Tüm Yazıları
ShareThis
|
1929N DÜNYA EKONOMİK BUHRANI İLE 2008 MALİ KRİZİNİN KARŞILAŞTIRILMASI
02.02.2010
Ersin Dedekoca |
|
Okunma Sayısı : |
18309 |
|
|
Oy Sayısı : |
10 |
|
|
Değerlendirme : |
4,9 |
|
|
Popülarite : |
4,9 |
|
|
Verdiğiniz Puan : |
|
|
|
|
|
|
1
İÇİNDEKİLER
I- GİRİŞ
II-EKONOMİK KRİZİN TANIMI VE GELİŞİM YÖNÜ
1. EKONOMİK KRİZİN TANIMI
2. BAŞLICA EKONOMİK KRİZLER;GENEL ÖZELLİKLERİ VE GELİŞİMİ
III-1929 DÜNYA EKONOMİK BUHRANI
1. KRİZ ÖNCESİ ABD VE AVRUPA
2. KRİZİN BAŞLANGICI VE GELİŞMESİ
3. KRİZE YOL AÇAN ETMENLER
3. KRİZİN SONUÇLARI VE SÜRECİ
IV-2008 EKONOMİK KRİZİ
1. KRİZ ÖNCESİ GENEL EKONOMİK DURUM
2. KRİZE YOL AÇAN GELİŞMELER (*)
3. KRİZİN EVRELERİ VE SONUÇLARI (**)
4. KRİZİN YOL AÇACAĞI OLASI DEĞİŞİMLER
V-1929 DÜNYA EKONOMİK BUHRANI İLE 2008 EKONOMİK KRİZİN KARŞILAŞTIRILMASI
1.KRİZE YOL AÇAN ETMENLER YÖNÜNDEN
2. SONUÇLARI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ (**)
3. ALINAN ÖNLEMLER YÖNÜNDEN
VI- SONUÇ
DİPNOTLARI
KAYNAKÇA 2
I. GİRİŞ
Kapitalist sistemin küresel boyutta yaşadığı ilk ve bize göre en derin ekonomik krizi olan 1929 Dünya Ekonomik Buhranı(Great Depression) ile, dünya ülkelerinin halen yaşamakta olduğu 2008 Ekonomik Krizi'nin nedenleri, boyutları ve etkileri konusunda benzer ve farklı yönler bulunmaktadır.
Dünya'da yaşanan ekonomik krizlerin ülkeleri etkileme dereceleri değişiktir. Ancak ABD'de ilk hareketini alan her iki ekonomik kriz de yeryüzündeki çok sayılı ülkede, çeşitli derecelerde hissedilmiştir. Ancak, küresel nitelikte olan iki krizden 1929 buhranı sırasında piyasa ekonomisi uygulamayan ve dolayısıyla sistem dışında kaldığı için etkilenmeyen ülkeler vardı. Çünkü ülkeler arasındaki entegrasyon bugünkü kadar yoğun değildi.
2008 krizinin, özellikle yaygınlık bağlamında bu kadar yoğun yaşanmasının en temel nedeni, küreselleşmede alınan yol ve bunun sonucu olarak sermaye hareketlerinin serbest bırakılmış olmasıdır. Piyasa sistemi doğası gereği kriz çıkarmaya eğilimlidir.
Küreselleşme ise bu krizlerin bulaşıcılığını arttırmaya başlamıştır.(1) Küresel, bölgesel veya ülkesel tüm ekonomik krizlerin oluşmasında önemli rol oynayan siyasi tercihlerin, karar ve/veya kararsızlıklarının anılan iki ekonomik krizde de katkıları bulunmaktadır.
(Mal-hizmet/üretimi-ticareti- finansmanı /finansman ile ticaret arasındaki denge/-temsil eden kıymetler ve bunların ticareti-tüm bu işlem ve eylemlerin kurallaştırılması) kümesinden oluşan ilişki(zincir)deki ölçüsüzlük veya asimetrik olma olgusunun önemi, çalışmamızın konusu olan krizlerdeki önemi yadsınamaz.
Çalışmamızın amacı;
-ticaretin tüm dünyada serbestleştiği ve finansal kapitalizme geçiş aşamasının yaşandığı bir dönemde çıkan 1929 tarihli Büyük Buhran ile,
-kapitalizmin küreselleşmesinin ardından çıkan 2008 Küresel Krizinin, (2)
irdelenmesi ve farklı/benzer yönlerinin ortaya konulmasıdır. 3
II. EKONOMİK KRİZİN TANIMI VE GELİŞİM YÖNÜ
1.EKONOMİK KRİZİN TANIMI
Tanımlanmasında açık bir görüş birliği olmamasına karşın, Mahfi Eğilmez ekonomik krizin, tüketici talebinde ve firmaların yatırımlarında büyük düşüş, yüksek oranlı işsizlik ve dolayısıyla yaşam standartlarının düşmesi şeklinde ortaya çıkabildiğini, bu tür krizlere genellikle finansal piyasalardaki belirsizlikler ve hisse senedi fiyatlarındaki düşüşlerin ve yerli paranın yabancı piyasalara göre değerinde düşüşlerin eşlik ettiğini; çok azı ki ekonomik kriz söz konusuysa sonuçta bir resesyon ve borçları ödeyememe (default) durumunun da ortaya çıkabileceğini belirtmektedir. (3)
Krizleri konjoktürel, yapısal ve sistematik krizler şeklinde tasnif eden Hayri Kozanoğlu, ekonominin birbiri ardına iki çeyrek daralmasını konjonktürel kriz olarak tanımlamaktadır. (4)
Ekonomik krizin bir diğer tanımı da, ekonomideki karar birimleri olan hanehalkı, yani bireyler, firmalar ve devletin davranış ve faaliyetlerinde iç ve dış konjonktür nedeniyle meydana gelen ani ve beklenmeyen değişimler olarak ifadesini bulmaktadır. Ekonomik krizler bir ülkede beklenmedik şekilde veya yetersiz ya da yanlış yönetsel tercihlerle belirli bir dönemde ortaya çıkan makro ekonomik buhranları olarak da, yönetim ağırlıklı tarifi bulunmaktadır. (5)
Brenda Spotton Visana, mali(finans) krizlerinin öncelikle;
-finansal ürün(enstrüman) fiyatlarındaki aşırı düşme,
-borçların geri ödenememesindeki yaygınlık,
-borçlarda ertelemenin yoğunlaşması,
şeklinde kendini gösterdiğini, bunun geçici veya rastlantısal olarak ve emarelerini,
-istihdam,
-üretim ve/veya
-ticaret hacmi,
nde ortaya çıkaran ekonomik krize yol açtığını belirtmektedir. (6)
Enflasyon oranlarındaki değişkenlik, döviz kurlarındaki hareketlilik ve değişim hızlılığının banka kırılganlığını arttırdığı ve bu gerçeğin de 1971 yılından bu yana finansal kriz yaratarak (finansal varlık fiyatlarındaki düşüş, kurlar üzerindeki baskı, likidite talebinin artması ve mudi 4
güveninin sarsılması), bu yolla ticari anlaşmaların iptali veya yerine getirilmemesine, iş dünyası için gerekli kredi olanaklarının daralmasa sebep olarak ekonomik krize neden olduğunu da, sistematik finansal krizleri inceleyen Patrick Horohan ve Luc Laeven söylemektedir. (7)
R.Hakan Özyıldız'da, aşırı borçlanma ve spekülasyon arasındaki ilişkiyi irdeleyen Irving Fisher'e atıfla, aşırı güven sonucu oluşan aşırı borçlanma ile yapılan yatırım ve spekülatif hareketlerin, krizleri ağırlaştırdığını belirtmektedir. (28)
2. BAŞLICA EKONOMİK KRİZLER;GENEL ÖZELLİKLERİ VE GELİŞİMİ
2.1 Başlıca Ekonomik Krizler
1873'de başlayıp 1900'lere kadar süren uzun depresyon
"Uzun Depresyon" adıyla anılan ve 1873'te başlayıp 1900'lere kadar yayılan , hatta birçok yorumcuya göre Birinci Dünya Savaşı'na neden olacak kadar uzun süren bir krizdir. 1873 yılının 9 Mayıs'ında Viyana Borsası'nın çöküşü ile başlayan panik, kısa sürede sistem krizine dönüştü. (8)
Bu dönemde Avrupa, çıkışa geçen Amerikan kapitalizminin dinamizmine ayak uydurmakta zorlanmaktaydı. Viyana, Paris, Berlin'de ipotekli kredilerle teşvik edilen bir "imar hamlesi" başlamıştı. ABD'de ise, buğday üretiminden yüksek verimle mahsul alınmakta, ürünler silolarda depolanabilmekte, buharlı gemilerle yapılan un, sığır, kolza tohumu ticareti dünyaya yayılmaktaydı. Bu gelişmeler karşısında Rusya ve Orta Avrupa tarımı rekabet gücünü kaybediyor ve gelirler dibe vuruyordu. Kriz gecikmeden emlak piyasasına da sıçradı ve İngiliz bankalarının kredi musluklarını kesmesiyle de tırmanmaya başladı. Devamında kriz ABD'ye vudu, çünkü o dönemde en büyük yatırımlar demiryollarına ve yüksek kaldıraç finansmanıyla, düşük öz sermayeyle yapılmaktaydı. Bankacılık sistemi tıkanınca faizler %25'e tırmandı; çiftçi ve köylüler ayaklandı. (9)
Bu krizin çıkış nedeninin temelinde Fransa-Prusya savaşının ertesinde Fransa'nın Almanya'ya ödemek zorunda kaldığı büyük savaş tazminatının rol oynadığı; krizin ABD'yi etkilemesinin, 5
anılan ülkenin iç savaştan sonra izlediği altına bağlı sıkı para politikası olduğunu söyleyen yorumcuların yanında; monateristlerin de, krizin kökeninde o dönemde paranın değerini belirleyen altın miktarında yaşanan kıtlık olduğunu vurguladıkları belirtilmektedir. (10)
1929 Büyük Buhranı
1929 yılında başlayıp 1935'e kadar süren (1933 yılı dip noktasıdır), ABD'de sabit fiyatlarla milli geliri %30,5 azaltan, işsizlik oranını %25.2'ye tırmandırıp, fiyat endeksini %22.3 düşüren Büyük Buhran (Büyük Bunalım-Depresyon), 20. yüzyılın en büyük ekonomik felaketi olup, çalışmamızın 3 nolu başlığında ayrıntılı olarak ele alınacaktır.
1970'lerde Bretton Woods Sisteminin Çökmesi ve Petrol Şoku
1970'lere kadar ABD, parasını altın karşılığı basan tek ülkeydi. 15.08.1971'de doları altın değişim standardından çıkararak, altın karşılığını kaldırdı. Böylece parasını Amerikan Dolarına göre ölçen dünya para sistemi birdenbire karşılıksız kalmış oldu. Ardından İngiltere ve öteki sanayi ülkeleri de paralarını dalgalanmaya bıraktı. Bunun sonucu oluşan "kolaylıkla para basma olgusu" dolar ve öteki gelişmiş ülke paralarında değer yitirilmesi sonucunu getirdi.
Petrol fiyatları dolar bazında belirlendiğinden, bu sonuç petrol üreticisi ülkelerin önemli kayıplarla karşılaşmasına yol açtı. Petrol üreticisi ülkelerin (OPEC) petrol fiyatlarını altına bağlaması sonrası petrol fiyatları hızla yükselmeye başladı. Öyle ki 1958-1973 yılları arasında USD 3/ varil olan petrol fiyatı 1974'de 12 doları aştı. Petrol fiyatlarındaki bu hızlı artış dolar ve öteki rezerv paraların değer kayıplarıyla birleşince ortaya, enflasyon ve durgunluğun birlikte yaşandığı "stagflasyon" olgusu çıktı. Uzun süreli bu krizden çıkış 1980'leri buldu.
1997 Asya Krizi
Uzak Doğu ülkelerinden Kore, Tayland ve Endonezya kendi ulusal paralarını, ticari ilişkilerinin en yoğun olduğu Japon Yeni yerine, Amerikan Doları'na 'peg' etmişlerdi. Böylece, doların karşılaştığı her sorun aynen bu ülke ekonomilerine de yansıyordu. 6
Öte yandan, sözü geçen Asya ülkeleri, 1995 yılından itibaren oluşan cari açıklarını kapatacak önlemler almak yerine, bu açığı, finanse edebildikleri sürece sürdürmeyi tercih ettikleri gibi; gelen kısa vadeli kaynaklarla uzun vadeli yatırımlar finanse edilmişti.(mismattching) (12)
Anılan ülkelerin, mali sektöre ilişkin kuralları ciddi olarak uygulamaması, şeffaflığın olmaması, erken uyarı sisteminin işlememesi nedeniyle hatalı ve çok hızlı yatırım yapan yabancıların ülkeden çıkması da yine hızlı oldu. Sonuçta, tüm bölge ülkelerin ekonomileri ve o ülkede yatırım yapan yabancılar zarar gördü. (13)
1998 Rusya Krizi
1997 yılında Tayland'da başlayıp, önce Uzakdoğu ülkelerine sonra da Rusya'ya yansıyan finansal krizde Rusya'nın durumu, aslında, Asya ülkelerinden farklıydı.
