Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Hüsnü Güreli Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Bülent Şenver'in Odası TV Programı HÜSNÜ GÜRELİ
03.08.2013
Okunma Sayısı : 3868
Oy Sayısı : 5
Değerlendirme : 5
Popülarite : 3,49
Verdiğiniz Puan :
 

 

Bülent Şenver'in Odası TV Programı HÜSNÜ GÜRELİ
.
.

Değerli dostum duayen bankacı üstadım Bülent Şenver ile gençler için bir söyleşi yaptık.

Sizlerle paylaşıyorum...

.
.

izlemek için    

.
.

dinlemek için  

.
.


Hüsnü Güreli, Bülent Şenver

.
.

HÜSNÜ GÜRELİ Bülent Şenver'in Odası TV Programı
Deşifresi


Hüsnü Güreli (HG)
Bülent Şenver (BŞ)


BŞ: Bülent Şenver'in Odasına hoşgeldiniz.

Bülent Şenver'in Odasında konuğum Sayın Hüsnü Güreli.

Hoşgeldiniz Hüsnü Bey.

HG: Merhaba Bülent Bey.

BŞ:
Hüsnü Bey sizin yüzünüze bakan güzel gülücüğünüzü görenin içi de açılıyor, morali de düzeliyor.

Hep etrafınıza moral mi veriyorsunuz?

Öyle bir ifadeniz var.

Yoksa sırf beni görünce mi gülüyorsunuz?

Herkese güler misiniz?

HG: Size o tarzda görünce gülümsememiz  saygı ve sevgimizdendir.

Başarılarınız karşısında saygı ile eğilmekten kaynaklanıyor ama ben genelde insan olarak hep böyleyim.

Daima pozitif bakan hayata ve bardağın hep dolu tarafını gören, anlatan bir kişiyim.

Dolayısıyla hep böyleyim.

BŞ: Sizin hayatınızda gençlerin merak ettiği kilometre taşlarınızda sizin için önemli olan  bazı olaylar vardır ki, hayatınızı değiştirmiştir.

Birkaç tane kilometre taşınızı bizimle paylaşır mısınız?

HG: Şöyle anlatayım; babam bir devlet memuru, amcam  gazeteci, dedem emekli  asker yani ailenin özetle tek bir dikili ağacı yok.

Hatta rahmetli babacığım vefat ettiği zaman hiçbir menkul ve gayrimenkulü çıkmadı veraset beyannamesinde.

Bununla da iftihar ediyoruz, 44 sene devlete hizmet etmiş bir babanın oğlu olarak.

Kilometre taşlarımın en önemlisi şu; babam bizim okumamız gerektiğini, bir gün bizi ikiz kardeşimle elimizden tutarak levent postanesine götürdü ve orada bankoda çalışan memur arkadaşları işaret etti.

"Bu arkadaşların işleri son derece saygı değer, okuma  düzeyleri ve tahsilleri nedeni ile  düz memur olarak çalışıyorlar.

Bir böyle olmak, bir de hesap uzmanı olmak var,  avukat olmak var, meslek sahibi olmak var.

Bu çeşitli alternatifleri bir düşünün" dedi.

O gün öyle bir geziydi.

Yüzde 90'nını anladık, algıladık.

Çok etki etmişti. Hiçbir zaman yapmadığı bir şeydi.

Bu bir kilometre taşı

Işık Lisesini bitirdim, Hukuk Fakültesini kazandım.

Fakülteye girmemin sebeplerinden bir tanesi yine babamın rahmetli, tavsiyelerinden biriydi.

"Bir meslek sahibi ol" dedi.

O nedenle fakülteye girdim.

Fakülteyi bitirdim 4 senede hiç ikmale kalmadan.

Orta derece ile bitirdim ama hiç ikmale kalmadım.

O da bir enteresan.

İstanbul Hukuk Fakültesi tarihinde bir rekordur. 26 dersin 26'sından da girdiğim sınavda geçtim ama hepsinden orta aldım.

Hukuk fakültesini bitirdikten sonra rahmetli babam dedi ki:

Sanıyorum bizim zamanımızda  ben 1973'de mezun oldum, 15 bin civarında avukat var. 

"Adliyeleri biz gez, bir gör.

Çok kazanç ve bir ayrıcalık sağlayacak bir iş değil sana.

Senin özellikli bir işe girmen lazım.

Ben hesap uzmanıyım, sen de bizim kurumun imtihanlarına gir" dedi. 

Bizim sınav kağıtları da tamamen kapalı okunuyor, yani  köşesi ad soyadı yazmaz, kapanır ve öyle okunur.

Türkçesi  torpil imkanı yok, babamız hesap uzmanı diye. 1500 kişi imtihana girdik, 7 kişi aldılar.

Her sene bu rakam oluyor.

O sınavı birincilikle kazandım, hesap uzmanı oldum.

Bu arada tabii bizim hesap uzmanları sınavında dört ana konu vardı; hukuk, iktisat, maliye ve muhasebe.

Maliye ve muhasebeyi günde 16 saat pijamalarımızı giyip evde çalıştık.

18 ay boyunca çalıştım.

Bu pijamalı çalışma döneminden arta kalan zamanda, günde arta kalan 7-8 saat Vakıf Han Sirkeci'de orada babamın arkadaşı olan büyük bir muhasebe bürosu vardı, sahibi Vedat Özgözen Allah rahmet eylesin, onun  bürosunda muhasebe defteri  tutarak muhasebe öğrendim.

