|
Tüm Yazıları
ShareThis
|
Spor Başarı ve Hayat Üzerine
12.03.2010 |
|
Okunma Sayısı : |
11836 |
|
|
Oy Sayısı : |
2 |
|
|
Değerlendirme : |
5 |
|
|
Popülarite : |
1,51 |
|
|
Verdiğiniz Puan : |
|
|
|
|
|
|
Spor , Başarı ve Hayat Üzerine
Athletics dergisinden Elif Pelin Çelikel ve Ekin Yalçın'ın yaptığı söyleşimi sizlerle paylaşıyorum.
Semih Saygıner ile Spor, Başarı ve Hayat Üzerine
Bilardo ile tanışma hikayeniz nedir?
SS: Bilardo hayatımda hiç yer almayan bir şeydi. 18 yaşına gelmemiş çocukların kahvehanelere girmesi yasaktı ve bilardolar da bu mekanlardaydı. Derken ailemi trafik kazasında kaybettim, okul hayatım kötü gitmeye başladı. İlker diye bi arkadaşım "Bilardo biliyor musun?" diye sorunca başladık oynamaya. Ludo Dielis'in ıstakasıyla pozu geldi aklıma ve ben ıstakayı onun gibi tutmaya çalıştım. Fotografik hafızayla oynamaya başlayınca İlker daha önce oynamış olduğumu düşündü. Kendimi geliştirdim. En çok ihtiyacım olduğu zaman takdir ve sevgiyi bilardodaki becerimde aradım. Tezcan Şen isimli arkadaşım İstanbul şampiyonasına girmem için beni teşvik etti ben henüz 17 yaşındayken . Salonlara kaçak girerdik. Marangoza yaptırdığımız ıstakayı gazeteye sarıp gittik şampiyonaya. Televizyonlardan izlediğim Gündüz Ağabey'e oyun teklifi etmem, benim becerimi görmelerini sağladı; hatta Güzdüz Ağabey, şampiyonaya gerek olmadığını benim kupayı alıp gidebileceğimi söyledi 400'e 20 benim aldığım oyundan sonra. 1981'de İstanbul Şampiyonu oldum. Amatör ruhumla yurtta kaçak kalarak, kendi imkanlarımla bilardo şampiyonasına katıldım. Askerden dönünce, önümde bir hsyst olduğunu ve bilardo oynayarak bir iş edinemeyeceğime karar verdim. Ağabeyimin yanında çalışmaya başladım; ama biliyordum ki isteğim bu değildi. İstanbul'a geldim. Bilardo hayatımdı. 1988'de Türkiye Şampiyonu oldum ve biriktirdiğim parayla yurtdışına açıldım. İstanbul'da yaşama çabalarım sırasında Diyarbakır'a ablamın aynına gittim; orada bilardo turnuvaları düzenledim. Derken bir gün Bilardo Eğitim Derneği Başkanı Celaleddin Ökten, beni aradı. İlk resmi Türkiye Şampiyonası için Ankara'ya davet edildim. Sponsora ihtiyacım vardı. Destek aramaya İstanbul'a geldim. Platin Bilardo bana destek oldu. Bora Karatay'la oynadığım final maçı öncesi Platin Bey geldi ve şöyle söyledi: "Ya bu maçı alırsın ya da süpürgeyi eline alırsın sokakları süpürürsün!" Bu bana aradaki farkı anlattı, ya kendimi geliştirip istediğim iş olan bilardoyla ilgilecektim y ada başka bir işle hayatıma devam etmeye mahkum olacaktım.
90'ların başında bilardo anlayışı değişti. Daha nezih mekanlarda kızlı erkekli gruplar bilardo oynamaya başladı. Dünya bilardo birliği başkanı beni Dünya Şampiyonasına Berlin'e davet etti. İlk maç istisnai olarak Almanya'da canlı yayınlandı ve bu kaseti Türkiye'ye basına verdiğim ertesi günü herkes beni tanıyordu. Bu önemli; çünkü benim emelim bilardoyu tanıtmak ve böyle de bir sporun varlığını göstermekti. 93'te 94'te dünya kupasını kazandım. Her zaman gerçekçi ve kendim oldum, bu benim için yeterli diyerek en iyi benim demedim.
Semih Saygıner
Bilardo dünyasından Semih Saygıner adına birçok vuruş var? Bunlar nasıl literatüre girdi, hikayeleri var mı?
