Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Metin Kaşo Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

METİN KAŞO Kulağınıza Küpe Olsun TV Programı
08.12.2006
Okunma Sayısı : 15630
Oy Sayısı : 8
Değerlendirme : 5
Popülarite : 4,52
Verdiğiniz Puan :
 

 

METİN KAŞO Kulağınıza Küpe Olsun TV Programı
.

.
.
Türkiye'de bankacılık konusunda bir çok ilkleri gerçekleştirmiş olan duayen bankacı Bülent Şenver ile gençler için hoş bir televizyon programında birlikte olduk. Televizyon programımızı sizlerle paylaşmak istedim.

.
.

 izlemek için 

.
.
.

 dinlemek için 

.
.

METİN KAŞO Kulağınıza Küpe Olsun televizyon programı deşifresi
.
.
.
Metin Kaşo (MK)
Bülent Şenver (BŞ)
.

.

BŞ:Kulağınıza küpe olsun programına hoşgeldiniz.

Türkiye'nin genç liderlere ihtiyacı var her alanda her konuda genç lider yetiştirmeliyiz.Genç lider yetiştirmek hepimizin sorumluluğu.

Gençlerin önünü açmalıyız.

Gençlere imkanlar sağlamalıyız.Gençlere el vermeliyiz.

Gençlerle tecrübelerimizi birikimlerimizi paylaşmalıyız.

İşte kulağınıza küpe olsun isimli kitabı bu maksatla yazdım.

Türkiye'de ilk defa Habertürk bir kitabı televizyon programı yaptı ve iş adamlarının gençlerle tecrübelerini paylaşmalarına imkan sağladı.

Her hafta kulağınıza küpe olsun isimli kitabında  yer almış bir iş adamını davet ediceğiz, misafirimiz olucak gençlerle tecrübelerini paylaşıcak.Bu haftaki misafirimiz sayın Metin Kaşo.Hoşgeldiniz.

MK:Hoşbulduk efendim.

BŞ:Bu kitaba  öğütlerinizi yazdığınız ve programa katıldığınız için size çok teşekkür ediyorum.

Ayrıca bu kitabımızın içerisinde  152 diğer iş adamımız var.

Ayrıca onlara da çok teşekkür etmek istiyorum.

Şu anda hayatta olamayanlara da Tanrı dan rahmet dilemek istiyorum.Metin Bey bu programda sizinle iyi şeyleri güzel şeyleri ve hoş olan şeyleri sizinle paylaşmak istiyoruz.

Stüdyoda gençlerimiz var.Gençlerimiz size sorular sorucaklar.

Aynı zamanda size bazı süprizler yapıcağız.

Misafirin misafiri diye bir bölümümüz var .

Buraya bir misafirinizi davet etmenizi istiyeceğiz,bakalım bize kimi davet ediceksiniz.

Yine programın ilerleyen dakikalarında misafirimizin hazırladığı kaset bölümünde gençlere mesaj vermek için sizden bir kaset hazırlamanızı istedik.Kaset hazırladınız bakalım kasetin içinde neler var.

Yine programımızın içerisinde ilk defa açıklıyorum bölümü geldiğinde ilk defa burada bir açıklama yapmanızı istiyeceğiz, ve açıklamanızı hep birlikte paylaşıcağız.

Programın sonlarına doğru bir hayalim var bölümünde ise sizin hayalinizi sorucağız.

Tabii biz bunu yaparken karşımızda çok değerli biri insan program boyunca bizi izleyecek sayın Kamil Çakmak hem bizi izleyecek hem de bu programın karikatürünü yapıcak oda bizim için hoş bir hatıra olucak.

MK:Eksik olmasın sağolun.

BŞ:Misafirlere ikram her zaman yapılır adettir biz de size çay ikramı yapıcağız. Bizim çayımız çok özel bir çay.

MK:Gördüm semaveri gördüm.

BŞ:Bu semaver odun kömürü ile ısınıyor.Bu semaverden ilk çayı ben kendi ellerim ile size koymak istiyorum.Ben çayımızı koyarken de gençlerimiz kendilerini size tanıtsınlar.

 BAŞAK ERÇIBAĞ: Merhaba ben Başak Erçıbağ  1978 İstanbul doğumluyum.Üsküdar kız lisesi mezunuyum.

Uzun yıllar bale eğitimi aldım, ardından Beşiktaş klubünde profosyonel olarak basketbol oynadım.

Şu anda Bilgi üniversitesi uluslararası finans son sınıf öğrencisiyim.Eğitimimi tamamladıktan sonra finans alanında gelecekte çalışmayı planlıyorum.

MK:Çok güzel başarılar diliyorum.

ERTAN CERESİ:Merhaba ben Ertan Ceresi 1980 İstanbul doğumluyum.Orta ve lise öğrenimimi Doğuş lisesinde tamamladım.

Şu anda İstanbul Bilgi üniversitesi uluslararası finans son sınıf öğrencisiyim.12 seneden beri Milli takımda da olmak üzere su topu oynamaktayım.

MK:Aferin belli oluyor vucuttan.

ERTAN CERESİ: İleride sizin görüşleriniz sizin tecrübelerinizden  alacağım fikirlerin  geleceğimde bana ve herkese faydalı olacağının kanaatindeyim. Teşekkürler.

MK:Ben teşekkür ediyorum.Sağolun.

LEVENT TAŞKIN:Merhaba ben  Levent  Taşkın 1979 İstanbul doğumluyum.İstanbul Bilgi üniversitesi uluslararası finans bölümü son sınıf öğrencisiyim.

Lisans üstü öğrenimimi yurt dışında tamamlayıp üst düzey yönetici olarak ülkemde çalışmayı düşünüyorum.

MK:Başarılar diliyorum.

BEGÜM KILIÇ:Merhabalar ben Begüm Kılıç 1979 İstanbul doğumluyum.İstanbul Bilgi üniversitesi uluslararası finans bölümü 4. sınıf öğrencisiyim.İki senedir takı tasarımı yapmaktayım, ve tasarımlarımı atölyede yoğun olarak çalışarak gerçek hayata getiriyorum.

İleride Türkiye'ye ödüller getirecek güzel takı tasarımları yapmak istiyorum.

MK:İnsallah umarım yaparsın.

BEGÜM KILIÇ:İnsallah umarım.

MK:Bülent bey harika bir çay bu.Semaver çayı olduğu belli oluyor.

BŞ:Afiyetle için.

Şimdi sizi tanımak için sayın Şermin Kahraman hanım bir tanıtım kasedi hazırladı.

