Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

UĞUR DÜNDAR Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Haksızlıkları Bloomberg TV'de Anlattım
03.01.2012
Okunma Sayısı : 8291
Oy Sayısı : 4
Değerlendirme : 5
Popülarite : 3,01
Verdiğiniz Puan :
 

 

Haksızlıkları Bloomberg TV'de Anlattım
Uğur Dündar

.
.
.
.

dinlemek için

.
.

Haksızlıkları Bloomberg TV'de Anlattım

.


Uğur Dündar içini döktü
Bloomberg TV
Deşifresi
 
Uğur Dündar (UD)
 
BLOOMBERG HT  TV: Her akşam olduğu gibi bu akşam da çok değerli bir konuğum var.

Sevgili Uğur Dündar  bu aksam 60 dakika bizlerle birlikte olacak.

Hoş geldiniz Abi.

UD:Hoş bulduk Kenancığım.

BLOOMBERG HT  TV:Çok teşekkür ediyorum geldiğiniz için  .

Aslında biz sizinle bir yıldır konuşuyoruz bu programa gelmeniz için.  Kısmet bugüneymiş. Köprünün altından çok sular aktı.


UD:
Ama kacak daha çok sular var.

BLOOMBERG HT  TV: Ben konuştuğum zaman siz reytingleri yerde olan star haberi alıp zirveye çıkarmıştınız ekibiniz ile birlikte.

O zaman konuşuyorduk bu mesleğe 42 yılınızı verdiniz, bildiğim kadarıyla 43 yıla giriyor

UD:
41.kere maşallah diyebileceğimiz bir anda işsiz kaldık.

BLOOMBERG HT  TV:
Ben merak ediyorum, uyuşturucu ile mücadele yaptınız, mafya ile yaptınız, yolsuzluklar ile yaptınız, kaçakçılarla yaptınız, terör örgütü ile mücadele ettiniz.

Böyle Uğur Dündar'ın bir kişinin işsiz kalması, ben tırnak içinde kovulmak diyeceğim .

Çünkü işin ciddiyetini anlatmak için.

UD:
Kovulmadım tam.Bana patron "Hürriyette yazmaya devam edebilirsin" dedi. Ama sen Türkiye'nin en iyi televizyoncusun, ölüyü dirilten dedikten sonra bana bu teklifi yaptı.

Ben de "Bana Türkiye'nin en iyi televizyoncusun diyorsunuz sağ olun, ölüyü dirilttin diyorsunuz sağ olun , düzgün adamsın diyorsunuz, aileni çok severim diyorsunuz, eksik olmayın.

Ama  diyorsunuz ki sonunda "Çok başarılı olduğun işi yapma, Hürriyette yazmaya devam et." Gazetede spor yazıları yazmak benim hobim. Siz diyorsunuz ki hobin ile uğraş.

O zaman ben dışarıya çıkarım, başka hobiler var."

BLOOMBERG HT  TV:
Benim ve halkın anladığı şekilde soracağım. Doğan Grubunda yıllardır çalışıyorsunuz.

Başarı maalesef bizim ülkemizde cezalandırılıyor.

Bir anda Doğan Grubu'na iktidardan dolayı vergi cezaları geliyor, siz de burada Doğan Grubu adına zorda kalmamak adına, siz de iktidara fazla yüklendiğiniz düşünüldüğü için sizin işinize son veriliyor.

Bumudur bütün bu 42 yıllık Uğur Dündar'ın özeti.


UD:
Şöyle bir kanı var, bizim patronumuzda da zannediyorum o kanı devam ediyor,. "Bu Uğur Dündar bildiğini okur, eğilip bükülmez, bizim durumumuzda malum, benim başım belaya girebilir Uğur Dündar'ın yaptığı işlerden.

Uğur'u da seviyoruz.

Çok da düzgün bir adam. Hakikaten çok başarılı.

Ne  yapalım?

Ondan kurtulmanın yolu televizyonu satmaktır.

Televizyonu satarız, ondan da kurtuluruz" şeklinde bir değerlendirme yapmış olduğunu düşünüyorum.

Ama Uğur Dündar neden tedirginlik yaratır?

Uğur Dündar mesleğe başladığı günden itibaren  evrensel meslek ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalmıştır.

Halkın gerçekleri öğrenme hakkının  dışında hiçbir güç tanımamıştır, hiçbir gücün önünde eğilip bükülmemiştir.

Bundan dolayı gelmiş geçmiş tüm  iktidarlar döneminde Uğur Dündar hışıma uğramıştır.

Tek kanallı televizyon döneminde iki defa mesleğini bırakmayı


BLOOMBERG HT  TV:
Mesut Yılmaz dönemi .


UD:
Mesut Yılmaz, ondan önce Süleyman Demirel dönemi , İsmail Cem'e yapılan haksızlıkların ardından .

Ondan sonra tüm iktidarlar dönemi .

Bülent Ecevit, başbakan olduğu dönemde İsmail Cem'i genel müdür yapmıştı.  

O dönem bizim için hakikaten özgürlükler açısından ve mesleki tatmin açısından son derece önemli , gurur duyacağımız , çok mutlu olduğumuz ve bitmesini hiç istemediğimiz bir dönemdir.

Bundan dolayı ben sıkıntı yarattım.

Yoksa patronumun 5 milyar dolara yakın bir vergi cezasıyla cezalandırıldıktan sonra bakış açısının değiştiğini çok iyi biliyorum.

