Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Enver Yücel Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Enver Yücel ve Oğlu Hüseyin Yücel TRT'nin Konuğu Oldu
15.11.2011
Okunma Sayısı : 3009
Oy Sayısı : 4
Değerlendirme : 5
Popülarite : 3,01
Verdiğiniz Puan :
 

 

Enver Yücel ve Oğlu Hüseyin Yücel TRT'nin Konuğu Oldu
.

Trt haber kanalında beni ve oğlumu konuk ettiler.

Eğitim konusunda sohbet yaptık.

Bu söyleşiyi sizlere sunuyorum.

.

izlemek için 
.
.

Enver Yücel ve Oğlu Hüseyin Yücel TRT'nin Konuğu Oldu

TRT HABER: İyi akşamlar sevgili TRT Haber izleyicileri. Kuşak Farkı'ndan tekrar merhaba. Bu hafta konuklarımız bir eğitim duayeni, Enver Yücel ve oğlu Hüseyin Yücel. O zaman onları davet edelim.

Tekrar hoş geldiniz. Enver Bey'den başlayalım.  Enver Bey, Bahçeşehir Üniversitesinin kurucusu.

Siz Giresunlu bir ailenin çocuğusunuz. Nasıl oldu böyle bir işe girişmek, böyle bir hayat, böyle bir dünyaya nasıl yolculuk oldu?

EY: Yurttaşlarımızın geçmiş bayramlarını kutlayarak başlayalım programa. Güzel bir bayram geçti.

Nice bayramlar dileyelim.

Ben Giresun'un bir köyünde gerçi şimdi belediye oldu, ilçe oldu. 2 kilometrelik, araba yolu olmayan ilkokula gidip geldim. Ortaokul yıllarında artık araba yolu yapılmıştı. 7 yaşında okula başlıyorsun, 2 kilometre yolu her gün gidip geliyorsun.

İlkokul, ortaokulu bitirdikten sonra herhalde öğretmenlerim  "Bu çocuğu okutun, daha iyi okullara gönderin " demiş olsalar ki rahmetli babam beni İstanbul'a Haydarpaşa Lisesine gönderdi.

TRT HABER: Altı kardeşsiniz. Diğer kardeşlerinizde okudu mu?

EY: Onlarda Ordu'da ve Giresun'da okudular ama Lise'ye kadar Ortaokula kadar. Kızlar pek fazla okumuyordu, erkekler okuyordu. İstanbul'a yatılı okumaya geldim Haydarpaşa lisesine. Son sınıfta bende bugünkü öğrenciler gibi daha iyi bir üniversiteye gidebilmek için dershane ye devam ettim. Nereye devam ettim? Laleli Kadı Bey caddesi, numara 22'de ki Uğur Dershanesine devam ettim.

Sonra ben son sınıfta kaldım. Kompozisyon ve sanat tarihinden kaldım. Kalınca üniversiteye giremedim. Yeniden çalışmam gerekiyordu. O süre Uğur Dershaneyi devretti. Sahibi milletvekili oldu. "Hem ben burada okurum, hem de işimiz olur" dedim. O yıllardan itibaren kendimin ve ailemin bir girişimcilik ruhunun olduğunu şimdi anlıyorum.

TRT HABER: Köyde, babanızda var mıydı girişimcilik ruhu.

EY: Vardı. Babam esnaftı. Fındık esnafıydı.  Girişimci olan, bir iş yapmak isteyen özellikle okumak isteyen o bölgedeki insanlara elinden gelen, bir küçük kasabadaki bir insanın elinden ne gelirse yardımcı olmaya çalışırdı. Herhalde onlardan irsi olarak bize geçti ki İstanbul'dasın ne yapacaksın?
Geriye dönsen yapacak bir şey yok. Böyle bir fırsat gelince de neden olmasın dedik. Benim eğitim hayatım böyle başladı.

Sonra üniversiteye girdim, bitirdim. Sonra dünyaya baktım "Eğitim ne kadar önemliymiş" dedik ve eğitimin önemini anladık. Çok hoşuma gitti.  Oradan da yardım severlik ve hizmet sektörü kültürünün bizim genlerimizde olduğunu anladım.

