|
Tüm Yazıları
ShareThis
|
Söz Sende BİNGÜR SÖNMEZ HaberTürk TV
07.01.2011 |
|
Okunma Sayısı : |
4815 |
|
|
Oy Sayısı : |
3 |
|
|
Değerlendirme : |
5 |
|
|
Popülarite : |
2,39 |
|
|
Verdiğiniz Puan : |
|
|
|
|
|
|
Söz Sende BİNGÜR SÖNMEZ HaberTürk TV Prof.Dr. Bingür Sönmez
. .
izlemek için
. . . .
Söz Sende BİNGÜR SÖNMEZ HaberTürk TV Deşifresi
Bingür Sönmez (BS)
HABERTÜRK: İyi akşamlar. Söz Sende'ye hoşgeldiniz. Söz Sende de bugün çok önemli bir konuğum var. Onu doktor kimliği ile tanıyoruz. Kalp cerrahisi denilince çok önemli profesörlerden Bingür Sönmez ile birlikteyiz ama onu bugün başka bir şapkası ile ağırlıyoruz. Sarıkamış Dayanışma Grubu Başkanı olarak ağırlıyoruz. Bingür Sönmez hoşgeldiniz.
BS: Hoşbulduk.
HABERTÜRK: Sizi doktor kimliğiniz ile birkaç kez ağırladık, hatta hatırlarsanız yumurta haberini yapmıştık beraber.
BS: Gerçekten layık olduğu yeri buldu ve kardiyoloji kitaplarında , diyet listelerinde değişiklikler oldu. Önce birkaç meslektaşımız karşı çıktı ama bilimsel olarak ispatlayınca şuanda kimse karşı çıkmıyor. Gün aşırı 1 yumurta yeniliyor neredeyse.
HABERTÜRK: Sarıkamış Dayanışma Grubu nereden çıktı diyenler olabilir ama lütfen masayı gösterin. Bu kadar büyük masamız yok aslında. Müthiş kitaplar var. Nereden çıktı değil aslında. Siz anlatın bence bu dayanışma grubu'nun geçmişini.
BS: Ben Sarıkamış'ta doğdum. Çocukluğum 1914- 1915 yılında soğanlı Dağları'nda ve Allahuekber dağları'nda şehit olan Mehmetçiklerin ağıtlarıyla doluydu. Dağlarda dolaşırken onların iniltilerini duyardık. Belki rüzgar sesiydi ama bize sanki şehit inliyor gibi gelirdi. Büyüklerimiz şehitliklerden çıkan ışıkları gördüklerini söylerlerdi. Güneş doğarken oradan ışık yayıldığını söylerlerdi.
Bu efsaneler ile büyüdük. Babamın köyünde yaylada bir şehitlik vardı, yanından geçerken tüğlerim ürperirdi. Son gittiğimde o şehitliğin perişan durumda olduğunu gördüm. O şehitliği yeniden ima etmek bana nasip oldu. Çok güzel bir şehitlik yaptık.
24 Aralık gecesi , 24 Aralık'ın özelliği Dedemin köyü'nün ismi Bardız Köyü. O köyün Ruslar'dan geri alındığı gün . Her yıl o günün sembolik törenini yapıyoruz. Bu sene AKUT, Sevgili Nasuh Mahruki liderliğinde , Erzurum AKUT Bünyamin Akbulut'un liderliğinde, Erzurum Üniversitesi Rektörlüğü, Erzurum Valiliği himayelerinde, 9. kolordunun himayelerinde , 2450 metredeki şehitlikte gece sabaha kadar nöbet tutacağız.
HABERTÜRK: Çok istedim sevgili seyiriciler, Bingür Sönmez beni de davet etti ama benim ikizler çok küçük daha.
BŞ: Lütfen o gece yatmadan önce pencereyi açın, göğsünüzün içine soğuk havayı doldurun, bilinki biz 10 misli, 20 misli daha soğuğunu o şehitlerin hatırı için, şehitlerin yattığı yerin yanında sizler için soluğacağız. Ruhlarını şaad etmek için.
HABERTÜRK: Burayı gösterdik, çok fazla kitap dedik. Dayanışma Derneği sadece orada organize yapmıyor. Bingür Sönmez neler yapıyor? Niçin uğraşıyor?
BS: Sarıkamış bir destan. Bir kahramanlık destanı. Balkan savaşının utancını silmek isteyen genç subaylar ve erleri ölümüne savaştıkları bir savaş.
Neden gittik?
Kaç kiş kaybettik?
Hep tartışılır , onu bir yana bırakalım ama bir yenilgi var, karşılığında çok büyük bir kahramanlık var.
