Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Didem Demirkent Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Mahvoldum.
17.06.2008
Okunma Sayısı : 12918
Oy Sayısı : 10
Değerlendirme : 4,6
Popülarite : 4,6
Verdiğiniz Puan :
 

 

Mahvoldum.
Didem Demirkent

.
.
Rahmetli babamın dostu duayen bankacı Bülent Şenver bey benimle Portreler dergisi için bir söyleşi yapmak istediğini söylediğinde çok heyecanlandım. Gençler için, genç liderler yetiştirmek için Bülent beyin yaptıklarını takdirle izliyordum. Bu hoş söyleşimizi sizlerle paylaşıyorum...

.
.

PORTRELER DERGİSİ

BÜLENT ŞENVER'İN KONUĞU
DiDEM DEMİRKENT

Portreler dergisi için Dünya Gazetesi sahibi Sayin Didem Demirlent ile yaptigim hos sohbeti sizlerle paylasmak istedim.

BS-Didem Demirkent kimdir? Bize kendinizi tanitir misiniz?

DD-Zor bir soru. Ben tek çocuktum. Belirli bir ailenin tek çocugusun. Söyle olmalisin, böyle olmalisin seklinde bir terbiyeyle büyüdüm. Tek çocuk olmanin dezavantajlari vardir. Yedi yasimdan sonra kendime gelip düsündügüm zaman,okumam lazim, çalismam lazim diye, hep kendime sorumluluklar yükleyerek geldim bugüne kadar. Ben, kendine çok fazla sorumluluklar yüklemis biriyim. Simdi Didem Demirkent kim? Sinirli bir özel yasantim var. Ailesine ve isine fazla duyarli olan bir kisiyim. Aslinda yasarken basit bir insanim ama, fazla kurallari, fazla prensipleri olan bir insanim.

BS-Rahmetli babanız Nezih Demirkent'i tanıyanlar, kendisini çok severdi. Benim de çok yakın dostumdu. Çok severdik birbirimizi. Dünya Gazetesini yoktan var etmişti. Gazeteciler Cemiyeti başkanlığını yıllarca yapmıştı. Muhakkak sizler de ailesi olarak onu çok severdiniz. Ondan çok önemli bir sorumluluk devraldınız. Dünya Gazetesinin ve Dünya Globus grubunun başına geçtiniz. Bu sorumluluğu ilk devraldığınız zamanki hislerinizi bizimle paylaşır mısınız?

DD-İlk şoktan sonra insan biraz daha algılıyor. Ama babam, herkes için ölmez gibiydi. İşin basindaydi. Nasil olsa o cevap verir, nasil olsa o bakardi. Ve aniden, birdenbire ansizin kaybedince şoka girdim.

Mahvoldum.

Yillarca beraber çaııştık ama bir şeyin tamamen sizin üstünüze kalması farklı bir şey. Hazırlıklı da değildim. Rüştü Bozkurt ve Osman Arolat Beyler benim yanımda oldu. Beni yalnız birakmadılar. Rüştü Bozkurt ve Osman Arolat Bey'le birlikte çalıştık. Ben onlara, beni yalnız bırakmazsanız birlikte kotaıirız dedim. Ve sağ olsunlar bugünlere geldik.

BS-Peki, kendinize gazeteciyim diyebiliyor musunuz?

DD-Hayır ben zaten bu işin tahsilini yapmadım. Keşke olsaydım. Hiç bunu düşünmemiştim. Babam da hiç düsünmediği için, herhalde hiç beni bu tarafa doğru itelemedi. Daha doğrusu, beni yapmak istediklerim konusunda serbest bıraktı. Su anda pişman mıyım. Evet biraz. Keşke gitseydim. Ama artık babamla pek çok şeyi paylaşmış olduğumdan gazeteciyim demesem de, bu işten anlıyorum artık. Teknolojisinden de, yazısından da... Diğer gazeteleri ölçemem ama kendi gazetem için varsayımlarım var. Dolayısıyla ben gazeteci olan Osman Arolat'in gazeteyle ilgilenmesini rica ettim. Ama ben de şirketin diğer bölümleriyle ilgilendim. İş bölümü yaptık ve birbirimize hep destek olduk.

BS-Bize Dünya Gazetesi'ni tanimlar misiniz, nasil bir gazetedir Dünya?

