Tüm Yazıları
ShareThis
|
ISHAK ALATON Hayatım TRT'de
09.07.2010 |
|
Okunma Sayısı : |
13448 |
|
|
Oy Sayısı : |
12 |
|
|
Değerlendirme : |
4,83 |
|
|
Popülarite : |
5,22 |
|
|
Verdiğiniz Puan : |
|
|
|
|
|
|
ISHAK ALATON Hayatım TRT'de
izlemek için tıklayın
. . .
İshak Alaton
. . .
İSHAK ALATON Hayatım TRT'de Deşifresi TRT HABER: Sevgili seyirciler bugün lüzumsuz olmak isteyen bir konuğum var, İshak Alaton. Bakalım bize lüzumsuzluk üzerine neler anlacak?
TRT HABER: İshak Bey nasılsınız?
İA: Çok iyiyiz, sizi görünce daha iyi oluyoruz.
TRT HABER: Sizi ne kadar geriye götüreyim?
İA: Başlangıca doğru gidebiliriz.
TRT HABER: O zaman 1927'ye gidelim mi?
İA: 1927 benim doğum günüm. Doğum yılım.
TRT HABER: Anneniz, baanız?
İA: Ankaralı, her ikiside. Ankara'nın eskilerinden 1800'lü yılların başından beri Ankara'da olduğumuzu buldum.
TRT HABER: İstanbul'a neden gelmişler?
İA: 1923 de Cumhuriyet ilan edilince babam 21 yaşındaydı, yeni evlenmişti.
Çok erken evleniliyordu o zamanlar ve dediki İstanbul'a yerleşelim.
İki defa Ankara'daki Çubuk Barajında daha Cumhuriyet ilan edilmeden önce babam, Atatürk'ü görmüş, yanında oturmuş, onu dinlemiş ve onun hayranı olmuş.
TRT HABER: Babanız aslında öğretmenlikde yapıyordu değil mi?
İA: 1932'den 1936'ya kadar Şişli Halk Evi'nde her akşam meccanen yani bedel almadan Fransızca öğretmenliği yaptı 4 yıl boyunca. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi parti üyesiydi.
Kendini siyasete hazırlıyordu. 1938'de Atatürk öldü, babamında siyaset merakı noktalandı.
Çünkü anladı ki Atatürk'den sonra gelen takım çok olumlu bakmıyor bu teşebbüslere.
TRT HABER: Kaç kardeşsiniz?
İA: Dört kardeşiz. Bir ablam , bir kız kardeşim var, bir de erkek kardeşim var. Ablam İsrail'de, erkek kardeşim İşveç'de, kız kardeşim İstanbul'da.
TRT HABER: İyi okullarda okuyorsunuz.
İA: Şişli Terakki'de okuyorum, o zaman iyi bir okul. Sonra Saint Michel'e geçiyorum. 1942 varlık vergisi geliyor, hayat altüst oluyor.
Babam biranda fakirleşiyor, iflas ediyor. Mallarına el konuluyor, evdeki bütün eşyalar satılıyor, birtek döşek ile bırakılıyoruz, bir iki tane de havlu.
TRT HABER: Annenizin birde kemanı var. Komşuya emanet etmişsiniz. İA: Evet, Nefise Hanım vardı komşumuz, çok muhterem bir kadındı. Annem kemanını ona teslim ediyor, ve "Zamanı gelince tekrar alırım"diyor. O keman kurtuluyor satıştan. Allah böyle komşuları bol etsin.
TRT HABER: Anneniz iyi çalıyormuydu?
İA: İyi çalıyordu diyemem ama meraklıydı. Önemli olan da o. Çok iyi çalmak önemli değil, meraklı olup o merakı devam ettirmek önemli ki annem devam etti.
TRT HABER: Aşkale sürgünü'ne gelelim.
İA: Ben her gün Sirkeci'deki kampa ben yemek götürüyordum sefertası ile tramvay ile babama yemek götürüyordum. Çadırda da onun yaşadığını gördüm. Askeri çadırda.
TRT HABER: Konuşabiliyor muydunuz babanızla?
İA: 5-10 dakika müsaade ediyorlardı. Ben o zaman 15 yaşındaydım ve artık evin büyük erkeği olarak sorumluluk hissetmeye başladım.
Evdeki eşyalar satıldı, ev çıplak, küçük bir apartmancık Osmanbey'de ve onun sorumluluğu, ağırlılığı birden bire çöküyor.
O çok acı bir olay.
Erken büyüyorsun.
