|
Tüm Yazıları
ShareThis
|
RADYO BÜYÜK AŞKIM
14.05.2016 |
|
Okunma Sayısı : |
11044 |
|
|
Oy Sayısı : |
3 |
|
|
Değerlendirme : |
5 |
|
|
Popülarite : |
2,39 |
|
|
Verdiğiniz Puan : |
|
|
|
|
|
|
RADYO BÜYÜK AŞKIM
RADYOVİZYON
RADYO… BÜYÜK AŞKIM
TRT Türkiye'nin sesi Radyosu'nda hafta içi her gün canlı olarak yayımlanan, her yeni günde hayatın içinden farklı bir konuya yer veren Hayatın Sesleri, Radyo Günleri için gittiği İstanbul'da eski bir radyocunun evine konuk oldu.
Eski bir radyocu amam radyonun eskimeyen güler yüzlü sesi Halit Kıvanç'la hayatı ve radyo yayıncılığı üzerine hoş bir sohbet gerçekleştirdik.
Bu güzel sohbeti programımızda dinleyicilerimizle paylaştık ve şimdi de siz okuyucularımızla buluşturmak istedik.
Yıllardır dost olduğu mikrofonu Halit Kıvan.'a uzattığımızda bakın neler anlattı bize..
Mizah yazıları ile başladım yazmaya
"İnsan hayatı boyunca küçük büyük hatıralar biriktirir.
Benim hatıralarımın yüzde doksanı yayıncılıkla ilgili; önce radyoyla sonra televizyonla ama her zaman için radyoyla devam ediyor.
Onun içindir ki benim hayatım önce radyo…
Çocukluğuma ait ilk hatırladığım şeylerden biri eve alınan gazete…
Babam ve annem, yeni harfleri okuyamazlardı ama eve her gün gazete alınırdı.
Ablalarım, ağabeylerim okurlardı gazeteyi…
Babam onları dinler, haberlerle ilgilenmenin çok faydalı olduğuna inanırdı.
Ben de küçüğüm, gazetenin resimlerine bakar, merak ettiklerimi sorardım.
Derken daha beş yaşındayken gazeteyi okumaya başladım.
Okumayı sevdim ondan sonra…
Dar gelirli bir ailenin çocuğuydum.
Ortaokuldaydım; üniversitede ortaokul öğrencilerine yazın yabancı dil kursu verildiğini öğrendim.
Okulda Almanca okuyordum, kursa gidip okulda okumadığım Fransızca, İngilizce dillerini gördüm, böylece üç dilde meram anlatabilmeyi öğrenmiştim.
Çok sevdiğim şeydi yabancı dilde konuşmak…
Hayata atıldıktan sonra da elime yabancı dilde bir gazete geçerse okumuş yahut sormuşumdur.
Eve giren bir gazete sayesinde okumayı öğrendim ve sevdim; ondan sonra da okudum, okudum, okudum.
Lise bitti, "Nereye gireceksin?" dediler.
Bugünkü kadar fazla seçenek yok ama imkanlar içerisinde büyüklerime soruyordum.
Teknik konuları çok fazla sevmezdim, konuşmada iyiydim. derken hukuk fakültesinde buldum kendimi…
Fakülteden sonra Doğu'da yeni bir ilçeye ilk tayin edilen hakim oldum.
Orada büyük mahrumiyet içinde üç ay kalabildim.
Lisede okurken kendi kendime yazdığım yazılar bir gün Türkiye'nin en büyük mizah gazetesi Akbaba'da çıktı. İmzamı görünce kendim de şaşırdım ve orada yazmaya başladım.
Bizim devirde gençler yazıya genellikle aşk üzerine yazarak başlarlardı ama hayır, ben mizah yazıları ile başladım yazmaya.
Daha sonra Şut dergisinde bir yazım çıktı ve benim yazımın içinde de bir karikatür var.
O karikatürü yapan çocuğu çağırdık.
