinelere usta yetiştirmek, o makinelerin tamiri başlı başına yeni bir ufuk  oldu bizim için hiç hayatta görmediğimiz şeyler.

Ve o şekilde bir de Amerikan firması olduğu için oradaki Amerika'lı mühendis ve çalışanların bir nevi kontrol ediyorsunuz.

Diyorsunuz ki bu yanlış yapılıyor , onlar tabii kabul etmiyorlar biz diyoruzki yok bu yanlış, niye yanlış?

İşte laboratuvar testleri şöyle netice veriyor.

Dolayısıyla siz bunu yanlış yapıyorsunuz gibi bir kontrol mekanizması nasıl olur, nasıl olması lazım?

Hem insan ilişkileri bakımından hemde işin süratli yapılması, kaliteli yapılması bizim için en önemli faktörlerden biriydi .

Sonra üçüncü ortağımız Necati'yi aldık.

FNN dedik ona.

Çünkü oda boru hatlarında çok tecrübe kazanmıştı o da ayrılıp bize iştirak etti. 

O tarihte hava meydanları dışında Türkiye'de yapılan büyük inşaat yoktu.

Makineyle yapılan inşaat çok azdı.

Yollar hep bizim kazma kürek dediğimiz usullerle yapılırdı.

Hiç unutmuyorum Daniel Koppel  o zaman rahmetli Bayındırlık Bakanlığı'nın müsteşarıydı.

Bizleri tanıdı, gördü ve dedi ki "Siz yepyeni bir şey getirmişsiniz Türkiye'ye" 

Evet dedik.

Bizim öğrendiğimiz şeyler bunlar.

Hem Amerika'da hem buradaki şeylerle bizi çok destekledi.

Ondan sonra üç ortak işler almaya başladık.

BŞ: Şirketinizin adı hep baş harflerinizin iki

FB:Evet FNN

BŞ:F Feyyazın F si,  N Nihat'ın N si'

FB:N Necati'nin N si. FNN oldu .

Tabii onu kimse bilmiyor artık.

Tefken ampul fabrikası geldi,  ne diyelim?

Tefken ismide nerden çıktı?

Teknik, ve Fen 'den TEK 'i aldık. 

Teknik'ten Fen'den de'FEN'i aldık Tekfen öyle çıktı.

Şirket adımız TEKFEN olsun dedik.

Tefken olsun diye değil, biz mademki mühendislik hizmeti yapıyoruz dolayısıyla burada bunun ismi öyle olsun ki  teknik ve fenni işlerin birleşmesinden ortaya çıkan bir isim olsun istedik.

BŞ:Teknik ve fenniyi birleştirince Tekfen oldu.

FB:Tefken oldu, Tefken ampulünde ismini aldık.

BŞ: Tekfen'de siz böyle Tekfen'in hayatı içerisinde işte Tekfen'in dönüm noktası dediğiniz böyle bir iş bir proje veya böyle hatırınıza gelen bir şey var mı?

İşte Tekfen'in dönüm noktası bu oldu gibi bugünlere getiren önemli bir atılım.

FB:Tabii bizi tanıdıkça bu yaptığımız işlerden dolayı Güney'de büyük bir Amerikan firması orada inşaatlar almış.

Hem şeyleri yapıyor hava meydanlarını hem de binaları yapıyor.

Bizi şey olarak çağırdı, kalite kontrolu için çağırdı oraya.

Kalite kontrolu için çağırması bir Amerikan firması tarafından bir Türk firması tabii hepimiz İngilizce biliyoruz, hepimiz Amerika'da okumuşuz, yüksek mühendis olmuşuz, onlar için önemli bir şey.

Ve çok ucuzada çalışıyoruz o bakımdan da avantajlı.

BŞ: O iş mi sizin bir yerde gelişmenizi

FB:  O önemli bir adım oldu.

Bir kere yabancı firmalarla çalışmanın ne demek olduğunu anladım.

Onların organizasyonunu tanıdık.

Oradaki bilgi birikimimiz bizlere ilerde yapacağımız işlere bir temel teşkil etti.

Ondan sonra tabii bir çok işler almaya başladık.

Ve Ankara bize küçük gelmeye başladı.

BŞ:Sonra uluslararası boyutlara taşındı.

FB: Tabii ama ilk önce Türkiye'de bir çok iş aldık.

Merkezimizi İstanbul'a taşıdık.

Sonra dışarıda işler aldık.

Türkiye dışında 10 ülkede, 10 büyük işimiz var.

Türkiye'de daha az şu anda inşaat işimiz var.

Fakat Türkiye'de tabii başka işlerede soyunduk.

Toros Gübre gübre işinede girdik. 

Tekfen Ampul belirli bir yere kadar gitti.

Baktık ki  karşımızda rakipler Philips, General Elektrik , Osram bunlar dünya çapında firmalar, baktık ki biz rekabet ediyoruz ama kar etmiyoruz .

Rekabet var piyasada  fiyatlar bakımından gayet düşük fiyatlara imalat yapabildik .

Daha sonar ampul imaları işinden çıktır.

BŞ:Ben şimdi size şunu soracağım gençlerimiz adına onlara üç yap üç yapma ile ilgili

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu sayın Feyyaz Berker şimdi üç yap üç yapma.