Müsade ederseniz hep birlikte bu kasedi izleyelim.

MK:Eksik olmayın bende bu arada çayımı içiyim.

BŞ:Evet Metin bey mimar bir misafirimizin olması.

MK:İç mimar.

BŞ:İç mimar bir misafirimizin olmasının bir güzelliği oldu bugün.

Önümüzde çok güzel bir beyaz gül duruyor, bu herhalde buradaki bütünlüğü sağlamış oldu.

Bu sizin inceliğiniz çok teşekkür ediyorum.

MK:Rica ederim.

Buradaki küçük bir ayrıntı bunu ben kendi elimle çelikten büyüttüm, bu hale getirdim daha yeni başladı, buraya getirmek istedim.

BŞ:Şimdi bu kadar güzel şeyi görünce ben eminim gençlerimiz kendi içlerinden diyorlardır ki biz okulu bitiriceğiz ondan sonra evleniceğiz , bir ev kurucağız.Ev kurduğumuz zaman da muhakkak evin bir iç mimarisi gerekicek.

Kulağınıza küpe olsun kitabında ben dikkat ettim gençlere öğütlerini içerisinde 8 tane gençlere mobilya seçimi ve dekorasyonla ilgili şey söylemişsiniz.

Bakın ben bunlardan  bazılarını  okumak istiyorum.Demişsiniz ki mobilya seçerken evinizi dekora ederken şunlara dikkat edin. "az ama kaliteli alın diyorsunuz, salonunuzdaki boş yerlerin kıymetini bilin.

Boş ve dolu alanlar arasındaki dengeyi kurun.

Bir mobilya alacaksanız mümkünse onu cilalanmadan evvel görün.

Eviniz bir başkasının evi gibi olmasın.

Size gelen sizin tadınızı , kokunuzu ve kişiliğinizi hissetsin.Mobilya alırken ani aşklardan kaçının.

Mobilya almadan önce araştırma yapın.

Mobilya almadan önce dergileri karıştırın, beğendiğiniz sayfaları kesin, dosya yapın.

Mobilyaların görünmeyen taraflarınıda inceleyin." bunlar çok hoş öğütler ama bunların bazılarını herhalde biz yapmaya kalksak  mobilya mağazasına gidip şu dolabın altını kaldır bir görüyüm desek

MK:Kovulursunuz herhalde.

BŞ: Ben görmek istiyorum altını nasıl olur?

MK:Aslında hep bunların  görmek istediğimizi, bunların bizim hakkımız olduğunu bilmemiz lazım aslında ve bunları düşünmemiz lazım.

Bütün bunları da kafamızda programlamamız lazım.

BŞ:Peki gençlerimize ne öğütlersiniz bir ev kurucaklar ve o evi kurarken bu dekorasyonla ilgili ne yapsınlar ?

MK:Ev kurarken bir defa  Allah ev kurana bina yapana yardım eder .Böyle bir söz var onlara da yardım eder diye düşünüyorum.

Ama ilk başta onlarında işe nasıl başlayacaklarını bilmesi lazım.

Evvela bir ev için neler gerekli olduğunu öncelikle sıralamanız lazım.Bütün ihtiyaç listenizi hazırlamanız lazım.

Ve onlarıda bir takım imkanlarlada  kısıtlıdır imkanları insanların ona göre de bir sıraya sokmak lazım.Önemli olanının ehemniyetli olanını önce almak öbürünü sonraya bırakmak.

Ve burada da Bülent Bey'in çok güzel okuduğu gibi bir yola çıkıp çarşıya çıkıp sonra bir an için oradaki rüzgara kapılıp yanlış bir şey yapmamak için daha evvelden program yapmak lazım.

O programın kesin olmasını istiyorum.

Her zaman şunu düşünün deyinki hayatım boyunca o kadar çok şey alabileceğim ki ilerde daha sonradan o alacağım şeylere yer bırakın evde.

Evinizi hiçbir zaman çok doldurmayın.Her şeyi bir anda bitmesini istemeyin.

Çünkü zaman içerisinde insanın her gün insanın zaman içerisinde zevkide değişiyor, düşünceside değişiyor, heyecanları da farklı yere gelebiliyor.

O zaman bulduğunuz beğendiğiniz bir parçayı almak için yeriniz olmuş olsun.

BŞ:Evet çok güzel şimdi başak size bir soru sormak istiyor.

MK:Evet Başak dinleyelim sorunu

BAŞAK ERÇIBAĞ: İnsanlar hayatta her zaman çok istedikleri şeyi yapamayabiliyor.

Kariyerinizin şu noktasında geçmişe baktığınız zaman bize bu güne kadar ben yapamadım ama mutlaka siz yapın diyebileceğiniz bir şeyler var mı?

MK: Tabii Başak'cığım insan 58 tane yaş yaşayınca ben yaşımı söylerken biraz da gururla da söylüyorum.

Sizin için tabii çok uzak bir yaş bu insallah sizde gelirsiniz.

Ben 58 tane temeli olan bir bina olduğumu düşünüyorum ve övünüyorum beklide bu zühürt tesellisi ama bir yerde de öyle.

Ve insan yaşadıkça ister istemez bir hayli tecrübesi olmaya başlıyor bu insanın kişiliği ile ilgili, yaşam şeklinle ilgili falan .

Tabii çok arzu etmediğimiz halde, istemediğimiz halde başımızdan geçmiş bir takım hadiseler olabiliyor.

Programımızın dışında ihmal ettiğimiz şeyler olabiliyor.

Siz şimdi bunu söyleyince aklıma en son başımdan geçen bir olay geldi bir hatıram geldi, çok da önemliydi.

1999 Şikago da Amerika da dekoreks fuarına katıldık, bu çok önemli bir etkinlik bu Paristeki proteporke gibi orada nasıl moda belirleniyorsa Şikago'da da bir ölçüde mobilyanın dekarasyonun çizgileri yeni tasarımlar tartışılıyor ve görücüye çıkıyor bir anlamda.

Güzel bir standımız vardı, çok büyüktü ve hemen ortadaydı merkezdeydi.

Karım sevgili karım Pervin Kaşo ile beraber  orasını toparladık düzelttik, eşyalarını çiçeklerini koyduk Robert Mannelli ortağımız var Amerikalı oda vardı.