Asya ülkelerindeki tüm sorunlar Rusya'da da mevcuttu ve öteden beri biliniyordu. Rusya'nın 1998'de kriz ortamına girmesindeki temel neden, IMF'nin kaynak yetersizliği içine girmesi sonucu Rusya'ya olan desteğini askıya almış olmasıdır.(14) IMF'nin bu kararı açıklandığında Rusya krize girdi. Çünkü Rusya'ya gelen yabancı yatırımcının en önemli güvencesi IMF desteği idi ve aksi anlaşılınca yabancı yatırımcılar kaçmaya yöneldi. Sonuçta ülke ve yatırımcılar yönünden önemli zararlar oluştu ve Rusya dış borçlarının konsolidasyonuna gitmek zorunda kaldı. Kriz, Rusya ile ticari ve finansal ilişkisi olan ülkeleri ve yabancı yatırımına ev sahipliği yapan gelişmekte olan ülkeleri de etkiledi.
2008 Global Kriz
2008 Eylül ayında önce ABD başlayıp, sonrasında dalga dalga dünyaya yayılan ve kökeninde tarihin en büyük taşınmaz ve kredi balonu yatan kriz, yeterince büyümüş olmasına karşın gerekli düzenlemeler yapılmamış olan türev piyasalar yüzünden dünyayı etkilemiştir.
2009 yılında dünya genelinde %1,1, ABD'de %2,7, AB toplamında %4,2 oraında küçülmeye; gelişmekte olan ülke toplamında da sadece %1,7 büyümeye yol açacağı tahmin edilen (IMF.Oct.-09) ve şimdilerde de sürmekte olan küresel kriz, çalışmamızın IV nolu başlığında ayrıntılı olarak irdelenmiştir. 7
2.2 Krizlerin Genel Özellikleri
Krizlerin genel özelliklerini ve gerisindeki ortak nedenleri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.
a) Genel makro dengelerde bir süredir devam eden dengesizlikler. Bu dengesizlik veya bozulmaları, uzun zamandır artarak süren cari açıklar; özellikle kamu bütçesi açıklarının finansmanı amacıyla giderek artan emisyon veya iç borçlanma; açık finansmanı için yapılan borçlanmada kısa vadeli yabancı payının giderek artması şeklinde sıralayabiliriz.
b) Artan parasal işlemlerin uluslararası ticaretin önüne geçmesi ve bu bağlamda arasındaki ilişkinin kopması.
c) Türev piyasaların gelişmesine koşut olarak gelişmiş ülkelerden spekülatif amaçlı para akışının hızlanması. Uluslararası finansal liberasyon ve kuralsızlaştırma sonucunda yurtdışından özel borçlanmanın yolu açılması ve sermaye piyasalarına giriş/çıkış'ın kolaylaştırılması. (15)
d) İhmal edilen hukuki düzenlemeler veya kuralsızlaşma (deregulation); şeffaflığa ve denetime gereken önemin verilmemesi.
e) Ekonomik faaliyetlerin gerektirdiği likiditenin (fazla veya noksan yönde) fiili durumla uyumlu olmaması.
f) (c) fıkrasında da kısmen belirtildiği gibi, türev piyasalardaki denetimsiz ve kural dışı büyümenin sonucu olarak yaratılan likidite bolluğu, artan üretim ve değişen yaşam kalıpları. (16)
g) Ülkeler arası servet ve gelişmişlik dağılımının artması ve ülke içinde gelir dağılımında gözle görülür bozulma.
h) Enflasyon oranında yıllar itibariyle farklılaşmalar ve kurlardaki volatilenin artması(17)
i) Bankalarda kredi konusunda isteksizlik ve banka kırılganlığının yükselmesi.
j) Spekülatif faaliyetlerin artması, hukuksuzluğun çoğalması.
k) Sonuçta yaşanan ekonomik krizlerin;
-GSMH'da küçülme
-işsizlik artışı,
-ticaret hacminde düşme,
-insanlarda moralsizlik ve güvensizlik,
-ülke parasının değerinin düşmesi,
-fiyat artışlarındaki hareketlilik,
-ülkenin mukayeseli üstünlüklerindeki değişim, 8
-yönetimlerde değişim (ülke/firma)
ile sonuçlandığını söyleyebiliriz.
2.3 Krizlerdeki Genel Gelişim
Krizlerin gelişim/değişim seviyesine baktığımızda aşağıdaki sentezlere ulaşabiliriz:
a) Küreselleşme ve bunun sonucunda bilgi, emek, sermaye ve teknolojinin kolayca ülkeden ülkeye dolaşabilmesi nedeniyle krizlerin bulaşıcılığı artmıştır. Kapitalist sistem küreselleşmeden önce krizlerin bu tür bulaşıcılığı daha azdı. Giriş bölümünde de belirttiğimiz gibi, özellikle sermaye hareketlerinin akışkanlığı, kriz bulaşıcılığını da özellikle birlikte getirmektedir.
b) Krizlerin ivmesi daha çok finansal kırılganlıklar nedeniyle artmakta ve derinleşmekte; devamında global ekonomik krize dönüştürmektedir.
c) Ekonomik aktivite içinde bankaların önem ve derinliğinin artması, banka kırılganlığının krizi arttıran çarpan etkisi (18) nedeniyle finansal krize maruz kalan ülke sayısı, 1980 yılından bu yana sürekli artmaktadır. (19)
d) Dr. Arzu Azer, daha önce anılan makalesinde, her dünya krizinin sonunda sermayenin dönüşümünün yeni bir fazda yenilenmiş ve daha serbest hareket etme ve yayılma olanağı bulduğundan bahisle, krizin anatomisini gösteren bir piramitte büyümeyi oluşturan faktörleri sıralamaktadır.
e) Küreselleşmenin getirdiği geçirgenlik/bulaşıcılık nedeniyle krizler artık daha sık nüksetmekte; bu olgu da birçok ülkeyi döviz kurlarını düşük tutmaya, ekonominin önceliklerini ihracata yönlendirmeye, döviz rezervlerini güçlendirmeye sevketmektedir.(27)
III-1929 DÜNYA EKONOMİK BUHRANI
1.KRİZ ÖNCESİ ABD VE AVRUPA
ABD
563 gün sürüp, 5 milyon askerin ölmesine, 10 milyon kişinin yaralanmasına ve USD 300 mia'dan fazla maddi hasara yol açan (20) 1. Dünya Savaşı 11 Kasım 1918'de sona ermişti. 9
ABD' Birinci Dünya Savaşının acılarını geride bırakmış, yeniden yapılanmaya girişmiş; başdöndürücü bir teknoloji ve üretim patlaması yaşanan bu dönemde otomotivden, enerjiye kadar her sektörden her gün yeni bir buluşun haberi gelmekteydi. Sanayiciler kazançlarını yeni fabrikalara, yeni makinelere ve yeni istihdama yatırmaktaydı. (21)
Savaş sonrasında dünya ekonomisi de kısmen etkinlik kazanmış, savaş süresince önemli oranda altın birikmişti.(22) Amerikan endüstri şehirlerinin hayat standartları hızla yükselirken, (kişi başı MG, tarım kesiminin 4 katı) tarım kesimi ise hızla düşüyordu. Özellikle otomobil, beyaz eşya, sentetik alyaf ve telefon dallarında büyüyen endüstride ücretler %25 oranında artarken, tarım kesiminde ise eriyordu. Bir diğer gelişme ise, kalifiye eğitimli işgücü yerine yarı kalifiye ve/veya tecrübesiz işçiye ve ücretleri daha az olan kadın çalışana ağırlık veriliyordu. (23)
Savaş sonrası tüm dünyada hammadde ve tarım ürünlerinin fiyatlarında düşüş yaşandığı gibi, bu bağlamda Amerikan tarım ürünleri ihracatındaki düşmeye ek olarak, göçmenlere getirilen sınırlama ile de tarım ürünlerine talep azalmıştı. (24) ABD'de biriken sermaye başta Florida olmak üzere gayrimenkule ve toprak alımına yönelmişti. Bankaları da ticaret yerine bu yatırımları destekliyorlardı. Ancak, toprak üzerine spekülasyonların sona ermesi (1926 ilkbaharı) ve iki kasırga doğal afeti ile toprak fiyatlarında düşüş yaşandı, topraktan çıkan sermaye New York Borsasına yönelmişti. (25)
1924-29 yılları arasında bir stabilizasyon devresi geçiren ABD, özellikle sanayi mallarında edindiği ihracat fazlası ile, dünyanın net kreditörü durumuna gelmişti. Bu olguya destek veren bir diğer gerçek de, ABD'nin altın karşılığı para basmayı sürdürmesiydi. Bu durum, yatırımcıların paralarını ABD bankalarına yollamalarına (çünkü aynı dönemde Avrupa ülkeleri altın standartını terk ederek, karşılıksız para basıyorlardı.) neden oldu. Bu dönemdeki dünyadaki altın servetinin %40'ı ABD'de toplanmıştı. Biriken bu servette, yukarıda da belirttiğimiz gibi, müthiş bir ekonomik sıçramaya yol açtı. (26)
AVRUPA
Birinci Dünya Savaşı Avrupa'nın sanayi ve kültür merkezlerini tahrip etmişti. Yine de ülkeler arasında en güç durumda olanı, 1923 yılındaki yüksek enflasyon ve savaş tazminatı ödemelerini dış borçları ile karşılamaya çalışan Almanya idi. Öyle ki 1928-29 yıllarındaki tazminat ödemeleri kamu bütçesindeki yeri %12,4 dü. (29) Keza, yaşadığı hiperenflasyon 10
sonucu, Alman para biriminin 1923'de, 1913'deki değerinin milyarda birine inmişti. İş dünyası, özel tasarrufların yetersizliği nedeniyle kaynak sıkıntısı çekiyor, sonuçta giderek dış borçlara olan bağımlılığı, yüksek savaş borçları ile birlikte giderek artıyordu. Yaşanan bu gelişmeler sonucu para birimini de değiştiren Almanya'da, sabit gelirle yaşayanlar yoksulluğa itilmiş ve sosyal rahatsızlıklar başlamıştı. (30)
Büyük Buhran'ın en çok vurduğu bir diğer Avrupa ülkesi de İngiltere idi. Bu ülkede de sanayi gelişmesini, Fransa ve İtalya'da olduğu gibi ABD'nin verdiği kredilerle finanse ediyordu. Sonuçta, tüm Avrupa ülkelerinin kriz öncesi dönemde ABD'ye olan kredi borçları toplamı USD 11,5 mia'a ulaşmakta olduğunu, 1. Dünya Savaşı sonrası ABD ve Avrupa ekonomileri arasındaki özel ve sıkı iletişimin olduğunu ve bu yapının da, oluşacak ekonomik krizin Avrupa'yı etkilemesine yol açan zemini hazırladığını söyleyebiliriz. (31)
2. KRİZİN BAŞLANGICI VE GELİŞMELER
Daha önce de belirttiğimiz gibi, 1928 Florida kasırgası (sonucunda bir çok kişinin öldüğü, evlerin ve deniz araçlarının hasar gördüğü) sonrası değeri düşen ve satılamayan taşınmazlar olgusu ile, Amerikalılar ilk kez gerçeklerle yüz yüze gelmişti. Ancak, bu olaydan önce New York Merkez Bankası'nın senet kırdırma faizini %4'den %3,5'a düşürmesi, çoğu ekonomist tarafından, takip eden spekülasyon ve çöküşün sorumluluğu olarak gösterilmiştir.
Spekülasyonu kolaylaştıran en önemli etmenlerden birisi de, hisse senedi teminatı ile verilen "acente kreditesi" idi. %3,5 faizle bankalarca fonlanan anılan kredi %19 faizle brokerlara veriliyordu. 1920'li yılların başında USD 1,5 mia. olan sözkonusu krediler, 1926'da 2,5 mia, 1927'de 3,5 mia, 1928 yıl sonunda 6 mia Amerikan Doları'na yükselmişti. Bir diğer siyasi gelişme de, 6 Kasım 1929'da Hoover ve Cumhuriyetçi Kongre'nin büyük bir çoğunlukla seçilmesi New York Borsa'sında hemen olumlu etkisini gösterdi. (33,34)
Ancak NY Borsası'nda yaşanan bu yükselişin, tüm yükselişler gibi sona ermek zorunda olduğu; en azından 1929 yıl başında yapılacak basit bir olasılık hesabıyla, yıl bitmeden bu yükselişin sona erme ihtimali yüksekti. Bunun sonucunda da, kredi ile hisse senedi almak 11
anlamsızlaşacak (fiyat artış, fonlama maliyet ilişkisi bozulacağından) ve endeks gerileyecekti. Fakat bunu kimse düşünmek istemiyordu.
Bu konuda görevli kurumların başında New York Merkez Bankası geliyordu. Ancak elinde iki araç bulunmaktaydı. Bunlardan birisi "açık piyasa işlemleri" olup, (devlet tahvillerini piyasaya verip, parayı çekmek) elinde ancak USD 228 mio tutarında hazine bonosu olduğundan, bu işlevi yerine getirmekte çok sınırlı kaldı. Diğer bin araç olan "faiz oranlarını" Ağustos 1929'da %5'den 6'ya yükseltti. Ancak bu artış, banka-broker-müşteri zincirinde artarak yansıtılınca bir etkisi olmadı. (35,36) Faiz artışının etkisiyle acente kredilerinde faiz oranları %20'ye kadar yükseldi.