DD-Gazeteyi tanimlamak için size bu seneki sloganımızı söyleyeceğim. "Tek ve Bağımsız

BS-Bu iki kelimenin özelligi nedir? Tek olmanin özel ve güzel yönü nedir sizce?

DD-Tek olmanın özel ve güzel tarafları var. Türkiye'de kendisi gibi eş anlamlı bir gazete yok. Bizim gazetemiz ağırlıklı Anadolu'nun gazetesi. Anadolu'nun sesini Ankara'ya duyurmakla görevli bir gazete. Kendi çapında başka ekonomi yayınları var ama Dünya Gazetesi'nin özelliğini taşıyan başka bir örnek yok. O bakımdan bu, bir güzelliktir. Özel olan kısmı ise, zor bir şey. Bazen özel olmak için birtakım ödünler veriyorsunuz. O ödünleri maalesef pahalı ödüyoruz ama tek olmanın güzellikleri var. Ve bu güzelliği yaşamaya çalışıyoruz. Bağımsızız. Arkamızda bir başka kuruluş yok. Bir başka kuruluşa bağlı değiliz. Tamamen aile şirketiyiz. Babam Nezih Bey'in, Hürriyet'ten ayrılırken aldığı kıdem tazminatı ile kurulmuş burası. Seneye insşllah 1 Mart 2005'te 25. yaşına basacak. Kurumlar için önemli bir rakam. Bağımsız olabilmeyi hep sürdürmek istiyoruz. Elbette büyümek istiyoruz ama bağımsızlığımızı da korumak istiyoruz.

BS-Dünya Gazetesinin başındaki bir kişi olarak, sizi bağımsızlık konumunuzdan saptırmak isteyenler oluyor mu? Bu konuda baskılarla karşılaşıyor musunuz?

DD-Baskı demeyim ama teklifler oluyor. Bizim medya grubunun ayıicalığı vardır. Bize rahatsız edici teklifler gelmez. Hiçbir zaman birinin görüşünü alıp, diğerininkini almadan haber yapmayiz.

BS-Gazetecilik ve Etik konusunda bize tecrübelerinize dayanarak birkaç cümle söylersiniz?

DD-Bu konu birkaç cümleye sıgmaz derim. Türkiye'de maalesef etik, basında hiç yok. Bu, Türkiye'ye özgü değil, bütün dünyada olan değerler böyle. Biz etik değerlere uymaya çalışıyoruz. Bazen bir ilanı sırf etik açıdan reddediyoruz. Bazen kendi kendime düşünüyorum. Bu kadar titiz olmam gerekir mi diye. Ama daha az, daha makul paralarla yaşamayı, ancak etik değerleri kaybetmeden yaşamayı tercih ediyorum. Benden sonra şirketimden ne kadar bu tutumum devam ettirilir bilmiyorum. Etik değerlere sahip çikmak isteyen son nesil olarak gelenlerdeniz herhalde. Para için değerlerimden vazgeçmiyorum, yapamıyorum. Kıyamıyorum. Daha geçen hafta bir ilanı etik değerlerimize uymuyor diye yayınlatmadım.

BS-Benim üniversitedeki talebelerim merak edecekler ve sormazsam neden sormadığım için bana kızacaklardır. Etik bir nedenle reddettiginiz o reklam içinde, hangi özellikler vardır veya yoktu ki, onu reddettiniz?

DD-Onu size açikça söylememeliyim ama , şöyle bir sey söyleyeyim. Bir reklam ne olursa olsun, içinde bir takim kullanilmış objeler varsa, bu, cinsi olabilir, görüntüsü olabilir, ima ettiği sey olabilir, her türlüsü olabilir, bana ya da toplum ahlakına aykırı gelebilecek bir husus varsa o ilanı yayınlamayız. Bu reklamda da toplum ahlakına aykırı olabilecek bir görüntü vardı. Onun için yayınlamadık.

BS-Yani toplumun kabul etmeyecegi görüntüler var diye reklami red ettiniz?

DD-Etmem gerektigini düsündüm. Aslinda bizim toplum ahlakli olmayan çok seyi kabul etti de, ben biraz daha muhafazakarim. 22 yasinda bir kizim var. Ne oldugunu, ne hissettigini biliyorum. O da, benim ölçülerime göre muhafazakar yasiyor. Muhafazakarlikla etigi karistirmamak lazim. Bana göre bazi objelerin kullanilmamasi lazim ilanlarda.