Onu daha zorda bırakmamak için açıkçası bizde elimizden gelen bütün gayreti sergiledik. 

 Etik hiçbir hata yapmadık.

Seçim döneminde be RTÜK'den ceza aldık ne Yüksek Seçim Kurulu'ndan herhangi bir ceza aldık. Bu arada çok cezalandırılan kanallar oldu.

BLOOMBERG HT  TV: Bu süreç buraya gelene kadar hiç Aydın Bey ile hiç konuşmadınız mı?


UD:
Zaman zaman konuştuk tabii. İçinde bulunduğu sıkıntıları anlattı Aydın bey, bizden de anlayış beklediğini söyledi.

Biz de yapabileceğimiz bütün kontrolleri, sorumlu yayıncılık örneklerini  yapmaya devam ettik.

Sorumlu yayıncılık yapıyorduk ama bir kat daha omuzlarımıza yük bindiği için onun da bilinci ile hareket ettik.

Dediğim gibi uyarı almadık, ceza almadık.

Seçim dönemlerinde ben siyasi partiler ile ilgili haberleri saniyesine varıncaya kadar kontrol ederek bu denge hiçbir şekilde bozulmasın, hiçbir partiye yakın gözükmeyelim,  hiçbir partiye daha fazla uzak gözükmeyelim, aynı mesafede duralım bütün siyasi partilere .

Objektif haberciliğin gereği  neyse evrensel  ilkeler doğrultusunda bunu yapalım.

Ama sevgili Kenan, yağcılık , yalakalık öyle bir noktaya geldi ki, sanki yağcılık yapmak yalakalık yapmak objektif habercilikmiş , gerçek anlamda objektif habercilik de muhalefetmiş ve iktidarı hırpalamaya dönük habercilikmiş gibi değerlendirilir bir duruma geldi.

Bundan dolayı çok başarılı olmamıza karşın yani patronun söylediği sözcükler ile söylüyorum ölüyü diriltmemize ve birinci yapmamıza rağmen  star televizyonu haber bültenini cezalandırıldık.

Hiçbir başarı Türkiye'de cezasız kalmıyor.


BLOOMBERG HT  TV:
 Siz bunu ne zaman hissettiniz.

Bu kadar tarafsız yayıncılık yapıyorsunuz, meslekte 43 yılınız doldu,

Uğur  Dündar gibi birisi bunu nasıl analiz ediyor?

Ben  Kenan Erçetingöz olarak 30 yıllık meslek hayatımda Uğur Dündar'ın başına gelenleri kendi bilgilerimle analiz edebilirim.

Siz nasıl analiz ediyorsunuz?

Hiçbir uyarı almamışsınız, başarılı olmuşsunuz,  reytingleri tavan yapmışsınız, 80 milyon dolarlık kanalı 320 milyon dolara satılacak hale getirmişsiniz fakat işinize son veriliyor.

Nasıl analiz ediyorsunuz bunu?


UD:
Ben uzun uzun analiz etmeye değer bulmuyorum bunu.

Çünkü eğer başarısız olsaydım gerçekten çok üzülürdüm.

Ama bir başarıdan sonra ödül beklerken, ödül verilmesi gerekirken mesleğin dışına itilmiş olmak bende sadece geçici bir üzüntü yarattı.

Bunun da tek nedeninin adımızdan kaynaklandığını düşünüyorum. Uğur Dündar  ve Yılmaz Özdil bir aradalar. Bunlar muhalifler.

Dolayısıyla biz bunların televizyondan uzaklaşmasını sağlarsak , iktidar ile aramızdaki ilişkiler daha sağlıklı gelişir şeklinde bir düşünceye yol açmış olabiliriz.

Bu bence çok önyargılı bir bakış açısı .

Oysa yaptığımız haberler açısından açıkça söylüyorum geriye dönüp baktığımızda "Bunu keşke yapmasaydık" diyebileceğimiz hiçbir şey yok.

Ya da iktidarın bakıp "Bize burada kazık atıyorlardı

.Bunun için bu haberi yaptılar" diyebileceği herhangi bir faulümüzün olduğunu hiç zannetmiyorum.

Böyle bir isme dayalı tasfiye operasyonu.

Bundan dolayı da ben dönüp Sayın aydın Doğan'a  yönelik olarak saygısızlık yapabilecek bir kişiliğe sahip değilim.

Neden değilim?

Geçmişte çok güzel günler yaşadık. Bizi bu kadar taşımız olması bile, bizim haber bültenimize bir gün dahi "Uğur Dündar ne var haber bülteninde .

Şöyle bir akışı say." Diyen olmadı. Aydın Bey bunu kendisi de demedi, çocuklarına da söyletmedi. Profesyonellerde gelip bizim başımızda durup bizi sıkıştırmadı.

Bu bence haber yetkilisine verilebilecek özgürlüğün şu koşullarda en güzel örneğidir.

Ben  Aydın Doğan'a kırılabilirim, sitem edebilirim, eleştirebilirim ama asla saygısızlık yapmam.


BLOOMBERG HT  TV:
Kırgın mısınız Aydın Bey'e?


UD:
Yoo.


BLOOMBERG HT  TV:
Bunu haksızlık olarak görmüyor musunuz yapılanları?


