Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

BİNGÜR SÖNMEZ Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Göğsünüze filler gelip oturduysa dikkat!
11.08.2011
Okunma Sayısı : 5628
Oy Sayısı : 3
Değerlendirme : 5
Popülarite : 2,39
Verdiğiniz Puan :
 

 

Göğsünüze filler gelip oturduysa dikkat!

.
.

Sayın Mine Şenocaklı benimle röportaj yaptı. Vatan gazetesinde yayaınlandı. Sizlerle paylaşmak istedim...

 

.
.

Göğsünüze filler gelip oturduysa dikkat!
 

MemorIal Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Bingür Sönmez ile röportajımızın ikinci bölümü...

İman tahtasının hemen arkasına bir yumruk çöküyor. Müthiş bir sıkıntı ve ağrı duymaya başlıyorsunuz. Böyle bir ağrı yok. Keskin değil ama tarifsiz... Sol koldan başlayıp serçe parmağa doğru inen, boyna doğru çıkan bir ağrı bu... Nefesiniz daralıyor... Mideniz bulanıyor... Soğuk terler birikiyor alnınızda... Evet kalp krizi geçiriyorsunuz... Peki ama kalp krizini herkes böyle mi geçirir?

 

"Kalbin işine akıl sır ermez" derler ya, bu sadece duygusal hayat için değil, tıbbi tüm belirtiler için de geçerli... Memorial Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez, önce en can alıcı, daha doğrusu can kurtarıcı tariflerle giriyor söze. "Kalbin sağı solu belli olmaz. Kalp sol tarafta diye illa ki sol kol uyuşacak ya da ağrıyacak demek tümüyle hata. Bazen sol, bazen sağ tarafa girer ağrı."

Peki nasıl bir ağrıdır bu? 'Nasıl'ın tarifi gayet zor ve muhtelif... Kimisinin iman tahtasına bir fil gelip otururmuş. Hatta bazen bir fil sürüsü! Dedik ya tarifsiz, ancak böyle anlatabiliyormuş hastalar başlarına geleni... Ama kimi daha farklı yaşarmış kriz anını... Bir kravat dolanırmış boyna... Boylu boyunca insanın canını çıkartan bir sancıyla... Boşuna uğraşırmışsınız kravatı çözmek için! Bazen de inceden bir uyarı gelirmiş! Serçe parmağında anlamsız bir sızıyla, bilekte gitgide daralan bir bilezikle...

Tek belirti ağrı değil elbette... Bazen bu ağrılar bambaşka bir sebeple de olabiliyor. Ama eğer soğuk ter, bulantı ve kusma da ağrıya eşlik ediyorsa Azrail kapınızı çalıyor demektir! Şimdi saniyelerin önemi var. Ne yapmalı? İşte Prof. Bingür Sönmez'den hayat öpücüğü değerinde uyarılar:

"Kural bir: En iyi hastane, en yakın hastanedir. Kural iki: En iyi araç, en yakındakidir. Cankurtaran çağırın, ama bir taksi varsa hemen atlayın. Kural üç: Hemen ağzınıza iki bebe aspirini atıp çiğneyin. Kanın pıhtılaşmasını önler ve spazmı çözer."

Kalp krizi nedir hocam?


Kısaca kolesterolle ve kalsiyumla, yani yağ ve kireç taşıyla dolu lezyonların oluşturduğu koroner damarların daraltması sonucunda oluşan tıkanma sonucu kan akımı tamamen kesilirse ölüme yol açabilen kalp krizi ortaya çıkabilir.

Nasıl meydana geliyor peki?


Kalp, istirahat ederken dakikada 60-80 kez kan pompalar. Bu dakikada 7-8 litre kan demektir. Kalp bunu kaslarıyla başarır. Kalbin, tüm vücudun kan ihtiyacını karşılarken kendisini de beslemesi, yani kan alması gerekir. Kalbin kendisini besleyen bu damarlara 'koroner arterler' denir. Koroner arterlerin dolaşımında bir bozulma ortaya çıktığında koroner yetersizlik meydana gelir. Bazı hastalarda sadece fiziksel aktivite sırasında ortaya çıkan ve dinlenmekle geçen göğüs ağrıları olabileceği gibi, bazen damarların ani olarak tıkanması sonucu gelişen, şiddetli göğüs ağrısıyla başlayan, ani ölüme yol açabilen kalp krizi de ortaya çıkabilir. Yani ilk belirti kalp krizi, ilk kriz ölüm nedeni olabilir. Kalp krizi koroner arterlerin tamamen tıkanıp besledikleri bölgenin kansız kalması sonucu ortaya çıkan bir kalp kası ölümüdür. Daha doğrusu kalp kaslarının bir bölümünün ölümüdür. Ölen kısım ne kadar büyükse sonuç da o kadar dramatik olur.

Kalp krizi üçüncüde öldürür derler. Doğru mu?


Hayır, birincide de öldürebilir. Diyelim ki bir kere kriz geçirdiniz. Kalbin bir bölümü kaybedildi. Bir daha geçirdiniz, başka bir bölümü kaybedilebilir. Sonra bir daha... Kaybedilen bölüm çoğunlukla tekrar fonksiyon kazanmaz. Kalp de çok büyük değil. O yüzden kalp krizinin ikincisi, üçüncüsü tahribatı daha da artıracağı için tehlikelidir. Ayrıca genç hastalarda daha çok ana damar veya ana damara yakın damarlarda tıkanma oluştuğu için genç hastaların kalp krizleri (tahribat ve yaşam tehdidi yönünden) daha tehlikeli olmaktadır.

Peki kalp kansızlığa ne kadar dayanabiliyor?