TRT HABER: Almanca bir internet sitesinde eğitim ile ilgili yapılmış yorumlara bakıyorum.

Günümüzde üç konu hakkında gereğinden fazla yazılıyor ve konuşuluyor.

Üç konu sanat, sağlık ve eğitim.

Bu üç konu ile gereğinden fazla konuştuğumuz için de sanattan, eğitimden ve sağlıktan geri kalıyoruz.

Bu konuların gereğinden fazla konuşulması bu konularda olumsuz sonuçta doğuruyor.

Böyle bir yaklaşım var.

EY: Olabilir. Zannediyorum bilim insanının araştırma projesidir.

Belki onu çok konuşulduğu için geri kaldı demeyelim de sanat, eğitim, sağlık adına herkes konuştuğu için, özellikle kendi alanım eğitimi söyleyeyim; ben bu konuyu çok fazla bilmiyorum diyen bir insana rastlayamazsınız.

Bugün okula gitmeyen bir kişiye de gitseniz ki onlarda akil insanlardır, özellikle küçük yerlerde ona bir şey sorarsınız, dersiniz ki "Bu sene kış olacak mı?" "Bu sene havalar sert mi geçecek?"

O meteorolojiyi hiç duymamıştır bile ama onun işaretleri ile kuşların, çiçeklerin açışıyla bir yorumu vardır, o da bir eğitimdir.

Dolayısıyla eğitim hakkında herkes konuşur.

Dolayısıyla yanlışı çok daha fazladır.

TRT HABER: Hüseyin, Enver Yücel Türkiye'de tanınmış bir eğitimci.

Böyle bir babanın çocuğu olmak, gerçekten kendi kimliği ile ayakta kalmak, nasıl bir duygu?

HY: Öncelikle çok zor bir duygu. Ben başka yerlerde de dile getiriyorum, babam sıfırdan bugünlere gelmiş ve çok başarılı şeylere imza atmış.

Bunu yaratırken her türlü riski göz önüne alabilmiş. Geriye bakıp düşünememiş, hep ileriye bakmış.

Benim açımdan gerek kardeşimin açısından durum birazcık daha farklı. Sonuçta ortaya konmuş bir başarı kriteri var, bunu bir şekilde muhafaza etmek zorundayız.

Büyüyemediğinizde, sadece bizim sektörümüzde değil , ileriye gideceğinden dolayı da bunun inanılmaz bir stresi var. Ayrıca da çok gurur verici.

TRT HABER: Kim kimi daha çok bekletiyor. Siz mi babanızı daha çok bekletiyorsunuz, babanız mı sizi daha çok bekletiyor?

HY: Bekletme bizde fazla olmaz ama babam daha baskındır.

TRT HABER: Hiyerarşik olarak üst konumda olanların bekletme potansiyeli daha çok oluyormuş.
HY: Aile yemeklerinde isek oğlum, kızım, iş toplantılarında "Arkadaşlar herkes demokratikçe fikrini açıklayabilir ama biliyorsunuz ki son söz benimdir" der. O yüzden bunun bilincindeyiz.

TRT HABER: Baba oğul gerginliği yaşıyor musunuz zaman zaman?

EY: Arada bir yaşıyoruz.

HY: Çok büyük gerginlikler yaşadığımız söylenemezde ben arada sırada babamı eleştiririm.

Aslında bizde kuşak farkı hiç yok gibi. Babama derim ki beni sıkıştır, babam çok özgür bırakır bizi. Özgür bırakınca onun stresi de çok artar. Çünkü onun kararı size ait, tüm sorumluluk size ait.

TRT HABER: Bir de şöyle bir söz var "Bir çocuğun yönetebileceği kadar kolay olan sistemlerden bir tanesi anne babadır."

EY: Anneyi yönetebilirler belki ama babayı belki değil.

HY: Artık bu yaştan sonra sadece anne baba ilişkisi değil, kardeşlerimiz, akrabalarımız geliyor. İş ile ilgili sürekli beraber olduğumuz insanlar oluyor.