Hem pratiğini, hem teorisini öğrendim. Sonra sınava girdim, kazandım, hesap uzmanı olduk.

BŞ: Maşallah şimdi büyüdünüz. Kaç kişi çalışıyor ofisinizde?


HG:
300 kişi çalışıyoruz.

Yeminli mali müşavirlik şirketleri sıralamasında sanıyorum 3. Mukavele adedinde 2.

Yerli yabancı isimler,  hepsi dahil.

Herhalde bağımsız denetim konusunda da 4. 5.

Numaradayız. 1250 tane müşterimiz var. 5 bin metrekare bir alanda çalışıyoruz.

Çok kuvvetli bir teknolojik altyapımız var.

Denetim programımız var.

BŞ:
Bu mesleğe girmek isteyen smmm ve ymm, çok mmmm var ben, kaç tane üç tane değil mi?

Serbest Muhasebeci Mali Müşavir. Üç "M" var.

HG:
Biliyorsunuz 3568 sayılı meşhur kanun var.

Bu kanun 1989 yılında çıktı.

Orada üç tane meslek mensubu vardı.

Bir tanesi SM , Serbest Muhasebeci, SMM, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir, yani hem muhasebe tutar, hem müşavirlik yapar.

Bir tanesi de Yeminli Mali Müşavir.

Bizim ünvanına sahip olduğumuz.

Onlarda sadece  defter tutamazlar, muhasebe yapamazlar ama denetim yaparlar.

Bu mesleği seçtikten sonra, biz  devlette de çalıştığımız süreler nazara alındı.

Özel sektörde de benim Prof. Salih Şanver ile benim  çalıştığım beş sene var ortak olarak.

Onu da dikkate alarak müktesep hak nedeni ile bize Yeminli Müşavir ünvanını verdiler.

Benim oğlum Sinan Amerika'da okudu, üniversiteyi birincilikle bitirdi.

Amerikalı Yeminli Mali Müşavir diyebileceğimiz 

 CPA oldu ama burada mütekabiliyeti yok.

Sıfırdan başladı. SMM staj başlatma sınavını geçti. SPK'dan denetim belgesi aldı fakat Serbest Muhasebeci Mali Müşavir olmak üzere çalışıyor.

Sınavlara girecek.

BŞ: Böyle bir mesleğe girmek isteyen gençlere neler öğütlüyorsunuz?

HG: Önce şunu öğütlüyorum; ben Işık Üniversitesinde Mütevelli Heyeti Başkan Vekiliyim.

Geçen sene bir öneri getirdim, Sayın Rektörümüz de YÖK'e müracaat ederek  Muhasebe Denetim bölümünü açtık.

Türkiye'de sadece 166 üniversite arasında 2 tane üniversite var.

Bir tanesi Ticaret Üniversitesi, bir tanesi de Işık Üniversitesi.

Her ikisi de vakıf üniversitesi. 1 yıl İngilizce hazırlık, 4 yıl lisans eğitimi, 5 yıllık bir eğitim.

Bir kere önce bunu öneriyorum. Gelin bu bölüme yüzde yüz kurslu kontenjan var, yüzde elli burslu kontenjanı var, yüzde 25 burslu kontenjan var. 40-50 kişilik bir kontenjan YÖK'ün verdiği.

Bir kere bu bölümden mezun olun.

Mezun olduktan sonra önünüz açık. 

Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik Bürosunda veya Yeminli Mali Müşavirlik ofisinde çalışmaya başlarsınız ve mesleğin kendi içerisindeki prosedürler ile yürürsünüz, devam edersiniz.

Yeni düzenlemede kamu gözetim kurumu kuruldu.

Denetimin patronu oldu. SPK'da halka açık şirketlerde kamu yararı sağlayan şirketlerin halka açık olanlarında bazı standartları düzenliyor.

BŞ: Böyle bir düzenleme TÜRMOB'u nereye koydu?

HG:
TÜRMOB bir meslek birliği.

Meslek örgütlü . 90 bin kişilik bir odalardan oluşan bir meslek örgütü.

TÜRMOB bağımsız bir örgüt.

TÜRMOB'un asli görevi bu mesleğin gelişmesi için çalışmak.

Devlet, denetimi düzenleyen ve denetleyen otoriteler ile iş birliği içinde onlarla müzakere ederek.

BŞ: İyi bir denetçide olması gereken karakter yapısı nasıldır?

Çabuk sinirlenen birisi mi olmalıdır?

Sabırlı  birisi mi olmalıdır?

Meraklı mı?

Meraksız mı?

HG:
Denetim mesleğine girmek isteyen arkadaşın öncelikle matematik altyapısı, analitik düşünce sistemi, pozitif fen bilimlerine yatkın olması, seviyor olması lazım.

Sosyal bilimleri tercih eden kişi ile pek yürüyecek iş değildir denetçilik.

Şüpheci septik makul derecede olması çok önemlidir.

Karakterini çok düzgün, bağımsızlığını ifade edecek o karakter yapısına, çalışma disiplinine uygun, çalışkan, günde bayağı bir mesai harcamayı göze alan.

BŞ: Bayağı demek kaç saat?

HG:
Günde 12- 14 saat.

