Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Metin Kaşo Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

METİN KAŞO Bülent Şenver’in Odası TV Programı
29.11.2007
Okunma Sayısı : 6398
Oy Sayısı : 5
Değerlendirme : 5
Popülarite : 3,49
Verdiğiniz Puan :
 

 

METİN KAŞO Bülent Şenver’in Odası TV Programı
.
.
Duayen bankacı Bülent Şenver ile hoş bir televizyon programı yaptık.
İzleyebilirsiniz.

.
İzlemek isterseniz lütfen tıklayın.     
.

METİN KAŞO Bülent Şenver’in Odası TV Programı
Deşifresi
.
.
Metin Kaşo (MK)
Bülent Şenver (BŞ)
.
.

BŞ: Bülent Şenver’in odasına hoşgeldiniz. Bülent Şenver’in odasında Bülent Şenver’in konuğu sayın Metin Kaşo. Holgeldiniz Metin Bey.

MK: Hoşbulduk Bülent Bey Sağolun.

BŞ: Metin Bey ben sizi çok eski yıllardan beri tanıyorum. Siz hem mimari açıdan hemde bazı kişisel özellikleriniz açısından kendinizi geliştirmişsiniz. Kelie doğruysa. Sadece tek bir konuya bağlı kalmamışsınız. Çeşitli konular etrafında kendinizi zenginleştirmişsiniz. Ama birde mesleğinizde de en tepeye çıkmışsınız. Hakikaten Türkiye’de iç mimari dekorasyon denildiğinde ve özellikle de şu oturduğumuz koltuklar, yemek yediğimiz masalar, bir evin eve canlılık veren, kişilik veren, o içine koyduğumuz , odaların içine koyduğumuz  kimisi tekstille giydirilmiş , kimisi boyanmış , kimisi kaplanmış, ama  tabiattan alınan bir takım şeyler üzerine insanında emeği konularak öyle güzel ve fonksiyonel hale getirilmiş ki işte onun markasıda Metin Kaşo olmuş. Siz bir markasınız. Türkiye’de bu konuda markasınız ve hepimiz kendi yaptığımız işte bir marka olmak istiyoruz. Bankacıysak bile bankacılıkta bir marka olayım, meşrubat satıyorsak bunda bir marka olayım. Size göre marka nasıl olunuyor? Siz bu ismi markalaştırma konusunda  belki bilinçli bir çaba harcadınız, belki bilinçli yapmadınız ama öyle güzel ve öyle birbiri arkasına destekleyen şeyler hayatınızda  yaptınız ki sonunda marka oldunuz. Marka olmak için sizce ne yapmak gerekir? Siz ne yaptınızda marka oldunuz piyasada?  

MK: Teşekkür ederim davetinize. Burada olmaktan çok gurur duydum. Sizlerle bir takım fikirlerimi , bir takım düşüncelerimide paylaşmaktan büyük zevk alıyorum. Sevgili Bülent Bey, marka olmak için önce hiçbir şey yapılamaz. Marka olmak için yapılacak tek şey ilk başta insan yaptığı işin profesyonel olarak yaptığı işin ki bence marka denirmi denmez mi bilmiyorum ama şu anda öyle düşünüyorum. Bir insanın teniste, sporda, veyahutta bir dalda herhangi bir sportif yada müzik ile alakalı bir daldada isim olmasıda  markadır denilebilir belki. O bir isimle bir marka olabilir diye düşünebiliriz. Yaptığı bir işi insan çok seviyorsa , sevdiği işi yapıyorsa ve ona olabilecek , aklına gelen her şeyi katmakla. Her gün daha başka ne katabilirim? Ne katabilirim? Mükemmellik yönünde düşündüken sonra , insanlar ben Alalhın çok lütfudur, estetik, zeka, Allahın lütfü, dolayısıyla insalar neyin  niçin yapıldığını çok iyi görüyorlardır. İnsanlar  sonunda görüyorlar.

BŞ: Siz o zaman çalışarak mı? Siz yaptığınız işi severek yaptığınız için

MK:  Yaptığım işi çok sevrek yaptım. Her zaman yanında oldum. Sadece iç mimar, tasarımcı olarak sadece çizmekle kalmadım. Onun bir fiil malzemesini aldım, malzemesinin nasıl kesildiğini karar verdim. Onun imalat safhalarında her zaman her yaptığım işin yanında oldum.

BŞ: Ruhunuzumu verdiğiniz o yapılan işe.

MK: Aynen öyle oldu. Bir işi yapmak bir sanatçı  yani resim sanatçısı resim yaparken kendi başınadır. Ama bir mobilya, bir inşaat, dekorasyon yaptığınız zaman o bir takım ekip çalışmasıyla olan şeylerdir. Dolayısıyla burada çok önemli olan bir şey; çalıştığınız ekiple çok güzel bir şekilde beraber olmak. Onunla aynı frekansta olabilme sanatıdır. Ben ustalarımdan da, çalıştığım arkadaşlarımdan da ruhumu verdiğim tasarımımın onlarada aşılanmasını onlarada siyaret etmesine hep yeğledim. Hep onun peşinde koştum. Ve onlarda akşamları evlerine gittikleri zaman belkide bugün Metin Abi ile, bugün Metin bey ile beraber çok güzel bir şey yaptık . Çok güzel oldu diye onlarda sahipleniyorlar. Ben bunu bilerek yapmadım ama onlarla paylaşmaktan çok keyif aldım.

BŞ: Peki şöyle bir şey hiç başınıza geldimi ? Ben eminim böyle bir isim yaptığınıza göre muhakkak ustalarınızla söylüyorsunuz, ekibinizle iyi çalışmak, koordineli çalışmak, onlara istediğinizi yaptırabilme konusunda ve bir şekilde istediğinizi onlara aktarma konusunda beceriklisiniz ki ne istediğinizi onlara anlatıyorsunuz. Birde mükemmeli bulmadan pes etmiyorsunuz. Mükemmeli  bulmadan havlu atmıyorsunuz. Sonuna kadar mükemmeli bulacağım diye  uğraşıyorsunuz. Örnek şu doğrumudur? Mesela bunu siz yaptınız  mesela bu ilk ustadan çıktığı zaman elinizi böyle gezdiriyorsunuz, bak yavrucuğum burası olmamış, şöyle yapacaksın. Burasını böyle alacaksın, burasından böyle yapacaksın.