TRT HABER: Biraz ara vererek, Enver Bey ile ilgili hazırlanmış bir vtr var, onu seyredelim.

TRT HABER: Üniversite konusu ile ilgili bir şeye değinmek istiyorum.

Üniversite dönemi bu sene yeniden başlıyor. Sınav sonuçları birkaç hafta önce belli oldu.

İnternette üniversiteye yeni başlayanlara tavsiyeler şeklinde bir takım tavsiyeler bulunuyor.

Bir tanesi de bu tavsiyelerin: "Ekranda kazandığınızı gördüğünüzdeki sevinci o günden sonra hiç yaşayamıyorsunuz."

Yani üniversite sürecinin en sevinçli doruk noktası insanın kazandığını gördüğü anmış.

Ondan sonrası hafif bir düşüş söz konusuymuş.

Bunu nasıl açıklayabiliriz?

HY: Bir de mezun olunca aynı sevinci yaşar herhalde insan. Tam Türkiye'ye özgü bir söz olmuş herhalde. Çünkü Türkiye'de üniversiteye giriş sınavına girip kazanmak sanki bir kutsal bir görevmiş gibi addedildiği için o açıdan.

TRT HABER: Zaten kazanmak tabiri biraz tuhaf.

HY: Üniversiteyi kazanmak tabiri dediğiniz gibi yanlış, belli bir üniversiteyi kazandım demesi lazım.

TRT HABER: Mehmet Ali Aydınlar, hem sınıf arkadaşınız hem de hayat hikayeleriniz birbirine yakın. O da sıfırdan büyük bir iş dünyası kurabilen.

EY: Mehmet Ali Aydınlar ile biz Haydarpaşa Lisesi'nde beraber aynı yatakhaneyi, aynı sınıfı paylaştık. 1969 yılından beri Mehmet Ali ile biz iyi bir dostluk, arkadaşlık yaptık. Çok başarılı bir arkadaş. İşine iyi bakan, işinde titiz olan.

TRT HABER: Arada bir fark var, Beşiktaşlı- Fenerbahçeli.

EY: Onun kadar takım ben tutmadım. Ben Beşiktaşlıyım, o öteden beri Fenerbahçeli ama onun
Futbol Federasyonu Başkanlığından önceki Fenerbahçeliği herhalde çok az insanda vardır.

TRT HABER: İnsanın bir şeyde kendi ismini yaşatması tarihten bu yana hep vardır. Bir üniversite kurmak, Enver Yücel ismini vermek, hem hizmet ediyorsunuz hem de aynı zamanda kendi isminizi de ilgili bir boyutu oluşuyor mu?

EY: Az önce sorduğunuz sorudan başlayarak, biraz da eğitim ilgilenen birisi olarak benim çocuğumu, kızımı yetiştirmem, öğrencilerin yetişmesi, aman öyle yapmayın, böyle yapmayın deme taraftarı değilim.

TRT HABER: Disiplin özgürlük diye düşünürseniz önce özgürlük diyorsunuz.

EY: Herkese ne olup ne bittiğini gözler önüne serersin ama o bulmalı. Yani öğrenci mezun olurken şunu söylüyorum "Bu kalbinin sesini iyi dinle. Kalbin seni iyi yöne yönlendirecektir, onu ne annen ne baban ne akraban, ne komşuların o sesi kapatmasın."

Onun dışında "Ben çocuğumu çok iyi yetiştirdim." Tabi ki yetiştirmede anne babanın rolü vardır da çok basmakalıplarla bir şeyi yetiştiremezsin.

TRT HABER: Öğrenicinin içinde bir şeylerin doğmasında siz bir anlamda danışmanlık yapıyorsunuz.

EY: Eğitim zaten odur. Bugün Türkiye'nin çektiği sıkıntıların kaynağında eğitimin modeli vardır.

İnsanlar sabah okula böyle başlar, böyle okullarını bitirirler, tek tip insan, böyle bir eğitim sistemi
olmaz. İnsanda var olan düşüncesini, duygusunu, yeteneğini ortaya çıkarma faaliyetidir.