Gençler için diyorum ki üç tane gençlere, gençler hayatta muhakkak yapın diyebileceğiniz onlara üç şey söyleyebilirmisiniz?

FB: Çok şey söyleyebilirim tabii ama üç tane seçersek bir kere öğrendiğinizi çok iyi öğrenin.

Birinci temel iyi öğrenin ve sizden daha iyi bilen olmasın.

Tabii olur da onu en iyi yapan siz olun.

Bu çok önemli çünkü kalite oradan geliyor bilmekten geliyor.

İkincisi dürüst olun, burada biz onun  çok şeyini gördük.

BŞ:Sıkıntısını mı çektiniz?

FB: Hayır dürüst olmanın çok avantajını gördük.

Gidiyoruz ihtilaflı bir konu.

Diyoruz ki biz şunları fazladan yaptık bize ilave ödemeyi yapın.

İhalede diyor ki biz bu kadar ödeme yapamayız şimdi orada ihtilafa girip yıllarca şeye mahkemeye  gireceğimize bir orta noktada anlaşıp işi bitirdik, yani biz problem yaratmadık.

BŞ: Dürüstlükten hep kazandınız.

FB: Hep kazandık.

Bundan dolayı da bize ilave işler vermek için,büyük bir rekabet teklif veriliyor düşük fiyatı veren kazanıyor ama bizi her ihaleye çağırdılar. 

O dahi büyük avantaj ve dolayısıyla bu yabancı şirketlerle ortaklığımız oldu bir çok defa.

BŞ:Birinci öğüdünüz işinizi iyi bilin biz biliyorduk diyorsunuz, ikinci öğüdünüz dürüst olun biz dürüsttük kazandık diyorsunuz.

FB: Üçüncüsü uzun vadeli düşünün.

Kısa vadeli düşünmeyin.

Hayatta hem mutlu olmak için hem başarılı olmak için kısa vadede köşe dönmek gibi şeylere hiç itibar etmeyin.

Çünkü sizin için sizin isminiz, sizin itibarınız, oradan geçiyor ve onu yaptığınız zaman herkes sizi arıyor nerede bunlar diye oda çok önemli bir faktör. 

BŞ:Çok doğru peki yapmayın, gençler sakın yapmayın onlara üç tane yapmayın ne diyebilirsiniz?

FB: Yapmayın diyebileceğim şeyler ilk aklıma gelen bir kere dürüst olmak karşısında yalan söylemek .

BŞ:Yalan yapmayın, yalan yapmayın.

FB:  Yalan uzun vadede sizi hiçbir yere götürmez.

Belki kısa vadede aldatabilirsiniz karşınızda ama size itibar kazandırmaz , yalan her zaman çıkıyor ortaya hiç şaşmıyor.

İkinci yapmamalarını tavsiye edeceğim herkese karşı saygılı olun .

BŞ:Saygısızlık yapmayın.

FB: Haklı olabilirsiniz ama saygısız olmayı hiçbir zaman düşünmeyin.

BŞ:Üçüncü yapmamızda

FB: Üçüncü yapmamasını istediğim bir insanda biz hep müspet baktığımız için bu konulara

BŞ:Bir yalancılık yapmayın dediniz iki saygısızlık yapma dediniz üç

FB:Üç söyleyebileceğim

BŞ:Sağlıkla ilgili bir şey söyleyin yapmasınlar.

FB: Gayet tabii söyleyeceğim şey var orada sağlıkla ilgili bir kere kesinlikle yabancı şeylerden kaçsınlar.

İçki, sigara , sigara bugün zaten her yerde kapanıyor, ben hiçbir zaman sigara içmedim, nedir diye baktım

BŞ:Tiryaki olmadınız paket taşımadınız.

FB: Paket taşımadım sigara paketi taşımak en kötü şey çünkü o zaman gayri ihtiyari eliniz pakete değiyor , çakmağa değiyor ve başlıyorsunuz içmeye.

Ve içki tabii aşırı içki içmek faydalı bir şey değil.

Hiç içmeyin demiyorum.

Şaraptı şuydu buydu ufak tefek şeyler yapılıyor sağlığınıza önem vermeniz bakımından bütün o karşısında olan şeyleri yapmayın. 

O hayat boyu sizi sağlıksız yapar ve bir şekilde bunun faturasını ödersiniz.

BŞ: Feyyaz bey ben şimdi sizi soru yağmuruyla ıslatmak istiyorum hazırsanız.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu sayın Feyyaz Berker şimdi soru yağmuru başlıyor.

Ben size bazı sorular soracağım yağmur damlaları gibi  kısa kısa cevaplar vermenizi istiyorum birinci sorunuzla ben başlıyorum.

İşinizi bugünkü boyutlara getirirken karşılaştığınız en önemli sorun aklınıza gelen nedir? en önemli sorun , iş hayatınızda en önemli sorun.

FB:Demin söylediklerim içinde de yatıyor bunlar bir ölçüde fakat dediğim gibi en önemli sorun zannediyorum ki idarelerle iyi geçinmek yahut  geçinmemek.

BŞ:İş veren idarelerle iyi geçinmek veya geçinmemek en büyük sorun . Aile şirketleri arasında sizce ortaklar arasında yaşanabilecek en önemli sorun ne olabilir?

