Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Dr.Oktay Duran Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Dr.OKTAY DURAN Bülent Şenver'in Odası TV Programı
05.06.2008
Okunma Sayısı : 4958
Oy Sayısı : 7
Değerlendirme : 5
Popülarite : 4,23
Verdiğiniz Puan :
 

 

Dr.OKTAY DURAN Bülent Şenver'in Odası TV Programı
.
.
Duayen bankacı Bülent Şenver dostum beni davet edip gençler için bir televizyon programı yaptı.

Paylaşmak güzel şey.

O sordu ben cevapladım. Bülent beyin genç liderler yetiştirmek için yaptıklarını kutluyorum.
.
.

 izlemek için   

.
.
.


 dinlemek için  

.
.


Dr.Oktay Duran, Bülent Şenver

.
.

Dr.OKTAY DURAN Bülent Şenver'in Odası TV Programı
Deşifresi
.
.
Dr.Oktar Duran (OD)
Bülent Şenver (BŞ)
.
.

BŞ: Bülent Şenver'in odasına hoşgeldiniz. Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Doktor Oktay Duran. Hoşgeldiniz Oktay Bey.

OD: Hoşbulduk.

BŞ: Teşekkür ederim,  hoşgeldiniz, ayaklarınıza sağlık.

OD: Ben teşekkür ederim. Benim içinde çok büyük sürpriz oldu.

Bu sizinle ikinci programımız.

Yıllar önce yaptığımız program "Kulağınıza küpe olsun" programının yankıları hala geldikçe sizinle müthiş iftihar ediyorum, gurur duyuyorum.

Çünkü yaptığınız bu programlar  ülkemizin yarınlarını emanet edeceğimiz gençlerimizin en önemli temel kaynağıdır.

BŞ: Ben size teşekkür ediyorum çünkü sizler iş hayatında önemli alın terleri akıtmışsınız ve Türkiye'nin yaşadığı çeşitli zorluklara rağmen iş hayatınızda başarılı adımlarınızı  atmışsınız, ve insanlara iş sağlıyorsunuz, imkan sağlıyorsunuz, onların bir işte çalışmasını sağlıyorsunuz.

Ve Türkiye için birşeyler yapıyorsunuz. Gençlerimizlede zenginliklerinizi paylaşmaktan çekinmiyorsunuz.

Bu paylaşma duygusu ne kadar güzel bir şey.

Allah herkese paylaşabileceği zenginlikler versin.

OD: Çok doğru.

BŞ: Ben  size şunu sormak istiyorum; siz bu kadar yıldır iş hayatındasınız, tecrübe sahibi oldunuz.

Gençlerimiz hep merak ediyorlar , iş hayatına atılacağız bizde Oktay bey gibi bir yerlere gelmek istiyoruz, bir yerden başlayacağız hayata.

Tabiki sizin hayata başladığınız dönemdeki  şartlar farklıydı, şimdi gençlerimiz iş hayatına başladığı zamanki şartlar farklı ama okuldan yeni mezun olmuş iş hayatına başlayacağım diyen gençler için yine kulaklarına küpe olabilecek nelere dikkat ederek işi seçsinler, başlasınlar.

Biliyorsunuz gençlerimiz çok hırslı oluyorlar.

Çok para kazanmak istiyorlar, hemen genel müdür olmak istiyorlar.

Bazen de iş bulamayıp aylarca dolaşan , okulu güzel dahi olsa maalesef üzülürek söylüyorum iyi bir işe yerleşemeyen gençlerimizde oluyor.

Onlara biraz moral verecek şeyler söylemenizi istiyorum.

OD: Bülent Bey çok güzel bir giriş yaptınız ama ben meseleye tersinden almak isterim.
Ülkemizin önemli sorunlarından bir tanesi işsizlik. İstihdamdaki büyük bir kayıp açığı.

Bunun nedeni ülkenin nüfus planlamasının ciddi bir şekilde enine alınmamış olunmasının, eğitime son zamanlarda ehemmiyet verilmiş olmasının, gelir dağılımındaki çarpıklığın sonuçlarının bir neticesi olarak bu işsizliği ortaya koyabiliriz.  

Ben yalnız büyümüş, tek başına kendini geliştirmiş, geliştirmeye çalışmış bir faniyim.

Bu bağlamda benim en büyük rakibim kendim.

Kendimi geliştirmek, yetiştirmek, üretmek, çoğaltmak ve ondan sonrada etrafımdakilere, yakınlarımla, milletimle paylaşmayı temel ilke edinmişimdir.  

İlk defa üretmeyi öğreneceğiz, onun yanında başarılı olmak için ne gerekiyorsa onları yapacağız.

Başarı bir insanın temel ilkesi olması lazım.