Bir lise öğrencisi, ismi Abdi İpekçi idi. Sonra o Abdi İpekçi, yıllarca benim magazin ve spordan sorumlu müdür olduğum gazetede genel yayın müdürlüğü yapacaktı, rahmetle anıyorum."
Radyo benim öğretmenimdi
Halit Kıvanç'ın adını duymasak da onu sesinden tanıyabiliriz.
Yıllarca radyolardan seslendi dinleyicilere…
Radyonun büyüsü de burada galiba, sesiyle tanınmak…
"Televizyona isterse dünyanın bütün starları gelsin, üstüne de bana çıkarıp şöyle 150 bin kilo altın falan versinler, yine de radyoyla değişmem.
Çünkü radyo benimle beraber bütün dünyaya yayılmış , ben de radyoyla beraber adam olmuşum gibi geliyor. Radyo, büyük aşkım yani…
Daha çocukken başladı radyoya ilgim.
Okuldan gelip dersimi bitirir, radyonun başına geçer, her şeyi dinlerdim. Anlamadığım şeyleri, bir yere yazar, bilgisine güvendiğim büyüklerime "Bu ne demek?" diye sorardım.
Radyo benim bir başka öğretmenimdi. İnanıyorum ki bugün bile çocuk boş zamanında radyo dinlerse çok yarar görür.
Televizyoncular hiç gücenmesin, ben de televizyoncuyum ama radyonun iyi okuyamamış ya da az okumuş insanlara verdiği gelişme şansı televizyondan daha çok fazla…
O dantel örtülü radyolardan bugünlere geldik. Radyonun işlevi değişmedi belki ama dinleyici kitlesi biraz farklılaştı galiba…
Köyde ağa vermiş parayı, "Alın bir radyo" demiş.
Alıp koymuşlar.
Radyo konuşuyor.
Derken yılbaşı gecesi tayyare piyangosu çekilişi verilmeye başlamış.
Ağa da en başta oturmuş, dinliyor kazanan numaraları…
Bir numarayı kaçırınca eğiliyor radyoya, hemencecik "Bir dakika gardeş," diyor, "İyi duyamadım , kaç demiştin?"
O devirde radyo yeni gelmiş ülkeye, ilk yapılan radyolar çok büyükmüş.
Radyonun içinde bir adam var diye düşünüyorlar.
Bugün teknik bu kadar ilerlediği halde, televizyon yayınlarının ulaşamadığı yerler olabiliyor hala… ama radyo öyle değil işte! Radyo, insanoğlunun gittiği her yere gitmiş ve gidiyor."
Nasıl kaç kaç bitti? Anlattık ya?
Halit Kıvanç'ın yaşamındaki vazgeçilmezlerden biri de spor…
Ne çok anısı var spor karşılaşmalarıyla, maç yayınlarıyla ilgili…
"Konu spor oldu mu, en çok sorulan soru "Hangi takımı tutuyorsun?"
Ben beş yaşındayken annem alır beni Fatih'ten , Kadıköy'de bir eve götürürdü.
Amcamların evi…
Amcamın çocukları benden büyük ağabeyler…
Beni yakındaki futbol antrenmanına götürürlerdi.
Çünkü az ileride Fenerbahçe Stadı var.
Düşünün, ben dört beş yaşlarında orada antrenman yapan Fenerbahçelileri görerek futbolu sevmişim.
Onun için Fenerbahçeli olmuşum.
Ama sonra Fatih'e gelmişim, orada da Galatasaraylılar, Beşiktaşlılar var…
Fakat hayat boyu hiçbirinin esiri olmadım.
Fenerbahçe'nin en eski kayıtlı üyelerindenim.
Radyo ve televizyonda spor spikeri olduktan sonra yalnız Fenerbahçe'nin değil, diğer takımların da şampiyonluklarını, onlarla birlikte kutlayan ben oldum.
İzleyip anlattığım maçların en güzeli, Meksika'daydı.
Sene 1970…
Çok büyük bir maç…
Meksiko City'den beş saat ileride bir şehre gittik, maçı anlattık.
