Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Vitali Hakko Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

İLK GİRİŞİMİM: SİNEMACILIK!
05.08.2009
Okunma Sayısı : 4580
Oy Sayısı : 2
Değerlendirme : 5
Popülarite : 1,51
Verdiğiniz Puan :
 

 

İLK GİRİŞİMİM:  SİNEMACILIK!
Vitali Hakko

.
.
.
.

Bu yazı değerli insan, saygıdeğer işadamı Vitali Hakko'nun vefatından sonra onun anısına Türklider Odasına konulmuştur...

.
.

.
.

İLK GİRİŞİMİM:  SİNEMACILIK!


Babamın bu başarılı  "eseri" bana cesaret vermişti. Ben  de bir şeyler yapmalı , bir şeyler başarmalıydım. Ama ne yapacağımı bilemiyordum. Yol gösterecek  kimse de yoktu. Bana bir "buluş" gerekti. Sonunda o " buluş"u  buldum. Bahçenin arkasında müşterek bir bahçemiz vardı. Bahçenin  arka duvarı ise Bizans surlarının bir parçasıydı. Bu duvarda yaklaşık iki metre genişliğinde bir delik vardı. Bu delikten  girdiğinizde, yedi metre kadar  bir derinlikten oluşan , karanlık, rutubetli bir mekan karşılıyordu sizi.

Böylesi yerler, herkes bilir ki, çocukları kendilerine çeker. Orada , gizemli bir şeyler olduğunu, olabileceğini düşünürler. Hem korkarlar, hem de oraya girmekten kendilerini alıkoyamazlar. İnsanoğlundaki keşif tutkusunun belki ilk  belirtisidir bu.

Ben bu karanlık mekanı, diğer çocuklarla birlikte çoktan keşfetmiştim. Orada ne yılanlar vardı, ne çıyanlar, ne de Bizans definesi. Ama orada bundan  böyle küçük  Vitali'nin Yedikule Sineması olacaktı. Fikrimi ablama ve Despina'ya açtım. Ablam sevinçten ellerini çırptı. Ama neye bu kadar sevinmiş olduğunu anlayamadım. "Büyük buluşları" oaln kardeşi olduğuna mı  seviniyordu, yoksa paranın kokusunu mu almıştı? Yoksa çocuk  hayatınıza renk katacağını mı düşünmüştü? Sanırım, daha çok  bu sonuncusuydu ablamı heyecanlandıran. Despina ise heyecanını, boynuma sarılıp iki  yanağımdan öpmekle göstermişti. Tüm bunlar buluşumun büyüklüğünü  ve değerini gösteriyordu! Derhal  harakete geçerek, ilkin fikri duyurduk. Baktık ki, ilgi var, hemen bir "fon" kurduk.

"Varlıklı" sayılan ailelerin çocukları harçlıklarını verdiler, benim "özel kişisel kredimi" kullanarak beyazbir yatak çarşafı aldık. Çarşafı mağaranın dibine gerdik. Kapımız yoktu. Ama girişe bir thata çakıp üzerine kocaman harflerle, hangi dilden  şimdi hatırlamıyorum SİNEMA yazdık.

Muhteşem  açılış için hazırlıklar ilerlerken, duyuru faaliyetlerini hızlandırdı. Açılış saati  gelip çattığında, on beş- on altı sinema meraklısı, tahta sıralardaki yerlerini alıyor, Despina onlara yer gösteriyordu, ablam da bana asistanlık ediyordu.

 Herkesin en iyi anladığı  dil Rumca olduğu için  mi, yoksa Despina iyi konuştuğu için mi, bilmiyorum, açılış konuşmasını Despina yaptı. Sinemamızın  hayırlı uğurlu olmasını diledi. Sonra filmin konusunu anlatmaya başladı. Program gereği, o sırada benim perdenin arkasına yerleştirdiğim manivelalı küçük  sinema makinemi harekete geçirmem  gerekiyordu. Tam  bunu yaparken , gaz lambası düştü ve filmler alev aldı. Bağırış, çağırış, korku, heyecan…Sizin anlayacağınız tüm bunlar film gösterilemden "otuz iki kısım tekmili birden" yaşandı. Neyse ki tüm çocuklar kendimizi bahçeye atıp kurtulduk.

Bu başarısızlığımdan öylesine utandım ki, bir hafta sokağa çıkamadım. O günden  sonra bir daha "arabama" binip dolaşamadım bahçede.