SS: Atgözlüklerini çıkarırsanız değişik vuruşlar keşfedebilirsiniz. 1994 yılında dünya kupasını kazandığımda o güne kadar hiç kimsenin görmediği vuruşlar yaptım. Bazı vuruşlarda hata için tolerans payları olur. Bu tarz figürleri daha kolay hale getirmek istedim ve kendime sorular sorarak çeşitli yollar aradım. Önceki dünya şampiyonalarının bile bilmediği başka formatlar ürettim ve uyguladım. Pozisyonlar için tolerans payları arttı. Vuruşlardaki başarı yüzdeleri arttı. Bu nedenle bana 'magic shot' dediler. Ben sihir olsun diye yapmamıştım aslında ama herkes çok şaşırdı. Hollanda'da televizyonlardan vuruşları tekrar canlı yayında yapmam için birçok teklif geldi. Çıktım ve başarıyla yeniden uyguladım. 'Nasıl buldum?' sorularına ise 'Siz nasıl bulamadınız 100 yıldır?' diye cevap verdim. Zekice hadlerini bildirdim ve Türklerin ne kadar üretken olabileceğini ispatladım . Her sene 40 sayı çıkaran bir dergi için her sayısında farklı olmak üzere 40 adet vuruşumu yayınladı. Hala antremanlarımda vuruşlar yaratıyorum.
Spor anlayışınızı aşılamaya çalıştığınız gençler var mı?
SS: Longoni'yle yaptığımız çalışmayla gençlere de bilardoyu tanıtacağız. Amaçlarımdan biri de gençleri bilgisayar başından kaldırmak ve onların sosyalleşmesi, özeleştiri yeteneklerinin gelişmesi, spor disipliniyle hayatlarını şekillendirmesi için çabalamak. Bu projeyle amacım bilardo eğitimine dikkat çekmek ki gençleri böyle bir salon sporuyla tanıştıralım, umut pazarlayalım. Gerçekle yüzleşmeden başarılı sporcu olunamaz. Türkiye Bilardo Federasyonu'nda , milli gururlarımız köşesinde benim ne ismim ne cismim var. Evet, bilardoya dikkat çektim, federasyonun kurulmasına da katkım yadsınamaz fakat eleştirdiğim şey bu güne kadar sürmüş bir spor anlayışı ve yapısı sebebiyle siz tarihi silemezsiniz. Türkiye'yi birçok tunuvada, şampiyonada temsil ettim ama kişisel problemler yüzünden beni silmeye çalışıyorlar. Büyük sporcuyu sevmeyiz biz, çok bileni sevmeyiz. Sporcu yetiştirmemiz bu mentalite ile çok zor. Basında yapılan açıklamada 'Amerikan Phelps'i varsa bizim de Elvanımız var' deniyor; fakat olay bu karşılaştırma değil. Phelps, tarihi değiştiren açıklamalar yapıyor ardından 8 madalyayı da alıyor. Biz de olduğumuz yerde saymaya devam ediyoruz, kendimizi avutuyoruz. İşte spor anlayışı bu olmamalı. Ben tek başıma bu yapıyı değiştiremem ama dikkat çekebilirim.
Bundan böyle küçük çocuklara sporun onlara ne katacağını, bilardo oyununu öğreteceğim, anlatacağım ve bilardoyu sevdireceğim. Amacım, gençlere bilardo üzerinden daha önemli bir şeyi anlatmak. Bir şey yap, dünya sana küsmez, ama bir çaba sarfet. Bir topa vur, skor yap ve dünya sana dönsün. Bir şeyi başarmanın en güzel yolu, kimsenin yapmadığını yapmaktır. Biz, şimdi, hiç bir şey yapmadan yardım bekleyen bir toplum haline geldik. Ben bilardoyla çocuklara , bir şey başarıldığında hayattan istenenin elde etmenin yolunun açık olduğunu göstereceğim ki bunun en güzel örneği benim. Spor yapmanın sadece şampiyon olmak değil, öğretisi vardır içinde. Sağlıklı toplumlar ancak çalışarak kazanır. Gerçekçi olarak çalışmak…. Bilardo o kadar gerçektir ki hile yapmak imkansızdır. Longoni öne çıkan yetenekli çocuklara destek olacak. Onların eğitim desteğine de ihtiyacı var elbette. Ebeveynlere de bunu açıklayacağım. Sporun tarihinden tutun size ne katacağına ve özel vuruşların koordinatlarına kadar açıklamalarla dolu bir kitap hazırlıyorum. Çocuklara böyle ilgi çekici yollardan yaklaşıp onlara sporu ve o disiplini sevdirmek, amaç. Sonuçta çocuklarımız yapabildiklerini gördüklerinde dah da azimle sarılacaklar bu spora. Görecekler ki her başardıklarında takdir ediliyorlar. Bu da bugün aferin, yarın hayat demek…Takdir ve sevgiyle beslenen toplum olma yolunda kendi çevremde adım atmak istiyorum. Çok bilindik bir tabirle "Herkes evinin önünü temizlerse memleket tertemiz olur." Benim amacım da bunu başarmak. Ben üzerime düşeni yapmak için böyle bir sistem geliştirdim.
