Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Bedrettin DALAN Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

BEDRETTİN DALAN Bülent Şenver’in Odası TV Programı
05.05.2007
Okunma Sayısı : 13651
Oy Sayısı : 6
Değerlendirme : 4,17
Popülarite : 3,24
Verdiğiniz Puan :
 

 

BEDRETTİN DALAN Bülent Şenver’in Odası TV Programı
.
.

.

İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı yaptığım dönemde tanımıştım duayen bankacı Bülent Şenver’i. Yıllar sonra benimle gençler için bir televizyon sohbeti yaptı. Bu hoş sohbeti sizlerle paylaşmak istedim.

.
.
.
Bedrettin Dalan Bülent Şenver'in Odası televizyon programını seyretmek isterseniz, hızlı internet bağlantınız varsa, bilgisayarınızın sesini açıp,
lütfen yandaki ikonu tıklayın
.       tıklayın izleyin

.
.
.
.
.

BEDRETTİN DALAN Bülent Şenver’in Odası TV Programı Deşifresi
.
.
Bedrettin Dalan (BD)
Bülent Şenver (BŞ)
.

.

BŞ:Bülent Şenver’in odasına hoşgeldiniz. Bülent Şenver’in odasında Bülent Şenver’in konuğu sayın Bedrettin Dalan. Hoşgeldiniz Bedrettin bey.

BD: Hoşbulduk Bülent bey.

BŞ: Bedrettin bey ben böyle sizin gözlerinizin içine bakınca böyle içimde bir şeyler oluşuyor. Bunu sakın yanlış anlamayın ama çakmak çakmak bir bakış var sizde. Sizin gözlerinizin bu derece çakmak çakmak ve bu derece masmavi ışıl ışıl olmasının getirdiği enerjinin ve size verdiği gücün farkındamısınız?

BD: Valla Allah’ın verdiği bir güç, onun farkındayım farkındayım. Hatta gençliğimde benden çok yaşlı insanlar gözüme bakamazdı Vakıflar yurdunda bir hizmetli görevli vardı Mehmet hiç unutmuyorum biz 19 yaşındayken o 40 yaşlarındaydı gözüne baktığım zaman gözünü kapatır kaçardı.

BŞ: Bu bir avantajmı? dezavantajmı sizce?

BD:İkiside değil herhalde ama avantaj olabilir göz kontağı rahat kurulabiliyor. İnsanlara daha güven verebiliyorsunuz. O bakımdan bir avantaj sayılabilir.

BŞ:Siz hep geçmişte İstanbul Belediye Başkanı sorumluluğuyla diyorsunuz çünkü çok mühim bir görev değilmi İstanbul’un

BD:Eğer hakkı ile yapılırsa önemli bir görev. Hakkıyla yapmazsanız önemsiz görev.

BŞ: Yani hakkıyla yapmayanlar olabilir,

BD:Benimsemeye bağlı.

BŞ: Sizin siyasi bir tarafınız var

BD:

BŞ: Dı eskiden

BD:ANAP kurucusuydum.

BŞ:ANAP  kurucusuydunuz ve büyük ümitler heyecanlarla ANAP hareketi başlatıldı o tarihlerde ne düşünülüyordu sizin içinizde bir kıvılcım vardı ANAP hareketi başlatırken

BD:ANAP hareketi Türkiye’yi yeniden derleme toplama, Türkiye’yi yeniden rayına oturtma, ülkenin bölünmüş parçalanmış kimliğini tekrar yerine oturtma, buydu başladığımız hareket. Ama sonunda bizim o başladığımız hareket tam yerine oturdumu dersen hayır oturmadı oturmuş olsaydı bugün böyle olmazdık.

BŞ: Bugün yine benzer ihtiyaç varmı?

BD:Aynı ihtiyaç var. ANAP’ın başladığı noktaya tekrar gerisin geriye geldik çünkü ANAP başarılı olmadı.

BŞ: Peki aynı ihtiyaç var fakat bugün ANAP var mı?

BD: ANAP yok, başarılı olamadığı için yok.

BŞ: Adı var fakat icratımı yok?

BD:Yok hayır bitti.

BŞ: Bu seçimlerde herhalde

BD:ANAP üç sene düzgün rayında giderken birden rotayı saptırdı bütün o başladığı ilkeler kavramlar hepsi darmadağın oldu sonunda da hem kendi bitti ülkeyide tekrar aynı noktaya getirdi. O yüzden de  ben ANAP ‘ın son senelerinde ayrıldım.

BŞ: Ayrıldınız değil mi sonra Doğru yolamı?

BD:Hayır yeniden parti kurdum kendim erken gelen bir seçimle ben ben partiyi Doğru Yol’la birleştirdim birleştirmeseydim Uzan’ın  yaptığı politikadaki dağınıklığı ben yapmış olucaktım o tuzağa düşmedim.

BŞ:Doğru Yol’la birlikte seçim.

BD:Doğru Yol’la birlikte gittik ve bir iktidar çıkabildi orada işte.

BŞ:Daha sonra bu siyasi hayatı sizin deyiminizle geride bıraktıktan sonra bütün varınızı yoğunuzu emeğinizi her şeyinizi eğitime, niçin böyle bir karar değiştirdiniz?

BD:Çünkü siyasetin de düzelebilmesinin tek yolu eğitilmiş insanlardan geçiyor.  Eğitilmiş çağdaş kimlikli, kişilikli, neden, niçini sorabilen,  doğru soru sorabilen insan yetiştirmezseniz siyaset düzelmez. Siyasette soru sorabilen insanlar çıkmadığı için, meclisin içine bunlar ağırlıklı olarak giremediği için  siyasi parti liderleri hangi hatayı yaparsa yapsın arkasından Milletvekilleri sürü gibi gidiyorlar.  Ve lideride hataya düşürüyorlar çünkü liderin büyük şansı esasında kendisini eleştirebilecek  güçte kapasitede bilimsel yapıda karakter yapısında insanlara sahip olması . Demokrasinin fazileti orada zaten . Ama bu tarz insanları ülke eğitimi yetiştiremediği zaman bir sürü psikolojisi kendini alıp götürüyor ve neticede Türkiye’deki siyasi yapı, siyasi partiler yasası, seçim yasası, doğrudan parti genel başkanını diktatör yapıyor Başbakanı’da diktatör yapıyor . Onu da engelleyecek Türkiye’nin alt yapısıda olmadığı zaman  meseleleri tartışarak çözülebilir bir hale gelmiyor. İte sorun hep orada kimlikli kişilikli soru soran  düşünen insanı yetiştirmekte . Yani ben siyasetten çıktım ama daha dip bir siyaset yapıyorum. Uzun vadeli, soluklu, sabırlı bir siyaset yapıyorum inşallah başarılı olurum.

BŞ:İnşallah . Karşılaştığınız zorluk en önemli zorluk bu eğitime siz bu kadar emek verirken neler oluyor sizin karşınıza çıkan duvarlar .