Eğer ben sizin yeteneğinizi kör edici veya yapınızı değiştirecek faaliyetler içinde bulunuyorsam onun adı eğitim olmaz.

Onu bir noktada robotlaştıran bir anlayışa doğru gitmiş olursunuz ki bu da hiç doğru değildir.

EY: Çok söyleyen oldu "Üniversite kurdun, adını niye Bahçeşehir koydun.

Enver Yücel diyebilirdin, Yücel diyebilirdin" bunlar düşünebilir, böyle yapanlarda oldu, onlarda haklıdırlar ama siz güzel bir eser bıraktığınız zaman o ölmüyor zaten.

Mutlaka ona isminizin yapıştırılmasını ben şahsen doğru bulmuyorum. O biraz daha kişiselleştirilmiş oluyor.

Benim dünyam şudur; Projedir.

Ben projeciyimdir.

Projem başarılı olsun, onunla mutlu olurum.

Mutluluğum veya beyin gıdamı aldığım nokta başladığım bir işi mükemmel bir şekilde bitirmektir..

"Onda adım olur, soyadım olur, çocuklarıma servet bırakırım" bende öyle bir duygu yoktur.

TRT HABER: Bizim zamanımızda okula giderken doktor olsun, avukat olsun, mühendis olsun meslekler vardı. Şimdi meslekler çok değişti. Buna nasıl adapte oldunuz?

EY: Türkiye'de ekonomik krizler nedeni ile bazen yeniden başa dönüyoruz.

Dün açıklandı sonuçlar, üniversitelerde dolulukta daha çok meslek bölümleri doluyor. Yani hukuk doluyor,  tıp doluyor. "Doktor oldum, avukat oldum, öğretmen oldum" gibi meslekler daha fazla pirim yapıyor.

Bu çok sağlıklı değil. Niye değil? Artık öğrenciler üniversiteyi şu mesleğim olsun diye okumamalı.

Mesela Amerika Birleşik Devletlerinde ki üniversitelerde en üst düzeyde olan üniversitelere baktığınız zaman orada bölüm neredeyse yoktur.

Gittiğim zaman öğrenciye sordum "Ne okuyorsun?"  Hangi fakültede okuyorsun?" dedim bana cevap veremedi. "Ben aldığım dersleri size söyleyeyim, siz oradan bir şey çıkarın" dedi. "Ben müzik okuyorum, müziğin tarihini okuyorum, fizik okuyorum," dedi. Sonuç ne olacak dedim. "Sonuçta hangi mesleğe karar verirsem o alanda mastır yaparım" dedi.

Türkiye'de daha 17 yaşında bir çocuk liseyi bitirdiği zaman ona dört sene hukuk dersi veriyoruz ve onu avukat yaptık diye gönderiyoruz. Dünyada böyle bir şey yok.

Bir avukatlık sınavı yok. Türkiye'de mimarlık bitirdiğin zaman, inşaat bitirdiğin zaman eline mimarlık, makine mühendisliği belgesi veriyoruz, bu artık batıda yok ama Türkiye'miz de niye vardı?

Zaten okuyan azdı. Üniversiteli olmak zaten azdı. Meslek okulu değildir Üniversite.

Dolayısıyla bir ortak kültür vermeli, sonra fazla olmalı ama binde birlerde mastır seviyemizde.

Türkiye de mastır yapılmasının, meslek öğrenmenin derinliğine gitmenin yolunun ben mastır programlarıyla olabileceğini düşünenlerdenim. Çünkü Türkiye de bu noktaya doğru gitmeli.

TRT HABER: Türkiye'de yaşam mücadelesinden söz edeceğim ama önce Hüseyin'in vtr'si var onu izleyelim.

Yaşam mücadelesi dedik, yaşam mücadelesi aslında iki çeşit. Bir, gerçekten klasik anlamda ölüm kalım mücadelesi.

Bir de hayatını belli bir ölçüde garantiye almış, karnı doyan ama daha fazlası için, arkadaşını geçmek için, birinci olmak için de bir hayat mücadelesi.

Hangisi sizi daha çok, ilgilendiriyor? Hayatta kalmak için mi? Yoksa birinci olmak için verilen hayat mücadelesi mi?