O gün akşama kadar dünya kadar insan gazeteci Şikago türübünden, bir sürü yerlerden geldiler resimler çektiler bir takım bilgiler aldılar çok hoşumuza gitti ben de bir Türk olarak gururla onlara anlattım nasıl yaptığımızı Türkiye'de nelerin olabildiğini heyecanla anlattım akşam oldu, bir anda bir seramoni bir açılış seramonisi vardı saat 6 da bir anda seramonide  bizim adımız söylendi şaşırdım ben bilmiyordum, oysa meğer  her sene bir yarışma olurmuş sabahtan beri gelen insanlarda onu seçerlermiş, çokta önemli insanların seçtiği bir yarışma ve orada o fuarın o etkinliğin en iyileri seçilirmiş kumaş dalında, mobilya dalında,çizgi dalında ve tasarım dalında ve bir anda first price dedikleri yani birincilik ödülünü bütün dallarda en iyi ödülünü en iyi tasarlanmış mobilya, en iyi kalite en iyi dizayn mekanın düzenlenmesi gibi bütün dallarda birinci olduğumuzu anladık, gördük şampanyalar elinde insanlar geldiler.

Şikago büyük elçisi sayın Yavuz Aktaş beraberdi o ben Pervin  kucaklaşıyoruz  ağlamaya başladık sevinçten çok başka türlü bir onurdu.

160 tane dünyanın en önemli firmalarının olduğu bir yerdi yahu dedi niçin dedi bana söylemedin dedi bana böyle bir şeyi ben Anadolu ajansına bir takım başka ajanslara haber verirdim bir televizyon kamerası olurdu, resimciler olurdu, resim çekilirdi ve bunu bir yerde tespit ederdik çok üzüldük ve bunu yapamadığımız için çok hayıflandık.

Buradan şunu anlatmak istiyorum ertesi sabahta bir takım insanlar geldiler, Türkler geldiler Şikago'dan ve televizyonda bizi görmüşler .

Şimdi biz bunu alamadık hep onu gördüm amam bazen onu farkındayım en mükemmeli en iyiyi kovalamaktan bazen normal iyiyi kaçırıyorum.

Yani mükemmeli benim çünkü oradaki tasarımlarım yaptığım şeyler her bir tanesi çok önemliydi.

Onları ortaya çıkartmak istiyordum onları yaparken bir arşivyapmayı her  yaptığım işte resim çekmeyi film çekmeyi, bir takım yan güçlerede haber vermeyi atladım ve şimdi geri dönüp baktığım zaman aşağı yukarı 35 senelik  hayatımda çok güzel hatıralarımız çok güzel yaptığımız işler var ama onları keşke arşivleseydik şimdi diyorum ki size insana çok kısa gibi geliyor yaparım ederim hallederim gibi düşünebilirsiniz .

Siz ilk başlarda yaptığınız şeyi bir defa önem verin o önemi her şeyiylede her tarafıylada bağlayın ve onu arşivlemeye onu tespit etmeye onu başkalarıylada daha sonra paylaşmaya uygun hale getirin.

BŞ:Bir başarı elde ediyorsa gençlerimiz bu başarıyı muhakkak etrafına  ve çevrelerine duyurmaları gerekiyor.

Türkiye olarakta da biliyorsunuz kendimizi tanıtmakta dünyaya tanıtmakta çok başarılı olmadığımızı söylüyoruz..

Herhalde gençlerimiz bu başarılarını dünyaya tanıtmak için en ufak bir şey bile yapsanız yakın çevrenize daha sonradan ilişkide olduğunuz yerlere başarılarınızı bir şekilde aktarın.Levent sen ne sorucaksın.

LEVENT TAŞKIN:Sayın Metin Kaşo insanlar hayatta pişman olduğu ve keşke yapmasaydım dediği  bir çok şeyler olabilir.Biz de aynı şeyleri yapıp sonradan keşke yapmasaydık dememek için size sormak istiyorum Metin Kaşo olarak ben yaptım ama gençler sakın siz yapmayın diyeceğiniz neler var.

MK: Buda zor soru.İnsanın yapıpta ben yaptım ama keşke yapmasaydım diyeceğimiz bir şey ne olabilir.

BŞ.Gençler ne yapmasınlar?

MK: Gençler şunu yapmasınlar işle keyfi şimdi aklıma bir hikaye geldi onu anlatacağım ki benim hayatımda çok önemli bir yeri var.

Onu sonunda söylüyüm o zaman .

Güzel sanatlarda iç mimarlık bölümü ikinci sınıfı bitiriyoruz sene sonu imtihanları var ve en önemli tasarım proje dersi imtihanındayız.

İki gün süreli ve mevzu verildi hepimiz sınıfta aldık ve hocalarda dedilerki Alman hocalarımız vardı.

İsteyen dışarıya çıkabilir, kantine gidebilir, araştırma yapabilir, kütüphaneden araştırma yapabilirsiniz, her şey yapabilirsiniz kendinizi burada sınırlamayın sınırlayamaya bilirsiniz diye bize de öyle rahat olmamızı öğütledi.

Ve bende bilardoya çok meraklıydım genç yıllarımda ve yakında olan bir bilardo salonunda o gün çok önemli bilardocuların geleceğini ve birtakım maçlar olacağını hatırladım, bir gidiyim görüyüm bakalım neler yapıyorlar dedim.

Ve oraya gittim nasılsa öyle bir zamanım var benimde ve orada aksi gibi çok oynamaktan hoşlanacağım çok önemli bir insanda benimle oynamayı teklif etti hadi oynayalım dedim.

BŞ:Sakın kabul etmeyin imtihan var.

MK:Ettim ettim imtihan var ve oynadım ondan sonra , o bitti bir başkası oynarmısın dedi benimle oda benim her zaman arayıpda bulamadığım bir insandı .

BŞ:İmtihan en oldu.

MK:Öğlen tatili herkes yemeğe gidecek diye onu düşündüm.Ve sonuçta Bülent Bey iki bilardo maçından sonra 3,5 gibi civarında tekrar imtihana döndüm.Herkes hayretle bana bakıyor, işim vardı dedim nasıl işin olur dediler arkadaşlar.

BŞ:Ne kadar kalmış imtihanın bitmesine.

MK: İmtihan iki gün ama birinci gün için 1 saat kalmış neredeyse bitmiş.Orada tabii bir proje var fasatlar çizilecek, plan yapılacak, mobilyaların bütün tasarımları tek tek incelenecek,

BŞ:Siz ne yaptınız?