BD:En önemli zorluk doğrudan doğruya Milli Eğitim Bakanlığı’nın ben şu andaki Milli Eğitim Bakanlığı’nı kastetmiyorum genelde yapısından kaynaklanan ve Türk Milli eğitimini ezbercilikten çıkarıp  düşünen insan haline getirmeyi sağlayan programlarda düşünen insan durumuna getiren programların olmayışından kaynaklanıyor.

BŞ: Eğitim sistemimizde bir çarpıklık var yani.

BD:Kesinlikle Milli Eğitim ismi Milli olması gerek isim insanları hakkatten üstünde oturup düşünmesi gereken bir hadise çünkü düşünmeyen bir insan ezberci insan yetiştiriyor, kültürsüz insan yetiştiriyor, adeta ilkokula giren kaydolan bir insanı lise diplomasını daha girdiği zaman vermiş hale geliyor. Şu anda sınıftan geçmek zor değil , kalmak zor böyle bir eğitim sistemi tabiki olmaz bunu yeni baştan dizayn edilmesi lazım devletçe düşünen insanı nasıl yaratırız.  Düşünmeye teşvik eden bilgi sistemleri felsefe mecburi ders olmaktan kaldırılmış, kompozisyon anlatım dersi ayrı bir ders olmaktan kaldırılmış, yani inanılmıycak şeyler var kendini ifade edemeyen gençler yetiştiriyor Türkiye .

BŞ:Birde bizim kültürümüzde de hakkatten böyle şeyler bazan aile yetişme düzenimizdende geliyor değil mi?

BD:Ailede zaten o baskı var.

BŞ:Birisi bir çocuk alsa karıştırmaya başlasa bırak kırarsın elleme bozacaksın .

BD: Sobaya dokunma yanacaksın, halbuki yanacak ki yaktığını anlasın. Şimdi öyle baskıcı bir şey var ki kundaklıyoruz bir kere hala kundak var Anadolu’da . 2,5 sene çocuğu doğduğu gibi hazırolda tutuyorsun  buna kimin hakkı var. Böyle bir sistemden daha çocukluğundan itibaren robot haline getirilmiş bir Türk gençliği . İşte o Türk gençliğini siz okula aldığınız zaman  onu özgür ifadeyle Atatürk’ün dediği gibi  aklı hür vicdanı hür  irfanı hür insan yetiştireceksiniz ki onun ürettiği şeyler ükeye katma değer kazandırsın. Bir sürü bilgiyi çocuğa yüklüyoruz ama özgür düşünce olmadığı çocuğa bilgiler üstünde yük olarak kalıyor Türkiye’de ama öğrendiği bilgiyi hayata geçirip üretim yapmayı bilmiyorlar.

BŞ:Onu kullanarak bir üretime dönüştürmüyor.

BD: Tamamen sırtında

BŞ:Ansiklopedi gibi

BD:Mevlana’nın bir sözü var “Kullanılmayan bilgi eşeğin sırtına yüklenmiş yük gibidir” Bizde Türk gençliğini eşek zannedip sırtınada kullanılmayacak bilgileri yüklüyoruz. Kullanacak bir gençlik yetiştirmiyoruz sorun burada bunu çözmemiz lazım.

BŞ:Sizin İstek Vakfı, Yeditepe ve bütün bu yeni yaptığınız yatırımlarla hastaneler okul toplan ne kadar öğrenci

BD: Yirmi ikibin.

BŞ:Yirmiikibin şu andaki  öğrenci maşallah.

BD:Mümkün olduğu kadar bunlara farklı bir kimlik farklı bir insan modeli yaratmaya çalışıyoruz. Düşünen insan şunu söylüyüm bu yirmikibin kişiden bir tane arasan Dalan’cı bulamazsın. Hepsi kendi birey’i , birey olarak kendini tanıyan, ailesine saygı gösteren, ulusuna saygı gösteren, ve yüzde 99 ‘u Atatürk’çü olan gençlerdir. Dalan’cı yetiştirmem ben, ama Atatürk’çü yetiştiririm olay bu.

BŞ:Önemli evet.

BD: Bazı okullar var özel okullar şucu , bucu, cemaatçi yetiştiriyorlar, ve çokta güzel okullar açtık diyorlar. Eğitimin temelinde hata bu bir insan eğer eğitime girdide kendisi olmadan başkasına biat etmiş bir insan olarak yetiştiriliyorsa orada ne çağdaşlık vardır ne Müslümanlık vardır. İkiside kopuk.

BŞ:Peki siz böyle Atatürk’çü yetiştiriyorsunuz diye size karşıt bir takım diyelim yaptırımlar veya bir takım engeller oluyor mu?

BD: Çok oluyor. Çok oldu zamanında çok oldu.

BŞ:Ne yaptılar okulu kapatmak mı istediler.

BD:En basiti ben size söylüyeyim şey gönderdiler.

BŞ:Tehtit yazısı

BD:Hayır hayır kaç sene evvel 6-7 sene evvel Mali Müfettiş gönderdiler 6-7 sene evvel bir seneye yakın Vakfın içinde çalıştı tek bulduğu şey burslu çocuk okutuyoruz diye ki bu bursların yarısıda şehit çocuğu şey yazdılar vergi cezası yazdılar . Efendim çocuk okutuyormuşuz almadığımız paranın kdv sini talep ettiler faiziyle beraber.

BŞ:Çok enteresan

BD:Evet 600 milyar lira bağırta bağırta ceza olarak aldılar. Ben bu ülkede bedava çocuk okuttum Dalan’cı değil memlekete vatancı, Atatürk’çü çocuğu okuttum birde ceza verdim.  Yarısı şehit çocuğuydu.

BŞ:Şu anda yanı uygulama var mı? yoksa durduruldu mu?

BD: Şu anda aynı konularda bir davalık durumumuz var. Bu sefer mahkemeye verdik bakalım ne olacak.

BŞ: Birini okutuyorsanız bedeva dikkat edin diyorsunuz .

BD:Tabiki şey diyorki vergici  kardeşim sen çocuk okuttuysan okuttun bunun kdv sini de ver diyo . Almadığım paranın kdv sini istediler ve aldılar.

BŞ:Halbuki bunu özendirmeleri lazım, bunları yapanları .

BD:Ne diyelim sadece bununla ilgili olsa Türkiye’nin çarpıklığı yinede hoşumuza gider. Ne olacak verdiğimiz parada kendi devletimize gitti o önemli değil . Önemli olan Türkiye’de bir fikri çarpıklık var genelde , genelde bir bunalım var, fikri bunalım var bunun derlenip toparlanması lazım.  O derlenip toparlandığı zaman zaten o vergicide mantıklı düşünmeye başlıyacak.

BŞ:Fikri bunalımı ortadan kaldırmak lazım diyorsunuz. Peki siz başkalarına tavsiye ediyormusunuz  aynı sizin gibi yapıp vakıf okulları kursunlar mı?

BD:Tabiki tavsiye ediyorum ama bir tek şartla Vakıf’ı kendi isimlerini yüceltmek için değil devleti milleti yüceltmek için kuracaklar. Yoksa kendi ismiyle vakıf kurmuş özellikle genç çocukları mahsum yavruları kendine bağımlı insanlar yapacakarsa o insanların kurmasındansa kurmamaları evladır.  Kendi kişiliğini öne çıkarmak için vakıf kuruyorsan

BŞ:Zararlımı olur o ?