Bu arada bilardoyu hiç bırakmadım, hiç yapmadığım kadar antreman yapıyorum, kendimi geliştirmeye devam ediyorum. Ben ne kadar inatçı, azimli ve istekli bir sporcu olduğumu anlatmak istiyorum.
Semih Saygıner
Türkiye de bilardo sporu özellikle gençler arasında nasıl yaygınlaştırılabilir?
SS: Bu jenerasyonu birlikte düşünmek lazım. Bilardo salonlarına girmek, insanları korkutuyor olabilir. Çok ciddi, sıkıcı ya da zor bir spormuş gibi görünüyor olabilir. Bu nedenle turne yapmayı düşünüyorum zaten. Kimseye ne kadar üstün bir bilardocu olduğumu kanıtlamaya ihtiyacım yok. Gençlere ve çocuklara güleç yüzle, sempatiyle anlatılacak olan bilardonun askeri displini gelecekte daha çok rağbet görecek. Bilardo, hayatın içinden bir spordur; insanlar hobi olarak yaparlar. Burada bunun oyun olduğunu unutmamak unutturmamak, bilardo salonlarını desteklemek lazım. Bir dönem, salonlardaki despot hava yüzünden bilardonun güzel tarafını göremedi. Çocuklar, bilgisayar başında hayatlarını geçirmesinler diye birçok aktivite yapılmalı. Benim yapacak olduğum turneler gibi, üniversitelerde açılacak kurslar gibi çeşitli çalışmalar yapılabilir ve bilardo , espirili bir şov haline dönüştürülebilir. Eğlenceli turnuvalar düzenlenebilir, kadınları da bilardoya çekmek amacıyla scuttish style, yani bir kadın bir erkek oyuncunun diğer kadın ve erkek oyuncuya karşı oynadığı bilardo yaygınlaştırılabilir.
Bilardoyu yaygınlaştırma çabalarınızda sizi destekleyenler var mı?
SS: Bu işin içinde mutlaka bir ekip var. Destekle , sponsorlarla, Longoni'yle, yereL ve görsel basının da katkısıyla bunun çocukların ilgisini çekmesini sağlayacağız.
Türkiye'de bilardo sporuna yaklaşım hakkında ne düşünüyorsunuz?
SS: Ben hep profesyonelce yaklaşomın oluşması için uğraştım. Ülke için spor yapıyorsanız cebinizden para çıkmamalı. Ülkemizdeki spor anlayışı ve kurumsallaşma içinde yer almamam gerektiğini 2007'de anladım ve kariyerimi dondurduğumu açıkladım.
Türkiye'de Türkiye Şampiyonası adı altında umut pazarlanıyor. Gençler para harcayarak şampiyonada oynuyor. Parası olanın bilardo bilmesi bile Türkiye'yi temsil etmesi için umut satılıyor. 'Sende potansiyel var, sen de Semih gibi olursun' umuduyla sporcu yaratılmaz. Federasyonun ülkeyi temsil etmek üzere yetenekleri bulması ve onları sporcu gibi eğitmesi gerekir; fakat daha biz Dünya Kupası'yla Dünya Şampiyonası arasındaki farkı bilmiyoruz. Ben bu yapının içinde kendimi rahat hissedemem.
Ben mesleğimi kullanmıyorum, mesleğin beni kullanmasına izin veriyorum. Meslekler insan gücünü kullanır. Türkiye'de biz mesleklerin içini boşaltıp "Bu meslek öldü' diyoruz. Biz gelip geçiciyiz. Ben gideceğim; ama mesleğim kalıcı.