TRT HABER: Akibeti bilinmeyen bir yolculuğa çıkıyor babanız. O anda ne düşünüyordunuz?
İA: Tam anlamıyorsun, bir felaket geldi ama felaket nerede duracak?
Durmadı, devam ediyor.
Birde babanı aldılar, Sirkeci'ye koydular.
Bastırıyorlar daha parası var mı?
Yok mu diye. Parası yok.
O zaman Aşkale'ye gidebilir. Koyuyorlar trene, üçgün sürüyor.
Üç gün, üç gece tren ile gidip Aşkale'de teslim ediyorlar.
TRT HABER: Siz o 1 yıl ne yaptınız?
İA: Hiç hatırlamıyorum. Herhalde çok zor bir yıldı.
Okulda bile güç bela gittiğimi hatırlıyorum.
Zor bir yıldı.
Hergün okula gitmiyordum gibi geliyor bana , öyle hatırlıyorum.
Sonra bir akşam üstü 1 sene geçiyor, evdede elektrikler yakılmıyor masraf olmasın diye.
Dilenci gibi ihtiyar bir adam, kim bu adam diye bakıyorum yüzüne , konuşmaya başlıyor, konuşmaya başlayınca anlıyorum ki bu adam benim babam.
Ama tanıyamdım, saçları bembeyaz.
Bir yılda Aşkale'de saçları simsiyah iken bembeyaza dönüştü ve ihtiyarladı. 40 yaşındaydı gittiği zaman, 41 yaşındaydı döndüğü zaman ve ihtiyarlamıştı.
Hayata yeniden başladık ama biz yeniden başladık.
Babam bir daha kendine gelemedi.
Çok enteresandır, ben onu çok hırpaladım. Hala benim içimde bir günahtır.
Babamı ben hem yanlış anladım, hemde hırpaladım. 41 yaşında bir adam tekrar belini doğrultur, yeni baştan başlar çalışmaya.
Çalışıyorda ruh yok. İzah edemedim kendime.
Taki yıllar geçti, ölmesine bir sene vardı "Sen beni yanlış anladın.
Ben iflas ettiğime, sizlere kötü bir hayat verdiğime alıştım. Buna razıyım, bu başıma gelen bir felaket , fakat senin beni anlamaman beni çok üzdü.
Şimdi belki anlarsın, şöyle düşün ; ben devletime ihanet etsem ne olur?
Peki ya tersi olursa, devlet bana ihanet ederse , ben bir vatandaşım ama devlet bana ihanet edebilir , etti de nitekim.
Ne düşünürsün ?" dedi.
O gün uyandım ben, haklıydı adam.
Bu bir ihanetti.
TRT HABER: Şimdi kurulu düzeni bozalım ve soru sorma görevini İshak Bey'in çocuklarına verelim.
VEDAT ALATON: Sevgili babacığım, sizce mutluluğun tarifi nedir?
Mutluluk ne ifade eder size?
İA: Mutluluk, anlardır. Devamlı bir mutluluk yok hayatta mümkün değil.
Ama mutlu anlar var ve o anları yakalayabilmek bütün mesele.
Eğer onları yakalayabiliyorsan , geriye baktığın zaman "Benim birçok mutlu anım oldu" diyebiliyorsan ne mutlu sana.
Mutluluk işte bu.
VEDAT ALATON: Başarı ne ifade ediyor?
İA: Başarı, çok izafi, çok subjektif , insana göre değişiyor. Ama benim için başarı, etrafındaki insanların seninle birlikte mutlu olmaları.
VEDAT ALATON: Saygınlık sizin için ne ifade eder?
İA: Çok para kazanmak iyi bir şey, çok çok para kazanmak o da iyi bir şey ama onunda bir limiti var, bir sınırı var.
Çok çok para kazanmak ile çok para kazanmak arasında bir fark olmadığını farkına vardım ve paranın ötesinde bir şey aradım.
Paradan başka ne var hayatta? Dedim, onu sormaya başladım kendime ve buldum.
Çok genç yaşta buldum. Paranın ötesinde para ile ilgisi olmayan bir olay saygınlık.
Toplum "Bu dürüst bir insan, saygın bir insan , sözünü tutan bir insan" diyebiliyorsa, öyle düşünüyorsa ve sende bunu hissediyorsan işte o zaman sen saygın bir insansın ve saygınlık zengin olmaktan çok daha önemli bence.
Saygın olan insan, kendiliğinden zengin olan insandır.
Ben çok zengin insan tanıyorum ki saygın değiller muhtelif sebeblerden. Onun için benim için muteber değil o insanlar.