BD:Ayıptır, günahdır, zararlıdır. İnsanlık suçudur. Ben Allah’a şükür öyle bir suç işlemedim.

BŞ:Siz kurduğunuz vakfı bir şekilde kendi şahsınız için değil

BD:Kendi adımla kurmadım Vakfı iki çocuklarada hiçbir şekilde Dalan ismini empoze ettirmem. Hiçbir okulda kendi resmimi koydurmam.

BŞ:Çok ilginç

BD:Tabiki onu öne çıkarmak

BŞ:Birde gençlerin arasında bir şey var dolaşan bir efsane diyorlar hatta efsane . com diye bir site varmışta  ben sabahleyin gelirken kızım Nil’e dedimki  oda bu sene Rober Koleji bitirdi Boğaziçi Üniversitesine girdi Bedrettin Dalan bey konuğum olacak dedim Bülent Şenver’in odasında ne soruyum ona dedim baba dedi hemen şeyi sor neyi soruyum bir efsane var dedi etrafta dolaşıyor onunla ilgili nedir bu? dedim. Demişki dedi gözlerimin mavisi kadar Haliç’i öyle masmavi bir su haline getireceğim ki falan demiş dedi bununla ilgilide galiba ülkesini bilmiyorum ama dedi İngilizmi birileri gelmiş Haliç’i biz bedava temizleriz diye Bedrettin Dalan’a bir teklifte bulunmuş . Ama dedi Bedrettin Dalan bey’de bir şekilde bunlar niye bunu bedava istiyorlar diye düşünmüş fakat bir şartları varmış bu gelen yabancıların Haliç’in içinden ne çıkarsa hepsi bizim olsun demişler. Ve oda biliyormuşki dedi onun altında hazineler varmış oda müsaade etmemiş efsane.

BD:Tam efsane doğrulukla hiçbir alakası yok bu halkın uydurduğu bir efsane . Haliç’in tabanı İstanbul’un atık suları ile dolu yani onun çökentirisi ile dolu herhangi bir hazine falan yok tamamen halkın uydurduğu bir efsane . Bedeavada kimse temizlemez, İstanbul Belediye Başkanı olarak Belediyesi olarak biz bunu temizledik işte bu hale getirdik. Kirleten de biz olduğumuz için milletçe övünecek bir tarafımız yok. Önce kirlet sonra sil varmı böyle bir şey.

BŞ:Masraf yapıp temizlemeye çalış. Büyük masraflar değil mi?

BD:Zor oldu o iş ama masraf önemli değil önemli olan sosyolojik yanı. Haliç’in yanında 622 fabrika vardı ve 400 bin çalışanı vardı 4 yılda o 622 fabrikayı yıkıcaksınız 400 bin insanı şehir dışına çıkarıp yeni lokasyonlara yerleştireceksiniz fabrikaları ve insanları ve fabrika sahiplerine tek tek anlatacaksınız . Bazılarına mümkün olmuyor silahı kapan üstüne yürüdü. Zor bir işti ama çok şükür başarıldı. Kararlılıkla başarıldı.

BŞ:Buda bir açıklık olmuş oldu değil mi? Böyle bir efsane evet temizlik yapıldı ama

BD:İsmi üstünde efsane.

BŞ: Bu konuda gençlerimiz hep bir şey yapan insanları bence takdir ediyor görüyor.

BD:Gençler daha koşulsuz oldukları için daha açıklar.

BŞ:Algılayabiliyorlar, yapılan iyilikleri görebiliyorlar.

BD:Siyasi önyargı yok.

BŞ:Bir sıkıntıları var gibi geliyor bana gençlerin önü kesiliyor gibi geliyor bana çeşitli noktalarda mesela siz eğitiyorsunuz onları iş hayatına veriyorsunuz bir takım konularda onlar istedikleri süratte yükselmekte sıkıntı çekebiliyorlar, siyasete atıldıklarında

BD:Bence dünya’nın her yerinde var bu durum sadece Türkiye’de değil. Yaşlar uzadı. Dolayısıyla çalışma istekleride uzadı, dolayısıyla gençlerin bazı sandalyelere bürokraside gelmeleri hemen kolay ve ucuz yoldan olmuyor. Ama kendine güvenen böyle şey gibi burgu gibi gelen gençler yollarını açıp geçiyorlar onu söylüyüm. Onun için gençlerin umutsuz olması için hiçbir sebep yok, kendilerine güvensinler, yollarını açarlar buldozer gibi açarlar.

BŞ:Şimdi sizin kişisel yaşantınızdan bir şey sorucağım . Siz yemek yemeyi severmisiniz?

BD: Ben yemek yerim ama yemeği doymak için yaşamak için yerim.

BD:Zevk almak ?

BD: Keyifim fazla yoktur yemekte.

BŞ: Ama tavla oynamaktan zevk alırsınız.

BD:Tavladan zevk alırım.

BŞ:Ve size gelen misafirlerinizede gel bir tavla oynayalım dermisiniz?

BD:Oynayalım derim derim . Çünkü tavla şundan dolayı tavla hayatın bir modeli içinde strateji var, taktik var, şans var , sabır var, psikoloji var.

BŞ:Hepsi var.

BD: Hepsi var ve bir yarım saat bir saat eğer tavla oynarsam oda haftada bir saat belki olursa beynim boşalıyor bir nevi meditasyon oluyor. Bir nevi ihtiyaç oluyor çünkü oraya odaklanıyorsunuz o anda kafamda benim mesela şu anda sizinle konuşurken başka bir şey düşünüyorum ama tavla oynarken odaklandığım için meditasyon oluyor. O rahatlatma yapıyor ve o bir hafta idare ediyor insanı.

BŞ: Ben sizi soru yağmuruna davet ediyorum ki başka hiçbir şey düşünmeyin benim soru yağmurlarımla ıslanın diye .

BD:Tavla oynar gibi oynarız.

BŞ:Tavla oynar gibi soru yağmuruna geçelim. Bülent Şenver’in odasında Bülent Şenver’in konuğu sayın Bedrettin Dalan bey ile birlikteyiz şimdi soru yağmuru . Ben size bazı sorular hazırladım müsaade ederseniz ben size onları soruyum bakalım nasıl cevaplar vericeksiniz bu sorulara. İlerde Belediye Başkanı olmak istiyorum diyen bir gencimize Başkan olduğunda sakın yapma evladım diyeceğiniz üç şey söylermisiniz?

BD: Kendine yapmayacağın hiçbir şeyi kimseye yapma. Güçsüzleri mağdur etme.

BŞ:Güçsüzleri mağdur etme iki.

BD: Sevgisiz kalma.

BŞ:Sevgisiz kalma

BD:İstanbul’a eğer Belediye Başkanı olacaksan veya bir kente o kenti kendi evin kadar sev.

BŞ:Sev diyorsunuz peki çok parası olan bir insan sizce muhakkak hangi konuda cömert olmalıdır?

BD: Bence burada yanlışlık olan şu cömertlik sadece parası olana değil parası olmayanada geçerli bir hadisedir.