UD:
Sevgili  Kenan, her şey Türkiye'de normal koşullarında seyretmiş olsaydı, demokrasi tüm kurum ve kuruluşlarıyla tıkırında işlemiş olsaydı, cezaevlerinde bu kadar gazeteci tutuklu olarak bulunmasaydı. Türkiye dünya basın özgürlüğü sıralamasında Afrika'nın kabile devletlerinin bile gerisine düşmemiş olsaydı, dediğim gibi her şey gelişmiş batı demokrasilerinde  olduğu gibi seyretseydi , patronların bizimle çalışmak kadar, çalışmama haklarının da bulunduğunu teslim eder, elini sıkar ayrılırdık.

Ama  Türkiye'de olağanüstü bir durum var.

İktidarlar övülmek isterler ben bunu doğal karşılıyorum ama bugün çok fazla isteniyor övülmek.

Daha doğrusu objektif olmaya bile hoşgörü ile bakılmıyor.

Hoşgörülü olmadığı ı gibi, objektif duranın mutlaka tasfiye edilmesi gibi şeklinde bir yağcı kesimin iktidara yaranmak adına bence çok kötü bir kötülüktür bu aslında.

Ben iktidar olsam, muhalefet eden  yoksa  yaratmaya gayret ederim.

İyi niyetle yapılan her eleştiriye saygı duyulması gerekir.

Ben açıkçası Aydın Bey'in bize bir teşekkür etmesini beklerdim.

BLOOMBERG HT  TV:
Nasıl oldu?

UD:
Bizi kimse tebliğ etmedi. Ben profesyoneller ile görüşüyorum, örneğin İrfan Şahin ile görüşüyorum diyorum ki "Böyle bir süreç yaşanıyor, bedir?

Ne oluyor?

Ne bitiyor?

Burada çalışanların akıbeti ne olacak?"  

Ben orada 70 insanın sorumluluğunu taşıyorum. 70 insan çoluk çocuk sahibi.

Hepsinin ailesi var.

Bugün hala işsiz kalan arkadaşlarımız var.

Bunlar bayramdan kısa bir süre önce yapılıyor.

En azından bayram beklenir, bayramın geçmesi beklenerek o insanların bayramı aileleri ile birlikte huzurlu ve mutlu şekilde geçirmesi sağlanır. Bu bir insani görevdir .

Bu bile yapılmıyor, bayramdan önce insanlar apar topar bunun önüne bırakılıyor.

Ben bundan önce okuyorum sağda, solda, internet sitelerinde yazılar yazılıyor ve bizim gıyabımızda bir şeylerin olup bittiğini hissediyoruz.

Anladım ki sonuçta  bu televizyon satılıyor, satıldı ama biz son güne kadar çalışarak sonuçta bu televizyonun hayati işlevlerini  yerine getiren ana haber bülteni ki bütün televizyonun omurgası sayılır, o omurga çökmesin biz bütün  satış işlemi RTÜK  tarafından onaylansın ondan sonra tebliğ edelim yayma süreci devam ediyor.

Ondan sonra gittim konuştum çünkü İrfan Şahin'den istediğim cevabı alamıyorum.

BLOOMBERG HT  TV:
Belki o da bilmiyor yada sizden çekiniyor.

UD:
Neden çekinsin? Benim İrfan Şahin'in konumuna bir saygısızlığım olmadığı gibi ben hayatımda hiçbir yönetici ile arasında sorun geçmiş bir yayıncı değilim.

Ben kimseye görevimi tarif ettirmem, kimse de bana görevimi iyi yaptığım için "Uğur Dündar, sen böyle yapmak gerekirler, böyle böyle yaptın" dememiştir. Ben ast üst ilişkisini çok iyi bilirim çünkü ben devlette 15-16 sene çalıştım.

Devlet terbiyesinin ne olduğunu iyi bilirim ayrıca ailemden aldığı terbiye o yetkilinin makamına makam dolayısıyla saygı duyarım.

Kaldı ki İrfan Şahin ile aramızda en ufak kırıcı, nahoş, bir olay geçmemiştir.

Hiçbir yönetici ile çalıştığım süre içinde kırgınlık dahi yaşamamışızdır.

Sonuçta ben Kanal  7 ve Samanyolu Haber ile yarışan ,i o kadar altlarda olan  ana haber bültenini  sevgili Yılmaz Özdil ve orada çalışan çok değerli arkadaşlarım ile birlikte omuzlamışız, birinciliğe kadar taşımışız.

AB grubunda sürekli birinci olan ana haber bülteni yaratmışız.

Ben bundan dolayı fevkalade mutluyum.

Çok büyük bir iş başarmışız. Televizyon tarihine geçecek bir öykü yazmışız.

Şimdi biz ayrıldık, ayrılır ayrılmaz tıpkı dağdan yuvarlanan bir çığ gibi seyirciler çoğalarak, çoğalarak kopmaya başladılar ve Star ana haber bülteni bıraktığımız yere geldi. Şuanda Samanyolu ana haber  ile yarışıyor.

Beşinci konumda .

Bütün ulusal yayın yapan kanallar, Kanal D, Show TV, ATV, Nazlı Tolga ile Fox ana haber bizim ana haber bültenimizi geçmiş durumdadır.

Benim çok değerli arkadaşlarım hala işsiz.

BLOOMBERG HT  TV:
İşsiz olan var mı?

UD:
Var tabii. Çoğuna iş bulduk.

Yılmaz da yardım etti, diğer arkadaşlarımı da aradım eksik olmasınlar, diğer kanallarda çalışan profesyonel arkadaşlarım , meslektaşlarım kol kanat gerdiler.

Bizi saygıyla karşıladılar.