VEDAT ALATON: Rahmetli ortağınız Üzeyir Garih ile 47 senelik ortaklığınızın başarısı nerede gizlidir?
İA: Daha yola beraber çıkarken önemli bir teşviğimiz oldu her ikimizinde. "Bu kadar farklı iki karekter nasıl bir arada yaşayacaklar?" diye soruyu tartıştık.
Çok farklı olduğumuz ortaya çıktı.
İkimizin de zayıf noktaları var muhakkak ama böylece birbirimizi daha iyi tanıyarak birbirimizi tamamlamayı öğrendik ve bunun neticesinde kısa bir zaman içinde muhteşem bir birliktelik ortaya koyduk.
Birbirimizi anlayan, birbirimize destek olan , birbirinin hatalarını açık sözlülük ile tartışabilen ve o tartışmadanda yara almadan çıkan, öğrenen ve öğrendikçe akil olma yolunda yürüyen iki insan.
Ben Üzeyir Garih ile ortağım ile bu yolda çok mesafe aldığımı düşünüyorum.
VEDAT ALATON: Hayattaki en büyük şansınız neydi?
İA: Sizlere sahip olmak. Oğlum Vedat ve kızım Leyla. Normali bu ama onun dışında iyi insanlar ile beraber oldum. Başta ortağım Üzeyir Garih.
LEYLA ALATON: Hatırlarmısın, galiba 17 yaşındaydım dedin ki "Gel seninle anlaşma yapalım." Bu benim erken evlenmememe bağlı bir anlaşmaydı. Nedense erken evlenmemdenmi korktun veya etraftaki erken evlenmeleremi, endişelendin . Böyle bir anlaşma yapmana neden neydi ve nasıl bir anlaşmaydı, hatırlıyor musun?
İA: Çok iyi hatırlıyorum. Sen 16-17 yaşlarına gelirken dedim ki "Önce bu kızın dünyayı tanıması lazım. Dünyayı tanırkende, dünyayı tanımanın keyfinide yaşaması lazım. Bu keyfi yaşayabilmesi için de evlenme öncesi bunu yapması lazım. Çünkü evlendikten sonra kocasının baskısı altında kalacak ve kimbilir birçok işi yapamayacak. Onun için ne yapmak lazım? Bu kızı erken evlenmeden alıkoymak lazım. Yasaklamak lazım, çünkü daha çok genç ve beni belki anlamayacak. Ve sana "Şimdi 17 yaşındasın bu yaştan itibaren her evlenemediğin yıl sana bir miktar hediye para vereceğim ve her sene o parayı iki misli yapacağım" dedim. Demek önce küçük bir para , sonra 2 misli, 4 misli 8 misli artacak. Tabii bu arada senin bu paraya ihtiyacın olacak. Ama 25 yaşına geldiğimde o parayı keseceğim dedim. Demekki aklımda şu vardı ; Bu kız 25 yaşına kadar evlenmesin. 25 yaşından sonra o parayı keseceğim ve onu özgür bırakacağım. Sana o özgürlüğü tanımanın senin karakterine uygun olacağını düşündüm. Onun için yaptım.
LEYLA ALATON: Benim karakterime o kadar uydu ki zaten bey 37 yaşıma kadar evlenmedim. Tekrar baştan yapsaydın neyi yapardın?
İA: Eğitim için, çok muhteşem bir eğitim gördünüz her ikinizde. Vedat'da Sen'de . Size gerektiği kadar zaman vermemiş olma belki bir pişmanlıktır. Siz küçükken, çocukken , ilkokuldayken, ortaokuldayken, size daha çok vakit ayırabilir miydim diye kendi kendime sorduğum çok zamanlar oldu ama dönüp bakınca yeni işe atılmış bir adam hızlı bir şekilde büyümek istiyor, işinde başarılı olmak istiyor. Ya işine kendini verecek ya çocuklarıyla ilgilenecek.
Bir şey daha hatırlıyorum; sizler ilkokula giderken, ortaokula giderken ben her sabah sizi arabama alırdım , ben arabayı kullanırdım ve sizleri okullarınıza Şişli Terakki ve Beyoğlundaki Fransız Okulu'na sizleri ben bırakırdım her sabah. Arabada konuşurduk ve sen bundan o kadar tesir altında kaldın ki kendi çocuklarınada aynı şeyi yapıyorsun.
LEYLA ALATON: Benim neyim sana benziyor bu kadar?
İA: Birçok bakımdan sen bana benziyorsun , daha karşındaki lafı bitirmeden lafını kesme, ben biraz daha ilerledim ama senin daha epeyi ilerlemen lazım.
