Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Serdar İnan Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

SERDAR İNAN Bülent Şenver'in Odası TV Programı
31.03.2012
Okunma Sayısı : 3285
Oy Sayısı : 6
Değerlendirme : 5
Popülarite : 3,89
Verdiğiniz Puan :
 

 

SERDAR İNAN Bülent Şenver'in Odası TV Programı
Serdar İnan

.
.


1990'lı yılların efsane bankacısı Bülent Şenver, Türk bankacılığına bir çok yeni ürünü kazandırmıştır.

Bülent Şenver Türkiye'de ilk Varlığa Dayalı Menkul Kıymet ihraç eden özel banka genel müdürü olmuştur.

Şenver, Türkiye'de ilk konut kredisi veren banka genel müdürü olmuştur.

Toplu Konut İdaresinin konut kredilerine aracılık eden ilk ve tek özel bankanın genel müdürü olan Şenver,  bir çok vatandaşın ev sahibi olmasını sağlamıştır.

Bülent beyle gençler için televizyon programında birlikte olmaktan memnuniyet duydum.

Sizlerle paylaşıyorum...
.
.

SERDAR İNAN Bülent Şenver'in Odası TV Programı

.
.

izlemek için

.
.
.

iPad ile izlemek için

.
.
.

dinlemek için

.
.

SERDAR İNAN Bülent Şenver'in Odası TV Programı

Deşifresi

Serdar İnan (Sİ)
Bülent Şenver (BŞ)

SERDAR İNAN Bülent Şenver'in Odası TV Programı

BŞ:
Bülent Şenver'in Odası Programına hoş geldiniz.

Bülent Şenver'in Odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Serdar İnan.

Gençlerle birikimlerini, tecrübelerini ve zenginliklerini paylaşacak.

Hoş geldiniz Serdar Bey.

Sİ:Hoşbulduk Bülent bey. Merhaba.

BŞ:Serdar Bey, ben her konuğuma önce kilometre taşlarını soruyorum.

Kilometre taşları çok önemlidir biliyorsunuz.

Kendi geçmişiniz ile ilgili bugüne kadar olan yaşantınızda size çok önemli değerler veya sizi yukarılara doğru, bugünkü bulunduğunuz yerlere doğru çıkaran bazı önemli kilometre taşlarınız olmuştur.

Bizimle paylaşır mısınız?

Sİ:Ben 1965 Erzincan doğumluyum.

Anadolu çocuğuyum.

4 yaşımda biz İstanbul'a gelmişiz.

İstanbul'da en önemli kilometre taşlarımdan biri bizim Anadolu'dan kopup İstanbul'a gelmemiz.

Yepyeni, büyük bir medeni bir şehirle karşılaşmamız.

Bu şehrin doğu , batı sentezi olması , kendi içindeki karmaşalıklarını ve sakinliklerini yaşamış olmam bu şehrin sokaklarında büyüdüm.

En önemli kilometre taşlarımdan biri de Robert Koleji kazanmayı Allah nasip etti bana.

Robert Kolej Amerikan kültürü, İstanbul'un elit insanların, elit çocuklarının geldiği bir mekan.

Biz tabi Erzincan'dan kopup gelmişiz, babamın Erzincan'da kereste fabrikası vardı.

Ama gene bir Anadolu kültürünün etkisi var üstümde.

Ben koleje girdiğim zaman ilk önce yadırgadım.

Ben nereye geldim?

Burası Türkiye mi? Dedim.

Çok farklı bir ambiyansı vardı.

Oraya adapte oldum.

Bu benim önemli kilometre taşlarımdan biri oldu.

Daha sonra Teknik Üniversite, mimarlık eğitimim.

Bir devlet okuluna dönüş. Türkçe eğitim.

Gene Anadolu'dan gelen kardeşlerimizle aynı sınıfta okumamız .

Daha sonra iş hayatı.

Kilometre taşları artık önemli olan bunlardan tecrübe edinebilmek ve etrafına bunu yansıtabilmek.

Önemli olan bence de bu.

BŞ:Siz aslında inşaat sektörünün içinde olan önemli bir kişi olarak da ayrıca bir sorumluluğunuz var değil mi?

Türkiye'ye iyi, doğru binalar ,sağlam binalar yapmak konusunda bir sorumluluğunuz var.

Sİ: Medeniyetlerin ifadesi diyelim ki Türkiye'ye yabancı misafirler geliyor.

Roma medeniyetini, Bizans medeniyetini gezmek istiyorlar .

Ne yapıyorlar?

Efes Harabelerini geziyorlar.

Eski mimari,eski medeniyetin geleceğe olan anlatımı oluyor.

Bugünkü mimarimizde de bugünkü medeniyetimizi geleceğe taşıyacak olan en önemli unsurumuz.

Biz toplum olarak bütün kültürlerimizi ne yapıyoruz?

Sanatımızı, rengimizi, bilgimizi, tarihimizi , tekniğimizi mimaride somutlaştırıyoruz.

Yaşamımızı orada anlatıyoruz. Kendimizi çevremize, geleceğe o şekilde tanımlıyoruz.

