Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

VURAL ÖGER Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Vural Öger TÜRKLİDER Televizyon Programı
06.09.2006
Okunma Sayısı : 13071
Oy Sayısı : 6
Değerlendirme : 4,33
Popülarite : 3,37
Verdiğiniz Puan :
 

 


Vural Öger TÜRKLİDER Televizyon Programı

.

.
Almanyada Avrupa Parlementosuna katılmak için hazırlıklar yaparken bir gün duayen bankacı Bülent Şenver'den bir mail aldım.

Beni gençler için yapacağı bir televizyon programına davet ediyordu.

Davetini kabul ettim.

Hoş bir program, zevk aldığım güzel bir söyleşi yaptık.

Bu güzel söyleşiyi sişzlerle paylaşmak istedim.

.
.
.

Televizyon prıgramımızı izlemek isterseniz, lütfen tıklayın.     
.
.
.
  


Vural Öger TÜRKLİDER Televizyon Programı Deşifresi
.
.

Vural Öger (VÖ)
Bülent Şenver (BŞ)
.

.
.

BŞ: Türklider programına hoşgeldiniz.Türkiye'nin gençliderlere ihtiyacı var her konuda her alanda gençlider yetiştirmeliyiz

.Gençlere yardımcı olmalıyız.

Gençlerin önünü açmalıyız.Gençlere el vermeliyiz.

Gençlerle tecrübelerimizi, bilgilerimizi paylaşmalıyız.

Gençlere örnek olmalıyız.

Bu programda her hafta gençlere örnek olan bir Türklider konuğumuz olacak.

Gençlerle bilgilerini, tecrübelerini paylaşıcak.Bu haftaki Türklider konuğumuz Sayın Vural Öger.

Hoşgeldiniz Vural bey.

VÖ: Hoşbulduk efendim.

BŞ: Efendim biz bu programı Liderlik konusunda gençlerimizin ufkunu ve vizyonunu açmak ve liderliğin sadece ve sadece siyasetle ilgili olmadığını devlet adamlığıyla ilgili olmadığını askeri komutanlıkla ilgili olmadığını her konuda , her alanda , her meslekte lider olabileceğini göstermek ve gençlerimize sizin gibi bazı konuları zaman zaman seçiceğiz ve liderler bulucağız ve o liderlerimizi Türklider  ilan ediceğiz ve o konuda tecrübelerimizi gençlerimize aktarmasını istiyceğiz.

Biz sizi bugün Türklider seçtik.

Niçin mi çünkü siz Vural Öger olarak bir tarihte Almanya ya okumak için gittiniz mühendis yetiştiniz ve daha sonra şuanda orada Almanya nın yılda tam yaklaşık 700  milyon euro satış cirosu yapan ve bir yılda yaklaşık 1.400.000 adet yolcu taşıyan ve bütün Almanya'nın beşinci büyük tur operatörü şirketinin sahibi olduğunuz için ayrıca Almaya'da yaşayan Türklerin temsil edilebilmesi için   Avrupa  Birliğinin Parlementosunda  millet vekili olarak   orada bir   temsil gücü ve kudreti elde ettiğimiz vede Türkiyeyi Avrupa birliğine girebilmesi için sizi Türkiye'nin yanında çalıştığınız emek verdiğiniz için sizi  müteşebbislik ve toplumu temsil konusunda Türklider seçtik.

VÖ: Teşekkür ederim.

BŞ: Şimdi sizi tanıtan kısa bir kaset hazırladık.müsade ederseniz birlikte bu kaseti birlikte izleyelim.

BŞ: Aslında sizin hayatınızı bu kasete sığdırmak mümkün değil sadece bazı oradan ip uçları sizler için ve hepimiz için almaya çalıştık.

O nedenle ben sizin ağzınızdan duymak istiyorum .

Bütün bu dolu dolu yaşadığınız ömür içinde sizin benim için kilometre taşlarıdır  dediğiniz o taşları bizle paylaşırmısınız.

VO: Tabii.Çok kilometre taşları var belki ilk defa 18 yaşındayken ilk Avrupaya uçakla çıkışım hayatımda ilk defa uçağa binmiştim .

İstanbul dan  uçağa bindim  dört motorlu bir uçaktı  Sabihan havayollarının ilk defa Atinaya sonradan Viyanaya sonradan Frankfurt'a indik.Havaalanına indiğim zamanki gördüğüm  insanlar havaalanının durumu etraf avrupayla ilk temasının özlemini çektiğim Avrupa bence o gün hayatımın dönüm noktalarından birisidir.

Çünkü geride bıraktığım Türkiye'den ilk defa avrupaya gidiyordum .

Diğer bir olay talebe ayaklanmaları esnasında polisle talebelerin arasında bir çarpışmada  Berlinde polisler tarafından yaralandım yedi hafta hastanede kalmıştım ve Almanyaya olan inancımı biryerde bırakmıştım diye düşünebilirim

.O zaman bir genç alman avukatı çok güzel savundu beni mahkemede ve polis cezalandı.

O Alman avukatıda sonradanda Almanyadaki şimdi içişleri bakanı  Otto Schily o zaman Almanyada hukuk kariyerine olan güvenim tekrar yerine geldi bu olayla üçüncüsüde tesadüfen Almanyadan  Üniversiteyi bitirdikten sonra  Hamburgdan bir  arabayla geçerken  Hamburgdaki büyük hükümet konağında o gün arabamın bir tesadüf etkisi yanması o yanma yüzünden benim Almanyada Hamburgda kalmam Hamburgda kaldığım zaman bu seyahat konusunun olayının tesadüfen aklıma gelmiş olması ve o şehirde kalmam bence aklıma gelen  dönüm tabi dönüm notları çok ama bence bu üç olay bence sonradan yaşadığım hayatta tesiri olan günler olmuştur.

BŞ: Evet çok ilginç anılar bunlar.Avrupaya gitmek bir kilometre taşı , orada  bulunmak ve orada bulunurken başınıza gelen yaralanma polis tarafından ama sonra polisin bir şekilde cezalandırılması .

Almanyaya  hukuk ve adaletin olan güveninizin pekişmesini sağlıyor birde araba yanması ki oda sizi Hamburga yerleşmek  konusunda bir tesadüf oluyor ama muhakkak bu başarılar bu tesadüflerden sonra sizin kendi gücünüz , hedefiniz ve belirli bir şekilde enerjinizlede muhakkak ilgilidir.