MK: Bülent Bey o kadar güzel söylüyorsunuz ki, şimdi bu koltuğu bunun adınada rugan kruvaze takmıştım. Niye rugan kruvaze ? benim Fransızcam yok ama biliyorum kruvaze çapraz  şeklinde bağlanmış kordondur. Biliyorsunuz giysilerde de vardır. Burada da kolların şuralarında kruvaze koydum ve adınıda öyle taktım. Şimdi  mesela bir koltuk ortaya çıktığı zaman  sadece çizimden çıktıktan sonr aki biz okulda çok iyi Alman ve Türk hocalarımızla olduk. Bahouse ekolünden gelen bir okuldan mezun olduk. O da bir şanstı. Ama sonuçta herşeyi en ergonomik şekilde yapsak bile, en güzel biçimde çizsek bile imalat sırasında insanın göremediği  bir takım detaylar olabiliyor. Veyahutta bu 2-3 milim daha kalın olsaydı ince olsaydı dediğimiz durumlar olabiliyor. Şimdi şu koltukta dikkat ederseniz şurada bir oyuk var ve oyuk dikkat ederseniz bu oyuk tam yere paralel bir oyuk değil. Bu oyuk içeriye doğru meğilli. Çünkü insanlar içeride otururken kollarını şöylesine tutmuyorlar. Biraz daha kol aşağıya doğru geliyor. Kol her zaman için insanın baseninden daha yukarıda kalıyor. Bunu yaparken  bunun çizimle ortaya çıkması mümkün değil. Çizerken çizdik ama onun dozunu üzerine onun dozunu oturarak , kalkarak,  çalışarak bulduk ve ondan sonra üretime geçtik. Şimdi küçük bir hatıramı anlatacağım.

BŞ: Buyrun.

MK: Hatta bu günlerde  tevizyona çıktı. Çokta güzel madalya aldı. Çokta onurlandım bende onun namına. Bay Jak , Jak Kamhi . Bay Jak’ı ben tanımazdım. 1970 senesinde biz mağazamızı açtık Şişli’de. Bir gün bir araba durdu siyah güzel  bir Mersedes durdu. Bizimde ilk senelerimiz böyle arabalar, böyle imkanları olan insanlar geldikleri zaman çokta hoşlanıyorduk, şimdi olduğu gibi. Beyefendi geldi, mağazadaki eşyalarla ilgilendi. Çok ilgilendi. Her şeyi tek tek sordu. Özellikle bir deri takımım var, deri koltuklarım vardı onunla çok ilgilendi. Çok sevdi ve benim okuldan mezun olmamı , o senlerde 70 senelerde okuldan mezun olmamı, Türkiye bir yerlerden bir yerlere geldi aslında. İç mimar, güzel sanatlardan mezun olmuş iç mimarlık tasarım eğitimi almış insanlar pek azdı aslında Bir elin parmakları bile kadar değildi nerdeyse. Hele mağaza açmış, insanlara çok yakın ilişkide olanları bir hayli azdı. Dolayısıyla oda çok etkilenmişti beni görmekle. Gördü, üstünde çalıştık ettik . Benim döşemeleri nasıl yaptığımı anlattım. Sonra dedi ki;  Metin bey ben size benim fabrikamda, hala ben onun kim olduğunu bilmiyorum. Benim fabrikamda çocuklara söyleyeyim bir kompresör yapalım dedi. Onun başına tabanca yapalım ve siz çivi ile çakmayın bunları . Ben Avrupa’da gördüm bunu yapıyorlar . Zımbayla yapalım. Ben onu bir bidonla size yaparım dedi. Bir kompresör, zımba teli çakan  bir kompresör makinesini yapmayı ki yok ozaman İstanbul’da, Türkiye’de öyle bir şey yok. Onu ogün düşündük orada beraber tarif ettik. Ben yapayım sana , vereyim atölyede kullan dedi.

BŞ: Sanayicilik işte bu .

MK: Kamhi işten etilendi ve bana yardımcı olmakla

BŞ: Kendi bilgisini ortaya koydu.

MK: Sonra ben kartını bıraktı zannediyorum. Baktım Jak Kamhi Profilo, Bay Jak olduğunu öğrendim ve çok nadirmiş Bay Jak’ın  bir yerde durması. Çok onurlanmıştım. Allah sağlık versin. O bu başarılarının sonunda da biliyorsunuz Fransa’da ödül aldı.

BŞ: Hem de devlet üstün madalyasını Türkiye’den aldı.  

MK: Dolayısıyla da onu tekrar kutluyorum. Ben onunla böyle bir hatıramın olmasından da, bir takım şeyleri paylaşmış olmaktan  çok gurur duyuyorum. Daha sonradan da bize Çerközköyde yapacağı fabrikanın altmış tane evin bütün dekorasyonunu bize verdi. Altmış tane evin dekorasyonunu yaptık.

BŞ: Aslında işin sırrını söylüyorsunuz. İsim olma, marka olmanın sırrı buralardan geçiyor.

MK: Benim o heyecanımı Bay Jak gördü. O da zaten heyecanlı bir insan.

BŞ: Ve ondan sonrada kulaktan kulağa eğer  yaptığınız işi iyi yapıyorsanız, yaptığınız işte başarılı ve karşı tarafı tatmin eden bir hizmet sunuyorsanız  o kulaktan kulağada yayılıyor. Ondan sonra  o başkasına söylüyor, o başkasına söylüyor, sizin yaptığınız şeyler görülüyor etrafta . Ve birden bire bir bakıyorsunuz Cumhurbaşkanı sizi arıyor, diyor ki, Cumhurbaşkanlığı köşkünün şöyle şöyle bir işi var. Değil mi? Siz gittiniz orayıda yaptınız.

