|
Tüm Yazıları
ShareThis
|
Fethullah Gülen'den mektup var
28.01.2011 |
|
Okunma Sayısı : |
10646 |
|
|
Oy Sayısı : |
2 |
|
|
Değerlendirme : |
5 |
|
|
Popülarite : |
1,51 |
|
|
Verdiğiniz Puan : |
|
|
|
|
|
|
Fethullah Gülen'den mektup var Uğur Dündar
İşte Hayatım - Nedim Şener
O dönemde gündemde ön plana çıkan kişlerden biri de Fethullah Gülen'dir. Said-i Nursin'in öğrencilerinden olan Gülen, Erzurum, ardından Edirne ve son olarak da İzmir Kestanepazarı semtinde, cemaat üzerinde etkisi büyük bir vaizdir.
Bugün "Fethullahçılık" ya da "Fethullah Gülen Haereketi" olarak adlandırılan cemaatin bürokrasi, yargı , iş dünyası ve medyadaki ağırlığı ile faaliyetleri tartışma konusuydu.
Aslında Fethullah Gülen ismi 12 Eylül 1980 darbesinden bu yana çeşitli tartışmalarla hep gündemdedir. 90'ların sonunda ise "Gülen Hereketi" tartışmaları doruğa çıkmıştır. Özellikle 28 Şubat sürecinde hakkında hazırlanan raporlar havalarda uçuşur.
Fethullah Gülen ve cemaatine süpheyle bakılmasının nedeni, videokasetlerinde Fethullah Gülen'in devlet içine nasıl sızılacağını anlatmasıdır.
Tam bu tartışmalar sırasında dikkat çekici bir gelişme yaşanır. Fethullah Gülen'in sağ kolu olarak bilinen Nurettin Veren, cemaatin faaliyetleri ve nihai amaçları hakkında konuşmaya başlar.
Fethullah Gülen'in 30 yıllık yoldaşı olan Nurettin Veren Uğur Dündar'ı arayarak cemaatin içyüzünü kendisine anlatmak istediğini söyler.
Fethullah Gülen konusunda merhum başbakanlardan Bülent Ecevit'in etkisinde kalan Uğur Dündar, Nurettin Veren'in açıklamalarına ihtiyatla bakar. Bunun nedenini şöyle anlatıyor:
Fethullah Gülen'e bakış açımda Bülent Ecevit'in etkisi büyük olmuştur. Merhum Ecevit'in Atatürk ilke ve devrimlerine, laik, demokratik Cumhuriyet'in kazanımlarına yürekten bağlılığı konusunda en ufak bir kuşkuya sahip değildim. Ecevit, Fethullah Gülen ve cemaatini, Türkçeyi çok uzak ülkelerde öğreten, dilimize, dinimize hizmet eden, Türklüğün tanıtımı için adeta bir misyoner gibi gayret gösteren olumlu bir hareket olarak görüyordu. Hatta bir görüşmemizde, "Elinizde devletin istihbarat raporları var. Bunlara niçin itibar etmiyorsunuz?" diye sordum. Bana "Uğur Bey, istihbarat raporları her zaman gerçeği yansıtmaz. Ayrıca ben resmi seyahatlerimde yurtdışındaki okullarını ziyaret etme fırsatını buldum. Zararlı bir faaliyette bulundukları kanısında değilim" demişti.
Ben de dürüst bir siyasetçi olan merhum başbakanın etkisinde kalarak, Fethullah Gülen hareketine onun gibi bakmaya başlamıştım. Bu nedenle Fethullah Gülen hakkında gelen ihbarları ciddiye almıyordum.
Yaklaşık otuz yıl gibi uzun süreyle onun sağ kolu olarak hareketin içinde yer alan Nurettin Veren'in çıkar sağladığı gerekçesiyle dışlandıktan sonra yaptığı suçlayıcı açıklamalarab da ihtiyatla yaklaşıyorum.
Benim hayata ve olaylara bakış açım şöyle: Bir kişinin yanında otuz yıl kadar yoldaşlık, kader birliği yapmış bir insan – eğer işin içinde büyük maddi çıkarlar yoksa- mutlaka onun iyi biri olduğu, inandığı için yapmıştır.
Otuz yıl, kısacık ömrümüzde çok uzun bir süre. Otuz yıl iyi giden dostluk ve yoldaşlık yolsuzluk yaptığı iddiasıyla sona eriyor, sonra da o kişi çıkıp yoldaşı hakkında inanılmaz suçlamalarda bulunuyor. Dışlanma nedenini anlatırken de "Hareketin amaçlarını gördüm ve ondan dolayı ben kendim ayrıldım. Uzaklaştırılmadım!" diyor. Nurettin Veren "Arena"ya konuşmak için başvurunca kendisine şu mesajı gönderdim: "Ben uzun yıllar kader birliği yaptıktan sonra, eski yol arkadaşı hakkında atıp tutanlara itibar etmem! Bana göre bu tür davranışlar sağlam bir karekterin ürünü olamaz. Bu nedenle 'Arena' ekranını ona açmam mümkün değildir!"
