Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Ali Kibar Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Ekonomiye odaklanılmalı
07.05.2008
Okunma Sayısı : 4836
Oy Sayısı : 3
Değerlendirme : 5
Popülarite : 2,39
Verdiğiniz Puan :
 

 

Ekonomiye odaklanılmalı
Ali Kibar
.
.

TABA dergisinde yapmış olduğum söyleşiyi paylaşıyorum.


.
.
 


Ekonomiye odaklanılmalı

Çin ve Hindistan  üzerine yönelmeniz nasıl başladı?

AK: 1986 yılında Çin ve Hindistan'a doğru açılmaya başladık. O tarihlerde kimse daha oralara ihracat yapmazken  biz demir çelik  sektöründe hayli tonajili işler yapıyorduk. Bu ticaretimiz sırf Türkiye'den  değildi,  aynı zamanlarda üçüncü ülkelerden Çin'e mal satıyorduk.

Şimdi çok  popüler oldu. Herkes Uzak Asya'nın başarısını konuşuyor…

AK: Konuşsun çünkü daha fazla konuşması daha fazla bilinç  sahibi olmamız lazım. Çünkü önümüzdeki 10-20 yıllarda dünya ekonomilerine yön verebilecek ana menşeilerden iki tanesi, örnek  ülkelerden iki tanesi  bunlar.

Sizin bu  ülkelere açılma fikriniz nasıl oluştu?

AK: O zaman bugün olduğu gibi gerek  başbakanlar ve cumhurbaşkanları işadamlarını yurtdışı ziyaretlerinde yanlarında götürüyorlardı. Esasında bunu ilk  başlatan rahmetli  Özal'dı.  O dönemde bende Uzak Doğu'yu hiç görmemiştim, bilmiyordum.

Bir hükümet heyetine ben de katıldım. Bu tip ziyaretler iş adamlarına gerçekten yurtdışı vizyonu  sağlıyor. Görmediği bilmediği ülkelere daha konforlu  bir ortamda gidip en azından  bazı  gözlemlemeleri  yapabilmeleri fırsatını sağlıyor. Bunlardan istifade edebilir, iş ilişkilerinde beraberinde bu seyahatleri  turistik  amaçlı yapmayıp  da biraz neticeye oryantali yaptığınız taktirde biraz da üzerinde uğraştığınız, emek sarf ettiğiniz zaman  yani yapılmayacak  hiçbir iş yok  esasında.

 Hyundai ile ortaklığa kadar olan ilişkiniz nasıl gelişti?
 
AK: Benim zaten  1983'te iş yaşamım başladı. 1986'da bu Uzak Doğu seyahatlerine gider gelirken demir-çelik alımı yapıyorduk oradan. Aldığımız firmanın, ana üreticinin birkaç  tane aracı  ihracatçı kurumu vardı. Hyundai Corporation da onlardan  birisiydi. Sonuç olarak  da Hyundai Corporation  ve Assan  olarak  üçlü bir ortaklık kurduk.  O süreçte de benim  alım tercihimin  ikinci bir aktivitesi olan  ya bir beyaz eşya ya bir elektronik ya da otomotiv bu üç grup ayrı ayrı sahalarda aktiftiler.

Diğer mümessiliği, distbütörlüğünü verecek kuruluşla çalışacağımızı ifade ettiğimizde  kurumların  ayrı olduklarını fakat  kendilerinin  üst yönetimle bir toplantı  organize edeceklerini ifade ettiler. Kalktık gittik. Kendimizi  anlatmaya çalıştık. O tarihte hatırlıyorum 265 tane galiba Hyundai'de distribütörlük müracatı varmış.

Üst yönetim  bize sordu  hiç otomobil işi yaptınız mı? Yapmadık, yaparız. Altyapıyı da kurabiliriz. Gerekli sözlü taahhütleri ifade ettik. Bunun  iyi bir süreç  olacağına kendileri de ikna oldular. Bir şans verdiler. O şekilde 89 yılının sonunda 90 yılında bir distribütörlük  ile işe başladık.

Şu anda Hyundai Türkiye'de 100 binlik araç kapasitesi ile üretim  yapan bir tesis. Bunun %70-75'ini ihraç eden bir yapıda. Aynı zamanda yaklaşık 40 bin  civarında yurtiçi satışı yapan bir aktive.

Bu sürecin  zorlukları nelerdir?

AK: Türkiye'de kriz sürecindeydi. Körfez harbinin başladığı bir dönemdi. Ama biz de daha hiç  araç falan  alıp satmamışız. Kendi şirketteki veya gençliğimizdeki sahip olduğumuz aracı alıp satmanın  dışında bir tecrübemiz yok . Bir şekilde soyunduk bu işe . Arkasından belli iş planları,  bünyemize katılan arkadaşlarımızın destekleriyle işe giriştik.

Önümüzdeki dönemde Türkiye ekonomisini nasıl görüyorsunuz?