MK: Onu yaptım. Cumhurbaşkanlığı Çankayada’ki köşkü değil,  İstanbul’daki misafir Cumhurbaşkanlığı kökünü yaptık. Dış işleri bakanlığını yaptık. Başbakanlığı yaptık. Sevgili Mesut Yılmaz  zamanında ondan evvel  Vahit Halefoğlu Bey zamanında  başlanmış bir işti.

BŞ: Ve sonradan bir bakıyorsunuz size bir telefon geliyor, diyorlar ki; özel uçağıyla size zengin bir Amerikalı geliyor.  Niye geliyor? Eşyalarınıza bakacak ve sipariş verecek. Özel uçak iniyor, Yeşilköy havalimanına. Sonra ne oluyor? Nasıl bir adam bu?

MK: Bay Alfred Men aslında bu kalp pillerini yapan, kalp pompasını icat eden, tansiyonla ilgili şeker ile ilgili bir sürü icadı olan medical dünyasındaki pek saygın pekte önemli bir insan olduğunu sonradan öğrendim. Kızına bir mağaza açılıyor. Bir tanıdıklarım  vasıtasıyla ben tanıştım.

BŞ: New York’ta mı?

MK: . Los Angeles’ta  , Beverly Hills’te,  Hollywood ‘ta . Çokta güzel bir konumda yanımda Leanardo Caprio’nun  malikanesi var. Ona malikane yapıyorlar. Malikanede bizim kırk kusur praça eşya tasarladım ve o tasarılarımız bir sene sekiz ay içerisinde bitti. Şu anda gitti. Bugün telefonla konuşmuştum , onları taşıyorlar eve. Çok güzel bir haber. Umarım Los Angeles ‘ta da bir Türk mobilyasını bir Türk tasarımcısının yaptığı  tasarımları insanlar görürler. Belkide bir takım popüler insanların arasında   açılışını yaparız. Açılış seromosinde beraber oluruz. Onlarıda taşırız, paylaşırım genç arkadaşlarımızla.

BŞ: Ben sizi kutluyorum bu konuda. Şimdi size 3 yap, 3 yapma diye bir sorum olacak. Bülent Şenver’in odasında Bülent Şenver’in konuğu Sayın Metin Kaşo ile birlikteyiz. Şimdi 3 yap 3 yapma. Metin Bey  gençler için , gençler hayatınız boyunca muhakkak yapınız diye size şu üç şeyi söyleyebilirim derseniz , onlara ne söylersiniz? Muhakkak yapın gençler yapmayı ihmal etmeyin.

MK: Muhakak en az bir lisan en iyi şekilde öğrensinler. Bilgisayarı söylemiyorum zaten o var diye. Muhakkak bir spor yapsınlar. Müzikle bir sanat dalıyla uğraşsınlar. Ama bu müzikle sanatla uğraşmak spor ayrı şey. Üçüncüde

BŞ: Geç mi evlensinler? Erken mi evlensinler?

MK: Çok güzel söylediniz. Bana yardımcı oldunuz bu konuda. Bir defa çok önemli şey aslında bana göre , kendilerine güvensinler. Onlar bilsinler ki biz genç olarak , dinamik bir bünyeye yapıya sahip olarak önümüzdeki senelerde Bülent Bey’in yerinde Metin Kaşo’nun yerinde, yada sanatçı arkadaşlarımın yerinde olacağız. Bizde bir şeyler yapacağız diye bilsinler.

BŞ: Kendilerine güvensinler. Yapyanın sakın yapmayın.

MK: Birazda erkende geçte olmasın ama biraz gezip toztuktan sonra, bir takım imkanlara sahip olduktan sonra  evlenmeye baksınlar.

BŞ: Yapmalardan erken evlenmeyin diyorsun.

MK: Erken evlenmeyin. Şu bakımdan söylüyorum imkanlara sahip olsunlar. Kendi imkankları babalarının değil. Kendi imkanlarına sahip olsunlar.  Karılarına bir şey alacaklarsa baba bana para ver karıma bir şey alacağım demesinler.

BŞ: İkinci yapmayın. Gençler sakın yapmayın.

MK: Gençler yapmayın dediğim şey ailelerini, babalarını, annelerini, büyüklerini aramakta onların akrabalarını, aile bağlarını düzgün tutmak için  aramakta kusur etmesinler, gecikmesinler.

BŞ: İhmal etmesinler. Halbuki bir telefon yeter değil mi?

MK: O nile yeter evet. İkinci yapmasınlar dediğim şey ne olur trafikte

BŞ: Trafik canavarlığımı?

MK: Trafik canavarı yok aslında. Trafik can almıyor. Onu insanlar alıyor maalesef. Canavar dediysek eğer, o canavara mani olsunlar. Her zaman için tebessümle arabanın direksiyonuna geçsinler. Nasıl yol veririz, nasıl etrafımızdaki insanlara tebessüm ederiz? Ve o tebessümle çok güzel enerjiyi alırız. Sonunda da işimize evimize okulumuza gideriz desinler onun dışında yapmasınlar.

BŞ: Ben şimdi size bir kelime bir cümle oyunu oynatmak istiyorum.  Bülent Şenver’in odasında Bülent Şenver’in konuğu Sayın  Metin Kaşo ile birlikteyiz. Şimdi bir kelime bir cümle oyunumuz. Metin Bey ben size bir kelime söyleyeceğim bu oyunumuzda. Bu kelime ile ilgili aklınıza ilk gelen cümleyi söylemenizi isteyeceğim. Bir kelime bir cümle oyununu oynamaya hazır mısınız?

MK: Hazırım efendim.