EY: Hepsi bir mücadele. Bu kişiden kişiye göre tabi ki değişir. Kendi evine aşını, işini götürmek için mücadele ediyordur, birisi de büyük bir holdingin patronudur, bir hedefi vardır, o hedefine tutkuyla bağlıdır ve yetişmek istiyordur.

Herhalde büyük işle uğraşanın mücadelesi daha zordur.

Öbürünün elde edeceği şey, tabi ki ona göre çok büyüktür ama öbürünün riski çok fazladır, işi çok fazladır.

Şöyle söyleyelim; Somali'yi yönetmek mi zordur?

Amerika'yı yönetmek mi zordur?

Bana göre Amerika'yı yönetmek çok daha zordur. Çünkü Amerika'nın başkanı olduğunuz zaman dünya sorumluluklarınız var. Öbür türlü bir aşım, bir başım denilmiş. Eğer hayat çizgin buysa, tarzın buysa işin kolay.

Onun için de insanlar, bireyler hedeflerini yakalayabileceği oranlara çekerlerse mutlu olurlar. Eğer çekemezlerse, bunun önü çok açıksa dünyanın bir numaralı okulu olacağım diyorsa çok zor.

Ben diyorum ki, 250 yıl Harvad'lı olmak için biz bekleyemeyiz diyorum. Dolayısıyla yılı aya sıkıştırmamız lazım.

Ayı da güne sıkıştırmamız lazım. Birazcık bu kaybı olmalı. Biraz uğraş olmalı. Bu da insanlara farklı farklıdır.

Kimisi der ki memur olurum, rahat ederim, küçük bir yere yerleşirim onun iç huzuru fazladır, kaygısı daha azdır. Ama diğerlerinin kaygısı daha çoktur.

TRT HABER: Somali'den laf açılmışken, bizim kendi hedeflerimiz ile oradaki insanların hedeflerine baktığın zaman muazzam bir farklılık var. Orada hedef "Bu akşam ölmeyeyim, bu akşam çocuğum ölmesin. Bir ekmeğe ulaşayım, bir yemeğe ulaşayım."

Siz geçenlerde basına yaptığınız bir açıklamada "Somalili öğrencileri bütün üniversitelerimiz alsınlar, biz de üniversite olarak alırız" şeklinde bir açıklama yaptınız.

EY: Sayın Süzer'in iftar davetine katıldık, 700- 800 kişilik bir grup, İçişleri bakanımız ile Sayın Hayati Yazıcı vardı, Naim Şahin Bey de vardı, 50 tane de Somalili öğrenci vardı. İçlerinden bir tanesi konuşma yaptı ve konuşmayı da Türkçe yaptı. Çok etkilendim, duygulandım. Ertesi günü de başbakanımız Somali'ye gidecekti.   

 Mustafa Abi'ye dedim ki "165 tane üniversite var, her üniversite 10 tane öğrenci alsa 1650 öğrenci eder. Bunu ben Bahçeşehir Üniversitesi olarak 10 kişi ile başlatıyorum. 10 öğrenci alacağım, burslu olarak okutacağım. İstersen bunu duyur" dedim.

"Ne kadar güzel." Dedi, orada mikrofona çıktı "Enver böyle böyle söylüyor "dedi, kalabalıktan da iyi bir alkış gelince baktım orada 20 tane üniversite kurucusu var, herkes "10'ar tane bizde okuturuz"

Ertesi gün YÖK ile bir randevum vardı, "Biz böyle böyle bir iş yaptık, devlet üniversiteleri de bu işe sahip çıkarsa bu çok güzel olur. Sayın Başbakanımız da gider oraya, bize öğrenci gönderin biz 5 yıl okutalım der" dedik.

Biz Vakıf Üniversiteleri olarak Sayın Başkanlığa Rıfat Bey'e söyledik, diğer üniversiteleri de organize ettik. Şuanda 35 üniversite yaklaşık 300 'e yakın öğrenci okutacak. Devleti de koyarsak 1000'den daha fazla öğrenci Türkiye'de okutacağız.