AK:  Türkiye'deki mevcut durumda ithalat yapmak  üretim  yapmaktan daha ucuz. Bu kurlarla zaten bu  durum geçtiğimiz yıl  ihracat –ithalat rakamlarınında da bu ortaya çıktı. 62.8 milyar dolarlık ithalat ile ihracat arasındaki açığı başka türlü ihtalatın cazibesi olmasın  vermezdik.

Bu neye sebebiyet veriyor?

Belki bir taraftan  genel  bütçenin  ön planda olarak  değerlendirmesiyle özleştirme gelirleri  olsun yüksek  faizin  cazip tuttuğu, sıcak paranın ülke içine akışı cazip  gibi görünüyor fakat esasında  içeride kendi  bazı üretim  bazlı değerlerimizin eridiğini maalesef görüyoruz. İşçiliklerimiz eğer bakarsanız 1.6 lira seviyelerinde birkaç  yıl evvelki doların  Türk lirasına karşı  değeri  var iken  bir bakıyorsunuz 1.16'lara , 1'18 lere inmiş durumda yani  kuvvetlenmiş durumda.

Başarıyı sağlayan  parametrelerin  avantajları  nelerdir Türkiye'de?

AK:  Öncelikle tabii ilk başta  iç piyasanın  cazibesine ve geleceğe yönelik büyüme  potansiyeline  yapılan bir yatırım. Yan  sanayicilerde Türkiye'de esasında hemen hemen  her türlü ürünün üretilebildiği bir altyapı imkanı var. Hiç değilse %80-85 oranında asgari  yerleştirilebilecek bir imkan var. Gümrük Birliği  tabii ki rekabet  ortamını sağladı. Fakat  bütün  bunlara rağmen  Türkiye'nin  hala kendine özgün  bir markası  yok. Bunun olması da zaten bir hayli zor. Bu trend 1996 yılında Gümrük  Birliği ile birlikte kayboldu esas olarak baktığımızda .  AB dışındaki ülkelerdeki Amerika ve AB dışındakilerde birçok  ülkede kendi  ülkesinin  iç sirkülasyonuna giren  araçlar vergilendirilir. Bu vergilendirme esasında oradaki o  ülkenin  yerel  yöneticisinden  kaynak  toparlama imkanını sağlar. Bu kaynakları  yeterince toplayabildiğimiz zaman  esasında o kaynakları siz yatırıma tekrar sevk  edebilirsiniz. Böyle bir ortam kalmadı.

Şu anda Almanya'daki dört milyon  beş  milyon  yıllık üretim  yapan  tesisle  buradaki 100-200-300 binlik üretim yapan  tesislerin  maaliyetlerine göre değerlendirince onlar maliyet başına rekabet  etme şansımız oldukça zor. Ayrıca onlar tek model üretirken  biz burada 2/3 model üretiyoruz. 

Ekonomik olarak  olayları  gerçekleriyle değerlendirmek lazım. Türkiye'de evet  üretim   kapasiteleri büyüyor . bazı yabancı  ülkelerinde buraya gelen  yatırımları  burada cazip ortamı gördüğü sürece bu yeni  modellerini buradaki tesislerde üretmeye büyük artışlar olur, pazarda da daralma olursa bazı üreticiler yeni model üretimlerinde sıkıntıya girebilirler. Ona da daha hassas yaklaşmak icap ediyor.

 Türk-Amerikan ilişkilerin gidişatı nasıl  yorumluyorsunuz?
 
AK: Türklerin Amerikan pazarında iy pozisyon  almaları  kaydıyla bir takım  fırsatları  da senin son çeyreğinden itibaren  yaratabilir diye görüyorum. Zaten genel  olarak bakarsanız krizlerde iyi yönetilen  kurumlar kriz sonrasında sürekli  büyüyerek  çıkan kurumlardır. Tartışma ortamlarından  sıyrılıp esasında ekonomiye endekslenmemiz lazım. 

Ekonomik alanda uluslararası  bir mücadele, bir köşe kapma, lojistiksel avantaj sağlama durumu var. Bizim kendi  ülkemizin  içerisindeki sanayicilerimizle, işverenimizle nasıl daha sıkı  bir elbirliği  yapılabilir.   Bu birliktelik  yurtdışındaki fırsatları da daha iyi  değerlendirebilir noktaya getirebilirse buradaki tecrübelerimiz, bilgilerimiz bazı   sadece ülkenin içinde değil ülkenin dışındaki fırsatları  da kontrol  edebilir noktalara gelebilirse zaman içerinde zannediyorum daha etkin hale , bunu avantajılı hale ülkesel olarak getirebiliriz.

 Türkiye'de beklemesi gereken  ekonomik ve siyasi istikrarıdır diyebilir miyiz?
 
AK: Deriz tabii. Eğer bugünkü bazı söylemlere göre uluslararası finans ve bankacılık  kesiminde 400 milyar doların  120-130 milyar dolar sadece açığa çıktı deniliyorsa, eğer böyle bir süreç  yaşıyorsak  bundan  nasibini almayacak  hiçbir ülke düşünemiyorum. En azından  buradaki ortamı biraz daha etkin  hale getirip kendimizin lehine oluşturacak şekle dönüştürmemiz lazım.

.
.

Ali Kibar

.
.
.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org