BS-Bütün reklamlari siz mi kontrol edersiniz?

DD-Yok ama arkadaslar benim görüsümü bildiklerinden bazen bana, "bir bakar misiniz" diyorlar. Bizim bagimsiz olmamizin bir faydasi da bu. Benim sag veya sol tandansli çok okuyucum var. Benim sadece bir tandansa yatkin okuyucum yok. Pek çok kuruma mensup okurumuz var. Ve benim asiriliga kaçmamam lazim. Benim dengeli olmam lazim. Çünkü ben, %80 abone ile çalisan bir gazeteyim. Türkiye'de Zaman Gazetesi'nin de abonesi çok ama onlarin okuyucu profili farkli. Hem bir tarafi tutmadan hem bu kadar çok aboneye sahip olmak için ortada olmaliyim. Herkese kucak açarim. 24 yildir koruduk bu tutumumuzu. Simdi de koruyoruz. Bundan sonra da koruruz herhalde.

BS-Sahsi yasaminizla ilgili sorular soracagim. Bunlardan bir tanesi, is günlerindeki Didem Demirkent'in 24 saatini nasil geçirdigi, bir de tatil günlerindeki 24 saati. Önce is günüyle baslayalim. Bu gün ne yaptiniz?

DD-Sabah kalktim, giyindim, arabaya bindim ve ise geldim. Kahvaltimi dahi burada yapiyorum. Her sabah bir dilim kizarmis ekmekle beyaz peynir yiyorum. Baska bir sey yemem. Çay içerim. Asiri çay tutkunuyum. Gün içinde kaç bardak çay içtigimi bilmiyorum. Sonra gazetelere bir bakarim. Sirasiyla asistanlarimi alirim, o gün neler yapilacak diye onlardan bilgi alirim. Üç tane asistanim var. Sonra günlük toplantilarim baslar. Öglenleri yarim saat ise ara veririm. Bazen disari çikmam icap ediyorsa, çikiyorum. Onun disinda pek, gazetenin disina çikmam. Sik sik yurt disina gidiyorum, fuar ya da toplantilara. Aksam saat sekize kadar buradayim. Yedide gazete dönüyor. Gazeteyi görmeden çikmam. Sabah saat on bir gibi Osman Arolat Bey gelir, kahve içeriz. O hafta ne yapacagimizi da konusuruz. O, yazi isleri toplantisina girer. Bir de, aksam gazete dönmeden gelir. Rüstü Bozkurt Bey de gelir aksamlari. Sohbet ederiz.

BS-Normal gününüz böyle. Kiziniz aksam ne yaptiniz diye sordugunda , toplanti, toplanti mi diyorsunuz.

DD-Kizim da burada çalisiyor.

BS-Kizinizin görevi nedir?

DD-Kizim ayda bir kitap dergisinde elestiri hazirliyor. O, agirlikli olarak kültür islerine bakiyor. Dergideki kösesine yaziyor. Ayrica gazetenin kültür sayfasinda sinema kösesini yaziyor. Feyzan Ersinan olarak kendi adiyla yaziyor. Hukuk tahsilinin yanisira hobi olarak basladigi sinema yazilarina haftasonu gazetesinde devam ediyor. Iki yildan fazladir bu isi yapiyor. Hatta adini söylemeyeyim sürpriz olsun, bu konuda bir de kitap yaziyor.

BS-Tatil yapabiliyor musunuz?

DD-Babam Nezih Bey'in sagliginda bir hafta gibi tatil yapabiliyordum. Son üç yildir hiç tatile çikmadim. Bunu da marifet olarak söylemiyorum. Asla bunu tavsiye etmiyorum. Ben öyle, aksam on birlere kadar falan çalisanlardan da degilim. Kimisinin zekasi belli bir saatte olur, kimisinin baska bir saatte. Önemli olan, vaktinde, zamaninda isinde olmaktir. Rahmetli babam eve is tasirdi, ama ben öyle degilimdir. Eve bir tek dosya bile götürmem. Derim ki, ben evde yalniz degilimdir. Kapidan çikinca isle iliskimi kesiyorum. Bu binanin disina çikinca benim için özel hayatim basliyor. Beni de çok büyük terslik olmadikça kimse aramaz. Cep telefonum 24 saat açiktir, ev telefonum da... Cumartesi arada bir geliyorum gazeteye. Genelde Pazar hiç gelmem. Ama bu sene galiba tatil yapacagim, ayarlamaya çalisiyorum.