LEYLA ALATON: İyi benzeyen bir tarafım yokmu sana?
İA: Benim izimde bana çok benzeyen, benim karakterime sahip bir genç kadın olarak bana çok büyük bir mutluluk veriyorsun.
LEYLA ALATON: Amerika'dan apar topar döndüm master'ım bittiğinde ve o aralar çok güzel kemer satıyordunm, çok iyidi, sende bundan gurur duyuyordun, başarılı olacağımı düşünüyordun. Niye orada kalıp da denememi istemedin?
İA: İyi hatırla, ben sana hiçbir zaman dön demedim. Ben bir şey başlattığını bilerek dedim ki "Bravo Leyla, sen müthiş bir genç iş kadınısın. Sen çok iyi satıyorsun bu kemerleri ve devam edersen bende gurur duyarım." Dedim. "Amerika'daki işi bırak buraya dön" demedim. Özellikle bundan kaçındım, çünkü biliyordum birgün bunu bana hatırlatacaktın. Sen kendin karar aldın "Ben İstanbul'da daha mutluyum" dedin . İstanbul'a geldin ve İstanbul'da yaşamaya başladın.
LEYLA ALATON: Memnunmusun benden?
İA: Ben senden memnunum. Büyük resim olarak, genelde memnunum ama daha törpülenecek birkaç nokta olabilir.
TRT HABER: Ne gördünüz?
İA: Çocukluk resimlerim , daha küçük kız kardeşim doğmamış. Bu resimde aile tam. Hayim Vitali Alaton babam, Lea Alaton annem, ablam Refika , ben İshak, kardeşim Bon ve küçük kızkardeşim Reyhan.
Bu resim zannediyorum ki Ankara'da çekilmiş. Babam 24 yaşında, annem 23 yaşında, bu kucaktaki bebek de ablam.
TRT HABER: Babanızı özlüyor musunuz?
İA: Babamı özlemenin ötesinde bir yara var. Ben haksızlık ettim ona. Ruhuna konuşuyorum, "Ben sana karşı yanlış davrandım" diyorum.
TRT HABER: Sizi askere götürelim.
İA: 1948 de o zaman 20 yaşındayım ve hemen askerlik görevimi yapayım dedim. Kanun yeni değişmişti, yedek subay olma hakkı tanınmıştı gayri müslümlere. Bu resimde Yedek Subay iken Polatlı Topçu Okulu'nun uçucu subaylarıyla beraberiz.
TRT HABER: Bu fotoğrafın hikayesini anlatalım mı?
İA: Terhis oldum, 21 yaşındayım, iş aradım iş buldum. İsveç kamyonlarını ithal eden Mehmet Kavala şirketinde daktilo olarak iş buldum. Bu arada İsveç'lilerle tanıştım, İsveç Konsolosu ile tanıştım. Ondan rica ettim "Bana öyle bir iş bul ki İsveç'te ben orada birşeyler öğrenmek istiyorum, çünkü ben üniversiteye gidemedim. Üniveristeye gidemeyen adamın başka melekeleri, başka öğrenme yolları olması lazım " diye düşündüm. Konsolos bana "Büyük bir fabrikada sana kaynakçı olarak iş buldum" dedi. Gittim, 5 bin kişinin çalıştığı fabrikada kaynak işçisi olarak işe başladım. Oradakiler baktı "Bu adama kaynak işi çok basit geliyor" dediler ve terfi ettim. 8 ay kaynakçılık, 1 sene teknik ressam, 1 senede satış departmanında görev aldım.
Bir gün babam geldi "Benim imkanlarım olmadı, aile bugün sıkıntıda, sende ailenin büyük oğlusun, senin görevindir, gelmen lazım ve işe başlaman lazım . Türkiye'de sen çalışacaksın ve bizlere destek olacaksın" dedi. Bende haklı olduğunu düşündüm, o zaman 26 yaşımdaydım , İsveç'i bıraktım ve Türkiye'ye döndüm, 1954 yılının Ocak ayı.
TRT HABER: Ama İstanbul'a geldiğiniz zaman iş bulamıyorsunuz.
İA: İş bulamıyorum doğru ve iş bulamayınca bir ara panikledim ve bir karar aldım "Kimse beni çalıştırmak istemiyorsa ben kendimi çalıştırayım. O zaman yepyeni bir şirket doğdu. Bir şirket kursam ama diplomam yok. O zaman bir diplomalı adam aramaya başladım. Diplomalı adam ararken karşıma Üzeyir Garih çıktı. Adam çok muhteber bir şirketin teknik müdürüydü.