Tarihte örneği görülmemiş bir emre itaat var. Fakat Kurtuluş Savaşı dönemi, Enver Paşa unutturma siyaseti, askere o yenilginin ağır gelmesi, üstüne Çanakkale Zaferi, daha sonra Cumhuriyet döneminin telaşları ile hep unutulmuş.
HABERTÜRK: Görüntüler var arkada, bu görüntüler sizin ile alakalı.
BS: Bu görüntüler benim kişisel topladığım arşivler. Rus arşivleri ve Alman arşivleridir. Bunlar Türkiye'de yoktu. KGB arşivleri , Sovyet arşivleri haline gelince daha kolay elde edilebilir hale geldi.
Bazen legal, bazem illegal yollarla bunları temin edebiliyoruz Azeri vatandaşlarımızın yardımlarıyla. Bir daha ele geçmeyecek arşivler. Bu görüntü bir sürgün. Ruslar'ın yaşlıları sürgün ettiği bir film. Biraz sonra şehitleri de göreceksiniz.
2003 yılında Erzurum Kalkınma Vakfı, başkanı Necati Bölükbaşı ve arkadaşlarının katkısı ile bir yürüyüş düzenledik Soğan Dağlarını aşan.
Bu Nasuh Mahruki'nin fikriydi.
O dağlarda yürüyüş yapalım şehitlerin anısına diye. 9 kilometrelik bir yürüyüş yaptık, ilk defa Sarıkamış'ı duydu ülkemin aydınları . Bu nereden çıktı? Sarıkamış'da böyle bir şey mi olmuş? Diye
HABERTÜRK: O zamana kadar Sarıkamış duyurulmamaya da çalışılmış. Sonuçta sizi tanıdığım için daha fazla ilgileniyorum. Program için çalışırken de daha fazla detaya ulaştım. Çok büyük bir sansür uygulanmış hocam.
BŞ: Bu 1922 yılında basılmış bir kitap. Bu konuda basılan ilk kitaptır. 1922'de basılmış, Sarıkamış'ı insanlar 1919 yılından itibaren esirlerin geri dönmesi ile öğrenebilmişler. Korkunç bir sansür uygulanmış.
Sansür savaşın birinci kuralıdır. Bugünde sansürlü ama bu derece acımasız bir sansür akıl almaz bir şey. İnsanlar şehitlerini ararken bile askerlik şubelerine gitmişler, sormuşlar "Onlar mahrem bir göreve gitti , bilgi veremeyiz" denilmiş.
Evlerde şehitlerine ağlayamamışlar bile. Yıllarca şehitlerini beklemişler. Şehitlik haberleri de gelmemiş o insanların. O sansür çok acımasız bir sansür.
2003 yılına kadar sadece bu kitap vardı, 2 cilt halinde "Sarıkamış Dramı" bu kitabın Türkçesi vardı , bir de Özhan Eren'in bir gelgeseli, birde Atlas'ın çıkardığı 10 dakikalık bir belgesel vardı.
2003 yılından sonra çıkan kitaplar , buradakiler sadece bir kısmı. Bir bölümü çantada koyamdık. Bazılarını getiremedim. Özellikle Genelkurmay çok büyük özen gösterdi. Daha önce çıkmış olan belgeselleri , daha önce çıkmış olan mektupları, hatıraları tekrar tekrar yayınladı.
HABERTÜRK: Bütün bunları siz yakından bildiğiniz için fazlasıyla kitap yazıldı, belgeseller oldu, görüntüleri görüyoruz, neye ulaştınız?
BS: Gerçeğe ulaştık. 90. yıl aktivitelerini yaparken dönemin Genelkurmay'ı bizi çağırdı, kimsiniz? Ne istiyorsunuz? Şundan endişe ediyorlar ; askerimi yarayacağız? Paşalarımı eleştireceğiz? "Paşam biz sadece şehitleri anacağız" dedik. Bugün artık herkes biliyor ki evet yenilgi var, ama Sarıkamış bir destan, bir kahramanlık destanı. Öldüler ama kahramanca öldüler.
Şöyle bir söylenti vardı: Bir gecede, tek kurşun atmadan, titreyerek, donarak ölen zavallılar. Hayır. Savaş 15 gün sürdü
HABERTÜRK: Biraz o zaman başından başlayın.
BS: 22 Aralık'da Erzurum'dan yola çıktılar. 3. Ordunun 3 kolordusu , 11. kolordu Aras Nehrinin kuzeyi ve güneyine inen Rus'ları bloke edecekti, 9. ve 10. kolordular büyük bir kavisle Sarıkamış'ı çevirme harekatıyla Rslar'ı imha edeceklerdi.