FB: Biz üç ortak hiçbir konuda münakaşa etmedik hatta öyleki bazı uyuşmadığımız konularda dahi öbür ortağımıza değer verdiğimiz için onun dediğini yaptık sonra yanlış dahi çıksa bak biz hayır demiştik sen o zaman böyle dedin onun için bunlar oldu böyle bir şeye girmedik ve temel şeyimiz üç ortak birbirine dürüstlükle, inanarak ve hiçbir zaman tartışmaya girmedik buda çok önemli iki kişi girmeyebilir  ama üç kişi biraz zor ve ailelerimizi karıştırmadık işe . Çocuklarımızı ailelerimizi işin içine sokmadık .

BŞ:Çünkü aile karışırsa sorun çıkabilir .

FB:Sorun çıkıyor tabii başka açılardan değerlendirmeler olabiliyor ve bizi kıskandılar bu tarafımızı nasıl oluyor bu iş

BŞ:Diye dediler ama başarıda buradan olmuş.

FB:Kesin, kesin.

BŞ:Muhakkak çok parası olan bir insanın muhakkak düşünmesi gereken şey nedir?

FB:Bir kere ev sahibi olsun.

Çünkü ev sahibi olmak sizi bir çok bakımdan daha sağlıklı düşünmeye sevkeder.

Evim var en kötü ihtimalde sokakta kalmam.

Onun için ev sahibi olmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Arabadan falan her şeyden daha önemli.

Küçük olsun benim olsun.

Bir de tabii birkaç şey daha söyleyebilirsem  .

BŞ:Tabii söyleyebilirsiniz ev sahibi olmayı söyledik

FB:Lisan öğrenmek  çok önemli.

Çünkü hayatta karşınıza daima lisan bilmemenin faturası çıkıyor.

Ve bugün İngilizce milletlerarası konuşulan Fransızlar mesela İngilizce bildiği halde konuşmak istemez sizinle ama bugün değiştiler, bugün bakıyorum Fransızlar da İngilizce konuşuyor .

Onlar bir milli gurur kabul eder Fransızca konuşur, siz İngilizce konuşursunuz o Fransızca konuşur  ama onlarda değişmeye başladılar lisan öğrenmek

BŞ:Lisan öğrenmeye para harcasınlar diyorsunuz.

FB:Kesin, kesin bugün internete girin eğitici programları var hocaya gitmeyede lüzum yok.

Orada gayet net İngilizce size kısa zamanda öğreten programlar var.

En azından onu zamanları bakımından da hoca masrafı bakımından da çok uygun. 

Ama gayet tabiki er geç bir kontrolden geçmek lazım.

Lisan öğrenmek o kadar kağıt üzerinde de mümkün değil pratik yapmak ve lisan bilenlerin içine karışmak .

BŞ:Bir üniversitede mühendis olmak için okuyan bir gencimiz sizin karşınıza gelse ve sizin gözlerinizin içine bakarak dese ki sayın Feyyaz Berker ben biliyorum siz iyi bir mühendis ve iyi bir iş adamısınız ama ben sizden daha iyi bir mühendis, ben sizden daha iyi bir iş adamı olmak istiyorum bu konuda bana nasıl bir ışık tutarsınız dese ona ne dersiniz?

FB: Ne kadar iyi bir mühendis olursan ol, ne kadar işini iyi yaparsan yap  yönetici olmak ayrı bir meziyet.

İnsan idaresini öğreniyorsunuz.

Bir teşkilat kuruyorsunuz muhasebecisiyle, sekreteriyle yönetici olmak çok önemli bir factor.

Herkes yönetici olamıyor.

Bazı insanlar çok iyi mühendis oluyor.

Çok iyi lisan biliyor.

Şu, bu fakat yöneticilik ayrı bir meziyet.

İnsan ilişkileri var orada.

Dolayısıyla o konuda kendinizi insan ilişkilerinde yetiştirmeniz lazım. 

Ve üstten bakıp konulara yani sizin gibi düşünmeyen insanlarda var o açıdan ben ona önem verin diyorum.

BŞ:Ben olsaydım yapmazdım böyle diyebileceğiniz Türkiye'de bizimle paylaşabileceğiniz bir şey var mı? izlediğiniz zaman şunu diyebileceğiniz ben olsaydım yapmazdım .

FB:Beni politikaya itiyorsun.

Ben olsaydım yapmazdım dediğim konu bürokrasi .

Karşınıza daima bürokrasi çıkıyor.

İyi niyetle yapacağınız müspet ve süratle yapacağınız işlerde bürokrasi size engel oluyor.

Ve o o işin başarısınıda engelliyor.

Çünkü siz bir iş programı yapıyorsunuz şu kadar zamanda şunu yapacağım, ondan sonra şunu yapacağım gibi. 

Yani bir binanın taşını temelini yapar gibi penceresini takacağım, çatısını yapacağım.

Bürokrasi nedeniyle o çöküyor.

Bürokrasi kendi işinizde de olabilir. 

Yalnız devlet bürokrasisinden bahsetmiyorum.

Kendi teşkilatınız da bürokrasi ister istemez gelişiyor.

Bunu önleyecek tedbirler var.

Bunu muhakkak öğrenin.

Ve kendi teşkilatınızda bürokrasi yani kararı sekreterden başlar şuraya gider, buraya gider, üste gider haftalar alır. Onun için işlerin süratli yapılması için tedbirler alın.   