Bugün Türkiye'de bilardo dalında başarılı elbette birçok isim var; fakat spor sadece başarı demek değildir, eğer sporu kitlelere yaymazsanız; bu yapıyı büyütmedikten , geliştirmedikten, onu gençlere sevdirmezseniz adınız başarınızla kalır. Ayrıca ülkemizde sporu destekleyen bir altyapı olmadığı için spor bir hobi olmaya mahkum. Sanki her adım başı dünya şampiyonuna rastlanıyor gibi, bir dünya güreş şampiyonunu otoparkta çalıştırıyoruz. Türkiye'de Feserasyon benim başarılarımı önemsemezken Türk Patent Enstitüsü , beni bir marka ilan ediyor. İşte Türkiye'de durum budur.
Bizdeki bu uyapıyı şöyle bir örnekle anlatayım: Diyelim ki ben bir savaş muhabiriyim; savaştayım;mermiler benim yanımdan geçiyor, cesetler yanımda parçalanıyor, bütün olaylar benim yanımda ceryan ediyor, ben yara alıyorum ve sonra geliyorum ülkeme, müdürüme anlatıyorum olanları. Sonra benim müdürüm çıkıp 'Bunlar olmuştur savaşta'diye kendisi açıklama yapıyor. Ben savaşı gördüysem, muhabir bendsm bunu neden ben anlatamıyorum? Bugün sporcu sporda yaşadıklarını, yanlış giden şeyleri anlattığında diyorlar ki bu sporcu kontrolden çıktı. Ben bu anlayışa karşıyım. Sporcu olan benim ve kendimi açıklamalıyım. Sporcuyu kullanarak getiri elde edinen bazı kurum ve kuruluşlar var olmaya devam ettikçe ben yokum dedim ve bunun üzerine ceza aldım.
Semih Saygıner
Bilardoda , sizce hangi faktörler sporcuyu başarıya götürüyor?
SS: En önemli unsur, dürüstlük. Kendini kandıran bir insanın başarılı olması mümkün değil. Bir sporcu diğerlerine göre başarılıymış gibi gözükebilir ama olay bir kişinin diğer insanlara kıyasla ne kadar başarılı olduğu değil. Önemli noktalar, bir kişinin her an kendini geliştirebilmesi, yenileyebilmesi, her an öğrenebileceği şeyler olduğunu bilmesi ve kendisini başkalarının başarılarıyla kısıtlamaması.
Ben her zaman bir şey öğrenebileceğime inanmışımdır. Hiçbir zaman 'Ben bunu yapamam'demem, çünkü bu baştan yenilgiyi kabul etmektir. Sözcükler, beyinden geçen enerjiyi etkiler. 'Ben bunu yapabilirim' sözünden yola çıkıp denerim, denerim, denerim. Yeteneklerim doğrultusunda başladığım işe devam ederim ya da etmem, bu tercih meselesi. Bilardoya başladığım dönemlerde çok hırsla çalıştım daha iyi olmak adına. Başlarda oyun oynuyordum , daha sonra oynadıkça oyunu derinlemesine anlamaya başladım ve oyun içerisindeki hakimiyetim arttı. O dönemlerde Adapazarı ve İstanbul'da en iyi bilardocuydum, fakat şunu söylemeliyim ki havaya girmek insanın gelişmesini engeller, eğitimini durdurmasına neden olur. Çok çalışıp havaya girmeden dürüst ve gerçekçi spor yaparsanız başarılı olursunuz. Her zaman herkesten bir şey öğrenilebilir. İyi sporcunun spor dışında sanatla, sosyal hayatla ilgilenerek kişisel gelişimine de katkıda bulunması gerekir. Örnek sporcu olmak, dünyada ülkemizi iyi temsil etmek gibi kriterler önemlidir. Tıkandığımız noktalarda farklı çözümler üretmek için de gereklidir. Mesela, ben müzikle ilgilendim ve birçok dil öğrendim. Müzikle iç içe olduktan sonra farklı algılarımın açıldığını hissetmeye başladım. Olaylara daha farklı boyutlardan bakabildim.
Müzik konusu açılmışken , geçtiğimiz ayşarda yayınlanan 'Şarkı Söylemek Lazım' adlı yarışmayla farklı bir kulvara el attınız. Bu kulvardaki hedefiniz nedir?