Kağıt üzerinde mükemmel bir plan, ama kış ve tabiat şartları ve Hafız Hakkı Paşa'nın büyük bir yanlışlığı . Çünkü Oltu'yu aldıktan sonra Hafız Hakkı Paşa, Bardız'a gelecekti dedemin köyüne, Enver Paşa ile 24 Aralık'ta buluşacaklardı, 25 Aralık da Sarıkamış'ın önünde olacaklardı. Sarkımaış'ı yüzde yüz alacaklardı.
Sarıkamış'da iki avcı taburu vardı. Bütün asker oydu. Hafız Hakkı Paşa Oltu'yu aldıktan sonra zafer sarhoşluğuyla geri çekilen bir Rus Tugay'ını bütün Rus ordusunu imha etmek kaygısıyla takip etmeye başladı ve 7 kilometrelik Kosova Boğazına girdi. Kosova Boğazında büyük çatışmalar oldu.
O büyük bir yanlış. Enver Paşa'ya verdiği planda bu yoktu. Kendi kafasındaki plandı bu, onu emri vaki yapıp öyle uygulamaya kalktı.
HABERTÜRK: Donanmanın görüntüleri var ekranda.
BS: Saymaya kalkarsanız sayısız binlerce genç görürsünüz. . Hafız Hakkı Paşa bir anda Allahuekber dağları'nın eteğinde buldu kendisini.
Aslında Allahuekber dağı aşılmayacaktı.
Allahuekber dağı'nın bu tarafından Selimiye'ye inilecekti ve Rus'lar arkadan çevrilecekti.
Ama Alalhuekber dağına geldiğinde Hafız Hakkı birden şaşkınlığa uğradı. Çünkü 25 Aralık' Sarıkamış da Enver Paşa ile buluşması lazımdı.
Baktı ki mükün değil Bu dağ kaç kilometre? Kaç saatte aşılır? 18 saatte. 4 günde aştılar. Dağın eteğinde 28 bin asker ile başlamışlardı , 3.200 asker ile gidebildi. Enver Paşa'nın planı da suya düştü. İşte tek kurşun atılmayan yer sadece 3 gün.
HABERTÜRK:Aslında sevmiyorum kaç şehit verildi diye sormayı , bir can bile önemli.
BS: Sevgili Balçiçek , 90 bin ,9 bin, 900, 9 ne farkeder? Bugün Güneydoğu'da bir şehit veriyoruz, binlerce ananın yüreği yanıyor. 90 bin folklorik rakam.
HABERTÜRK:Doğrumu o rakam?
BS: 96 yıldır ağıtlar böyle, ozanlar böyle söylüyor. Sarıkamış nedir? Kafkas cephesi nedir ? onu izah edeyim isterseniz önce.
Önce Kafkas cephesi açılıyor. Sarıkamış Kafkas cephesi açılan ilk cephesi ve bir dram ile sonuçlanıyor. 22 Aralık'da başlıyor, 5 Ocak 'da geri çekiliyoruz.
Aynı şeyi biz Mısır'da yaşıyoruz. Cemal Paşa 150 bin İngiliz ordusuna karşı 14 bin daha sonra 22 bin kiş ile Süveyş'e gidiyor, Mısır fethi için gidiyor ama büyük bir hezimet ile sonuçlanınca "Süveyş Taciz Manevraları" olarak isimlendiriliyor. Kafkas cephesi de böyle bir hezimet ile sonuçlanınca adı hemen "Sarıkamış İhata Manevraları" "Sarıkamış Çevirme Manevraları" ismi ile minimanize ediliyor felaket.
Bunu yapan İttihat Terakki ileri gelenleri olabilir. Bunu yapan Alman'lar olabilir. Zaten bu savaşın , bu kırgının, bu insaları katlinin tek sebebi Almanlardır.
HABERTÜRK: Neden? Onu da söyleyin çünkü Genelkurmay Başkanı'da ilginç değil mi Türkiye'nin.
BS: Biz neden Sarkımaış'a gittik acaba?
Biz neden 1854 yılında Kırım'a gittiysek?
İngiliz, Fransız menfaatleri için. Neden Garipçi'ye gittiysek? Almanlar için. Neden Kore'ye gittiysek?
Şuanda neden Afganistan'dayız? Neden Lübnan'a gittik?
Bunlar hiçbir şekilde din, genel kültür, komşu bağları olmayan insanlar.
O nedenle Sarıkamış'a gittik. Alman menfaatleri için.