Evde, işte.

Bizim önemli bilgisayar alt yapımız var, evden dahi çalışabiliyoruz.

Şirketlerimize bağlanıp evden dahi denetim yapabiliyoruz.  

Sadece kendimiz için yazdırdığımız Türkiye'de ilk ve tek bir programımız var, denetim programı, onu kullanıyoruz.

BŞ: İşte 14 saat eve gidince 4 saat.

HG:
Kendini yetiştirince, rahmetli babamın dediği gibi "Mümkün olduğu kadar sepete pamuk atın" derdi.

Bir gençlik yıllarında böyle yüzde 51 eğleneyim, yüzde 49 çalışayım.

Yanlış bir oran bu.

Yüzde 80 kendine yatırım yapması lazım.

Çocukların üniversitede de bunu yapması lazım.

Bizim gibi şirketlerde çalışmaya başladıktan sonra da yapması lazım.

Çünkü bizim şirketlerimiz, sizde bizim üstadımızsınız, aynı meslekten geliyoruz.

Büyük bir laboratuvar, büyük bir arşiv, büyük bir birikimimi var.

Ben Prof. Salih Şanver'in yanında özel sektöre başladım.

Salih Hoca'nın yanında çalışmaya başladığım zaman Cumartesi, Pazar gidip, ben ayrıca vergi avukatlığı da yaptığım için, hukukçu da olduğum için dosyaları okuyordum.

Hoca bana sorduğu zaman "Ne yapıyorsun cumartesi, pazar?"

"Masaların tozunu alıyorum, çimenleri kesiyorum, temizlik yapan arkadaşlara nezaret ediyorum" derdim.

Merak  ederdim, dosyaları okurdum.

Mesela bir konuda 3-4 hoca birleşmiş, profesörler bir konuda mütalaa vermişler. Bugün bizim dönem gibi de değil.

Gençlik o kadar şanslı ki, arama motorları sayesinde  her şeye ulaşabiliyorlar.

Biz eskiden bir tebliğ, bir seminer veya konferans hazırlamak için ben hatırlarım kaynak araştırırdık.

Kütüphanelerden buluruz, ederiz bir tez yazmak için.  

Şimdi google'ya girip dünyanın en kolay şeyi.

Onun için gençlerin biraz kendilerine yatırım yapıp, eğlence zamanlarını 50 yaşından  sonraya bırakmaları lazım.

Bence öyle.

Hayat 20'de başlıyorsa 80'de bitiyorsa, 60 senelik çalışma hayatı içinde bence 30 sene çalışmaya, 50'ye kadar kendine yatırım yapıp çalışmaya ayırmalı.

Ama bu kademeli olmalı. 40'da biraz daha yavaşlatırsınız, 50'de biraz daha yavaşlatırsınız, 60-70'den sonra şirketinizi eğer kurumsallaştırabildiyseniz benim gibi 15 tane ortak, yeminli mali müşavir , finansman doktorları , onlarla kurumsallaşmayı yaratırsanız , paylaşmayı bölüşmeyi bilirseniz.

BŞ: Ondan sonra eğlence başlıyor.

HG:
Eğlence dediğimizde 3-4 gün hafta sonu deniz kenarı bir yerde olmak.

BŞ:
Benim kızım Nil'de diyor ki:

"Baba, niye Allah bu işi ters yaratmamış?" 

"Ne demek ters yaratmamış?"

"20-50 arası eğlenceye ayırsaydı, 50'den sonra çalışmaya başlasaydık."

HG:
Yaradan'ın seçimi çok doğru, çünkü metabolizmanız , anatominiz ve vücut yapınız el vermez.

50'den sonra enerjiniz zaten aşağıya doğru iniyor.

BŞ:
Bülent Şenver'in Odasında konuğum Sayın Hüsnü Güreli ile birlikteyiz.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginliklerini paylaşıyor.

Şimdi üç yap, üç yapma.

Gençler için üç yap, üç yapma .

Bunu gençler için üç tane gençler muhakkak yapın diyebileceğiniz ne olur?

HG:
Bunu siz sordunuz diye düşünüp söylediğim bir şey değil, bu hayatımda felsefem olmuş, sosyal felsefemi bunun üzerine kurduğum şeyleri söyleyeceğim.

60 yaşın tecrübesi, ve 40 yıl  birikimini söyleyeceğim.

Bir kere ne iş yaparsanız yapın, isterseniz denetçi yardımcısı olarak işe başlayın, isterseniz avukat veya baş denetçi olun, bir kere çalıştığınız işletmede sahibiymiş gibi çalışın.

Sorumluluk sahibi olun. Vicdanınızla iş yapın.

Orada çalışıyorsanız akşam x,y,z dizisini seyredeceğim kafasıyla gelmeyin.

5:30 - 6:00'da nasıl çıkarım, servise binerim kafası ile gelirseniz yol alamazsınız diyorum.

Birincisi bu. Kendi işiniz gibi çalışın, sorumluluk hissederek çalışın. 

 Vicdanlı olun.

Ahlaklı olmak  0- 6 yaş anne babanın vereceği bir şey anne babanın vereceği bir şey ama bunun yüzde 80-90'nı genetik. 0-6 yaş arası aile terbiyesini almışsa , ahlaklı olun, etik değerlere çok dikkat edin. Sizin için önemli olan sermaye itibardır.