Borsa'daki büyük boyutlu ilk hareketlilik 26 Mart'ta 8 milyon hissenin el değiştirmesiyle düşüşlerle başladı. Bu arada, yatırım tröstleri, kurdukları yeni şirketler aracılığı ile insanların, yeni şirketler aracılığı ile eski şirketlerden hisse almalarını sağlıyordu ve bu işlemlerde yüksek kaldıraç uyguluyorlardı. (37)
5 Eylül'de NY Borsası'nda düşüş başladı ve gün sonunda 5,6 mio hisse el değiştirdi. Sonraki günlerde de dengesizlik sürmeye devam etti, gidişatın yönü hafifçe, düzensizce ama geçmişe bakılırsa kesinlikle düşüşe dönüyordu. 21 Ekim Pazartesi günü satışlar 6 mio'ya ulaşmıştı. Kara Perşembe denilen 24 Ekim'de 12,8 mio hisse el değiştirdi. Öğlene kadar kayıplar USD 9 mia oldu ve gün sonunda hisselerin değeri, önceki günün 1/3 üne inmişti.(kayıp USD 4 mia.'ın üzerindeydi) (38-39)
21-29 Ekim tarihleri arasında Dow Jones sanayi ortalaması 328'den 230'a düşmüştü. Düşüşü yavaşlatmak ve trendi geri döndürme yönünde, özellikle brokerlardan oluşan organize destek de sonuçsuz kalmıştı. Öte yandan ticari malların fiyatları aşağıya düşmeye başladı. Çelik, kömür üretiminde her şey aşağıya doğru iniyordu.
Ekonomik sıkıntının yanında intihar, iflas, işsizlik, hırsızlık, yolsuzluk gibi sosyal patlamalara da yol açan büyük buhran, ticaret yoluyla, özellikle sanayileşmiş Avrupa ülkelerine de hemen sıçradı ve sonuçta, dünyada 50 milyon insanın işsiz kalmasına, yeryüzündeki toplam üretimin %42 oranında ve dünya ticaretinin de %65 oranında azalmasına yol açmıştır. Yaklaşık 4000 civarında bankanın battığı, işsizlik oranının %3,2 den (1929), %25'e (1933) yükseldiği bu kriz 10 yıla yakın sürdü. (40) 12
3.KRİZE YOL AÇAN ETMENLER
Büyük Buhran'a neden olan faktörleri aşağıdaki başlıklarda toplayabiliriz:
1. ABD'nin deflasyonist politikası
Dolar'ın altın karşılığını koruyan ABD'ne yönelik altın girişi giderek artmaktaydı. Bu girişin enflasyona yol açmaması için genellikle deflasyonist bir politika izlendi. Bu politikalar sonucunda fiyatlar düşmeye ve ekonomik faaliyetler gerilemeye başladı. Ekonomik faaliyetlerdeki bu daralma, gelen kaynakları spekülatif alanlara ve borsaya yönelmesini teşvik etti.
2. ABD makro ekonomik sorunlar
2.1.Gelir dağılımının bozukluğu en başta gelen faktördür. En üst %5lik grup GSMH'nin %35'ini eline tutuyordu.(41) Bu olgu, ekonominin lüks harcama ve/veya yüksek yatırımlara bağlı olduğunu; topyekün ekonominin krize veya dalgalanmaya karşı esnekliğinin az olduğunu göstermektedir. (42)
2.2. Üretimin sayılı holdinglerin elinde toplanmış olması, bunlardan birkaç tanesinin sıkıntıya girmesi genel bir krize yol açabilecek ortamı hazırlamıştı. (43) Keza, daha önce bahsettiğimiz yatırım tröstleri ise, ters kaldıraç yoluyla şirket değerlerinin üzerinde hisse satarak, varlığı temsil eden kağıtların toplamını, temsil ettiği varlıkların gerçek değerlerinin üstüne çıkarmıştı.
2.3.Bankacılık ve diğer sermaye piyasası kurallarının yeterince belirlenmemiş olması nedeniyle; kredileme, teminatlandırma ve fonlama yönlerinden finans sektörünün taşıdığı zayıflıklar, ekonominin kırılganlığını arttırmıştır.
2.4.New York Merkez Bankası'nın elinde bulunan enstrümanların yetersiz olması (hazine bonosu stokunun yetersizliği nedeniyle açık piyasa işlemlerinde etkinsizlik) ve faiz arttırımı konusunda, deflasyonu derinleştirmek korkusuyla geç kalınması da finansal önlemlerin etkinliğini azaltmıştır.
2.5.Tarım sektörünün ihmal edilmiş olması, ülke ekonomisinin kriz ve talep yetersizliğine (ihracat kaynaklı) dayanıklılığını azaltmıştır.
3. Avrupa ülkelerinin ABD'ye bağımlılıkları
Başta Almanya ve İngiltere olmak üzere sanayileşmiş Avrupa ülkelerinin kredi, ihracat
(ticaret) ve savaş sonrası yeniden yapılanma faaliyetleri nedeniyle ABD'ne olan
bağımlılıkları, krizin bulaşıcılığını ve uzun sürmesini sağlamıştır. 13
4. KRİZİN SONUÇLARI VE SÜRECİ
Krizin Ekonomik Sonuçları
Dünya ekonomisinin bu büyük bunalımdan çıkışı, büyük ölçüde İngiliz iktisatçı J:Maynard Keynes'in formüle ettiği devlet müdahaleleri yoluyla olmuştur. Bu bağlamda ABD Başkanı F:Roosovelt' in ; talep artışını sağlamaya yönelik olarak ücretlerin arttırılması, spekülasyonların önlenmesi, ihracat artışı için teşvikler, istihdam olanaklarının geliştirilmesi, işsizlik ödeneklerinin verilmesi ve kamu hizmetlerinin arttırılması gibi önlemleri sayılabilir. (44) Krizin ekonomik sonuçlarını ve yaklaşık 10 yıllık süreç sonunda gerçekleşenleri aşağıdaki başlıklarda toplayabiliriz:
-ABD'nin GSYH'sı 1929'da USD 315 mia. İken 1933'te USD 216 mia'a düşmüştür. Keza, aşağıdaki tablodan da görüleceği gibi, ABD GSMH'sı krizle birlikte düşmeye başlamış ve 1933 yılında USD 55, 1 mia. ile 1929 yılı yarı değerine inmiştir. GSMH'nın 1929 yılındaki düzeyine çıkması 10 yıldan fazla uzun süre almıştır.(45)
-Bunalım üretimde büyük bir düşüşe yol açmıştır. Sanayi üretimi bağlamında çöküşü en uzun süren ülkelerden birisinin ABD olduğu görülüyor. 1935 yılına gelindiğinde, İngiltere, İsveç ve İtalya krizin olumsuz etkisinden kurtulmuş, Almanya ve Hollanda toparlanmış, ancak ABD, Kanada ve Fransa'nın ise henüz krizden çıkmamış bir görüntüleri vardı.(45)
-Asıl toplumsal bedel işsizlikteki inanılmaz artıştır. 1929'da % 3,2 olan işsizlik oranı 1933'te 25,2'ye tırmanmıştır. Bu sürede dört çalışandan biri işini kaybetmiştir. 1938'de işsizlik hala %19,1 düzeyindeydi. (46)
-Küçülme ve işsizlik fiyatların hızla gerilemesine neden olmuştur. 1929'dan 1933'e fiyat endeksi %22,3 düşmüştür. (tarım ürünleri ve hammade fiyatlarında daha yüksek) 1938'de fiyat düzeyi hala 1929'un % 13,2 altındaydı. (46)
-1929-1936 arasında dünyanın büyük kısmı, özellikle liberal batı büyük bir durgunluk içindeyken, Sovyetler Birliği (uyduları ile birlikte) ve Almanya büyümüştür. (47) 14
-Ülkeler arasındaki karşılıklı ticaret büyük ölçüde sekteye uğramıştır. Pek çok ülke altın ve döviz rezervlerini koruyabilmek için ithalat kısıtlamalarına ve ulusal paraları devalüe etmeye yönelmişlerdir. Bunun sonucu dünya ticareti de, 1926-1929 arası 100 olarak ele alındığında, 1929'da 104,6 iken; 1933're 36,9'a düşmüştür. (48) Bir diğer ifade ile, dünya ticareti hacim olarak 1/3, değer olarak 2/3 oranında azalmıştır.
-1929 Buhranı'nın en önemli sonuçlarından birisi de, altın standardının yıkılışını kolaylaştırmasıdır. Amerika, anılan buhranla mücadele amacıyla altın standardını terk etmiş ve ulusal paranın değerini düşürmüştür. (49) Sonuçta evrensel altın standardı sistemi yıkılarak yerine;
-kambiyo kontrolu uygulayan blok,
-altın bloğu,
-sterlin bloğu,
gelmiştir.
- Krizin sebepleri arasında gösterilen'mali sistemdeki zayıflıklar'ı gidermek amacıyla bankacılık konusunda bir çok yeni düzenleme hayata geçirilmiş; 1933 yılında Menkul Değerler Yasasında, 1934 de de Sermaye Piyasası Yasasında değişiklikler yapılmıştır.
Krizin Politik Sonuçları
-Liberal ekonomi anlayışıyla ekonomiye devlet müdahalesi yapmamayı uygun görüp, krizin derinleşmesine neden olan Başkan Hoover, 1933'de yapılan seçim sonucu yerini, 1945'e kadar başkanlık yapacak olan, Roosevelt'e bırakmıştı. Roosevelt "new deal"i 1937 yılına kadar uygulama fırsatı buldu.
-1930-31 yılları arasında 10'u askeri darbe ile olmak üzere 12 ülkede hükümet ve rejimler değişmiştir.
-Avusturya ve İngiltere'deki sol partiler, karşı görüşteki partilere yerini bırakmışlardır.
-Japonya (1931) ve Almanya'da ulusalcı, savaş yanlısı ve fiilen saldırgan partiler iktidara gelmişlerdir.
- Dünya'nın geniş sömürge kısmında anti-emperyalist faaliyetlerde dikkat çekici bir artış olmuştur. 15
- Borç servisleri çok yüksek olan ve ihracat gelirleri ciddi biçimde düşen Bolivya, Peru, Şili, Uruguay, Küba, Arjantin gibi ülkelerde mali baskı anılan ülkelerin içlerine kapanmalarına ve ithal ikamesi politika izlemelerine yol açmıştır. (50)
-16. yüzyılda Cenova_Venedik şehir devletlerinin, 17. yüzyılda Hollanda'nın, 18. yüzyılda İngiltere'nin üstlendiği hegemonik güç, yukarıda açıklanan siyasi ve ekonomik gelişmeler ve yaşanan 2. Dünya Savaşı sonrası ABD'ye geçmiştir. (51)
Krizin İktisadi Düşünce Üzerine Etkileri
-Keynes görüşlerinin değer kazanması:
Bunalımın nedeni "talep yetersizliği" olarak saptanınca, çarenin para ve maliye politikasıyla talebi arttırmaktan geçtiği konusu yaygınlık kazanmış ve uygulamaya konulmuştur.
-Konjonktürel teorilere gereksinim:
Daha çok dışsal etkenlere dayanan teoriler yetersiz görüldüğünden, anılan kriz konjonktür devreleri üzerinde etkili olmuş, yeni araştırma ve model çalışmalarını başlatmıştı.
-Müdahaleci kapitalist sistemin ağırlığı:
1929 Buhranı, ABD, Fransa ve Almanya başta olmak üzere liberal kapitalizmden müdahaleci kapitalizme geçişin bir başlangıcı olmuştur.
IV- 2008 EKONOMİK KRİZİ
1. KRİZ ÖNCESİ GENEL EKONOMİK DURUM
1990'lı yıllara damgasını vuran liberal politikalar tüm dünyayı sarmıştı. "Büyük Amerikan Rüyası" gerçekleşmiş ve ABD halkı hiç olmadığı kadar harcamaya başlamıştı. Bu durum hükümet kanadında da destek buluyordu. 2001 yılında G.W. Bush'un vergi oranlarında indirime gitmesi bunun bir göstergesi sayılabilirdi. Buna ek olarak FED de faiz oranlarını oldukça düşük tutuyordu.(51/A) Bu durum ABD vatandaşlarının harcamalarını arttırmalarına neden olmuştu. Tasarruf oranları düşmüş, neredeyse sıfıra yaklaşmıştı.
Ağustos 2007 öncesi dünya ekonomisinin en göze çarpan öğelerinden biri cari açıklar ve fazlalar konusundaki dengesizlikler olmuştu. ABD ekonomisi çok yüksek miktarda cari açık 16
vermiş, cari fazlalar ise petrol ihraç eden ülkelerde ve Asya ülkelerinde yoğunlaşmıştı (51/B). Bu tablo sonucu cari fazla veren ülkelerden, ABD ekonomisine cari açığın finansmanına yönelik aktarım gereği doğmuştu.