O anlamda mesleğimi ben çok seviyorum.

Çok boyutlu bir meslek.

Ben mimarlık mesleğini 45 yaşımdan sonra ancak yapılabilecek bir meslek olduğuna inanıyorum.

Gerçekten üniversiteyi bitirdiğiniz zaman ki bilgi ve birikiminiz mimarlık gibi önemli bir mesleği yerine getirebilmek için çok kifayet etmiyor.

Onu 20 -30 sene içinde kendi olgunluğunuz yaşarken, bir potada eritirken ancak mimar oluyorsunuz, şehirci oluyorsunuz.

Ben kendi mesleğimi çok önemsiyorum.

BŞ: Bülent Şenver'in Odasında konuğum Sayın Serdar inan ile birlikteyiz.

Şimdi bir şiir.

Serdar Bey, bir şiir diyorum ama siz çok kabiliyetlisiniz.

Çünkü kendiniz şiir yazıyorsunuz.

O nedenle başka bir şairimizin şiirini burada okumak yerine , yazdığınız kendi şiirlerinizden bir tanesi seçip ki bunları "Serdar İnan'ın Kalbi" diye bir kitabın içerisinde toparlamışsınız.

Bir tanesini gençler için okuyabilir misiniz?

Sİ: Ben gençler için mesleğim ile ilgili olan mimar diye bir şiirim var, onu okuyayım.

Bugüne kadar yazdığım 400 kadar şiirim var.

Her konuda hemen hemen şiir yazdım.

MİMAR

Beş harf
Bir kelime,
İmar eder yaşamı
Düzenler hayatını
Senin, benim
Bilmeden seni
Belki de
Kaleminden çıkar
Günün gecen
Sokağa atarsın adımını
Onunla
Çizgisinde geçer
Günün
Onun cetvelinde
Okutursun çocuğunu
Onun yolundan
İlerlersin
Ağlarsın hastanesinin
Koridorlarında
Onun çizdiği kapıdan
Mezun olur
Çıkarsın merdivenlerini
Hayatın bir bir,
En son onun
Taşında son bulur ömrün
Mermerinde uyursun ebediyen
Tek dileği
Son bir selamın
Olsun mimara yalnızca
İyi anıların
Kalsın aklında ondan
Geriye ebediyete

Gerçekten mimar, bizleri hayatı doğumumuzdan musalla taşına kadar , mezarımıza kadar izleyen bir meslek grubu

.Onun için mimarın çizgisinde hayat buluyoruz.

O anlamda da burada bütün mimar kardeşlerime , adaylara, gençlere, okuyanlara mesleklerini sevmelerini, önemsemelerini ve aşık olmalarını hatta istiyorum, diliyorum.

BŞ: O zaman mimarlara da birkaç tane yap yapma söyler misiniz?

Sİ: Mimar üniversite bitirdiği zaman mimar oldum dememeli.

İyi bir mimar olmak için dünyayı gezmek gerekir.

Kitapları dünyanın alemler kitabından başlayarak , hayatı iyi gözlemlemesi gerekiyor.

Ben oldum dememesi gerekiyor.

Mimar çıktı üniversiteden, şantiyelerde çalışmaya başlıyor, oradaki ustalara, oradaki işçiye,
ameleye dahil saygılı olması gerekiyor.

Onlardaki bilgi birikimini dahil alması gerekiyor.

Ben öyle ustalara, kalfalara rast geldim ki nice nice mimarları gerçekten cebinden çıkartır.

O kadar tecrübeli, bilgili.

Çünkü başından geçmiş, o tecrübeyi yaşamış.

Onun için mimarlar bitirir, bitirmez "Ben iyi oldum, ben biliyorum" demesin.

Daha yolun başındayım desin.

En az 20 senelik bir serüven.

Biraz önce bahsettiğim gibi 45 yaşından sonra ancak mimar , benim anladığım manada veya topluma iyi eserler koyacağı manada mimar olabiliyor.

Mimar Sinan'dan burada örnek vermek istiyorum.

Mimar Sinan 45'li yaşlardan sonra mimarlık yapmış ki, ilk çıraklık eserim Şehzadebaşı Camii, kalfalık Süleymaniye, ustalık eseri 90'lı yaşlarda Selimiye'yi yapmış bir büyük usta, büyük mimar.

Demek ki o bile bir ustalık eserini yapması için bir 40-50 sene mimarlık mesleğine kafa yormuş, emek sarf etmiş.

BŞ:Bülent Şenver'in Odası'nda konuğum Sayın Serdar İnan ile birlikteyiz.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginliklerini paylaşıyor.

Şimdi üç keşke.

Serdar Bey, üç keşke ile ilgili önce birinci keşkeyi size sormak istiyorum.

Dünyada keşke dediğiniz bir şey bizimle paylaşır mısınız?

Sİ: Dünyada keşke birey hakları ön plana çıksa.

Keşke din, ırk, mezhep ön plandan, insanları yargılamak tan arkaya düşse.