BŞ: Kelime dürüstlük cümle

MK: Gece yatağa yattığınızda ben bunu niçin söyledim, ben bu yanlışı nasıl yaptım? Ben bu olumsuz şeye nasıl içinde oldum diyeceğimiz,  karşılaşacağımız tek insan insanın kendisidir.  Gece yattıkları zaman huzursuz olabilecekleri  hiç bir şeyi  yapmasınlar.

BŞ: Kelime mobilya cümle.

MK: Metin Kaşo.

BŞ: Kelime estetik cümle.

MK: Allah’ın , yaradanın insanlara verdiği çok önemli bir bir hasa,  bir ikram , bir lütuf çünkü dağın tepesinde hayatında hiç araba görmemiş bir insan , bir çocuk önüne iki  tane araba koysanız biri kırmızı , marka söylemiyorum yok diye söylüyorum şu anda Murat 124 koysanız  bir tanede yanına Ferrari koysanız , o çocuk hangisi güzel dediğiniz anda diyorki şu araba güzel diyor. Allahım o arabanın daha güzel olduğunu, onun çizgilerinin daha güzel odluğunu sana kim söyledi dediğimiz zaman işte o Allah’ın insanlara verdiği estetik duygulardan gelen şeydir diye söylüyorum.

BŞ: Kelime para cümle.

MK: Çok önemli. Olması için koşuyoruz ama çok kötü yanlışımız  onun peşinde koşarken bir takım değerleri kaybetmemeliyiz.

BŞ: Kelime sevgi cümle.

MK: Almakta vermekte çok güzel bir şeydir. İnsanlar arasında  sevgi paylaşımını yapmak çok güzeldir. İnsanlar arasında sevgi paylaşımını yapmak çok güzeldir. Bunun için ben diyorum ki, ne olur önce verip ondan sonra almayı her zaman ön plana alırsanız her zaman  sevgi alış verişinde çok mutlu olursunuz diyorum.

BŞ: Kelime saygı cümle.

MK: Önce kendime ondan sonra karşımdakine.

BŞ: Kelime hoşgörü cümle

MK: Bütün insanlar o hoşgörüye layıktırlar.

BŞ: Kelime müzik cümle

MK:  Sadettin Kaynak.

BŞ: Kelime ölüm cümle.

MK: Bizim sonunda gideceğimiz ama korkmamamız gereken yer.

BŞ: Kelime Metin Kaşo.

MK: Kalbi sevgi ile dolu , Allah’ını seven, insanları seven, sporu seven, müziği seven bir insan.

BŞ: Çok teşekkür ediyorum benimle bu kelime oyununu oynadığınız için. Birde size şunu sormak istiyorum. Hep değerlerden bahsettiniz. Biraz öncede değerleri söylediğiniz. Biz gençlik olarak değerlerimizi kayıp mı ediyoruz yoksa hayır, gençlerin kendilerine göre değişik değerleri var . Bizim yaşantımızdaki o dönemlerdeki değerler başkaydı şimdikiler başka. Aslında değişimde doğru bir değişimdir, düzgün bir değişimdir mi diyorsunuz  yoksa hayır keşke eski değerler devam etseydi bizlerin sorumluluğu çocuklarımıza o eski değerlerimizden bir şey vermek mi diyorsunuz? Değerlerimizi kaybediyormuyuz?

MK:  Tabii. Aslında zaman içerisinde insan,  dünya çok değişiyor. Hele bu son birkaç sene içerisinde belkide 50-100 yıllarda  değişmeyen kadar çok şeyler belkide altı ayda değişmeye başlıyor bu dünyada.

BŞ: Kaybolan bu değerler nedir?

MK: Bir takım şeyler kazanıyoruz ama artık çok acele etmek , çok hızlı olmak mecburiyetinde olmaya başladık. Telefona uzanmak için masanın yanına gitmektense hemen cebimizdeki telefondan konuşmak ihtiyacı doğmaya başladı. Annesine, yakınına bir hocasına , bir onu eğiten insana bir akrabasına , bir değerli komşusuna  merhaba nasılsın demekten  zaman bulamayan insan durumuna gelmeye başladık. Ama onun yanında çok şeylerde biliyor olduk. O çok şeyleri bilmek artık insanları maalesef bir mekanik bir  gri çelik rengi bir insan şekline getirdi diye düşünüyorum ben . Bu dünyada griler çelik rengi pek güzel değil onun yanında pembeler, kırmızılar, yeşiller, sarılar , morlar var. Her türlü renkler var.

BŞ: O renk cümbüşü olsun.

MK: Kendilerine biraz evvel söylemiş olduğum gibi insanların beş duyguları var. Ama insanlar bu beş duygularınıda her zaman kaale almalılar. O beş duyguya hitap eden şekilde davranmalılar. Yaşamalılar diye düşünüyorum.

BŞ: O zenginliklerimizi devam ettirelim diyorsunuz. Ben size çok teşekkür ediyorum. Daha devam edeceğiz hoş sohbetimize ama kısa bir aradan sonra. Bülent Şenver’in odasında Bülent Şenver’in konuğu Sayın Metin Kaşo Bey ile birlikteyiz. Kısa bir aradan sonra sohbetimiz devam edecek.