Bizim işler o kadar büyüdü ve o kadar büyük masraf bütçesini ödüyoruz ki, ayda trilyonlarca masraf bütçemiz var, fakat deli işi diyorlar.

Bunu nasıl yaparsın?

Biz itibar kazanıyoruz, para kazanmıyoruz.

Kazanmak çok kolay, kaybetmek daha kolay,  en zor şey hayatta muhafaza edebilmek. İtibarı muhafaza edebilmek.

Onun için ahlaklı, etik kurallara uygun, itibarınızı muhafaza etmek için çalışın.

Hiçbir zaman bir işi para için yapmayın.

Ne için ne yapın?

Başarı için yapın, başarmak için yapın.

Sizin Başardin kitabınızın özeti bu.

Başarmak için yapın.

Para başarmanın bir fonksiyonudur.

Yandan muhakkak  gelir, sizi terk etmez.

Hiç merak etmeyin.

Doğru yapmaya çalışın, dürüst yapmaya çalışın, etik yapmaya çalışın, başarı için çalışın, sorumluluk sahibi olarak çalışın, parayı düşünmeyin.

Parayı düşünürseniz kaybedersiniz.

: Şimdi yapmaları sayalım. Sakın yapma.

HG:
Bir kere çok doğru, kul hakkı yemeyin.

Onu, bunu, yanınızdaki adamı satmayın, kul hakkı çok önemli bir şey.

Çalışma hayatınızda, iş hayatınızda, arkadaşınızın hakkını yemeyin, ona yardım edin, pozitif olun, verici olun, sakın ha alıcı, emici, kendine sadece bencil düşünen bir yapı içinde çalışmayın.

Bunu katiyen yapmayın.

Kendi emeğinize,itibarınıza,  sermayenize güvenin.

Bilgi dağarcığınıza, birikiminize güvenin.

Kopyala yapıştır sistemi yapma.

Fikir çalmayın,satmayın  bu çok önemli.

Onun için fikriniz ne ise onu söyleyin.

Fikriniz az olabilir, az kitap okuyabilirsiniz, her konuyu da bilmek zorunda değilsiniz.

En doğru şey, bilmediğiniz şeyi biliyorum demeyin.

Ben bunu çok hayatıma düstur edindim.

Bana gelirler derler ki: "Milyon dolarlık boşanma davası var, gayrimenkul davası var, ceza davası var" "Ben anlamam, bu işler benim ihtisas konum değil.

Ben vergi hukukçusuyum.

Şu arkadaşlara git" derim.

Herşeyi siz yapacaksınız, her parayı siz kazanacaksınız değil. Bilmediğiniz işi söyleyin.

Fikir hırsızlığı yapmayın.

"Ben bu davayı alırım, nasılsa çoğu kişi arkadaşımız , 100 tane avukat arkadaşım var, ararım, kopyala yapıştır dilekçe yazar" bu iş yürümez, bunu yapmayın.

Üçüncü sakın yapmayın dediğim şey; kendinizi moralsizliğe bırakmayın.

Moralsiz olmayın, daima moralli olun, işinizi severek yapın, moralsiz iş yapmayın.

Ben çalışanlarla hiçbir zaman muhatap olmak istemiyorum.

Benim çalışma yöntemim; ben ortaklarımla muhatabım, ortaklar onların altında çalışan  30-40 tane müdürlerle muhataplar, onlarda çalışan 300 kişi ile muhatap.

Moraliniz yoksa, söyleyin;

'Benim dün akşam kafam çok bozuktu, pazartesi günü işe gelmedim.'" Moralsizse söylesin bunu .

Ailevi bir şey olur, para olur, gelmeyin.

O kafa ile işe gelmeyin.

Kafanızı rahatlatın, işe öyle bakın.

Demek ki moralsiz iş yapmayın.


BŞ:
Teşekkür ederim.

Bülent Şenver'in Odasında konuğum Sayın Hüsnü Güreli ile birlikteyiz.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginliklerini paylaşıyor.

Şimdi bir göster, bin işit.

Hüsnü Bey, ben size bir obje getirdim. Bu kutunun içine koydum. 

İstiyorum ki ona birkaç  saniye bakın.

Onunla ilgili gençlere bir mesaj verin diyorum.

Sizin için getirdiğim obje bir tespih.


HG:
Fenerbahçe tespihi.

BŞ:
Nazar değmesin tespihi. Siz Beşiktaşlısınız.

HG:
Siz Fenerbahçeli misiniz?

BŞ:
Ben de Beşiktaşlıyım.

HG:
Fenerbahçe tespihini nerden buldunuz?

BŞ:
Bunu bana hediye ettiler ama ben buna bakınca Fenerbahçe tespihi gibi hiç algılamadım, siz ilk bakışta Fenerbahçe dediniz.

HG:
Bunun geleneklerimizde nazar boncuğundan yapılan bir tespihtir. Nazar boncuğunu anımsatan bir tespih, doğru.

Gençler, nazar haktır bir kere.

Bu annemizden, dedemizden öğrendiğimiz bir şey.

Benim inancım var. Ben maneviyatı kuvvetli gerçekten çok inanan bir insanım.

Bu nazar haktır.

Bunun bilimsel muhakkak bir açıklaması var.

Bizim beyinler arası bir enerji gidip geliyor.