Bunun üzerine Nurettin Veren "Arenaya" ya çıkarılmamasından şikayet eder.
Ancak otuz yıl içinde bulunduğu Fethullah Gülen cemaatinin amaçları ve çalışma biçimi hakkında birçok açıklama yapar.
İşte tam o günlerde Fethullah Gülen uğur Dündat'a bir mektup göndererek, kendisi hakkında yine kendi deyimiyle "linç kampanyası" yapanlara katılmamasından dolayı teşekkkürlerini belirtir.
Bırakın teşekkürü, Uğur Dündar'ın nasıl civanmert, nasıl dürüst bir medya mensubu olduğunu övgü dolu sözcüklerle dile getirir. Mektup aynen şöyle:
Çok değerli, saygıdeğer yazar, yapımcı ve gerçek aydın Sayın Uğur Dündar Beyefendi…
Her zaman olduğu şu son aylarda bir linç kampanyasıyla üzerime gelindiği bir dönemde de ortaya koyduğumuz demokrat tavır, gerçekçi anlayış ve cesaret örneği, son derece takdire şayan ve mucib-i teşekkür olmuştur.
Herkes gibi akan zaman ve süratle değişen hadiseler çerçevesinde bazı görüş , düşünce ve tavırlarımda birtakım değişen hadiseler görülmesi tabii olmakla birlikte, bu fakiri yakından tanıdığınızı sandığım biri olarak, hiçbir zaman kimseyi, hele bir milleti aldatmayacağımı takdir edersiniz. Hakkımda bir linç kampanyası başlatanların da esasen bunu bildiğini, fakat maksatlarının başka olduğunu da mutlaka herkesten çok iyi biliyorsunuz.
İlk günden bu yana, gerçek ve sorumlu bir aydın sıfatıyla daima demokrasinin , evrensel haklarının ve insani özgürlüklerinin müdafi olarak gösterdiğiniz performans, inanıyorum ki, nesiller için örnek olacak mahiyettedir.
Gösterdiğiniz civanmertlik ve ortaya koyduğunuz vefadan dolayı en içten teşekkürlerimi ve bu münasebetle kalbi hürmetlerimi arz eder, Cenabı-ı Allah'tan sıhhat, afiyet ve mutluluklar dilerim.
Fettullah Gülen
Fettullah Gülen daha sonra gönderdiği mektupta da Uğur Dündar'a övgüler dizer. Bir Ramazan Bayramı kutlama mektubu da aynen şöyledir:
Medyamızın değerli mensubu
Kıymetli dost, saygıdeğer insan Uğur Dündar beyefendi . Zatı-ı alilerinizin değerli ailenizin ve yakınlarınızın Ramazan bayramlarını en iyi dileklerimle tebrik eder, tarihin belki en kritik kavşağında bulunan ülkemizin her sahada en üst terakki ve tekamül seviyesini yakalamış mutlu ve aydınlık geleceği adına, halkın sesi ve hüriyetlerimizin teminatı konumundaki medyamızın çok değerli mensubu olarak ifa buyurduğunuz her türlü hizmetinizde üstün başarılar, ayrıca Zat-ı alileriniz ve aileniz için ömür boyu sağlık afiyetler diler, bu vesileyle en derin saygılarımın kabulünü arz ederim efendim.
Fethullah Gülen
Dündar'a AKP'ye yakınsın "eleştirisi
Adalet ve Kalkınma Partisi'ne tek başına iktidar yolunu açan 2002 seçimleri sürecinde , gerek iktidarın gerekse Fethullah Gülen cemaatinin Uğur Dündar'ın haberciliğine bakış açısı olumludur.
Hatta Uğur Dündar, "Büyük buluşma" programında ve daha sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la yaptığı röportajlardaki tarafsız tutumu nedeniyle, bazı üst düzey askeri yetkililerin eleştirilerine bile hedef olur.
Ancak sonraları hem cemaatin hem de Recep Tayyip Erdoğan'ın Uğur Dündar'ın haberciliğine bakış açıları yüz seksen derece değişecektir.