BS-Pazar günleri ne yapiyorsunuz. Yemek mi yapiyorsunuz?

DD-Çok yemek yapamiyorum valla. Ben o isten koptum. Iyi yemek yapardim, ama yapmak istemiyorum artik. Icap ederse yapiyorum. Öyle, evde çok yemek yapan, çok yemek yiyen insanlar degiliz. Aksamdan, aksama birseyler atistiriyoruz. Ama küçücük bir bahçem var. Bahçeyle ilgileniyorum. Hafta sonlari bahçede oyalanmaktan hoslaniyorum.

BS-Bir seyler ekiyor musunuz?

DD-Ekerim çiçek falan. Yazin bahçede oturmayi, kitap-dergi okumayi seviyorum. Birtakim seyler karalamayi. Vakit çabuk geçiyor zaten. Pazar sabahlari geç kalkiyorum. Anneme gidiyorum. Cumartesi evde kalirsam, alisverisimi kendim yaparim. Ev, benim için yuvayi anlatir. Birileri gelsin ama ben evde oturayim isterim. Iste, kizim zorlarsa bazen sinemaya gidiyorum. Onunla bazen sinemaya gideriz aksamlari.

BS-Peki hiç ise gelmemek gibi bir durumunuz olsaydi zamaninizi nasil geçirirdiniz?

DD-En bastan söyleyeyim, ben böyle bir hayatin içinde yogrularak büyüdüm. Ise gelmesem ne yapardim. Pazar günleri sikiliyorum mesela. Kendime is yaratirdim. Kizimi büyütürken evde oturdum ama o zaman çocukla mesguldüm. Bakiciya falan birakmadim, bilfiil mesguldüm. Sonra o ilk okula basladi, ben de ayni yil eylülde ise basladim. Bunun disinda bir yasam nasil olurdu hiç düsünemedim.

BS-Bu son günlerde konusulan erkek ve kadin arasindaki pozitif ayrimcilik konusundaki düsünceleriniz nelerdir?

DD-Genelde kadin erkek çalisma hayatinda esit olmali. Ne kadar esittir, tartisilir. Is hayatinda kadinlar hirsli ve çaliskan oluyor. Ben hiçbir zaman kadin ve erkek diye iste bir ayirim yapmam. Hani bunun isi çok, bunun isi azdir diye ayirmam. Kadin yöneticiye baska erkek yöneticiye baska is verecegim diye düsünmem. Kimse ise uygun olan, isi ona yaptirmaya çalisirim. Bizde de sektörde de genelde erkekler egemen. Ama çok çalisan bayanlarimiz da var. Hiçbir zaman bunun ayricaligini yasamadim ama bana sahsen soruyorsaniz, kadinin çalisma hayatinda yasamasi çok kolay degil. Çok zorluklari var çünkü, biz kadina birtakim görevler yüklemisiz. Sen iyi bir es, iyi bir anne ol, bunun yani sira iyi de çalisan biri olmalisin, bunun yaninda sunu da yapmalisin... Burada çok arkadasimi görüyorum. Biraz önce söyledim, evdeydim çocugumu büyüttügüm dönemde. Çocugunu birakip ise gelen birçok arkadasim var. Çok kolay bir sey degil. Kadinlar güçlüdür kabul ediyorum ama, is hayatinda eziliyorlar. Bir taraftan toplumunun içinde es baskisi, çocuk baskisi, is baskisi var bir taraftan da her konuda ve her yerde kadindan isini mükemmel yapmasi bekleniyor. Evlilikte kadinlarin böyle bir sorunu var. Evlenmemis bayan arkadaslarima bakiyorum, onlar çok daha hirsli çalisiyorlar, çok daha büyük kosturmaca içindeler. Baska bir düsünceleri olmadigi için bekar kadinlar islerine daha siki sarilabiliyor. Kadinlar çalisma hayatinda eziliyor ama çalismalari da gerekiyor. Ben de aksam eve gidiyorum, bu kiyafetimle mutfaga girip bir seyler yapiyorum. Yapmak zorundasiniz. Size biçilmis bir sey. Benim esim yok ama yine yapmak zorundayim. Esi olanlara, esleri yardim eder, etmez, bunlar iki kisinin anlasarak yapacagi seyler. Bizim toplumda genelde kadin olup, çalismak biraz agir oluyor. Sorumluluklar artiyor.