Bunu bilimsel olarak da ispatladılar.

Bir ütü yapan bir kadınla karanlık odada resim çekerseniz, kıpkırmızı bir aydınlanma ve kadının silüetini görüyorsunuz.

Demek ki bir şey yayıyor bu alet.

Cep telefonu da yayıyor, insan da yayıyor bu enerjiyi.

Dolayısıyla negatif enerjiye karşı belki de bu nazar boncuğu tespihi, ben çok tespih çekerim.

Yanımda taşımak özellikle isterim.

Sıkıldığım zaman, bu belki bir alışkanlıktır, sabrın simgesidir.

" Sabırlı ol arkadaş , isyan etme, bir gün muhakkak gelecek sen de başarılı olacaksın"'dır.

Alışkanlık haline gelir, 33'lüsü, 99'lusu hem evde, hem işte kullandığım bir şeydir.

Özü sabırdır.

Lisede okumuştuk yanlış hatırlamıyorsam, elektrik parmak uçlarından ,uç ve sivri yerden akar.

O nedenle de zaten paratonerin çalışma mekanizması da odur.

Bu bir elektrik enerjisi ilişkisidir.

Dinimizde de çok önemli, Müslümanların simgesi olmuş .

Sabır, her işin sonu selamet. Sabrın sonu selamettir simgesidir.

Moralinizi bozmadan çalışmaya devam edin gençler ifadesidir bana göre.

BŞ: Çok teşekkür ederim, ağzınıza sağlık.

Bülent Şenver'in Odasında konuğum Sayın Hüsnü Güreli ile birlikteyiz.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginliklerini paylaşıyor.

Şimdi soru yağmuru.

Niye soru yağmuru diyorum?

Çünkü ben size yağmur damlaları gibi kısa sorular hazırladım.

Onları size okumak istiyorum.

Sizden de o yağmur damlalarına cevaplar bekliyorum.

Çok parası olan bir insan muhakkak parası ile muhakkak yapması gereken bir şey söyleyin.


HG:
Çok parası olan insanların yapması gereken şudur; hayır hasenat işlerine çok önem versin.

Bir kere parasının büyük bir bölümünü vatan için, ailesi için, ve olmayanlar için, onları düşünerek akşam evde çay kahve içerken, harcasın diyorum.

BŞ:
Bir daha dünyaya gelsem "?.." nasıl bitirirsiniz cümleyi?

HG:
Bir kere daha dünyaya gelsem; hayatımdan çok memnunum.

Rahmetli anne ve babamın yönlendirmesi sayesinde doğru bir iş hayatı seçmişim, doğru bir eş Asuman'ı seçmişim,  20 sene evvel  bir derginin kapağından görerek aşık olduğum.

BŞ:
Hangi dergi bu?

HG :
Ekonomi Panorama dergisi.

Sizin bankanızda sizin mahiyetinizde çalışan biriydi biliyorsunuz, Pamukbank'da.

BŞ:
Başarılı biriydi.

HG:
Başarılı biriydi ama bir borsa şirketine aracı kurum transfer oluyordu , o ekonomi dergisinde Asuman'ı kapak yapmıştı, orada gördüm.

"Bu hanım benim eşim olacak" dedim.

Derginin içini açtım, gözleri daha büyük bir resmi vardı, tam yüzünün profil resmi vardı.

Oradan aşık oldum.

BŞ:
Ya evli olsaydı.

HG:
Bekar olduğunu biliyordum.

Ben de boşanmak üzereydim.

Ben onun bekar olduğunu biliyorum.

Ben bütün piyasayı takip ediyordum, hangi kurumun genel müdürü kimdir? Gibi.

Telefon ile aradım, uzun süre konuştuk, sonra ikna etmek için beş sene çalıştım.

Bizim o zamanlar borsada yatırımlarım vardı.

Asuman'da onun genel müdürü  olunca ilk iş bizi gönderdi.

İş ile aşk birbirine karışmaz dedi.

Çeki elimize verdiler, bizi o aracı kurumdan attılar.

Biz 1994'de denetim yaptığımız için  ben hisse senedi almayı herkese  yasakladım.

Denetlemediğiniz şirketin hisse senedini alabilirsiniz ama ben hepsini kesin yasakladım.

Sonra Asuman'ın sosyal konumu, işi, kızı, benim boşanmam, boşandıktan sonra belirli bir makul sürenin geçmesi, her şey istediğimiz gibi oldu.

20 sene evvel, tanıdığım gün Haziran 1991 yani tam 22 sene olmuş.

1996'da evlendik, demek ki 17 sene de evliyiz. Hayatımız gayet iyi, huzurlu.

Yeniden dünyaya gelsem  aynı anne babanın çocuğu olmak isterim.

Yosun ve Sinan gibi çocuklarım aynı olsun isterim.

Asuman eşim olsun isterim.

BŞ:
Belki daha erken tanımak Asuman'ı.

HG:
Hiç öyle bir şey istemem.

Çünkü o kaderdir, yazgıdır, siz onu değiştiremezsiniz.

Biz geçmiş hayatımızda bir evlilik yaşadık, o yaşadı, mutsuzlukları gördük, ondan sonra daha iyi bir deneysel başarı oldu bence.

BŞ: Toplumda gördüğünüz sizi kızdıran bir davranış nedir? Neye kızarsınız?