En büyük  aşkının başarılı olması lazım.

Başarılı olan bir insanın arkasından bütün olumlu nesneler , bütün güzellikler gelir.

Onun için ilk defa bir genç kendisini geliştirmesini ve mutlu olabilmesi için yarınlara umutla bakmasını bilmesi lazım.

Bu bağlamda bunun arkası muhakkak gelir.

Ülkemiz fevkalade zengin bir ülke.

İşi bulamadık dye hüzünlenip bir köşeye kapnırsak bu olmaz.

İşi biz yaratırız, işi biz geliştiririz, işi biz büyütürüz, üretimi gerçkeleştiririz ve ondan sonrada karnımız doyar.

Maddi ölçülerin limiti yok.

Maddi ölçülerin başında para gelir, para demek herşey demek değil.

Para benim için çok affedersiniz, bağışlayın "para dış kapının dış anahtarıdır" İlk önce başarılı olmak lazım, ilk önce sevmek lazım, ilk önce umutlu olmak lazım.

BŞ: Bugünkü yaşantı içerisinde biliyoruz ki iş alemi yavaş yavaş yabancı yatırımlara açılıyor ve yabancı yatırımlar Türkiye'ye gelmeye başladılar.

Gençlerimizin içerisinde şöyle bir kuşku var;

"Acaba yabancılar Türk bankalarını satın alırlarsa , yabancılar Türkiye'nin en kritik sektörlerine girip bunların sahibi olurlarsa , birer birer şirketlerin içerisinde yabancılar olmaya başlarsa biz Türkler müteşebbis olup iş adamı olmaktan yavaş yavaş geri adım atarak , yabancı şirketlere hizmet  eden kullar haline mi dönüşeceğiz? " diye bana soruyorlar.

Ben de o soruyu size sorayım.

Onlara Doktor Oktay Duran olarak ne dersiniz?

OD: Bülent Bey çok önemli bir konuya temas ettiniz.

Küreselleşen bir dünyamızda ekonominin, sanayinin,ticaretin birbirine entegre olduğu döneme girmiş bulunuyoruz.

Bu bağlamda yabancı sermayenin Türkiye'ye , ülkemize gelmesi çok önemli.

Ülkemizi tercih etmeleri eski dönemlere baktığımız zaman bu tercihin Türkiye'nin tercihinin ve Türkiye'nin gelişmişliğinin ne kadar , ne noktaya geldiğini gösteren önemli bir belge.

Bunun gibi Türk girişimciside yabancı yatırım yapıp oradaki kazandığı hasılatı, karını ülkeye getirmesi doğal bir ekonomik koşul. Yalnız bir konuda bir iddiam var, bir düşüncem var.

Türkiye'ye yapılan yabancı yatırımların büyük bir kısmını tasvip etmediğimi ifade etmek isterim.

Neden?

Biraz önce söylediğiniz finans sektörünün yüzde 40' ının üstü yabancı sermayaye geçmiş.

Finans sektör bugüne kadar krizler atlatan sektör değildi.

Kurulmuştu, Türk girişimcilerin elinde , Türk yöneticilerin elinde pırıl pırıl gitmekte olan bir sektördü.

Böyle kurulmuş seöktörlerin parasını verip, bedelini verip ortak olduktan sonra kazandıkları karı ülkelerine götürmesi tabii ülkemiz için bir dezavantaj .

Fakat eğer bir yatırım yapacaksak, bir yabancı yatırımı tercih edeceksek sıfırdan başlamamız lazım.

Sıfırdan başlarkende şunlara dikkat etmemiz lazım;

Temelini atarken  o yatırımın, inşaatını yaparken yüzde kaç olursa olsun o önemli değil, ilk defa ülkemin yurtdışından ihrac edeceği mallara katkıda bulunacak üretim yapması lazım.

İkincisi ülkemin yurtdışından ithal ettiği malları ülkemde üretmek suretiyle katma değerinin tamamını ülkemde bırakacak üretim alanlarının açılması , ve bu alanlara yabancı sermayenin gelmesi ülkemin manevi değerini ve sermayesini kat ve kat arttıracaktır.

Bu noktada gençler haklı olabilir ama ilk defa ülkem adında böyle bir sual işareti kafamın içinde gezdiğini söylerim.

Kağıt karton fabrikası mı?

Hazır Bir yabancı gelip kağıt karton fabrikasına ortak olması pazar payındaki kendi ticari şartlarını ortaya koyacaktır, karını istediği gibi elde edecektir, kendi elemanlarını getirecektir, ondan sonra bu kazançlarını kendi ülkesine transfer edecektir.