Keşke çalışan insan , evinde oturup da baba parası yiyen, meslek sahibi olmayan insanların önünde olsa.

Keşke para bilginin, ahlakın çok çok gerisinde yargılama aracı olarak olsa.

İnsanlar keşke karşındaki insanların ruh güzelliklerine göre tartabilse.

BŞ: İkinci keşke de Türkiye için.

Sİ: Türkiye, büyük bir imparatorluğun, Osmanlı İmparatorluğunun devamı.

Osmanlı İmparatorluğu ki büyük şanlı günleri yaşamış.

Ben şöyle anlatırım onu; 1520 yılları, Yavuz Sultan Selim batıya büyük bir sefer düzenliyor.

Sırtında bir hastalık çıkıyor, vefat ediyor.

Batı Osmanlı sınırlarına ulaşıp da , belki batı medeniyetine Osmanlı'nın da güzelliği ile keşfettirecekken Osmanlı geride kalıyor.

Daha sonra Türkiye Cumhuriyeti'ne kadar olan gerileme dönemini yaşıyoruz maalesef.

Keşke Yavuz Sultan Selimin biraz daha ömrü olsa da batı Osmanlı güzelliğini yaşayabilseydi diyorum ben.

BŞ: Son keşkemiz de sizinle ilgili.

Serdar İnan'ın keşkesi.

Sİ: Milyonlarca keşke var.

Bir daha hayata gelsem yaptığım hiçbir şeyi aynı yapmam.

Mutlaka değiştiririm.

Benim keşkelerimden biri Robert kolej'i bitirdikten sonra keşke Amerika'ya gitseydim olurdu.

Amerika'ya gitmedim, Teknik Üniversite de mimarlık okudum ama ben yurtdışına 26 yaşımda çıktım.

Keşke çocukluk yıllarımda, lise yıllarımda, yurtdışınla tanışsaydım.

Belki gelişmeme katkısı olurdu diye düşünüyorum.

: Bülent Şenver'in Odasında konuğum Sayın Serdar İnan ile birlikteyiz.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini, zenginliklerini paylaşıyor.

Şimdi bir göster bin işit oyunu.

Oyun dedim hemen gülmeye başladınız.

Bizim oyunumuz minik bir oyun.

Oyunumuz tabi ki gençlere öğüt verecek bir oyun olması lazım.

Bir göster bin işit bölümümüzde kutumuzun içine bir obje koydum.

Bu objeye bakıp , onunla ilgili gençler için mesajlar vermenizi istiyorum.

Bu kutuya sizin için koyduğum objemiz bir büyüteç.

Sİ:Çok anlamlı bir obje koymuşsunuz.

Büyüteç, uzaktan baktığınız zaman göremediğiniz detayları size gösteren bir nesne.

Bu sayede iş daha iyi anlamanıza, daha iyi yorumlamanıza sebep olabiliyor.

Büyüteç ile baktığınız zaman farklılıkları, detayları görebiliyorsunuz.

Uzaktan baktığını zaman her şey birbirine benzer gelebilir.

Mesela ben bir örnek vereyim; su ile benzin ikisine de uzaktan baktığımıza aman çok birbirine benzer.

İkisi de sıvı, ikisi de şeffaf, ikisi de ışıltılı.

İki tane ayrı tenekenin içinde olduğunu düşünün, birbirine benzer.

Ama yakından baktığınız zaman biri yakar, biri söndürür.

O kadar ki detayda birbirinden farklı olmasına rağmen, uzaktan baktığınız zaman aynı gözüküyor.

Bunun için gençlere burada tavsiyem; ön yargıdan uzak olun, uzaktan baktığınız kişilere, olaylara yakından gelin bakın, büyütecinizi eline alın , oradaki detaylardaki farklılığı görün ki, olayı algılamanız, yorumlamanız ve sonunda vereceğiniz karar da mükemmele yakın olsun.

Hiçbir zaman mükemmel yoktur ama iyinin iyisi olsun.

BŞ: Çok güzel mesaj vermiş oldunuz gençlerimize.

Gençlerimiz bunları sizlerin ağzından dinleyince farklı algılıyorlar.

Geçenlerde beni bir işadamı aradı:

"Bülent Bey, bizim oğlana çok büyük yararın dokunmuş.

Beni Amerika'dan aradı, ben onu orada okumaya göndermiştim, ileriki planları ile ilgili bir şeyler anlattı bana şaşırdım.

Nasıl oldu bu fikirler nereden aklına geldi? Diye sorunca Bülent Şenver Hocamızın bir makalesini okudum internette , oradan esinlendim demiş.

Bende merak ettim, girip baktım makalene benim oğlana 10 yıldır söylediklerimin aynısını söylemişsin. Farklı bir şey söylememişsin."

Ama önemli olan onu benim ağzımdan duyması demek ki. Sizin ağzınızdan bunları duyan gençlerimize muhakkak yol gösterecektir.

Bülent Şenver'in Odası'nda konuğumuz Sayın Serdar İnan ile birlikteyiz.

Şimdi bir fıkra.