Biz orada Rus'ları oyalayacaktık,
Almanlar orta Avrupa'da Polonya'da zaferler kazanacaktı.
Almanlar bir cephe açtılar, ikinci cepheyi açmadılar.
Bize 9 cephe açtırdılar o günkü koşullarda. Tamamen bizi paralı askerler gibi kullandılar.
5 milyon altın karşılığında.
O kadar haince davrandılar ki bize Almanlar, 5 milyon altın bize verirken , bunun on mislini, 20 mislini Araplar'a dağıttılar, onları kendi taraflarına çekebilmek için.
Ondan sonrası zaten Birinci Dünya Savaşı ne tür felaket ile sonuçlandı siz biliyorsunuz.
HABERTÜRK: Sarıkamış ile ilgili konuşulduğunda bir sürü efsane gibi anlatılan hikayeleri var. Bir taraftan da çok fazla soru var. Mesela kimler savaştı Sarıkamış'da? Ne tarz bilgilere ulaştınız?
BS: Sn günlerde hep konuşuluyor, biz kürtler ile beraber bu memleketi kurtardık, kürtler ile Kurtuluş avaşında savaştık, Çanakkale'de savaştık. Kurtuluş, Çanakkale'yi bilmiyorum ama Sarıkamış'ı çok iyi biliyorum.
Sarıkamış'da başlangıçta bazı rakamlar 15 bin, bazı rakamlar 17 bin aşiret alayları vardı. Aşiret alayları Abdülhamit döneminde yerel asayişi sağlamak, etnik yapılar içerisindeki dengeyi sağlamak için kurulmuş olan sistemdi. Bunlar başı bozuk askerlerdi, eğitimleri yoktu, kendi atları ve kendi askerleri ile gelirlerdi ve savaş zamanında savaşa gelirlerdi.
Daha ilk top patladığında, Fevzi Çakmak'ın raporlarında var bu, 17 bin aşiret alayı 700'e düştü. Dönemin şehlerinden asker topları getirenler var, komutan diyor ki "Şeyhim bu getirdiğin askerler kaçıyorlar" "Ben de bir kürt olarak bundan utanıyorum" diyor. Kürt kardeşlerim bana gücenmesinler, onlar bizim kardeşlerimiz ama bu bir tarihi acı gerçek.
Rus'lar Erzurum'a gelmeye başladığı zaman Bedirhan aşiretinin Van'da çıkardığı isyan hiç unutulmaz.
Bugün Nene Hatun'da, Dersim'de Rus'lar kendilerine yardım eden kürt liderlere madalyalar taktılar. Bunların filmleri var elimde. Bunlar yaşanmış şeyler. Kürd'ün de haini var, Türk'ün de haini var.
HABERTÜRK: Bunlar belge. Kim savaştı cevabını verebilecek belgeler.
BS: Sarıkamış'ta kürtler kaçtılar, aşiret alayları kaçtılar diyelim. Onlar başı bozuk askerlerdi, eğitimleri yoktu, belki korktular, belki genel menfaatlerini kullandılar.
Çünkü Ruslar geri çekilmeye başlayınca, aileleri ortada kalacak endişesi ile hemen dağıldılar.
Ailelerinin yanlarına gittiler. Hatta geri çekilen askerlere karşı çapulculuk yaptıklarına dair de çok ciddi mesajlar var.
Geri kalan askerleri soydukları, gelip yiyeceklerini talan ettikleri, silahlarını çaldıkları konusunda anılarda ciddi belgeler var. Buna sakın kürtler alınmasınlar.
Bunlar tarihi belgeler , bunlar onların da içinde olan hainler.
Osmanlı'ya ihanet edenler.
HABERTÜRK:Belgeler bence önemli geçmişi oluşturmak adına.
BS: İsteyene Dersim'de Ruslar'ın madalya takarken kürt lideri yanında Diyap Ağa'nın olduğunu gösterebilirim. Diyap Ağa kim?
Diyap Ağa bizim kahraman kürdümüz.
Gerçeği görüp, sonra Atatürk'ün yanında yer alıp, Kurtuluş Savaşı'nda büyük millet meclisinde Atatürk'e çok büyük yaverlik eden bir kürt kardeşimiz, bir kürt liderimiz. Ama o gün Ruslar'ın yanında yer almıştır.
Bu bir belgesel.
Nene Hatun ve Dersim'de Rus liderlerine madaya takılma töreni diyor.
Rus komutan madalya takıyor.
Kürt liderin yanında Diyap Ağa var. Ama bir sene sonra Diyap Ağa'yı Atatürk'ün yanında görüyoruz.