Bunun yanında ikinci fabrikanın temelinin sıfırdan atılması , yeni elemanların alınması, istihdamı yeniden canlı tutacak bu tip yatırımların yapılması ve katma değerin ülkemde kalması ülkem için en büyük kazançtır.

BŞ: Oktay bey eksik olmayın gelirken yanınızda getirmişsiniz, bu güzel düşüncenin ürünü rahmetli İsmail Cem ile yapmış olduğunuz bu çalışma hakkında bir soru sormak istiyorum.

Şu nedenlede sormak istiyorum;

İsmail Cem gençlere örnek olabilecek bir insandı.

Niçin örnek olabilecek bir insandı.

Onu en iyi tanıyanlardan biri sizsiniz.

Gençlere örnek olabilecek davranışları İsmail Cem'in  nelerdi?

Gençlerle payalaşabilir misiniz?

OD: Rahmetli İsmail Cem benim kadim dostumdu.

Bu benim hayat dilimin içinde tanıdığım en değerli dostlarımın başında gelir.

İsmail Cem  vefat ettikten sonra üç gün içinde yazılı ve görsel medyanın her kanalında çok değerli kalem sahiplerinin, fikir insanlarının İsmail Cem için yazdıkları yazıları okuduğum zaman müthiş duygulandım ve onları kestim sakladım.

Bir daha okudum, daha fazla duygulandım.

Ailesinin ve yazarların izni ile bu yazıları kitap haline getirmenin bir dosta vefa borcu olarak düşündüm.

Fakat onun yanında da toplayabildiğim 145 tane köşe yazarının yazdığı yazılarda İsmail Cem'in  insanlığı, adam gibi adam nasıl olunurluğu , ülke sevgisi, millet sevgisi, başarı sevgisi , alın teri sevgisi hakkında bütün yazarlar aynı noktada buluşmuştu.

Böyle bir insanın  böyle bir geçmişi gelecek kuşaklara bir rehber olacağı için o yazıları böyle bir kitapta topladım.

Gençlerin okuduğu zamanda duygu dünyaları içinde bir değer taşıyacağı için yaptım.

BŞ: Ben bu kitabın içerisinde 32. sayfada rahmetli İsmail Cem'in daha hiçbir sağlık sorunu yokken yazdığı veda şiirini görüyorum.

Müsaade ederseniz okuyabilir miyim o şiiri?

OD: Tabii.

BŞ: Rahmetli İsmail Cem şöyle demiş: 

Çok ileri bir tarihte,
çok yaşlı olarak,
sessizce ayrılmalıyım.

Kimseye pek gözükmeden,
kimseyi rahatsız etmeden.

Masamın üzerinde dünden kalan işler,
Tamamlanamamış yazılar,
okunmayı bekleyen kitaplar , anılar ve umutlar.

Filleri kuyruğunda çekerek tepeleri aşırtmaktı görevim.
Günler bitti, filler tükenmedi.

Ben elimden geleni yaptım,
gerisini siz tamamlayın.

Boşa geçmedi hayatım,
daha fazlası olabilirdi ama bunada şükür demeliyim.

İşte sevgili dostlar ben, böyle veda etmeliyim.

OD: İzin verirseniz bu şiirin anısını anlatayım:

Kendisi rahatsız, evinde istiharat ediyor, birgün Milliyet gazetesini açtığım zaman manşetinde değerli gazeteci Can Dündar'ın , İsmail Cem ile yapmış olduğu bir ropörtajı, üç gün devam etti tam sayfa olarak ve rahmetlinin vefatından bir ay önce yapılan bir söyleşi.

Çok duygulandım, ne yapabilirim dedim, Can Bey'i aradım izin istedim . bunu bir borşür, bir kitapçık haline getireceğim dedim memnuniyetle dedi.

Getirdim, bir örneğini zarfa koydum ve rahmetli İsmail Cem'in evine gittim.

Serumlar bağlı, beni görünce heyecanlandı, size bir mektup var İsamil Cem dedim .

Açtı, gözleri yaşardı, sevindi, mutlu oldu.

Ben daha çok sevindim ve mutlu oldum.

Bu bende bir saat kalabilir mi? Dedi.

Bunu size getirdim dedim. Bir ilave yapacağım izin verirmisin dedi .

Benim hayatımı ve beni tanımlayan bir şiir var onuda arka kapağa koyabilirmiyiz? Dedi ve o zaman arka kapağa ilave etti, bastık ve Sayın Cem'in dostlarına armağan ettik.  Ama maalesef  birbuçuk ay sonrada kaybettik.

BŞ: Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.

Kendisini burada andık saygıyla. İsmail Cem gibi değerleri olan kişilerin ümit ediyoruz ki  sayıları Türkiye'de çoğalır.