MK: Ondan sonra bir takım persektif falan çizilecek ve ben o gün yetişemedim Ertesi gün geldim herkes üretmeye başlamıştı ve ben geç kalmıştım sonuçta persfektif çizdim persfektifim oturmadı her zaman oturmayabilir üstad Kamil Bey çok iyi bilir.Ama tabii onun her şeyi oturuyor o başka mesele.

BŞ:Vaktiniz de yok ne yapacaksınız?

MK:Mecburen olduğu gibi verdim.

İkincisini veremedim ve birinci devrede sınıfın en iyilerinden çok başarılı bir talebe olduğum halde bilardo uğruna sınıfta kaldım.

Ve düşünün bunun maliyeti benim için, belki devlet için, büyük bir koca bir yıldı.

Ve bunu hep zaman onu düşünüyorum ve diyorumki Levent bunun dersini sen söyle o zaman sen ne öğüt aldın.Hep biz söyleyecek değiliz ya.

BŞ:İmtihanlarda bilardoya gitmeyin.

LEVENT TAŞKIN: İnsanlar sorumluluklarını unutmaması lazım.

BŞ:İnsanlar sorumluluklarını unutmamsı lazım.Her zaman neyi yapacağını bilmek lazım.

MK:Burada hemen küçücük bir şey söyliyeceğim.Küçük derken benim için çok önemli bir şey.

Bu olayda ben sınıfta kalınca yeni sınıfıma gittim Pervin Kurbanzade ile arkadaş oldum sonuçta Pervin Kurbanzade  de benim karım oldu, iş arkadaşım oldu, hayat arkadaşım oldu, mutlu bir evliliğimiz var Allah'a şükür.

BŞ:Her işte bir hayır vardır.

MK:Şimdi her işet bir hayır var demekki Allah bana onu öyle söyledi diyorum.Ama şimdi bu çok önemli bir riskti.

Diyorum ki her zaman böyle şeyler olmaz.

Bunları çok binde bir milyonda bir olacak şeydir.

Her zaman papaz pilav yemez demek lazım o yüzden siz siz olun yinede bu bindebir  iyi ihtimali düşünmeyin bana oldu ama herkese olmayabilir.

BŞ:Öncelik sıralarınızı iyi tayin edin.Sen Begüm  bir şey sormak istiyordun.

BEGÜM KILIÇ: Kulağınıza küpe olsun kitabında "İsteklerimiz içimizde yatan yeteneklerimizin birer elçisidir demişsiniz.

Güzel sanatlar mezunu olmasaydınız geçen zaman süresince yine aynı başarıya ulaşabilir miydiniz?

Güzel sanatlarda okuyamamış ama gönlü güzel sanatlarda olan gençlere tecrübelerinize dayanarak ne önerirdiniz.

MK:Tabii ben kısmet oldu güzel sanatlarda okudum.

Okumasaydım ne olurdum başarılı olurmuydum bunu hiç kimsenin söylemesi mümkün değil.Bünye olarak ben araştırmacı her şeyin dibine kadar giden , yaptığım şeyide en iyisini yapmaya çalışan bir insanım bir şeyler olurdum beklide diye düşünüyorum ama insanların aslında bütün insanların içerisinde bana göre bir toprak gibi nasıl bir toprağı bir takım tohumları ekiyoruz ve aynı topraktan bir takım başka başka bitkiler çıkıyor aynı toprak olduğu halde.

Demekki o toprakta hepsi var ama önemli olan oradaki tohum o tohumu ben enerji diye düşünüyorum kıvılcım diye düşünüyorum.İnsanların da içinde muhakkak bir sürü enerji bir sürü güzellikler, kabiliyetler var önemli olan bir takım tetiklemelerle bir takım enerjilerle onları ortaya çıkartmak .

Ben çocukluğumda ilkokulda Göztepe taş mektepteydim hatırlıyorum resimlerim çok güzeldi Parkistan'a gitti, birincilik geldi böyle uzun bir kolye gelmişti hediye yine ışık lisesinde resimde ve manifasyonum hep el becerim çok güçlüydü dolayısıyle iç mimarlık gibi güzel sanatlar gibi şeylere çok yakındım.Güzel sanatlara yatkınlığım vardı hatta küçük maketler yapardım çocukluğumda da.

BŞ:O kadar güzel anlatıyorsunuz ki yani bence gençlerimize diyorsunuz ki sevdiğiniz işi yapmanız çok çok önemli bir mesaj verdiniz bize dedinizki içinizde bu enerji içinizde bu kıvılcım varsa hangi mesleğe girerseniz girin o meslekte o  enerjiyi o kıvılcımı gösterebilirsiniz ve mesleğinizde başarılı olabilirsiniz.Ama birde sevdiğiniz bir işi yaparsanız ikisi bir araya gelirse herhalde Metin Bey gibi.

MK: Ben sevdiğim işi yapıyorum çok mutluyum.

Ama şunu söyliyeceğim sorunuzda oda vardı sanki diyorsunuzki eğer başarı orda girememişse güzel sanatları da çok seviyorsa ne yapsın.

Çok var doktor, mühendis veya başka mevzulardaki insanlarımız içinde kalmış olan bu enerjiyi bu isteği arzuyu bir takım şekilde öne alıyorlar, ve çok güzel şeyler yapabiliyorlar bunun için çalışmak, konserlere gitmek, sergi salonlarına gitmek, müzelere gitmek o kadar çok şey varki .

BŞ:Metin bey Ertan'ın bir sorusu var size.

ERTAN CERESİ : Metin bey kulağınıza küpe olsun kitabında belirttiğiniz size ait olan güzel ve açıklanması gereken bir sözünüzü okumak istiyorum.

"Hayatını uzunluğu süphesiz önemlidir ama daha önemlisi hayatın derinliğidir" .

Bu anlamlı söz ile ilgili biz gençlerin hayatta nasıl davranmamız gerektiğini söyleyebilir misiniz?

BŞ:Hayatın uzunluğu süphesiz önemlidir, ama daha önemlisi hayatın derinliğidir.

MK: Tabii şunu söylüyorum ben biraz yaş yaşayınca insanlar sanki ben buna taktım aslında ama zaman zaman aklıma böyle güzel sözler geliyor.

Nereden geliyor, başka güzel sözleri okumuş olduğum için herhalde .

Şimdi diyorumki insanlar var yaşıyorlar, ve ölüyorlar ama hiçbir şekilde daha sonra onlardan söz edilmiyor toprak olup gidiyorlar sizin anonsunuzda en son olduğu gibi bende hayatlarında kendileri toprak olsalar bile yaptıkları eserlerle, yaptıkları işlerle, bilimde, sanatta, sosyal alanda ve her türlü olayda  eğer bir şeyler yapmışsa o insan iz bırakmıştır, o insan çok önemlidir diyorum.