BŞ:Çünkü diyorsunuz zenginlik sadece para değil.

BD:Para değil cömertlik herkeste olması gereken bir hadisedir. Ben biliyorum çok zengin bir arkadaşım vardı bana şunu dedi bir zengin olsam senin gibi okul yapacağım. Beni 50 defa katlardı o anda. Hangi zenginlikten bahsediyoruz. İnsan her yaşta her durumda zengin kendini sayabilir. Cömert olmak için çok paraya gerek yok yok.

BŞ:Böyle birkaç konu söyleyebilirmiyiz gençlere hangi konuda zenginlik olabilir mesela bir ruh zenginliği olabilir mi?

BD: Zenginlik çeşit çeşit. Fakir olabilirsin ruhun zengin olur, kültürel zenginliğin olur,

BŞ:Kültürel zenginlik.

BD:Tabiki. Efendim arkadaş zenginliği, çevre zenginliği, o kadar çok zenginlik çeşidi var ki zenginlik sade paraya bağlanmaz

BŞ: Tüm zenginlikler iyimidir sizce bazı iyi olmayan zenginlik olabilir mi?

BD: İyi olmayan tek zenginlik ne biliyormusun parasal zengin olup paranın esiri olmak. O çok kötü bir zenginlik.

BŞ:Bir zenginin parasının esiri olduğunu nasıl anlarsınız?

BD: Çok basit Anadolu’da şöyle yaparlar?

BŞ:Ne demek tir o haraket?

BD:Yani yalıyor

BŞ:Başkasıyla paylaşmıyor anlamında mı?

BD:Paylaşmaz. Zenginliğini mesela ben bir zamanlar halı konusunda hakkatten Türkiye’nin en tecrübeli mühendisiydim. Halıcılığı bıraktım gittim başka ithalat, ,ihracat, bunlara başladım ama o zenginlik bilgi zenginliği sırtıma yük gibi kaldı kendim mektup yazdım şeye Marmara Üniversitesine size ders veriyim diye , arıyorlarmış gittim 2,5 sene dersi verdim paylaştım gençlere aşıladım, ondan sonra sırtımdan yük kalktı. Seneler sonra hanımla bir şeyden iniyorduk asansörden çocuğun biri hocam dedi elimi öptü 40 yaşlarında hemde 3-5 sene evvel ben tanıyamadım Marmara Üniversitesinden öğrencinizin öğrettiğiniz şeylerle zengin oldum, fabrika kurdum dedi aşağıya indim hanım bana dediki ilk defa seninle iftihar ettim. Haliç’i temizlemişiz onunla iftihar etmiyorda ama o yetiştirdiğimle iftihar etti.

BŞ: Değilmi ne kadar güzel.

BD:Paylaşmak sadece para paylaşmak değil, bilgiyide paylaşmak. Bilgi insanın ödenmesi gereken sırtında bir yüktür, bir borçtur onuda ödüyeceksiniz sadece parayı değil. Paylaşmakta gelişi güzel paylaşmak değil tabiki savurganlık değil burada doğru yere ülkenin ve insanlığın hayrına paranı, bilgi, çevreni hepsini paylaşıcaksın. Çok şükür Allah’a ben bunu paylaştım hiçte bir sıkıntısını görmedim.

BŞ: Siz insan davranışları içinde çok kızdığınız bir davranış var mı? İnsan davranışı olarak ben bu davranışa kızarım dediğiniz bir insan davranışı.

BD: Riyakarlık

:Riyakarlık gençlerimiz için biraz açarmısınız nedir riyakarlık.

BD:Riyakarlık şu yalan söyleyip bir başkası hakkında iftirada bulunup o başkası geldiği zamanda o hemen kıvırtırmak . Ben mesela siyasetteyken çok karşılaştım bunlarla  bir tanesi bir başkasına atıp tutuyor falan tesadüfende o kişi büromdaydı hemen çağırdım bu söylediklerini bunun yanında söyle dedim doğruysa yüzüne söyle dedim ben böyle bir şey söylemedim dedi attım bir tokat geçti gitti. Çok çıldırttı  beni.

BŞ:Riyakarlık sizi çok sinirlendirir diyorsunuz ve tavsiye edilecek hiçbir tarafı yoktur.

BD:Olabilir mi? İnsanlık dışı bir şey. Birde insanların parasıyla zenginliği dolayısıyla diğer  insanlara tepeden bakması buda yanlış.

BŞ: Hor görmesi

BD: Veya bilgisiyle tepeden bakması. İnsanların hor görülmesi çok kötü bir şey.

:İnsanları küçümsemek.

BD:Küçümsemek ne Müslüman’a ne Atatürk’ün evlatlarına yakışır. İnsanlığa yakışmaz. İnsanız hepimiz hepimizin eksiği vardır, fazlası vardır, insanları hep beraber sevmek zorundayız. Eksiğinide varsa elimizde tamamlamamız lazım karşıdaki insanın.

BŞ: Hayatta ve gördüğünüz çevredeki olaylardan ben olsaydım yapmazdım diyebileceğiniz bir şey bizimle paylaşırmısınız?

BD: Tabii orada kişileri hitam ediceğiz bize yakışmaz.

BŞ: Olayı söyleyebiliriz ben olsaydım şöyle bir şey yapmazdım.

BD: En basitinden ben olsam başkasının emeğine sahip çıkmazdım.

BŞ:Bu güzel bir şey başkasının emeğine sahip çıkmamak.

BD: Siyasette o kadar çok varki benimle ilgili o kadar çok yapıldıki benim yaptığım bir çok şeyi başkaları sahiplendi. Sahiplenmeye çalıştı ama halk vicdanında yer bulmadı. Örneğin bir basit şey veriyim isim vermeden Haliç’i artık dünya biliyorki Bedrettin Dalan temizledi. Birleşmiş Milletler o konuda ödül verdi.

BŞ:Efsaneler bile yapılmış.

BD:Efsaneler bile yapıldı bir sürü kişi ben yaptım diyor ortalığa döküldü şimdi bu ben yapmazdım. Ben bunu yapmam. İnsan emeği kutsaldır.

BŞ:Herkese hakkını vermek lazım.

BD:Herkese hakkını vereceksin, emek kutsal bir hadisedir. Onun için başkasının emeğini çalmadığım için de kendi emeğimi üretmek zorundayım.

BŞ:İş hayatında rastladığınız ahlak dışı hoşunuza gitmeyen en sık yapılan nedir? iş hayatında ama.

BD: İş hayatında çok vardır.

BŞ:Çoktur ilk aklınıza gelen.

BD: Neyse iki büyük iş adamından bahsediyim isim vermeden. Gidiyorlar bir yerden ucuz mal alamaya iki arkadaş çok samimi iki arkadaş ikiside fiyatı beğeniyorlar ama beğenmedik yapıyorlar, birisi diyorki şapkamı unuttum diyor tekrar içeri giriyor diyorki malın tamamını aldım diyor çıkıyor ve merdivenden beraber iniyorlar. Ve bu olmuş bir hadise yani.

BŞ:Gerçek bir hadise.

BD:Gerçek bir hadiseden bahsediyorum . En yakın arkadaşını kazıklıyor.