Sİ:Anlamı bir fıkra anlatayım size:

Temel'e sormuşlar "Kaç yaşındasın?" diye
"60 yaşındayım" demiş.
Aradan 10 sene geçmiş, bir daha sormuşlar
"60 yaşındayım" demiş.
"Nasıl olur on sene öncede 60 yaşındasın, on sene sonra da 60 yaşındasın."
"Valla ben bir kere dedim, bir daha geri dönmem" demiş.

Bu fıkranın anlamı çok büyük.

Biz fikirlerimizi değiştirelim, geliştirelim.

Biz bir laf söyledik, mutlaka bu lafın bir eksiği vardır, bir hatası vardır.

İllaki bu hatada ısrar etmeyelim.

Daha doğru bir cümleyi bulduğumuz zaman, yada daha doğru bir cümleyi duyduğumuz zaman mutlaka eski cümlemizi terk edelim diyorum ben.

Büyük hatalara meydan vermeyelim.

BŞ:Hata yapmaktan korksun mu gençler?

Yoksa korkmasınlar mı?

Sİ:Hata yapmak tan korkmasınlar ama kendilerini de ateşe atmasınlar.

İncelesinler, olaya baksınlar , irdelesinler.

O iş için minimum bir süre vardır, o süreyi mutlaka kullansınlar. İlk aklına geldi, bunu gidip yapayım muhtemelen hata yaparsın.

Bazı işleri de hızlı yapmazsan olmaz.

O yüzden o minimum süreyi mutlaka değerlendirmek lazım.

Bazen minimum sene bir dakikadır, bazen minimum süre 1 senedir.

O iş için gerekli olan süreyi yedire yedire kullansınlar.

Bu süreyi doğru kullansınlar.

Bu süre geçene kadar gerekli olan araştırmalarını yapsınlar, istişare etsinler arkadaşlarıyla, bu işi bilen insanlarla , daha önce bu işleri yapmışlarla, tecrübe etmişlerle mutlaka konuşsunlar.

En güzel tecrübe başkalarının tecrübelerini dinlemektir.

Yoksa aynı işler sizin de başınıza gelecek.

Bu hatalar yapılmıştır mutlaka, bu hataları yapanların sözlerine dikkat etsinler, içindeki doğru kısımları alsınlar.

BŞ.Şuanda masamızda Alaaddin'in sihirli lambası olsa , içinden cin çıksa ve size dese ki "Dile benden İstanbul için ne dilersin?

Hemen değiştireceğim." Neyi değiştirmek istersiniz?

Sİ:Bütün şehirler yapıldıkça güzelleşir, İstanbul yıkılarak güzelleşir.

İstanbul'un dörtte üçünü yıkmak lazım.

Eski tarihi bölgedeki asalak binaları, teneke binaları ayıklamak lazım.

Eski semtleri açığa çıkartmak lazım.

Güzel İstinye'yi, güzel Kuzguncuk'u, Kadırga'yı, Yeşilköy'ü, çok güzel mahallelerini bir kere açığa çıkartmak gerekiyor.

Ondan sonrada İstanbul'a gerçekten modern bir kent yapmak gerekiyor.

Belki bir tanesi Asya'da bir tanesi Avrupa'da bir tanesi de tarihi bölge olarak düşünün, üç ayrı kentin birleştiği mega kent ben hayal ediyorum.

Cin'den onu istiyorum.

BŞ:Gençlerimizin sahip olması gereken bazı değerler var.

Bizler diyoruz ki "Acaba gençler değerlerimizi kaybediyor mu?

"Gençlerimizin sahip olmasını istediğimiz önemli değerlerden birkaçını bizimle paylaşır mısınız?

Sİ: Gençlerin önünde en büyük engel bence egoları, benlikleri.

Yani egomuz, benliğimiz bizim önümüzdeki en büyük engel.

Yapmak istediğimiz şeyleri belki gururumuzdan, kibirimizden yapmıyoruz.

Yapmamamız gereken şeyleri belki söyledik diye yapıyoruz.

Öyle gençler oluyor ki bir hata ile bütün ömürlerini verebiliyorlar.

Bu anlamda egolarını terk etmelerini öneriyorum.

Egosunu, benliğini bırakabilirse bir kişi, kendin gibi olmak diyorum ben ona , kendin gibi olman gerekiyor.

Başkalarına özenerek, başkalarını taklit ederek çok da bir yere varmak mümkün değil.

Allah herkesi farklı yaratıyor.

Hepimizin içinde ayrı bir değer var.

Kendi içine dönüp, içindeki değerleri geliştirsinler.

Kendi içlerindeki güçlü bölüm ne ise, dışarıya çıkartsınlar.

Kendi içlerinde zayıflıkları varsa, o zayıflıkları tamir etsinler.

Herkes kendini inşa etsin. Herkes kendini yaşsın.

BŞ:Bülent Şenver'in Odası'nda Sayın Serdar İnan ile birlikteyiz.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini, zenginliklerini paylaşıyor.

Şimdi soru yağmuru bölümüne geldik.