Bir tane küçücük zamanın var mı?

Küçük bir hatıramı anlatmak istiyorum burada var mı o kadar zamanımız?

BŞ:Buyrun

MK: Kısaca söylüyüm o zaman Metropolitan müzesinde birkaç sene evvel 1998 de New York da  Sakıp Sabancı'nın altın harfler şeyi vardı sergisi vardı çok muhteşem bir sergiydi,ve orada onu anlatmıycağım olağanüstü bir şeydi çok gururlandım Sakıp bey güzel bir konuşma yaptı.

Dört dakika beş dakika insanlar ayakta alkışladı, ve olağanüstü bir güzellikti onu düşündüm peki Sakıp Bey ne yaptı Sakıp Bey gibi kaç tane insan neler yaptı ve buraya geldi şu anda Metropolitan müzesinden dolayı dünyada tanınan bir insan oldu.

Türkler tanındı, Osmanlı sanatı hat sanatı tanındı, birkaç tane Türk ressamları tanındı ondan sonra onlar başka yerlere gitti şu anda o beyfendi yüzünden Türklerin imajı bir ölçüde çok daha farklı oldu ve istiyorumki  insanlar zenginde olsalar ne olsalar ne olur sanata kültür alanında bir şeyler yapsınlar

BŞ:Hayatın derinliği sanatla da oluyor ve kalıcı bir iz bırakmak ta hayatın derinliği oluyor.

Metin bey biz size bir kaset hazırlamanızı istemiştik gençlere mesaj vermek için o kaseti ben şimdi sizden  alabilirmiyim bu kasedi biz şu anda yayına hazırlarken hep birlikte reklamları izleyelim.

Kulağınıza küpe olsun programında sayın Metin Kaşo Bey ile birlikteyiz.

Metin Bey biz size misafirin misafiri bölümünde bize bir misafir davet etmenizi istemiştik.Misafir olarak bize kimi davet ettiniz?

Misafirinizi bize tanıtır mısınız?

MK: Ben misafir olarak sevgili arkadaşım yarım yüz yıla yakın beraber olduğum arkadaşım Rafi Portakal'ı çağırdım ona bir hoş geldin demek istiyorum.

RAFİ PORTAKAL: Hoşbulduk.

BŞ.Misafirimizin misafiri bizimde misafirimizdir hoş geldiniz.

RAFİ PORTAKAL: Hoşbulduk efendim merhaba arkadaşlar.

BŞ: Evet misafirimizin misafirinin görevi aslında çok önemli bizler için çünkü misafirimiz Metin bey gençlerimize bazı tecrübelerini

MK: Ben misafirimizide bir parça anlatıyım o zaman Rafi Portakalı tanımayan yok ama benim için önemi çok şimdi yarım düzine yakın beraber büyüdük aynı binada öyle olduki sabahları 2-3 e kadar beraber olduk, gençlik yıllarımız, çocukluk yıllarımız hep beraber geçti bir ölçüde benim için çok önemli tarafları var, ailenin önemi var ben çocukluğumdan beri söylediğim gibi güzel sanatlara mereklıydım bu arada bir antikacı aile komşu olunca rahmetli Portakal  ailesi ile işin tadı başka bir türlü olmaya başladı ve hatta zaman içerisinde şu anda bir ölçü içerisinde şimdi Rafi'nin yanında bunu söylemem zor ama biraz antikadan eski eserden alıyorsam onu sevgili Rafi'nin rahmetli babası nın tesiri çok önemli oldu, ona borçluyuz.İnsanların arkadaşlıkları çok önemli beraber yaşadık beraber güzel şeyler gördük güzel şeyler paylaştık Rafi'yi herkes tanıyor kendisi bir şeyler anlatsın.Gençlere bir şeyler söylesin

BŞ:Rafi Bey gençlerimizin kulağına küpe olabilecek veya küpeler olabilecek neler söyliyeceksiniz?

RAFİ PORTAKAL: Estağfurla ben olsa olsa birikimlerimi ve özlemlerimi dile getirebilirim belki yapamadıklarımı söylerim.

Metin ile o kadar güzel  dostluklarımız gerçekten sağlam temellere bağlı dostluklarımız oldu .

Dostluğumuz halen sürüp gidiyor, kesilip giden bir dostluk değildi bu yaşadığımız dostluğun önemini doğrusu sizinle paylaşmak istiyorum.

Çünkü dostluklar insana çok önemli şeyler bina ettirir.

Metin az evvel anlattı kendi başarılarından söz etti.

Gerçekten Metin'in başarılarını ben tekrarlamak istemiyorum ama bir şeyi vurgulamak istiyorum batıdaki sırasında pup lara baktığımızda şarap markalarına baktığımızda ama elbetteki büyük firmalara baktığımızda müthiş bir geçmiş görüyoruz 100 yıl 200 yıl daha fazla yaşayan firmalar karşımızda.

Düşünün bizim ülkemize geldiğimizde henüz firmalarımızın yaşları çok genç ben diyorum ki illa bir küpe vermek gerekiyorsa ben bir özlem dile getiriyorum her kurucağımız şey belki bu kadar uzun ömürlü olmaz ama çok uzun ömürlü olucakmış gibi düşünelim o temeller üzerine kuralım ve ancak geliceğimizi inanıyorum ki çünkü dünya globalleşme süresince bir yarış sürecine girdi.

Korkunç bir yarış bir yaşama savaşı var.

Bu savaşta bir nebzede böylesine kalıcı ve uzun soluklu firmalar yaşayacaktır.

Dolayısıyla buna çok önem veriyorum ben kalıcı bir şeye sahip olalım diye düşünüyorum.

Ve kurucağımız firmaların belki bu ikinci bir özellik yahut bir küpe Sayın Bülent Şenver'in söylediği gibi dünya markası olmasına gayret edelim.Mücadele edebilmek için yarışta bir yere varabilmek için artık sadece Türkiye'de önemli bir yere gelip durmak yerine dünyada rakiplerimiz neler yapıyor biz neler yapabiliriz ve nasıl onları alt ederiz nasıl başarıya ulaşırız diye düşünmek lazım işte Metin'in az evvel sözünü ettiği ve beni ailemi yakın dostlarını ve giderek te yayılan bir şkilde konu ile ilgili Türkiye'yi kişileri mutlu eden kişi o. 