Doğrusunu görüyor çünkü. Bakıyor ki ülkenin kurtuluşu Ruslar ile değil.
Belgelerde aynen şöyle söylüyor, diyor ki: "Kürtler önce Ruslar'a yarım ettiler ama Ruslar köylerine girip kadınlarına , çocuklarına tacizde bulununca gerçeği gördüler ve Osmanlı'ya tekrar döndüler." Diyor. Bütün tarihi belgelerde bu var.
HABERTÜRK:Çok ilginç, bunu hiç bilmiyordum.
BS: Bu ülkenin tarihçileri ne yapıyor bilmiyorum. Ben bir doktorum.
HABERTÜRK: Tarihçiler olsun, sizinle çalışmak istemedi mi? Beraber bakalım diye.
BS: Bana çok saygı duyan taifçiler var, benden nefret eden tarihçiler var. Ben tarihçi değilim.
Böyle bir iddiam da yok.
Tarih benim hobim. Ben araba kullanıyorum ama şoför değilim.
Çok da güzel araba kullanırım, hiç kaza yapmadım ama şoförlük iddiam yok.
Ben bir doktorum.
Tarihi çok seviyorum .
Tarihin sadece küçük bir parlamentesi ile ilgileniyorum. 22 Aralık 1914 – 5 Ocak 1915. Bu 15 gün içinde olan hangi dağda hangi tabur vardı?
Kar mı yağıyordu?
Fırtına mı vardı?
Nerede top patladı?
Nerede hangi komutan vardı ? hepsini biliyorum. İsteyen tarihçi ile bunun sohbetini yapabilirim.
HABERTÜRK: Çünkü sizin bu söylediklerinizin tersini iddia edenler de var.
BS: Genelkurmay'da olmayacak kadar zengin bir arşivim var ve bunları Sarıkamış Müze'si için hazırlıyorum.
Bunlar benim hobim.
Amerika'da böyle insanlar var.
Ben müzik ile de ilgileniyorum.
HABERTÜRK:Şunu merak ediyorum; "Bütün bu belgelere bazılarına legal, bazılarına illegal yoldan kavuştum" dediniz. Sizi en çok şaşırtan bilgi ne oldu?
BS: Ben sadece şu filmlerdeki şehitleri saymaya kalksam 10 binin üzerinde. Beni en çok kızdıran şey şu; bir belge geliyor elinize diyor ki "Nikolski dediki Sarıkamış'ın önünde 35 bin Türk askerini defnettim." "Bak Bingür Sönmez 35 bin ." Hiç düşünmüyorlar 150 kilometre uzunluğunda bir cephe.
Bir belgede 112 bin , bir belgede 120 bin, bir belgede 145 bin , bir belgede 190 bin askerin gittiği söylenen bir savaş. 15 gün için konuşuyoruz.Ayrıca bilinen tek şey 12 bin kişi geri döndü.
Kaç bin kiş gittiyse gitti ama sadece 12 bin kişi geriye döndü. 9. kolordu'dan hiç kimse geriye dönmedi. 10. kolordu'dan sadece 5 bin kişi geriye dönebildi.
HABERTÜRK: Bu fotoğraflar Rus arşivinden değil mi?
BS: Evet. Bunlar bizim Ruslar'a esir düşen makine tüfekçilerimiz. Aslında donanımımız çok iyimiş. Bunlar Sarıkamış içerisinde sokak savaşları olduğunu gösteren bir fotoğraf. Sarıkamış içerisinde şehitlerimizi taşıyan bir Rus askeri bu.
Sarıkamış'ı biz almışız. İki kez Sarıkamış'a girmişiz. Bir gece 3 gece, bir gece 3 gece kalmışız. Sarıkamış'a doğutan ve batıdan birlikler girerek sokak savaşları yapmışlar. Rus evleri önündeki şehitlerimizi gördünüz. Ama elimizde tutamamışız. O kadar telef olmuşuz ki.
29. Tümen Sarıkamış önüne geldiğinde yüzde 90'nını kaybetmiş. 10. kolordu Sarıkamış'ın önüne geldiğinde 45 bin kişilik ordu ine ine 3.200'e inmiş. Çok kayıplar olmuş. Beklenmeyen bir soğuk olmuş.
HABERTÜRK: Hep soğuk değilmidir orası?
BS: Hep soğuk. Rus'lar içinde soğuk. Ama Rus'lar donanımlı. Ve Rus'lar çok büyük akıllılık yapıyorlar , cephe küçültüyorlar. Küçüle küçüle Sarıkamış'ın önünde topluyorlar bizi , tabiat bizi imha ediyor, onlar da gelip esir alıyorlar.