Gençlere , gençler hayatta muhakkak yapın ve yapmayın diyebileceğiniz ilk aklınıza gelen bir takım şeyler olabilir diye burada onları sizinle paylaşmak istiyorum.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın doktor Oktay Duran ile birlikteyiz.

Şimdi üç yap üç  yapma. Gençlerimiz hayatta muhakkak neleri yapsınlar?

OD:  Gençlerimiz önce hayatta sevmesini ve saymasını bilmeleri lazım.

Başarı azimleri temel ilkelerinin en başında olması lazım.

Etik kurallara çok dikkat etmesi lazım.

Başarılı olması onun maddi, manevi tüm olanaklarının arkasından gelmesi demektir.

Bu bakımdan gençlerimiz hayatı sevmeyi bilmeleri lazım, insanları sevmeyi, saymayı ve güvenmeyi öğrenmeleri lazım.

Ondan sonra inandığı ve güvendiği iş kolunda tüm azmi ile , tüm hırsı ile çalışmaları lazım.

BŞ: Yapmayın gençler derseniz?

OD: Yapmayın derken kesinlikle yalan söylemeyin. Kesinlikle saygısızlıkta bulunmayın ve kesinlikle marur olmayınız. Gururlu olmayınız.

BŞ: Onu biraz açabilirmiyiz Oktay Bey; Marur ve gururlu olmak ne demek?

OD: Hasbel kader veyahut kendi imkan ve güçleriyle başarıya ulaşmış, doruk noktalara çıkmış, maddi ve manevi değerleri çok genişlemiş bir insan eğer geçmişini ve etrafını unutursa bu doğru bir hareket değil.

Bu marurluğun ve gururun verdiği hatalar o insanı toplumda sevimsiz bir hale düşürür.

Önemli olan toplumun sevgisini, saygısını , inancını ve güvenini kazanmaktır.

Hepimiz faniyiz, geldik, gidiyoruz.

İlk duraktan son durağa doğru yol alıyoruz.

Ne zaman biter bu yol onu Allah bilir.

Bu yol boyunca eğer insanların sevgisini kazanabiliyorsak, onların güvenini kazanabiliyorsak, ne mutlu o insana.

Bir de bunun tersi var, felaketin üstüne saadet kurma çabası içinde enerji sarfediyorsak, sizi kimse tanımıyor ve sevmiyorsa ne kadar maddi servetiniz olursa olsun hiçbir anlamı ve değeri yoktur.

BŞ: Gençler hayatta yaşadıkça, yaşadıkları tecrübelerden  zaman zaman keşke dedikleri zaman oluyor.

Ben istiyorum ki siz şu anda dünyayı düşünerek , dünya ile ilgili  keşke ne söyleyebilirsiniz?

OD: Keşke  her insan hayatının ömrü boyunca keşke yapmasaydım , keşke gitmeseydim, keşke tanımasaydım gibi düşüncelere sahip olabilir.

Ama bu kişinin kendi benliğinde saklıdır.

Bazı büyüklerimiz, değerli fikir adamları hayat boyunca keşke yapmasaydım kelimesini hiç kullanmadım diye söylerler.

Dünya çapında keşke olmasaydı diye söyleyecek bir düşünce şeklini ortaya koyacak olursam;

Keşke bütün insanlar birbirini sevip, kardeş olup, harbi, barutu ortadan kaldırsaydılar da , mutlu olmak için bütün dünya insanları bu küreselleşen dünyamızda rahat bir nefes alabilselerdi.

BŞ: Türkye için keşke

OD: Türkiye'nin kurucusunun Mustafa Kemal Atatürk'ün olması çok büyük bir özellik ama Türkiye için keşek diyebileceğim bir nokta keşke ülkemin etrafındaki diğer devletler, diğer milletler, aynı dili konuşmasak, aynı dini taşımasak bile komşuluk duyguları içinde daha sevecan, daha medeni  olabilselerdi.

BŞ: Kendinizle ilgili bir keşke

OD: Denizci, kaptan olamadığım için zaman zaman üzülüyorum.

Neden kaptan olmak istemiştim?

Zorluklar içinde liseden sonra eğitimimi devam ettirebilmem için, yüksek denizcilik yatılı okulu yiyecek içeceğinde bedava olduğu için keşke o okula gidebilseydim.

Hem o okulda eğitim alır, hem hayatımı devam ettirecek gıdalarımı alır, ve sonuçtada bir meslek sahibi olurdum.

Gitmediğim için üzgünmüyüm ?

Değilim.  

Ülkemden ve ailemden fazla uzaklara gitmek beni rahatsız ederdi. 

 İyi ki gitmemişim.