BŞ:Burası Türkiye burada her şey olur deniliyor sizce her şeyin olmaması gerektiğine inandığınız Türkiye'de bir şeyi bizimle paylaşırmısınız?

Burası Türkiye burada her şey olur, hayır olmamalı bu olmamalı diyebileceğiniz bir şey.

FB: O kadar çok şey var ki.

BŞ:Bir tanesi, bir olay, bir konu.

FB: Hakikaten en önemlisi diye kendimi düşünmeye zorluyorum hepsi önemli.

BŞ:Aklınıza ilk gelen diyelim o zaman

FB: Gene bürokrasi geliyor, olmaması gereken çünkü o öyle  bir konu ki doktora gidiyorsunuz sen öleceksin kardeşim boşuna uğraşma, ilaç alma der gibi bir şey .

BŞ:Her şeyin olmazını gösteriyorlar, her şeyi yokuşa sürmek diyoruz ya yokuşa sürmek değilde.

FB:İnsanın menfi düşünmesini sağlayan yani şüphe ediyor karşımdaki çalacak, şimdi öyle bir sistem kuracaksınız ki çalmasına mani olacaksınız çalıyorsa şayet.

BŞ:Önce siz insanları karşınızda dürüst kabul edeceksiniz

FB:Dürüst kabul edeceksiniz ve ona göre karar vereceksiniz.

Ama kontrol, denetim kalkacak değil. 

O denetimin yapıldığını bilecek.

Ve her safhada denetim altında olduğunu bilecek .

BŞ:Uymayanı da yakalayınca öyle bir ceza vereceksiniz ki caydırıcı olsun.

FB:Gayet tabii o zaten denetim yapılıyorsa denetimi yaptığınız kişi derki ben bir şey yapamam burada dürüst çalışmam lazım .

BŞ:Bu soru yağmurunda yağmur bulutunun artık son damlasını size akıtmak istiyorum oda şu, Türkiye'de iş hayatında etik olmayan sizi üzen bir davranış söyler misiniz?

İş hayatında yaşanıyor beni de üzüyor , etik değil diyebildiğiniz bir davranış türünün adını bizimle paylaşır mısınız?

FB: Şirketler arsındaki ilişkiler .

BŞ.Şirket arası ilişkiler

FB:Çünkü rakipleriniz var.

BŞ:Bu ilişkilerde  birbirlerine iftira atmak mı?

FB: O da değil o da yapılıyordur belki ama bu şirket arasındaki ilişkilerde bazı konular var ki hayatta size ders oluyor, o bakımdan demin saydığımız prensipleride buraya koyarsanız o prensipler içinde çalışan bir iş alemi bekliyorum.

BŞ: Firmaların birbirleriyle olan ilişkilerindeki davranışları etik olarak içinize sinmiyor değil mi?

FB:Çok önemli.

BŞ:Çok önemli diyorsunuz ben sizi yağmur damlalarıyla ıslattım isterseniz kurulanalım ondan sonra hoş sohbetimize devam edelim.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu sayın Feyyaz Berker ile birlikteyiz kısa bir aradan sonra yine birlikte olacağız.

BŞ:  Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu sayın Feyyaz Berker kurulandık şimdi ikinci bölümümüzde hoş sohbetimize devam edeceğiz.

Ben size bu bölümde etik vakası hazırladım.

Bu etik vakası yaşanmış bir olay değil.

Ben kendi hayalimden böyle bir vaka hazırladım.

Müsaade ederseniz önce size bunu okumak istiyorum , sonra da sormak istiyorum.

Bu durumda siz olsaydınız siz ne yapardınız diye etik vaka şöyle; 

Burak bey topluma faydalı olacak sivil toplum örgütü'nün kuruluşunu gerçekleştirmiş saygın bir iş adamıdır.

Sivil toplum kuruluşu'nun başkanlık görevinin ömür boyu sürmemesi için bu dermeğin tüzüğüne bir madde koyar.

Madde aynen şöyle der;

Dernek başkanı iki yıldan fazla başkanlık yapamaz.

Dernek faaliyetleri başlar ve ilk iki yılı kurucu başkan olarak Burak bey görevini yapar bitirir.

Daha sonrada bir iki yıl daha Samet bey diye yeni bir başkana görevini devreder.

Samet bey'de iki yılını bitirdikten sonra tüzük gereği oda ayrılmak durumundadır.

Ancak yönetim kurulu üyeleri der ki başkan sen ayrılma bir iki yıl daha başkanlık yaptıralım sana.

Samet bey der ki peki nasıl olacak bu ?

Yaparız derler.

Fakat Burak bey itiraz eder.

Burak bey der ki kuruluşu sırasında bir tüzük hazırladık tüzüğün içinde başkan ki yıldan fazla başkanlık yapamaz diyor.

Yönetim kurulu üyeleri derler ki tüzüğü değiştirelim. 

O zaman , sonra bakarlar araştırırlar ki tüzüğü değiştirmek o kadar kolay iş değil.

O zaman akıllarına yeni bir pratik  formül gelir. 

O formülde şöyledir.

Derler ki tüzükte iki yıldan fazla başkanlık yapamaz diyor.

Bu ard arda iki yıl değil ki .

Onun için biz araya geçici bir başkan seçelim. 

Geçici Başkan 5-6 ay geçici başkanlık yapsın.

Ya da 2-3 ay başkanlık yapsın. 