SS: Müziği ve şarkıcılığı kullanmak gibi bir amacım yok. Başarılar kolay oluşmuyor. Başarıyı ve mesleği kullanmak, etik bir davranış değil. Yarışmaya girme hikayem de şöyle gelişti. Almanya'dan bir yarıştan dönmüştüm ve moralim de iyi sayılmazdı. Bir gün televizyon izlerken yarışmanın reklamını gördüm. Ben şarkı söylemeyi gençliğimden beri çok severim. Yarışmanın konsepti çok hoşuma gitti ve yapımcılarını ben aradım. İsmimin geçtiğini fakat katılmayacağımı düşündüklerini söylediler. Ben de bunun üzerine yarışmak istediğimi söyleyince olumlu olarak bana tekrar döndüler ve ben görüşmeye gittim. Birkaç şarkı söyledikten sonra o güne kadar profesyonel anlamda hiç müzikle ilgilenmeme rağmen kulağımı çok iyi buldular. Yarışma başladıktan sonra yakın çevrem, jürinin beni acımasızca eleştirip karizmamı sarsacağını öne sürdü. Bence karizma, insanın hayata karşı düşünceleridir, artistik pozlar değildir. Konuyu amacından saptırmadan yarışmayı bitirdim. Finalde kaybetmeme rağmen yarışmadan çok zevk aldım. Birinci olan arkadaşımın mutluluğundan mutlu olmayı bildim. Yenilgim üzerine normalde bir sporcu olarak, hiç sevmediğim 'Gönüllerin Şampiyonu' tamlamasını benim için kullanmaları ilk defa hoşuma gitti, çünkü o yarışmada amaç gönüllere hitap etmekti. İnsanların bana bakış açısı değişmeye başladı. Disiplinimi, çalışma tavrımı ve onca dünya şampiyonluğuna rağmen koruduğum mütevazılığımı gözlemleme imkanı buldular. Hayatıma renk gelsin diye dizide oynadım, şarkı yarışmasına katıldım ve çok keyif aldım. Bu tarz şeyler, insanın empati kurma yeteneğini geliştiriyor. Hiçbir zaman oyunculuğa veya şarkıcılığa mesleği kullanma amacıyla yaklaşmadım. İkisini de çok seviyorum ve gelecekte de oyunculuğa da şarkıcılığa da devam etmek istiyorum. Her geçen gün bu iki meslekle ilgili bir şeyler öğreniyorum, değişik kitaplar okuyorum. Her geçen gün bu iki meslekle ilgili bir şeyler öğreniyorum, değişik kitaplar okuyorum. Şimdilerde bir biyografi hazırlıyorum, hatırladığım günden bu güne kadar. Yaşadıklarım, hatalarım, başarılarım bilinsin ve insanlara örnek olsun istiyorum.
Profesyonel anlamda bilardoya başlama yaşı var mıdır?
Bilardoya yeni başlayan çocuklarda kasların doğru gelişimi ve kolun iyi kullanılması için masanın yüksekliği ve çocukların boyu çok önemli. Topa vuruş ve deliklere belirli bir uzaklıktan sokma da yeterli güç isteyen bir eylem. O nedenle, yapacağım turnede 12 – 18 yaş aralığındaki çocuklara hitap etmeyi düşünüyordum, fakat 12'yi 10'a çektim; çünkü yeni jenerasyon üzerindeki gözlemlerin sonucunda, yeni nesillerin daha gelişmiş olduğunu fark ettim.
Spor kariyerinizde unutamadığınız anlarınızdan birini bizimle paylaşır mısınız?
SS: Bütün dünyadaki federasyon üyelerinin oylamaları sonucunda 185 oyla dünyada yılın oyuncusu seçildiğim an, çok duygusaldı. O gün konuşurken kilitlenmedim fakat bilardoya ilk başlarkenki hikayemi anlatırken o kadar rahat konuşamamıştım. Bunun, hayatıma sonradan giren müzik ve sanatla alakalı olduğunu düşünüyorum. 16 sene önce bir elemeye gittiğim salonda, aynı kişilerin önünde dünyanın en iyi oyuncusu seçilmem müthiş bir olaydı. Çalışmalarınızın ve emeklerinizin sayesinde bir güzellik ortaya çıkarıyorsunuz ve kişilik gelişiminizi bilardoya yansıtıyorsunuz. Kişisel olarak yaşadıklarınızın neticesini masaya koyuyorsunuz. Spora genel bakış açısının bu olması lazım. Dünya şampiyonu olduktan sonra bile sahneden inip normal yaşama dönmek gerekir. Ben böyle bir yaşam tarzını benimsedim. Bilardoyla çok güzel günler geçirdim. Bu sporu gözlerinden enerji fışkıran bireylerin oynadığı cıvıl cıvıl bir spor olarak görmek istiyorum.
. .
. . .
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tüm yazıları |
ShareThis
|
|
|
|
|
|
Türk Liderler:
Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem
|
|
|