VÖ: Üniveristede ekonomi dersinde birgün profösör bir şey söylemişti bunu bilhassa genç talebelere söylüyorum.Hayatta başarılı olabilmek için neler gerekli diye sordu ve şunu söyledi üç faktör bir araya gelmesi lazım.

Bir tanesi kendi yetenekleriniz, genlerimiz diğeri nerde doğduğunuz kim sizi tanıyor siz kimi tanıyorsunuz, muhit olayı çevre üçüncüsü şans bu üç faktör bir araya geldiği zaman  belli bir başarı sağlıyorsunuz demin bahsettiğimiz araba kazası bu şans faktörün birisi tabi ondan sonra kendi yeteneklerimiz ve genlerinizle içinizde yaşadığınız muhiti değerlendirirseniz tabi bir yere varıyorsunuz.

BŞ: Yetenek, gen, çevre ve şans  şansta önemli diyorsunuz.Her liderin muhakkak  hayatında hayatın her noktasında ve her safhasında üstünde çalıştığı bir proje vardır ben eminim sizin üstünde çalıştığınız onlarca proje vardır.

Ama bugün Türklider programında Türklider Vural Öger olarak Vural Ögerin bizle paylaşacağı ve bizimde burda proje kutumuzun içerisine koyup daha sonrada bunu takip edeceğimiz Vural Öger'in üstünde çalıştığı proje nedir.

VÖ: Tabi şimdi yaşam boyunca kendimize hep belli  hedefler koyuyorsunuz  bir uzun hedef var yaşadığınız müddedce sağlıklı , mutlu bir hayat yaşamak istiyorsunuz ama hedefler seneden seneye zamandan zamana değişiyor.

Benim için şu anki hedef. Allaha şükür diyebilirim. Belli ekonomik hedeflere ulaştıktan sonra Türkiye'yi Avrupa birliğinin bir ülkesi olarak görmeyi o günleri yaşamayı ben kendime hedef olarak koymuşum .

Bu yüzdende zaten politik hayata da bir yerde girdim bu konudada faydalı olmaya çalışıyorum

.Çünkü hem doğduğum Türkiye'nin büyüdüğüm Türkiye'nin  hemde kendi toplumumun geleceği hakkındaki fikirlerini düşündüğümüz zaman Türkiye'nin tek alternatifinin çağdaşlaşma olduğunu bununda Avrupa olduğunu görmekteyim.Türkiye doğuya dönemez, güneye dönemez.

Türkiyenin vardığı hedef Avrupadır.

Avrupalık olmaktır

.Ben de avrupada yaşayan bir vatandaş olarak Türk vatandaşı olarak bu konuda etkim olmasını katkım olmasını büyük bir başarı olarak görüyorum dolayısıyla benim için koyduğum ana hedeflerin başında gelir.

BŞ:Evet demekki proje kutumuza Türklider Vural Öger'den Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesi projesini kutumuza atıyoruz.Zaman zaman bu konuyla ilgili sizlere sorular sorucağız ve bu proje ile ilgili hangi safhalarda olduğumuzu gençlerimize bilgilendirmek amacıyla aktarmanızı sizden istiyceğiz.

Vural bey gençlerimiz o kadar çok soru sormak istediki ve o kadar çok soru bana getirdilerki bunların hepsini bu kısa sürede size sormamız tabiki mümkün değil ama bunların içlerinden ben bazılarını seçtim şimdi müsaade ederseniz o seçilmiş sorulardan sizlere birkaç soru yağmuru diyorum ben ona sizi biraz bu soru yağmuruyla ıslatalım.

Birinci sorumuza Sercan Gümüş size sorucak.

SERCAN GÜMÜŞ: Ben Sercan Gümüş Boğaziçi Üniversitesi İktisat son sınıf öğrencisiyim.Benim sorum Avrupa birliğiyle ilgili olacak.

Avrupa birliğine giren ülkelerde yaşayan halk bu birliğe girmekten dolayı birçok dezavantaj yanında avantajıda birlikte yaşadı.

Eğer Türkiye günün birinde Avrupa birliğine girerse sizin için önemli olan hangi avantajı ve dezavantajı yaşar bunlardan birertane örnek verirmisiniz Teşekkürler

VÖ: Ben şahsen geçmişe baktığımda Avrupa birliğine giren ülkelerin halklarının Avrupa birliğine girdiği için herhangi bir dezavantaj yaşadığını görmedim hiçbir konuda hiçbir konuda görmedim ama avantajlarını görmekteyim.20 sene öncesi çok fakir olan İrlanda , Portekiz gibi ülkeler bugün zengin Avrupa ülkesi olma yolundalar.Ben küçük bir anımı söyliyim ben 1979 senesinde Lizbonda bulunduğum bir zaman kahvelerde şeker yoktu,restoranlarda şeker yoktu.

Portekizde Lizbonda haftanın 3-4 günü şeker tahsis ediliyordu ben orda arkadaşlarıma otelimden şeker getiriyordum.

Kadınlar yaşlı kadınlar böyle siyah kıyafetler içerisindeydi.Katolik bir ülkeydi

.Kocası erken ölen bir kadın adeta evde hapsedilmiş gibi yaşıyordu.

Çok geri bir toplumdu.Dükkanlarda doğru dürüst mal yoktu.3 sene önce Lizbona gittiğim zaman sekiz şeritli otobanlar gördüm inanılmayacak bir Avrupa ülkesi gördüm. 25 sene önce Berlin sokaklarını temizleyen İspanyol çöpçüler vardı.Benim talebelik zamanımda Almanca bir tabir vardır İspanyol gibi fakir derlerdi bugün İspanyanın sokaklarını Faslılar temizliyor.

Bugün bir İspanyolun BİR Portekizin Avrupa sokaklarını temizlemesi düşünülemez.

Bütün Avrupa birliğine üye olan ülkeler zamanla çok çabuk bir şekilde demeokrasiye ulaşabildiler.Demokrasinin nimetlerine ulaşabildiler.Ekonomik bir refaha ulaşabildiler ve her anda vin vin durumu vardı hem Avrupa birliğinin çekirdek ülkeleri hem yeni katılan ülkeler  bundan büyük çapta faydalandılar.