Arkadaşlarımıza verebilecekleri işlerin maksimumunu sağlamak  için adeta yarış ettiler.

Ama onlarında bir kapasitesi var tabi.

Mesela Mustafa Sağlamer şuanda boşta.

Mustafa Sağlamer benim çok güvendiğim, Türkçesi ile, bilgisi ile, entelektüel potansiyeli ile medyanın sayılı insanlarından birisidir.

Ayrıca onun gibi Ankara da bulunan Esat Pala arkadaşım.

Meslek ahlakı ile, başarısı ile, haber kaynakları ile olan saygıya dayalı ilişkisi ile çok örnek gösterilebilecek bir arkadaşımızdır.

Bunlar boşta.

Bunlar bir saat bile boşta kalmaması gereken arkadaşlarımız.


BLOOMBERG HT  TV:
Diğer kanallarda da izledim sizi pasta kesmediler diyorsunuz.


UD:
Bırak pasta kesmeyi teşekkür bile etmediler. Benim için kesmesinler, orada yetmiş  insan çalışıyor.


BLOOMBERG HT  TV:
42 yılını vermiş, başarılı, ailece görüştüğünüz Uğur Dündar'a bir vedalaşma, bir teşekkür mektubu, ekibini toplayı şöyle şöyle arkadaşlar denilmez mi?


UD:
İşte senin dediğin gibi yapılmadığı için, o insanlara , yetmiş kişiye, ailelerine , çocuklarına bir anı götürmek imkanı  sağlanmadı için.

Bir pasta, telefon ile beş dakika  da gelir.

Arkadaşlarımızın doğum günlerinde, genel seçimlerde hep yaptık.

Bütün Türkiye bizi izledi.

Ertesi gün koşarak gelen, bizi tebrik eden İrfan Şahin, o gün de gelip; "Arkadaşlar, siz şöyle bir öykü bırakıyorsunuz geride .

Ayrılmak istemezdik ama bu televizyonu patronumuz sattı.

Öteki  televizyonlarda da istihdam olanakları sınırlı" Bu yapılması gereken çok doğal, insani davranış ben ve arkadaşlarımdan esirgendi.

Ben ve Yılmaz odamızı topluyoruz, "Nereye gidiyorsunuz kardeşim, gelin bir çay içelim ondan sonra gidin" diyen bir Allah'ın kulu olmadı.

Bunlara en fazla üzülen kimdir biliyor musun?

Bizim en sadık izleyicilerimiz arasında yer alan Sayın Sema Doğan'dır.

Yani aydın Bey'in eşidir.

Çok değerli bir insan o.


BLOOMBERG HT  TV:
Konuştunuz mu? Aradı mı sizi  sonra?


UD:
Aradı.

BLOOMBERG HT  TV: Neden böyle bir şey yapılmamış?

UD:
Benim gıyabımda konuşulmuştur sonra.

BLOOMBERG HT  TV:
Siz Aydın Doğan Bey ile gidip görüştünüz.

Çok özel  bir konuşma değil ise, sizin beklendiğiniz konuşma neydi?

Aydın Bey size nasıl anlattı?

Sanki televizyon sizin yüzünüzden satıldı gibi bir inancım var.

Sanki sizin işinize son vermemek için satmak zorunda kaldı diye düşünüyorum.

UD.Ben de öyle yorumluyorum. Hayırlısı olsun ne diyelim.

Son derece dostane bir konuşma oldu. Aydın Bey, dediğim gibi benim başarımdan bahsetti, ölüyü dirilttiğimden bahsetti, Türkiye'nin başarılı televizyoncusu olduğumdan bahsetti, düzgün insan olduğumdan bahsetti, ailemin düzgün bir aile olduğunu, ailesinin  beni çok sevdiğinden bahsetti. Biz de aynı şekilde seviyoruz ve saygı duyuyoruz onlara. Bunlar söylendikten sonra "Uğur, ben bu televizyonu sattım artık" dedi.

Aydın Bey'in çapında bir insan, benim tanıdığım Aydın Bey, eğer yanlış tanımadıysam şöyle diyebilirdi: "Uğur, sen Arena'ya devam et" Çünkü Arena soruşturmacı gazeteci programı olmaktan çoktan çıkmış, sadece söyleşilere dayalı bir program haline gelmişti. Açıkçası ben ondan çok hoşnut değildim. 

Ama RTÜK'ün gizli kamerayı yasaklaması, bu tür soruşturmacı gazetecilik örneklerinin Ankara'yı fazla rahatsız edecek olması ve Aydın Bey'in başına gelen sorunlardan sonra ekstra bir sorun çıkartmamak amacıyla böyle bir  formatın uygun olacağını düşünmüştüm.

Ama orada da hiç yer verilmeyen muhalefet temsilcilerine, farklı düşüncedeki kişilere,  uzmanlara ekranı  açarak denge sağlamaya gayret etmiştim.

Soruşturmacı gazetecilik örneklerinin sergilenebileceği bir ortam ve iklim olmadığı ortada.

Amerika Birleşik Devletlerinde bir gizli kamera eğer ortada toplum  yararına bir şey varsa ve toplumun gerçekleri öğrenme hakkının üzerine gidilmesi  zorunlu , bir gerçek varsa gazetecinin görevi o gerçeğin üzerindeki  örtüyü kaldırmaktır.

Ama bizde o el uzanmaya başladığı anda şak diye bir pirzola demiri elin üstüne iniyor ve kemikleri paramparça yamyassı oluyor.