BŞ:Bu olay bu yapılan davranışın adı nedir?

BD:Ahlaki değil.

BŞ:Adına ne denir?

BD:Kazıklıyor arkadaşını. Kandırmak

BŞ: Kandırmak.

BD:Ve kaç sene sonrada arkadaşına bunu benim yanımda anlatıyor.

BŞ:Anlatıyor övünerek mi anlatıyor?

BD:Övünerek anlatıyor ve gülüyor ötekiside yani bu benim kitabıma yazmıyor böyle .

BŞ:Çok doğru.

BD: Ucuz cinlik.

BŞ: Ucuz cinlik bunun adı diyorsunuz. Ucuz cinlik sizce uzun vadede insanı başarıya götürürmü?

BD: Bence götürmez götürmüyorda nitekim. Bunu söyleyen adam sonradanda battı.

BŞ:Değilmi onuda söylemek lazım gençler bilsinki ucuz cinlikler sadece kısa vadeli başarılar bazan getirebilir.

BD:O an getirebilir ama uzun vadede ben şuradan söylüyorum en büyük kazanılmış değer para değildir. En büyük para insanın sağladığı güvendir ticarette .

BŞ:Güven en büyük değerdir.

BD:Güven en büyük değerdir onun için bunu gençler unutmasınlar kısa vadeli çözümlerede kalkmasınlar.

BŞ:Doğru doğru ve para sizde biliyorsunuz kazanılır, kaybedilir belki sonra tekrar kazanılır ama güveni kaybederseniz onu bir daha geriye alamıyorsunuz.

BD: Her iflas eden tekrar ayağa kalkabilir. Ama güveni kaybeden hiçbir kimse  ayağa kalkamaz. Ticarete giremez bir daha.

BŞ:Çok doğru söylüyorsunuz. Böyle gelmiş böyle gider denirse sizce Türkiye’de böyle gelmiş ama böyle gitmemesi gereken ne var?

BD:Her şey var, ona girmeyelim. Böyle gelmiş böyle gitmemesi gereken çok şey var. Burada saymaya kalkarsak bu programın dışına çıkarız.

BŞ:Bir tane bile söyleseniz ne ile ilgili mesela gençlerimiz bir tanesini duysunlar istiyorum her şey deyince bir tane bir şey söyleseniz.

BD:Bana dokunmayan yılan bin yaşasın böyle gelmiş böyle gider işte. Ama sana dokunmayan yılan onu soktuysa bir gün senide sokar. Onun için yılan deyip geçme eğer onu öldüreceksen vaktinde öldür.

BŞ:Çok doğru söylüyorsunuz.

BD:Onun için daha böyle o kadar çok şey var ki Türkiye’nin bugün bir fetret devri yaşadığını söyleyebilirim.

BŞ:Fetret devri gençlerimiz bilmeyebilir ne demek fetret devri?

BD: En basitinden Osmanlı’nın fetret devri devletin çökmesi

BŞ:Devletin çökmesi.

BD:Çökmesi , parçalanması, dönemine girmesi onun yeniden derlenip toparlanıp ayağa kaldırılması. Böyle gelmiş böyle gider diye düşündüğünüz anda bunu toparlayamazsınız. Bugün bakın her şey gitti kimliğimizde gitmek üzere . Bu kimlik giderse bir daha toparlayamazsınız. Her şeyin ana noktası kimlik.

BŞ:Türk kimliği

BD:Türk kimliği Türkiyelilik çıkardılar Türk kimliği o kadar önemli bir şeyki bakın kimliğin öneminden bahsediyim size. Yahudiler üç defa vatanlarını kaybettiler. Kimliklerini kaybetmedikleri için her seferinde gelip vatanlarını kurtardılar. Şu anda Yahudi bir devleti var. 2000 sene sonra aradan dahi kimlik kaybolmadığı için tekrar devlet kurdular ve tekrar vatanlarının üstüne kurdular. Ama örneğin Kahire’de Türkiye devleti kuruldu 820 ile 870 arasında 50 yıl yaşadı o Türkiye devleti Türklerdi onlar Kahire’de kuranlar, kimliklerini bir kaybettiler Araplaştırdılar bir daha Kahire’de Türk devleti kurulamaz bitti, hayırda gelmez. Onun için bir kimlik yozlaşmasına başladığınız anda vatan kaybetmekten daha kötüdür.

BŞ:Peki Bedrettin Dalan en son ne zaman ağladınız?

BD: Ben ağlarım, insan ağalar, Allah’ın insana verdiği en büyük hasletlerden birisi gülüp ağlayabilmesi. Gülmek , ağlamak insana mahsustur. Böyle hatta eski bir hikayem var, siyasetçilerden birisi beni kıskanıyordu ve Rajiv Gandhi geldiği gün ben işte gezdiriyordum onlar İstanbul’la ilgili şiir okundu benim gözümden bir damla yaş geldi.  Yanındaki Sonia Gandhi’ye look at our chair crazy bak bizim başkan deli dedi evet bende ona şöyle dedim herkesin duyacağı bir şekilde yani protokol masasında kardeş dedim önemli bir bakandı  kardeş dedim ağlamak insanlara mahsus bir hadisedir Allah sanada nasip etsin bir gün. Bana zaman zaman Allah nasip eder.

BŞ:Ayakta alkışlarım Bedrettin Dalan neyi ayakta alkışlayabilir?

BD: Atatürk’ü anlayan ve arkasından giden herkesi ayakta alkışlarım.

BŞ:Çok teşekkür ediyorum.

BD:Ben teşekkür ediyorum.

BŞ:Yağmurla sizi epeyi ıslattım isterseniz biraz kurulanalım ondan sonra tekrar devam edelim. Bülent Şenver’in odasında Bülent Şenver’in konuğu sayın Bedrettin Dalan ile birlikteyiz kısa bir aradan sonra sohbetimiz devam edicek.