Dünyaya açılmaya yönelik doğru gidiyor.İnsallah onlar daha da kalıcı olur.

Metin daha da yer eder toplumda hem Türk toplumunda hem batıda yer eder onun açacağı yollar onun direk ve endirek  toplumun tüm kesimlerine faydalı olur.

Düşünün bir Türk firması mobilya firması kendi adını New York da kendi bayrağını dalgalandırıyor .

Oradan bir  kültür çıkartması bu .

Dolayısıyla oradan etkilenen  Amerikalılar Türkiye'yi daha farklı görürüler.

Bankacılık sektörü de bundan pozitif etkilenir, yayıncılarda pozitif etkilenir yani bizim düşünüp aklımıza gelmeyen sektörlerde Türkiye'nin bütünü içinde bu güzelliklerden etkilenir ve başka firmalara başka sektörlere yol açar diye düşünüyorum.

Dolayısıyla özetliyecek olursak dünya markası olmak için düşünmeliyiz, hedeflerimiz öyle olmalı, kalıcı firmalar kurmalıyız, uzun soluklu firmalar kurmalıyız, ve bunları toparlayacak bir şey sizin deyiminizle bir de gerdanlık koymak gerekirse bütün bunlar kültür birikiminin gereği .Kültür birikimi için ise ne lazım var olan kültürümüzü korumak.

Onun tadını bilmek, anlamak, ve korumak.

Korumanın anlamı içinde elbette sağlıklı gelecek kuşaklara bırakacak şekilde onları binalar olsun,efendim bunlar mobilya olabilir objeler olabilir, bir bütünü korumalıyız o zaman topraklarımızın farklılığını gelecek kuşaklara aktarabiliriz yani globalleşmenin belki çok hoş tarafları var bir bakıma çok tehlikli taraflarıda var.

Bunlar en iyi yollardan biri bana sorarsanız kültürü iyi muhafaza etmek gelecek kuşaklara aktarmak, onun işte bu kuşakların bilmesi lazım görevi büyük, görevi büyük.

BŞ:Bu kültür aktarma kültür tanıtma ile ilgili iş adamlarımızın içerisinde Sakıp Sabancı Bey çok değerli şeyler yapıyor ve biz biliyoruz ki siz ona danışmanlık yapıyorsunuz benim duyduğum New York ta bir otel odasında sabah siz yatarken bir anda kapınız çalındı, belki siz yatak kıyafetiniz ile kapınızı açtınız o duygularınız neler oldu orada .

RAFİ PORTAKAL: Doğrusu bir akşam öncesi çok onurlanmıştık o geceden ve ben biraz geç yattım şu keyiften arkadaşlarla birlikte olduk.

BŞ:O keyif ne idi Türkiye'nin eserleri bir anda New York'un en değerli insanlarına tanıtıldı.

RAFİ PORTAKAL: Tanıtıldı ve salonda müthiş bir çoşku ortaya çıktı.

Sakıp Bey'in konuşması alkışlandı, eserler alkışlandı.

Düşünün Metropolitan müzesinin alt katında 400 kişi oturuyor bunların hemen hemen 300'ü seçkin kültür adamları Amerikalılar dünya insanları ve bu dünya insanları bu dünya  insanlar biraz evvel Dervişlerin Sema gösterisini izlemişler.

Daha sonra çok düşünülüp taşınılmış menüden Türkiye'yi takdim eden ama öyle çok da abartılı olmayan menüden tatmışlar sıra Sakıp Bey'in konuşmasına gelmiş o müthiş doğallığı ile ben bir hamalın oğluyum ama Tanrı'ya şükürler olsun ki burada ve bu eserlerimi sizlere sunabiliyorum diyor.

Amerikalı bu tip içten konuşmaya galiba pek fazla da alışık değil ağlayanlar Türkler değildi sadece Amerikalılar ayağa kalkıp alkışladılar.

Eserlerin güzelliği birbirine olan uyumu Metropolitan tarafından kabul edilişi elbette onlar var olan şeyler o olmasa olmazdı ama.

BŞ:Öyle bir heyecandan sonra yattınız uyuyorsunuz birden uykulusunuz uyurken kapı çaldı.

RAFİ PORTAKAL: Sabahleyin doğal bir saatte çıktı geldi her zaman dışarıda buluşurduk saat 8.5 -9  gibi kapı vuruluyor ben tembih etmiştim aşağıya beni hiç uyandırmayın diye oda telefon etmek istemiş bırakmamışlar.

BŞ:Sakıp Bey'mi vuran

RAFİ PORTAKAL: Evet. Telofona bırakmayınca odaya çıkmış.

Kapıyı vuruyor bende Zuhal çıkmış eşim dışarıdaydı.

Baktım gözlerime inanamadım Sakıp Bey gelmiş açtım kusura bakmayın dedim ben bu kıyafetleyim vesaire oda sağolsun bir önceki akşamın tadını beraber çıkarmak için odayı ziyaret etmişti.

BŞ:Ve size teşekkür mü etti.

RAFİ PORTAKAL: Estağfurla

MK: Onu müsaade ederseniz ben söyliyeyim o zaman Rafi söyliyemiyor.Orda bir yerde Sakıp Bey'i bir defa daha takdir ettim.

Bu yerlere gelmiş bu ölçüdeki bir insanın bu kadar da mütevazı olması beni çok etkiledi .

Rafi ona bu mevzuda hakikaten yol göstermiş, böyle bir şey yapalım diye tavsiyede bulunmuş, oda Rafi'ye inanmış ve çok güzel yerlere gelmişler.

Bunu çok insan yapmayabilirdi.Ve o sabah ona gelişi onun mutevazılığı , onun paylaşımcılığı arkadaşlarına değer verişi emeğe ve bilgiye bu inceliklere değer veren bir insan olduğunu gösteren bir vasıftı.onun için de bana göre iz bırakan bir insan olduğunu söyleyebiliyorum.

BŞ:Buradan da gençlerimizin kulaklarına küpe çalışırlarken hayatta doğru insanlarla işinin ehli insanlarla çalışın bu bir küpe.Bir başka küpede sadece ehil insanlarla çalışmak yeterli değil, o ehil insanlar size doğru güzel şeyler ve başarılar sundukları zaman onları takdir etmesini bilin.

RAFİ PORTAKAL: Bence bu çok önemli.

BŞ:Onları insan olarak övmesini bilin. Ancak o şekilde bir takım olursunuz ve başarıya koşarsınız.