Soru yağmuru bölümünde yağmur gibi damla damla sorular soracağım ve kısa cevaplar vermenizi isteyeceğim.

Benime soru yağmurunda ıslanmaya hazır mısınız?

Birinci yağmur damlasında diyorum ki konut inşaatı yapan birisinin yapmaması gereken iki şey söyler misiniz?

Sİ: Konut inşaatı yapan birisinin bir kere çevresine saygılı olması gerekiyor.

Hem inşaat aşamasında, hem inşaat sonrasında.

Mahallesinde, kaldırımında, elektrik direğinde kanalizasyonunda, elektriğini getirirken, suyunu götürürken kendi binasının dışındaki çevreye saygılı olması gerekiyor.

Binasının rengine kadar çevreyle alakalı olması gerekiyor.

Tarihi bir bölgeye gidip de cam bina yapmamak gerekiyor.

Buna belediyenin de dikkat etmesi gerekiyor ama para verenin müteahhit olduğu için buna dikkat etmesi gerekiyor.

En önemli sorunlardan biri aidat sorunudur.

Bunun da temeli yine mimari hatalardan kaynaklanır.

Siz tek kapı girişi yapacağınız yere, üç kapı girişi yaparsanız ve her kapıya da ayrı ayrı güvenlik koymanız gerekirse ne olur aidata yansır.

Siz binanızı yaparken elektrik tasarrufuna dikkat etmezseniz, aydınlatmanızı ledlerle çözmezseniz yine elektrik harcaması olarak binanıza geri döner.

Artık yavaş yavaş dünya yükü üzerindeki nüfusu taşıyamıyor.

Bu manada yapılan binaları da çevreye uyumlu, tasarruflu binalar haline getirmemiz gerekiyor. İnsanlarında fuzuli yere aidatlarını, giderlerini ödememeleri gerekiyor diye düşünüyorum.

BŞ:İkinci damlada aile şirketlerinde sizin bugüne kadar gördüğünüz, edindiğiniz tecrübe ile aile şirketlerinde yapılan en önemli hatalar nedir?

Sİ: En önemlilerinden biri işi bilene vermemeleri. "Ben ailenin büyük oğluyum, ailenin ferdiyim, benim bu işi yapmam gerekiyor."

Senin bu işi yapacak kapasiten var mı?
Vasfın var mı?
Bilgin var mı?

Bunu yapabilecek kadar çalışır mısın?

Bunlara bakmadan aile bireyi diye veriyorsunuz, sonra da işler zamanında yapılamıyor.

Bence en önemli aile şirketlerinin noksanlıklarından biri bu.

BŞ:Aile şirketlerinin bireyleri ille o şirketleri yönetecek diye bir kural olmamalı.

Sİ:Profesyonellere vereceksiniz, aile şirketinden o kişi belki başka işi daha güzel yapar .

Aile şirketlerinde güven çok önemlidir. İnsanlar birbirlerine çok güvenirler ama güven aynı zamanda suistimal de edilebilir.

Onun için aile şirketi de olsa yazmakta her zaman fayda var.

Kim neyi ne zaman yapacak, ne kadar yapacak , kimin hissesi nedir?

Aile şirketinde de sanki yabancılarmış gibi işi sistematik yapmakta ve kayıt almakta çok büyük fayda var.

Çoğu zaman şirketlerin ailelerin kavga yapmalarına veya şirketlerin sonuna geliyor.

Bu da Türkiye'ye zarar verebiliyor.

Bu manada her şeyi yazılı yapsınlar diye tavsiye ediyorum.

BŞ: Çok parası olan bir kişinin muhakkak parasıyla yapmasını istediğiniz iki şey.

Sİ: Aklınız varsa aklınızdan, bilginiz varsa bilginizden, paranız varsa paranızdan mutlaka dağıtmak zorundasınız.

Bu olmayanın hakkıdır.

Siz elinizde büyük paralara sahip olabilirsiniz, bu paraya ihtiyacı olan, bu para ile çok daha iyi işler yapabilecek insanlara paranın belli bir kısmını dağıtmanız gerekiyor.

Bunu vakıf yolu ile de yapabilirsiniz, başka bir yöntem de geliştirebilirsiniz ama buna mutlaka bir sistem koymanız gerekiyor.

BŞ:Bir daha dünyaya gelsem,

Sİ: Bir daha dünyaya gelsem yaptığım hiçbir işi yapmam.

Her şeyi değiştiririm.

BŞ:Neyi değiştirirsiniz?

Sİ:Yurtdışına giderdim, mesleğimi çok seviyorum mesleğimi daha da geliştirirdim.

Yurt dışında belli bir dönem çalışır, öyle gelirdim.

Daha detaylı olaylara bakardım.

Bir de insanları tanımaya daha çok zaman ayırırdım.

Gençlik yıllarımda insanları tanımak için pek fazla zaman ayırmadım.

En büyük hatalarımdan biri budur.

İnsan geniş bir derya.

Çok yönlü bir varlık.

Hiçbir insan hiçbir insana benzemiyor.