Bu gün 1985 de Avrupa birliğine giren İspanyanın o zamanki milli geliri 3.000 $ dı bugün 16-17.000 $ 'a çıktı Yunanistana bakın bizimle aynı gelir seviyesindeydi bugün 1 Yunanistan 5.000$ çıktı ben Avrupa birliğine girdikten sonra herhangi bir açıdan dezavantaja uğrayan zarara uğrayan ve büyük çapta isfar etmeyen bir topluma rastlamadım bu Türkiye içinde geçerli olacaktır.

BŞ: Evet çok teşekkür ediyoruz bu cevabınız için şimdiki gencimizin sorusu daha şahsi bir soru o herhalde ileride sizin gibi olmayı arzu ediyor ve sizden bir şahsi görüş almak istiyor Alp Bilgilinin sorusu.

ALP BİLGİLİ: Vural bey Almanyaya bir öğrenci olarak gittiniz şu anda Almanyanın 5. büyük tur operatörü olarak büyük bir firmanın sahibisiniz.Sizi başarıya götüren yolda dönüm noktası diyebileceğiniz bir olay veya anıyı bizimle paylaşırmısınız.

BŞ. Vural bey şeyler haricinde  yaralanmak ve yanmak haricinde.

VO: Şimdi bakın dönüm noktası bakın çok iddalı bir şey .

Bir dönüm noktası olamaz bir kariyer içinde fakat zamanlama bence çok mühümdür.

Ben bu işe başladığım zamanlardaki ortamla bugünün arasında çok büyük fark var.Bugün aynı işi yapmak için çok büyük sermaye birikimine ihtiyaç var.

Çok büyük bir rekabet var benim başladığım zaman rekabet daha azdı şahsi güçle şahsi performanslarla  kapital eksikliği telafi edebiliyordunuz.

Bugün bu iş çok daha zorlaştı yani gittikçe belli sahalarda tek başına iş kurma olanaklarınız gittikçe azalıyor iş kurma derken 3-5 kişinin çalıştığı işler demiyorum ama büyük bir kuruluşlar bir küreselleşme var dünyada büyük bir kapital  birikimi  mevcut ve böyle 600-700 milyonluk cirolara ulaşmak kolay değil dönüm noktası derseniz zamanlama  bence mühim bir konuydu iki birde içinde yani mesela Almanya'daki Türklerin durumu benim için çok büyük avantajdı çünkü ben bu işe başlarken işçi charter'ıyla  başlamıştım yani kendi vatandaşımın endirek olarak bana çok büyük faydası oldu zaman açısından bence bir dönüm noktasıdır.

Şu şekilde benim o anda Türklerin en yoğun şekilde Almanya'ya gittikleri zamanlarda bu işe başlamış olmam.

Bugün ise başlayacak olsam belki başka bir iş sahasını seçebilirdim diye düşünüyorum.

BŞ. Yani doğru zamanda doğru işe girmeyi becermişsiniz bunu görebilmişsiniz.

VÖ: Tabi şimdi bu tam şey olmasa bile İngilizcede Amerikalıların bir lafı var Money smelling
 dedikleri yani

BŞ: Parayı koklamak.

VÖ: Ben ona şöyle diyorum parayı koklamak yani bize Türkçeye tercüme ettiğim zaman ayrı bir  nuans geliyor bence şöyle diyorum belli bir olayın farkına varabilmek , koklayabilmek yani bir iş adamının başı olmasının yeteneklerinin dışında belli bir şeyi hissedebilmesi , koklayabilmesi bir fiiling bence çok büyük bir olay.

BŞ: Hissedici, hissedeceksiniz değimli?

VÖ: Hisedecek bu işte belli  bir şeyi göreceksiniz bu bir şöyle diyebilirim bir Allah vergisi diyebilrim nasılki iyi futbol oynamak iyi bir piyano çalmakta bir Allah vergisidir.

Onun için her çalışan her bilgi olan insan illaki iş adamı olamaz, her iş adamıda hertürlü kabiliyeti olan insan değildirde düşünüyorum

.Belli yerde belli şeyleri hissedebilmek iyi bir iş adamlığının özelliği diye  görüyorum.

BŞ: Evet Atıf Şovoğlu oda size bir soru hazırlamış birazcık Atıf benim gördüğüm kadarıyla etrafra duyduklarından morali bozulmuş, morali bozulunca ben demiş nasıl bir ülkede yaşıyorum acaba benim geleceğim ne olacak falan diye endişelenmiş ve sizden moral istiyor, sizden motivasyon istiyor Türklider Vural Öger hazırlansın şimdi onun sorusundan sadece sadece ona değil bütün Türk gençliğine moral ve motivasyon verecek cümleler kullansın evet soruyu alalım.

ATIF ŞOVOĞLU: Teşekkür ederim.Biz Türkiye'de yaşıyoruz duyduğumuz ve gördüğümüz kadarıyla bazı şeyler moralimizi çok bozuyor bazı sözler Türkiye'de çok sık söylenir hale geldi bunlardan birkaçını size söylemek istiyorum. "Burası  Türkiye burada her şey olur." "Boşver Türkiye'yi kurtarmak sanamı kaldı," "Minareyi çalan kılıfını hazırlar" "Etik olan değil köşeyi dönen kazanır" "böyle gelmiş böyle gider" Türklider Vural Öger olarak bizim içimizi rahatlatacak neler söyleyebilirsiniz.

VÖ: Şimdi bu söylediklerinizi büyük üstad Çetin Atlan olsa şöyle derdi bunlar şarkın işidir enseyi karartmayın çok doğru konuşuyor.

Doğu insanlarında doğu derken içinde bulunduğumuz coğrafya içinde evvelden beri bu tip kendine güvensizliği ve toplumun genelde belli şeyleri yapamıyacağını kanıtlayan görüşler vardır.

Bizim ailelerimize mevcut ben ticarete ilk başladığım zaman babam bir gün Almanya'ya geldi ah oğlum bir Musevi adam bulsan ortak olarak bunlar bu işi çok iyi bilir dedi.Yani bir Türk'ün ticaret yapabileceğine babamın bile güveni yoktu. Türk insanı 40 senedir ticaret yapıyor.

Dolayısıyla geçmişten kaynaklanan o zaman belki Osmanlı zamanından buraya gelen Avrupaya yenik düşen bir Osmanlı kendi yaşadığı ülke içinde ticaretini idaresini yabancı eline bırakmış bir Osmanlıdan böyle laflar olabilir bence bunlar kaset geçmiş olay.Siz şimdi pırıl pırıl bir gençliksiniz hiçbir açıdan hiçbir şekilde bir Avrupalı öğrenciden aşağı kalan hiçbir yeriniz yok bakın ben size bir şey söyliyim ben Berlin Teknik Üniversitesinde okudum.