RAFİ PORTAKAL: Ve de topluma barışta getirir bu.

Düşünün çok takdir edilirseniz, çok sevilirseniz o sevgiyi yanınızdakilere civarınızdakilere taşırsınız ve dolayısıyla o sevgi halkaları yayılır,bugün belki Türkiye'nin kavgalı gürültülü ortamına çok da iyi gelir zannediyorum.

BŞ: Evet Metin Bey kasediniz hazırlanmış şimdi gençlerimize mesaj olarak hazırladığınız bu kasedi hep birlikte izleyelim.

Metin Bey burada çok ilginç şeyler çekmişsiniz.Bir iç mimar gözü ile bu çektiklerinizi bize gençlere hangi mesajlar için gösterdiniz.

MK:Ben zamanımızın azaldığını biliyorum ama hızlı hızlı anlatmak durumundayım. Şimdi iç mimar olmamın dışında bir insan olarak yaşadığımız çevreye duyarlı paylaşımcı olmamız gerektiğini vurgulamak istiyorum.

Bunun için bu çektiğim görüntüler için özel bir çaba sarfetmedim benim sabah normal evimden işime giderken normal olan şeyleri seçtim.

İlk başta Bağdat caddesinden Kızıltoprağa geldiğiniz zaman sağ tarafta Kızıltoprak meydanına geldiğimizde hemen sağ tarafta bir sakız ağacı vardı ki o ağacın sağlam zamanını hayatta olduğu zamanı hatırlıyorum maalesef yol açılırken öyle kaldı.

Ve onu kıyamadılar ve kurudu ağaç şu anda o heykel gibi duruyor diye ümit edilmişti ama herkes atladı çünkü herkes atladı .

Çünkü onun dibi bir çöplük yuvası olmaya başladı.Reklam panoları olmaya başladı ve çok daha önemlisi Kızıltoprak'tan Bağdat caddesini Bağdat caddesinden de Kızıltoprağı perdeliyor.

Görüntü kirlendi .

Dilerseniz bunun sonunda genç arkadaşlarıma bir şeyler söyelemeye çalışıyım.Arkasından bir Züftü Paşa camisi var Kızıltoprak da nefis hoş bir cami.

BŞ:Önünde Shell görünüyordu.

MK: Önünde de benzin istasyonu var.O benzin istasyonu evvelden küçüktü ve şimdi görüyorum tabii benim muhatabım o benzin istasyonu değil ben bir eserden yola çıkarak düşüncemi anlatmak istiyorum .

BŞ:Eseri kapattımı?

MK:Eseri kapatmış durumda perdelemiş durumda ve bunu kimse görmüyor.Ve burada şunu söyliyeceğim tarih bir şehrin içerisinde bulunan  tarihi dokular özellikle o şehrin kıymetleri.

BŞ:Onarlı ön plana çıkarmalıyız.Sakmamalıyız tam tersi ön plana çıkarmalıyız.

MK: Ve onlara bitişik nizam değil aksine bir espas açıklık vererek açmak lazım onu göstermek lazım.Bunu zannediyorum belediyeler atladılar.

BŞ:Birde karayolları binası var uzun.

MK: Arkasında kara yolları binası var o karayolları binası güzel bir şey  dikkat ederseniz o bir zamanlar en yüksek binaydı İstanbul'da .

Bir zaman bundan bekli 10 sene evvel 15 sene evvel geçerken baktım o siyah binanın üzerinde birkaç tane beyaz havalandırma cihazı  çok rahatsız etti beni ve ertesi gün kameramı aldım bir fotoğraf çektim ve birkaç gün sonra üşenmedim onu genel müdür'e götürdüm dedimki beni çok rahatsız etti bu güzel binadaki beyaz noktalar ne olu ya kaldırın kaldıramazsanız boyayın dedim.

Genel müdür çok nazik bir şekilde çok memnun olduğunu ifade etti ve hemen boyuyacağım dedi ertesi gün birkaç gün içinde boaydılar.

Çok teşekkür etti.

Bunun için şunu söyliyeceğim genç arkadaşlarıma siz daha ilerideki zamanlarda da bir işin başında olabilirsiniz bir şirketin başında yönetici olabilirsiniz,şirketi yönetirken işleri yaparken sadece şunu şunu yapın dedikten sonra da birde dışardan da ona bakın  acaba nasıl yaptılar nasıl oldu diye.

Birde yine her zaman önünüzden geçiyoruz ama bunlara bakabiliyormuyuz.

Bunlara lütfen bakın etrafınızda neler var.

Sadece bakmayın bir de görün demek istiyorum arkasından bir ağaç var .

BŞ:Önünde levhalarla kapatmışlar.

MK:Önünde nefis bir şeftali çiçeği ağacı daha doğrusu çiçek şeftailisi ağacı bu şeftali vermez ama nefis çiçek açar her sene Nisan ayında o nefis grafiği olan ağacın şeftali çiçeği açacağı günü bekliyorum nerdeyse keyifle bekliyorum .

BŞ:Önünde kocaman karayolları tabelası var onu ufaltsınlar mı?

MK: Bu tip levhalar hızla gidilen şehirlerarası yollarda olur.Şehrin içerisinde zaten 10-15 km hızla giden yerlerde daha aşağıda.

BŞ:Ağaç mı önemli karayolları mı önemli ağaç önemli diyorsunuz.

MK: Karayolu önemli ama onu anlatacak bir başka şekil bulabilirler.Önemli olan ona özen göstermek .Ben gidiyim yardımcı oluyum onlara özen gösteriyim ve o güzelim ağaç orada heykel gibi görünür ve insanları mutlu eder.

Buda bunu anlatırken bir arkadaşım dedi ki bu şeyi yaparken montajı yaparken Ümit arkadaşım dediki ben her gün oradan geçiyorum ve onu görmemiştim dedi şimdi ona göre bakıcam dedi, çok hoşuna gitti.

Arkasından babamın mezarına gidiyorum ben normal zamanda her gün gidemiyorum bazen gidiyorum.

Burada da diyorum ki genç arkadaşlarımıza ne olur şunu bilin ki bir gün hepimiz ölüceğiz, toprak olucağız o yüzden oraya gidin bazı zamanlarda yakınlarınızla konuşun orada yatan yakınlarınızla konuşun konuştuktan sonra şunu söylemeliyim konuştuktan sonra çıktığınız zaman onların  size çok şeyler söylemiş olduğunu düşünüceksiniz, ve huzur içinde dönüceksiniz.onları her zaman yaad edin, ders alın iyi şey düşünün.