Kelimelerde bunu çok kolay söyleyebiliyoruz, karakterler farklı diyebiliyoruz ama uygulamada insanların çok farklı olduğunu düşünmüyoruz.

Her insanın bir yapısı var.

Onun için insanları tanımaya zaman ayırırdım.

Karşılıklı muhabbetlere , karşı tarafın kendisini izah etmesine.

Daha çok dinlerdim diye düşünüyorum.

BŞ:Gençler o zaman insanları tanımakla ilgili toplumun içine girmeleri lazım.

Sİ: İletişim şart.

Dinlemek şart.

Doğru soruyu sormak lazım.

Soruyu doğru sorarsanız, doğru cevap alırsınız.

Ama neyi soracağınızı bilemezseniz size verilecek cevap sizi de tatmin etmez hatta yanıltabilir.

BŞ:Gençlerden Türkiye'nin iki önemli sorununu çözmesini isteseniz, gençlerden Türkiye'nin hangi iki önemli konusunu çözmesini isterdiniz?

Sİ:Birincisi enerji. Bir de dış borç.

BŞ: Enerji sorununu nasıl çözecekler? Nükleer enerji ile mi?

Sİ: Nükleer enerji ile de çözülebilir, yerine yenilendirilebilir enerjiler, rüzgar enerjisi.

Belki Türkiye'nin dağları , taşları yeniden irdeleyip , Türkiye'de petrol yok deniliyor ama yinede belli yerlerde madenler, kaynaklar var.

Bir kere Türkiye'nin kendine yeter bir hale gelmesi şart.

Dış borcunu dengeliyor olması şart.

Kendi kendine yeten bir ulus olması şart.

Tarım anlamında da eskiden kendimize yetiyor haldeydik, tarım alanında da yetemez hale geldik.

Bunlar ciddi sorunlar olabilir.

BŞ:İş hayatında çok sık rastladığınız etik olmayan davranış?

Sİ:Sözünde durmamak.

BŞ:Durmuyor mu kimse sözünde?

Sİ: İnsanlar söz verirken de duramayacak gibi söz veriyor.

Konuşurken konuşmanın ağırlığını düşünmeden konuşuyor.

Karşı taraf a da tam izah etmiyor.

Belki siz sözünüzde duruyorsunuz da karşı tarafa izah etmediğiniz için, karşı taraf başka bir şeye söz verdiğinizi zannediyor.

Ben size bir şey söyledim, siz ne anladığınızı tekrar ederseniz o zaman diyeceğiz ki "Öyle anladınız Bülent Bey, öyle değil , böyle diye" ben ne dediğimi daha iyi idrak etmiş olacağı, sizde benim söylediğimi daha iyi anlamış olacaksınız.

Belki de ben o zaman sözümde durmuş olacağım.

Yapamayacağınız bir iş için söz vermeyin.

Her zaman söz verdiğinizden daha iyisini yapmaya çalışın.

Sİ:Muhtemelen ama sözünüzde durmak için az söz verin.

Konuşurken de düşünerek konuşun. İlk aklınıza geleni birden bire sarf etmeyin.

Önce irdeleyin.

Fikir bir yönleri ile ortaya çıksın.

Bazı işleri maliyetinden yapamazsınız.

Bazı işlerde süreden dolayı yapamazsınız.

Bazı işlerde de sizin söylediğiniz kaliteye ulaşmak mümkün değildir.

Becerileri yoktur, öyle malzeme yoktur.

Mimari de çok olabiliyor böyle konular.

Ona göre dikkat edip konuşmak gerekiyor.

BŞ:Böyle gelmiş böyle gider diye bir söz var Türkçede ve sık sık kullanıyoruz.

Sizce Türkiye'de böyle gelmiş ama böyle gitmemeli dediğiniz ne var?

Sİ: Mesela bizim genelde kültürel yapımızdan kaynaklanıyor. Türk milleti göçebe bir millet.

Aslında Türk milleti Orta Asya'dan gelmiş ama buradaki halklarla da kaynaşmış bir millet.

Şuandaki kültür ile Orta Asya arasındaki orijinal kültür ile dağlar kadar fark var.

Türkiye kültürü dediğiniz zaman Arap kültürü , Ermeni kültürü, Rum kültürü, İslam kültürü , Hıristiyan kültürünün eridiği bir kültür dalı.

Bu manada eskisi gibi adetlerin, geleneklerin irdelenmesi gerekiyor.

Gelenek olarak yerleşmiş fikirler var. Mesela diyoruz ki "Denizin kenarında bina yapılmaz."

Halbuki Venedik diye bir şehir var dünyada, denizin tam kenarında. Demek ki bu fikir tam da doğru değil. Ne yaptığınız önemli.

Demek ki biz denizin kenarında bugüne kadar güzel bina yapamadık ki , denizin kenarında bina yapılmaz kuralı gelmiş.

Bundan sonra demek ki biz, denizin kenarında güzel bina yaparsak , denizin kenarında dahil bina yapılabilir haline getirebiliriz.