Profösör  Ştak  hiç unutmam bir lafı vardı ben dedi hayret ediyorum dedi bilhassa matematik ve fizik derslerinde dedi Türk talebelerinin bütün yabancıların içine en fazla başarılı olan talebeler ve genellikle o senelerde Alman talebelerin üstünde bile bir performans vardı.Beylek isyanı geçiren   insanlarda bile dolayısıyla  kendimize güvenmemiz lazım .

Bu laflar bence hiçbirisi geçerli değildir.Türkiye bir kabuk geçiriyor.Türkiye bir metomofoz geçiriyor.Türkiyede 1980 lerde dışa doğru açılmaya başladı arkadan inanılmayacak bir dünya açık bir gençlik geldi

.Biraz daha yaşlı olanlar bilirler biz 25 sene önce bu ülkede büyük bir kompleks içindeydik bir kahve içemiyorduk.

Bugün süpermarketler akmerkezler değil alışveriş diye bir şey yoktu doğru dürüst.Ben Almanyadan buraya gömlek getiriyordum.

Ben Almanyadan buraya aspirin getiriyordum yoktu.Böyle yoklar ülkesinden sonra son 20 sene içerisinde hızla batı ülkesi oluyoruz ve son senelerde inanılmaz bir hızla gidiyoruz.

Güvenin kendinize Avrupada insanların çoğunda yavaş yavaş kendilerine ve geleceklerine bir güvensizlik başladı.Nufuslar gittikçe yaşlanıyor, nufusları azalıyor, toplum eski dinamiğini kaybetmiş durumda, evvelden alışmışlar her sene %5 %10 zenginleşmeye  iş durma noktasına geldi.Eskisi gibi her yaptıkları malı satamıyor, işsizlik gittikçe artıyor buna karşılık içi ümitle dolu bir gençlik var hepiniz çok daha yaşayacağınızı hissediyorsunuz.

Kısa vadeli ümitsizlikleri bırakın .Türkiye çok büyük sorunlar yaşadı.

Yaşamakta hem şu andaki hükümet hem bundan önceki hükümet bu 50 senenin 100 senenin yükünü yaşayan bir toplumuz fakat hızla hızla ilerliyoruz.İnanamıycağımız bir hızla bir performansla ekonomimiz gelişmekte, kendimize güvenelim ve lütfen şu hatayı yapmayalım .

Kendimizi Almanyayla, Fransayla mukayese etmeyelim  bunlar 150-200 sene önce sanayi devrimiyle zenginleşmiş burjuvalaşmış toplumlar.

Etrafa bakın ben bundan biray gün önce mısırlıyla otururken mısırlıya bizim ihracatımız 60 milyar yok ya öyle bir şey olurmu dedi hala 4-.5 milyar ihracatla gelip gidiyorlar.

Türkiye'nin 50 sene önceki durumu gibi bugün İranın Irak'ın total ihracatını toplasanız onların değil Irak petrol satıyor petrol ülkesi biz bütün çevredeki ülkelerden çok daha zenginiz bu açıdan Türkiyeyi siz diğer ülkelerle mukayise edin kendinize güvenin Türkiye'nin geleceği çok parlaktır.

BŞ: Evet yani Atıf böyle gelmiş böyle gider diyorlar ama böyle gelmiş böyle gidemez.

Aslında böylede gelmemiş, böylede gelmemiş bazıları Türkiye'yi bu hale getirmiş ama bundan sonrada böyle gitmeyecek

İşte sizler Türkliderle birlikte bu ülkeyi ileriye taşıyacak , refaha taşıyacak ve hak ettiği noktaya taşıyacak olan kişilersiniz.

Esra Üstünel'in bir sorusu var oda siz o kadar uzun yıllar Almanya'da kaldınız hem Türkiye'de iş hayatında Türk iş adamlarıyla tanıştınız hemde Almanya'da iş adamlarıyla dünyanın çok çeşitli iş adamlarıyla tanıştınız.Şimdi oda merak ediyor o merakta sizin gözlemlerinizi yani  mukayese, sizden bir mukayese istiyecek şimdi Esra'nın sorusunu alıyoruz.

ESRA ÜSTÜNEL: Ben Esra Üstünel Boğaziçi Üniversitesi İşletme son sınıf öğrencisiyim.Siz uzun yıllar Almanya'da iş yaptınız.Bir Alman iş adamı ile  bir Türk iş adamının iş yapma şekli  iş disiplini, iş ahlakı konusunda her ikisinin karşılaştırdığınızda benzer ve farklı olduğu noktaları bizlere söyleyebilirmisiniz.

VÖ: Şimdi direk konuşacağım tabi bu genelleştirme, hiçkimse böyle değilse buna uymuyorsa bu doğru değil demesin, genel konuşuyorum .

Genellikle bizim yapımızda metodik çalışma özelliğimiz daha eksiktir

.Biz büyük bir hayal gücü olan bir toplumuz belli bir hayal gücü ile Avrupadaki sistemi birleştirirsek çok başarılı olabiliyoruz ama genellikle randevulara zamanında gelmeyiz saati pek tutmayız sevmeyiz ve genellikle bir olaya girerken çok büyük bir  şevkle gireriz olayları sonuna kadar incelemeyiz.

Yani bir olaya başlamada Avrupalı 3-4 saat düşünebiliyorsa bizimkiler 5-10  dakikada olaya girebiliyorlar gözüpek insanlar .

Birde bir Almanın yapısında bir kurallara uyma içinde yetişmiş bir insan var bugün herhangi bir salona girin Almanya'da beş altı tane yasak işareti görüyorsunuz.

Sigara içilmez, buraya girilmez bu kapıdan çıkılmaz Alman ilk geldiği zaman kendini mutlu hissetmek için bakar nerede kurallara uyan yazılar ve o tabelaları okur ondan sonra hemen hareket eder.Bizler tabelalara bakmayız

.Havaalanında sigara içilmez deriz  biz sigara içeriz Alman havaalanına geldiği zaman  niçin bu havaalanında sigara içilmez tabelası yok diye şikayet eder.Sistem onu öyle yetiştirmiş.Kurallar içinde yetişmişler dolayısla bazen özel hayatlarında bize kuru gelebilirler.