BS- Kadinlarla çalismak zor mu?

DD-Ben yasamadim böyle bir zorluk. Ama söyle bir dezavantaji olabiliyor. Bunu bundan bir yil evvel yasadim. Geçen sene muhasebe servisinde çalisan dört bayan arkadasim da hamileydi. Ne yapsaydim, islerine son mu verseydim. Artik, bir kadin izin istediginde, eyvah hangi doktora gidiyor bu diye düsünüyordum. Dördü de isinde basariliydi. Bekledik, hepsi ikiser ay izinlerini yaptilar, geldiler. Çok kolay, herkesin kabul edebilecegi seyler degil, üstelik de muhasebe olmasi da ayri sansizlikti. Böyle zorluklar var, yoksa kadinlarla çalismanin bir zorlugunu yasamadim. Zor da olsa, kadinin çalismasi lazim, özellikle Türkiye'de. Kadinlarin ekonomik özgürlügünün olmasi lazim.

BS-Üniversite bitiren genç kizlarimiza, tecrübeli bir hanim olarak neler söylemek istersiniz? Onlarin kendilerine göre birer hedefleri var ama sizin gibi deneyimli insanlarin söylediklerine de dikkat ediyorlar. Genç kizlarimiza neler söylemek istersiniz?

DD-Ben bir tek sey üzerinde duruyorum, insanin kendisini yetistirmesi. Bu genç kiz olsun, genç erkek olsun hiç fark etmez. Insan kendini yetistirmeli. Bu yalniz kizlara mahsus bir sey degil. Yani üniversite bitirdim, ben donanimliyim dememelidir. Çünkü buraya geliyor, sifir bilgi, ama öyle bir istiyor ki, bakiyorum kiza, acaba bu ne istiyor diye sasiriyorum. Arkadasim sen ne yaparsin? Faks bile çekemiyor. Iste world biliyorum excel biliyorum diyor. Ne yazarsin? Yazi yazma özelligi bile yok. Bir dilekçe nasil yazilir onu dahi bilmiyor. Bunlarin ögrenilmesi lazim. Çok bos geliyorlar. Önce okumalari, kendilerini egitmeleri lazim. Ben bile her gün yeni bir sey okuyorum. Siz de muhakkak okuyorsunuzdur. Gençler okumuyorlar, seyretmiyorlar, görmüyorlar. Sadece Popstar, Türkstar, Televole seyrederek olmuyor. Haberleri bile izlemiyorlar.

BS-Söyledikleriniz degerlerle ilgili...

DD-Temel kültür ile ilgili. Degerler ile ilgili. Sokakta yürümesini bilmeyen çok insan var. Cahil insansan olmamak gerekir. Gençlerimiz çok küçük dünyalar içinde yasiyorlar. Kendi dünyasi içinde yasayip dünyayi fark edemiyorlar. Okul, imtihan, is, ev, herkes kendi küçük fanusundan çikamiyor. Büyük düsünemiyor. Büyük göremiyor. Gençlerin kendilerini yetistirmesi gerekir.

BS-Benim kazim 16 yasinda, Nil Senver. Hemen bana soracaktir. Baba Didem Hanim kendini yetistirmek demis. Ama kendini yetistirmek için ne yapmak gerektigini söylememis. Keske sorsaydin.