BŞ:Sizinle birlikte çalışacak olan bir genç, sizinle

İnanlar İnşaatta çalışacak.

Ondan beklediğiniz ne olur?

Sizinle birlikte çalışabilmesi için onda hangi özelliklerin olması?

Hangi becerilerin olması gerekir?

Sİ:En önemli şey tespit.

Yeni gençlerde tespite zaman ayırmıyorlar.

İlk aklına gelen ile hareket ediyorlar.

Bir olay vuku buldu diyelim, bu vuku bulan olayın çeşitli yönleri var.

Bu ne zaman vuku buldu?
Niye oldu?
Nasıl oldu?
Ne zaman oldu?
Kim vardı?

Bu tespitten sonra yorumlamak , o yorumda da mutlaka istişare etmek, danışmak sonrada bir karara varmak.

Kararda da eksiklik var.

Biz ne tespit sürecini doğru yapıyoruz, ne yorum sürecini doğru
yapıyoruz, ne de karar sürecini doğru yapıyoruz.

Kararda da karar vermiyoruz, havada bırakıyoruz.

Ben istiyorum ki gençlerden, ben patronum benim yanıma bir fikir ile geldiniz.

Bir kararınızı vermiş olun. "Patron, böyle olması lazım.

Benim fikrim bu" deyip fikrinize sahip çıkın.

Sizin amiriniz, genel müdürünüz, dediğinizi yapabilir de, değiştirebilir yada hiç yapmayabilir.

Siz karar verdiğiniz zaman sonradan bu kararı irdeleyebilirsiniz. Doğru mu ? yanlış mı ? diye kendinizi irdeleyebilirsiniz.

Ama bir karar süreci yaşamazsanız , sonrada gelişim süreciniz ham kalıyor.

BŞ:Bülent Şenver'in Odası'nda konuğum Sayın Serdar İnan.Şimdi Siz Olsaydınız Ne Yapardınız?

Serdar bey ben size bir etik vaka hazırladım.bu hayali bir vaka.

Bunu okuyacağım ve sonra size soracağım, siz olsaydınız ne yapardınız? Diye.

Faruk Bey, çok saygın bir doktordur.

Çevresi tarafından bilinen bir doktordur.

Bir gün ilaç şirketi kendisine gelir der ki. "Biz romatizma ağrılarının geçirilmesi için bir ilaç bulduk. Bununla ilgili acaba hasta testlerini sizin liderliğinizde yapabilir miyiz?

Bu ilacın yan etkileri var mı? Yok mu?" diye.

Kabul eder kendisi ve bir sözleşme imzalarlar.

O sözleşmede bir gizlilik anlaşması da vardır.

Doktor Faruk Bey, bu bulguları başka hiç kimseyle paylaşmayacağına dair sözleşmeye imza atar.

Sonunda inceler ve görürü ki bu romatizma ilacı kalp hastalığı olan insanlara çok zarar veriyor.

Kalp hastası olmayanların bile kalbine zarar veriyor.

Raporunu yazar, ilaç şirketine verir. Kendi işine devam eder.

Bir gün bir seminere gider, seminerin sonunda sorular bölümü vardır.

Soru bölümünde karşıdan bir genç elini kaldırır ve "Benim hasta bir annem var, yaşlı.

Kalp rahatsızlığı var ama romatizmaları da o kadar çok ağrıyor ki kendisine şu isimli ilacı tavsiye etti.

Ne dersiniz , kullansın mı bu ilacı?" der.

O anda Doktor Faruk Bey'in tepesinden kaynar sular boşalır.

Çünkü o söylenen ilacın adı Faruk Bey'in analiz ettiği ve raporunu olumsuz olarak verdiği ilacın adıdır.

Acaba ne yapsan diye bir an düşünür, sözleşmedeki gizlilik yasası aklına gelir.

Sayın Serdar İnan, Doktor Faruk Bey'in yerinde siz olsaydınız, bu durumda siz ne yapardınız?

Sİ:Burada romatizmanın ne kadar giderildiği?

Kalbe ne kadar zarar verdiği önemli. Romatizma kadını ne kadar rahatsız ediyor onu bilmek lazım.

Bu ilaç diğer romatizma ilaçlarına göre ne kadar etkili ona bakmak lazım.

Kadının kalbinin durumuna bakmak lazım. Kalbe zararının miktarını ölçmek lazım.

Kadın çok ağrılıysa, başka romatizma ilacı yoksa, bu ilaçta kalbe çok çok bir zararı yoksa, belki ben o romatizma ilacını bile tavsiye ederim.

Burada miktarlar çok önemli. Kadının yaşı çok önemli. Biraz önce anlattığım gibi detay.

Ne?
Ne Kadar?
Nerde?
Nasıl?

Bu gibi soruların cevabı lazım.

Ancak ,normal koşullarda her şey insan içindir.

Atılan imzalarında hepsi insan içindir.

O atılan imzaların hepsi insan yararı ve faydası içindir.

Kanunlar, kurallar hepsi insan içindir. Normal şartlar altına ben "O ilacı kullanma" derdim.