BŞ: Bülent Şenver’in odasında Bülent Şenver’in konuğu Sayın Metin Kaşo. Metin Bey hoş sohbetimiz devam ediyor. Metin Bey ben sizin için etik vaka hazırladım. Ve bu etik vakayı müsaade ederseniz size okumak istiyorum. Ve ondan sonra size soracağım siz olsaydınız bu durumda ne yapardınız diye . Sizin için hazırladığım etik vakamız şöyle; Mehmet bey tanınmış bir mobilya mağazasının genel müdürüdür. Çok kaliteli ve pahalı mobilyalar yaptıkları için piyasada itibarlı isimleri oluşmuştur. Mehmet Bey’i bir gün bakanlıktan ararlar. Telefondaki bakan müsteşarıdır. Müsteşar Kemal Bey’e der ki; bizim bir müsteşarımız var , bu misafirhanenin sizin tarafınızdan dekore edilmesini istiyoruz der. Genel Müdür Mehmet Bey konu ile ilgilenir.  Birkaç toplantı sonrada işi alır. İşi aldıktan sonra bakarlarki misafirhanede çok haşap işleri var. Kendilerinin elinde bulunan stok ahşap bu işe yetmiyor o zaman işi bitirebilmek için ahşap satın alırlar. İşi bitirirler. İşi bitirdikten sonra hakikaten çok güzel bir iş ortaya çıkar. Bakan  genel müdürü arar, çok güzel olmuş elinize sağlık der. Aradan bir yıl kadar süre geçer.  Birgün imalathaneden ustabaşı genel müdürlüğe gelip genel müdürlüğe derki “efendim kötü bir haber. Hayrola der genel müdür. O bakanlığa yaptığımız iş vardı ya , dışarıdan ahşap almıştık ya, o ahşaplar şişmeye başladı. Hepsi dönüyor, yamuluyor, deforme olmaya başladılar. Ahşap hiç kaliteli değilmiş. İmalat bizim itibarımıza uygun düşmedi. Mehmet bey hemen satış müdürünü misafirhaneye gönderir, misafirhanede bir araştırma yaptırır. Bakanlıktan henüz bir şikayet gelmemiştir. Misafirhanede kontrol edildikten sonra usta  döndüğünde de derki ; doğru, hakikaten ahşaplar dönmeye başlamış. Deforme olmaya başlamış. Ama oradakilerin hiçbiri  mobilyadan anlamıyor. Anlamadıkları içinde kimsenin bir şey söylediği yok. Şikayet, mikayette yok. Genel müdür Mehmet Bey düşünmeye başlar. Dönen bozulan ahşapları değiştirseler yaklaşık bir  milyon dolar zarar edeceklerdir. Müşteriden şikayette yoktur. Acaba ne yapsam diye düşünür. Sayın Metin Kaşo bu  genel müdür Mehmet Bey’in yerinde siz olsaydınız siz ne yapardınız?

MK: Başında o ahşapları oraya kullanırken çok dikkat ederek kullanırdım. Orası gerçek. Ama böyle bir şeyde sonunda olmuş. Çok büyük bir paradan  bahsettiniz şu anda. İnsanı zorlayan bir meblağ. Ama bir milyon dolar dediğiniz şey demekki Mehmet Bey’ler o yaptıkları işten ,  yani o kısmı düzeltmek, işin tamamı bir milyon dolardan daha fazla. Bir milyon dolar o işin bir kısmı demektir. Dolayısıyla o kısmı düzeltmenin yoluna  gitmekten başka hiçbir çare yok. Onlar söylemese dahi ki söylememişler diyorsunuz. Teklif edip en uygun zamanda belki ahşapların tamamını söküp almak değil, ama onları zamanda geçtiği için üzerinden  onun bir kuruması zamanı vardır. Belkide şunu da bekleyebilirdim. Bu kadar iyi niyetli olduktan sonra, bir hata olmuş. Bu kadar iyi niyetli olduktan sonra çok zarar görmeninde manası yok. Onun için efendim böyle böyle bir şey oldu. Ama sizin burada da kalorifer yanıyor, ahşaplarda ısınıyor. Bu ahşaplarda bir süre sonra  rutubetini nemini atacaktır. Dilerseniz bir zaman sonra  yine sizinle konuşacağız. Bu zaman içinde dilerseniz ofisi kullanamayacağınız bir zamanda biz gelelim . Nasıl gerekiyorsa orada bir tadilat düzeltme yapalım. Toparlayalım. Size teslim edelim derdim. Ben buna benzer değil ama bu ölçüde bir şey oldu. Doğruluk. Şükürler olsun insanın zaten öyle olması lazım  ama yaptığım bir şeyi söyleyeceğim. Seneler evveldi bir mobilyanın maliyetini yapıyoruz. Giderleri koyuyoruz, sonra makul bir kar koyup satışın rakamını koyuyoruz. Ben onu yaparken bir müşterimede sattım. İlk yaptığım mobilyayı. Belki bir, iki kişiye sattım. Sonra bir ara dikkat ettim ki benim onun maliyetini yaparken çıkarttığım rakam ile sattığım rakam arasında bir hata yapmışım ve o insanlara bayağı büyük bir rakamdı. Fazla para istemişim. Yani hakkım olmayan bir şey istemişim. Beni çok rahatsız etti. Hesap ettim ölçüsünü, o iki tane müşterimi buldum ve o insanlara ben bir hata yapmışım. Benim hakkım olamayan bir şeydi   . Çünkü ben indirimde yapmıyorum mağazada hiç kimseye iskonto da yapmıyorum. Ama böyle bir haksızlıkta beni gece  uyurken çok rahatsız eden bir şeydir. Onu söyledim onlara iade ettim. Ve ben böyle şeylerde her zaman  doğru olduğum müddetçe hiçbir işimin kötü gitmeyeceğine inanıyorum. Doğrulukta hiçbir iş kötü gitmez.

BŞ: Doğru yoldan sapmamak lazım. Bu doğruyu bulmak için belirli bir eziyet çekmek gereksede, belirli bir zarar etmek gereksede, o an o zararı o eziyeti çekmekli çünkü  uzun vadede size kazanç diye dönecektir.

MK: Kaldı ki orada çekeceğiniz eziyet bir sonraki işte daha dikkatli olmanızı sağlayacaktır, sizi başarıya götürecektir diye düşünüyorum ben.

BŞ: Şimdi sizi soru yağmurları ile ıslatmak için hazırlanıyorum. Bülent Şenver’in odasında Bülent Şenver’in konuğu Sayın Metin Kaşo ile birlikteyiz.  Şimdi soru yağmuru. Metin Bey ben size kısa kısa sorular soracağım. Onlara da kısa kısa cevaplar istiyorum. Soru yağmurumla ıslanmaya hazır mısınız?