BŞ: İyiki gitmemişsiniz, iş sahibi oldunuz, bu kadar üretim yapıyorsunuz, insanlar sizin yanınızda çalışıyorlar.

Onlarda diyorlardır ki iyiki başımızda Doktor Oktay Duran var.

Bir de o gözle bakın.

OD: Biraz öncede söylemeye çalıştığım gibi bir insanın, bir işadamının en önemli vasfı üretmek, değerler kazanmak ve onlarıda paylaşmak.

Çok zor şartlar altında yaşamımın devam etmesine rağmen bu olgularımı tek başıma geliriştirdim ve kısmende gerçekleştirdim.

Bundan daha büyük bir mutluluk olamaz.

Bu bağlamda evet çok yoruldum, çok yıprandım, çok üzüldüm ama çevreme , milletime görevlerini kısmende yapmış bir girişimci olarak mutluluk duymazsam ulu Tanrı'nın huzurunda isyankar olurum.

BŞ: Ben size küçük bir oyun oynatmak istiyorum, adı da bir kelime bir cümle oyunu. Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Doktor Oktay Duran ile birlikteyiz.

Şimdi bir kelime bir cümle.

Oktay bey ben size bir kelime söyleyeceğim o kelimenin size çağrıştırdığı ilk cümleyi bizimle paylaşmanızı isteyeceğim.

Kelime adalet cümle

OD: Çok klasik bir cümle ama adalet mülkün temelidir.

BŞ: Kelime hoşgörü cümle

OD: Hoşgörü insan hayatının temel kaynağı olmalıdr.

BŞ: Kelime evlilik cümle

OD: Evlilik  en kutsal müessesedir. Korunması, muhafaza edilmesi ve yaşatılması her iki taraf içinde çok önemlidir.

BŞ: Kelime paylaşmak cümle:

OD: Paylaşmak hayatın en güzel olgusu. Neme mutlu paylaşabilen insanların çoğaldığını görmek.

BŞ: Kelime zenginlik cümle.

OD: Zenginlik yalnız maddi zenginlik değildir. Manevi zenginliklere sahip olmak maddi zenginliklerden daha kutsaldır.

BŞ:  Kelime kul hakkı cümle

OD: Kul hakkına el uzatanı Tanrı affetmez.

BŞ: Kelime kitap cümle

OD: Kitap bir insanın en önemli sermaye kaynağıdır.

BŞ: Kelime ölüm cümle

OD: Her faninin sonu ölümdür. Tanrı insanlara ölümün hayırlı olanını versin.

BŞ: Kelime Oktay Duran cümle.

OD: Oktay Duran sıradan bir vatandaş, duygusal, sevecen, ülkesini , milletini işini seven, yolun sonuna yaklaşmış olan bir fani.

BŞ: Çok teşekkür ediyorum.Kısa bir ara vereceğiz , sonra hoş sohbetimiz  devam edecek.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Doktor Oktay Duran ile birlikteyiz.

Kısa bir aradan sonra sohbetimiz devam edecek.

BŞ: Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Oktay Duran ile birlikteyiz. Oktay Bey ben size bir etik vaka hazırladım.

Siz olsaydınız ne yapardınız diye sonunda size sormak istiyorum.

Turgut Bey hızla büyümekte olan bir inşaat şirketinin sahibidir.

Özellikle kamu ihalelerine girerek yurdun bir çok yerinde iş alır.

Devam eden birçok projesi olduğu içinde işinde memnundur.

Ancak işlerinde fiyatları çok kıra kıra aldığı için şirketi para sıkıntısı çekmeye başlar.

Para yokluğundan şirket bazı tahahütlerini yerine getirememeye başlar.

En son aldığı iş Anadolu'da bir futbol sahası inşaatıdır.

İnşaatın yüzde seksenini bitirmişlerdir ancak geri kalan kısmını bitirmek için paraları kalmamıştır.

Şirkete hiçbir banka bu amaçla yeni borç vermemektedir, stadyumu üç ay içindede bitiremezlersede maalesef işveren idareye verdikleri teminat mektubu yanacak , tazmin olacaktır. İşler kötüdür.

Turgut Bey çaresizlik içinde bu sorunu düşünürken birden odasına genel müdürü girer, der ki:

"Efendim ne kadar zor durumda olduğunuz görüyorum.

Bu stadı üç ayda bitiremezsek maalesef stadı bitiremediğimiz için bankalar üzerimize gelecekler ve bütün işlerimiz domino taşı gibi birbirlerinin üzerine yıkılacak ve tüm şirketlerimiz  yok olacak.

Ben bir çare buldum.

Eğer izin verirseniz gece yarısı stad da yangın çıkaralım, itfaiye gelip söndürene kadar  epeyi hazar görür.