2000'li yıllardan itibaren görülen bu gerçeğe bir kesim, ABD'nin çok yüksek cari açıklarının çok riskli olduğu yönünde yorum yapmışlardır. Gerekli politika önlemleri alınmazsa bu dengesizliğin ileride bir krize yol açacağını öngörmüşlerdir. İkinci ve karşıt görüş ise Asya ülkelerinin bu açıkları finanse etmeye razı oldukları sürece çok önemli bir sorunun olmayacağını iddia etmişlerdir.
Bu iyimser ikinci senaryoya göre ABD'ye sermaye girişi yavaşladığı dönemlerde doların değerinde kaygı verici olmayan çapta düşüşler krize yol açmadan dengeye ulaşmayı sağlayabilecektir.
Kriz öncesi dönemde dünya ekonomisini geçmiş dönemlerdeki deneyimlerden farklı kılan bir diğer faktör, yükselen ekonomilerin durumu olmuştur. Bu dönemde yükselen piyasa ekonomileri, daha önce tecrube edilmemiş düzeyde yüksek oranlarda büyüme fırsatı bulmuşlardır. Bu hızla büyüyen ülkeler, enerji ve petrol taleplerini arttırmışlar ve bunun sonucu olarak bu ürünlerin fiyatlarında büyük artışlar gözlenmiştir. Bu fiyat artışları da uluslar arası piyasalarda likidite fazlası yaratmış, ABD başta olmak üzere bir çok ülkeye sermaye akımına kolaylık sağlamıştır (51/C). Yüksek miktarlarda likidite, ayrıca bir çok ülkede varlık fiyatlarındaki şişme, özellikle emlak piyasalarında kendini göstermiş, İngiltere, ABD, İspanya ve İrlanda örneklerinde olduğu gibi, fiyat artışları "emlak balonu" diye nitelenebilecek düzeye ulaşmıştır.
Gelişen krizin baş aktörü, entegre bir bütün olarak sistemdir. Tek bir unsura indirgenemez. Ancak özellikle krizin başladığı ter olması ve dünya ekonomisine olan hakimiyeti nedeniyle ABD, ön plana çıkmaktadır. Çünkü ABD ekonomisi, 2008 Krizi başlayıncaya kadar dünya ekonomisindeki reel üretimi Çin'e bırakırken, türev piyasalara dayanan varlık fiyatlarının giderek şişmesine göz yummuştu(51/D). Şişirilmiş finansal balonun merkezi haline gelmişti.
Kriz öncesi dönemde küresel ekonomide büyük bir kredi genişlemesi gözlemlenmişti. Geçmiş deneyimler büyük çapta kredi genişlemeleri olan dönemlerde borç kalitesinin düştüğünü ve bunun sonucu olarak da geri ödemelerde önemli sorunlar yaşanmasının olası olduğunu göstermektedir. 17
Aynı dönemde birçok ülkede izlenen sıkı olmayan para politikaları da uluslar arası piyasalardaki olumlu likidite ortamını desteklemiş ve birçok yeni finansal araç ve ürünün ortaya çıkmasına uygun zemin hazırlamıştır.
2.KRİZE YOL AÇAN GELİŞMELER
2007 ortalarında ABD konut piyasasında finansal boyutu ile başlayan, sonrasında ekonomik kriz niteliği ile gelişmiş ekonomilerden gelişmekte olan ülkelere de bulaşarak küresel boyut kazanan krize yol açan gelişme ve olguları aşağıdaki başlıklarda toplayabiliriz:
2.1. ABD'de gayrimenkulve konut kredilerindeki (mortgage) özensizlik ve şişkinlik.
Dr. Mahfi Eğilmez'in balon tanımlamasını yaptığı mortgage piyasası yaklaşık USD 10 trio'luk bir büyüklüğe ulaşmıştı. Başlangıçta bu kredilerin büyük bölümü kredibilitesi yüksek müşterilere verilmiş kredilerden oluşuyordu.(prime mortgage) Daha sonra, çalışmamızın sonraki satırlarında açıklayacağımız "likidite bolluğu ve düşük faiz politikası", bu kredilerin daha düşük kaliteli müşterilere de verilmesine yol açtı. Yaklaşık USD 1,5 trio'na ulaşan ve "eşik altı konut kredileri-subprime mortgage" olarak tanımlanan bu kredilerin sahipleri, büyük ölçüde değişken faizli kredileri tercih etmişlerdi. FED'in, enflasyon korkusuyla son iki yılda faiz oranlarını arttırması, konut sektörünü iyice durgunluğa soktu. Faizlerin artmasının yanı sıra, konut satış fiyatları ile kira gelirlerinin de piyasa düzeyinin altına inmesiye, bu krediyi kullanan düşük gelirli gruplar, kredilerini düzenli olarak geri ödeyemez hale geldiler. (52)
Emlak fiyatlarının yükselişi üzerine kurulmuş bu sistemde, sahibi oldukları emlakların fiyatının yükselmesiyle refahlarının arttığını düşünen ve buna dayanarak daha fazla borçlanan ve harcayan Amerikalılar ve İngilizler için gayrimenkul fiyatlarındaki bu düşüş büyük bir şok oluşturuyordu. (53)
Emlak fiyatı arttıkça,bu kez taşınmaza dayalı kağıtlarla yapılan (ipotek) finansal işlemlerin de artmasına yol açan sistem, eşik-altı ev kredilerinin geri ödenememesiyle önce bankaları, sonra bu bankaların yatırım bankaları aracılığı ile ihraç ettikleri tahvillerin ödenmesini, sonuçta sonraki satırlarda açıklayacağımız şekilde tüm finansal sistemi sıkıntıya soktu. 18
2.2. Menkul kıymetleştirme (securitization)
2008 küresel krizi, altında emlak fiyatlarının şişkinliği de olsa, kredinin değil, ona dayanılarak yapılan işlemlerin bir çeşit "re-kredi" krizi olarak tanımlanmaktadır.
Menkul kıymetleştirmeyi (securitisation), nakit akışının bir havuzda toplanması ve yatırımcılara satılmak üzere mali bir varlık olarak menkul kıymetler üretilmesi olarak (kontrat, sözleşme) tarif edilmektedir.(55) Bu sözleşmeler (türev ürünler), mortgage kredisi verenin, bu krediyi kullanan tarafından geri ödenmemesi riskini üçüncü kişilere, örneğin hedge fonlara devretmeye yarıyordu. Başlangıçta riski devretmeye yarayan ve bu anlamda sistemde bir sigorta işlevi gören türev ürünler, giderek kendileri birer risk unsuru olmaya başlamışlardı. (56) USD 60 trio.civarında olan küresel ekonomi büyüklüğüne karşın, 2000 yılında USD 500 mia.olan hedge fonlar ile, aynı yıl USD 20 trio. olan türev ürünler, 2007 yılında sırasıyla, USD 2 trio. ve USD 120 trio.'a ulaşmıştır.
Risk paylaşımı, yüksek getiri iştahı, bankaların yasal sermaye yükümlülüklerini yerine getirmede kolaylık sağlaması, risk taşımadan, ya da daha fazla mevduat kaynağına gereksinim duymadan bankaların yeni kredilerini finanse etmelerinin sağlanması menkul kıymetleştirmeyi özendiren hususlar olmuştur. (57)
2.3. (2000-2006) yılları arasında yaşanan likidite bolluğu
Amerikan Merkez Bankası (FED), Avrupa ve Japonya Merkez Bankalarının uzun yıllar sürdürdüğü gevşek para ve düşük faiz politikası (durgunluğu aşmak amacıyla) nedeniyle 2000 yılından 2006 yılına kadar finansal piyasalardaki likidite sürekli yükselmiştir. Bollaşan bu likidite karlı operasyonlara yönlendirilmesi/ dönüştürülmesi banka sisteminin karşılaştığı en önemli sorunlardan biri olup, sonucunda yukarıda belirtilen 2.2'deki realiteye ulaşılmıştır.
2.4. Küreselleşmenin yol açtığı geçirgenlik
Finansal piyasalardan başlayarak hızla yayılan küreselleşme olgusu; bir taraftan, teknolojinin de etkisiyle hareket hızı artan parasal işlemleri uluslararası ticaretin önüne geçirmiş (58); 19
diğer yandan da bulaşıcılığı arttırarak, ABD'de oluşan finansal krizin hızla diğer piyasa ve ülkelere yayılmasına neden olmuştur.(62)
2.5. Risk algılamasındaki değişimin neden olduğu hareket
Gelişmiş piyasalardaki düşen faizler, gelişen piyasalardaki yüksek faizleri cazip hale getirmiş; bunun sonucu risk algılaması değişimi ile gelişen (emerging) pazarlara akan bu likidite, risk algılamasının ters yönde değiştiği 2007 sonundan itibaren çekilmeye başlamış ve sonuçta, küreselleşme dışında yaşanan bu olgu da krizin tesirini arttırarak, yayılmasına yol açmıştır.
2.6. Şeffaflık eksikliği, asimetrik bilgi ve kuralsızlaşma
Bilgi birikimi olmadan yapılan yatırımlar çoğu kez kötü deneyimlerle biter. 2008 krizinin altında yatan nedenlerden biri de 'asimetrik bilgi'dir. Bu olgunun yaşandığı durumlarda bilgi, yatırımcılara ve diğer aktörlere farklı hızlarla ve farklı biçimlerde ulaşır. Türev ürünlerin tam olarak neyi içerdiğini bilmeyen ve balonlara dayalı bir saadet zinciri yarattığını algılayamayan pek çok kişi ve kurum, daha fazla getiri elde etmek için bu ürünleri almaya yöneldi, bu yolla artan talep de ürünlerin miktarının artmasına ve balonun daha büyümesine yol açtı.