HABERTÜRK:Siz o sayılara öfkeleniyorsunuz.
BS: Sayıların suistimal edilmesine öfkeleniyorum. 12 bin diyen var, 7 bin diyen var. Sadece bu filmdekileri saysak 7 bin çıkar. Eğer Kafkas cephesini konuşursak 4 yıl aklınıza gelmeyecek rakam çıkıyor.
HABERTÜRK:Aslında öyle konuşmak lazım. O aralığı değil , 4 yılı konuşmak lazım.
BS: Asu asker dairesi başkanı'nın hatıraları var. Büyükelçi'nin yazarı, Emir Kılıç'ın dedesi, onun Genelkurmay anıları var.
Genelkurmay anıları şuanda tarih kurumunda çuvallar içinde bekliyor. Bir kısmını geri aldı. Enver Paşa ile bir konuşması var.
Sınıf arkadaşı Enver paşa ile, kendisi de albaydır. "Paşam Kafkas cephesi'ne 800 bin er gönderdim 4 yıl boyunca. 200 bini sevkiyat hatası olarak kabul ediyorum .
600 bin er ne oldu?" Verilen cevap "Onlar nasıl olsa ölmeyecekler miydi?" oluyor.
Bu emekli paşanın hatıra olarak belgelerinin arasında bulunan rakam.
Buna benzer belgeler var.
Birinci Dünya Savaşı 4 yıl sürmüştür. Birinci Dünya savaşında bir belgeye göre 2 milyon 600 bin, bir belgeye göre 2 milyon 800 bin er alınmıştır.
Musatafa Kemal'in kaç askeri vardı Kurtuluş Savaşında? 125 bin. 2 milyon 850 bin eksi 125 bin . 300 bim de dağlarda kaçak var. 2 milyon 200 bin gencimiz o dağlarda 4 yıl boyunca kaybedildi.
Sadece Alman menfaatleri için. Almanlara yaranmak için. Yoksa biz Sarıkmaış'ı alamayacaktık.
Alsak ne olacaktı?
Alsak gidebilecek miydik?
Gidemeyecektik. Ne iklim , ne donanım, ne yol.
HABERTÜRK: Zaten asıl soru dediğiniz gibi bizim orada ne işimiz vardı? Enver Paşa hakkında da çok fazla spekülasyon yapılmıştır. İyi yönetmiş midir? Yönetmemiş midir? Büyük hata? Bilerek ölüme yolladı? İsterseniz kısa bir ara verelim , aradan sonra bu soruların cevaplarını arayalım.
Bingür Sönmez ile sohbetimiz devam edecek, Sarıkamış'ı konuşmaya devam edeceğiz.
HABERTÜRK: Söz Sende devam ediyor. Sarıkamış Dayanışma Grubu Başkanı Bingür Sönmez ile Sarıkamış'da neler oldu? Sorusunun cevabına devam ediyoruz biz.
Enver Paşa hakkında çok şey konuşulur. Kahramandı, haindi. Önüne gelen herkes her şeyi söyler. Enver Paşa'nın bir suçu varmıydı bu yaşananlarda?
BS: Enver Paşa'nın tartışılacak bir yönü var. Enver Paşa, bir cesaret örneği, bir kahraman, bir vatan sever aslında. Sadece Enver Paşa değil, o dönem İttihat Terakki'nin hepsi vatansever. Yola çıkışları tamamen vatan sevgisi ile dolu.
Ama gerek siyaseti, gerek askerliği iyi bilmedikleri için, deneyimleri yeterli olmadıkları için, hep hayal kırıklığı ile sonuçlandı.
Savaş kaybedilmiştir. Savaşı erler kaybetmez. Savaşı subaylar da kaybetmez, savaşı komutan kaybeder.
Ben bir yandan "Enver Paşa bir kahramandır, bir cesaret örneğidir" derken, "Enver Paşa bu savaşı kaybetti" dersem bana Enver Paşa hayranları kızmasınlar. Kaybedilmiş savaş vardır ve bunun hesabını Enver Paşa'nın vermesi gerekir. Oradaki gariban topçu, binbaşısı değil.
O kadar cesur bir insan ki, dünya savaş tarihinde görülmemiş bir şey yapmıştır. Sarıkamış'a 1.5 kilometre mesafede baş komutanlık karargahı kurmuştur.
Doğru bir şey midir? Hayır.
Cesurluk mudur? En cesurudur .