HG:
Şuanda meslek mensuplarının etik dışı rekabet etmelerine çok sinirleniyorum. Bunlar bayağı anlı, şanlı firmalar.

Fiyatla çok çirkin bir şekilde, bizim asgari ücret tarifemiz olmasına rağmen onun altında fiyat vererek hem kendileri ayaklarına kurşun sıkıyorlar, hem piyasadaki insanları zedeliyorlar.

BŞ:
Yapılmayacak bir fiyatla iş alıyorlar.

HG:
Bizim zaten asgari ücret tarifemiz var.

Suç işliyorlar.

100 liralık işe 20 lira fiyat veriyorlar.

Sırf o işi alabilmek için.

Belki kadroları çok şişik, adamlar boş oturmasın diye de yapıyor olabilirler ama buna çok kızıyorum.

Çünkü o işin uzman saati var.

Belli bir saat çalışmak lazım.

Bunun bir maliyeti var.

Önce kendine bir saygı göster, sonra mesleğe saygı göster.

BŞ: Etik Değerler Merkezi Derneği Kurucu Başkanı Bülent Şenver, size gelse dese ki, "Türkiye'de gençlere etik anlayışı bilincinin oluşturulması, geliştirilmesi için çalışıyoruz. Bize ne yapmamızı önerirsiniz?"

Ona ne önerisiniz?

HG: Size şunu önerirdim; gençleri bir konu üzerinde yoğunlaştırmanızı, matematiksel işlemle çözmek, yani insanlara bir şeyler öğretmek için deneysel pratikler göstermek çok önemli. Şunu söylerdim ben gençlere;

"Hepinizin hayalinde ne var?

Ben ileride zengin olacağım.

Nedir derecesi?

10 milyon param olacak.  

Tamam hepinizin 10 milyon lirası var.

Cebinizde var farz edin.

İstediğiniz evi, istediğiniz arabayı alacaksınız.

İstediğiniz erkek ve kızla evleneceksiniz.

Çocuklarınız olacak. Paranız varmış gibi parayı düşünmeden birbirinize trafikte yol vererek, saygı duyarak, yaşamayı öğrenin.

İş hayatına böyle bakmayı öğrenin.

Sanki her şeyiniz var, ne yapardınız?"

 Çünkü bazı şeyleri biz maalesef para için yapıyoruz.

Bu Türkiye'de yadsınamaz bir gerçek.

76 bin nüfus var. 760 milyar dolar milli gelir o havuza eşit akmıyor ki.

Nüfusun yüzde 20'si gelirin yüzde 80'nini alıyor.  

"Arkadaşlar, bu gelir dağılımını da değiştirmek için orta direğe veya geçim standardının sıkıntısında olan insanların gelirlerin artırılması için proje üretin, bunun için meslek sahibi olun.

Belki siyasetçi olun.

Para için iş yapmayın. Yapmayın deseydik, paranız olsaydı ne yapardınız, öyle yaşayın."

Ben kendim hafta sonu araba kullanırken, kavşağa geliyorum veya sağdan bir araba geliyor.

Benim gelir durumunda zengin bir kardeş görüntüsünde biri geliyorsa onunla inatlaşabilirim, ama bir taksi geliyor , diyorum ki "Bu adam akşam eve aşı için , eve ekmek götürmek için çalışıyor."

Mesela bir otobüs şoförü.

Hemen durum ona yol veriyorum.

Ambulansa nasıl yol veriyorsam.

Ambulansa verdiğimiz yol mecburiyetten.

Öğretmişler bize çünkü .

Ambulans gelince saha çekin diyorlar.

Ben de diyorum ki bunu kendiliğinizden yapmak için kendinize öğretin, kendinizi terbiye edin.

İnsanlara hoşgörü ile insancıl olarak yaklaşın.

Bunun manevi, maddi bir, benden daha az bir gelir durumda benden daha fazla mutlu olması  lazım. Ben böyle düşünerek yaşıyorum.

Televizyonda bir şey görüyorum, bir aile, bir çocuk , zor durumda hemen ilgileniyorum, yardım edeyim diyorum.

Şan, şöhret, para hepsinde emanetçiyiz.

Hepsi geçici.

Öldükten sonra şu kol saatini götüreyim deseniz, caminin biliyorsunuz yıkama yerinde imam efendi yıkarken saati çıkarıyor.

Dolayısıyla hayata emanetçi göz ile bakmak lazım.

Her şeye emanetçi olduğumuzu bilmek lazım. Yeteri kadar paranın dışında  da hayır ve hasenat işlerine ayırmak lazım.

BŞ: Ağzınıza sağlık. Bülent Şenver'in Odasında konuğum Sayın Hüsnü Güreli ile birlikteyiz.
Şimdi siz olsaydınız, ne yapardınız?

Ben size bir hayali vaka hazırladım.

Gerçek değil, bir hayali vaka.

Müsaade ederseniz onu bir okuyayım, sonra siz olsaydınız ne yapardınız diye soracağım.

Benim hayali vakam şöyle:

Suat Bey büyük bir CSM mobil operatör şirketinin genel müdürüdür.

Şirketin kar etmeye ihtiyacı vardır.

Suat Bey, kar etmek için ne yapsam? Ne yapsam? Diye düşünüp , fikir almak ister.