Gelişmiş ülkelerde, neredeyse birbirinden ayrı her işlev için ayrı bir mali kurum ve mali araç oluşturulmuştur. Bu kurum ve araçlar birbiriyle irtibatlı ve karmaşık ilişkilere sahiptir. Bu grift yapının anlaşılması önemli zorlukları içerdiğinden, 'saydamlık ve anlaşılır olmak' ciddi bir faktör olarak ortaya çıkmaktadır. (59)
Osman Ulagay tarafından bu bağlamda vurgulanan bir diğer nokta, son 25/30 yılda çok büyük bir gelişme gösteren finans sistemi o kadar karmaşık yapıya bürünmüştü ve şeffaflıktan o kadar uzaklaşmıştı ki, kimse bu yapının rontgenini çekemiyordu. Öte yandan, finans sektörünün çok hızlı gelişmesi ve küresel sistemdeki ağırlığının giderek artması, bu süreçte çok güçlü bir finans lobisinin oluşması, bu sektöre bir ayrıcalık, bir dokunulmazlık kazandırmıştı. Bu da sistemin zaaflarının gizlenebilmesine yol açtı.(60)
Bu konuda son olarak söylenmesi gereken bir husus da 'dereceleme-rating- kuruluşları'nın, çeşitli nedenlerle etkin ve objektif çalışmamış olmalarıdır. Bir çok mali kuruluşun kredi notu, ancak kriz başladıktan sonra düşürülmüştür. 2007'nin üçüncü çeyreğinden, 2008'in ikici 20
çeyreğine kadar geçen bir yıllk dönemde, iki büyük dereceleme kuruluşu tarafından USD 1,9 trio.'luk mortgage destekli menkul kıymetin notu düşürülmüştü.(61)
3. KRİZİN EVRELERİ VE SONUÇLARI
2008 yılı ikinci yarısında dünyayı da etkilemeye başlamış olan finansal krizin kaynağı, ABD'de finans kesiminin 2007'nin ilk yarısında ortaya dökülen sorunlarıydı. Olayın gerisinde düşük gelirli ABD vatandaşlarına, 2002 sonunda, FED kısa vadeli faiz oranını yüzde bire çektiğinde, düşük faizlere güvenip, yaygın ipotekli ev kredisi açılması yatıyordu. Kredi verilirken bunlara fazilerin değişebileceği bağlantılı bilgi verilmemişti. FED faiz hattını yükseltmeye geçince 2004 sonunda, bir kısım borçlular kredileri ödeyemez duruma girmeye başlamış, finansal sarsıntı tetiklenmişti. (62)
İpoteğe dayalı konut kredileri gibi varlıklar şişirilmiş fiyatlara dayalı pahalı türev menkul değerlere dönüştürülerek, varlığa dayalı menkul kıymetlerin bilançolara yansıtılması ve yatırım bankaları aracılığı ile tekrar tekrar pazarlanması suretiyle, küresel mali sistemin aşırı genişlemesine, şişirilmesine ve "zehirlenmesine" yol açtılar. 2004 yılının ikinci yarısından itibaren, ABD Federal Merkez Bankası, piyasalardan para çekmek amacıyla faiz oranlarını yükseltmeye başladı. Bununla birlikte, konut satışlarında ve fiyatlarında gerilemeler yaşanmaya başlandı. 2006 yılına gelindiğinde, kredilerini ödeme zorluğu yaşanan konutlarını satışa çıkarılmalarına paralel olarak, konut fiyatlarındaki düşüşler, kredilerin geri dönüşünde ciddi sorunlar ve bağlı olarak piyasalarda konut kredilerine dayalı türev kağıtlara güvensizlik sorunu yaşanmaya başlanmıştır. (63)
Özetle 2008 yılının eylül ayında önce ABD'de patlayan, sonra dalga dalga bütün dünyaya yayılan , küresel krizin kökeninde tarihin en büyük gayrimenkul ve kredi balonu yatıyor. ABD'deki mortgage piyasası yaklaşık 10 trilyon dolarlık bir büyüklüğe ulaşmış ve bu haliyle dünyanın en büyük piyasası olmuştu. Başlangıçta mortgage kredilerinin büyük ağırlığı, yüksek kaliteli müşterilere verilen kredilerden oluşuyordu. Bunlara "prime mortgage" kredileri deniliyor. Zaman içinde krediler daha düşük kaliteli müşterilere de yönelmeye başladı. Bunlara da "subprime mortgage" kredileri deniyor. 2008 ortasında ABD'de subprime mortgage kredilerinin hacmi 1.5 trilyon dolara yükselmişti. ABD'de faizler geçmişte son derece düşük düzeyde olduğundan, subprime mortgage kredilerini kullanan düşük gelirli gruplar büyük ölçüde değişken faizli kredileri tercih etmişlerdi. FED'in son dönemde faizleri 21
peş peşe arttırmasına konut fiyatlarındaki düşüşün eşlik etmeye başlaması , bu kişilerin aldıkları kredileri geri ödeyememe sorunlarıyla karşılaşmasına yol açtı. (64)
Ekonomilerin büyüme oranlarında 2007 yılı başından itibaren hızlı düşüşler görülmeye başlandı; yükselen ekonomi ülkelerinde yüzde 8 seviyelerinden, 2008 sonunda yüzde 5'lere, gelişmiş ülkelerde ise yüzde 3 seviyelerinden sıfır seviyelerine gelindi. Sonuçta, türev kağıtların bankalar tarafından teminat olarak kullanılması imkansız hale geldi. Bankalar likidite sorunu ve büyük zararlar sonucu iflasa sürüklenmeye başladılar. Bu süreç, 2008 yaz aylarında dev ABD bankalarının peş peşe batmaları ile zirveye çıktı. Eylül 2008 ayı içinde Lehman Brothers'ın iflası bunalımın Dünya ölçeğinde patlama noktası oldu. (65)
2008 küresel krizi, altında emlak fiyatlarının şişkinliği de olsa, kredinin değil ona dayanarak yapılan işlemlerin yarattığı bir çeşit kredi krizi olarak tanımlanıyor. Sorunu yaratan şey, kredinin elden ele inanılmaz bir ölçekte el değiştirmesinden kaynaklanıyordu. Bu el değiştirme türev ürünler adı verilen bir finansal buluşla yapılıyordu. Türev ürün, şirketlerin banka işlemlerinden doğan risklerini alışverişe konu edebilmelerini sağlayan sözleşmelerdir. Bu sözleşmeler mortgage kredisini verenin bu krediyi kullanan tarafından geri ödenmemesi riskini üçüncü kişilere, örneğin hedge fonlara devretmeye yarıyordu. Riski devreden kredi kuruluşları çok daha büyük risklere girebiliyor ve krediler doğal olarak türev ürünler çığ gibi büyüyordu. Başlangıçta riski devretmeye yarayan ve bu anlamda sistemde bir sigorta işlevi gören türev ürünler giderek kendileri birer risk unsuru olmaya başlamışlardı. (66)
Amerikan piyasalarının aşırı şişirilmiş olmasının tetiklediği bunalımın temel sebebi, liberal kapitalist ekonomi işleyişinde fiyatların serbest rekabet ortamında oluşturulmasına izin verilmesidir. Bu durum bir anlamda spekülasyonların yanıltma ve yanlış yönlendirmelerin de onaylandığı, risk tanımlarının ve risklerin, üstlenilmesinin tamamen piyasa oyuncularının kendi kararlarına terk edilmesi demektir. Nitekim, ABD'den başlayarak bütün büyük ekonomilerde piyasa işleyişlerinin toplum adına devlet tarafından denetlenmesi gerektiği tartışılmakta, dünya ölçeğinde liberal anlayışlardan geri adım atmaya hazırlanılmaktadır. (67)
Dr. Mahfi Eğilmez'e göre yaşanan kriz makro-ekonomik açıdan oldukça kafa karıştırıcıydı. ABD tarihinin en büyük cari açıklarını verirken, buna karşılık büyük miktarda fon çekiyor ve bununla cari açığını finanse ediyordu. "Sistem kabaca şöyle işliyordu : ABD'li şirketler sermayelerini, teknolojilerini alıp Çin'e gidiyor, orada yatırım yapıp, ucuz Avrupa pazarına 22
satıyor, oradan elde edilen kazançları da ABD tahvillerine yatırıyorlardı. ABD'nin cari açığını önemli ölçüde Çinli emeği finanse etmiş oluyordu. Ne var ki bu açığın sonsuza kadar gidemeyeceği, bir yerde ABD ekonomisinde bir düzeltme olması gerektiği de biliniyordu.Yani ABD'nin dış dengesi de bir balon üzerine oturmuş durumdaydı." (68)
"ABD doları ABD'nin parası, Dünya'nın derdidir" sözü bilinen bir deyimdir. ABD bankacılık ve menkul değerler piyasaları, uluslararası oyunculardan küçük yatırımcılara kadar, dünya piyasaları ile iç içedir. ABD'de yaşanan bu olumsuzluklar, bankalar arası kredi işlemlerinin durması, hızla bütün dünya piyasalarına yansıdı ve gelişmiş ülkelerin büyük ekonomilerinden başlamak üzere, gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerini de vurdu. (69)
1970'lerin başlarından itibaren dünya genelinde ortaya çıkan bunalıma bağlı olarak yaşanan borçlanma sorunu ve bunun üzerinden 80li ve 90lı yıllarda yaşanan deregülasyon ve hızlı finansallaşma süreci finans piyasası kavramını ve buna bağlı olarak da paradan para kazanılan ayrı bir ekonomik görünümü geçmiş dönemlere göre daha öne çıkarmıştır. Bu sebeple, günümüzde içinden geçilen krizde sanki finans alanının kendine ait krizi gibi yorumlanabilmektedir. Oysa gerçek anlamda ekonomik değer yaratımının tek koşulu, üretim süreci içerisinde sermayenin döngüsünü tamamlamasıyla mümkündür. Bunun ötesinde, dolaşım alanında ortaya çıkan genişleme tekrar üretim sürecine dahil olup realize olmadığı sürece adeta bir balon gibi patlamaya mecburdur. Esas olarak içinden geçtiğimiz süreçte bu yanıyla bir değersizleşme ya da gerçek değere dönme sürecidir. (70)
Krizin sona ermesinin yani iktisadi daralmanın ve küçülmenin iktisadi büyümeye dönmesinin, 2009 yılının ötesine taşacağı ve krizin uzunca bir zaman dilimine yayılacağı genel kabul görmektedir. Birçok uzman dünya ticaretindeki daralmanın ve negatif büyüme oranlarının 2010 senesinin ortasına kadar devam edeceğini iddia etmektedirler. Daha sonraki sürecin ise nasıl şekilleneceği tahmin edilmemektedir. (71)
4.KRİZİN YOL AÇACAĞI OLASI DEĞİŞİMLER
4.1. Küreselleşme sürecinin geleceğine ve yönetişimine ilişkin yeni yaklaşımlar
2008 krizini oluşturan ve çalışmamızın önceki bölümlerinde ayrıntılı olarak açıklanan; küresel finansal dengesizlikler, ABD'nin yüksek cari işlemler açığı ve düşük tasarruf oranı ile 23
Çin'in cari işlemler fazlası ile yüksek tasarruf oranı etmenleri olmakla birlikte, temelinde 'küresel ekonomik dengesizlik' yatmaktadır. Bir diğer ifadeyle, yaklaşık USD 800 mia. civarındaki cari açığının finansmanını, esas olarak üç kaynak, büyük boyutlu cari işlem fazlaları vererek gerçekleştiriyor: petrol ihracatçıları 411 mia., Çin 250 mia.,Japonya 170 mia. olarak. (72) Bir diğer kaynak da anılan yapısal dengesizliği; 'hammaddelerin eksik üretimi', 'finansal aşırı birikim' ve 'sanayinin aşırı üretimi' saptamasıyla açıklamaya çalışmaktadır.(73)
Küreselleşmenin mevcut haliyle az gelişmiş ülkelerden gelişmiş ülkelere doğru kaynak transferini sağladığı ve doğan artı değerin ise, katma değer farkından dolayı gelişmiş ülkelerde biriktiği; bu kaynağın daha sonra az gelişmiş ülkelere kredi olarak geri döndüğü ve onları borç sarmalı içine düşürdüğü; Paul Krugman başta olmak üzere bazı iktisatçıların, özellikle mali yapıdaki bozulma nedeniyle dünya ekonomisinin Japonya'nın 1990 yılında başına gelen uzun süreli durgunluğa sürüklenme riskinin yüksek olduğunu söylemeleri;(74) ekonomiyi canlandırma amacıyla piyasaya sokulan likiditenin zamanında emilememesi halinde küresel çapta eflasyona yol açabileceği endişesi; yüksek boyutlara varmış olan işsizliğin yarattığı sosyal rahatsızlıklar ve krizin kaynağı çevre ülkeler değil merkez ülkeler olmasına karşın, krizin hızla evrensel ölçüde yayılması olgusu, küreselleşmenin veya onun ekonomik modeli olan kapitalizmin gözden geçirilmesi konusunda çok taraftar toplamıştır.
Yukarıda özetlenmeye çalışılan 'küresel ekonomik dengesizlik', küresel büyümenin iç dengelerinin sağlanması ve finans sisteminin reforme edilmesi gereklerini ön plana çıkarmış ve bu hususlar son iki G20 Toplantısının gündemini oluşturmuştur. Toplantılarda çıkan en net sonuç, ABD merkezli dünya düzeninin yerini artık 'çok kutuplu' bir yapıya bırakmasıydı. Yine bu zirvede, bütün ülkelerin kendi makro-ekonomik politika düzenlemelerini yapmaları ancak, dünya ekonomisinde sürdürülebilir ve dengeli bir kalkınmanın birlikte sağlanması ilkesi açıkça ortaya konmuştur.
Dünya ticaretinin %85'ini, nüfusunun da bir o kadarını temsil eden G20 ler ayrıca, IMF'nin çalışma biçimi ve yaklaşımının temelden değiştirilmeside görüş birliği içindeydiler. Sonuç olarak, dünya ekonomi motorunu 1945'lerde İngiltere'den devralan ABD, artık ekonominin tek motoru ve belirleyicisi olmayacak, yerini, BRİC ağırlıklı G20 alacak; gelişmekte olan ülkeler, tüketim bayrağını gelişmekte olan ülkelerden alacaklar; Brezilya liderliğinde Latin Amerika ve Çin liderliğinde Asya bölgesi, ekonomik güç değişiminden en çok faydalanacak bölge ve ülkeler olacaktır. 24
4.2. Yenilenecek ve sıkılaştırılacak denetim, dereceleme, gözetim sistemleri; finansal faaliyetlerin daha etkin kurallaştırılması (deregülasyon)
1980'li yılların tümü, 1990'lı yılların bir bölümü, II.Dünya Savaşı'ndan sonra yaygın biçimde uygulamaya konan kurallara bağlama düşüncesinin, ekonomideki ilerlemelerin ve yaratıcılığın önünü kestiği inancının ortaya çıktığı yıllar olmuştur. Arz yönlü ekonomik anlayışın egemen olduğu o yıllarda, kuralları gevşetme ve arz yönlü ekonomiye imkan sağlama görüşü uygulamaya geçirilmiştir. (75)
2000'li yıllara, kuralların gevşetildiği bir ortamda girilmiştir. 2008 krizinin nedenlerinden biri de, bu deregülasyon çılgınlığıdır. Kuralların gevşetilmesi, piyasa mekanizmasının daha rasyonel çalışmasına değil, bir saadet zinciri yaratmasına yol açmış ve maliyeti yüksek olmuştur. Bugün geldiğimiz noktada, kuralların varlığının önemli bir gereksinim olduğu anlaşılmış görülüyor ve bir hayli ağırlaştırılması bekleniyor. Özellikle, bankalar dışındaki kurumların ve kullandıkları estrümanların yeni bir regülasyon çerçevesine oturtulması yolunda çabalar arttı. (76)
İşin denetim tarafına geldiğimizde, son yirmi yılın en önemli zaaflarından birinin, yöneticiler ekseninde, kuralların ve özellikle denetimin aşağılanması olduğunu görmekteyiz. Bugün karşımızda, çoğunluk itibariyle denetimsiz kalmış, kuralları belirlenmemiş, belirlenmiş olsa bile uygulanmamasına göz yumulmuş bir mali yapı yer almaktadır.(77) Görülen odur ki, hem 'işlem sırasında'-anında- detimin, hem de 'işlemden sonra-geriye dönük-' denetimin daha etkin hale getirileceği ve bunun, mali sektörün, bankalar dışındaki diğer alanlarına da yaygınlaştırılacağıdır.