Çünük siz bir başkomutansıznız ya İstanbul'da olacaksınız, büyük bir ihtimalle Erzurum'da olacaksınız. İstanbul'dan Erzuruma'a gelmiştir, başkomutan 3. ordunun idaresini ele almıştır. 9 kolordu ile beraber yürümüştür. 9. kolordu idaresini ele almıştır. Bir an bakarsınız ki topçu bataryasına şuraya ateş et demiştir.
Askeri deneyimi o büyük savaşı yönetmek için yeterli değildir.
Fakat 1.5 sene sonra Çanakkale'de görüyorsunuz, çok daha deneyimli bir komutandır. Savaşın sonuna doğru daha Almanlar'a hesap sorabilen, daha cesur bir insandır.
HABERTÜRK: Size bu yüzden mi kızıyorlar?
BS: Ben Enver Paşa'ya hain demiyorum, kötü de demiyorum. Enver Paşa'nın kahraman olduğunu söylüyorum , cesaret örneği olduğunu söylüyorum ama başarısız olmak, bunun hesabını vermek zorundaydı.
HABERTÜRK:Bir bölüm Enver Paşa'ya söylediklerinizden ötürü kızıyor, bir bölümde bak işine niye tarih ile uğraşıyorsun diye.
BS: Bunun bir örneğini söyleyeyim ; Biliyorsunuz biz Kuzey Deniz Saha Komutanlığı ve Karadeniz Bölge Komutanlığı'nın katkıları ile Metin Ataç Paşa'mızın Deniz Kuvvetleri Komutanlığı zamanında 3 geminin Sarıkamış'a eşya götürürken batırılışını her yıl 7 Kasım sabahı bir fırkayetn ile giderek sembolize ediyoruz. Bu bütün kitaplarda vardı, belgelerde vardı.
İlk aktiviteyi yaptığımızda iki alay asker, 2 tayyara, 1 tayyara bölüğü, kışlık donanım ve en önemlisi haritalar kaybedildi şeklinde söyleniyordu. Ben dedim ki "Karadeniz Sarıkamış Meydan Muhaberasi Karadeniz de kaybedilmiştir. Donanma desteği olmayan hiçbir kara harekatı başarılı olamaz" demiştim. İnanılmaz mailler geldi. Bir bilim adamı, bir tarihçi nasıl hakaret etti bana . Neden? 2 alay asker vardı dedim diye. Bütün belgelerde two korps diye geçiyor.
İki Alay olabilir, 2 tabur olabilir.
Askerler diye geçiyor, sayı belirtilmiyor.
Hakaret etti bana dedi ki "2 alay asker nereden uydurdun?" 15 gün ben bunu nerede okudum diye araştırdım.
İnanamayacaksınız ama bana hakaret eden tarihçinin doktora tezinde ve kitabında vardı bu. Döndüm, "Bana hakaret ediyorsun senin doktora tezinde var bu , senin yazdığın kitabın 2 baskısında da 2 alay asker lafı var." Dedim "Ben tarihçiyim, bir dahaki baskıda bunu inkar ederim. Sen işine bak. Ben de bypass yaparım yoksa" dedi.
Bunlar ayıp şeyler, bunlar bilime haykırı olan şeyler.
HABERTÜRK: Peki bu ne dir?
BS: Burada bütün harekatı görüyoruz. Harekat Erzurum önlerinden başlıyor, ama bunu özellikle getirmemin nedeni Erzurum Bünyamin Akbulut'un rehberliğinde Pitkür köyü o zaman şimdi Çimen köyünden 29. tümenin yolunu izleyerek Bardız Köyü'ne kadar geldiler. 105 kilometre bir yürüyüşü 4 gece 5 günde gerçekleştirdiler. Bu yolun sağı, solu dev şehitlikler ile dolu.
1915 yılından beri hiç ziyaret edilmeyen şehitlikleri ziyaret ettiler. Şihitlerin ruhlarını şaad ettiler. Her sene Temmuz ayının ilk haftasında bu yürüyüşü Erzurum AKUT ile birlikte gerçekleştireceğiz. Şimdiden dostlarımı davet ediyorum.
HABERTÜRK: Sizi bulmuşken sağlık ile ilgili bir noktayı da sormak istiyorum. Lefter sizin hastanede mi? Ço könemli bir isim Lefter. Türkiye için çok önemli. Spor sevenler için çok önemli.
BS: Sevgili Deniz ona yıllarca bakmıştır zaten. Yunanistan'da yatmış, ciddi bir zatürre geçirmiş. Dün karşıladık kendisini.
HABERTÜRK: Kaç yaşında?