Yedi yaşındaki bu ilk girişimimdeki başarısızlık bir anda büyütmüştü beni. Sanki, onur, kişilik, güven, akıl, dürüstlük, beceri, başarı ve başarısızlık kavramlarını, bu küçük olay, bir anda öğretivermişti bana. Evet, bu  başarısızlıktan ders almıştım. Tüm  ömrüm boyunca, yalnız başarılardan değil, kendimin ve başkalarının  başarısızlıklarından da ders almayı bildim.

Benim "girişimci ruhumu" ilk keşfeden kuşkusuz, evimizin  üst katında oturan Aleko Efendi'dir. Kendisi anneme, "Bak Freda, demiş, sen bu çocuktan çok hayır göreceksin."

Annem  bunu nereden  çıkardığını sorduğunda, "Sen  bakma, sineması yandı ve fiyaskoydu ama, bu yaşta bir sinema kurmayı düşünmesi her şeye  bedeldir" demiş.

(Sevgili Aleko Amca, seni yanıltmadığım için mutluyum. Herkesin, özellikle çocukların, gençlerin  senin gibi insanlara ihtiyacı vardır. Bir başarısızlığı, bir anda başarıya çeviren  sözcükleri ancak senin gibi  iyi insanlar bulabilir.)

Ben de "sinema" serüvenimden  sonra,  her alanda birçok  tecrübe sahibi oldum. Öğrenme aşkımı ancak susuzluk kelimesi dile getirebilir. Öylesine meraklıyım ki, her şeyi  öğrenmek istiyordum. Çünkü daha o yıllarda bir amacım vardı: Bu mahalleden  kurtulmak. Bunu  söylerken mahalleme ve komşularımıza haksızlık etmek istemiyorum.Bu mahallede renkli, sade, dürüst bir hayatımız vardı. Ama ben,  daha başka, renkli, daha heyecanlı,  her anlamda daha zengin bir hayatın var olduğunu biliyordum.  Ve o hayat daha o yıllarda beni kendisine çekiyordu.

Kimi çekmez ki? Diyeceksiniz.

Ama ben ona ulaşabileceğimi, günün birinde mutlaka ulaşacağıma inanıyordum. Oysa böylesi bir inancı gerektirecek  hiçbir geçerli nedenim yoktu.

Ne uzun boyluydum, ne yakışıklıydım. Ne de zengin  bir ailem vardı.

İlk özel girişimim sinemayı , yüzüme gözüme bulaştırdım. Ama gene de kendime güvenim tamdı.

Bir gün , annemle gittiğimiz Pera'da gördüğüm  beyler gibi olacaktım. Onlar gibi giyinecektim. Anneme kürk  ve mücevher alacaktım.

Kendime ise bir fötr şapka ve koyu renk , ağır bir palto .

Hafiften bir kar yağacaktı. Annemi, ablamı, kardeşimi alıp kolkola bir sinemaya gidecektik.  Sinemadan  çıkıp bir muhallebiciye girecektik.

Evet, daha o yaşımda böylesi düşler kuruyordum.

Böylesi masum düşleri bile, benimle alay ederler diye, en yakınlarımla paylaşamıyordum. Beni en iyi anlayan ablam  Bella ve Despina'yla bile.

Böyle hayaller kura kura büyüyordum.

Onlar ne düşündüğümü, niye böyle dalıp gittiğimi sorduklarında "Hiç" deyip geçiştiriyordum.

Babamla annemin başbaşa ya da bizlerle birlikte oturup konuştuklarını, gülüştüklerini pek seyrek görmüştüm.

Cuma günleri hariç.

Cuma günlerinin hayatımızda ayrı bir yeri vardı.

Babam, Cuma günleri erken gelir, gündüz bizler için hazırlandığı  gibi, ona da sıcak su hazırlanmış olur, banyo yerini tutan çinko leğene girip yıkanır, sonra kokular sürüp ( babam kokuları çok severdi) bizleri çevresine toplar, kadehindeki rakısını  yavaş yavaş  yudumlamaya başlardı.

Başımı dizine koyduğumda sıcaklığını duyar o güzelim kokularını içime çekerdim.

Akşam yemeğinden önce, gelenek gereği Kıduş duasını okurdu babam. Bu sırada hepimiz ayakta onu dinler, zaman zaman "Amen" derdik.

Babam, annem, ablam, yemekten sonra Selanik şarkıları mırıldanmaya başlardı.

 .

.
.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org