Ondan sonar Geçici BAşkan "işlerim yoğun ben ayrılıyorum" desin. 

O ayrılınca biz yeniden seçime gidelim.

Biz eski Samet başkanı yeniden başkan seçelim,.

Böylece tüzüğün etrafından dolaşmış oluruz.  Bu maddenin etrafından dönmüş oluruz derler.

Ve bunun için de karar alırlar.

Genel kurulda  böyle davranmak için karar verirler. 

Burak bey'in içine bu sinmez.

Bu nasıl olabilir der ve geçici başkanlık emaneten başkanlık için önerilen Şakir bey'i telefonla arar.

Şakir beyciğim der bu bize yakışmaz.

Bu bizim derneğe yakışmaz. 

Böyle bir şeyi niçin yapıyorsunuz?

Şakir bey aynen şunları söyler;

"Aman be kardeşim. Dernek mernek benim umrumda değil. Ben kendi işime bakıyorum. Dernek benim umurumda deil (S....de değil).  Arkadaşlar emanetçi başkan olmamı istedi. Ben de kabul ettim. Başkan olacağım, çoğunluk böyle istiyor"

der teflon kapanır .

Burak bey düşünmeye başlar acaba bu durumda ben ne yapsam diye .

Sayın Feyyaz Berker bey Burak bey'in yerinde siz olsaydınız bu durumunda siz ne yapardınız?

FB:Şimdi sen bana TÜSİAD'ı anlatıyorsun.

Demin bütün bunları okurken TÜSİAD kuruluşunda biliyorsun başkanlık öyle iki sene falan değildi.

Ve ben 9 sene yaptım başkanlığı.

Bir sene de kuruluş yılını sarfettiğim zaman var.

10 yıl diyorum ben.

Bu hakikaten çok uzun.

Fakat şu da önemli.

İki yılda başkan konuları ancak öğreniyor.

dolayısıyla iki yıl da az .

TÜSİAD'da biz  şimdi  ikişer yıl iki defa seçilebilir dedik ve muhakkak başkan olacak kişilerin yönetim kurulunda başkan yardımcısı gibi görevleride alması lazım.

İşleri öğrenmesi bakımından ve görev taksimi lazım.

yalnız başkana değil sen dış ilişkilere bakacaksın.

Sen sanayi işlerine bakacaksın , sen ticaret işine bakacaksın gibi görevleri vererek. 

O kişileri yönetim kurulundayken yetiştirmek lazım ki yarın başkanlığa layık  mı değil mi oda ortaya çıksın .

Ve geldiği zamanda onu yapabilsin.

İkinci bir olay hakikaten dernek gibi yerlerde, vakıf gibi yerlerde üyeleriniz var.

Onlar ne düşünüyor?

Bir kere onlarlarla muhakkak bir ilişkiniz olması lazım.

Yani siz yönetim kurulu karar alırsanız bu etik değil.

Bu çok yanlış.

Dolayısıyla onlarla haberleşmenin bugün daha da kolay rahmetli Nejat bey ile biz bütün TÜSİAD üyelerini seçimden evvel  arardık yeni bir namzet var bu konuda ne düşünüyorsunuz?

O zaman bu kadar ki üyeler bugünkü kadar kalabalık değildi.

Kişi başına 150-200 kişi taksim ederdik.

Telefonla üyeleri arardık.

Çünkü bir günde karar verilen konu değil.

Ve çoğuna hem bilgi verirdik hem fikrini alırdık.

Ve çoğunluklada bu müspet bir tesir yapardı.

Çünkü üyeler ortak oluyor o fikire.

Fikirlerini söylüyorlar.

Farklı da düşünebilirler.

Onlara o fırsatı vermek lazım.

Dernek olsun, vakıf  olsun değişmiyor. 

10.000 kişilik dernekten bahsetmiyorum. 

Küçük gruplar içinde kalan 500 -1000 bilemedin, muhakkak bu haberleşmenin yapılması lazım. 

Etik bunu gerektirir.

BŞ: Peki bu olayda vakamızda hayali vakamızda emanet başkan diye araya 3-4 ay getirilecek

FB:Yanlış , yanlış

BŞ:Birde bu Şakir bey bu emanet başkanın telefonda aman kardeşim dernek mernek benim umurumda değil bu sözleri nasıl değerlendirdiniz?

FB: İlk fırsatta üyeliğinin kalkmasını isterim.

Böyle düşünen birisi tabii yapılan işe bağlı bir şey.

Ben bunu genelde böyle söylüyorum.

Bizim şimdiki zamanda da TÜSİAD'a başkan bulmakta zorluk çekiyoruz. 

O zaman da çekiyorduk.

TÜSİAD Başkanlığı öyle bir ateşden gömlek ki. Kimse bu ateşden gömleği giymek istemiyor.

BŞ:Ateşten gömlek gibi.

FB: Evet. Ateşten gömlek.

İki sene dayanırsanız  çok başarı.

Dört sene limiti bile uzun bir sure.  

Kendi işleriniz var, sorumluluklarınız var ve manevi sorumluluklarınız var. yalnız Türkiye'nin konularını değil bizim dünyayla ilişkilerimiz var.

O bakımdan bu sorumluluğu muhakkak yedek yetiştirdiğiniz başkan adayları olmalı.. Bir takım, takım oyunu bu.