Bankalarda, başlarda yanlızca 'kredi riski'nin izlendiği, sonrasında 'operasyon' ve 'piyasa' risklerinin de kapsama alındığı 'risk yönetim' sistemi, 10 yılı aşkın zamandır uygulanıyordu. Bu sistemin, mali sektörün tümüne ve diğer iş kollarındaki büyük şirketlere de yaygınlaştırılması beklenmektedir.
Bir başka konu da, dereceleme kuruluşlarının dereceleme ölçümlerinin daha ayrıntılı ve objektif hale geleceği, uygulama alanının artacağıdır. 25
4.3.. Sermaye akımlarının kontrol altına alınması ve vergi cennetlerinin sınırlandırılması
Küresel sistemin bir sonucu olarak serbest bırakılan sermaye hareketlerinin kriz kolaylaştırıcı ve bulaştırıcı etkisini hafifletmek amacıyla, uluslararası sermayenin bu hareketlerine kayıt ve sınır getirmesi, özellikle sıcak paranın vergilendirilmesi; vergi cennetlerinin şeffaflaştırılması ve aşamalı olarak ortadan kaldırılması bu bağlamda beklenen gelişmeler olup; bu konular Pittsburg'da son yapılan G20 toplantılarının gündemini oluşturmuştur.
V-1929 EKONOMİK BUHRANI İLE 2008 EKONOMİK KRİZİN KARŞILAŞTIRILMASI
1. KRİZLERE YOL AÇAN ETMENLER YÖNÜNDEN
1.1. 1929 Dünya Ekonomik Buhranı, seri üretimin yarattığı arz fazlası ve buna karşılık yetersiz talep nedeniyle oluşan bir kriz olmasına karşılık; 2008 Dünya Ekonomik Krizi, altında emlak fiyatlarının şişkinliği de olsa, kredilere dayanılarak yapılan işlemlerin yarattığı bir çeşit kredi krizi olarak tanımlanmaktadır. (78)
1.2. Her iki krizin küresel çapta yayılmasının nedenlerine baktığımızda, 1929 buhranının 'ticari liberasyon', 2008 krizinin ise, ağırlıklı olarak 'finansal liberasyon' destekli olmasında yattığı gözlenmektedir.
1.3. 1929 tarihli Büyük Depresyon, yukarıda da belirttiğimiz gibi, ticaretin bütün dünyada serbestleştiği ve finansal kapitalizme geçiş aşamasının yaşandığı bir dönemde; 2008 Küresel Krizi ise, kapitalizmin küreselleşmesinin ardından çıkmıştır. (79)
1.4. Faiz oranlarının yeterince yüksek olmayışı ve/veya yükseltilmesinde geç kalınması mevcut likiditenin banka-acente kredileriyle hisse senedi alımında yoğunlaşması ve bu konudaki kazanç cazibesini arttırması, 1929 buhranının en önemli maliye-para politikası etmeni olarak görülürken; aynı parametrenin (faiz) önce düşük olması nedeniyle konut alıcıları için konut kredilerinin cazip hale
26
gelmesi, hatta 2003-2006 döneminde faizlerin FED tarafından sürekli indirildiğini dikkate alan tüketicilerin 'değişken faizi' tercih etmeleri, sonrasında ise, FED'in faiz oranlarını arttırmaya başlaması sonucu kredi geri ödemelerinin temerrüde düşmesi olgu da 2008 krizinin başlıca para politikası etmeni olarak değerlendirilmektedir.
1.5. 1929 krizi öncesinde para piyasalarında ve FED'in elinde çok sınırlı sayıda finansal ürün olması ve mali sektörü düzenleyen mevzuatın yetersizliği, krize yol
bir başka mali piyasa etmeni olarak değerlendirilirken; aynı konun 2008 krizinde tersine, çok sayıda finansal (asal-türev) estrümanın mevcudiyeti , ancak bu denli çok ve karmaşık ürünün denetim ve kontrolu zorlaştırması olarak karşımıza çıkmaktadır. (80)
1.6. Büyük buhranda, mevduat sigortası olmaması insanların banklara hücüm etmesine neden olurken, son kriz sırasında mevduat sigortasının mevcudiyeti, tasarruf sahiplerinin olumsuz davranışlarını engellemiştir.(81)
2- 1929-2008 KRİZLERİNİN SONUÇLARI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
20. yy'da dünyada görülen ekonomik krizler, nitelik olarak birbirinden önemli ölçüde farklılaşma göstermektedir. Ülkeler arasında mal ve hizmet ticaretinin sonraki yıllara kıyasla fazla olmadığı dönemlerde meydana gelen krizler, daha çok ulusal ölçekte kalmış; ya talep yetersizliği ile işsizliğe ve durgunluğa yol açmış, ya da talep fazlası yoluyla enflasyon ve ekonomik genişlemeyle sonuçlanmıştır. 1929 Büyük BunalımI bu tür krizler için iyi bir örnektir. 1929 Krizi aslında aşırı üretim krizidir. 19.yy'daki benzerlerinden farkı, çok daha yoğun ve kapsamlı olmasıdır.
1929 yılının Ekim ayının son haftasında, New York borsasında başlayan çöküntü, ticaret ve sanayi dallarında etkili olmuştur. 24 Ekim 1929 yılında hisse senetleri değerinde büyük bir düşüş yaşanmıştır. Bir günde 16 milyon hisse senedi değerinden % 50 ile % 90 arasında kaybederek satılmıştır.(82) Aynı yıl iflas eden sınai ve ticari kuruluşların sayısı 31622'ye ulaşmıştır. Buradan başlayan krizin fiyatlara yansıması ani olmuştur. Bunu sanayi üretim ve ücretlerdeki dramatik düşüşler izlemiştir. Tarım ürünleri fiyatlarındaki düşüş 1932 yılında % 51.8'e kadar inmiştir. Bu durumun gerisinde, 1925'ten sonra buğday fiyatlarındaki yükselişin 27
neden olduğu bir üretim artışı vardı. 1928 – 1929 arası ürün artışı, kendisinden önceki dört yılın ürün ortalamasını %17 oranında aşmış bulunuyordu. Bu üretim artışı fiyatları düşürmüştü.(83)
Üretimdeki büyük düşüş, iç ve dış ticaretin daralması büyük bir işsizler kitlesinin oluşmasına neden oldu. Sadece ABD'de 1929'da işsiz sayısı 1500000'dan 1933'de 12600000'e çıkmıştır. Aynı ülkede işsizlik oranı 1929'da %3,1'den 1933'de %25.2'ye yükselmiştir. Dünya ticareti de 1926 – 1929 arası 100 olarak ele alındığında 1929'da, 1929'da 104.6 iken, 1933'de 36.9'a düşmüştür.(84) Nitekim 1929 krizi kapitalizmin ortaya çıkmasından sonraki en büyük kriz olmuştur. O dönem Türkiye ekonomisinin krizden etkilenmesi bir çok ülkeye kıyasla daha az olmuştur. Bunun nedeni ise Türkiye ekonomisinin dünya ekonomisine entegrasyon derecesinin düşüklüğüdür.
Bugün ise küreselleşme, mal ve hizmetlerin ülkeler arasındaki dolaşımını arttırdığı için, kriz nitelik değiştirmeye başlamış ve uluslar arası dolaşıma çıkmıştır. Parçacık fiziğinde "Kelebek Etkisi" olarak bilinen Lorenz'in teorisine göre, yer kürenin herhangi bir yerindeki en küçük değişiklik, dünyanın bambaşka bir yerinde büyük boyutlu değişikliklere sebep olabilir.(85) Ülkeler arasında hammadde – yarı mamül madde başta olmak üzere, mal ve hizmet ticareti arttıkça, krizler bu defa enerji krizi, petrol krizi şeklinde görülmeye başlamıştır.
1929 Büyük Buhranı'nda karşılaşılan temel sorun olarak göze batan fazla üretim, her ürünün değer kazanması ve sanal bir servet olarak ele alınan Mortgage kredileri, tıpkı 2008 krizinin 3/2 oranında büyük yükü üzerinde tuttuğu bu dönemde de aynı hatalarla karşılaşılmıştır. 1929 ve 2008 ekonomisindeki benzer dalgalanma, ABD ve dünya ekonomisinin eksi hanesine yazılmıştır.
2008 Krizi 1929'dan beri görülen en büyük kriz olmakla beraber, 1929 Krizi'nden farklı yönleri de vardır. Bankalar kötü yapılanmışlardı. 1920'li yıllarda ABD'de günde 4-5 banka açılıyordu. Bunların sermaye esasları, rezerv ve kredi oranlarını belirleyen yasalar yoktu.(86)
1923 – 1929 yılları arasında günde 2 bankanın batmasının endişeye neden olmasının nedeni, ekonominin iyi gitmesiydi. 1920'li yıllarda, Amerika politikacılarının ve ekonomistlerinin büyük çoğunluğu, liberal ekonominin en iyi ekonomik sistem olduğuna inanıyor ve bu sistemi savunuyorlardı. 28
Beyaz Saray müdahale etmesi gerektiğine karar verdiğinde hem çok geçti, hem de nereye nasıl müdahele edeceği konusunda tecrubesizdi.
1929 Ekonomik Bunalımı'nın bir başka sonucu ise 2. Dünya Savaşı'nın tetikleyici olmasıdır. 1929 Buhranı'nın sonucunda, ülkeler arasında içten yapılacak ekonomik savaş, kendisini 2. Dünya Savaşı olarak dünya sahnesine getirmiştir. 2008 Krizi'nde ise, uluslar arası sistemde bir birlik kurulmuştur. Önümüzdeki yılların aynı şeye gebe olup olmayacağını ise izleyeceğiz.
2008 Krizi'nin 1929'dan en temel farkı, krizin patlama anlarının birkaç günle sınırlı olmayışıdır. 1929 Krizi Kara Perşembe adı verilen 24 Ekim 1929 günü resmen patladı.(87)
2008 Krizi'nin 1929 Krizi'nden önemli diğer farkı ise batan kuruluşlardan çok batan ülkeler yaratmasıdır. Bunlardan ilk ikisi İzlanda ve Macaristan'dır. İzlanda aldığı verdiği krediler ile sahte cennet olmanın faturasını; Macaristan ise daha çok sömürge olmanın bedelini ödemektedirler.(88) 2008 Krizi bu anlamda kapitalizmin nimetlerinden yararlananları içine çeken bir karadelik görünümündedir.
2. ALINAN ÖNLEMLER YÖNÜNDEN
Küresel krizin boyutları ve nerede sonlanacağı konusunda henüz bir fikir birliği oluşmamakla birlikte, içinde bulunduğumuz ve yaşayarak öğrendiğimiz kriz ortamı sıklıkla Büyük Bunalım olarak adlandırılan 1929 krizi ile karşılaştırılmaktadır.(89) Amerika da 6 ay öncesinden patlak veren Büyük Buhran kısa sürede dünya çapında bir ekonomik çöküntüye dönüştü. Bunun nedeni ise; 1. Dünya Savaşı ndan sonra ABD ve Avrupa ekonomileri arasındaki özel ve sıkı bir iletişimin olmasıydı. Amerika, savaştan yenik çıkan ya da ulusal ekonomileri bozuk olan ülkeler için en büyük finansör ve kredi sağlayıcıydı. Fakat Amerika ekonomisi çökünce Avrupa ya yapılan destekler de durdu ve yeniden yapılanma ve kurulmaya çalışılan refah sistemi de çökmeye başladı.