TRT HABER: Çabuk mu anlaştınız?
İA: Hayır. İki ay sürdü benim onu ikna etmem. Bir odada 2 masa, üç iskemle. Üçüncü iskemle gelecek olan müşterinin oturacağı iskemle. Hepsi bu kadar. Karaköydeki bir handa avluya bakan küçük bir odaydı. Öyle başladı.
TRT HABER: Resimdeki bu hanımefendiyi tanıdınız mı?
İA: O hanımefendi benim eşim. 1958'de Stokholm'de evlendik. İsveçli .
TRT HABER: Evlilik fotoğrafınız.
İA: Evet, bu da güneyde balık adamlık yaparken. Ben çok dalmaya meraklıydım. Selam veren adam da galiba Rahmi Koç olabilir.
TRT HABER: Bu eşiniz.
İA: Eşim ve kızım Leyla.
TRT HABER: İsimleri neye göre koydunuz?
İA: Anenmin ismi Lea bugünkü haliyle Lea yerine Leyla dedim. Annemin ismi. Oğlumun adı da babamdan gelme. Babamın adı Vitali , hayat demek, Vedat'da hayat demek.
Leyla'nın iki oğlu var, Eros ve Atlas.
TRT HABER. Dede olmak nasıl bir şey?
İA: Güzel bir şey de ben standart bir dede değilim. Standart dedeler torunları için öyle bir vakit ayırıryorlar ki, ben bunu yapamıyorum ve kızımda beni böyle kabullendi. Garip bir şey aslında. Ben biliyorum, garip bir adam olduğumun idrakindeyim. Standart bir dede olamadım.
TRT HABER: Bu resimde Zonguldaktasınız.
İA: Zonguldaktaki madene indim ben. 520 metereye indim. Bu resimde Moskova'da komünizm çöktükten hemen bir sene sonra bir kominist Albay'ın şapkasıyla.
Bu resimde Turgut Özal'a enteresan bir şey anlatıyorum. Burada soruyorum Turgut Özal'a çünkü o hafta Haydar Kutlu asıl adı Nabi Yağcı , artık bir özgürlük rüzgarı esiyor, Türkiye'de komü nizmde çökmüş ve bu adam Haydar Kutlu kendi kararı ile Türkiye'ye dönüyor ve döner dönmez sivil polis bunu yakalıyor ensesinden ve hapise atıyorlar. Benim bir şekilde haberim oluyor bundan. Turgut Özal'a diyorum ki "Sizin haberiniz var mı?" diyorum.
Bu resimde Hilary Clinton ile beraberiz.
Üzeyir Garih ile doyurucu bir birlikteliğimiz vardı. Çok feyz aldım, bilgi küpüydü.
TRT HABER: Kıskandınız mı hiç?
İA: Yok, hiçbir zaman. Çünkü garip bir olay kendim gibiydi. Beni tamamlayan adam. O zaman kıskançlık diye bir şey kalmıyor. Çünkü benimle beraber yaşayan bir adam.
TRT HABER: Hiç sorun çıkmadımı aranızda.
İA: Hep tartıştık. Hatta öyle bir prensibimiz oldu ki dedik ki "Birisi bir olayla karşılaştığı zaman bir karar alırsa, öbürü muhakkak tersini savunsun" dedik.
TRT HABER: Hiç kopma noktasına gelmedimi olaylar?
İA: Hatırladığım kadarıyla hayır.
TRT HABER: Türkiye'de aile şirketleri iyi başlıyor. Paylaşılacak şeyler arttıkça kopmalarda başlıyor.
İA: Önceden bunun olabileceğini bilerek, önemli bir karar aldık. Daha çocuklar çok küçükken dedik ki "İkinci kuşak profesyonellerle rekabet etmeyecek ama öğrenecekler. İşin detaylarını öğrenecekler ama profesyonellerle aynı platoda olmaycaklar. " dedik. O çok önemli bir karar oldu ve o kararın meyvalarını bugün hem alıyoruz hemde çok daha iyi anladık. Çok doğru hareket etmişiz. Şirketin dağılmasını önleme yolu budur. Şirketin devamlılığını istiyorsan çocukları profesyonellerle yarıştırmayacaksın.
TRT HABER: Hayatınızda anneniz mi baskın bir karakterdi babanız mı?
İA: Muhakkak ki annemdi. Çünkü evin direğiydi. Çok sanat sever bir insandı. Babam erken yaşta söndüğü için bize kendini tam anlatamadı. Babamı kıran erken yaşta gelen felaket oldu.