Bir kişinin oyunu değil. 

Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray  takımında sağ açık var, kaleci var şu var, bu var.

Öyle bir takım kurucaksınız ki o takımla çalışacaksınız paylaşarak.

BŞ:Birde herhalde buradan şu mesajı veriyorsunuz eğer bir sivil toplum kuruluşuna vakıf gibi dernek gibi katılıyorsanız gönülden katılın yoksa aman banane dediğiniz bir yerde sırf göstermelik olarak oraya üye olmayın.

FB: Mümkün değil o zaten.

Hemen şeyi çıkar onun kokusu çıkar.

Onun için takım olarak herkese görev vererek.

Herkesin paylaşmasını sağlayarak, fikrini alarak başında, ondan sonra paylaşarak götürmek lazım.

Çünkü bunlar şey işi tamamiyle gönül işi.

Askerlik değil bu.

İsterseniz yaparsınız isterseniz yapmazsınız.

Biz başkan bulmakta zorluk çekiyoruz TÜSİAD'da.

Halen  orada da bu iki yıllık iki yıl arka arkaya seçilebilir ama o kadar.

BŞ:Merak ediyorsunuzdur belki masamızda bazı kutular var , bunlardan bir tanesi de kulağınıza küpe olsun çubuk oyunu.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Feyyaz Berker ile kulağınıza küpe olsun çubuk oyunu oynayacağız .

Feyyaz bey bu kutunun içinde çubuklar var bakalım şansınıza bir çubuk seçermisiniz? 

Onu bana verin çektiğiniz çubuğu, bu çubuğun üzerinde  bir şey yazıyor bakalım ne yazıyor çubuğun üzerinde

"Ne kadar anlatırsan anlat, söylediklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır"  diyor.

Bu sözü birlikte değerlendirelim mi?

" Ne kadar anlatırsan anlat söylediklerin karşındakinin anladığı kadardır" ne demek istiyor?

FB: Bu konu birkaç yorumu var.

Eğer aynı bilgi seviyesinde değilseniz ben mühendisle mühendis olarak çok rahat konuşurum.

Anlayacağı kadar diye düşünmem anlaması gerektiğini düşünürüm.

Avukat avukatla böyle düşünür.

Konu meslekse, ama sokaktan geçen adamla konuşursanız hiçbir şeyde anlamamış olabilir .

Ondan istifade etmemek lazım.

Anlamadı diye bir şeyi ona empoze etmemek lazım,

Anlayacağı şekilde anlatmak lazım.

Anlatamıyorsanız biraz da kabahat sizde.

Çükü anlayacağı şekilde anlatmanın birkaç yolu var.

Sözle değil pratikle fiilen yaptırmakla o işi yaparsa anlar.

Çünkü çok kişi o işi yapmadığı için anlamaz.

Ne  olduğunu onu öğretip anlamak lazım ki o işin zorluğunu kolaylığını anlasın ben böyle yorumluyorum.

BŞ:Müsaade ederseniz bir çubuk ta ben sizin şansınıza çekebilirmiyim?

Bakalım sizin için ne şansınıza çektim ben.

Benim çektiğimde de aynen şöyle diyor.;

"Korkak vezirgan ne kar eder ne ziyan"  ne demek istiyor?

FB: Sabuna suya dokunma idare et vaziyeti .

Yaptığınız işte cesur olmanız lazım.

Başarı cesaretten geçiyor.

Ama o cesaret deli cesareti değil.

Demin saydığımız bu prensipler içinde eğer cesur davranırsanız size başarı zaten gelir.

Hiç bir iş cesur kararlar almadan başarıya ulaşamaz.

Mühim olan o kararların arkasındaki tecrübe, birikim, doğru düşünceler.

Onları toplamak.

Ondan sonra cesur olmak daha kolay.

Çünkü yapacağınızın doğru olduğuna kanaat getirirseniz, doktorsunuz teşhisiniz doğruysa vereceğiniz ilacıda doğru seçiyorsanız.

Artık acaba diye sormazsınız o şeye cesur kararları alıp ve görürüsünüz neticeler bakarsınız.

Eğer etkili müspet netice alıyorsanız onu daha cesaretle götürebilirsiniz deli cesareti değil yani.

BŞ: Biz buna bir şekilde risk almakta diyebilirmiyiz?

FB: Tabii cesaret her zaman risk taşır.

BŞ:Risk almasını bilmemiz lazım, risk almadan ne kar edilir ne zarar

FB:Zaten akıllı cesaret'in arkasında bu yatıyor, bu şekilde riskide göze alacaksınız. Başarılıda olamayabilirsiniz ama onun riskinide göze alacaksınız.

BŞ:Şunu da dememiz mümkün mü acaba?

Risk alırken o aldığınız riskin sonucu eğer zarar olursa bu zararın büyüklüğü sizi öldürmeyecek kadar olsun.

Yoksa aldığınız riskin sonundaki eğer kar değil de zarar olursa, o zarar sizi öldürüyorsa, yok ediyorsa o riskide almayın. 

Değil mi? 

 Üstesinden gelemiyeceğiniz  büyük riskleri almayın.

FB: O hangi işi yaptığınıza bağlı.

Doktorsanız ayrı, mühendisseniz ayrı, iş adamıysanız ayrı, avukatsanız ayrı.