Bunu artık devam ettirmek  mümkün değil.

Görüyorsun devam ettirmem  halinde çok büyük sıkıntılar yaşanacak.

Ben sıkıntı yaşamaktan korkmam.

Sevgili Kenan.

Ben ölüm tehlikeleri arasında dans etmiş bir insanım.

En acımasız susurluk çetesi polis kıyafeti ile insanları alıyorlar, götürüyorlar enselerine sıkıyorlar, bırakıyorlar gidiyorlar.

Benim öldürülmem bunlara talimat ile verilmiş.

Onlar bile "Bu adam işini gücünü yapıyor, bu adam vatanını, milletini seven bir adam, namuslu bir gazetesi. Bizim bununla işimiz yok ki" demişler.

Ben sıkıntı yaşamaktan çekinmem fakat böyle bir ortam olmadığı için biz arena'yı söyleşi programı haline dönüştürmüştük.

Açıkçası kaliteli izlenen bir format çıkmıştı.

Onun ben devam etmesini beklerdim. Aydın Bey'in böyle bir öneri ile bu konuşmayı sonlandırmasını beklerdim.

Ama "Git, Hürriyet'e yazmaya devam et.

Spor yazıları yaz." O zaman onurdan bir şeyleri kaybetmek gerekiyordu.

Ben Enis Berberoğlu, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmenine çok teşekkür ediyorum.

O çok sahip çıktı bize, sayfalarını açtı. Spor müdürü Mehmet Aslan'a çok teşekkür ediyorum. Hakikaten hobi olarak hayatımın en keyifli sayfalarını yazdım spor sayfalarında.

Ama o benim hobimdi. Esas işim gazetecilik, televizyon haberciliği ve ben başarılıyım bu alanda. Başarılıyken ne diye cezalandırılayım.

BLOOMBERG HT  TV: Aydın Bey'e  siz ne dediniz? Teşekkür edip kalktınız mı?


UD:
"Biraz daha konuşursak hayal kırıklığım artacak o yüzden ben ayrılayım" dedim.


BLOOMBERG HT  TV:
Bir kırgınlığınız yok mu? Üzülmediniz mi?


UD:
Üzülmedim, şundan dolayı üzülmedim ben kovulmadım.

Ben başarılıydım ve bu patron tarafından tescil edildi.


BLOOMBERG HT  TV:
Sonra herhangi bir teklif geldi mi?

Doğuş Grubu aldı Starı. Ferit Şahenk Bey ile görüştünüz mü?


UD:
Ferit Şahenk Bey ile görüştüm.

Fert Şahenk bey ile bizim adımız NTV kaynaklı haberlerde ve haber merkezinde çalışan arkadaşlarımızın adı çıktı ve şöyle bir haber yayınlandı:

Uğur Dündar, Yılmaz Özdil ve haber merkezinde çalışanlar 

Doğan Grubu'nda kalacaklar, onlar görevlerini orada devam edecekler.

Şeklinde NTV ve Doğuş Grubu kaynaklı doğru bir haber yayınlandı.

Ben bunun üzerine Ferit Şahenk ile görüştüm baktım ki Ferit Şahenk topu taca atıyor.

Ona bir mesaj çektim ve orada çalışamayacağımı ona ifade ettim.

Mesaj özeldir onun için içeriğini söylemeyeyim ama benim ile Ferit Şahenk arasındaki ilişki her zaman sevgi ve saygı çerçevesi içerisinde olmuştur.

Daha doğrusu o bize hep "Abi, sen bize baba mirasısın" demiştir.

Benim bazı arkadaşlarımızın orada çalışma koşullarıyla ilgili bazı ricalarımı da hiçbir zaman kırmamıştır.

Ama Ferit Şahenk'de bu süreçte medya patronluğu yapma durumunda  olan bir patron.

Ortada NTV' deki koltuklarında oturan ama ekrana çıkmayan arkadaşlarımızın durumları var. O isimleri tekrar tekrar saymak istemiyorum.

Can Dündar'dan başlayarak Çiğdem Anat'a kadar , Ruşen Çakır gibi .

Ruşen Çakır fotoğrafının  Adalet  ve Kalınma Partisi felsefesi ile çatışabilecek, çelişebilecek hiçbir tarafının olmadığı ortada. Ama Ruşen Çakır bile çalışamadığına göre Ferit Şahenk'in Uğur Dündar ve Yılmaz Özdil gibi Star TV ana haber bültenini devam ettirememesi ortadayken ben ne diye çabalayayım sana gelelim, sen de çalışayım diye bir gayretin içine ne diye gireyim.

O zaman abesle iştigal etmiş ve onursuz bir davranış yapmış oluruz.

O da bana yakışmaz.

Bunları yapmış olsaydım zaten Uğur  Dündar markası oluşmazdı.

Ben hayatımda Sevgili Kenan,  tetikçilik yapmadım, birilerine iftira atmadım, özel hayatlara asla girmedim, insanların aileleri ve çocukları ile ilgili haber yapmadım.

Elimde husumet duyabileceğim Duymamda,  husumet içinde olabileceğim varsayılan insanların acaba hangi pisliğini bulabilirim diye bir gayret içinde olmadım.

Ben sadece mesleğimi ve mesleğimin evrensel ilkeleri doğrultusunda dik durarak yapmaya çalıştım.

Hiçbir zaman bel fıtığı yaşamadım eğilip bükülmeyle.

