Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Metin Kalkavan Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

METİN KALKAVAN Bülent Şenver'in Odası TV Programı
02.01.2008
Okunma Sayısı : 11264
Oy Sayısı : 10
Değerlendirme : 5
Popülarite : 5
Verdiğiniz Puan :
 

 

METİN KALKAVAN Bülent Şenver'in Odası TV Programı
.
.
.

Duayen bankacı, Türkiye Etik Değerler Merkezi Vakfı'nın kurucusu Bülent Şenver bey ile güzel bir televizyon programında yeniden biraraya geldik. 

Gençler için hoş bir söyleşi yaptık. Paylaşıyorum... 
.
.
.

   METİN KALKAVAN Bülent Şenver'in Odası TV Programı

.
.
.

 audio - METİN KALKAVAN Bülent Şenver'in Odası TV Programı

.
.
.

METİN KALKAVAN Bülent Şenver'in Odası TV Programı
Deşifresi
.
.
Metin Kalkavan (MK)
Bülent Şenver (BŞ)

.
.

BŞ: Bülent Şenver'in odasına hoşgeldiniz. Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Metin Kalkavan. Hoşgeldiniz.

MK: Hoşbulduk.

BŞ: Metin Bey bu programda sizlerle  gençler için tecrübelerinizi birikimlerinizi paylaşmanızı ben rica edeceğim.  

Aslında gençler yollarını bulabiliyorlar ama sizin gibi tecrübeli  insanların ve iş hayatında belirli başarılara ulaşmış  insanların ağzından da bazı tecrübeleri duydukları zaman  bazen işe yarıyor.

Aynı sözleri kendi babası söylese o kadar tesir etmeyebiliyor.

O genç babasından duyduğu aynı cümleyi sizin ağzınızdan duyduğu zaman onu farklı şekilde etkiliyor.

Onun için bende hep istiyorum ki gençlere rol modeli olabilecek, gençlerin örnek olarak alabilecekleri  kendi konularında mesleklerde ve yaptıkları işlerde başarılı olan insanlar ellerinden geldiği kadar onlarla o tecrübelerini paylaşsınlar.

Kime yararı olursa o Allah razı olsun derse bizlerde seviniriz.

Ben sizin iş hayatınızdaki bu başarınızı yakalamanızın kendi kendinize sentezini yaptığınızda ben ne yaptım da başarılı oldum ? dediğinizde ipuçları olarak şu nedenle, şu nedenle, şu nedenle diyebileceğiniz bazı ipuçları var mı?

MK: Çok teşekkür ediyorum.

Programınız çok enteresan ve çok güzel.

Güzel tarafı şu bir kere spot hazırlanmamış  daha önceden bilinmeyen anlık sorular ve refleksleri alıyorsunuz.

Dolayısıyla ilk akla gelen en damıtılmış gerçek ifadelerin, çalışılmamış şekilde içten duyuyorsunuz.

Bu açıdan bakınca sorduğunuz soruya , ben analizi yaptığım zaman ne oldu?

Nasıl oldu? Niye oldu? Derken en büyük kalem fedakarlığa gidiyor.

Gerçekten başarmak büyük fedakarlık istiyor. Hayat bir computer gibi.  

Ne koyarsanız onu alıyorsunuz.

Çıktı alınması için muhakkak içine input dediğimiz girdiyi koymamız lazım.

Bu açıdan baktığımzıda ; ben Rize'de doğdum 4 yaşımda İstanbul'a geldim. Karadenizli bir ailenin dördüncü evladıyım.

En ufağıyım, baktığımızda onların içinde tek okuyanıyım.

Bir ağabeyim futbolcuydu.

Üç erkek bir kız dört kişilik kardeşler grubuyduk ama baştan beri hedefliydim.

Ben okuyacağım, ben o zamanlar hakim olacağım, önceleri  nedense ona merak sarmıştım çocukluğumda.

Daha sonra kaptan olacağım, babamın mesleği derken öyle bir yere geldikki şunu gördüm.

16 yaşında Fenerbahçe genç takımında top oynarken ağabeyim profesyonel Sarıyer futbol takımında futbol oynarken çokta başarılı bir futbolcuydu.

Hayır ben okuyacağım bir ailede bir futbolcu yeter dedim.

Zevklerden  mahrumiyet  olmadan olmuyor. .

Fedakarlık bu kesinlikle.

O zamanlarda normalde en büyük keyif top oynamak onun peşine gitmekti ama zor olanı insanın kendi kontrolü ve fedakarlığı çok önemli.

Çok kolay yapılabilecek şeyler başarı getirmez.

Kolayı seçmek tamamıyle ileriki dönemden yemektir.

O açıdan her yaşta yapılacak şeyler çok önemli.

Okumayı 50 yaşından sonra yapsanız çok önemli değil, belli şeyleri çapkınlığı belli dönemlerde , evlilik belli dönemlerde.

Zamanından önce yapılan herhangi bir şeyin değeri yok.

Ama o zamandada olması gerekli olanı yapmak lazım.

Öğrencilik zamanıda böyle bir zaman.

Ondan sonra gelen çalışma zamanıda böyle bir zaman.

Bunlar gerçekten büyük fedakarlık istiyor.

Öğrencilik zamanı insanın en deli, dolu gezmeye, tozmaya, eğlenmeye mehilli olduğu dönemlerden bunlardan fedakarlık etmezseniz

BŞ: Kardeşler arasında en çok fedakarlık siz mi yapardınız?

MK:   Hayır. Herkes kendine göre büyük fedakarlık yaptı.

Hedeflerine göre.

İyi futbolcu olmak içinde çok disiplinli çalışmak lazım.

Orada da büyük fedakarlık vardı.

Bir tanesi ev hanımlığı tarafını seçti.

Orada da belirli fedakarlık vardı .