Bazı insanımıza sıkıcı gelebilirler çünkü metodik  ve kurallar içinde yetişmiş bir toplum biz genel olarak kuralları sevmeyen bir toplumuz istisnalar kaideyi bozmaz.

Yalnız bir olay var çok büyük bir başarılı olan iş adamlarımızda enteresan bir biyoz bir sentez görüyorum.

Batının iş yapısı anlayışıyla disiplin ve kurallara uyan yapısıyla Türkiye'nin hayal gücünü birleştirdiğimiz zaman  çok enteresan bir iş adamı ortaya çıkıyor.

Bizde eksik olanla onda eksik olanı kaldırıp her iki tarafın müsvet tarafı birleştiği zaman ortaya çıkan sentez çok başarılı iş adamı o yüzden ben gelecekte bilhassa bu tarzda yetişen iş adamlarına çok büyük bir şans tanıyorum .

Çünkü öbür taraf sırf kuralın içinde olduğu zaman biraz kuralın dışına çıkıldığı zaman sallanmaya başlıyor.Mesela bir arabanın bir vidası koptu gitti Alman eyvah ben mafoldum der,nerde ben vida alıcam  Türk  oraya bir tel alıyor bir şeyler yapıyor arabayı devam ettiriyor.

Bu emperizasyon denilen olay emperizasyon hayal gücü bu çok enteresan bir olay.

Yaratıcılık çok enteresan Türk insanında büyük bir yaratıcılık var dediğim gibi bizde faydalı olunca bence genelleştirdim anonslar budur.

Her iki tarafı birleştiren insan tipide her ülkedede mevcut.

BŞ: Evet Harun Çeliğinde size son olarak böyle görüntünüzle ilgili bir sorusu var.Evet buyrun Harun.

HARUN ÇELİK: Ben öncelikle sizi burda görmekten çok mutlu olduk.

Öncelikle size bir siyasi soru düşünüyordum ama sizi ilk gördüğümde umduğumdan çok daha yakışıklı ve uzun boylu gördüm .Böyle olunca sorumu değiştirdim size soruyorum gençken nasıl bir gençtiniz çapkınmıydınız spor yaptınızmı?

VÖ: Ben Almanyaya tabi 18 yaşında gittim.

Gittiğim dönemde tabi Berlin gibi şehirdeydim .Tabi şehrin üniversite dışındaki hayatında yaşadık.

Bu bir gerçek. Nasıl oldu tabi şimdi bir jenetik faktörler var tabi her insanda bu mühim .bazı insan hiç yemek yemez kilo alır bazı çok yemez alır.

Ben şahsen gıdama çok dikkat ediyorum.Banan bir doktor arkadaşım üç zehirden kaç demişti.Beyaz un, tuz ve beyaz şeker diye  rafineri şeker çok zararlı , beyaz ekmek çok zararlı , tuz zararlı birde Amerikada bugün kalbiniz rahatsızsa gittiğiniz zaman doktor soruyor kırmızı et yiyormusunuz diyor .

Ben genelde kırmızı et yemem beyaz ekmek hiç yemem, tuzu hemen hemen hiç kullanmam ve beyaz şekeride çok almam ve bunun çok faydasını görüyorum buna karşılık çok fazla zeytinyağ bazında yemek yemeye çalışıyorum .

Zeytinyağ çok faydalı bir şey sağlıklı yaşam bence şu siz tabi gençsiniz bence otuz yaşına kadar herkes genç  ve vucut her türlü hatayı kabul eder.

Otuzundan sonra insanın yaşı görünüşü yaşam tarzınla oranlıdır.Genetik faktör bir tarafa ne verirseniz onu alırsınız sağlıklı yaşarsanız ömrün ne kadar süreceği belli .İnsanlar 70-80 veya 90 sene yaşar durumuna göre, mühim olan burda nekadar yaşamak değil ne kadar sağlıklı yaşamak son ana kadar sağlıklı olmak çünkü kalender yaşınızı durduramazsınız.Her sene tak tak tak  makine gibi gider bu iş yaşadığınız sürece sağlıklı olma imkanı elinizde mevcut oksijende  tutunda yediğiniz yemeğe kadar zeytinyağ kadar ben bunlara dikkat ediyorum.

BŞ: Vural bey şimdi Türklider olarak size ben çok önemli bir soru sorucam bu önemli soruyu sormadan önce bir ev ödevi birlikte bir ev ödevi yaptık, hatta  sizi Avrupa birliği partementosundan arada çıkartıp sekreteriniz kanalıyla bazı bilgilerin size ulaşması yöntemiyle ama çok güzel bir sonuç ortaya çıktı.Şimdi ben istedimki Türkiye'de gençlerimiz birtakım  bizim değerlerimizi bilsinler ve bu değerler içerisinde hangi değerler önemlidir bunları kavrayalım çünkü bazıları diyorki Türkiye gençleri Türkiye insanı değerlerini kaybediyor bazı eskiden kalma değerler vardı bunlara ne oldu diyor ve o nedenle size bu listede yer alan tam 34 adet değerin tek tek ismini yazdım ve size gönderdim

.Sizde kimbilir hangi şartlar altında bu değerlere baktınız ve bunlar içinde size dedimki Sayın Vural Öger bu değerler içinde  6 tane sizin hayatınızda önemli olan sizi başarıya götürdüğüne inandığınız ve bundan  sonrada hayatınızda sahip olmak istediğiniz 6 değeri sıralarmısınız.Siz bu 6 değeri sıraladınız .

Ben şimdi bu 6 değeri okumak istiyorum.

1.Dürüstlük,
2.Adalet ,
3.Saygı,
4. Hoşgörü  
5.Çağdaşlık  
6.Çalışkanlık

Şimdi bu 6 tane değer içerisinde ben şöyle birer cümlelik sizden diyicemki niçin dürüstlük sizde deyinki bana dürüstlük çünkü 1 cümle fazla cümle istemiyorum niçin dürüstlük?

VÖ: Dürüst olmadan ne iyi bir iş adamı olabilirsiniz, ne iyi bir koca veya eş olabilirsiniz ne bir baba olabilirsiniz nede iyi bir  arkadaş olabilirsiniz dürüstlük insanın temelinde olan ana unsurdur.