BŞ:Bülent Şenver’in odasında Bülent Şenver’in konuğu sayın Bedrettin Dalan yağmurdan sonra kurulandık . Bedrettin bey ben şimdi size hayali kendi aklımdan düşünüp hazırladığım bir vaka var ben  ben buna etik vakası diyorum. Müsaade ederseniz bu hayali vakayı ben size okuyum, sonunda sorucağım siz olsaydınız bu durumda ne yapardınız diye. Togay bey ülkede yapılan Belediye Başkanlığı seçimlerinde üstün başarı elde ederek açık farkla büyük bir Belediye Başkanı olmuştur. Ama amacı halkına hizmet vermektir.  Görev yaptığı il için bir çok yeni yatırımlar yapmak üzere kolları sıvar,  çalışmalar yapmaya başlar, yeni projeler yapar, krediler bulur, ihaleler açar, önemli işlere projelere imzalar atar. Bir gün Togay bey’i üyesi olduğu partinin genel sekreteri arar, Togaycığım iyi işler yapıyorsun kutlarım yeni bir alt yapı işin varmış hayırlı olsun bu işi bizim Eksvayzet şirketi almak istiyor bizim başkan Togay bir baksın dedi haberin olsun der. Belediye Başkanı Togay bey Eksvayzet şirketini araştırır bu şirketin yapısı pek içine sinmez düşünür, taşınır, genel sekreterin istediğini hatırlar  sözlerini hatırlar ve ne pahasına olursa olsun işi sonuda Ekvayzet şirketine vermeye karar verir. Şirketin patronunu çağırır ve derki benzer işleri yapmış bir yabancı ortak bulursan bu işi sana vericeğim der . Eksvayzet şirketide hakkatten bir yabancı ortak bulur ve bu işi alır çalışmalara başlarlar. Bir sabah Başkan Togay bey arabasında gazetesini okurken başsayfadaki manşetteki haberi görünce yıkılır. Eksvayzet şirketine verilen alt yapı işinde bir rögar çukuruna düşen küçük bir ölmüştür. Gazete işi yapan şirketin hiçbir tedbir almadığını yazmaktadır hem şirketi hem Belediye’yi suçlamaktadır. Başkan Togay bey Eksvayzet şirketinin sahibi Togay bey’i çağırır ne bu iş der Ahmet bey ona aynen şöyle der Başkanım her çukurun başına bir adam dikemezdim ki , şirketin sahibi olarak benim çukur kontrolü yapmamı istemezsiniz herhalde kaldı ki biz bu işi sizden aldık, aldık ama birde sorun işin yüzde yüzünü taşorona devrettik yani bu iş biz yapmıyoruz ki başkaları yapıyor. Bu işi sahada o şirket yapıyorsa gidin o şirketten hesap sorun der. Togay bey Eksvayzet şirketinin bulduğu yabancı ortağı araştırır birde ne öğrensin bu yabancı şirket çok önceden iflas edip Eksvayzet şirket bu batan şirketin sadece isim hakkını aldığını eski projelerinide biz yaptık deyip referans olarak gösterdiği  ve bu işte kullanılması gereken yabancı şirket tecrübesinin hiç kullanılmadığını sıfır olduğunu tespit eder. Daha iki ay önce bu işe ilave olarak Eksvayzet firmasına 100 milyon euro luk yeni bir iş verildiği aklına gelince kaynar sular tepesinden aşağıya inmeye başlar. Bu durumda ne yapsam ne yapsam diye Belediye Başkanı düşünür. Sayın Bedrettin Dalan bey bu Belediye Başkanı Togay bey’in yerinde siz olsaydınız bu durumda siz ne yapardınız?

BD:Bir kere parti genel sekreterinden gelen hiçbir baskıyı, ricayı kale almazdım o kadar basit doğru adam kimse ona verirdim bu işlerde başıma gelmezdi. O kadar basit gerisini hiç anlatmaya gerek yok . Başımdan benimde böyle çok vakalar geçmiştir.

BŞ:Geçtimi?

BD:Geçmiştir tabii. Ama asla adam geçer top geçmez.  O yüzden de partimle aramın açılmasının sebeblerinden birisi bu olmuştur. Türkiye’yi particilik nereye kadar lazım iş başına gelinceye kadar iş başına geldin artık Devletin adamısın partinin değil . Ben Belediye Başkanı olduğum gün mecliste SHP’lilerde vardı ANAP’lılarda vardı dedimki bu arada ben İstanbul’un Belediye Başkanıyım parti rozetimi çıkarıyorum arkaya takıyorum önede Teknik Üniversite rozetimi takıyorum Allah’tan beni rahatlatan bir tek şey var ikiside arı dedim öne arıyı taktım bitti . Ondan sonra partiden gelen hiçbir mantıksız işi hele hele gayri yasal böyle tavsiyeyle iş verme bir kere yasaya uygun değil, burada mesela tavsiyeyle iş verilmiş bu anlattığınız misalde eğer böyleyse bir kere hukuki cezayi bir sorumluluk var, bitti gerisine girme çünkü yasa tayin etmiştir. Bir iş bir kişiye nasıl verilecek demekki ayarlanmış ihaleye fesat karıştırılmış burada bunun cezası ne kadar biliyormusunuz ?

Ne kadar ?

BD: 10 yıl, 10 yıl hapis cezası var. Gerçekten böyleyse

BŞ: Uygulanmış olursada 10 yıl yatmak zorunda.

BD:Bu vaka bu hayali vaka rögar kapağı ve iski’ye benziyor ama öteki taraflarını bilmiyorum ben ama netice itibariyle böyle bir durum varsa bunu uygulayanlar bunu hem müteahhit tarafı hem işi veren taraf  ikiside fesattan giderler 10 yıl hapis cezası Türk ceza kanunu’nun 305 . maddesi

BŞ:Anladım peki diyelimki

BD:Görevden almakla bu iş bitmez.

BŞ: Bitmez diyorsunuz mesela bu şirketin napıcağız diğer işleride var.

BD:Çok ağır cezalar var bunda

BŞ:Bu Belediye Başkanı’na verilecek bir ceza oluyor.

BD:Bilemem yani kim verdiyse kanunsuz.

BŞ:Kararı verenlere

BD:İhaleyei kim verdiyse kanunsuz yasal olmayan.

BŞ: Böyle bir şirket farzedelim normal şartlarda ihaleyi almış olsaydıda yine yüzde yüzünü taşarona verdi taşaron böyle bir ihmal yaptı ve böyle bir sonuç ortaya çıktı .

BD:Onunda sorunu ticari olur, mali olur hatta ihmal yoluyla insanın ölümüne sebep verdiysede ölüme sebebiyet vermekten hürriyeti kıstlayıcı hapis cezasıda vardır onun içinde. Onda da var amam öteki gibi büyük değil. İhaleye fesat karıştırma çok ağır suçlar. Burada sizin tarif ettiğinizde ihaleye fesat karıştırma var.

BŞ:Büyük bir suç bu.

BD:Büyük suç.

BŞ:Şimdi müsaade ederseniz bir göster bin işit diye bir oyunumuz var sizinle onu oynayalım. Bülent Şenver’in odasında Bülent Şenver’in konuğu sayın Bedrettin Dalan şimdi bir göster bin işit. Bedrettin bey böyle bir kutumuz var. Bu kutunun içinde ben sizin için bir obje getirdim,  istiyorumki önce bu objeye bir bakalım şuradan tutup sizde yardımcı olursanız bakalım size ne getirmişim şu objeyi bir elinize alın , şimdi istiyorumki bu objeye bakıp  gençlerimize bir mesaj buna bakarak verelim. Bunun üzerinde 7x 42 milimetre yazıyor ben görüyorum bunu saatçilermi böyle gözüne koyup iyice yapıştırıp saat tamirleri yaparken belki işe yarıyor , şimdi bununla ilgili onlara ne mesaj verilebilir acaba gençlere

BD:Benim vereceğim tek mesaj  şu gözünüze iyi bakın büyüteç kullanmayın.

BŞ:Gözünüze iyi bakın yani bu vücut olarak

BD: Gözünüze iyi bakın büyüteç kullanmayın, kendinizi erken yaşlandırmayın, göz sağlığı fevkalade önemli. Birde gözünüzü erken kontrol edinki  ettirinki sonradan problem çıkmasın. Gençlere vereceğim birinci nasihat bu. Ama daha önemli bir şey gözünüzde hiçbir şeyi büyütmeyin.