Yani karşınıza zarar veriyorsanız yani siz alıyorsanız bütün zararı ve ona katlanabiliyorsanız orada riski alabilirsiniz.

Ama zararı banadır şirketime değil ya da başkasına.

BŞ:Başkasına zarar olmaması lazım . Güzel bir bakış açısı

FB: Kendiniz zararı karşılayabiliyorsanız, imkanlarınız varsa o zaman o cesaretle kararı alabilirsiniz.

Karşıya yada belli bir topluluğa zarar veriyorsanız o riski almak cesaret olmaktan çıkar.

BŞ: Bu kutu, kutu değil de Alaaddin'nin sihirli lambası olsaydı ben de o lambayı ovduktan sonra Alaaddin'in lambasından cini çıksaydı  ve deseydiki ey Feyyaz Berker dile benden ne dilersin deyip önce şöyle söyleseydi dünya için ne dilersin?

FB:Dünya için dileyeceğim o kadar çok şey var ki

BŞ:Bir tane verebilirim ancak ben cin olarak

FB:Esasında cin'e inanmamda böyle bir şey olduğunu farzedelim, dünya'ya akıl vermesini dilerdim.

BŞ:Türkiye için dile benden ne dilersin?

FB:  Türkiye içinde dileyeceğim birbirini seven birbiriyle anlaşan insanlar topluluğu olsun.

Birisi Ermeni'dir, birisi Yahudi'dir , birisi Rum'dur, birisi Çerkez'dir, birisi Arap'tır,.

Bu son zamanlarda biraz ortaya çıkmaya başladı .

Ben benim çocukluğumda, okul yıllarımda kimseye o gözle bakmazdım bu çok önemli bu Türkiye'nin bugün geldiği noktada rahatsız edici bir şey

BŞ:Ayrımcılık olmamalı.

FB: Kesinlikle olmaması lazım  siz daha karşısındaki insanı tanımadan o an kişi hakkında hüküm veriyorsunuz bu çok yanlış bir şey.

BŞ: Hey cin Türkiye 'yi bütünleştir bölme gibi bir istekte bulunurdunuz.

Peki kendiniz için dile benden ne dilersin ?

FB:Tabii başta sağlık ve çocuklarımla eşimle mutlu bir yaşam, benim beklediğim en çok ailemle başlıyor ondan sonra cemiyet ve Türkiye ve dünya.

BŞ: Şimdi bakın bir kutu daha var. 

O kutuda bizim bir obje kutumuz.

Adı da bir göster, bin işit .

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu sayın Feyyaz Berker bir göster bin işit bölümündeyiz. Bu kutuyu lütfen açmanızı istiyorum .

Bu kutunun içine ben sizin için bir obje koydum ne koymuşum?  

Onu alın elinize.

Sizden istediğim bu objeye beş saniye bakıp bununla ilgili gençlerimizin unutamayacağı onlara bir şeyler söyleyin ki akıllarında kalsın.

Bu objeye bakın bu objeye göre gençlerimize onların akıllarında kalabilecek bir şeyler söylemenizi istiyorum.

Objemiz bir "gözlük".

FB:Gözlüğümü unuttuğum için bugün daha da denk geliyor.

BŞ:Anlamlı oldu.

FB:Anlamlı tabii.

:Gençlere ne mesaj verilebilir gözlükle ilgili ?

FB:Geçen gün bir televizyon programında göremeyenlerin bir programı vardı.

Ve diyorlardı ki biz resmen yürüyoruz bir yere çarpmadan, biz hatta araba dahi kullanabiliriz.

Hatta bir tanesi yarış yapmak istiyor, sürat yarışı .

Bir diğeri diyor ki ben okuma yazmayı da ellerimle öğreniyorum ve dolayısıyla ben lisan da öğreniyorum, ve biliyor hakikatten yapıyor onu.

Dolayısıyla gözlükle görülebilir tabii büyük avantaj insanlara ama görmeden de bazı şeylerin yapılabileceğini düşünün ve o insanların başarısını kendinize örnek alın.

Çünkü onlar bir irade kullanıyorlar.

BŞ:Evet.

Bunu söylüyorsunuz bununla ilgili mesaj olarak.

Gözlükle ilgili ben baktığımda da hemen şu hatırıma geldi, belki gençlere şu mesajıda verebilirmiyiz bilmiyorum .

Olaylara değişik gözlüklerle bakmasını becerebilir misiniz acaba?

Tek gözlükle bakmayın olaylara, değişik kişilerin gözlüğüyle, gözleriyle bakmayı bir şekilde beceri olarak elde etsinler mi?

FB:Demin galiba söyledim ama karşınızdaki ne düşünür sizin hakkınızda onu değerlendirin.

Belki iyi düşünmeyebilir, yanlış düşünebilir ama onu düşünün.

O da bir insan.

O da sizi değerlendiriyor.

Dolayısıyla bu şekilde dünya'ya bakarsanız  bu sizi daima haklı olmak değil karşılıkla haklı olmak bunu arayın.

BŞ:Bununla ilgili siz söyleyince ben hatırladım.

Bakmak görmek demek değildir.

Her baktığınız şeyi göremeyebilirsiniz.

Görmek için bir takım aletler gerekiyorsa kullanın.

Size bir şeyleri göstermek için bazı yardımcı etrafınızda insanlar gerekiyorsa onları kullanın, ama muhakkak baktığınız şeyi görün diye de belki başka bir mesaj verebiliriz. 