BŞ: Peki niçin adalet adillik

VÖ: Adalet olmayan bir yerde toplumlar insanlar fertler hiçbir zaman başarılı olamaz .Hiçbir şekilde ekonomik başarıda olmaz.Adaleti olmayan toplum bence medeni bir toplum değildir.Adalet bizim yaşantımızın temelidir.

BŞ: Niçin saygı?

VÖ: Eğer bir insanların birbirine saygısı yoksa babanın çocuğuna çocuğun babasına devletimize üstünüze saygısız bir ortam içinde hiçbir zaman medenilik lafını kullanamayız.

Çünkü birbirine saygısı olmayan toplumlar aşırı anarşist toplumlardır ve her türlü medeni dünya dışındadırlar.

: Peki niçin hoşgörü?

: Hoşgörü bence bir insan bir toplum için gerekli olan ana faktörlerden birisidir.

Çünkü hoşgörü demek kendi  milletinden olmayan kendin gibi düşünmeyen kendi sistemine uymayan insanlara da anlayış göstermek çünkü benim nasıl olduğum demek değildirki bütün dünya gibi olsun başka insanlarda var ben bu başkalığı kabullenebilmem lazım.

Onun kültürü, onun anlayışını  onun görüşünü kabullenmem lazım hoşgörüyle bakmak lazımki beraber toplum içinde hoşgörüyle yaşayabilelim.

BŞ: Niçin çalışkanlık?

VÖ: Çalışmadan hiçbirşey yapamazsınız .

Oturduğunuz yerde oturduğunuz zaman ne karnınızı doyurabilirsiniz ne kendinize hayrınız olur ne karınıza ne çocuğunuza ne milletinize çalışmadan hiçbirşey  olmaz.Oturduğun yerde zar atarak falan hiçbir yere ulaşılmaz.

Çalışmayan bir insan hiçbir zaman mutlu bir insan olamaz ne kendine yararı olur ne topluma yararı olur.Bence ana unsurlardan biri olarak görüyorum.

BŞ: Türklider Vural Öger niçin Çağdaşlık?

VÖ: Çağdaşlık neden dedim çağdaşlık esasında anlattığım konuların hepsini içeren bir  üstterim  çağdaşlık adalettir, dürüstlüktür, çalışmaktır, medeniyettir, yaşamdır, çağdaşlık demek bütün anlattığım unsurları içeren bir üst kelimedir .

Çağdaş demek bütük tenkit ettiğimiz konuları bütün iyi bulduğumuz konuları içeren bir terimdir.

BŞ: Evet peki ben size yine bununla yetinmedim ve Brükseldeyken siz ödev vermeye çalıştım sizde eksik olmayın kabul ettiniz.

Bize dedim  bir sürpriz kaset hazırlarmısınız ve  bu sürpriz kaseti napıcam dediniz.

Dedimki bu sürpriz kaseti biz yayınlıyacağız programımızda ve bu programda yayınladıktan sonra gençlere bu yarattığınız sürpriz kasetle ilgili mesaj vericeksiniz dedim sizde eksik olmayın bu görevi yaptınız ve onu sizden alıyım  bu kasetin içinde bakalım görüntülerle gençliğe ne tür mesajlar vermek istiyorsunuz .

Biz bunu yayına hazırlarken önce yayına hazırlamayla ilgili reklam arası verelim .

Reklamlardan sonra bakalım Türklider Vural Öger bu sürpriz kasetinde neler hazırlamış.

BŞ: Türklider programımız devam ediyor.Türklider Vural Öger le birlikteyiz .

Türklider Vural Öger bizim için bir sürpriz kaset hazırlamıştı.

Bize mesaj vericekti bu kasette bu kaset şimdi yayına şimdi hazırlandı kaseti hep birlikte izleyelim bakalım bu kaset şimdi yayına hazırlandı kaseti hep birlikte izleyelim bakalım Vural Öger'in süprizi neymiş

.Evet Vural Bey çok güzel şeyler var içinde bu kasetin ben tabi tam  anlayamadım kasete baktığımızda dart tahtası üstüne giden oklar var böyle bir semazenler dönüyor bir şeyler oluyor birde hemen o mahkeme hakim bir terazi bu kasette gençlerimize netür mesajlar vermek istediniz.

VÖ: Şimdi dart tahtasında vermek istediğim mesaj hedefini koy.

Kendini hazırla dikkat et ve atışını yap.

Hedef koymak mühim olan .

Dans eden mevlenileri daha doğrusu dervişleri ben şunu kastetmek istiyorum.

Orda bir mevlananın anlamında bir tölörans ve hoşgörü meşhur mevlananın lafı gel kimsen gel  gel bana gel demiş biliyorsunuz meşhur yani kimsen nasılsan hangi ırktansan hangi dindensen hangi düşüncedensen benim için mühim olan sen bir insansın ben seni olduğun gibi görüyorum ve nasıl olduğunu anlayış gösteriyorum ve tölöransla bakıyorum yani tölöransı içeren bir resim gördüğünüz o terazi durumuna da gelirsek adalet hukuk devleti adalet demin dediğim gibi adil olmayan adaleti uygulamayan toplumlar medeni toplumlar değildir o toplumlarda hiçbir şekilde bireyler mutlu olamazlar.

Dolayısıyla adalet bir yerde mülkün temelidir .Yaşayışın yaşamın temelidir.

BŞ: Peki bundan aldığımız mesaj bazı kişiler hoşgörüyü bir şekilde tam anlamıyorlar.Höşgörü demek karşınızdakinin söylediğini ilahla kabul etmek anlamındamı?

VÖ: Kabul etmek katiyen amam hiçbir zaman gerçeği ben biliyorum iddiasında bulunmamak lazım.Ben nasılım ben kimim benim fikrim şudur sen bunu kabul et değil.

.Karşı taraf ayrı bir insandır, ayrı bir görüşü vardır o görüşüne benim saygıyla karşılamam lazım belki karşılıklı bir konuşmaya tartışmaya gireriz en sona belki  konzerziz oluşabilir    olmayabilir ama karşı tarafında insan olduğunu ayrı bir  yaratık olduğunu tam olarak icab ettiğini bilhassa burda vurgulamak istiyorum.

Bu milliyetçilik açısındanda  böyledir.

Vatanseverlik kelimesini severim milliyetçilik kelimesini sevmem.Milliyetçilik kendi milletinin diğer milletlerden üstün olduğunu düşünüp öyle bir uygulamaya gitmektir.