BŞ:Peki Metin bey bir dakika da bize ilk defa bir şey açıklıyacaksınız.İlk defa bir dakikada bize ne açıklıyacaksınız.

MK: İlk defa size .

BŞ:Bir dakika içinde ve o açıklamayı biz paylaşıcağız sizinle.Çok insanın bilmediği bir şey.

MK: Çok insanın bilmediği bir şey Rafi ile olan hikayemi anlatıyım o zaman .Bir dakikayı geçmeyecek bu kısa bir hikaye.Şişlide eskiden şimdi adliye binasının olduğu yerler var oraları şalgam tarlasıydı.

BŞ:Yaş kaç?

MK: Yaş kaçtı o zaman 1957 ler 1958 ler aşağı yukarı çok genç yaşlardayız bir yere gidiyoruz şalgam tarlaları var sapanla kuş avlıyoruz dolaşıyoruz falan bir ara bizi köpekler kovaladı kaçıyoruz ama bayağıda kötü bakan köpeklerdi dişlerini gösteriyorlardı ikimizde koskocaman gübre yapılmış bir çukur vardı o çukurun üstünden atlarken ikimizde o çukurun içine düştük çok görülmeye değer bir durumumuz oldu.

RAFİ PORTAKAL: Benim yepyeni aldığım ayakkabılar vardı.

MK:Rafi'nin kırmızı kesleri vardı.

RAFİ PORTAKAL: İlk kez bitti.

MK:Çok güzel bir hatıraydı.

BŞ:Birde sizi ileriye götürmek istiyoruz.Sizin muhakkak bir hayaliniz var, her insanın var Rafi Bey'in de var benim de var sizin hayaliniz ne?

MK: Benim hayalin ne?

Benim hayalin tabii işimle ilgili hep şunu düşündüm geçtiğimiz seneler içerisinde şey geldi Boston'lu çok meşhur çok popüler bir insan  dünyaca meşhur George Spada diye beyefendi geldi bizim mağazada da beraber olduk dolaştı etti yahu dedi bay Kaşo dedi  ne kadar güzel bir çizginiz var ne kadar güzel bir lezzet yakalamışsınız çizginizde dedi ve bu dünyada yok dedi ve aslında bu çizgilerin bilinen çizgilerin bıkıldığını yavaş yavaş yeni çizgiler gerektiğini söyledi bana da bir güç verdi ben de ona anlattım.

BŞ:Ne dir o hayaliniz?

MK:Benim hayalim şuydu kendimi bir an içim III. Selim zamanında düşündüm  . III Selim biliyorsunuz çok genleşme hareketlerinin başında olan zarif müzikten resimden güzel sanatlardan ilgisi olan bir insan.

BŞ:O döneme mi dönmek istediniz?

MK:O dönemde dedimki ben olsaydım çünkü şimdi baktığımız zaman görüyoruz ki İngiliz'in tarzı var , Almanlar'ın, İtalyanlar'ın tarzı var Fransızlar'ın var, ama Türklerin bir mobilya tarzı yok.

BŞ:Türk mobilya tarzı hayaliniz.

MK: Detaya girmeyeceğim.Türkler göçmüşler etmişler ama bu saatten sonra III: Selim zamanında biz olsaydık III.Selim bize deseydiki ya sen iç mimarsın ve dizaynersın böyle güzel şeyler çiziyorsun ediyorsun ve senin gibi birkaç arkadaşı çağırsaydı biz neler yapardık diye düşündüm ve Türk kokan bunun için aslında bizim enerjimiz var biraz evvel Rafi ona benzer bir şey söyledi çok güzel bir şey söyledi bizim Anadolu gibi bir sürü medeniyetlerin beşiği olan bir yurdumuz var .O yurtta

BŞ:O zaman şunu diyebilir miyiz Metin bey sizin hayaliniz bizim tarihe Türk mobilyası olarak bir III.Selim mobilya tarzını

MK:Hayır III.Selim demiyorum.Diyorum ki Urantuların, Romalıların, Bizansın Selçuğun Osmalıların yetiştiği bir yerde yaşıyoruz ve bütün bunların içerisinden çıkarılmış bir sentezi ama onu çok çözümlüyerek çıkarılmış sentezden bir Türk tarzı Türk tarzı var 

BŞ:Bunu da siz yapmak istiyorsunuz.

MK:Bunu ben yapmak istiyorum ve bunun içinde bununla ilgili

BŞ:İlk ürünleri ne zaman alabiliriz kaç ay sonra  yada kaç yıl sonra?

MK: Ürünleri bir miktar çıktı çalışmalar yapıyorum.Bir iki sene sonra insallah

BŞ:İnsallah hayalleriniz gerçek olur bakın biz size bu program için her zaman hatıra diye saklamanız için Sayın Kamil Çakmak çok güzel bir şey hazırladı .

MK:Eksik olmasın.

BŞ:Burada siz bilardo oynarken yapmış ve bilardo topuna vuruyorsunuz ama çok anlamlı bir şey var eşinizde yanınızda duruyor ve sizin böyle bir tablonuz herhalde en çok sevdiğiniz tablolardan bir tanesi olacaktır.

Biz bunu bu programın hatırası olarak size vermek istiyoruz.

MK:Eksik olmayın, eksik olmayın çok güzel Pervin de orada var tabii sizde varsınız kulağına küpe olsunla bilardo topu var ne yokki burada .

Elinize sağlık çok değerli bir hediye oldu .

BŞ:Metin Bey'e çok teşekkür ediyoruz tecrübelerini paylaştı.

Rafi Bey'e de paylaştı ona da  teşekkür ediyoruz, gençlerimize teşekkür ediyoruz çünkü onlarda sorular sordular, Habertürk ekibine teşekkür ediyoruz çünkü bize bu programı yapma imkanı sağladılar.

Gençler bizim her şeyimiz, gençler bizim en değerli hazinemiz, gençlerimize sahip çıkalım.

Haftaya kulağınıza küpe olsun programının misafiri sayın İbrahim Kefeli tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın.Hoşçakalın.
.

.
.

.
.

Metin Kaşo, Bülent Şenver

.
.

.
.

.
.

Oturanlar soldan sağa (Kamil Çakmak, Bülent Şenver, Metin Kaşo, Rafi Portakal)
.
.

Sanatçı Kamil Çakmak'ın yaptığı Metin Kaşo karikatürü
soldan Pervin Kaşo, Metin Kaşo, Bülent Şenver
.
.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org