BS: 86 – 87 yaşında. Çok yaşlı. O canavar Lefter değil. Benim hastanede ona çiçek gibi bakıyorlar. Perşembe günü Lefter'i odasına çıkaracağız. Neden Perşembe günü çıkarıyoruz? Perşembe günü onun doğum günü. Odasında doğun günü kutlayacağız insallah, Doktor Deniz ile beraber.
HABERTÜRK: Gerçekten 86 yaş kolay yaş değil. Eminim ki çok büyük problemler atlatmaya çalışıyor. Bol şifalar dileyelim buradan Lefter'e.
Kapatmadan hatırlatalım istiyorum. 24'ünde ne olacak?
BS: 24 Aralık'da Sarıkamış Dayanışma Grubu , AKUT, Erzurum AKUT'un ekibi, İzciler Grubu, Erzurum Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü ve Erzurum Valiliği himayelerinde bir aktivite düzenliyoruz.
Dedemin köyü olan Bardız Köyünde büyük bir şehitlik var, 650 şehidin yattığı bir şehitlik , orada çadırlarımızı kuracağız ve sabaha kadar nöbet bekleyeceğiz. Oradan canlı yayınlar yapacağız.
Ben dostlarımızdan rica ediyorum 24 Aralık gecesi, yatmadan pencerelerini açsınlar, soğuğu derin derin içlerine çeksinler. İnsallah İstanbul'a da kar yağar.
O soğuğu içlerinde hissetsinler. Bilsinler ki biz o soğuğun 10 misli, 20 misli fazlasını şehitlerimiz ile beraber , onların ruhları ile beraber soluyor olcağız.
HABERTÜRK:Anma töreni denilince sormamak mümkün değil, geçenlerde Sarıkamış'ı anarken halaylı bir görüntüler oldu.
BS: Onlar yanlış şeyler. Doğru değil. Eğlence değil. Sarıkamış'ın kültürünü, folklorunu tanıtmak ayrı bir şeydir. Sarıkamış'ın turizmini tanıtmak ayrı bir şeydir, şehit anma töreni ayrı bir şeydir.
28 Aralık günü Kartal Belediye'sinin organize ettiği bir aktivite yapacağız. Ben bir konferans vereceğim.
Diğer arkadaşım çıkacak ağıtlar okuyacak, türküler söyleyecek, kahramanlık türküleri söyleyecek. O başka. Ama öyle davul zurna ile yapmak gerçekten şehitlerin ruhlarını incitiyor.
HABERTÜRK: Acaba tutuculuk yapılıyor mu? insanlar nasıl isterlerse ansınlar denilebilir mi? Diye tersten sorayım.
BS: O bir eğlence olmuş . Yapanlar da pişman oldular. Bazen toplumun psikolojisini yönetmek çok kolay şey değil. Ben eminim ki o niyet ile yola çıkmadılar onlar. Toplum psikolojisi o yöne götürdü herhalde.
HABERTÜRK:Yeni bir belge var mı üstünde uğraştığınız?
BS: Yeni bir hatıra satın aldım açık artırmadan.
HABERTÜRK: Siz birde para harcıyorsunuz.
BS: Elbette . Benim zekatım sayılır. Bir binbaşının esarette tuttuğu notları var burada.
HABERTÜRK: Neler var bu belgelerde?
BS: Bu belgelerde gün gün esir olduğu günden itibaren bütün esaret anıları var. Dönüşünde de İstiklal Madalya'sı kazanmış zaten.
HABERTÜRK:Kaç yıllık elimde tuttuğum bu defter?
BS: 1919 yılında geri dönmüş bu kahraman. Şimdi onu tercüme ettireceğim. Bu konuda çok ciddi bir ekibim var, hepsinden Allah razı olsun.
Buna benzer 3 belge , 3 hatıra yayınlanmakta. En önemlisi Hasan İzzet Paşa'nın torunu Hasan İzzet Paşa'nın anılarını toparladı, çok bilimsel bir kitap halinde Ocak ayında yayınlanmak üzere.
HABERTÜRK: Ne hoş, demek konuşacağız daha bu konu üzerinde. Bingür Hoca çok teşekkür ediyorum yayına katıldığınız için. 24 Aralık gecesi de size kolay gelsin oralarda, bütün ekibe kolay gelsin.
Sarıkamış Dayanışma Grubu Başkanı Profesör Doktor Bingür Sönmez ile birlikteydik.
Sarıkamış şehitlerini konuştuk bu akşam. Yarın 18:10 da biz yine buradayız. İyi akşamlar.
. . .
Bingür Sönmez
. . .
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tüm yazıları |
ShareThis
|
|
|
|
|
|
Türk Liderler:
Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem
|
|
|