Bu bir mücbir sebep olur, hem teslim tarihini ertelemiş oluruz, hemde iş veren idareden hasar gören yerleri yapmak için yeni nakit para almış oluruz.

Şirketimizde kurtulur  yoksa bittik der"

Sayın Oktay Duran patron Turgut Bey'in yerinde siz olsaydınız bu durumda siz ne yapardınız?

OD: Okuduğunuz senaryo sanal bir senaryo fakat hayatta , iş hayatında da benzer olaylar yaşanmıyor değil.

Genel müdürün teklifi etik kurallarla, ticari ahlakla bağdaşmayacak kadar vasıfsız ve niteliksiz. İş aleminde inişler çıkışlar, fiyat indirimleri çıkışları olabilir ama bunların hepsinin ticari ahlaki kuralları içinde olması şarttır.

Zora düştüğünüz zaman eğer siz bir şeyi yakıp, yıkıp, yok edip, oradan bir menfaat kazanıp zorluğunuzu giderecekseniz  yoldaki adamıda öldürebilirsiniz.

Muhtelif gayri ahlaki işlerde bulunabilirsiniz.

Burada Turgut Bey'in yerinde ben olsaydım anında genel müdürün iş haddini fesheder, kendi imkanlarımla nasıl kurtulabilirsem, ne kadar işimi kimseyi üzmeden sonuçlandırabilirsem onları yapmaya çalışırdım.

Yapamazsam bütün her şeyim giderdi, benimde hiçbir şeyim kalmayacağına göre bir canım var, onuda  Allah alırdı , biter giderdi.

BŞ: İş hayatındaki etik kurallara sahip çıkmazsak diyorsunuz yaşadığımız dünyanın düzeni bozulur.

OD: Muhakkak.

BŞ: Biz bu tür davranışlara karşıda tepkili olmalıyız değil mi?

OD: Eğer olmazsak bu tip olaylar çoğalır,  bu tip olayların çoğalması o toplumun ahlak ölçüsünü en alt sınıra kadar çeker, insanların arasında güven , sevgi, saygı kalmaz.

Ve sonuçta insanlar birbirini vurup, kırıp, öldürüp, yok etme yoluna kadar gider. Sosyal karmaşanın içinde o toplum o millette zor günler yaşar.

BŞ: Oktay Bey ben şimdi sizi soru yağmuruna tutmak istiyorum.

Kısa kısa sorular sormak istiyorum, yağmur damlaları olarak üzerinize düşecek .

Sizi ıslatmaya çalışacağım.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Doktor Oktay Duran ile birlikteyiz.

Şimdi soru yağmuru.

"İtibarıma kaybetmektense paramı kaybetmeyi tercih ederim" cümlesindeki itibar kelimesi ne anlama geliyor.

OD: İtibar kelimesi, para kaybetmektense itibar kaybedecek kişinin, toplum değer ölçülerinin altına düşmesi anlamına gelir, yok olması anlamına gelir.

Paralı olmak ama itibarsız olmak bir anlam taşımaz.

Para herşeyin anahtarı değil.

Paranız çok olabilir , çok zengin olabilirsiniz ama itibarınız olmaz, o para neye yarar?

BŞ: Peki tersi itibarlı olup, parası zolmak.

OD: İnsanın hayatı boyunca yol alacağı basamaklardaki olabilecek olan duygular. Parayı kazanır veya kaybedersiniz yalnız itibarınızı bir kere kaybederseniz birdaha kazanmanız mümkün değil.

BŞ: Sizce çok para kazanmanın sırrı var mı?

OD: Çok para kazanmak denilen bir olguyu ben ekonomik kurallar içinde , ekonomideki oluşumlar içinde değerlendiririm.

Örneğin 2001 krizinde banka fazileri yüzde 1500, 2000 'e kadar çıktı.

Bankada parası olan bir mevduat sahibinin oradan pay alması tamamen ekonomik koşullar içinde olacak şeylerdir.

Yasal yollardan devlete karşı bütün yükümlülüklerinizi yerine getirerek kazanabiliyorsanız, birde müşteri dediğimiz satınalıcıları mağdur etmeden o parayı kazanabiliyorsanız  kutsal olan para odur.

BŞ: İnsan davranışlarında sizin hoşunuza gitmeyen iki tane davranış söyleyebilir misiniz?

OD: Yalan söylemek ve aşırı marur ve  gurulu olmak.

BŞ: Öyle olanlara karşı sizin tavrınız ne oluyor?

OD: Tamamen tavrımı koyarım. Dostluk değil, elimi dahi uzatmam.

BŞ: Ortaklık yapmak zordur derler. Sizce iş hayatında ortaklar arasında en sık rastlanan sorunlar ne oluyor?