Belirli şeylerden fedakarlık yapıldı.

Çocuk büyütme açısından .

Büyük ağabeyimizinde ilk başlarda çalışma temposunu yakalamak için onunda büyük fedakarlıkları oldu. Bulunduğunuz dönem önemli.

Bugünden geçmişi yargılamak çok kolay değil.

Niye yapılmamış, niye edilmemiş diye.

Her dönemde doğrusunu yapabilmek için gerçekten fedakarlık önemli.

BŞ: Siz baba mesleğini devam ettirmenin size ilave katkı, başarı için ilave olduğuna inanıyor musunuz?

Oradan devraldığınızı düşünerek üzerine bir ilave yaptığınızı düşünyormusunuz.

MK: Bu bir gerçek . Bir olayın kurulması çok önemli.

Ama ben olaya bakarken liseyi bitirme çağına geldiğimde önce lise sona geldiğimde gemi inşaatı mühendisi olacaktım.

Babam kaptanlıktan gelen armatör gemiler olduğu için , çok gemi yapmak hayalimiz vardı.

Daha sonra bir çok sevgili sınıf öğretmenimin eşi  bir kamu kurulunda görevliydi. Onun yönlendirmesi ile tercih sıralamasında onun tavsiyelerini aldık.

O zaman 17 yaşındayım, yaklaşık 40 yaşlarında bir ağabeyimizdi. 

 5-6 arkadaşa sordu , ne olmak istiyorsunuz ? diye.

Söylediler böyle, böyle.

Bana sorduğunda, gemi inşaatı mühendisi olmak istiyorum .

Bak dedi, madem böyle yapmak istiyorsun tersanecilik ve  bu işi büyütmek isityorsun gel sen o zaman işletmeci ol , onlarca mühendisi idare et.

Böyle bir yönlendirmede bende işletmeci oldum.

Ama şunu gördük baba mesleğini yaparken hep onu uluslar arası düzeyde  nasıl büyütür?

İyi bir marka nasıl yaratırız?

Peşindeydim.

Hiçbir zaman babamın yaptığıyla kalayım diye düşünemdim.

Devamlı daha büyüklerini, daha iyilerini.

BŞ: Çıtayı yukarda tuttunuz.

MK: Çok yukarıdaydı. Hepside nasip oldu. Tersaneler, limanlar, gemiler derken .

BŞ: Kaç gemi oldu ?

MK: 16 gemi ama normalde 30 gemi siparişi var.

Tersane üretiyor bir taraftan.

Senede 6 gemi üretiyor.

Liman  en sonunda oldu.

Çok değişik alanlara yayıldık bu arada .

Birazdan değineceğiz ekonomide olması gerekli olanlardan bir tanesi .

Fakat olaya baktığımızda sorduğunuz sorunun temelinde hedef koymak, hedefe gitmek için fedakarlık yapmak.

Hedefsiz bir şey olmuyor.

Hedefi küçük koyarsanız çok fazla şeyleri başarma lüksünüz yok.

Hedef mutlaka çok yukarıda olması lazım.

Bunun içinde hayat bazen müsaade ediyor, başarıyorsunuz.

Ben şükür edenlerden bir tanesiyim.

Gerçekten Allah müsaade etti, gidiyoruz bu yaşımızda.

Ama bunun bedeli çok hafif değil.

Çok büyük fedakarlık , çok çalışma, bunun gerçekten vücuda yapmış olduğu ve sağlığa yapmış olduğu bedel  ödetme  çok hafif değil.

Her şeyin bir bedeli var.

Hayatta nereye gideceğinizi çalışmama dahil, eğlenme , ne olacağınızı hedef koyup yürümek lazım.

Aksi takdirde hedefsiz serseri mayın gibi dolaşırsınız.

Rüzgarda sürüklenen bir yaprak gibi  dolaşılır.

O açıdan  sorduğunuz sorunun temeline baktığımda nasol oldu diye ,  çok büyük hedeflerle başladım  ve fedakarlık yaptım.

Bunun yanındada fedakarlık yaparken gereğini yaptık.

Çalıştık.

Öğrencilik zamanımdan beri hala keyif  alıyorum.

Mehmet ağabeyimin söylediği gibi "Oğlum sen adrenalini yüksek tutmaktan hoşlanıyorsun" diyor.

Gerçekten kolay olmuyor. 

Gençler zor hedefler koysunlar.

BŞ:  Onu demişken , onunla ilişkili size bir sorum olacaktı, o da üç yap üç yapma ile ilgili.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Metin Kalakavan ile birlikteyiz.

Şimdi 3 yap 3 yapma.

Biraz önce söylediğimizi de düşünerek gençlere gençler, hayatta muhakkak şu üç şeyi yapın diye ilk aklınıza gelen yapmaları gereken üç şey.

MK: Gençler etik, ahlaki değerlerden uzaklaşmasınlar.

Doğru yoldan uzaklaşmasınlar.

Gençlerin sabretmesi lazım.

Her işte sabırlı olmaları lazım.

Her toplumda, ailede nerede olurlarsa olsun sabırlı olmaları lazım.

Gençlerin birde başarı isteniliyorsa hangi alanda olursa olsun istikrarlı çalışmaları lazım.

Çalışmayan dünyanın en iyi beyini olsun hiçbir işe yaramaz.

BŞ: Birde yapmaları saysak onlara. Uzak durun, yapmayın.

MK: Bir kere kolay para kazanma yolundan uzak durmaları lazım.

Şunu şöyle açayım.

Önlerine bir fırsat geldiğinde şurada bir arazi var 10 Lira, biliyorsunuz ki etrfata bunların değeri 50 Lira .

Mutlaka şunu sorgulasınlar;

Neden?

Bunlardan uzak durup mutlaka sorgulasınlar.