Kalp hiç dinlenmeyen bir organ. Mide dinlenir, bağırsaklar dinlenir... Hatta beyin bile... Ama kalp uyurken bile çalışır. Bu demektir ki vücudun en fazla kan ihtiyacı olan organı kalp. Tüm vücuda kan sağlarken kendi ihtiyacı olan kanı da kendisi üretiyor. Yani vücudun en güçlü kası kalp. Beyinden sonra oksijensizliğe en az tahammül eden organ da kalp. Bir bacağın damarı tıkanırsa 8-9 saat kansız idare edebilir. Yani kangren olmaz. Beyin 4 dakikadan sonra ölür... Kalpte ise 2 saat içinde damar açılırsa tahribat olmayabilir. 4 saati geçmişse artık tahribat olmuştur. 6 saatten sonra damarı açmanın bir yararı olmayacağı gibi, açılırsa hayatı tehdit eden ritim bozuklukları da oluşabilir.

Diyelim ki kalp krizi geçiriyoruz, damarlardan biri tıkandı. O süreç nasıl işliyor?


Kalp, koroner damarın yüzde 60'a kadar darlığını tolere edebiliyor. Yani hastanın o ana kadar ağrısı, sızısı olmuyor. Ama darlık yüzde 60'ı geçince, kişi hareket ettikçe kalp kasının oksijen ihtiyacı artacağından göğüs duvarına yansıyan ağrılar oluşmaya başlıyor.

Bu ağrıları tarif edebilir misiniz?


Bu ağrı göğüs duvarında olabilir. Kravat şeklinde olabilir. Yani kravatın dolandığı ve uzandığı yerlerde... Boyna ve çeneye doğru yayılabilir. Bazen hiç alakasız el bileğinde, küçük parmakta sızı şeklinde olabilir.

Peki bu ağrıları ne zaman ciddiye almamız lazım?


Diyelim ki 40 yaşın üzerindesiniz (ama bazen yaşın da bir önemi yok) ve elinizin bileğinde bant şeklinde bir ağrı oldu. Bu ağrıyı kesinlikle ciddiye almalısınız. Sadece bu ağrı bile koroner kalp hastalığı belirtisi olabilir.

Ağrı bir kez olsa bile mi?


Evet bir kez bile önemli ama tekrarlayan bir şekilde ise, atipik bir ağrıysa ciddiye almalısınız...

İki bebe aspirini çiğneyin

Hocam diyelim ki kalp krizi geçiriyoruz, o anda ne yapmalıyız?


Önce hastaları üç gruba ayıralım. Birinci grup hastanın o güne kadar hiçbir şikayeti yok, yaşı 30 olabilir, 55 olabilir... Göğsüne ağrı geldi, hayatta ilk defa böyle bir şeyle karşılaşıyor. Terliyor, çarpıntısı var. Yavaş yavaş fenalaşıyor. Onun ne yapacağı ile öbürlerininki farklı.

Bu insan ne yapacak? Öksürün diyen doktorlar var...


Öyle göğsüne yumruk vurmak, öksürmek, iğne batırmak gibi internette dolaşan saçma bilgiler var. Biz çarpıntısı olan hastaya, "Öksürün, çarpıntınız geçer" diyoruz. Ama kalp krizi geçirmekte olan, şuurunu kaybetmek üzere olan bir insan nereye öksürecek? Şuurunu kaybedecek ve ölecek... Göğsüne ağrı girdi, kravat bölgesinde ağrı, terleme ve çarpıntısı var. Yapacağı birinci iş hemen telefonla yardım isteyecek, evin kapısını açık bırakacak... Bu yardım ambulans olabilir, aileden birisi olabilir. Bir divana uzanacak, kusma riskine karşı yan yatmak uygun olur, ayaklarını yükseğe kaldırıp bekleyecek, bu arada iki bebe asprini çiğneyecek. Onun dışında bir ilaç bulması mümkün değil zaten. Bebe asprini kanın pıhtılaşmasını önler ve spazmı çözer.

Bebe aspirini yoksa?


Normal asprinin yarısını alacak... İkinci grup hastamız ise kalp hastası, ilaçları var, göğsüne bir ağrı girdi ve o ağrıyı tanıyor. Hemen bir dilaltı hapı alacak, geçmezse 15 dakika sonra bir dilaltı daha alacak. Geçmezse 2 tane bebe aspirini alacak, evin kapısını açık bırakacak ve ambulans çağıracak. Bak, "Hep evin kapısını açık bırakacak" diyorum. Çünkü ambulansın gelip içerideki hastayı alamayıp yarım saat çilingirle uğraştığı çok olmuştur. Onun için kapıyı açık bırakmak çok önemli.

Ya üçüncü grup hasta?


Bir hasta yanınızda fenalaştı. Göğsüne ağrı geldi, terliyor, şuurunu kaybetti, anlayamıyorsunuz ne olduğunu... Yapacağınız ilk şey ceplerine bakacaksınız, 'Dilaltı hapı var mı?' diye. Varsa vereceksiniz, ayaklarını yükseğe kaldıracaksınız. İlk 15 dakika içinde kendine gelmezse mutlaka ambulans çağıracaksınız. Kalbi, solunumu durmuşsa, yapabiliyorsanız kalp masajı yapacaksınız ama mutlaka ambulans da çağıracaksınız o sırada. Ambulans gelene kadar yapabildiğiniz kadar kalp masajı yapacaksınız ve hayat öpücüğü vereceksiniz.

Bunu nasıl yapacaklar?


İşte bunun eğitimlerini veriyoruz. 3 ayda bir, belli gruplara... Polislere, Rotary gruplarına... Hatta, programda "Eşinizle beraber gelin. Hanginize lazım olacağı belli olmaz" diyoruz. Maketimiz var... Maket üzerinde 15 masaj 1 öpücük... Bayağı aktif olarak öğretiyoruz.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org