TRT HABER: Ortaköyde çok güzel bir mekandayız. Dışarıdan ihtişamlı gözüken bir hayat var. Babanız varlık vergisi ile hayattan kopuyor, sönen bir adam haline geliyor, saçları simsiyah olan bir adam bembeyaz saçla geri dönüyor.
İA: Yaşlanmıyor, ihtiyarlıyor.
TRT HABER: Sizin birde erkek kardeşiniz var, 6 ? 7 Eylül olaylarında ne oluyorsa bu ülkede kendisine yer bulamıyor. Bu iki olay üzerinde bir İshak Alaton yükseliyor.
İA: Kardeşim öğretmenlik yapacak , üniversitede profösörlük olarak hayal ediyor. 6-7 Eylül'deki o felaketi, o Beyoğlu'nun talan edilmesi yıkılmasını birebir yaşıyor, şok. Hayatında görmediği bir şey. Ve "Ben bu ülkede yaşayamam" diyor. İsveç'te kendine bir iş buluyor, gidiyor ve birdaha da gelmiyor.
TRT HABER. Bu iki tranvanın üzerinde Alaton nerede duruyor?
İA: Ben anlatayım, bu kendime çok sormuşumdur. Bizler iyi insanlarız. Ir peşinde bunu ispat etme çabasında oldum. Tersine intikam olabilir mi? Olur. Yani tersine intikam. İyilik ile intikam. Bize kötü davrananlara ben iyi davranarak, üretken olarak, iş imkanları yaratarak, iyi insan olduğumu ispat ederek demek istedim ki "Sizler hata ettiniz ama bizler bunun da üstesinden geliriz."
TRT HABER: Ne zaman sizin iyi olduğunuzu size söylediler?
İA: Kendi kendine oldu bu hiç kimse bir şey söylemedi bu hususta. Ben kendimi şartlandırmak istedim. Ben açık söyleyeyim, bugün içinde bulunduğum bu toplum benim kim olduğumu, ne olduğumu çok iyi biliyor. Hem iyi biliyor, hem takdir ediyor, hem de bana gereken saygıyı gösteriyor. Ben çok açık söyleyebilirim ben bugün çok çok saygın bir insanım. Rahmetli Nejat Eczacıbaşı ile TESEV'i kurduk. Bu vakıf 40 seneden beri çok önemli işler yapıyor. Bundan 4 sene önce ikinci bir vakıf kurduk. Acık Toplum Vakfı
TRT HABER: Soros'dan dolayı çok atrtışılıyor.
İA: George Soros'dan dolayı çok tartışılıyor. Tartışmanında garip yönlere çekildiğini görüyorum. Spekülatör diyorlar, spekülatör nedir? İleriyi tahmin etmeye çalışmaktır. Açık Toplum Vakfı da bugün Türkiye'de çok önemli görevler yapıyor. Türk,ye'nin sisteminin şeffaf olması, açık olması, saygın olması, dünyada saygın bir yer esahip olması bütün bunlar Açık Toplum Vakfı'nın görevi ve hedefleri içindedir.
TRT HABER: Can Paker sizin için vazgeçilmez isimlerden birisi mi?
İA: Muhakkak öyle. Benim görevimi onun yapmakta oluşu bana muhteşem bir rahatlık veriyor.
TRT HABER: Siyasetten teklif aldınız mı?
İA: Çok defa aldım ve hiçbir zaman düşünmedim.
TRT HABER: Azınlık olmanın, azınlık olmanın ötesinde Musevi olmanın Türkiye'de zorluğu, kolaylığı
İA: Çok fazla yok. Çok fazla bir zorluğu yok. Hele bugün bence hiç zorluğu olmadığı gibi bazı hallerde biraz daha avantajları var diye düşünüyorum. Çünkü dünyaya daha kolay açılıyorsun. Sana daha çok önem veriyorlar.
TRT HABER: Başbakan Erdoğan ile ilgili geçmişte bir şey söylemişsiniz, "Benim tesirimde kaldı" yada "Ben eğittim" gibi. Meydya'ya öyle şeyler yansımış.
İA: Medyada öyle şeyler yer aldı ama benden çıkmadı, ben hiçbir zaman bunu söylemedim. Ben hiçbir zaman Recep Tayyip Erdoğan Başbakan veya Belediye Başkanı iken "Benim tesirim altında kaldı" diye bir şey söylemedim. Zaten doğru değil. Niye benim tesirim altında kalsın.
TRT HABER: Dindar mısınız?