MK: Hay hay efendim buyrun.

BŞ: “Benim için önemli olan itibardır.” Cümlesinde kullanılan itibar kelimesi size neyi çağrıştırıyor.

MK: İtibar Osmanlıca bir kelime bildiğim kadarıyla . Muteber’den gelir. Muteber insan aranılan, herkes tarafından hoş karşılanan, saygı duyulan , emin olan insanlardır. Onun için itibarlı olan kimseler derler ki, “Paranızı bir gün kaybedersiniz onu geri alırsınız, işinizi kaybedebilirsiniz onu yine bir gün telafi edebilirsiniz. Ama itibarınızı kaybederseniz onu tekrar yerine koymak çok zaman alan, çok zor olan bir şeydir. “ derler. Ve bazen şöyledir bir insanın babasının , ailesinin itibarlı olması, muteber olması , herkes tarafından saygı duyulan insan olması  onun evlatlarınada yakınlarına da sirayet eder.

BŞ: Parası çok olan bir insan parasını kullanırken  hangi konularda cömert olmalıdır.

MK: Eğitim konularında, kesin eğitimde cömert olmalı. Eğitim çünkü bana göre, ben kendime göre dindar bir adamım diyebilirim. İyi bir müslüman iyi bir eğitimli olursa daha iyi olur. Eğitimsiz bir müslüman  bazen görüyoruz maalesef çok büyük hatalar yapabiliyorlar. Dolmatik  bilgilerden dolayı . Dolayısıyla eğitimli bir insandan hiçbir zaman zarar gelmez.  Eğitime verilecek para imkanlar muhakkak bir gün o insanlara çok fazlasıyla geri dönecektir. Ona veyahut ailesine.

BŞ: İnsan davranışlarından sizin hoşunuza gitmeyen  iki insan davranışı söylermisiniz?

MK: Karşısındaki insanların yüzüne bakmadan konuşan insanlardan rahatsız oluyorum. Birde el sıkışırken yüzüne bakmayan insalardan sıkılıyorum. İnsanlar karşısındakine bakmalıdır diyorum.

BŞ: Yaşadığınız olaylar içerisinde şöyle hiç unutamadım ki dediğiniz birden bire aklınıza gelen  bir olay var mı? Şöyle bir olay yaşadım hiç unutmadım.

MK: Çok güzel hatırlara tabiki var. New York ‘taki Rahmetli Sakıp Sabancı ile  Metropolitan’daki  sergi çok muhteşem bir sergiydi. Bizim dekoreks fuarında New York’ ta  bütün dallarda  en iyi ödülü aldığımız gün çok güzeldi. Aslında o kadar çok şey var ki ama en sonunu söyleyeyim. Bu Pazar büyük kulüpte bir open turnuva vardı. Tenis turnuvası. O açık turnuvada bir takım kulüplerin değil bütün kulüplerin  girdiği turnuvada 55 yaş artıda finali oynadım. Birinci olmadım ama hiç olmazsa ikincilik kupasını aldım.

BŞ: O da güzel bir şey. Ne kadar güzel.

.

MK: Bir de geçtiğimiz sene Adanan Mungan üstadın öğrencileriyiz biz. Türk Sanat Müziğinde bir solo şarkı söyledim. Benim gibi sesi olmayan bir adamın şarkı söylemesi  olmayacak bir şeydi.  Ama demek ki insan gönlünden bir şeyler koymak isterse  olabiliyor.

BŞ: Size ben desem ki ; Aşkın tanımını bir cümle ile yapabilir misiniz? Aşkın tanımını bir cümleyle nasıl yaparsınız? Aşk nedir?

MK: Aşk insanın gönlüne düşen bir ateştir, alevdir. Onu ısıtan onu yücelten. Ama o arada gözünüde birazcık  perde indiren bir ateştir. Bunu söylerken ben bir insanın insana aşık olmasının yanında bir insanın başka bir merhumada aşık olmasınıda kastediyorum. Çünkü insanlar o merhuma, o sanata, o spora ne ise Allah sevgiside dahil birde  kadına, erkeğe duyulan sevgide aşkta  birtakım şeyleri görmemesi önemsememesini kastediyorum. O alevin gücünü.

BŞ: Etik Değerler Merkezi kurucu üyesi Bülent Şenver size gelse deseki; “Türkiye’de etik anlayışı bilincini oluşturulması ve geliştirilmesi için çaba sarfediyoruz. Bize ne yapmamızı önerirsiniz? Ne önerirsiniz ona.

MK:  Önereceğim ilk şey “Ne olur benide yanınıza alın.”  

BŞ. Gençler arasına girdiniz baktınız ki gençler “Biz adam olmayız” diye bir cümle duydunuz. Onlara hemen ne dersiniz?

MK: Olur mu?  yine uzatacağım ben müsadenizle. Yedek subaylığım sırasında bir asker, sivildim. Sabahleyin otobüslerin olduğu yere gidiyordum. İki tane asker bağırları açık külhanbey gibi yürüyorlardı. Asker gel dedim. Hiç yapmadığım bir şeydi ama o gün içimden geldi. Yanıma geldiler . Anladılar saçlarımın kısa olmasından benimde bir subay olduğumu, yedek subay olduğumu tahmin ettiler. Hemen toparlandılar. Sabanahın bu saatinde 6’sında 5’inde herkes  uyuyor. Herkes kendi rahatlığı içerisinde. Siz askersiniz. Türkiye’yi ve bütün Türk insanını korumak için şu anda hazırlanmış tetikte duran insanlarsınız. Ve sizler şeçilmiş insansınız. Vazife almışsınız. Türk Silahlı Kuvvetlerinin birer tane neferisiniz. Sırtınızda büyük yükler var. Büyük övüneceğiniz olumlu duygularda olmanız gerekiyor. O yüzden ben askerim, yakamı da güzel bağlarım ve göğsümüde ileri alırım dimdikte yürürüm. Ve de bir başkasının Bülent Bey’in gömleği gibi olmayabilir gömleğim ama asker gömleğini ben kullanıyorum diyerek övünün. Bundan övünme payını çıkartın. Siz çünkü övünecek insanlarsınız” gibi sözler söyledim. Çocuklar tabii komutanım dediler. İnanıyorum ondan sonra asker olduklarından dolayı çok övündüler diye düşünüyorum, inanıyorum.  Gençlerede aynısını söylüyorum. İleriye bakan , içi kıvılcımlarla dolu olan insanlara genç olmalarındaki o büyük enerjiyi olumlu olarak yönlendirmelerini istiyorum.