Sonunda savaş çıkar.

Din açısındanda böyledir hangi dine inanırsanız inanın anlayış göstermek lazım insan doğuyor annesinin babasının dinine ulaşıyor eğer benim gibi değilse karşı tarafsa ben ona tölöransla bakmam lazım ve dolayısıyla ben tölöransı insan yaşamının içinde çok büyük bir faktör olarak görüyorum.hoşgörü.

. Birde birde tabi şöyle bir şeyler var onda terazidende hareket ederek hoşgörünün sınırı acaba nedir? Bir şey nereye kadar hoşgörüdür ondan sonra hoşu moşu olmaz nedir bunun sınır?

VÖ: Çok iyi anlıyorum.Hoşgörü bir yerde kendi özgürlüğüm, hürriyetimin, yaşam tarzımın karşı taraf tarafından sınırları aşacak bir şekilde ihlal edilmemesinden oluşur bir yerde karşı bir uzlaşma olması lazım.

Hoşgörü demek eğer siz gece yarısı üçte müziği sonuna kadar açıpta efendime söyliyim komşularınızı rahatsız ederseniz ben  buna anlayış gösterirsem bu hoşgörü manası bunu anlamak  istemiyorum bir yerde karşılıklı bir yerde kurallar var insan yaşamını oluşturan kanun var birde tabi bir yaşam kültürü var yaşam kuralları var buna dikkat etmek lazım.

Hoşgörünün sınırını tespit etmek lazım bence medenilik derecesi yükseldikçe bir toplumda karşılıklı bir uzlaşmayla iki tarafıda memnun eden bir duruma gelebiliyor.

Zengin olan fakirin üstüne çıkmamamsı lazım.

Devleti elde tutan insanın halkın üstüne bu baskıyı yapmaması lazım dolayısıyla burda hoşgörü sınırları belli adalet sınırları içerisinde tayin edilmesi lazım.Dediğim gibi hoşgörü  demek karşı tarafın benim herhangi bir hürriyetimi ihlal etmesi demek  değildir.

BŞ: Hoşgörüyü suistimal edenler çıkabilir diyorsunuz.

VÖ: Tabii. Tabii.

BŞ: Peki şimdi öyle bir bölüme geldikki bu bölüm birazcık  hoş bölüm diyorum çünkü o kadar ciddi konuşmamıza nediyim birazcık gevşeme esneme ve bir şekilde eğlence getirme maksadıyla ben cebime sağ cebime bir şey koydum ve istiyorumki o şeyi çıkartıyım burda size gösteriyim ve ondan sonra  siz ona beş saniye bakın ve o şeye baktıktan sonra gençlerimize dönün o gösterdiğim şeyle ilgili bazı mesajlar verin ve hayatları boyuncada bu oturan gençlerimiz o gösterdiğim şeyi eminim unutmayacaklardır.Çıkartıyım hazırmısınız.

VÖ: Hazırım.

BŞ: Objenizi çıkarıyorum bu objeye bakın beş saniye bununla ilgili bir mesaj gençlerimize söyleyin

.Objeniz bir düdük bu düdüğü nerden buldunuz demeyin .

Yedek subaylıkta kullandığım düdüğümdü bununla erleri koşturdum her sabah ana bugün bu işe yarıycakmış bu düdüğe bakıp gençlerimize bazı mesajlar vermenizi istiyorum.

VÖ: Bu düdük bende ihbar ikaz uyarı mayetinde bir obje olarak görüyorum bunu.

Bu düdüğü kullanmak karşı tarafa şunu demek sen kuralları aştın.

Kuralların dışına çıktın .

Kurallara tekrar geri gel ben seni uyarıyorum.

Ben düdük gördüğünüz zaman daima karşı tarafı uyarmadır.Bunu polis kullanabilir, bekçi kullanabilir hakem kullanabilir, penaltıyı vermeden önce düdüğü çalacaktır,hırsız eve girerse kaçarken düdük çalınacaktır.

Bu bir ihbardır işarettir dolayısıyla ben bunları düdüğü gördüğüm zaman ikaz ve uyarı .

BŞ: Peki bu düdükle birlikte bu düdük sadece  polis ve saydıklarınızın dışında bütün toplumun fertlerinin bazı kurallara uygun olmayan davranışları ahlaka uygun olmayan davranışları, etiğe uygun olmayan davranışları herhangi bir kanuna uygun olmayan davranışları gördüğünde alıp çalabileceği bir düdük olarakta bunu tanımlamak mümkünmü?

VÖ: Hayır tabi güç melopoli toplumlarda devletin elindedir.

Devletin, spordada tayin ettiği hakemin elindedir.Şimdi düşüne biliyormusunuz ben sizi uyarıcam habire ben size düdük çalıyorum bu işte tölöransı aşan   bir konu.

Düdüğü kullanabilecek olan insanlarda tespit edilmesi lazım , herkes düdük kullanmaması lazım dediğim gibi polis ve inzibat gibi kişiler sporda tayin edilen hakimler bunu kullanabilir bunun dışında insanlar elinde düdükle dolaşırsa ayrı bir toplum oluruz ben sonucu hoş karşılayamıycam.

BŞ: Evet düdükle kimse dolaşmasın.

VÖ: Hayır hayır böyle bir şey olamaz.Allah bize güzel bir ağız vermiş karşı tarafı düdükle uyarmaya çalışırsak hele bizim toplumlarda kavgaya gider.

BŞ: Evet ağzımızla çalalım.

VÖ: Bence konuşalım .İnsanlar konuşa konuşa anlaşırlar düdük çalarak, korna çalarak olmaz yani.

BŞ: Her liderin bir değişim fikri ve bir değişim görüşü aklında muhakkak vardır.Her toplum ve her ülke her şirket zaman içerisinde bir değişim içerisindedir ve bu değişim hep gündemimizde bizim muhakkak aklınızda bir değim yapma fikri şu anda vardır.Değişim kutumuz var proje kutumuza sizin projenizi koyduk.Değişim kutumuzada Türklider Vural Ögerin değiştirmek istediği bunuda genelde Türkiyeyle ilgili Türkiyemizle ilgili değiştirmek istediği değişim kutusuna Vural Öger'den hangi değişimi koyalım .