BŞ: Başlarına dert gelir değil mi?

MK: Kesinlikle. Bunun sebebi şu; bu kadar kolay yapılacak bir iş ise neden başkaları yapmıyorda niye o?

Mutlaka altında bir bit keniği arasınlar.

O altın kurallardan bir tanesi.

Bizde mesela gemi kiraları 100 Liraysa,  eğer çok yüksek bir kira teklifi geliyorsa dikkat edin mutlaka dolandırıcılık ederler.

BŞ: Sonu kötü oluyor.

MK: Mutlaka yakalanırsınız. 

Yakalandığınız zamanda bedelini çok ağır ödersiniz.

Bir kere kolay yoldan uzak durmaları lazım.

Yapmamaları gerekli olan olaylardan bir tanesi  kesinlikle bilmedikleri konularda, tam resim görmedikleri konularda ortada yorum yapmamaları.

Kendilerini daha sonra çok zor durumda bırakırlar.

BŞ: Biliyormuş zanneder, bazı laflar söyler.

MK: Çok zor durumda kalırlar.

Ortada söylenen şeyler, bu sizin güveninizi öldürür .

Güvenini hiçbir zaman kaybetmesinler.

Buna tutarlılıkla güveni ekleyebiliriz. İnsanların hayatta başarılı olmalarında, marka olmalarında en büyük şey, güven duyulması.

Söylediğine, yaptığına.

Dolayısıyla bunun içinde bilmediği konuda olayı tam görmeden en azından hayır bu böyledir demesinler.

Benim fikrim böyle diyebilirler ama bu böyledir diye tam görmedikleri bilmedikleri konuda sakın ortada yorum yapmasınlar.

Hangi konu olursa olsun.

Çocuk yetiştirmeden, iş konusu veya siyaset.

Ama filmin her tarafını görme şansımız yok.

Taki kendi işimiz mutfakta değilsek.

Türk toplumunda maalesef çok büyük bir hata , hani bir reklam var "ağzı olan konuşuyor"  herkes her konuda yorum yapmayı çok seviyor.

Bu kaus yaratıyor.

Kendi görev tanımları içindeki konularda istedikleri yorumu yapabilirler benim fikrim diyerek.

Ama her konuda sakın yorum yapmasınlar.

Kendilerini çok zor duruma bırakır.

BŞ: Gençlerimizin bazıları Türkiye'de eskiden bazı değerler varmış.

Sizlerin yaşadığı bazı değerler varmış, bu değerlerin bir kısmı kayboluyor.

Saygı olabilir, yaşlıya saygı göstermek olabilir.

Bunların yerine toplumda başka şeyler girmiş diyorlar.

Mesela köşeyi dönmek diye bir tabir oluşmuş.

Böyle dürüst olupta doğru düzgün iş yapanların yüceltileceği bir toplum yerine tersi olan bir insanların basının önüne çıktığı, yüceltildiği, pofpoflandığı dönemler yaşanmış.

MK: Bu bir tercih.

Bizim ülkemizde çok yaygın maalesef.

Sadece bizim ülkemizde değil, gelişmekte olan bütün toplumlarda bu var.

Gelişmiş ülkelerde bunu gerçekten bulamazsınız.

Bunun ana sebebi yozlaşma dediğimiz yolsuzluk, kayıt dışılık.

Sizin bu yolda yapmış olduğunuz işler sizi  önemli insan, önemli bir kurum haline getirebilir.

Türkiye'nin en zengini, en büyüğü diyebilirler.

Bu bir tercih meselesidir.

Kolay yoldan kazanma yapabilirsiniz.

Türkiye buna çok müsait. Hala bunu çözemiyoruz.

Ama inansınlar  sonunda 45-50 yaşına kadar para kazanlılıyor, ondan sonra kazandıklarınızı sağlığınızı korumaya çalışıyorsunuz.

Ondan sonrada zaten yiyemiyorsunuz.

Ben çikolayatı çok seviyorum, yiyemiyorum.

Yağlı çok seviyorum yiyemiyorum.

Dolayısıyla belli yaştan sonra zaten onun bir önemi kalmıyor.

Neredeyse aynı  şeyleri hatta daha az yemeye başlıyorsunuz.

Oturduğunuz yer, giydiğiniz elbise, kullandığınız araba bunlar göreceli şeyler.

Bu bir tercih meselesi. Hayatta insanlar kendi özgür iradeleri ile seçim yaparlar.

Bize şunu gösteriyor; gerçekten etrafımız bu dediğiniz insanlarla dolu olsa da onlar kamuoyu gerçekte ne olduklarını biliyor.

Ona göre insanların gözünde değerleri yok.

Ama toplum onları belli kesimlerle önemsiyor.

Çok lüks çok şahşalı yaşamak istiyorlarsa o yolu seçebilirler.

Ama bizim önerimiz kesinlikle çalışan, üreten, güvenli, düzenli yaşayan.

Ben ona deyinmedim, düzenli yaşamak bu başarıda çok önemli.

Gece hayatı, kumar, içki, kötü alışkanlıkları olan bir insanın çok başarılı olması söz konusu değil.

Ne işveren onu barındırır, ne kurum onu barındırır.

Bunlar tamamen olmazsa olmazlar.

Bunları hiç saymıyorum.

Bunları yapacaksanız kendi tercihiniz istediğinizi yapın.

Bunlar normal bir insanda bulunması gereken öğeler.

Dürüstlükte insanın doğasında olması gerekir ama şimdi bir erdem haline geldi.

Mecburen onu öne çıkartıyoruz çünkü demin söylediğimiz yozlaşmadan dolayı.

Bu ülke eninde sonunda gelişmiş ülke olacak.

Gelişmiş bir toplumda olacağız.

Gelişmişlik maalesef kayıt dışılılıkla o söylediğiniz yozlaşmayla hiçbir zaman olamaz.