BLOOMBERG HT  TV: Bel fıtığı yaşayanlar düşünsün medya camiasındakiler. Her dönemde iktidar ile atışıyorsunuz,  barışıyorsunuz.

UD:Barışma olmuyor. O iktidarlar  gelip geçiyorlar ben ancak ondan sonra yeni iktidar gelirse mesleğime dönebiliyordum. Daha önce hep böyle oldu.

Süleyman Demirel , TRT'de çalışıyorum, milliyetçi cephesi bizi tasfiye etti. Sonra o hükümet yıkıldı, Ecevit Başkanlığında yeni bir hükümet kuruldu .

O zaman TRT'de tekrar çalışmaya başladık.

Özal başa geldi, Özal döneminde Tunca Toskay ve onun yönetim kurulunda bulunan profesör Ayhan Songar benim Bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesinin geçmişinde adeta bir Nazi toplama kampı gibi hastaların çırıl çıplak ,kadın erkek birbirinin üstünde ,adeta vahşi hayvanlar gibi yaşatılıyor  olmasını tespit etmemden sonra fevkalade rahatsız oldu.

,
Orası bir utanç belgesidir Türkiye Cumhuriyetinin Sağlık Bakanlığı tarihinde.

Bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesinin geçmişi  bir utanç beldesidir. İnan Nazi toplama kamplarında öyle görüntüler tespit edilememiştir.

Bunu ortaya çıkardım çünkü profesör Ayhan Songar'ın orayla bir çıkar ilişkisi olduğunu tespit ettim.

Bazı hastalarını oraya gönderiyor, istediği raporu çıkarıyordu. Bu çarkı bozduğumuz için ben, Merhum Özal  beni sevmesine rağmen  TRT'den ayrılmak zorunda kaldım Tunca Toskay döneminde.

Sonra TRT Genel Müdürü değişti, ben o zaman geldim.

Merhum Özal  dönemiydi ama TRT genel müdürü değişti, o şekilde çalışmaya başladım.

Sonra tekrar ayrılmak zorunda kaldım.

Özel televizyonlarda dediğim gibi Tansu Çiller dönemi benim susurluk çetesine adımın öldürülmek üzere verildiği bir dönemdir.

Mesut Yılmaz dönemi, kardeşinin beyaz enerji operasyonunda  adının geçmiş olması ve benim bu adı cımbızlayıp çıkartmamam nedeni ile ben yine saf dışı bırakıldım. 1.5 sene mesleğimi yapamadım.

Buna rağmen kimseye iftira etmek, intikam almak, öç almak gibi bir duygu içimden geçmediği için Turgut Yılmaz ile ilgili hazırlanan hayali ihracat dosyasını devletin resmi kurumları hazırlamışlar al otur yaz.

Çünkü tüm belgeler resmi. Gittim Almanya'da günlerce çalıştım.

Önce bir ekip gönderdim, tatmin olmadım bizzat kendim gittim, o ihracatların hayali değil, gerçek olduğunu tespit ettim, arkadaşlarıma da bunları izah ederek ki akıllarına başka bir şey gelmesin tek tek yırtıp çöpe attım.

Bana kötülük yapanlara bile ben intikam hissi ile yaklaşmadım.

BLOOMBERG HT  TV: Hiç intikam hissiniz olmadı mı?


UD:
Asla olmadı. Giderim yargı önünde onun hesabını sorarım.


BLOOMBERG HT  TV:
Şu anda bir haksızlık var, intikam duygunuz?


UD:
Hayır, neden oldun. İktidarlar  dikensiz gül bahçesi isterler.

İktidar istedi diye gazeteciyi tasfiye etmek mi gerekir?  

Ben niye kızayım şimdi iktidara.


BLOOMBERG HT  TV:
Operasyonunuzda Başbakan Tayyip  Erdoğan'ın  olduğunu düşünüyor musunuz?

UD:
Öyle bir talimatı olacağını zannetmiyorum. 

Şimdi mesele ne biliyor musun Sevgili Kenan,  demokrasimizin en büyük tehlikesi , bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde hele biraz şark toplumu özelliğini hala koruyan  ülkelerde liderin etrafını bir takım yağcıların, yalakaların, o lideri gerçeklerden soyutlayan insanların   kuşatmış olması.

Yanlış bilgilendirmesi.

Liderin belki bazen haberi bile olmadan onun adına medya patronlarına giderek "Başbakan bunu istemiyor, şunu istemiyor ,şunu tasfiye edeceksiniz şeklinde telkinlerde bulunanlardır."

Başbakanın bir rahatsızlık geçirmesinden sonra yaşananları bütün Türkiye gördü. Ben fazla bir şey söylemeyeceğim.

BLOOMBERG HT  TV: Başbakanlık  da en çok röportaj yapan, görüşen gazetecilerin başında geliyorsunuz. Hiçbir şeyiniz olmadı mı bu gelişmeler olurken?

UD:
Ben hiçbir şekilde , hiçbir siyasetçiye "Ben şöyle bir haksızlığa maruz kaldım, bunu nasıl telafi edersiniz" şeklinde bir  söz söylemeyeceğim gibi bunu ima dahi etmeyi  aklımın hayalimin ucundan geçirmem.

Buna tenezzül etmem.

Beni iktidar tarafından arayan çok önemli isimler oldu.