Balkın, bu ne demek? 5 yıl okuyacaklar. Bu kültürü öğrenecekler. Türkçeyi de öğrenecekler. Yetişmiş bir şekilde biz onları ülkelerine göndereceğiz. Artık balık vermeyeceğiz, balık tutmasını öğreteceğiz.

TRT HABER: Şöyle bir söz var;  Kültür her zaman için gelecek kuşaklara yönelik bir düşüncedir. Kültür mirası diye bir kavram var ya, aslında kültür bir yönü ile miras bırakılan.

Sizin şu anki pratik yaşamınız açısından kültürün belki bir teknoloji kadar yaşamının somut katkısını görmeyebilir. Kültürel anlamda yatırım yapmadan ben şuanda kendi hayatımı döndürebilirim. Ama gelecek kuşaklara miras bırakma bağlamındaki kültürün asıl önemi ortaya çıkıyor.

EY: Bizim kuşaklar için ben şunu söylüyorum; bizler şuanda bu dünyada göçmeniz. Sizler yerlisiniz. Niye biz göçmeniz? Bizim küçüklüğümüzde evimizde televizyon yoktu. Oradan başlarsak, şuanda kullandığımız araç gereçleri biz yeni görüyoruz, yeni öğreniyoruz, siz yaşayarak öğreniyorsunuz.
Fakat kültür bunun tersi.

Kültür bizimle birlikte var oluyor, hepsini üst üste koyarak geliyoruz. Bugün yine önemli bir proje yapıyoruz. Kültürün devamlılığı çok önemlidir bireylerin hayatında. Eğer bu dünya kültürü medeniyetleri iyi sentez yapabiliyor olsalardı bu kavgalarda olmazdı.

Bugün batı bütün gelişimini kendi medeniyetine ve kültürüne borçlu olduğunu zannediyor. Doğu medeniyetinin veya İslam medeniyetinin kendi medeniyetlerini ve kültürlerini kalkınmasını gelişmesini ne kadar etkilediğini bilmiyorlar, belki çok azı biliyor o da inkar mı ediliyor bilmiyorum.

TRT HABER: Batı, kültürü hep kendine biriktiriyor yani dışarıya yaymaktan çok onu kendi içinde kuşaktan kuşağa sürdürme anlayışı var.

EY: Batı gelişmişliğini, gelişmişlik denildiği zaman batı kültürü diyoruz, Rönesans'ı etkileyen, tetikleyen neydi? Buna dönmek lazım. Buna bakmak lazım. Bununla ilgili de güzel bir belgesel yapıyoruz, bütün dünya medeniyetlerini üniversitelerde okutulsun istiyoruz.

TRT HABER: Gelecekte nasıl bir üniversite olacak sence Hüseyin?
HY: Kampüs diye bir şey kalmayacak. Fiziki mekanlar sadece belli başlı aktiviteler, belli başlı projeler için kullanılan alanlar olacak. Bir dersini gidecek Londra'da alacaksın, bazı derslerini
Türkiye'de alacaksın.Veya internet online üzerinden.

TRT HABER: Yaş grubu açısından da üniversiteler daha zenginleşecek. Genç insanlar da yaşlı insanlarda bütün toplumu temsil eden bir nitelik kazanacak üniversite.

EY: Bundan 30 sene sonraya bir an gidelim. Bugünün, bundan önceki dünya ve üniversiteleri düşünelim.
 ,
Üniversitelere girmek için sınavlara giriliyor, üniversiteye girmek için zorluklar var, problemler var. Nedir üniversite? Bilgi, tecrübe, kültürü kazandığın yer. Bunun sınavı, bunun yarışı, bunun kazanması olur mu?

Üniversitenin kurulması ile ilgili de kriterler var. Yani siz diyorsunuz ki aslında "Ben size televizyon yapımcılığının ne olduğunu öğreteyim" diyorsun. Sana bugün ve bundan önceki yıllarda bu yasaktı. 30 yıl sonra "Ben televizyonculuk öğreteceğim" denildiği zaman, "Öğret tabi" denilecektir.

Benim hayatım eğitim oldu.