DD-O muhakkak kendisini iyi yetistiriyordur. O Bülent Senver'in kizi. Okumasi ve seyretmesi lazim. Iyi ve kötü seyleri görebilmesi lazim. Ben size Türkstar, Popstar diyorum. O programlarin da ulastigi birileri vardir ama günün en iyi saatinde benim oturup, onu seyretmem yanlis bir sey. Ha ben demiyorum, her gün National Geograpic'te hayvanlarin hayatini izlesinler. Ama ona hitap eden bir müzik, ona hitap eden bir dizi vardir. Televizyonlarin daha kaliteli yayin yapmalari iyi olur. Insanlarin hobilerinin olmasi lazim. O hobiler insani motive eder. Ben, elisinden çok hoslanirim. Elisi yapmak beni çok güzel motive eder. Bazen de yazi yazarim. Bazen dantel yaparim. Deseniz ki, bana, bir hirka ördün mü bugüne kadar, diye cevabim hayir olur. Ama oyalanmak için örgü çok örmüsümdür. Yilda bir defa, bir resim yapmak isterim oturur resmimi yaparim. Insanin kendi ruhunu önce terbiye etmesi lazim. Zaten öbürleri sirayla geliyor. Nil'in oturup herhangi bir dergiyi okumasi lazim. Gündemden haberi olmasi lazim. Kiziniz Nil muhakkak yabanci dil biliyordur. Gençlerin muhakkak en az bir, mümkünse iki lisan ögrenmesini öneririm.

BS-Evet kizim Nil Ingilizce biliyor. Robert Kolej lise ikinci sinifta.

OO-Hiç olmazsa bir tane, yabanci dergiye bakmasi lazim. Dünyada ne oluyor? Merak edip okumasi lazim. Onlarin yaslarindakilere bakiyorum. Bize nazaran çok sanslilar. Televizyonda yayinlar, kanallar çok. Ellerinin altinda çesitli yabanci yayinlar olabiliyor. Internet onlari dünyanin öbür ucu ile bulusturabiliyor. Istedikleri bilgilere aninda ulasabiliyorlar.

BS-En çok hangi renkleri seversiniz?

DD-Ben en çok pembe rengi severim. Ben yengeç burcuyum. Herhalde pembe rengi onun için seviyorum. Evde hiçbir yer pembe degildir ama neye baksam, gidip önce pembe rengini alirim. Üstümde basimda genelde pembe ve tonlari vardir.

BS-Yemek seçer misiniz?

DD-Özel bir yemek tercihim yoktur.

BS-Mesela sizi birileri evine davet etse ve sorsa size ne yapayim diye. Ne istersiniz? Çorba yeter mi diye sorsa?

DD-O bile çok.

BS-Hangisi? Ezo gelin mi mercimek mi?

DD-Hiç hiç, öyle seylerim yok. Illaki su olsun bu olsun demem. Ne olsa yerim. Ancak iskembe hiç yemem, sakatat yemem.

BS-Okumaktan en çok hoslandiginiz tür nedir?

DD-Ben çok okurum, bütün haftalik dergilere bakarim. Hepsini okumasam da hepsine bakarim. Isim dolayisiyla da okurum. Muhakkak okudugum iki üç kitap vardir. Ayni anda iki üç kitap birden okurum.

BS-Nil Senver'e okumasi için birkaç kitap önerir misiniz?

DD-Ne seviyor bilmiyorum ki?
Bu yil içinde 80'e yakin kitap çikardik. Geçen sene Feridun Andaç'la beraber basladik çalismaya. Su anda mesela Farah Pehlevi'nin hayatini çikardik. Çok da güzel, tavsiye ederim. Iran gelecekte patlayabilecek bir ülke. Bir geçmisini okusun. Kitabin adi; Farah Pehlevi'nin Anilari. Kiziniza iki kitap verecegim. Okumasini tavsiye ederim. Birisi "Farah Pehlevi Anilar" digeri ise John Bayley'in yazdigi "Iris'e Agit".

BS-Türkiye'de sizce kitap niye az okunuyor?

DD-Ben buna inanmiyorum. Çok okunmuyor ama az da okunmuyor.Simdi söyle bir sey söyleyeyim, bir kere ulasamadigimiz bir Anadolu var. Anadolu'da benim 63 tane bürom var. Birer kitapevi bulunan illerimiz var. Onlara mal verelim dedigimizde bile sikinti çekiyoruz. Istanbul'daki pek çok yayinevi Anadolu'daki kitapevleriyle saglikli çalisamiyor paralarini tahsil edemedikleri için. Biz bunu asmaya da çalistik ama basarili da olamadik. Anadolu'da çok okuyan oldugu halde ulasamadigimiz bölgeler var. Ulasilsa kitap alirlar, okurlar, buna inaniyorum. Bunun disinda, etrafindakilerden kitap alip okuyan insanlar var. Bir de Türkiye'de korsanlar türedi. Farah Pehlevi 5000 basti, tükendi. Orhan Pamuk 30.000-40.000 basti ve satti, bunun bir de korsani da var. Kitap okunmadigina inanmiyorum. Kitabin iyisi kötüsü olur mu derseniz, bu kisiye göre degisir.