3 Ekim 1929 tarihinde borsanın ilerlemesi durmaya başladı. 21 Ekim Pazartesi günü oldukça zayıf bir gündü. Toplam satışlar 6.091.870 ile tarihteki üçüncü en büyük işlem hacmine ulaşmış, ülke çapında piyasayı takip eden on binlerce insan rahatsızlık verici bir keşifte bulunmuştu. Neler olacağını anlamanın bir yolu yoktu. 29
Wall Street çökmeye başlamıştı. 24 Ekim Perşembe günü ise borsa dibe vurdu ve tarihe "Kara Perşembe" adını geçirdi. Düzensizlik, korku ve karmaşa ile tanımlanan bu dönem öyle anılmayı hak ediyordu. O gün; 1929 yılı fiyatlarıyla 4.2 milyar dolar yok oldu. Sene sonunda ise; bu rakam 30 milyar doları buldu. 4000 banka battı ve bankaların batması ülke ekonomisinde güven kaybına yol açtı. Bu durum harcamaların, talebin ve üretimin en düşük seviyelere gerilemelerine neden oldu. (90)
Ünlü iktisatçı Kenneth Galbraight 1929 büyük buhranının çok uzun süreli olmasını şu nedenlere bağlamaktadır. Öncelikle o dönemde ABD'de çok kötü bir gelir dağılımı bulunmaktaydı. Toplam gelirin yaklaşık üçte biri yüzde beşlik bir kesimin elinde bulunmaktaydı. Krizin çıkması yeni yatırım harcaması yapan bu kesimin gelirlerinin çok hızlı erimesine ve yatırımların durmasına neden olmuştur.İkinci olarak şirket yapılanmalarının çok kötü olduğu görülmektedir. Özellikle holdinglerin faiz üzerine kurulu bir sisteme doğru kaymaları üretim odaklı olmaktan hızla uzaklaşılmasına ve yatırımların azalmasına neden olmuştur. Üçüncü olarak, 1929 yılı ABD'sinde çok fazla sayıda banka bulunmakta ve bankacılık sistemi çok zayıf bir yapıdaydı. Banka batışları domino etkisi yaratarak bütün bankacılık sektörüne yayılmış ve tasarrufların erimesine neden olmuştur. 1930'lu yıllar boyunca binlerce bankanın battığı ifade edilmektedir. Krizin derinliğinin artması ve uzun sürmesinin bir diğer nedeni de ekonominin nasıl yönetileceğine dair bilgi eksikliğidir. O dönem piyasa ekonomisi inancının ağır basması ve tecrübesizlik, krize müdahele etmede çok geç kalınmasına neden olmuştur. Sonradan alınan önlemler de krizin daha derinleşmesine neden olmuştur. Dengeli bütçe politikası hükümet harcamalarının kısılmasına neden olmuş, vergi indirimi olasılığını ortadan kaldırmıştır. İç üreticiyi korumak adına ithalat vergilerinin artırılması ise dış ticareti durdurma noktasına getirmiş ve özellikle tarım sektörünü çok büyük sıkıntıya sokmuştur.(91) Büyük Buhran, sanayileşmiş ülkelerde yaşayan insanların büyük kısmı için kitlesel işsizliğe neden olurken, ilgili ülkelerde alınacak siyasi ve ekonomik kararlar üzerinde büyük ve yaralayıcı etkiler meydana getirmiştir. Çünkü, işsizlik yardımı da dahil sosyal güvenlik sisteminin, özellikle de uzun dönemli işsizlik için, yeterli olmadığı görülmüştür. Büyük Buhran'ın yol açtığı felaket ve belirsizlik duygusunun iş çevreleri ve politikacılar arasında yaygınlık kazanması,krizin şiddetini daha da arttırmıştır. (92) 1929 Büyük Bunalımının nedenleri konusunda iktisatçılar zamanla değişen farklı görüşler öne sürmekle beraber önceleri çöküşün sorumlusu olarak iş dünyasının, özellikle de bankacıların tehlikeli finansal faaliyetleri gösterildi. Aynı şekilde son krizin ABD tutsat (mortgage) piyasalarında 2006 yılında başlayan dalgalanmanın, 2007`den itibaren önce kredi sonra da 30
likidite krizine dönüşerek küresel boyuta ulaşması nedeniyle, borçlulardan, kredi veren kuruluşlara, menkul kıymet ihraç edenlerden, kredi derecelendirme kuruluşları ve yatırımcılara kadar tüm mortgage piyasası tarafları bu krizden sorumlu tutuluyor. 2 Nisan 2009 tarihinde yapılan G20 zirvesinin sonuç bildirgesinde de küresel krizin nedeninin finansal sektör, finansal düzenleme ve bunları denetleyen sistemdeki ciddi yetersizlikler olduğu belirtiliyor. (93)
1920'lerin sonu ve 1930'ların başındaki klasik iktisadi düşünceye göre, muhafazakar bir maliye politikası resesyonist bir gidişe karşı uygulanacak en uygun önlemdi. Nitekim Amerika'da 1932 seçimlerinde hem demokrat hem de cumhuriyetçi adaylar, denk bütçe propagandası altında kampanyalarını yürütmüşler ve para politikalarında ise, gevşek bir para politikasının uygulanması düşüncesini benimsenişlerdir. Ancak bu iktisat politikası bileşeni o dönem için uygun görülmüş olsa da, böyle bir uygulama ekonomik faaliyetler üzerinde şiddetli bir duraklamanın yaşandığı bir ortamda, tek başına pek bir işe yaramamıştır. 1930'ların sonuna doğru bu düşünce değişmeye başlamıştır. Tam olarak bu değişimin bir nedeni olmasa bile en önemli arızalarından biri Keynes'in 1936 yılında yayınlanan ve o dönem için iktisadi düşünce alanında olay yaratan ve devrim olarak nitelendirilen, aynı zamanda daha sonraki dönemlerde iktisatçıları önemli ölçüde etkileyecek olan "General Theory of Employment, Interest and Money" isimli kitabıdır. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra, kitlesel işsizliği ortadan kaldırmak yani dar anlamda tam istihdamı sağlamak hükümetlerin ekonomi politikalarının ana hedefi haline gelmiştir. Bu konuda, Keynesyen argüman, sürekli kitlesel işsizliği ortadan kaldırmak için politik olmanın yanında ekonomik ağırlıklı bir argüman olarak literatürde yerini almıştır. Keynesyen argüman, tam istihdam durumunda işçilerin elde ettikleri gelirlerin toplam talebi artıracağını ve bunun ekonomide uyarıcı bir etki yaratacağını ileri sürmüştür. Keynesyen düşüncenin toplam talebin artırılmasına yönelik önlemleri, kitlesel işsizliğin siyasal ve toplumsal olarak patlama noktasına geldiğine inanmalarından kaynaklanmaktadır. Gerçekten de, Büyük Buhran sırasında yaşananlar da bunu göstermektedir. (94)
Bugün yaşadığımız krizi Büyük Buhrandan ayıran en temel farkların başında, dünyanın kriz ve krizle mücadele konusunda birçok tecrübeye ve bilgiye sahibi olması gelmektedir. Yaşanan krizin ve krizin sebeplerinin daha iyi analiz ediliyor olması, doğru politikaların uygulanma ihtimalini yükseltmektedir. Bankacılık sistemine bakıldığında, sistemin çeşitli sıkıntılar yaşadığı ancak banka batışlarının çok sınırlı olduğu görülmektedir. Devletlerin banka 31
batışlarına izin vermeme yönünde politika geliştirmesi ve zorda olan bankaların kamulaştırılması, bankacılık sisteminde büyük çöküşler yaşanmasını ve tasarrufların yok olmasını engellemiştir. Ayrıca mevduatlara verilen garantiler bankalara hücum olmasını ve banka batışlarını engellemektedir.
Diğer yandan FED başta olmak üzere bugün merkez bankaları krize karşı aktif para politikası izlemekte ve piyasalara trilyonlarca dolar enjekte etmektedirler. Ayrıca faiz oranları hızla düşürülerek genişletici para politikası silahı sonuna kadar kullanılmaktadır. Büyük Buhran döneminin aksine bugün dış ticareti azaltıcı hiçbir politika uygulamaya konmamaktadır. Krize karşı ortak hareket etme eğilimi, bilgi paylaşımının ve ortak politika üretiminin artmasına neden olmaktadır. Hükümetler denk bütçe yerine ekonomiyi canlandırıcı mali politikalar uygulamaktadır. Başta harcamaların artırılması olmak üzere, vergi indirimleri ve zor durumdaki şirketlere destek gibi politikalarla, krizden çıkış için tüm ekonomik ve politik imkanlar kullanılmaya çalışılmaktadır. Buna ek olarak, üretimin çok fazla uluslararasılaşmasının ve dünya ticaretinin ülke ekonomilerindeki yoğunluğunun 1930'lu yıllara oranla çok fazla olduğu görülmektedir. Bu durum bir yandan krizin reel sektör üzerinden ülkelere bulaşma hızının ve derinliğinin artması, diğer yandan ise krizden çıkışın daha hızlı olabileceği anlamına gelmektedir. Dolayısıyla uygulanan politikaların olumlu ve olumsuz dışsallıkları hem daha fazla hem de daha etkili bir yapı içermektedir. Büyük buhran yıllarından farklı olarak ülkelerin krizden bağımsız politikalarla tek başlarına çıkma ihtimali zayıf görünmektedir. Nitekim 1930'lu yıllarda olduğu gibi kapalı ekonomiye geçmek ve devlet yatırımları ile ekonomik büyümeyi sağlamak mümkün görünmemektedir.(95)
VI-SONUÇ
ABD borsasında başlayan, ekonomide mevcut kırılganlıklar ve güven yitirilmesi nedeniyle derinleşen, devamında, özellikle anılan ülke ile ticari ilişki içinde olan ve onların çevre ülkelerine yayılan 'Büyük Buhran'olarak adlandırılan 1929 Ekonomik Krizi, dünya ölçeğinde yarattığı ekonomik ve sosyal hasarları, neden olduğu siyasi, ekonomik ve sosyal değişimlerle dünya tarihindeki yerini almıştır. 32
Kimi düşünürlere göre yaşanan bu kriz, 1800'lerin ortalarınada başlayan 'ilk küreselleşme ve küresel finans kapitalizmi' çağını sona erdiren Rus Devrimi, I.Dünya Savaşı'ndan sonra gelen üçüncü etmendir. (96)
1929 bunalımı öncesi kurallar ve denetim sistemi oldukça zayıftı ve hızla gelişen kapitalist sistemi izleyememişti. Sonucunda, o zamana kadar geçerli olan' klasik liberal ekonomik sistem'in yerine 'karma ekonomi modeli' ne geçilmiş olan 1929 Krizinin, II. Dünya Savaşı'nın başlamasına yol açan ortamı hazırlayan tek kriz olarak da farklı bir özelliği bulunmaktadır.
Temelinde, soğuk savaş sonrası oluşan tek kutuplu sistemde ABD'ne dış dünyadan aktarılan kaynakların sürdürülemez boyutlara tırmanması ve bunun sonucunda ABD ve bazı Avrupa ülkelerinin aşırı tüketimine dayalı olan bu ekonomik sistemin ve bu sistemin ve denetimsizliğin yarattığı eşik altı konut kredileri, bunların menkulleştirilmesiyle yaratılan hedge fonlar, toksik aktifler ve ticari/işlem temelinden çok uzaklaşmış türev ürünler olan 2008 Küresel Krizi de, küreselleşmenin zirve yapmış olması nedeniyle önce Avrupa'ya, Japonya'ya, sonra da çevre ekonomilerine yayılmıştır.
1929 Büyük Buhranı'nında olduğu gibi, ekonomik ve sosyal temelli yapısal bozukluklarve sistemsel sorunlar 2008 Küresel Krizin nedeni olmuş; ancak mevcut ekonomik, kültürek ve siyasi boyutlu 'küreselleşme', son krizin bulaşıcılığını arttırmıştır.