OD: Özellikle ülkemizde ortaklık müessesesini tam içimize sindirememiş bir toplumuz.
Gördüğüm , işittiğim kadarıyla söylüyorum, ortaklıklar iki noktada bozuluyor.

Ya işiniz başaşağıya gidip, işinizi kaybederken veyahut işiniz çok iyi gider yukarıya çıkarken ortaklar arasında bir takım huzursuzluklar çıkıyor.

Baba ile oğlun ayrıldığı ortaklıklar olabiliyor.

BŞ: Etik Değerler Merekzi Vakfı Kurucu üyesi Bülent Şenver size gelse dese ki Türkiye'de etik anlayışı bilincini geliştirmek, oluşturmak istiyoruz.

Bu konuda projeler yapmak istiyoruz. Bülent Şenver'e ne önerirdiniz?

OD: İlk defa sizin böyle bir kurumu kurduğunuzu medyadan öğrendiğim zaman sevinmiştim.

Ülkem için lazım olan bir kurumdu.

Böyle bir kurumun daha aktif, daha yaygın , daha çok toplumun içinde kendisini hissettirmesi lazım.

Bugün Türk toplumunun beklentisi etik değerlerini daha üst sınırlara , daha üst seviyeye çekmesidir.

Böyle bir vakfın etkinliğini, yaptığı işleri toplumdaki bireylere somut bir şekilde anlatabilirse bu toplumun bu vakıfa karşı bakışı çok daha iyi olur.

BŞ: Oktay Bey aşk nedir tanımlayabilir misiniz?

OD: Aşk hayatın her safhasında olan bir konumdur.

Aşk yalnız karşı cinse duyulan bir duygu değildir.

Aşk hayatta vardır, manevi değerlerde vardır, başarıda vardır, işte vardır, karşı cinse karşı vardır.

BŞ: Mutluluğun tanımı nedir?

OD: Mutluluk problemlerinizi en asgariye indirdiğiniz zaman eğer kendinizi tatmin edebiliyorsanız sizi sevenler çoksa, size yan gözle bakanlar yoksa, yaptıklarınıza inanabiliyorsanız mutluluk kavramı içindesiniz.

BŞ: En son en zaman ağlamıştınız?

OD: Dün.

BŞ: Ne oldu da ağladınız?

OD: 57 vatandaşın bir uçak kazasında öldüğü için ağladım.

Duygusal bir insanım.

Her zaman olumlu veya olumsuz olaylar karşısında kendimi tutamam, bir köşeye çekilir gözyaşlarımı silmeye çalışırım.

Başarılar karşısındada gözyaşlarımı tutamam, olumsuz işler ve kötü sonuçlanan olaylar karşısında duygularımı ve gözyaşlarımı zapdedemem.

BŞ: Bir insana yapılabilecek en büyük kötülük sizce nedir?

OD: Onu aldatmak, yalan söylemek, onun felaketi üzerine saadet kurmak.

BŞ: Masamızın üzerinde bir kutu var, o kutuyla ilgili size bir oyun oynatmak istiyorum.
Oyunumumuzun adı bir göster bin işit.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Doktor Oktay Duran ile birlikteyiz.

Şimdi bir göster, bin işit.

Bu kutunun içerisine bir obje koydum istiyorum ki ona bakalım ve gençlerimize bir şey söyleyelim ki  akıllarında kalsın.

OD: Elinizde tuttuğunuz kağıt para. Para insan yaşamının vazgeçilmez araçlarından birtanesi.

Fakat o paraya sahip olmak için dürüst , namuslu, alın teri akıtarak sahip olmanın mutluluğu ve ondan sonra hayatınızın devamı için onu harcarken onun verdiği hazı hiçbir şeyin vereceğine inanmıyorum.

Eğer bu parayı gayrimeşru yollardan elde etmişseniz, o paranın size mutluluk verdiğini zannediyorken , bir gün o paranın size vereceği olumsuzluğun , size getireceği büyük hasarları hiçbir zaman aklınızdan çıkarmamanız lazım.

BŞ: Para her şey demek değil diyorsunuz.

Önemli olsa dahi onu kazanmanın düzgün yolları vardır, doğru yolları vardır.

Düzgün kazanılmış para diğer kötü ve yanlış kazanılmış paralardan daha değerli daha kıymetlidir

OD: Şimdi aklıma geldii, bir Anadolu tabiri var. "Para elin kiridir" derler. Biraz önce dediğim gayrimeşru para elin kiridir.

Ama alın teri dökülmüş üstünde alın teri taşıyan bir para ise o insanın kutsal varlığının bir göstergesidir.