Onlar benim ne kadar dürüst bir gazeteci olduğumu , sadece adımdan korkusuz, dürüst , halkın gerçekleri öğrenme hakkına hizmetten başka hiçbir şey düşünmeyen bir gazeteci olduğumu çok iyi biliyorlar.

Onlar benim adımdan korkmuyorlar.

Bizden  korkanlar aslında kendi ruhlarının kirlenmişliklerini gösterecek bir kameradan korkanlardır.

Dürüst insanların bizden korkmalarına asla neden yoktur.

BLOOMBERG HT  TV:
Peki Başbakan aradı mı sizi?

UD:
Aramadı.

BLOOMBERG HT  TV:
Kemal Kılıçdaroğlu aradı mı?

UD:
Kemal Kılıçdaroğlu aradı.

BLOOMBERG HT  TV:
Başbakanın aramasını bekler miydiniz?

UD:
Hayır. Benim siyasetçilerle hiçbir yakın ilişkim olmamıştır.

Gazeteci kim  olursa olsun haber kaynağı ile mesafeli  kuran kişidir.

BLOOMBERG HT  TV:
Sizden öğrendiğim şey, haber kaynağı ile ilişki kurmayacaksın.

Hiçbir sanatçının evine gitmem. Bir tanesinin evinde yemek yemem.

İlk sizden öğrenmiştim bunu.

UD:
Bravo. Çünkü bir gün gelir, o insanı haberleştirmek durumunda kalırsın, yapamazsın.

Onun yemeğini yersen,, mezesi olursan yapamazsın.

Nitekim Halil Bezmen olayını yaşadık.

Halil Bezmen işçilerini ve devleti dolandırarak işçilerine sahte senetler ya da karşılığı olmayan senetler verip, kıdem tazminatı olarak o senetlerle avutmaya çalışırken , devlete de vergi borcu takıp yurt dışına kaçmışken, onun Amerika'da ki malikanesi telefonu  ile her akşam konuşan  gazeteciler vardı.

Kaçmadan önceki o büyük işadamı günlerinde masasına oturup meze olan gazeteciler vardı.

Ben bunları biliyorum, şimdi ismini telaffuz etmeye gerek yok.

Ama hiçbiri Halil bezmen ile konuşmalarına rağmen kaçak burada diye haber yapmadılar.

Ta ki ben  Amerika'ya karda kışta aç bıraktıkları işçileri bana yalvarıp "Git, bizim açlığımızın ve sefaletimizin hesabını bu adamdan sor" dedikleri için gittikten sonra ve o olayları yaşadıktan sonra haberleştirme durumunda kaldılar.

Orada da "Efendim, Uğur Dündar  eve girdi, şöyle yaptı, böyle yaptı." Dünyanın her tarafında kaçakları kovalamak, kaçakların  yerini tespit edip haberleştirmek gazetecinin görevidir.

Gazetecilik literatüründe  kapı arası röportajı diye bize İngiltere BBC'de  bunu öğrettiler.

Kaçak eğer kapıyı açarsa ayağını sok, kapıyı kapatamasın, o 30 saniye için de sorabileceğin soruları sor. Diye öğrettiler, ders verdiler.

Bizdeki yağcılar , yalakalar, cahil  oldukları için, benim geçmişte ne yaptığımı ve bugün gelişmiş dünya ülkelerinde gazetecilerin neler yaptıklarını bilmediklerini ya da bilmek işlerine gelmedikleri  için  sallıyorlar boyna.

BLOOMBERG HT  TV: Bu anlattıklarından sonra şöyle bir şey  düşünmemiz yanlış mı olur? Diğer haber merkezleri rahat mı? Özgürce habercilik yapabiliyorlar mı? Ali Kırca, Mehmet Ali Birand bildiğimiz isimler. Onlar nasıl habercilik yapıyor?  Yapamıyor mu?


UD:
Hiçbir meslektaşımı zorda bırakacak bir çerçeve içinde konuşmam. Çünkü Türkiye'de her şey belli. Bazı haber kanalları var, haberleri seyrediyorsun, küçük bazı televizyonlar var bir de orada aynı haberleri seyrediyorsun.

Sanki iki ayrı ülkede yaşıyormuşsun gibi bir algı doğuyor. İkisi de aynı konudaki haberi veriyor.

Mesela; geçen hafta Türk İs Kongresinde yaşanan olaylar ile ilgili haber. İşçiler kalkıyor protesto ediyor ve orada bir arbede yaşanıyor. Merkez haber kanallarından birisinde seyrediyorum, protesto sesleri tamamen silinmiş.

Sloganlarla ilgili en ufak bir yansıma yok. Kupkuru ve belli ki iktidarı kızdırmayacak şekilde o haber veriliyor.

Bir başka küçük televizyon kanalına geçiyorsun,  daha bağımsız , daha özgür,her şey ortada.

Arkadaşlarımız ortadalar, yukarı tükürse bıyık, aşağı tükürsen sakal. Onun için durumu idare ediyorlar.

Onların hiçbirine de eleştiri yöneltmek hakkına sahip değiliz.

Şu olabilir; "Ben bu iş böyle yapmaktansa hiç yapmayayım" diyebilirler. Demedi diye de arkadaşımıza "Sen niçin böyle demedin" diye de sorma hakkına sahip değiliz.
Ben eğer Star televizyonu satılmamış olsaydı, belki kendiliğimden bırakacaktım. Birkaç kere arkadaşlarımıza yolun sonuna geldiğimizi, uzatmaları oynadığımızı ,artık yaptığım işten zevk alamaz hale geldiğimi söyledim.