Giderek bu taraf fazlalaşacak.

Üniversitelere gittiğimde konferanslar, seminerlere gittiğimizde gençleri görüyoruz. Kolay yoldan nasıl yükselirim?

Nasıl kazanırım?

İki temel soru geliyor.

BŞ: Nasıl çabuk para kazanırım? Hangi meslek daha çok kazandırır?

MK: Genel müdürlüğe veya başkanlığa çıkarım.

Bu değil gerçek.

Çalıştığınız zaman, ürettiğiniz zaman hiç ummadığınız bir hızla hem parasal hem kademe olarak  yükselirsiniz.

Nasıl çıkarım diye başlarsanız onu yapamazsınız.

Öyle başlayan iş çok farklı yönlere gidiyor.

Hedef olarak ben şuraya ulaşacağım derseniz o farklı.

İlk soruları ben bu işten en kadar fazla para kazanırım.

Ya da denizcilik sektörünün hangi alanında en fazla para var?

Tabii onlarda haklı.

Seri hızlı koşmak istemeleride gençliklerinden.

BŞ: Sabır diye bunu söylediniz.

MK: Biz şunu gördük.

Yaş ilerledikçe  şunu görüyoruz; gerçekten piyasalara toplumun çoğunun yaptığı değil, yapmadığı, yapmakta zorlandığı işlere odaklanan gençler mutlaka farklılaşıyor , marklaşıyor daha çabuk yükseliyor, başarıyı yakalıyor.

Bu dediğim gibi tamamen  kendi disiplini , kendi özgür seçimi ve kendi fedakarlığınıda üstüne koyduğunuzda düzenli hayat ile beraber inanılmaz bir başarı yakalanıyor.

Dünya artık öyle bir çağa geldiki eskiden babasının, ailesinin sermayesi olmayan çok fazla bir yere gidemez denilirdi.

Artık en büyük sermaye beyin, fikir dönemine geldik.

Bir ufacık fikir milyonlarca doların fevkinde çok kısa zamanda başarılar elde edebilir.

Buda yaratıcılık dediğimiz bölümü.

İnsanlar gençler düşünemsi lazım ne yapabilirim?

Yattığı yerden, okurken, hakikatten düşünmesi lazım.

Beni farklı ne kılabilir? Diye.

BŞ: Yaratıcılık çok önemli. Doğru.

MK: Artık çağımız yaratıcılık.

Bilişim çağı ama içinde yaratıcılık çok önemli.

Dolayısıyla çok büyük altın fırsat geldi yeni nesil gençlere.

Özellikle sermaye gücü olmayan  gençlere çok büyük bir fırsat doğurdu bilişim çağı.

BŞ: Metin Bey ben sizinle bir kelime, bir cümle oyunu oynamak istiyorum müsaade ederseniz.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şen

ver'in konuğu Sayın Metin Kalkavan ile bir kelime bir cümle oyunu oynayacağız.

Ben size bir kelime söyleyeceğim bu kelimeyi söyledikten sonra aklınıza ilk gelen bir cümleyi bize söylemenizi rica edeceğim.

Sizin için bazı kelimeler yazdım.

Bir kelime bir cümle oyununu oynamaya hazır mısınız?

MK: Hazırım.

BŞ:  Kelime para cümle?

MK: Para hayatta her şey demek değildir.

BŞ: Kelime rekabet cümle?

MK: Rekabet yapmadığınız bir alanda başarılı olma şansınız yok. Rekabeti yüksek olan alanları seçin.

BŞ: Kelime hırs cümle.

MK: Hırsınızı kullanın, kontrol edin. Hırs başarıda önemli bir etmen.

BŞ: Kelime çalışmak cümle.

MK: Çalışmak ibadettir.

BŞ: Kelime zenginlik cümle.

MK: Zenginlik emanettir.

BŞ: Kelime deniz cümle.

MK: Deniz çok büyük bir nimettir.

BŞ: Kelime entrika cümle

MK: Entrika kötülüklerin temelidir.

BŞ: Kelime aşk cümle.

MK: Aşk dünyadaki en güzel olay.

BŞ: Kelime ölüm cümle.

MK: Ölüm bir vedadır.

BŞ: Kelime Metin Kalkavan cümle.

MK: Metin Kalkavan kendisi iyi yetişmiş, iyi bir insandır.

BŞ: Ben bir kelime bir cümle oyunundan çok güzel cümleler sizden aldım.

Çok hoşuma gitti.

Ağzınıza sağlık diyorum.

Siz Metin Kalkavan olarak muhakkak bir çok hayalleriniz olmuştur ama şu sıralarda aklınıza düşmüş bir hayaliniz varsa bizimle paylaşır mısınız?

Metin Kalkavan'ın hayali ne?

MK: Demin söylemeyi unuttum.

Ben hayal kurarken çoğunun gerçekleşeceğini düşünürüm.

Ve hayatta da böyle oldu.

Evlenip çok çocuk yapmam , olmuştur.

BŞ: Kaç çocuk oldu?

MK: Dört tane kızım var.

BŞ: Allah bağışlasın.

MK: İlki üniversiteye başladı.

Çok keyifli bir yaşantımız var. 

Şu anda hayalimiz ne olabilir diye baktığımızda Türkiye'nin dünyada denizcilikte imajı düzgün , iyi bir oyuncu olmasını görmek bir hayaldi.

Bugün kısmen gerçekleşti.

Bütün alanlarda ilk beşte olmak, kendi denizcilik alanımızda bir hayal ama ulaşılmaması için bir sebep yok.

Baktığımızda her on yılda bir çıta koyuyoruz, hedef , parasal olarak.

Ona bilanço olarak ulaşmak .

Baktığımız zaman ulaştık hatta on yıldan önce ulaştık.

