Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Yusuf Ziya HALEFOGLU Gözüyle 


     

 



Tüm Yazıları

       ShareThis
Mantarlar
02.07.2011
Yusuf Ziya HALEFOGLU
Okunma Sayısı : 9188
Oy Sayısı : 12
Değerlendirme : 4,83
Popülarite : 5,22
Verdiğiniz Puan :
 

 

 

Aylık yayınlanan National Geographic dergisinin son sayısında mantarlarla ilgili o kadar güzel bilgiler verilmişti ki, bunları okuyunca yaşamın hepsinin aslında bir bütün olduğunu düşünmeden edemedim. Okudukça aslında evrenin en küçük biriminden, en büyüğüne doğru öyle bir sistem var ki, aslında her şey aynı yöne doğru yönelmiş durumda.

Hepsinde özellikler aynı, ama kullanımı farklı…

Mantarları anlatmış, ama o kadar güzel anlatmış ki; mantarlar için "hem melek hem şeytan" ifadesini kullanmış. Aralarında öldürücü olanlar da, yaşam verenler de var. Bazıları halüsinasyonlar görmemize neden olarak bizi başka bir boyuta taşıyor, bazıları da muhteşem lezzetiyle kendimizden geçmemize yol açabiliyor!

Mantarlar ki bazıları şapkalı, şemsiye gibi, bazen eciş bücüş, bazen fırfırlı, bir borazanı ya da bir ciğeri andıran çok farklı şekil, renk ve kokudaki bu yaratıklar, ne bitki ne de hayvan! Sporlarını atarak ürüyor ama fotosentez yapmıyorlar. Buna karşın örümcek ağı gibi, milimetrenin 200'de biri kalınlığındaki incecik ağlarıyla (misel) binlerce kilometrelik alana yayılabiliyor ve "meyve" veriyorlar. Bazı uzmanlar 1 m3 orman toprağında 400 bin km misel olabildiğini söylüyor. İçinden alyuvar bile geçemeyecek kadar ince misellerin bazıları yüzlerce kilometrekarelik bir alanı kaplayabiliyor.

Bir sosyal sorumluluk projesi için yanına gittiğim, uzun yıllardır ülkemizde yaşayan, ama yabancı uyruklu bir tanıdığım, anlattığım projeden sonra bazı inançlarını yitirmiş olarak bana şikâyette bulundu ve aynen şunları söyledi; "ne kadar kirli bir toplumda yaşıyoruz"  Niçin diye sorduğumda, bana öyle şeyler anlattı ki, gerçekten mantarlar gibi, bazı insanlar muhteşem lezzetiyle yaşama sizi bağlarken, bazıları sizi başka boyuta taşıyor, bazıları da daha kötüsü…

İnsan olmanın değerlerini yitirmiş, sağını solunu, önünü arkasını sırf ait olma duygusunu tatmin etmek için insan kimliğinden uzaklaşıp,  kendisine örülen kimlikleri taşıyan, öz benliklerini yitirmiş bir yığın canlı haline gelmiş varlıklarız…

Gerçekten toplum böyle mi? Niçin bu hale geldik diye biraz düşününce, her zaman olduğu gibi başlangıca, çocukluğumuza dönmek gerekiyor. Bu toplumu biz yarattık aslında, başka birileri bize vermemişti. Bu toplumda yaşayanları biz yetiştirdik. Ama nerede hata yaptık diye düşününce; biz çocuklarımızı gerçekten doğru mu yetiştirdik?

Bir psikologun anılarından bazılarını okuyunca ne kadar vahim bir durumda olduğumuzu görebiliyoruz; 32yaşındaki oğlu için gelen anne şikâyet ediyor: "Doğru dürüst okumadı ama okul bitti. Şimdi de iş beğenmiyor. Bulduğumuz işlere "yorucu", "bana yakışmaz", "bu paraya çalışılır mı" gibi gerekçelerle gitmiyor. Bütün gün evde; "onu getir, bunu al" şeklinde emirler veriyor. Yapmak istemediğimizde 'Beni doğurdunuz, yapmak zorundasınız, çocuğunuz değil miyim?' diyor.
Direnirsek üstümüze yürümeye başlıyor. Artık korkuyoruz. Ne yapabiliriz?"  Buna benzer birçok örnekler verebiliriz, ama hepsinin son cümlesi benzer: "Doğduğundan beri bir dediğini iki etmedik, koruduk, sevdik. Hiçbir şeyini eksik bırakmadık. Niçin böyle oldu?" 

Doğduğundan beri bir dediği iki edilmeyen, her istediğine kavuşan, isteğinin yaşı ile uyumlu olup olmadığına bakılmayan, emek sarf etmeden, değerini bilmeden alınanları, yapılanları hak görerek yetişen bir çocuğun; sorumluluk sahibi, doyumlu, çalışarak kazanmanın erdemine inanan, bir şeyleri elde etmek için emek sarf etmesi gerektiğini bilerek çalışan bir birey olmasını beklemek mümkün mü?

Aslında bütün problemi biz yaşıyoruz. Bizler aileler olarak onlara bu fırsatı tanımıyoruz bile, onun yerine düşünüyor, yapıyor, ortaya koyuyoruz. Sonra kenara çekilip acaba en ufak bir olayda neden böyle oldu diye düşünmeye başlıyoruz.

En önemlisi belki de duygularımızı yönetmeyi bilmiyoruz. Duygularımızı yönetmeye başladığımız zaman asıl biz olmaya başlıyoruz zaten. Karşımızdakinin ne istediğini tam olarak anlayabiliyoruz. Acaba karşımızdaki için mi yapıyor, yoksa kendimiz için mi yapıyoruz. İşte buna karar verdiğimiz noktada duygularımızı öğrenmeye başlamışız demektir.

Ama biz her şeyi çocuklarımız için yaptığımızı iddia ederiz, hâlbuki şöyle biraz geriye çekilip baktığımızda birçok şeyi kendimiz için yaptığımızı görürüz. Bunu belki bazı duygularımızı tatmin, bazılarını bastırmak için yaparız.

Bu noktadan itibaren aslında kendi kendimize basit sorularak sorarak duygularımızı ortaya çıkarabiliriz. O zaman işte hem kendimizin farkına varır, hem de duygularımızı ve bizi mutlu eden şeyleri ortaya çıkarırız.

Duygulardan uzaklaştığımızda aslında insani yönlerimizden uzaklaştığımızı bilmeliyiz, bunu fark etmek için gerçekten duygularımızı tanıyıp, yöneterek, diğerlerinin duygularını dinleyerek ve karşılık vererek geliştirebiliriz. Hepimiz içten bir empati duygusuna sahip olsak, karşımızdakinin ne hissettiği konusunda fikir sahibi olsak, bence insanların duyguları içimizde çınlar.

Bazen en yakınımızdakinden bile sakladığımız duygularımızın, aslında bizim yol haritalarımız olduğunu unutmamalıyız. Mutlulukların bunların arkasında gizlendiğini fark etmeliyiz. Onları açığa çıkardığımız zaman hayatımızın bambaşka bir hal alacağını düşünüyorum…
Daha toleranslı, daha erdemli, daha yaşanası…

Yavaş, yavaş öğrenelim duygularımızı, öğrenelim ki, bu hayatın tadını çıkaralım…

Dün o kadar hızlı olmakta ki…

01 Temmuz 2011

Kötü         Çok İyi  Oyla 
           
Tüm yazıları        ShareThis
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
                 

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org