BŞ:Gözünüzde hiçbir şeyi büyütmeyin.

BD:Hiçbir şeyi büyütmeyin. Hiç kimse Allah hariç sizden daha büyük değil. Eğer siz kendinizi iyi yetiştirirseniz gözünüzde büyüttüğünüz ü bütün büyük insanlardan daha büyük olabilirsiniz.

BŞ:İşleri yapabilecek gücü Allah vermiştir insanlara

BD:Her insana Allah o beyin gücünü kabiliyeti vermiş kullanın, beyninizi kullanın kendinizi geliştirin, büyük gördüğünüz herkesten daha büyük olabilirsiniz.

BŞ:Buda güzel bir mesaj gençler için

BD:O gerçek bir mesaj laf olsun diye söylemiyorum. Bende hayatımda da yaşadım ben işte gençken siyasete atıldım gözümde çok çok büyüttüğüm insanlarla karşılaştım ellerini sıktım , konuşmaya başladım aman Yarabbi dedim benim gözümde büyüttüğüm insanlar bunlarmıymış.  Onun için gençler hakkatten büyütmesinler gözlerinde hiçbir şeyi  kendilerine ehemniyet verip kendilerini teccizatlı hale getirsinler. Bir an evvel bilgiyle, düşünmeyle, çabayla, alın teriyle tecrübeleri kazanmaya baksınlar ve dünyada hiçbir kişileri değil, devletide gözlerinde büyütmesinler. Bizden adam olmaz Türkiye’den , biz neyizki bizi başkaları yönetsin,  bu varya olabilecek en büyük aşağılık kompleksi buna kapılmasınlar. Biz neyizki bizi gelsin başkası yönetsin dediğiniz gün sizide yönetirler, ülkenizide yönetirler, esirde alırlar, ve tamamen kullanılan fakir fukara bir millet bir insan olursunuz. Atatürk zaten bunu veciz bir şekilde idafe etmiş Ne mutlu Türküm Diyene arkasından da şunu demiş Türk övün güven çalış . Güvenen kendine güvenen kimlikli, kişilikli, kimliğiyle övünen ama çalışkan insan istemiş. Buradan zaten bu çıkıyor gözünüzde hiç kimseyi büyütmeyin. Güzelde bir mesaj çıktı.

BŞ:Ne güzel çıkardınız

BD:Sizde herhalde bunu düşünerek koydunuz.

BŞ: Tabii tabii onu düşündüm ve bununla ilişkili bir ilavede başka bir gözle bakıldığında da şöyle de aklıma hemen siz bunu söylediniz diye geldi daha önceden hiç düşünmemiştim. Mesela bununla biz bir şeyin detaylarını iyi görmek için bakıyoruz ya bir başka mesaj da şu olabilir , karar almadan önce bir şekilde kendinize yön vermeden önce, alacağınız bütün kararları almadan önce  enine boyuna iyice araştırıp, gerekli aletleri gerekli yardımları kullanıp her şeyini tam şekilde gördüğünüzde .

BD:Farklı düşünüyoruz.

BŞ:Kanaat getirdiğiniz zaman yoksa

BD:Ama çok fazla  detaycılık insanı hareket etmekten alıkoyar.

BŞ:Kıvamında mikroskopla bakmayın diyorsunuz.

BD:Kıvamında bakmak lazım yahutta en iyi iyinin düşmanıdır.Perfeksiyonizim’e çok böyle her şeyi çok mükemmel yüze yüz yapacam diye düşünürseniz o mükemmellik bir tek Allah’tan vardır. O zaman  tam mükemmeliyeti bulamadan hareket edemezseniz iş yapamazsınız. Onun için işlerde global bir düzgünlük mutlaka önemli doğruluk global doğruluğu makro olarak bulduğu zaman atışa devam detaylarıda yolda düzeltirsiniz.

BŞ:Bazı riskleri alması lazım.

BD:Önemli olan muhabereyi kaybetmek değil harbi kaybetmemektir.

BŞ:Sonuç önemli büyük sonuç.

BŞ:Büyük sonuca tepeden bakabilen insanlar lazım Türkiye’de

BŞ:Birde belki er zaman doğru yolu bulabilmek için başka aletler kullanmak için kullanın sadece kendi gözünüze güvenmeyin. Başka birisinin bilgisini kullanın,

BD:Alet adevat kullanın, enstruman  kullanın, o mesajda var bunun içinde

BŞ:Bir şey kullanmanız gerekebilir, neyi kullanacağınızı iyi bilin.

BD:O zamanda şöylede diyebiliriz buna bu aleti alın kullanın düşürmekten korkmayın. Düşerse yenisini alırsınız.

BŞ:Birde yerinde kullanın diyorsunuz

BD:Çok şey var mesaj çok var.

BŞ: Ağzınıza sağlık çok güzel şeyler söylediniz. Ben birde size şunu sormak istiyorum gençler hep böyle bazı konularda Bedrettin bey bizim ne yapmamızı ister?  Bedrettin bey ne yapmamamızı ister ?  böyle birkaç tane standart bile olsa sizin ağzınızdan söylenince çok değerli oluyor, çok kıymetli oluyor, aynı şeyi babası söylüyor o kadar değer vermiyor mesela onun için şöyle dedim ben üç yap üç yapma diyorum ama ben siz onu iki yap iki yapma yap yapma hani vardırya.

BD:Yapma diyecek bir tarafım yok şöyle insanlar yapa yapa öğreniyorlar yapma demiyim ben kimseye yapma olumsuz.

BŞ: Bülent Şenver’in odasında Bülent Şenver’in konuğu sayın Bedrettin Dalan üç tane yap diyelim üç tane yapı konuşalım.

BD:Üç yapı konuşalım çünkü yapma dersek yasak gibi oluyor. İnsanlar yaparak öğreniyor ben 15 sene evvel Amerika Kızılderilileri tetkit seyahatine gitmiştim 14 sene evvel Utah’ta bir Kızılderili kampında 1860 yılında Sui  aşiret liderinin söylediği bir söz var çok felsefi bir söz diyorki “Büyük işler tecrübe ile kazanılır ancak unutmayınızki tecrübeler hataların toplamıdır”

BŞ:Ne kadar güzel tecrübeler hataların toplamıdır.

BD:Tabii dolayısıyla gençler yapacaklar hep yaparken bir kısmını yanlış yapacaklar

BŞ:Hata yapmaktan korkmasınlar.

BD:Hata yapmaktan korkmuyacaklar. Onun için ben gençlere yapma demem. Yap ne yaparsan yap.

BŞ:Ama hataları tekrar etmesinler.