Dolayısıyla şunu hayal ediyordum acaba hiçbir yamuk olaya sapmadan büyüyebilinir mi? 

Çok ciddi rakamlara ualaşılabilinir mi?

Şu anda zannedersem milyar dolarlık bilanço büyüklüğüne ulaştı grup.  

Oluyormuş.

Bunu gördük. Ne rüşvet alırız ne rüşvet veririz.

Çok nettir.

Kanunların kuralların  içinde kaçma yolu olsada bize ahlaki olarak uygun gelmiyorsa yapmayız.

Bu güzel bir hayaldi. Bu gerçekten oluyor.

Bunun temelindede yaratıcılık var.

Çok farklı  şeyler yaptık.

Biz Türkiye'de kendi alanımızda bir çok ilki başaran grubuz.

Şu anda Türkiye'de bırakın 5-10 seneyi  geçen sene bile konuşulması hayal olan bir projeyi gerçekleştiriyoruz.

BŞ: Nedir o?

MK: 180 bin tonluk büyük bir gemi inşa ediyoruz.

BŞ: 180 bin tonluk bir gemi.

MK: Şöyle bir baktığınızda 20 tonu bir tırın taşıdığını düşünürsek böldüğünüzde yaklaşık 9 bin tır .

Buna artık neresinden bakarsanız bakın 95 kilometrenin üzerinde bir mesafelik tır taşımasını bir gemiye koyuyorsunuz.

BŞ: 180 bin tonluk gemi kimin olacak?

MK: Bu gemi bizim kendi üretimimiz, kendimizin olacak.

BŞ: Bunun bir günlük karı ne olur?

MK: Bugün olsaydı  her gün 125 bin dolarlık kazancı olurdu.

BŞ: Her gün. Net. Bütün masraflar çıktıktan sonra

MK: Bütün masraflar çıktıktan sonra.

Bugün öyle bir değere ulaştı denizcilik.

Öyle bir yere gttiki bugün geçmişte o çekilelerin ödülünü alıyoruz.

Armatörlük dünyada hakikaten çok saygı gören bir meslektir.

Bizde çok ayağa düşmüştü.

Tekrar geri alıyoruz.

Dünyadaki itibarı düzeldi.

Sebebi şu; denizler olması dünyada yaşamk çok zor.

Dünya ticaretinin yüzde 90'nı deniz yoluyla olur.

Dolayısıyla da denizci olduğumada seviniyorum.

Hayallerimi bir bir gerçekleştirdim.

Bunun dışında çok çocuklu , renkli bir hayalimiz vardı.

İnsallah büyük bir aile olarak yaşamaya devam ederiz.

Şu anda 25 kişilik bir aile olarak babam, annem , kardeşler yaşıyoruz.

İnsallah bu devam eder.

En büyük hayalim ölünceye kadar bu birlikteliği devam ettirmek.

Çok kolay değil aile şirketlerinde üçüncü kuşak, dördüncü kuşak çok zor devam etmesi onuda hayal ediyoruz.

BŞ: İnsallah Allah hepsini verir. Metin Bey bu güzel sohbetimize kısa bir ara verip tekrar devam edeceğiz.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Metin Kalkavan ile birlikteyiz.

Kısa bir aradan sonra  hoş sohbetimiz devam edecek.

BŞ: Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu sayın Metin Kalkavan .

Siz olsaydınız ne yapardınız bölümündeyiz.

Metin Bey ben size bir hayali vaka hazırladım.

Etik vaka hazırladım .

Size soracağım bu durumda siz olsaydınız siz ne yapardınız diye. 

Hazırladığım hayali vaka şöyle;

Burak Bey büyük bir bankanın genel müdürüdür.

Banka eğitimler için bir eğitim merkezi inşaatı yapmayı  planlamaktadır.

Eğitim merkezi yapmak içinde uygun bir arsa arayışına girer.

Birgün bankanın inşaat ve emlak müdürü Burak Bey'in odasına gelir.

Derki; Sayın genel müdürüm eğitim merkezi yapmak için üç aydır arsa arıyoruz ama uygun bir yer bulamadık.

Sizin eşinize ait 50 dönümlük güzel bir arsa var.

Siz onaylarsanız eşinizin arsasını bankamıza satın alalım.

Hem eşinizin hemde bankanın işi görülmüş olur.

Bu işten her iki tarfta memnun kalır der.

İnşaat ve emlak müdürü odadan çıktıktan sonra genel müdür  Burak Bey düşünmeye başlar.

Acaba ne yapsam?

Emlak müdürünün teklifini kabul edip eşimin arsasını bankaya sattırsam mı? Sattırmasam mı? Diye düşünür.

Sayın Metin Kalkavan , Genel müdür Burak Bey'in yerinde siz olsaydınız bu durumda siz ne yapardınız?

MK: Kesinlikle satmazdım yada bağışlardım. Kesinlikle satmazdım.

BŞ: Niçin satmazdınız?

MK: Buradaki hadisenin temelinde ne kadar değerini bulsada , değerlendirilsede kendi bulunduğu pozisyon gereği ticaret yapması o düzeyde bulunan bir insanın kendi malını alıp satması doğru değildir.

Değeri konuşmuyorum.

Çok düşükte verse bu doğru değildir. Bunu ancak bir şekilde yapabilir, bağışlarsa.

: Bir bedel almazsa.

MK: Onun aksi takdirde hiçbir zaman kurtuluşu yoktur.

Kendisine gelecek zarar çok daha büyüktür.

Genel müdür kendi arazisini bankaya satmış diye söylendiği zaman kaybedeceği değer arazinin değerinden kat ve kat büyüktür.

Ona hiç kimse inanmaz.

Çok düşük satmıştır, değerinde satmıştır kimse inanmaz.

BŞ: Öylede olsa inanmaz.