Bir de ben gençlerimize şöyle bir mesaj veriyorum.

Onu da sizinle paylaşayım diyorum ;

Hayatta iş adamı olabilirsiniz, yönetici olabilirsiniz, bir meslek sahibi olabilirsiniz, her an önünüze bazı kararlar çıkabilir bu kararları verirken diyorum çeşitli gözlüklerle olaylara bakıyorsunuz bazen kar gözlüğünüzü takıyorsunuz, bazen ortak gözlüğünüzü , bazen yönetici gözlüğünüzle bakıyorsunuz karar almadan önce hangi gözlükle bakıyorsanız bakın diyorum muhakkak herkesin cebinde bir tane "Etik Gözlüğü" olmalıdır .

Kararı almadan önce hangi gözlükle bakarsanız bakın , bittikten sonra evet ben bu kararı alacağım dedikten sonra son gözlük olarak cebinizden bir de "Etik Gözlüğünüzü" çıkarın.

Konuya bir de "Etik Gözlüğü" ile bakın.

Bu etik gözlüğünüzü, etik konusunda kullanın. Ondan sonra kararınızı alın, diye bir öneride bulunuyorum .

Bir de şimdi bizim torba oyunumuz var.

Bakın sizi bu bölümde bayağı heyecanlandırıyorum ben .

Bunun içerisinde torba oyunumuzda bakın içerisinde a, b, c, d, diye harflerimiz var .

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu sayın Feyyaz Berker ile birlikteyiz.

Şimdi  torba oyunumuzu oynayacağız.

Torba içinden bir harf çekmenizi ben istiyorum.

Bu çıkan harf acaba size ne çıkıyor diye bakacağız.

Ondan sonra bu harfle ilgili size soru soracağım.

Hangi harfi çektik diye bir bakalım .

"A" harfi. 

Şimdi "A" harfi başı "A" ile başlayan bir iyi davranış gençlerimize söyleyebilirmiyiz veya doğru davranış "A" ile başlayan.

FB: "Ahlak"

Birincisi o.

Ahlaklı olmak nedir?

Çünkü herkes bazı kalıplaşmış şeyleri söylüyor ama içine girmiyor.

Ne demek ahlaklı olmak?

Bir kere dürüst olmaktan geçiyor.

Yalan söylememekten geçiyor.

Dürüst olmak.

Yalan söylememek arasında fark yok gibi gözüküyor.

Ama bazen hayırlı olsun diye yalan söyleyenlerde var., onları kenara çekiyorum .

Bir insanın yalan söylerseniz sağlığını kazanır, morali yükselir, o tür söylenenleri yalan söylemek diye kabul etmiyorum onu.

Fakat insanlara sağlık konusunda ve yapacağı işlerde başarı sağlamak için bazı nüanslar olabilir.

Fakat "A" ismi başka eşimin ismi geliyor.

BŞ: Nedir?

FB: Eşimin adı "Alev".

BŞ:O da bir iyiliktir değil mi?

"Alev" hanım da bir iyiliktir.

Son olarak bir tanede size ben çekiyorum.

O da bir kötü davranış için.

"B" ya da yanlış bir davranış olabilir.

Baş harfi "B" ile başlayan yanlış bir davranış hatırınıza geliyor mu?  

Kötü bir davranış B ile başlayan . Bağışlamamak nasıl kötü bir davranış mı?

FB:Tabii kötü bir davranış

BŞ:Bağışlamak, bağışlamamak ile ne söyleyebilirsiniz?

FB: Bağışlamak genel de güzel bir irade .

İnsanlar bağışlamasını bilmesi lazım.

Ama kötü bir şeyi bağışlıyorsanız o da mühim.

Kötülük yapan bir insanı bağışladım.

Devam edecekse o kötülüğe o kötülüğü başkalarına da yapacak demektir.

Dolayısıyla onu bağışlarken tekrar kötülük yapmamasını sağlayacak.

Denetim. Demin demiştik. Daha başka kurallar koyabilirsiniz.

Ben ilahla hapise atılsın, onları söylemiyorum.

Ama her insanın ne kadar kötü düşünürse düşünsün belli bir noktada iyilik yapmasını sağlayacak metodlar vardır.

Bunu öğrenmek lazım.

BŞ:İyilik yapın diyorsunuz.

FB:İyilik yapın ama bunu anlayacak metodları ve usülleride öğrenin çünkü insanlara iyilik yap deyince iyilik yapmaz insanlar.

BŞ:Bazan diyorsunuz iyilik yaptığınızı zannederek kötülük yapıyor olabilirsiniz.

FB:Tabii tabii kesin.

BŞ:Çok teşekkür ediyorum.

Ağzınıza sağlık, dilinize sağlık.

Zenginliklerinizi bizlerle paylaştığınız için, buraya kadar geldiğiniz için sağolun.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu sayın Feyyaz Berker di.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginliklerini paylaştı. 

Unutmayalım gençler bizim her şeyimiz en değerli hazinemiz gençlerimize sahip çıkalım.

Bir başka programda birlikte olmak dileğiyle tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın.

Hoşçakalın.
.

.
.

Feyyaz Berker, Bülent Şenver
.

.

Feyyaz Berker, Bülent Şenver
.
.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org