BS-Peki kitabin reklami olur mu?

DD-Zor bir soru. Kitabin reklami günümüzün bir gerçegi. Ben söyle söyleyeyim, gençligimize döneyim. Hepimiz klasikleri okuduk, ama reklamlari var miydi. Yoktu. Yani Dastoyevski okudunuz. Stendhal okudunuz nerede reklamini gördünüz? Yoktu böyle bir sey. Ama günümüzün, çagdas yasam kosullarinda reklam yapilmasi gereken seylerden biri. Biz de yapabildigimizce reklam yapiyoruz.

BS-Peki siz gazetede en çok hangi bölümlerle ilgileniyorsunuz?

DD-Gazete ile Osman bey ilgileniyor. Gazetenin içerigiyle ilgili ben pek bir seye karismam. O konularda sadece müdahil olabiliyorum ama çok da karismak istemiyorum. Gazetenin sayfasina su eklenecek, su çikacak, bütün bunlari beraber tartisarak yapiyoruz. Yani ben sizin bana gönderdiginizi yazilarinizi dahi, yazi islerine yollarim. Uygunsa kullanirlar. Ben, iste falanca beyden geldi bunu muhakkak kullanin diye direktif vermem. Bes tane sirketimiz var burada onlarla ilgilenmek bütün günümü aliyor. Dönemsel olarak yogunluklar degisebiliyor. Örnegin, kitap fuari yaklastigi zaman o konuyla daha çok ilgileniyorum. Okul kitaplari zamani ise, okul kitaplari ile ilgileniyorum.

BS-Paylasmak güzel sey derler, siz hayatinizda neyinizi paylasiyorsunuz?

DD-Her seyi paylasiyorum. Çok sir tutan bir insanimdir. Ama sadece özel hayatimda sir tutarim. Onun disinda iste her seyimi paylasirim. Benim düsündügüm ve bildigim her seyi bütün insanlar bilir. Özel hayatimdaki her seyi kizim bilir. Öyle çok gizlisi saklisi olan birisi degilimdir.

BS-Peki çalistiginiz kisiler sizinle ilgili, olumlu iki sey söylese, size göre arkanizdan ne söyleyebilirler?

DD-Zor bir soru. Benim onlarin yerine bir sey söyleme sansim olamaz ama hiçbir çalisanima yüksek sesle konusmam. Büyük bir sey olmadikça sinirlenmem. Binanin içinde hep dolasirim. Bazen iki kere binayi dolasirim. Devamli yerimde oturmam. Her gün matbaaya inerim. Depolara girerim, çikarim. Binanin içinde devamli yasayan biriyim. Onun için ben alistim artik. Ilk baslarda "patron geliyor" diye panik olurlardi. O mesele kalkti simdi. Herkese ismiyle hitap ederim. Asansörde rastladigimda sohbet ederim.

BS- Peki Allah size özel bir beceri , bir sans verseydi, neyinizi daha iyi yapmak isterdiniz?

DD-Duygusal olmak istemezdim. Kendimi biraz fazla hirpaliyorum. Yani fazla ince düsünen biriyim. Çok duygulu olmak, çok ince düsünmek, çok hassas olmak insani yoruyor.

BS-Agziniza saglik. Son olarak tüm gençlik için sizden bir sey söylemenizi istesem, gençlere ne söylersiniz?

DD-Benim çalismaktan baska hayatim olmadi. Kötü bir gençlik dönemiydi. Bunu söylemek istemiyorum ama çalismaktan baska hayatim olmadi. Hayatinizin degerini yasayarak bilin, yasaminizin büyük kismini çalisarak geçirin ama bu çalismanin içini süsleyin. Ama hayatta çalismadan maalesef basarili olunmuyor. Çalisirken yasantinizi hobilerle, güzelliklerle, sosyal iliskilerle süslemeyi ihmal etmeyin...

 Bu yaziya yorum ekle


Didem Demirkent

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org