VÖ: Şimdi Türk insanı şöyle diyeyim. 20.yüzyılda Türkiyenin    gelişimine baktığım zaman ve insanlarımıza Türkiye profosyonel  halkın ananevi İslam anlayışıyla yetişmiş çevrelerin getirdiği laiklik anlayışında gitti geldi, gitti geldi hala toplum içinde sorunlar yaşanıyor bence.

Türkiye'nin değişim açısından gerçekten hedefini tespit edip bunu bir devlet politikası gibi bireyler tarafından devlet tarafından özel kuşatılanlar tarafından paylaşılan hedef nedir.

Bence Türkiye'nin hedefi çağdaşlıktır  bu çağdaşlığa ulaşabilmesi için gerekli olan alt yapı nedir?

Kurallar nedir?

Ait olmak istediğimiz Avrupa birliğinin anayasalarında bütün bu kurallar hepsi mevcut.

Bence Türkiye'nin bu anayasaların zaten benzerlerinin bizde mevcut olsa yürütülmesindede konusal yapısındada hep beraber bu hedefe doğru gitmesi lazım.toplum içinde bu gelişmeyi firenleyenler var, ayrı bir Türkiye görmek isteyenler var.

Türkiye'nin geleceğini ayrı eksenlerde görmek isteyenler var bu Türkiye için çok büyük rahatsızlık yaratıyor ve bence bu bir arabanın 3 tekerleğinin ileriye bir tekerleğinin geri gitmesi gibi oluyor

.Bizim ne olduğumuzu nereye varmak istediğimizi ve o hedefe ulaşmakta muhakkak surette o yoldan şaşmıyacak şekilde gitmemiz lazım:

İleri gitmemiz lazım.

değişim tam karşıtı olmasa bile değişim bence insanımızın 1923 den sonra başlayan o zamana uygun olan sistemin bugünkü şartlara uyan  modife edilerek, değiştirilerek geleceğin nasıl olacağı oluşmasında çağdaş bir görüşle ve çağdaş anayasalarla o hedefe doğru gitmemiz gerek ne 1930 larda takılıp kalalım ne 1940 larda kalalım ne eski Osmanlı rüyalarını görelim.

20.yüzyılın Türkiyesinde Türkiyenin nerde olacağını benimsiyelim hedefe koyalım ve el birliğiyle toplum olarak oraya gidelim.

BŞ: Evet peki önünüzde bir torba duruyor, o torbanın içinde ne olduğunu merak ettiniz .Hemen oraya geçiyorum o torbanın içerisinde harflerimiz var bizim hemen içinden ordan 6 tane seçin ve onların herhangi biriyle başlayan bize iyi bir davranış söyleyin elinize ne gelmişse s gelmiş e gelmiş g çıkmış z çıkmış ve iyi bir davranış bir tane iyi davranış.Bulana kadar çekebilirsiniz .

VÖ: Eşitlik

BŞ: Tamam o bitti şimdi bir tanede kötü bir davranış söyleyin bu torba oyunumuz tamamnlanıcak  sizinle çok kolay bir tanede kötü olsun.Çekin bir tane daha çekin kötü olsun yada yanlış bir davranış

VÖ: Yanlış davranış.

VÖ: Kötü bir davranış göremiyorum galiba

BŞ: Çekin birdaha çekin yanlış bir davranış, kötü bir davranış hep iyimser bakıyorsunuz o ü oluyor noktalı ü iyi olmayan devam edin.

VÖ: P iyi olmayan bir davranış.Şu anda fantezim durdu galiba.

BŞ: O zaman bir tane daha iyi söyleyin kötü söylemeden küçük oyunumuzu diyelim.

VO: H  aşağılamak

BŞ: Şimdi size bir etik sorusu sormak istiyorum bu küçük bir vaka .

Büyük bir devlet ihalesi var bu devlet ihalesinde dört şirket ihaleye katılıyor bu şirketlerden bir tanesinin patron sahibi Ahmet bey ihaleyi almak istiyor ve ihaleyi alma şansı iki şirketin var %50 şans %50 şans Ahmet bey birgün otururken telefon çalıyor karşı şirketin spatronu diyorki gel oturalım yemek yiyelim Ahmet bey gidiyor yemek yiyor karşı şirketin patronu diyorki bu ihaleyi alsanız Ahmet bey kaçpara kazanıcaksınız

Ahmet bey diyorki yaklaşık 300.000 euro kazanıcağım karşı şirketin patronu şöyle diyor siz gelin bu ihaleyi almayın bende sizin şahsi hesabınıza 300.000 euro yatırıyım.

eğer Ahmet bey'in yerinde Türklider Vural Öger olsaydı bu durumda ne yapardı.

VÖ: Ben şimdi burda kitap gibi konuşmak istemiyorum.

Ama gerçek şunu söyliyeyim bence sizin bağlı olduğunuz şirket bir ihaleyi almak üzere birisi size para veriyor işi bırakın diye bir kere bu iş etiğinin dışında olan bir şey gerçekten olarak  şunu şöyle demek istiyorum.

ben  o parayı alıp cebime koyacağıma aynı parayı ihaleyi alarak kazanmayı tercih ederim.

Neden o ihaleyi kazanırsam bir şirketimin bilançosundaki değerlerimi düzeltirim bankalara karşı daha iyi kredi bilgisi olan bir kuruluş haline gelirim. 

O performansı iyi yaparsam ilerde kredi alırken onu referans olarak gösterebilrim.

Kendi çalışan personelime istihdam yaratmış olabilirim kendime piyasada bir isim yapmış olabilirim ve bu ihaleyi aldıktan sonra hatta yurt dışında bile bunu  bir referans olarak gösterebilirim.

Dolayısıyla  şirketimin geleceği açısından bu işi yaparak para kazanmak bir iş adamı olarak çok daha yararlıdır.

BŞ: Ben size çok teşekkür ediyorum

Bugünkü birliktelikte bizlerle bilgilerinizi paylaştınız.

Türklider Vural Öger olarak daha uzun ömürler yaşayın ağzınıza sağlık, dilinize sağlık diyorum.

Bir Türklider programının sonuna geldik.

Gençler bizim her şeyimiz en değerli hazinemiz gençlerimize sahip çıkalım

Şu anda bizim Türklider gazetemizin birinci sayfası hazırlandı o sayfayı  hepbirlikte izleyelim bir başka Türklider programında buluşmak üzere hoşçakalın.
.

.
.

.

Programa katılan gençler
.

.

.

.

.

.

Şeref Defteri

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org