BŞ: Size birde torba oyunu oynatmak istiyorum. Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Doktor Oktay Duran ile birlikteyiz.

Şimdi torba oyunu.

Torbanın içinde harfler var, içinde bir harf çekin bakalım şansınıza hangi harf çıkacak?

"V"harfi çıktı.

Başı "V" ile başlayan bir doğru davranış, iyi davranış düşünebilirmiyiz?

OD: Vatan sevgisi sevgilerin en kutsalı

BŞ: Benim aklıma da vefalı olmak geldi. Nedir vefalı olmak?

OD: Vefalı olmak , geçmiş dönem boyunca iki insan arasındaki karşılıklı ilişkilerden olumlu yanlarını hiç unutmadan karşıdaki insana hep olumlu bakmak anlamına gelir.

Olumsuzlukları unutup silmek, bir insanında büyüklüğünü gösterir.

O bakımdan vefalı olmak bugün bir insan için temel ögelerinin başında olması lazım.

Geçmişimizi unutmamamız lazım.

Geçmişimizde bizim sırtımızı sıvazlayan, elimizi tutan insanların yaptıkları iyilikleri unutmamamız lazım. Eğer unutursak nankörlük olur.

BŞ: Size karşı yapılan iyilikleri, yardımları unutmayın, onun karşılığını her zaman vermeye hazır olun diyorsunuz. Son oyunumuzu oynatacağım.

Onun adı da kulağınıza küpe olsun çubuk oyunu.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Oktay Duran ile birlikteyiz.

Şimdi kulağınıza küpe olsun çubuk oyunu.

Kutunun içinde çubuklarımız var, bir tanesini çekin  bakalım size hangi çubuk çıkacak.

OD: "Nasıl bakarsan öyle görürsün"

BŞ: Bunu anlatalım gençlerimize

OD: Görüş bakışa bağlıdır.

Bakıştaki değer ölçüleri çok önemlidir. Siz nasıl görmek istiyorsanız, nasıl bakarsanız o şekilde görürsünüz.

Eğer bir insana karşı bir şiddetiniz varsa o insan o gün kılık kıyafetiyle herşeyiyle düzgünse ve siz onu düzgün görmek istemiyorsanız olumsuz yönünden bakıp onu olumsuz görmek istiyorsanız öyle görürsünüz.

BŞ: Siz öyle deyince önünüzdeki bardak gözüme ilişti.

Bakıyorum bu bardağın yarısı boş diyorum, başka şekilde bakıyorum ve bu bardağın yarısı dolu diyorum. Nasıl bakarsanız öyle görürsünüz.

O zaman insanlar hep pozitif bakmayamı kendilerini şartlamalılar.

OD: Pozitif bakarsanız kendinizide pozitif görürsünüz, olumsuz bakarsanız olumsuz olursunuz.

O bakımdan bakışınız çok önemli.

BŞ:  Bir çubukta ben çekeyim sizin şanısınıza "Biri yer, biri bakar, kıyemet ondan kopar"

OD: Çok bilinen ve çok önemli bir söz.

Mutluluk ve zenginlikler toplumda insanlar arasında paylaşıldıkça güzel olur.

Eğer gelir dağılımındaki adaletsizler, aile arasındaki adaletsizlikler, maddi adaletsizlikler eğer önemli boyutlara ulaşır.

İki nokta arasındaki mesafe gittikçe açılırsa  birisi  yer birisi bakar ve o bakan yiyemeyen kıyameti koparır.

Bütün olumsuzluklar ve kötülüklerin altında fakirlik yatmaktadır.

Onun için temennim ilk önce  yüce milletimin , sonra bütün dünya insanlarının bakan değil hepsinin en asgari standart ölçülerinde , bir  hayat standartlarına ulaşmaları , yaşamaları olmalıdır.

: Çok teşekkür ediyorum. Ağzınıza sağlık diyorum.

Gençlerle tecrübelerinizi, zenginliklerinizi paylaştınız.

Geldiğiniz için ayağınıza sağlık.

OD: Ben size teşekkür ediyorum, böyle programlar hazırlayıp gençlere bu tür  bilgileri ilgileri içine yerleştirdiğiniz için çok önemli , çok kutsal  görev yapıyorsunuz.

Sizi yürekten kutluyorum.

BŞ: Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Doktor Oktay Duran dı.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini, zenginliklerini paylaştı.

Unutmayın gençler bizim herşeyimiz , en değerli hazinemiz.

Gençlerimize sahip çıkalım.

Bir başka programda birlikte olmak dileğiyle,

Tecrübeleriniz ve birkimleriniz toprak olmasın.

Hoşçakalın. 

.
.


.

Bülent Şenver, Dr.Oktay Duran

.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org