MK: Dolayısıyla ben olsam katiyetle satmazdım.

Kendi mülküm fazla ise bağışlardım. Eğitim olduğu için bağışlardım.

BŞ: Bir yerde şunu söylemeye çalışıyorsunuz, diyorsunuz ki  başkalarının aklına acaba mı? Düşüncelerini getirecek hiçbir olaya alet olmazdım.

MK: Doğru da değil, bunu anlatamazsınız.

Bu başlık şöyle çıkar veya söylenti şudur; Genel müdür bankaya arsasını sattı. Ne kadardan sattı kaça sattı kimse konuşmaz.

Bu çok yıpratıcı , güven sarsıcı, böylede herhangi birisine söylendiği zamanda o genel müdür suçlu bulunur.

Hiç kimse değerine satmıştır, altına satmıştır, iyilik yapmıştır diye düşünen oranı çok az çıkar.

Çünkü toplum önce negatif yanından bakar.

Bu negatifleri önlemek için ne  butür şeylere tenezzül  etmek lazım, ne de fırsat vermemek lazım .

Hayır, benim arazimi satmıyorum.

Fazla ise bağışlarım.

Söz konusu bile olamaz.

BŞ: Doğrusu da o olması lazım.  

Ben şimdi sizi müsaade ederseniz soru yağmuru diye küçük küçük sorularla ıslatmak istiyorum.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Metin Kalkavan ile birlikteyiz.

Şimdi soru yağmuru.

Soru yağmurunda benim sizin için hazırladığım yağmur damlaları var minik minik onlara kısa cevaplar istiyorum.

"Benim için önemli olan itibardır" cümlesindeki itibar kelimesi sizin gözünüzde ne anlam ifade eder.

MK: Bence itibar değeri ifade  ediyor.

Oradaki itibar.

Gerçekten bir insanın bir kurumun itibar kazanması toplumda yaptıklarıyla öne çıkıyor.
O açıdan güvenilir olup doğru olması açısından işleri bir kurum veya bir kişi yapıyorsa itibar kazanır.

Dolayısıyla çok önemlidir.

Gerçekten itibarlı olmak herkesede nasip olmaz.

Herkesin kolay yapabileceği bir iş değildir.

BŞ: Bir insan parasını kaybedebilir, bir insan işini kaybedebilir ama daha sonradan tekrar o parasını kazanabilir, tekrar o işi kaybedebilir ama itibarını kaybederse .

MK: İtibarını kaybeden herşeyini  kaybeder.

Parayla satın alınamayacak  olaylardan bir tanesi.

İtibarı olan, itibarını kaybetmemiş olan insana  en zor dönemde bile çok büyük yardım yapılır.

Bilirsiniz ki bu insan şansızlıklardan bu duruma düşmüştür.

Dolayısıyla itibar namus gibi en son kaybedilecek değerlerdir.

İtibarını ne olursa olsun kaybetmemeli insanlar.

O kadar çok ta kolay tutulamayacak bir şey.

İnsanın eline o kadar çok fırsat geliyor ki.

Bizim gibi ülkelerde insan bir sormaya başladığı zaman acaba diye soruyu sordurmaması lazım kendine.

Acaba yapsam mı diye?  

Bu itibarın kayıbı ile sonuçlanır.

İyi pozisyondaysanız, zenginseniz insanlar bir müddet size bunu gösterirler ama bu sunidir.

BŞ: Çok parası olan birinsan sizce parasını harcarken hangi konularda cömert harcamalıdır.

MK: Çok parası oaln bir insan yaptığı yardımları söylememesi lazımdır.

Belki başkaları zaman zaman dile getirebilir ama kendisinin ben  şunu yaptım dememesi lazım.

Parasını harcarken etrafındaki arkadaşlarını , toplumu rahatsız edecek boyutlarda showa dönüştürmemesi lazım.

Başkalarını rahatsız etmemesi lazım.

BŞ: Başkalarını rahatsız edecek para harcamalarına gitmesinler.

MK: Yapmamaları lazım.

Eğer kendisiyle beraber herhangi bir seyahatta herhangi bir ortamda kendisinden farklı düzeyde insanlar varsa çok yapmak istediği harcamayıda yapmaması lazım.

O gerçekten paranın yanlış kullanımı.

Bu gücün yanlış kullanımı.

Para çok önemli hayatta.

Doğru yerde doğru zamanda kullanıldığı zaman gerçekten değerli.

Aksi takdirde hem toplumdan uzaklaştırıcı, hem de insanları aşağılayıcı, küçük düşürücü olaylara ve sizi sonunda yanlızlaştıracak bir emtia.

Paranın yanlış kullanımı kişiyi izole eder.

BŞ: İnsan davranışlarında bakınca sizin hoşunuza gitmeyen iki tane insan davranışı ne olabilir?

MK: Parasının gücünü her yerde söylemeye, kullanmaya çalışanlar, gerçekten hata bulmaya çalışan insanlar.

Bu birazda negatifçilik. İnsanlarda ben demiştim, ben buldum.

Bu insan davranışlarında maalesef temelde yapılan en büyük hata.

Hen dinlemeye tahammül yok, hem kouşurken insanlar karşındak,inin bir eksiğini yakalayayım diye toplumda eksik yakalama makineleri olarak bulunan insanlar bence.

BŞ: Metin Kalkavan desem ve şunu sorsam, aşkın tanımını bir cümle ile yapar mısınız?
Nasıl tanım yaparsınız?

MK: Aşk bence hayattır.

Bu bir eşe olabilir ,çocuklara olabilir, işe olabilir  ama aşk sevginin doruğa vurmuş bölümü.

İnsan çok sevdiği kişilerde bunu zaman zaman yaşar.

İllede aşk bir eşle bir sevgiliyle olan değil .