BD:Hatayıda yap ama hatayı tekrar etme. İşte yapmamaları gereken bir şeyde çıktı. Hayatı tekrar etme ikincisi yap boş durma. Bir şey yap en kötü şey yapmamak, durgunluk durgun kalma. Durumunu değiştirmek için çaba göster. Çabanın en önemli tarafıda önce kendini tanıt ne diyor Yunus Emre “İlim ilim bilmektir, ilim kendim bilmektir” Kendini kimliğini bilmeyen bir insanın ailesini tanımayan bir insanın ileri adım atması mümkün değil. Onun için kendini öğrensin, kendini öğrenirken dünyayı öğrensin, kendini öğrenen insan dünyayı çabuk öğrenir. Ve dünyayla mukayese ettiği zaman kendisinin  önemli bir adam olduğunu farkına varır. O zaman komplekse girmez. Milletinin hele Türk milletinin çok önemli bir millet olduğunu görür. Tarihte şu kadar kısaca söylüyeyim Türk milleti gibi tarihi şerefi olan ilim dünyasına medeniyete kaktı sağlayan ikinci bir millet yoktur. Ama bize devamlı olarak dışardan aşağılık kompleksi sağlamaya çalışan hatta kendi okul kitaplarımızda Türkler bir şey üretmemiştir, ürettiğimiz şeyleride yok sayan bir tarih anlayışı ve felsefe anlayışı geliştirdiler ülkeye. En önemli tehlike bu Türkiye’nin karşısında bakın ben size bir tek şey söylüyeyim. Algoritma matematik yani alcebra nerden geliyor biliyormusunuz? El Harezmi dediğimiz Hazremli bir Türk’ün buluşudur ikinci derece cebir, birinci derece cebir algoritma El Harezmi’nin Latince söyleniş tarzı algoritmadır. Bugün mühendislikten teknolojiden algoritmayı çıkart batı dünyası diye bir şey kalmaz hepsi çöker. Şunu dahi evlatlarımıza öğretmedik, öğretemedik. Medeniyet teknoloji hepsi batıdan geldi biz sadece kopya bile edemedik gibi

BŞ: Kendimizle övünmemiz lazım yani biz çok şey yapmışız.

BD: Geçmişte neler yapmışız bunu bilmemiz lazım.

BŞ:Çok doğru. Çok doğru.

BD:El Harezmi, algoritmayı siz dahi bilmiyorsunuz  şu anda Algoritma lafı  nerden geldi bütün mühendislikte algoritma, algoritma, algoritma bu algoritma nerden geldi kardeşim

BŞ:Bedrettin Bey ben şimdi sizinle kulağınıza küpe olsun oyunu oynamak istiyorum . Bülent Şenver ‘in odasında Bülent Şenver’in konuğu Bedrettin Dalan şimdi çubuk oyunu . Burada bir kutumuz var bizim bu kutunun içinde çubuklarımız  var bakalım sizin şansınıza hangi çubuk çıkıcak bir tane çubuk seçelim oradan bu çubuğun üstünde bir yazı var , bunu hemen okuyalım isterseniz bakıyım ben okunabiliniyormu?

BD: “Parayı tutmak kazanmaktan zordur”

BŞ: “Parayı tutmak, kazanmaktan zordur” ne demek bu?

BD: Başarının paranın üstünde oturmak zor iştir bunun başka bir tabiride şudur yüksek yerlere çıkmak kolaydır ama zirvede tutunmak  zordur rüzgarlar çok eser, doğrudur ama buradaki maksat herhalde parayı tutmak zordurdan maksat cimri olun manası değil iktisatlı olun parayı kazandığınızdan dolayı şımarmayın. Savurup durmayın doğru yerlerde doğru zamanda kullanın. O maksadı yoksa cimri olun bölüşmeyin değil. Paylaşmayı yapın akıllı olun buradaki maksat o.

BŞ:Bülent Şenver’in odasında Bülent Şenver’in konuğu sayın Bedrettin Dalan ile birlikteyiz şimdide torba oyunumuz var. Torba oyununda bu torbanın içinde bazı harfler var birtanesini çekerseniz bakalım şansınıza hangi harf çıkıcak size harfiniz.

BD:Kendi harfim çıktı.

BŞ:B  ne kadar güzel . Bu B ile başlayan acaba doğru davranış veya bir iyi davranış hatırlayabilirmiyiz? Baş harfi B ile başlayan doğru veya iyi bir davranış olsun. İnsanların yapabildiği öyle bir şey hatırınıza geliyor mu?

BD: Başak büyüt

BŞ:Başak büyüt yani mesaj burda nedir?

BD:Verimli ol.

BŞ:Verimlilik  bir tanede kötü davranış için çekelim bakalım kötü davranış için hangi harf çıkıcak yada yanlış davranış olabilir. S harfiyle yanlış bir davranış yada kötü bir davranış olsun bu sahtekarlık mı olur.

BD:Yok  sevgisiz kalma

BŞ:Sevgisiz kalma evet buda çok güzel oldu . Ben bu güzel şeyleri bizimle paylaştığınız için teşekkür ediyorum ama sizin anınızla ilgili sizlerle görüşürken bir tane bize anı anlatırmısınız dedim tabii dediniz bir anımı sizinle paylaşıyım.

BD:Çok anım var ama benim üzerimde en çok iki tane anı var etkili olmuştur birisi ilkokul birinci sınıftan sonra Eskişehirden Aydın Germenci’ye göç ediyorduk ilkokul Temmuz ayında öğretmenim istasyona geldi ve babam’ın yakasına yapıştı dediki bu çocuğu okutmazsan huzuru mahşerde yani öteki dünyada iki elim yakanda kalır dedi . Düşünebiliyormusunuz bir Cumhuriyet öğretmeni tatilinde istasyona geliyor , öğrencisinin istikbali için babasına böyle bir yemin verdiriyor. O zamanın Cumhuriyet öğretmenleri buydu. Cumhuriyet böyle öğretmenler bekliyor. İlkokul öğretmenliği insan hayatında fevkalade bir öğretmenlik. Maalesef Türkiye’nin dibe vurmasının temel sebeblerinden bir tanesi de son 60 yıldır ilkokul öğretmenleri hep harcandı. Önem verilmedi temel çünkü binanın temeli neyse çocuğun temeli o.

BŞ:Bir onu hatırladınız yakasına yapıştığını ikinci anım var dediniz.

BD:İkinci anımda rahmetli babam en son evden gitmiştim ayrılırken bana istasyona kadar geliyim seni geçiriyim dedi.

BŞ:Neresiydi orası?

BD: Aydın Germencik’ten dedimki  ben yok yaşlısın sen gelme seni artık göremem dedi başladı ağlamaya onun ağlayışı

BŞ.Gözünüzün önünde  hala değilmi Allah rahmet eylesin gani gani rahmet eylesin.

BD: Cümlemizin ölmüşlerine Allah rahmet eylesin.

BŞ:Amin. Ben çok teşekkür ediyorum ağzınıza sağlık

BD:Ben teşekkür ederim.

BŞ:Gençlerimizle zenginliklerinizi paylaştınız çok teşekkür ediyorum. Bülent Şenver’in odasında Bülent Şenver’in konuğu sayın Bedrettin Dalan’dı, bizlerle tecrübelerini, birikimlerini, zenginliklerini paylaştı . Unutmayalım gençler bizim her şeyimiz en değerli hazinemiz, gençlerimize sahip çıkalım. Bir başka programda birlikte olmak dileğiyle tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın. Hoşçakalın.
.


.
.

.

.

.

.

.

.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org