İA: Hayır, hiç dindar değilim. Çok geniş bakıyorum dinsel olaylara ama önemli bir noktanın altını çizeyim bir yaratan kudretin Tanrı deriz, Allah deriz, başka isimlerde verebiliriz ama o kudretin mevcut olduğunu her an hissederim. Dindarlığı şöyle tarif edersek; muntazam aralıklarla ibadet yerine gitmek ve ibadet yerinde Tanrı'yı aramak ise ben orada yokum. Ben onun içindeyim çünkü her an her yerde olduğunu hissediyorsun. İbadethaneye gidişim benim ya düğünlerde ya cenazelerde.
TRT HABER: Çok mu çalıştınız?
İA: Evet, çok çalıştım. Hatta bazen akşamları hissederdim ki şakaklarım zonkluyor. Gençliğimizde cumartesileride çalışma günüydü.
TRT HABER: Kaç yaşına kadar böyle geldi?
İA: Ben 40 yaşımı geçmiştim, çocuklarında yaşları 10- 11'i geçmişti. O zamanlarda artık çocuklar özgür oluyorlar. Anne, baba ikinci derece önemli olmaya başlıyor. Etraf arkadaşlar daha önemli oluyor.
TRT HABER: Orada treni kaçırdınız mı?
İA: Treni kaçırdığımı her zaman hissettim, çocuklarada bunu söyledim.
TRT HABER: Hırs veya işkolik hangisi?
İA: Hırs diyemem. Başarı hırsı ile para kazanma hırsı farklı şeyler. Bazen iş kolikliği öyle bir noktaya giderdi ki , yanımızda çalışan insanlar sorardı "İshak Bey, neden bu kadar enerji veriyoruz? Karşılığında alacağımız para çok az.
TRT HABER: Sizde zenginliğin ve fakirliğin karşılığı nedir?
İA: İzafi olduğu gibi özellikle zenginliğin çok önemli olmadığı neticesine varıyorum. Az zengin olmakla çok çok zengin olma arasında bence hiçbir fark yok, çünkü o paranın neye yaradığı çok meşkuk. Ne olduğu belli değil. Hele bazı şirketlerde çok para olmanın çok fazla rolü olduğuna inanmıyorum. Fakirliği çok hırplayacı bir olay olduğunun idrakindeyim.
TRT HABER: Hayat felsefenizi özetleyen kelime nedir?
İA: Saygınlık. İsveçte çok kıymetli bir doktor vardı ve bir gün bana çok enteresan bir şey söyledi. "Senin zamanla çok başarılı bir adam olacağını hissediyorum. Çok zengin olacaksın, çok para sahibi olacaksın ama eğer o sahip olacağın para seni esir alacak ise o para haram paradır. O paraya sahip olmamaya bak" dedi. Demek istediki saygın insan düşüncelerini açıkça söyleyen insandır. Ondan bir şey daha öğrenmiştim , 2000 yıl önce birisi demiş , demişti ki "Eğer bir insan içinde bulunduğu toplumun çıkarı doğrultusunda bir fikir geliştiriyor ise ve o fikri açıkça söylemiyorsa, anlatmıyorsa toplumuna o zaman o insan ya bencildir, ya tembeldir, yada korkaktır."
TRT HABER: Siz çok mu cesursunuz?
İA: Öyle diyorlar. Ben bildiğim gibi hareket ediyorum ama bana "Sen gereksiz şekilde cesur davranıyorsun" diyorlar.
TRT HABER: Siz ne zaman iş hayatında kendinize yeni bir yol bulmak için bir slogan geliştirdiniz.
İA: Bir noktaya geldiğim zaman ki sorumluluklarını senden sonra gelen gençlere devredebiliyorsun. Ben buna hep inandım, güvendim. Beraber çalıştığım genç insanlara her zaman dedim ki "Bakın siz benden iyisiniz, bana diyorlar ki iyiymişim ama siz benden daha iyisiniz. Siz benden daha iyi yapıyorsunuz bu işi. Onun için siz yapın." Diyorum. Sorumluluğumu onlara yüklüyorum ve ben rahatlıyorum
Ben bilerek lüzumsuz olmak istedim. Dünya o kadar heyecan verici bir maceraki , bir ömür daha olsa önümde onu doldurabilirim. Şimdiden 2050 yılını ben planlıyorum. Ama görme ihtimalim muhakkak ki çok çok düşük. Bunun idrakindeyim ama yinede planlıyorum.
TRT HABER: Kral gibi mi yaşıyorsunuz?
İA: Yooo, Kral gibi yaşamıyorum , insan gibi yaşıyorum. Arada önemli bir fark var.