Aşk gerçekekten insanı dünyada en büyük keyif veren.

Onu yaşamamış olan onu bilmesi mümkün değil.

Yaşayanlar için bu hiç unutulmaz.

BŞ: Allah  kimseyi aşksız bırakmasın.

MK: Aşksız ve işsiz, amaçsız bırakmasın.

Aşksız kalabilirler ama amaçsız kalmasınlar.

BŞ: Etik Değerler Merkezi kurucu üyesi Bülent Şenver size gelse ve deseki Türkiye'de etik anlayışı bilincinin oluşturulması ve geliştirilmesini istiyoruz.

Bu konuda bize ne yapmamızı önerirsiniz?

MK: Bu konu çok ciddi zaman ayırdığımız, kafa yorduğıumuz ve sizinle başlamış olduğumuz, ve biz daha sonra sonunuda getirdik.

Sizin başlatmış olduğunuz kapalı ortamdan esasında dışarıya çıkarma fırsatını yakalamıştık.

Nasıl yakaladık?  

Biz mesela kendi odamızda Deniz Ticaret Odasında , herhalde ender odalardan bir tanesi dünyada tekiz ve ilkiz.

Etik kodlarımızı yayınladık.

Dolayısıyla etik değerler merkezine sizinde önerilerinizle sonra girdik, daha sonra farklı şeyler oluştu.

Bence şu anda gündemden düştü.

Gündeme gelmesi lazım.

Çok hızlı, çok çabuk ama halka inmesi lazım.

Bence oradaki olay halka inemedi.

Belli kesimlerin elinde kaldı, belli kurumların elinde kaldı. Bu farklı amaçlada kullanıldı. 

Etik Değerler Merkezine üye olmak bir dürüstlük serfitikası diye algılanmaya, toplumda böyle kullanılmaya başlayınca  farklı yönlere gitti.

Bana göre çok önemli görevler yaptı.

Ama insanlara doğru yolu göstermek için etik değerleri yaymak lazım.

Bunun içinde bence odalar, sivil toplum örgütleri ile işbirliği çok önemli.

Biz onu başlatmıştık üniversiteyle .

Sizden aldığımız feyz ile 9 Eylül Üniveristesi ile bir çalışma yapıp kodlarımızı yayınladık.

Sonra anlatırken inasanlar bunu nedir bu?

Ne gereği var ? diye sorduklarında "bakın görevimiz biz olması gerekteği gibi gösteririz isteyen bunu seçer, istemeyen seçmez.

Biz bunu koyuyoruz, yayınlıyoruz.

Bir yaptırımı yoktur.

Seçerseniz hem firmanıza değer katarsınız , hem kendinize gerçekten değer katarsınız.

Çünkü yaptığınız işin ahlaki değerlere uygun olduğunu kendiniz konfirme etmiş oluyorsunuz.

Kendi kendinizi bağlamış oluyorsunuz.

Kimseyi mecbur kılmıyor."

Dolayısıyla bence biz o konuları size büyük destek verdik ve halada veriyoruz.

Hatta adım bir ara  Etik Metin diye çıktı.

Kendi camiamızda bir konu tartışılırken böyle bir şeyde gündeme geldi.

Dedik ister öyle deyin , ister böyle deyin .

Sonradan faydasını göreceksiniz.

Firmalarımız maalesef ölçülemeyen bir şeyi faydalı olarak almıyorlar.

Uzun vadede bu kesinlikle gelecek.

Böyle düşünün; iki tane beş tane aynı malı üreten firmalardan tercih edilebilirlik çok önemli hale gelecek günün sonunda. ,

Firmalar birbirlerini kopyalayarak ürünler üretiyorlar.

Bir yerlere geliyorlar.

Bence firmalar için önemli olan esas hedeflerden bir tanesi  tercih edilebilirlik olması lazım.

Terch edilebilirlikte görülmeyen bu tip değerler ön plana çıkacak.

BŞ: Ben size bir tane obje getirdim. O objeyi size göstermek istiyorum ve ondan sonra da demek istiyorum ki bu objeye bakıp gençlerimize acaba bir mesaj verebilir misiniz?

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'İn konuğu Sayın Metin Kalkavan. Şimdi bir göster bin işit bu kutumuzun içinde burada bir obje var.

Bakalım sizin için hangi objeyi getirmişim?

Böyle bir obje var. Buna bakıp gençlerimize bununla ilgili bir mesaj.

Bu alkış yapmak için maçlarda kullanılan bir şey ama ben bunu niye getirdim?

Alkışla ilgili, insanları alkışlamak, başarıyı alkışlamak, bunlarla ilgili neler söyleyebiliriz gençlere

MK: Bu objeyi gördüğümde ilk aklıma gelen birini tutup salladığımda  ses yok.

Bir elin nesi var, iki elin , çok elin sesi var.

Dolayısıyla ilk alıma gelen oydu.

Gerçekten bu baktığımızda bir kişinin yapamayacağını birkaç kişi, birkaç kurum birlikte çok rahatlıkla buradaki amaç ses çıkartmaksa ses çıkartmayıda yapabilirsiniz.

Çok güzel bir obje seçmişsiniz teşekkür ederim.

Toplumumuzdaki en büyük eksikliklerden bir tanesi de övgü.

BŞ: Övmeyi sevmiyormuyuz?

MK: Övmeyi herhalde kendimize yediremiyoruz.

BŞ: Başkalarını aşağıya çekmeyi seviyoruz.

MK: Bu toplumdaki en büyük esksikliklerden bir tanesi bu.

Gelişmiş toplumlarla gelişmemiş toplumlar arasında bu çok belirgin bir şekilde ortaya çıkıyor.

Çok uzun zamanlar dışarıda bulunduğum zamanlarda, öğrencilik yıllarımda da onu görmüşümdür , insanlar övgü yaparken bizde övmek neredeyse ayıp kabul edilir.