Yaşanmakta olan kriz nedeniyle 'kapitalizm' modelinin sonunun geldiğini söylemek zor. Ancak, piyasa belirleyiciliğinin ve finans kesiminin önemini abartan Anglosakson modeli kapitalizmin ciddi bir darbe yediği ortada. Nasıl ki, 1929 Büyük Buhranı, o zamana kadar geçerli olan 'klasik liberal ekonomi sistemi'nin yerine 'karma ekonomik model' in oturmasını sağladıysa, bu kez de 2008 Krizi'nin sonunda benzer düzenlemelere dayalı bir sisteme geçilebileceğini; bu konudaki uluslararası kararların da, G7'ler yerine, daha çok katılımcılığı ve çözüme katkının paylaşılmasını içeren G20'ler yoluyla alınacağını; dünya para akışı liberalizasyonunda bazı kısıtlamalar yapılıp, mali konulardaki izleme-denetim-yaptırım evrelerinin daha etkinleştirileceğini söyleyebiliriz. 33
DİPLOTLAR
1) Küresel Finans Krizi Piyasa Sisteminin Eleştirisi ,Dr. Mahfi Eğilmez, Aralık 2008, Remzi Kitabevi s:10
2) Üç Kriz Bir Sonuç, Dr. Mahfi Eğilmez, www.cnbce.com/business/yazarlar/mahfieğilmez/konuid=30.asp
3) M. Eğilmez,(a.g.e-1). s:48
4) Küresel Krizin Anatomisi, Hayri Kozanoğlu, Eylul2009, Agora Kitaplığı s:IX
5) Küresel Krizler-Küresel Değerlendirme ve Analiz, Prof. Dr. Sudi Apak- Yrd. Doç Dr. Ayhan Aytaç, 2009, Avcıol Basım Yayın, s:3
6) Financial Crises/Soc io-economic causes aud institutional context by Brenda Spotton Visano, Routledge 2006
7) Systemic Financial Crises-Containment aud Resolution by Patrick Honohan and Luc Laeven, Cambridge University Pres, 2005, s:5
8) M. Eğilmez,(a.g.m.-2)
9) H. Kozanoğlu,(a.g.e.) s:148-149
10) M. Eğilmez(a.g.m.-2)
11) Prof Dr. Asaf Savaş Akat, 11.12.2008 tarihli Vatan Gazetesi, Sayılarla Büyük Bunalım başlıklı yazısı
12) M. Eğilmez(a.g.e.-1) s:64-65
13) Kelebeğin Kanatlarındaki Ekonomiden Krizin Anatomisine, Dr.Arzu Azer, Marmara Üni. Bank. Ve Sig. Y.Okulu Uluslararsı Finans Sempozyumu, 2008 s:162
14) M. Eğilmez(a.g.e.-2) s:66
15) A. Azer,(a.g.m) s:163; Jomo K.S.,'Globalisation for Whom? A World for All' IDEAS,(çevrimiçi) http://www.ideas.org,24/9/2005 s.3
16) A. Azer,(a.g.m) s:165
17) Honohan(Ibid-7) s:5
18) Honohan(Ibid-7) s:7
19) Honohan(Ibid-7) s:5
20) Freedom From Fear, The American People In Depression and War 1929-1945 by David Mç Kennedy, Oxfor University, Press 1999 s:1
21) 1929 Ekonomik Kriz ile 2008 Ekonomik Krizin Karşılaştırılması, Mehmet Bilge Ozakçıoğlu, 01.08.2009 http://www.mehmetbilgeozakcioglu.blokcu.com
34
22) 1929 Dünya Ekonomik Buhranı ve Türkiye Ekonomisine Etkileri Yrd. Doç.Dr. Ömer Açıkgöz-Dr. Bülent Özkan, Mevzuat Dergisi, sayı:136 Nisan 2009 s:2
23) D. Kennedy (age-20) s:20,23
24) D. Kennedy (age-20) s:21
25) Büyük Kriz 1929. John Knneth Galbraith (Türkçesi: Elif Nihan Akbaş) Pegasus Yayınları, Ocak 2009 s.17-19
26) M. Eğilmez (age_1) s:57
27) Kozanoğlu (a.g.e.-4) s. xxı
28) Krizler, Para Ve İktisatçılar , Hazırlayan Dr. Ercan Kumcu Ocak 2009, Remzi Kitabevi s:200
29) Prof. Dr. Sudi Apak ve Yard. Doç. Dr. Ayhan Aytaç (age-5) s:11
30) Dünya Savaşları ve Büyük Buhran Arasındaki Etkilenişimin Ekonomi Poltiği,Yrd. Doç. Dr. İbrahim Bakırtaş ve Ali Tekinşen, http://www.sosyalbil.selcuk.edu.tr/sos_mak/makaleler, s:87
31) 1929 Dünya Büyük İktisadi Buhranı Yard. Doç. Dr. Uğur Özgöker Subcon Turkey Gazetesi, Eylül 2009-
32) K.Galbraith(age-25) s:23,24
33) K.Galbraith(age-25) s:34
34) K.Galbraith(Age-20) s:36
35) K.Galbraith(age-25) s:42-43
36) Apak(age-5) s:4-5
37) K.Galbraith(age-25) s:61, 63, 70
38) 1929-1945 Depression, Recovery and War, Albert b.Rollins Jr, Harbur College, State University Of New York 1966, s:10-16
39) D.Kennedy(age_20) s:37-39
40) M.Eğilmez(age-1) s:58,59
41) Apak( age-5) s:9
42) U.Özgöker(age-31)
43) M.Eğilmez(age-1) s:58
44) (agm-22) ve İktisadi Krizler.Ali Özgüven. Türkiye Dergisi/2001, s:41
45) M.Eğilmez(age-1) s:58-60
46) http://akat.bilgi.rdu.tr/pdf/makro07-9.pdf
47) İ.Bakırtaş(agm-30) s:91
48) Ozakçıoğlu(agm-21)
35
49) Para Siyaseti.Prof.Dr.Feridun Ergin.1969 s:95,96
50) İ.Bakırtaş(agm-30) s:92-96
51) Kozanoğlu(age-4) s:10
51/A)2008 Krizinin Yeni Global Ekonomik Yapı Üzerine Etkileri.Derya Yılmaz
http://www.idc.sdu.edu.tr
51/B)Büyük Bunalım Deneyimi Işığında Küresel Kriz.Sumru Öz http://www.ku.edu.tr
51/C)Kriz Karşılaştırması. http://www.porttakal.com
51/D)Küresel Kriz Sonrası Dünya Ekonomisinin Geleceği.Dr.Orkun Özbek
http://www.izto.org.tr
52) Ozakçıoğlu(agm-21)
53) M.Eğilmez(age-1) s:67
54) M.Eğilmez(age-1) s:67
55) http://en.wikipedia.org/wiki/swecuritization
56) M.Eğilmez(age-1) s:68
57) İpotekli Konut Finansman Sisteminde KrizçYrd.Doç.Dr.Hediye Aslan. BDDK 8.Kuruluş Yıldönümü Konferans Notu. S:11
58) A.Azer(agm-13) s:162
59) Küresel Finansal Kriz:Nedenleri ve Sonuçları Üzerine Bir Değerlendirme.Doğan Alantor. S:3
60) Küresel Çöküş ve Kapitalizmin Geleceği. Osman Ulagay.Haziran2009.Özgür Yayın. s:32-35
61) http://en.wikipedia.org/wiki/image:MBS_downgrades_chart.png
62) http://www.tek.org.tr/dosyalar/calıstay2009/2008.kuresel.krizi.ve.turkiye.pdf
63) Dünya Ekonomi Bunalımının Türkiye'ye Sosyal ve Psikolojik Yansımaları.Vecihi Acun.Kök Sosyal ve Stratejik Araştırmaları. s:1,2
64) M.Eğilmez (age-1) s: 66,67
65) V.Acun (age-63) s:3
66) M.Eğilmez (age-1) s:67,68
67) V.Acun (age-63) s:3
68) M.Eğilmez (age-1) s:68
69) V.Acun (age-63) s:4
70) Para Sermaye, Üretken Sermaye Arasında Kırılma:2008 Krizi.Sinan Alçın. S:7
36
71) Uluslararası Finansal Kriz ve Siyasi Sonuçları.Doç.Dr.Sedat Aybar, Yrd.Doç.Dr.Uğur Özgöker, Öğr.Gör.Vedat Akman. Maliye Finans Yazıları.Yıl.23 sayı.82 Nisan 2009, s:34
72) Finansal Krizler ve Türkiye.Prof.Dr.Fatih Özatay.Aralık2009.Doğan Yayın.s:55,56
73) Bir Krizin Kısa Hikayesi.Prof.Dr.Korkut Boratav.2009.Arkadaş Yayınları.s:23
74) H.Kozanoğlu(age-4) s:XXIV
75) H.Kozanoğlu(age-4) s:XXXIX
76) M.Eğilmez(age-1) s:119
77) Makro-Ekonomi.Dr.Mahfi Eğilmez.Kasım2009.Remzi Kitapevi.s:288,289
78) M.Eğilmez(age-1) s:122
79) M.Eğilmez(age-1) s:67
80) M.Eğilmez(agm-2)
81) How Similar is The Current Crises to the Great Depression.29.04.2009 by Thomas Helbling. http://www.voxeu.index.php?q=node/3514
82) European Central Bank Finansal İstikrar Raporu Haziran 2008
83) Bank of England Finansal İstikrar Raporu Mayıs 2008
84) Ozakçıoğlu(agm-21)
85) Arzu Azer(age-13)
86) 1929-2008: İki Krizin Karşılaştırılması. Doğan Emrah,
http://www.bianet.org.tr
87) (agm-51/C), http://www.porttakal.com
88) D.Yılmaz(agm-51/A)
89) Küresel Kriz ve Türkiye. Ali Ünal,Hüseyin Kaya. Ekonomi ve Politika Araştırmaları Merkezi. Şubat2009.s:8
90) Özgöker (agm-31)
91) Ünal,Kaya (agm-89) s:8
92) Bakırtaş,Tekinşen (agm-30) s:89
93) Büyük Bunalım Deneyimi Işığınde Küresel Kriz.Sumru Öz. Ekonomik Araştırma Forumu, Haziran 2008, s:1,2
94) Bakırtaş,Tekinşen (agm-30) s:90
95) Ünal, Kaya (agm-89) s:9,10
96) Lexus ve Zeytin Ağacı, Küreselleşmenin Geleceği. Thomas Friedman.Ocak2003.Boyner Yayınları. S:16
37
KAYNAKÇA
- Küresel Finans Krizi-Piyasa Sisteminin Eleştirisi.Dr.Mahfi
- Eğilmez.Aralık2008.Remzi Kitapevi
- Küresel Krizin Anatomisi.Hayri Kozanoğlu,Eylul2009.Agora Kitaplığı
- Küresel Krizler-Küresel Değerlendirme ve Analiz.Prof.Dr.Sudi Apak-
Yrd.Doç.Dr.Ayhan Aytaç,2009, Avcıoğlu Basım Yayın
- Financial Crises-Socio-Economic Causes and Institutional Context. By Brenda
Spotton Visano. Rroutledge,2006
- Systematic Financial Crisres-Conteinment and Resolution. By Patrick Honohan
and Luc Laeven. Cambridge University Press.2005
- Freedom From Fear,The American Peopele in Depression and War 1929-1945.
by David M.Kennedy.Oxford University Press.1999
- Büyük Kriz 1929.John Kenneth Galbraith. Ocak2009,Pegasus Yayınları
- Krizler, Para ve İktisatçılar. Hazırlayan:Dr.Ercan Kumcu.Ocak2009.Remzi
Kitapevi
- 1929-1945 Depression, Recovery and War. By Albert B.Rollins Jr.Harbur
College,State University of NY.1966
- Para Siyaseti. Prof.Dr.Feridun Ergin,1969
- Küresel Çöküş ve Kapitalizmin Geleceği.Osman Ulagay.Haziran2009,Özgür
Yayınları
- Finansal Krizler ve Türkiye.Prof.Dr.Fatih Özatay.Aralık2009.Doğan Kitap
- Bir Krizin Kısa Hikayesi.Prof.Dr.Korkut Boratav.2009.Arkadaş Yayınları
- Makro-Ekonomi.Dr.Mahfi Eğilmez.Kasım2009,Remzi Kitapevi
- Lexus ve Zeytin Ağacı, Küreselleşmenin Geleceği.Thomas
Friedman.Ocak2003.Boyner Yayınları
- ÜçKriz Bir Sonuç.Dr.Mahfi Eğilmez.
http://www.cnbce.com/business/yazarlar/mahfiegilmez/konıid=30.asp
- Prof.Asaf Savaş Akat'ın 11.121.2008 tarihli Vatan Gaztetesi'nde yayınlana
'Sayılarla Büyük Buhran' başlıklı yazısı 38
-Kelebeğin Kanatlarındaki Ekonomiden Krizin Anatomisine. Dr.Arzu
Azer.Marmara Üni.Bank.ve Sig.Y.Okulu Uluslararası Finans Sempozyumu.2008
http://www.marmara.edu.tr/konferanslar2008
- 1929 Ekonomik Kriz ile 2008 Ekonomik Krizin Karşılaştırılması.Mehmet Bige
Ozakçıoğlu.01.08.2009.http://www.mehmetbilgeozakcıoglu.blokcu.com
- 1929 Dünya Ekonomik Buhranı ve Türkiye Ekonomisine
Etkileri.Yrd.Doç.Dr.Ömer Açıkgöz-Dr.Bülent Özkan.Mevzuat Dergisi sayı.136
Nisan 2009
- Dünya Savaşları ve Büyük Buhran Arasındaki Etkilenişimin Ekonomi
Politiği.Yrd.Doç.Dr.'lar İbrahim Bakırtaş ve Ali Tekinşen.
http://www.sosyalbil.selcuk.edu.tr/sos_mak/makaleler
- 1929 Büyük İktisadi Buhranı.Yrd.Doç.Dr.Uğur Özgöker.Subcon Turkey
Gazetesi.Eylul 2009. http://www.subconturkey.com/2009/eylul/koseyazisi
- İktisadi Krizler. Ali Özgüven.Yeni Türkiye Dergisi/2001
- İpotekli Konut Finansman Sisteminde Kriz.Yrd.Doç.Dr.Hediye Aslan.BDDK
8.Kuruluş Yıldönümü Konferans Notu
- Küresel Finansal Kriz:Nedenleri ve Sonuçları Üzerine Bir Değerlendirme.Doğan
Alantor
- http://akat.bilgi.edu.tr/pdf/makro07-9.pdf
- http://en.wikipedia.org/wiki/image:MBS_downgrades_chart.png
- How Similar is the Current Crises to the Great Depression by Thomas Helbling
http://www.voxeu.org/index.php?q=node/3514
-2008 Krizinin Yeni Global Ekonomik Yapı Üzerine Etkiler. Derya Yılmaz
http://www.idc.sdu.edu.tr
-Büyük Bunalım Deneyimi Işığında Küresel Kriz.Sumru Öz
http://www.ku.edu.tr
-Kriz Kariılaştırması http://www.porttakal.com
-Küresel Kriz Sonrası Dünya Ekonomisinin Geleceği. Dr.Orkun Özbek
http://www.izto.org.tr
-1929-2009:İki Krizin Karşılaştırılması.Doğan Emrah Zıraman
http://www.bianet.org.tr
- Dünya Ekonomi Bunalımının Türkiye'ye Sosyal ve Psikolojik Yansımaları ve Muhtemel Sonuçları. Vecihi Acun. Kök Sosyal ve Stratejik Araştırmalar
39
- Para Sermaye,Üretken Sermaye Arasında Kırılma:2008 Krizi.Sinan Alçın
- Uluslararası Finansal Kriz ve Siyasi Sonuçları.DoçDr.Sedat
Aybar,Yrd.Doç.Dr.Uğur Özgöker,Öğr.Gör.Vedat Akman. Maliye Finans
Yazıları.yıl:23,sayı:83,Nisan2009
- Küresel Kriz ve Türkiye. Ali Ünal, Hüseyin Kaya.Ekonomi ve Politika
Araştırma Merkezi. Şubat2009-12-23 |
|
|
|
|
|
|
|
|