"Ellerine sağlık, çok güzel bir yayın oldu" dedim yaptığım işten memnun …
Geri döndük kaldığımız otele; bir numara uzatıp Türkiye'den telefon beklediklerini söylediler.
Çok pahalı telefon ama 'Demek önemli bir şey var' diye düşünüp aradım.
Ankara Radyosu'ndakiler heyecan içinde "Halit , Halit söyle kaç kaç bitti maç" diye soruyorlar.
Nasıl kaç kaç bitti? Anlattık ya…
Maçın başında, sonunda 1,5 saat maç boyunca konuştum. Yayın başlamış, hemen ardından ses kısılmış.
Meğer maç yayınları için Meksika'ya para yatırılması gerekiyormuş ama birkaç devletle birlikte ilk kez Dünya Kupası yayını yapan Türkiye'ye ulaşmamış bu bilgi…
Onca saat konuşup maç sonucunu telefonla vermek zorunda kalışımı hiç unutmam."
Yeniden dünyaya gelseydim…
Yeniden dünyaya gelse Halit Kıvanç, yine spiker mi olurdu acaba?
"Yeniden dünyaya gelseydim, bu sefer daha erken başlardım mesleğe…
Hem de bu ömrümden öğrendiklerime göre spiker hocası olurdum.
Aslında bu hayatımda da ders verdim.
Kurslar verilirken beni de çağırdılar ders vermem için.
Öyle teorik şeyler anlatmadım ama başımdan geçen olayları örnek göstererek bilgiler verdim.
Radyoda bir şey anlatmak sanattır; çünkü öyle canlandıracaksınız ki dinleyici gözünün önüne getirebilecek anlattıklarınızı…
Görmediği bir şey anlatıyorsunuz insanlara; belki hayatında hiç otomobil görmemiş bir insana otomobil anlatıyorsunuz.
Onun için radyo spikeri çok önemlidir.
Bir maç sırasında , statta çok büyük bir olay çıktı, tribün çöktü.
Sevgili Orhan Ayhan'la beraber anlatıyoruz maçı.
Birbirimize işaret ettik. 'Evet efendim, şu sırada tribünde bir sıkıntı var ama hallediliyor.
Biraz sonra önüme bir not geldi.
Bir yetkili şehir yöneticisi, stattaki çökmede ölen ya da yaralanan olmadığını anons edilmesini istiyor.
'Efendim eğer bunu anons edersem kadınlar, anneler, yalın ayak stada koşar, yanında böyle şey söylenmez' diyorum.
'Söylemezseniz spikerliğiniz de biter' diyor bana…
Ben de 'Bitsin' diyorum.
Bunu bana söyletemeyince merkeze bağlandılar; 'bugün stattaki tribün çökmesinde, birkaç hafif yaralanma dışında ölen yoktur' diye anons edildi. Stadın önünde korkunç bir izdiham oldu.
Haber, ertesi gün gazetelerde fotoğraflarıyla yayımladı.
Beni atacağını söyleyen adam da görevden alındı.
O kadar önemlidir ki radyoda bir haber vermek!
Dinleyicileri heyecanlandırıp korkutmamanız gerekir.
Yanlış yoruma yol açacak şekilde konuşmamanız gerekir.
Radyo spikerinin çok dikkatli olması lazım, karanlıkta yürür gibi…
Karanlıkta yürüyen insan çukura da düşer, denize de… Spiker de halkın diline düşer…"
İşim bu benim
Halit Kıvanç meslek yaşamı boyunca o kadar çok ödül almış ki…
"Ama benim için hayattaki en büyük ödül sevdiği işi yapıyor olmam.
Program konuğu, yaptığı konuşmanın sonunda, 'Teşekkür ederim, inşallah yine burada konuşmak nasip olur' falan der. Efendim, ben öyle demeyeyim.
Çünkü bu mikrofon gider, önüme başka bir mikrofon daha gelir. İşim bu benim…"
.
.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tüm yazıları |
ShareThis
|
|
|
|
|
|
Türk Liderler:
Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem
|
|
|