İsterseniz bu süreci ve ardındaki gerçekleri Uğur Dündar'dan dinleyelim:
2002 seçimlerinde halkın tek başına iktidara getirdiği hükümet, Avrupa Birliği yolunda önemli adımlar atmaya, muhalefetle işbirliği yapmaya başlayınca, Ömer Çelik'in seçim öncesinde söylediklerinin gerçekleşmekte olduğunu düşünüyordum. Recep Tayyip Erdoğan "türban" ve "imam hatip liseler"sorunu gibi hassas konularda gerginlik yaratmamaya özen gösteriyor., "gelişerek değiştim" deyişini doğrulayacak icraatlar yapıyordu. Toplumda Adalet ve Kalkınma Partisi'nin , Doğru Yol ve ANAP'ın seçim sandığında tasfiye edilmeleriyle boşalan merkezi dolduracağı kanısı yaygınlaşıyordu.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, başlangıçta AKP'ye bakış açısı da bu yöndeydi. Baykal olumlu muhalefet yapması nedeniyle sosyal demokrat kesimden sert eleştiriler alıyordu. Birinci iktidar döneminde Türkiye'yi gerginlikten uzak tutan, kutuplaşma yaratacak uygulamalardan özenle kaçınan Adalet ve Kalkınma Partisi, 22 Temmuz 2007 seçimlerinden oyunu artırarak çıktı. Neredeyse seçmenin yarısından oy almayı başarmıştı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın seçim gecesi yaptığı olgun ve hoşgörülü konuşma, en sert muhaliflerinden bile olumlu not almıştı. AKP'nin ikinci iktidar döneminde her şeyin daha güzel gitmesi beklenirken, tam tersi oldu. Özellikle cumhurbaşkanlığı seçim süresinde sergilenen dayatmacı tutum, toplumda filizlenmekte olan kutuplaşmaya ayrışmaya ve kamplaşmaya dönüştürdü. Bu durumda meslek ilkelerini benimseyen , halkın gerçekleri öğrenme hakkına hizmet eden gazetecinin ne yapması gerekiyorsa , ben de onu yaptım. Ancak uyaran, halkı doğru bilgilendiren haberlerimiz vaktiyle bana teşekkür edilen cemaatin çok şiddetli tepkisine sebep oldu.
Cemaate yakın olduğu bilinen yayın kuruluşlarında hakkımda inanılmaz itiraflar ve saldırırlar yer almaya başladı. Hatta yaftalamaya her zaman karşı olduklarını söyleyen bu çevreler, beni Ergenekoncu olarak yaftalamaktan zevk aldılar.
Şimdi gelelim Ergenekoncu muyuz değil miyiz? Bir defa Ergonokon var mı yok mu buna yargı karar verecek. O konuda şimdiden hüküm yürütmek , hukukun üstünlüğüne inanmış insanların asla yapmaması gereken bir davranıştır. Ayrıca evrensel meslek ilkelerine bağlı, insanların kişilik haklarına saygılı gazeteciler, kendilerini savcı ve yargıç yerine koyarak hüküm veremezler. Verirlerse, bunun adı yargısız infaz, hatta haysiyet cellatlığı olur.
Benim Türk Silahlı Kuvvetleri'ne bakış açınm öteden beri şöyle: Türk Silahlı Kuvvetleri başka bir ülkenin ordusuna benzemez. Halkın bağrından çıkmıştır. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde böyle bir komutan profili yoktur. Ayrıca bizim ülkemizin ekonomisi ortada. Zor üreten , ürettiğini satmakta zorlanan, bu nedenle zaman zaman döviz sıkıntısı yaşayan, dolayısıyla kırılgan , hatta krizlere gebe bir ekonomimiz var…Yer altı zenginlikleri dersen, petrol fışkırmıyor!... O zaman ne kalıyor bize?...Türkiye'nin stratejik önemi ve güçlü bir ordu…Dünyanın geleceğinde hayati önem taşıyan enerji kaynaklarında çok yakınız ve zenginliklere giden her yol ülkemizden geçiyor. Ayrıca Türkiye, Avrupa Birliği için de sağlam bir gövde konumunda. Üstelik genç ve dinamik bir nüfusa sahip. Görülüyor ki bu coğrafyadaki bütün senaryolarda en önemli kozumuz Türk Silahlı Kuvvetleri. Türkiye ne elde ediyorsa , güçlü ordusu sayesinde ediyor. Bunu gerçeği görüp, Türk Silahlı Kuvvetlerini sistematik olarak hedef tahatsı haline getirerek sürekli yıpratmaya çalışmak, Genel Kurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ;'un deyimiyle "asimetrik", psikolojik harekata tabi tutmak" olsa olsa aymazların , kuyruk acısı bulunanların ya da hainlerin sürdürebileceği çabalardır.
Ben geçmişte her kurum gibi, Türk Silahlı Kuvvetleri'nde de yanlışlar yapabilecek , suç işleyecek insanların olabileceğini düşünerek , bu kişilerin yaptıkları yanlışlıkları ekrana getirdim. Ama bu haberleri yaparken Türk Silahlı Kuvvetleri'ni kurum olarak yıpratmamaya özen gösterdim. Bakış açım bugün de aynıdır.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tüm yazıları |
ShareThis
|
|
|
|
|
|
Türk Liderler:
Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem
|
|
|