Dünyada ne olup, ne bittiğini, hepsini biliyorum. 30 yıl sonra devlet eli ile eğitim olmayacak.

Özellikle gelişmiş ülkelerde bugün İngiltere okullarının bütününü devlet çıkmak istiyor. "Benim yaptığım eğitim hizmeti bu kadar oluyor, eğer bundan daha iyi yapacaksanız özel sektöre bu okulu veriyor, kendi parasını veriyor.

Eğitim hani çok önemliydi Türkiye'de. Eğitim en önemli işti. Eğitim bir türlü bırakılmıyor. Eğitim özelleşmiyor.

Peki niye?

Hizmet sektörü, temizlik, güvenlik, bahçe bakımı, bunların hepsi özelleşmedi mi?

Devletin kurumlarında bunlar özelleşmedi mi? Niye eğitim özelleşmiyor? Niye sivilleşmiyor?

Ben diyorum ki; devlet eli ile yapılan eğitim hizmeti kaliteli değil.

TRT HABER: Tek merkezden otoriter bir yapı tabi yanlış.

EY: Bu önümüzdeki yıllarda dünyada değişecektir.

Hızla da gelişmiş ülkelerde bu değişiyor.

Bakın eğitim sistemine gelişmekte olan ülkelerde  otorite vardır, eğitim böyle olur, yapısı doğrusu da budur.

Ben size karneyi vereceğim" yok böyle bir şey.

Ben halkıma güveniyorsam o eğitim hizmetinin de, restaurant hizmetinin de, yol hizmetinin kalitesini de o insan bilir. Beğeniyorsa o hizmeti alır, beğenmiyorsa o hizmeti almaz.

TRT HABER: Almanya da şöyle bir durum var; devlet finanse ediyor ama yerel yönetimler belirliyor.

Bir anlamda Belediye Başkanınızı seçtiğiniz zaman o Belediye Başkanı sizin şehrinizdeki üniversiteler ile ilgili kararları da veriyor. Direk demokrasi faktörü devreye giriyor.

EY: Almanya'da Berlin'de okul açmak istiyorum. Almanya diyor ki "Eğer siz eğitim yapmak istiyorsanız, açın üç yıl dayanın, eğer üç yılda bu işi yapabildiğini bana izah edip gösterebilirsen ben senin öğretmen paranı da veriyorum, öğrencinin parasını da veriyorum, her şeyi veriyorum" diyor.

Şimdi Türkiye'ye gelelim, özel okul belki Çin'den de geri yüzde 2,5. Rusya'da bu yüzde 15'lere çıktı.

Devlet benim paramı çar çur edemez. Devlet eli ile yapılan hizmet eğitime az para harcanmıyor.

Sağlıkta bak yüzde 30 olduk. Sağlıkta yüzde 30'u özel sektör yapıyor. Özel sektör yaparken dar gelirli, fakir fukara bu özel hastanelerden istifade edebiliyor mu? Tabi ki ediyor.

Bugünkü hükümetin yaptığı en önemli icatlarının başında bu gelir. Ben hangi hastaneye gidiyorsam, parası hiç olmayan insanlar da benim gittiğim bu hastaneye gidebiliyor.

Peki, Robert Koleje dar gelirli aile çocuğu neden gidemiyor? Bende bunun yolundayım. Çünkü hep birileri bir yere gidecek, hep onlara bir şey dağıtacak.

Kırılma noktası kaliteli eğitimdir.
Dar gelirli bir ailenin torununun da dar gelirli olmaması için ona iyi bir eğitim sunmak durumundayız.
TRT HABER: Enver Yücel'de, Hüseyin Yücel'de diyor ki "Eğitim sivilleşmelidir.

Gelecek dünya sivil eğitimin yarattığı yeni bir nesil ile büyümelidir.

Sevgili Enver Yücel'e, Sevgili Hüseyin Yücel'e çok teşekkür ediyoruz.

Gerçekten eğitimimizin önü açılsın. Kuşaklar arasındaki farklar eskisi kadar büyümesin. Kuşaklar birbirine güzel şeyler aktarsınlar.

Çok teşekkür ediyoruz.

.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org