Genel müdür yardımcılarına der ki:

"Hepiniz düşünün, fikirler üretin. Toplantı yapacağız, toplantı da anlatacaksınız" Toplantı zaman gelir, bütün genel müdür yardımcıları birer birer fikirlerini anlatırlar.

Genel müdür yardımcısı Ahmet Bey, son söz ona gelir.

Önerisi çok ilginçtir:

"Sayın genel müdürüm, bizim 30 milyon müşterimiz var, her birine bir SMS mesajı gönderelim.

Orada diyelim ki: 'sesli mesajınız var. 7766 arayın' diyelim.

Bizim halkımız meraklıdır, yarsı arayabilir. Müşteri arayınca bilgisayar mesajı olarak kulağına şöyle desin bilgisayar 'Bu hizmet  70 kuruş olarak ücretlendirilecektir."

Bizim halkımız meraklıya, ne olacak 70 kuruş deyip dinlemeye devam eder.

Mevcut sesli mesajları dinlediği için de biz bu 15 milyondan başlarız almaya 70'şer kuruşları"

Bunu duyunca genel müdürü şaşırır, ne yapsam diye düşünmeye başlar.

Böyle bir şeye evet desem mi?

Demesem mi? Diye düşünürken aklına bir soru gelir:

 " Peki aradığı zaman kişiye ne mesajı söyleyeceğiz?"
Genel müdür yardımcısı:

"Efendim, Sağlık Bakanlığına başvururuz."

"Hastanelerde başlattığınız uygulamalar var ya o uygulamaları biz mesaj olarak halkımıza duyuracağız.

Sizin reklamınızı yapacağız" deriz, Bakanın da hoşuna gider.

Arayana da biz "Sağlık Bakanlığı'nın hastanelerde başlattığı yeni bir hizmet ile ilgili sizlere bilgi vermek istiyoruz .

Şu tarihten sonra Bakanlığımız hastanelerde sıra olmasın diye böyle uygulamalar yapacaktır" deriz.

Bakanlığın mesajı olduğu için de kimse ses çıkaramaz."

Genel müdür  Suat Bey, düşünmeye başlar.

Sayın Hüsnü Güreli, siz bu genel müdür Suat Bey'in yerinde olsaydınız, bu durumda siz ne yapardınız?

HG:
Genel müdür yardımcılarının hepsini kovardım hiç düşünmeden.

Sizinle yaptığımız bu konuşmada hiçbir  tüyo yok.

Aklıma geleni söylüyorum;

Para kazanmak için sahtekarlığı mı seçtiniz?

Peçelemeyi mi seçtiniz?

Gençlere şunu söylüyorum; para kazanmanın yolu daima bir  tek yolu var.

Para kazanmak için hep dağın arkasını görmek lazım.

Üç dört hamle sonrasına satranç kurmak lazım.

Kimsenin yapmadığı bir şeyi yaparsanız para kazanırsınız.

Niye Güreli şirketi bu kadar büyüdü?

Çok önemli farkları var.

4 bin tane mali müşavir var.

Niye en büyük Güreli Yeminli Mali Müşavirlik  Türkiye'de?

Hiç düşündünüz mü?  

Sebebi gayet basit.

Hüsnü Güreli paylaşmayı, bölüşmeyi seviyor.

Allah'ın bir lutfu, ondan başarılı oluyor.

15 tane ortak yarattı. Şirket büyüdü.

Artı iyi niyetle bu işe girdi. Hiçbir zaman insanları kandırmaya yönelmedi. 

 Dürüstlükle işini yaptı.

Aracı, tefeci insanlara  yüz vermedi.

Namuslu firmalarla çalıştı. Onun için şirket yürüyor.

20 sene evvel bir şey buldu.

"Arkadaş, ben size hizmet veriyorum ama bir tek ücretin içinde bunun adı full kasko, benim bulduğum buluşum olan bir kelime.

Arkadaş hesaplarını yaparım, muhasebe mali işler  bölümündeki adamı bulurum, para almam bunun için.

Onu eğitirim, seni yazılı sirkülerlerle eğitirim.

Gerekirse yılda 2 kez özel seminerler yaparım, elemanlarınızı eğitirim.

Sizin mizanınızı, bilançonuzu, gelir tablonuzu, her şeyinizi üç ayda bir denetlerim.

Üç aylık bir rapor yazarım.

O rapor hem usul yönünden, hem esas yönünden, hem de işletme analizi yönünden yani finansal tablo analizleri , bunları yaparım.

70 tane işi sana veririm, bir tek ücret alırım." Dedim, iş tuttu.

Bunun gibi yenilikleri bulmak, yeni işler.

Genel Müdür Suat Bey'in yerinde olsaydım derdim ki: ilk önce  Ahmet Bey'i kovardım.

Nasıl bir öneri  bu, insanı kandırıp para kazanılır mı?

Çetin Altan üstad ile tanışırdık, halen de tanışırım.

Çok uzun süredir görmüyorum.

Çetin Altan'ın bir üçlemesi vardır:

"Çaplı insan, gerçek para, sağlıklı kazanç.

Bu üçünü yerine getirirsen adam gibi adam olursun. O zaman kazanırsın"

Çok doğru bir şey.

Bu örnekte de sağlıklı kazancı bulmak lazım.

Kısa vadede kaptı kaçtı olmaz.