BŞ: “Devletin malı deniz, yemeyen domuz” diye çok güzel olmayan bir terim var. Sizce bu zihniyet Türkiye’de nasıl yok edilir.

MK: Nasıl yok edilir? Bunun tek şekli bence eğitimle olacak bir şeydir. Eğitimle böyle bir şeye ulaşabiliriz. Birde ben belkide askerlerin , erkeklerin bir zaman gelince  askere gittiklerini biliyoruz. Köylerde yaşayan bir takım insanlarımızın çok şeyi bilmeyen insanlarımızın askerde çok şeyler öğrendiklerine inanıyorum. Ama bunun yanında bir özlemim var. Keşke imkan olsada , kızlarıda askere alsınlar diye  şeyin şarkısıydı.Erkin Koray’ın olabilir.  Kızların da kız çocuklarınında belirli zamanlarda bir şekilde asker gibi olmasa bile bir eğitim almalarının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Onlar ailelerine , anne babalarına ve çocuklarını bir takım şeyler söyleyebilsinler, iyi duygular , iyi bir şeyler söyleyebilsinler diye.

BŞ: Soru yağmurunda son damla . En son ne zaman ağlamıştınız?

MK: Ben aslında ağlarım. Geçenlerde babamın mezarına gittim. Hep gitmeye çalışırım.Yine birkaç gün evveldi . Kandil günüydü. Orada bir takım güzelikleri anlattım, olanları anlattım başında. Duygulandım, ağladım.

BŞ: Yalnız mı gitmiştiniz?

MK:Yalnız gitmiştim. Yüksek sesle konuştum. Sanki babam yaşıyormuş gibi. Dokuz sene evvel rahmetli olmuş bir insan ama o yaşıyormuş gibi ona anlattım. İnsan aslında düşündüklerini sesli şekilde anlattığı zaman bana göre çok güzel şeyler oluyor. Çünkü  ağzından çıkanı kulaklarıda duymaya başlıyor. Kulağın duyduğu şeyi karşındakide duyuyor diye düşünüyorsunuz  siz  ve o zaman onu ikna etmeniz lazım. Ona yanlış bir şey söylememeniz lazım ama duygularınızda içinizden düşündüğünüz zaman susabilirsinizde. Onu söylememiş sayılırsınız. Ama öbür türlüsü söylemiş sayılırsınız, söylememiş sayılmazsınız.  

BŞ: Güzel şeyler söylemişsinizdir.

MK: Güzel şeyler söyledim. Bilgiler verdim  neler yaptığımı, neler ettiğimi anlattım. Ve onun olmadığına da çok üzülüdm. Güzel şeyleri ondan öğrendiğimi ona anlattım. Ve ağladım. Çokta keyifli bir ağlamaydı o.

BŞ: Çok duygulu bir davranış ve insan hakikaten bu tür şeyler özellikle mezarlık ziyareti önemli şeyler kazandırıyor.

MK: Ben buna inanıyorum ki benim herhangi bir yerde arabada giderken mezarda yatan babamın cedesi oarada yatıyor. Artık toprak oldu. Onun ruhu  her yerde . Ben ona her yerden ulaşabilirim. Onu biliyorum. Ama oraya gitmekle insan bir yerde öyle bir merhuma , öyle bir geleceğe, öyle bir yere hazırlanmış olmanın yada öyle bir şeye soyunmuş oluyor.

BŞ: Ben şimdi size bir başka oyun oynatmak istiyorum. Bülent Şenver’in odasında Bülent Şenver’in konuğu Sayın Metin Kaşo ile birlikteyiz. Şimdi kulağınıza küpe olsun çubuk oyunu.  Metin Bey bu kutunun içerisinde çubuklarımız var. Ben şimdi diyorum ki buradan bize bir çubuk seçin bakalım üzerinde ne yazıyor. Bir tanesini alalım. Üzerinde yazan güzel söz neymiş bakalım.

MK: “Bir elin nesi var, iki elin sesi var”

BŞ: Ne kadar güzel şey çıktı. Bunu bir açıklar  mısınız ne demek?

MK: Hep aynısımı yazıyor bunun içinde?

BŞ: Hayır bambaşka.

MK: Bu sanki bizim için biçilmiş bir çubuk gibi geldi. Ben kendime göre eksik olmayın sizinde ifade ettiğiniz gibi , sizinde iltifat etiğiniz gibi bir ölçüde elimi bir taşın altına koyarak bir takım başarılara imza attığımı düşünerek övünüyorum. Ama bütün bunların içerisinde sınıf arkadaşım, meslektaşım, arkadaşım ve karım Pervin Kaşo . Dolayısıyla onunla beraber olduk.

BŞ: Sizin eliniz artı Pervin Hanım’ın eli

MK: Benim elim artı Pervin’in eli.  Belki benim elimin kıllı tarafı var onun kılsız tarafı var. Benim elimin sert tarafı var, onun yumuşak tarafı var. Ama her iki elin birleşmesiyle ortaya güzel şeylerin çıktığına inanıyorum. Şu çubukta çok anlamlı oldu benim için.

BŞ: İnsanlarında,  gençlerimizin hep birlikte takım oyunu ekip olarak bir şeyler yapması daima daha faydalı oluyor.