Belli bir çizgimiz var.

"Uğur Dündar da mı razı oldu? Uğur Dündar da mı kulvar değiştirdi?" dedirtmektense hiç yapmamayı tercih ederim Sevgili Kenan. O kadar rahatım ki şimdi, hiçbir siyasi hesap içinde değilim, iktidar ile hesaplaşma duygusu beni asla içimde yer etmiyor. Ruhumu, vicdanımı böyle kötü duygulara teslim etmedim.

Allah bana ömür verirse her iktidarın bir sonu vardır. Diyelim ki ben o dönemde de haber yapıyorum, bir mağduriyetleri olduğu takdirde onların haklılığını savunacak be mağdur olduklarını gösterecek haberi de bizler yaparız.

BLOOMBERG HT  TV: Güçtü bir haber merkezini yönetmek. Şimdi o elinizden alındı. Uğur Dündar güçsüz olarak düşünüyor musunuz?


UD:
Sevgili Kenan, olur mu? Şimdi ben eğer ille bu işi yapma arzusunda isem artık bizim bildiğimiz konvensiyonel  medyanın ömrü tükeniyor. Klasik medya, televizyonlar, gazeteler , hele hele halk tarafından "Haberler bizden saklanıyor, biz uyutuluyoruz, biz oyalanıyoruz, olmayacak haberler birinci sayfaya çıkartılıyor, televizyon haberlerinde şöyle bir yöntem uygulanıyor," gibi bir kanıya sahip olursa  ve bu kanı hızlanırsa o zaman convensiyonel  medyanın çöküşü hızlanır.

Medya patronları geçmiş iktidarların bir taraftan Türkiye'yi hortumlarken, yolsuzluk ekonomisini sürdürüp koltuklarını  koruma gayreti içinde bulunurken medya patronlarının da "Bu iş sadece gazetecilik ile  medya patronluğu olmaz.

Bundan para kazanamazsın . Gel biz sana bu işleri yaptıralım ama sende bize arka çık" şeklindeki altın tabak ile ikram ettikleri devlet olanakları sayesinde farklı işler yapar hale geldiler. Gazetecilik onların adeta sübvanse ettikleri  , diğer kazançlarından sübvanse ettikleri bir iş alanı haline dönüştü. Şimdi öyle bir dünyaya gidiyoruz ki, öyle bir sürece gidiyoruz ki gazetecilikten başka iş yapan medya patronlarının uzun süre yaşama şansı olmayacak.

Sadece ve sadece gazetecilikten kazanan patronlar bağımsız oldukları için halka doğru haberleri, gerçekleri yansıttıkları için yaşayabilecekler.

BLOOMBERG HT  TV: İnşallah.


BLOOMBERG HT  TV:
Uğur Abi, basında  tasfiye devam edecek mi? 

Siz nasıl görüyorsunuz?

Yılmaz Özdil ile ikili olduğunuz için Yılmaz Özdil'in de tasfiye edileceği kulislerde konuşuluyor.

Çok sevdiğimiz bir insan.

Yılmaz Özdil de tasfiye edilir mi? Ne düşünüyor sunuz?


UD:
Yılmaz Özdil'i tasfiye etmek o kadar kolay değil tabi ki. Çünkü Yılmaz Ödil'in okunma oranı, internette tıklanma oranına baktığında Yılmaz Özdil tek başına bir ordu. Tek kişilik bir ordu, tek kişilik bir gazete.

Yılmaz Özdil bu nedenle kolay kolay tasfiye edilemez. Ama sağda solda yazılar çıkıyor, okuyoruz "Aydın Doğan, Yılmaz Özdil'i de tasfiye edecek." Gönül ister ki böyle spekülasyonlara içeriden patron veya onun adına birisi çıksın "Hayır, Yılmaz Özdil ile ilgili böyle bir hesap yoktur." Desin ve sessiz kalınmasın. Çünkü sessiz kalınması o zihinlere takılan soru işaretlerini maalesef artırıyor. Ama Yılmaz'ın ne işsiz kalacağını zannediyorum, ne de Yılmaz'ın halk ile olan, okurları ile olan iletişiminin kopabileceğini düşünüyorum. Sarsılmaz bir bağ var. Bende Yılmaz'ın yaşında olsaydım ben de şuanda çok farklı davranabilirdim. Ama benim durumum daha kritik. Ben çok başarılı bir işe imza attım. Televizyon tarihine geçebilecek bir başarı. Ne demek 80 milyon dolara değeri düşmüş bir televizyonu 320 milyon dolara sattırıyoruz, patron bu arada televizyonu tutturabilmek için 100 milyon dolarını tutmayan diziler ve formatlara kaptırmış, çöpe gitmiş.

O televizyon bizim omuzlarımızda ayakta. Bu başarıdan sonra benim artık buna benzer bir çizgide olamayacağım hiçbir işin içinde yer almam.

BLOOMBERG HT  TV:Nerede yer alacak Uğur Dündar bundan sonra?


UD:
Bilemiyorum. İnsan geleceğini bilemez ama insanı geleceğe götüren yolda atacağı adımların ne olması gerektiğini bilir. Ben biliyorum.

BLOOMBERG HT  TV:Daha konuşacak çok konumuz var ama zamanımız bitti Uğur Abi.Çok teşekkürler ayağına sağlık.


UD:
Ben teşekkür ederim.
.

.


Uğur Dündar

.
.
.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org