BŞ: Bülent Şenver'in Odasında konuğum Sayın Hüsnü Güreli ile birlikteyiz.

Şimdi çubuk oyunu.

Ben bu kutunun içine çubuklar yerleştirdim, çubukların üzerine de güzel sözler yazdım.

Bir çubuk seçin bakalım hangi güzel söz şansınıza çıkacak?


HG:
"Demir gibi cahili altın gibi bilgiden daha kıymetli yapan ahlaktır."

BŞ:
Etik ve ahlak konuşmuştuk, çok güzel söz çıktı.

Şansınıza bir tane de ben çekeyim, bakalım ne çıkıyor?

"Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol."

HG:
O da demin konuştuğumuz Mevlana'nın insancıl yaklaşımı.


BŞ:
Bülent Şenver'in Odasında konuğum Sayın Hüsnü Güreli ile birlikteyiz.

Şimdi torba oyunu.

Oyunların en sonuncusu.

Torbamızın içinde harfler var.

Bir harf çekin içinden, bakalım size hangi harf çıkacak?

O harf ile başlayan bir doğru ve iyi davranış söyleyelim.

HG:
"K" Ketum olmak.

BŞ:
Ne demek?

HG:
Sır saklamak.

Mesleki ahlaka uygun yaptığınız işleri, kendinizin, firmanızın, müşterilerinizin bütün bilgilerini meslek boyu kendinizde saklamak demek.

BŞ:
Bir de kötü veya yanlış bir davranış için çekelim.

HG:
"P" Patavatsızlık.

BŞ:
Patavatsızlık ne demek?

HG:
Patavatsızlık demek; her şeyi konuşurum zannederken karşıdaki insanın kalbini kırmak.
Onu incitmek demek.

Patavatsızlık yapmamak lazım.

Biraz  daha dinlemesini öğrenmem lazım diye kendimi terbiye etmeye çalışıyorum. Benim de eksik ve yanlış taraflarımdan birisidir bu.

Çok gevezeyim, fazla konuşurum.

Fazla konuşmayacaksınız, biraz dinleyeceksiniz.

Çünkü dinleyerek çok şey öğrenebilirsiniz.

BŞ: Bülent Şenver'in Odasında konuğum Sayın Hüsnü Güreli ile birlikteyiz.

Şimdi bir kelime bir cümle oyunu.

Ben size bir kelime söyleyeceğim, o kelimenin size hatırlattığı bir cümleyi bizimle paylaşmanızı  isteyeceğim.

Sayın Hüsnü Güreli, benimle bir kelime bir cümle oyununu oynamaya hazır mısınız?

HG:
Hazırım.

BŞ:
Kelime hoşgörü cümle

HG:
Hoşgörülü olan kazanır.

BŞ:
Kelime saygı cümle.

HG:
Saygı daima en asil fonksiyondur.

BŞ:
Kelime aşk cümle

HG:
Aşk olmadan ne inanç olur, ne aile olur, ne vatan olur, ne sen olursun.

BŞ:
Kelime zenginlik cümle.

HG:
Zenginlik elinin kiridir.

BŞ:
Kelime mutluluk cümle

HG:
Mutluluk, herkesin ulaşmaya çabaladığı bir iştir. Yakalayan bin kere şükretsin.

BŞ:
Kelime itibar cümle

HG:
İtibar, paradan önce gelen özkaynak, sermayeniz.

BŞ:
Kelime evlilik cümle.

HG: Evlilik, aile, sizin nesillerinizin ailenizin devamını sağlayan çok önemli bir kurum.

BŞ:
Kelime kitap cümle

HG:
Herkese Kitap Vakfı.

BŞ:
Kelime ölüm cümle


HG:
Kaçınılmaz son. Her canlı bir gün tadacak.

BŞ:
Kelime Atatürk cümle

HG:
Atatürk, vatanın, milletin kurucusu, her şeyimizi borçlu olduğumuz ulu önderimiz.

BŞ:
Kelime Türkiye cümle

HG:
Vatanımız.

Çok seviyoruz , bağlıyız ve her şeyimiz.

Bir haftadan fazla yurt dışında kaldığımızda özlediğimiz toprak parçasıdır.

BŞ:
Kelime BJK,  Beşiktaş Jimnastik Spor Kulübü cümle.

HG:
Hayatımın 8 senesinin  yönetici olarak geçtiği, 15 senesinin  mali müşavirlik  ve danışmanlık olarak geçtiği çok saygı değer 15-20 milyon taraftarın aşkı olan, bizim de aşkımız olan çok  büyük bir kurum.

BŞ:
Kelime Asuman Güreli cümle.

HG:
Asuman Güreli, Asumancığım  her şeyimsin.

BŞ:
Kelime Hüsnü Güreli cümle.

HG:
Dünyada bir karınca, bir hiç.

BŞ:
Ağzınıza sağlık.

Çok teşekkür ediyorum.

Bülent Şenver'in Odası'nda konuğum Hüsnü Güreli'ydi.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginliklerini paylaştı.

Unutmayın, gençler bizim her şeyimiz, en değerli hazinemiz.

Gençlerimize sahip çıkalım.

Bir başka programda birlikte olmak dileğiyle.

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın.

Hoşçakalın.

.
.


Hüsnü Güreli, Bülent Şenver
.



.



.



.



.



.



.



.


Hüsnü Güreli

.
.
.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org