Övülen kafasını eğer, övende bu ayıptır kendi çocuğumu, sevdiğim birisini ben bunu nasıl överim  herkesin önünde diye.

Halbuki işin temelinde tenhada ceza ortada ödül vardır.

Ödül dediğimiz övgü çok kolay.

Kuru bir teşekkür yada çok güzel demek .

Seni seviyorum herkesin ortasında demek .

Tebrik ediyorum, teşekkür etmek.

Hiçbir şey ödemiyorsunuz.

Karşılığında hiçbir şey yapmıyorsunuz.

Sadece iki tane sözcük veya iki el çarpması, alkış .

Bu gerçekten toplumdaki ve şirketlerde, ailelerde en büyük eksikliklerden bir tanesi bu.
Ortada övmeyi beceremiyoruz.

Ben bunu siyasetçilerimize, bakanlarımızada söylüyorum iletişim olarak.

Bunu bşaramadığımız için sizin söylemiş olduğunuz gibi övmek yerine yermeyi , açıkta yermeyi marifet sanıyoruz.

Bu bilimsel olarak psikoloji kitaplarında söylenir.

Bunu yapmayın.

Bunu çocuğunuza yaptığınız zamanda olmuyor, eşinize yaptığınız zamanda, ananıza babanıza yaptığınız zamanda olmuyor.

BŞ: Şimdi ben size başka bir kutu çıkardım.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Metin Kalkavan ile birlikteyiz.

Şimdi  kulağınıza küpe olsun çubuk oyunu.

Bu kutuda çubuklarımız var.

Bu çubuklardan bir tane çekin , üstünde bir güzel söz yazıyor.

Birlikte o sözü okuyalım, değerlendirelim.

Ne diyor üstünde?

MK: "Ağır yükün altına giren hammal başkalarından yükü kapar" Doğru .

Bence nedeni şu, normalde herkes hammalsa hafifini taşımayı hedefler.

Hafifini herkes taşıyacağı için onada aday çok.

Halbuki ağır bir yük geldiği zaman insanlar çoğunlukla bundan kaçar.

Dolayısıyla ona gönüllü olarak talip olan çok az olacağı için  o işi kapar.

Dolayısıyla hayatta böyle.

Benim dediğim gibi zor işi yapmayı seçmek.

BŞ: Buradaki hammalın ağır yükü kapması iyi bir şey. İş alıyor değil mi?

MK: Kesinlikle. Burada zor olanı yapacağım diyor.

Buradaki hammal ben kolay değil, herkesinkine talip değilim .

Herkesin talip olmadığınada talibim.

BŞ: Ben bu ağır yükü alırım dediği anda işi kapıyor zaten.

MK: Kesinlikle. Farklılık yaratıyor.

Buradaki hammal diyor ki ben ağır yüküde alırım diyor. Bunu her hammal kolaylıkla söyleyemez.

BŞ: Son oyunumuza geldik. Bülent  Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Metin Kalkavan ile birlikte torba oyunumuzu oynayacağız.

Bu torbanın içinde  harfler var.

Şansınıza bir harf çekelim bakalım ne harf çıkacak?

Ne çıktı?

MK: "C"

BŞ:  C ile başlayan bir doğru davranış bir iyi davranış söyleyebilir misiniz bize.

MK: Cesur olmak lazım.

BŞ: Cesur olmak.

MK: Hayatta gerçekten cesur olmak gerekli.

Ne olursa olsun doğruyu söylemek, doğruyu yapmak.

Bir işi gerçekleştirmek için cesaret çok önemli.

Belki söylemlerimizde unuttuk ama hayat korkak insanların başarılı olabileceği bir manzume değil.

Hayatta cesaret olmadan en yaparsanız yapın kötüsü, iyisi  cesur olmazsanız yola çıkamazsınız.

Eğer korkuyorsanız bir çok şeyi yapamazsınız.

BŞ: Cesaretli olmak önemli diyorsunuz.

MK: Kesinlikle. Hayatta gerçekyten cesaret çok önemli.

Doğruyu söylemek büyük cesaret .

O nedenle cesur olmaz lazım.

İnsanın kendisine biraz saygısı varsa cesur olması çok önemli.

BŞ: Metin Bey çok teşekkür ediyorum.

Gençlerle tecrübelerinizi paylaştınız. Ağzınıza sağlık diyorum.

MK: Ben teşekkür ediyorum.

Çok güzel bir program hazırlıyorsunuz.

Ben inanıyorum ki bu programları gençlerimiz keşke seyredebilse, daha kolay iletebilsek.

Bugünkü medyamızda maalesef para yapan şeyler ön plana  çıkıyor.

Dizilerimizi görüyorsunuz.

Ama şöyle bir programdan gençlerimizin alacağı o kadar çok şey var ki.

Bunlar kolay oluşmuyor.

Ben veya başka birisi oturan inanın öyle yerlerden geçiyoruz ki , öyle alanlardan o kadar çok ilişkimiz oluyor ki, iyiyi, doğruyu, yanlışı görme fırsatımız oluyor.

Bunları damıtıp gençlere verdiğiniz içinde ben teşekkür ediyorum.

Büyük katkı yapıyorsunuz.

İnsallah bunun değeri ilerde daha çok anlaşılır. 

BŞ: Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenevr'in konuğu Metin Kalkavandı. Gençlerle bilgilerini, tecrübelerini, zenginliklerini paylaştı.

Unutmayalım, gençler bizim her şeyimiz en değerli hazinemiz.

Gençlerimize sahip çıkalım.

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın.

Hoşçakalın.

.
.

Bülent Şenver ile Metin Kalkavan

.

.

.

.


Bülent Şenver ile Metin Kalkavan

.
.
.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org