MK:Tabii. Bizim türk insanında maalesef bu konu beraberlikler yok diye düşünüyorum. Ortaklıklar pek fazla olmuyor diye düşünüyorum. Üzülüyorum. Takım oyunu bizde az ne olur her şeyi hep ben bilirim, ben yaparım yerine biz dememiz çok güzel bir şey. O yüzden paylaşmayı bilmek lazım.

BŞ: Bir göster bin işit. Bülent Şenver’in odasında Bülent Şenver’in konuğu Sayın Metin Kaşo  ile birlikteyiz. Şimdi bir göster bin işit bölümü. Bu kutumuzda bir obje var. Sizin için getirdim. Bu objeye beş saniye bakıp  gençlerimize bununla ilgili kulaklarına küpe olabilecek bir mesaj bakalım ne verebiliriz. Buradan bir açalım bakalım sizin için benim seçtiğim obje neymiş. İçinden alın objemizi. Nedir bu objemiz?

MK: Bir mercek. İnsanların bugün sabah  bir yerde küçük bir yazı vardı bende evde kullandım.

BŞ: Peki gençlere bununla ilgili ne söyleyelim? Hayatta her şey bununla mı baksınlar?

MK:  Hayır bununla bakmasınlar ama bence her evde böyle bir merceğin olması lazım. İnsanın eline bir kıymık battığı zaman onunla bakıp çıkartıyor. Çok faydalı.

BŞ: Gözünüzün yapamadığını ona yardımcı olmak için yardımcı aletler kullanın diyorsunuz.

MK: Ve bir şey daha var. Şuna bakarak aklıma gelen bir şey söylemek istiyorum size. Bir gün sabah çok erken zamandı. Karım ile tenis oynamaya gitmiştik vakıfta. Bundan epeyi zaman oldu. Kablolu TV ler yoktu. Apartmanların üzerinde bir sürü direkler vardı. Antenler vardı. Televizyonu insanlar öyle seyrediyorlardı. Çok sessizlikti, sadece kuşların sesi vardı. Çok etkilendim. Ne kadar güzel bir şey bu kadar sesszilik diye düşündüm. Bir anda televizyon antenlerine gözüm gitti ve şunu gördüm televizyon antenlerinde . Ben sessizlik var hiçbir şey yok diyorum şu anda halbuki benim yanımdan geçen bir sürü dalgalar var. Bir radyo koysam oraya o radyo dalgaları alacak ses çıkartacak. Bir televizyon koysam oraya bir sürü şey gösterecek. Ben hiçbir şey yok diyorum aslında ama ben öyle diyorum ben öyle zannediyorum. Aslında o kadar çok şey var ki. İnsanlar bu çağlarda, en son senelerde hepimizin çok iyi bildiği gibi çok şeylerinde dünyada olduğunu, artık kromozonların olduğunu dna’lara girerek gördük bildik ettik . Dolayısyla insanlar sadece kendi gözlerinin gördüklerine değil, bu mercek yada bilgisayar . Mercek bana göre bir dost , bir büyük . Bana göre öğreneceğim bir şey soracağım insan diye baktığımız zaman insanlar kendi bildiklerine inanmalılar. Ama onun dışında bir merceğe bir yardıma başkalarınında birikimine ihtiyaç duymalılar. Baş vurmalılar.

BŞ: Son oyunumuz var bu hoş sohbetimizde. Bülent Şenver’in odasında Bülent Şenver’in konuğu Sayın Metin Kaşo ile birlikteyiz.  Şimdi torba oyunu. Son oyunumuzda da torbadan  bir harf çekin diyorum. Bakalım şansınıza hangi harf düşecek? Yapmak çok kolay. Diyeceğim ki baş harfi bu harfle başlayan bir iyi davranış, bir doğru davranış söyleyin bana. “Ü” ile doğru bir davranış veya iyi bir davranış.

MK: Espirili olarak geldi “Üzümü ye, bağını sorma”  gibi bir söz vardır.

BŞ: Ne demek o?

MK: Bu bana göre espirili olarak söylenmiş,çokta faydalı bir laf değil ama ben buradan başka bir şeye çıkmak isteyebilirim. Üzümü ye, bağını sorma. Sen bir şey ye ama nereden geldiğini sorma. Bana göre yanlış bir davranış bu. İnsan üzümü yemeli, bu üzüm nereden geldi? Bu üzüm acaba şiraz üzümü mü?? Öküz gözü üzümü mü? Kuş üzümü mü? İzmir üzümü mü ? Ne üzümü? Bu üzümden neler olabilir?Bu üzümden birisinden şarap olur, birisinden sirke olur. Birisinden dah aerken zamanda ürün alabilirirz. Çok faydalıdır. Kara üzümden antioksidan madde olduğu için çekirdeğinde dünyada çok faydalı bir şey olduğu bilmemiz gibi bunun derinine inersek o zaman bağını sormalıyız.

BŞ: Ben o nedenle şöyle yapıyordum hep. Bir olumlu ve iyi davranış, birde kötü davranış soruyordum. Ama siz her ikisinide de aynı şeyi söylemiş oldunuz. Üzümü ye , bağını sorma olmaz.

MK: Üzümü ye, bağını sor. Başka bağlar var mı? Acaba bu üzüm  bağlarında nasıl budama yapılıyor? Onları öğren demek istiyorum.

BŞ: Ben çok teşekkür ediyorum. Gençlerimizle tecrübelerinizi , birikimlerinizi paylaştınız. Ağzınıza sağlık.

MK: Eksik olmayın. Sağolun.

BŞ: Bülent Şenver’in odasında Bülent Şenver’in konuğu Sayın Metin Kaşo’ydu. Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini paylaştı. Unutmayalım, gençler bizim her şeyimiz en değerli hazinemiz. Gençlerimize sahip çıkalım. Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın. Hoşçakalın.

.
.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org