TRT HABER: Ama bu odada daha önce bir kral yaşamış
İA: Evet bu odada bir kral yaşadı haklısınız. Bu odada Ürdün Kralı Hüseyin'in babası Tallal yaşadı. Bir hastalığı vardı, şizofrendi. Bu odaya yerleşti ve 20 sene bu odada yaşadı. Ben onu burada tanıdım ve çok iyi bir dostlık geliştirdik.
TRT HABER. Bu bina size ne zaman intikal etti?
İA: 1992 yılında buraya kiracı olarak geldik ve hala kiracıyız. Biz buranın sahibi değiliz.
TRT HABER: Arabalara meraklı mısınız?
İA: Çok meraklı değilim ama eski arabamı hep sevmişimdir. Bu araba en eskilerden biri. 42 yıldan beri hep ben kullandım.
TRT HABER: İlk maaşınızı hatırlıyor musunuz?
İA: 18 yaşımdaydım, yeni işe girmiştim, liseyi yeni bitirmiştim. 80 Lira ayda para alıyordum.
TRT HABER: Bağımlılık hisetiğiniz ne var?
İA: Kitaplar , Klasik müzik ve onların birleşiminin bende yarattığı keyif var. Rahat bir klasik müzik eşliğinde güzel bir kitap cennetin kapılarını açıyor benim için.
TRT HABER: Bilgisayarla aranız nasıl?
İA: Faydalı bir alet onun için öğreniyorum. Ama daha çok öğreneyim diye bir merakım yok.
TRT HABER: Biraz uzak mı geliyor size?
İA: Hem uzak hem de anlaşılması zor geliyor.
TRT HABER: Cep telefonu.
İA: Benimki 10 seneyi geçti. Yanımda değil çantada, her zaman kapalı .
TRT HABER: Niye taşıyorsunuz o zaman?
İA: Olurda biri ile acil görüşmem lazım, o zaman çantamda duruyor.
TRT HABER: Lüks ile aranızda bir mesafe var.
İA: Hiçbir zaman lüksü aramadım. Mesela lüks arabadan bahsediyorlar, benim için sağlam olursa yeterli. Sonrada diyorum ki istediği kadar lüks olsun, araba yine dört tekerlek. Benimki de dört tekerlek. Ne farkı var? O zaman lüksü aramanın bir mantığı olduğunu düşünmüyorum. İsrafa karşıyım.
TRT HABER: İnsanın kendini eşya ile avutması gibimi algılıyorsunuz?
İA: Lükse düşkün adamı birazda sathi düşünceli adam olarak görüyorum.
TRT HABER: İçi boş adam.
İA: Veya içini doldurmaya çalışan adam diyelim.
TRT HABER: Nerede oturuyorsunuz?
İA: Buraya çok yakın. Yahya Efendi Dergahı'nın hemen üstü. Küçük bir camii, yanındada bir mezarlık var.
TRT HABER: Mezarlığa yakın bir yerde oturmak ürkütmüyor mu?
İA: Hiçbir şekilde aksine. Ben lisedeyken Fransız bir yazarın sözünü hatırlıyorum diyor ki " Sık, sık mezarlıkları ziyaret ediniz." Diyor. Bunu tavsiye ediyor. Senin kendinde şu olay iyice pekişiyor ki bir gün öleceksin, bu kaçınılmaz. Birgün gideceğine göre bunu hatırlayarak yaşamak zamanın kısıtlı , sayılı olduğunu bilerek onu bilinçli bir şekilde kullanmak , zamanı mutluluk verici şekilde kullanmak, huzur veriyor. Bir güzellik bu. O mezarlıktaki komşularda biliyorsun sessiz, onlardan fazla bir gürültü gelmiyor.
TRT HABER: 83 yıldan geriye doğru bakın, hayatla yüzyüze kaldığınız zaman size ne söylüyor?
İA: Bitirmek istemediğim bir macera. Bitirmek istemiyorum. Fakat aynı zamanda bitmesi gerektiğinin de idrakindeyim. Zaten beni en çok huzurlu kılan da ne zaman biteceğinin bilinmeyişi bana huzur veriyor. Çünkü heran bitebilir. Bende o heranı bir zenginlik, bir mutluluk kağnağı olarak görüyorum. Çünkü sonuncusuda olabilir bu an.
TRT HABER: Sevgili seyirciler, bir programın daha sonuna geldik. Gündeme özel önümüzdeki hafta anlama yolculuğuna devam edecek.
. .
Leyla İshak ALATON
. .
|
|
|
|
|
|
|
|
|