BŞ:Sözleşmede gizlilik olsa bile derdiniz.

Sİ:Bütün sözleşmeler işi daha iyiye götürmek için yapılır.

Hiçbir sözleşme yoktur ki insan aleyhine, bunun cezası bile olsa hakime rahatlıkla anlatabilirsiniz.

BŞ:İnsana zararı dokunacağını bile bile ben ona dokunmaz diyemezdim.

Çünkü doktor yemin ettim.

BŞ: Bülent Şenver'in Odası'nda konuğumuz Sayın Serdar İnan ile birlikteyiz.

Şimdi torba oyunumuz.

Bir torbamız var, torbamızın içinde harfler var.

Bir harf çekmenizi istiyorum.

"U" harfi çıktı.

U harfi ile başlayan olumlu ve doğru davranış düşünebilir misiniz?

Sİ: Unutmamak.

BŞ:Bu iyi bir davranış. Unutursanız ne olur?

Sİ:Geçmişinizi unutmayacaksınız.

Nereden geldiğinizi unutmayacaksınız.

Ne söylediğinizi unutmayacaksınız.

Ne yapmak istediğinizi, hedefinizin ne olduğunu unutmayacaksınız.

BŞ:Çünkü unutmazsanız gelecekteki alacağınız kararlar daha doğrumu olur?

Sİ: Unutmamak demek onun ille de doğru olduğu manasına gelmiyor ama biz bunu unutmadığımız zaman "Ben buradaydım, benim fikrim buydu. Bunun üstüne inşa etmek lazım."
Unutursanız hep sıfırdan başlarsınız.

Temelsiz bina olur.

BŞ:Bir tane daha çekin. "S" harfi.

Bu da bir kötü davranış, yanlış davranış için olsun.

Sİ:Sevgisizlik.

Sevgi olmadan hiçbir şey olmuyor.

Hayatın ana temelinde sevgi var.

Sevgisiz kaldığınız zaman çeşitli hastalıklara, psikolojik vakalara duçar olursunuz.

Sevgisiz kalırsanız iyi niyetinizden geleceğe güveninizi kaybetmeye başlarsınız.

Sevgi, bir arabanın yakıtı neyse o kadar önemli.

Annenizi, babanızı , eşinizi, çocuğunuzu, mahallenizi, komşunuzu , öğretmeninizi , devletinizi, milletinizi yaratılmış ne varsa seveceksiniz.

BŞ: Ben sizi sevdiğimi nasıl gösterebilirim?

Sİ: İletişim kurmak gerekiyor.

BŞ:Söyleyerek mi?

Sİ: Hissettirerek, söyleyerek, haykırarak, şiir yazarak nasıl isterseniz.

Bir şekilde karşı tarafın sevmenizi ama bu sevginin içinde de karşı tarafın bu sevgiye kıymet vermesini isteyeceksiniz.

Tek taraflı bir hayat yürümez.

Sevginin de bir diyalog olması lazım.

BŞ:Bülent Şenver'in Odasında konuğumuz Sayın Serdar İnan ile birlikteyiz.

Şimdi Çubuk Oyunu.

Sihirli kutumuzun içinde çubuklar var.

Bu çubuklardan bir tane çekin.

Çubuğumuzun üzerinde güzel bir söz var.

Sİ: "Çok dinlemekten akıl, çok söylemekten pişmanlık doğar."

İstişare etmek, danışmak.

Biraz önce söylediğim gibi yorum kısmı.

Yorum kısmında karşı tarafı dinlemek, istişare etmek,danışmak, fikir sormak.

BŞ: Bu olumlu kısmı. Dinlemek olumlu bir şey.

Olumsuz olan neymiş.

Sİ:Çok söylemekten pişmanlık doğar.

Çok konuşursak hata yaparız.

Aklımızda belki tam düşünmediğimiz kısımları söylemiş oluruz.

Sonrada pişmanlık duyarız.

"Ben bunu niye dedim? Ben o arkadaşımın kalbini niye kırdım? "

Ne gelirse insanın başına dilinden gelir ya, bu o.

BŞ:Bülent Şenver'in Odası'nda Sayın Serdar İnan ile birlikteyiz.

Şimdi bir anı.

Herkes bir anı merak ediyor sizden.

Sİ:Benim bir Yahudi işadamı bir ağabeyim vardı.

Bizim iş yaptığım bölgedeydi.

Çok güzel bir arsası vardı.

Ben de arsayı kat karşılığı almak istiyorum.

Hemen bir proje çizdim, yanına gittim.
"Böyle bir proje yaptım, verirseniz arsayı kat karşılığı yapayım" dedim.

O zaman da 26-27 yaşımdayım.

Dedi ki "Senin referansın ne?"

"Burayı yaptın, burayı yaptım" diye söyledim.

"Bunları yaptın da ben sana referansı soruyorum." Dedi.

"Ne demek referans?"dedim

"Referans , ben birine telefon açacağım 'Serdar seninle iş yaptı mı? Nasıl Yaptı ? Güzel Yaptı mı? Güzel yaptı derse referans budur. Sen bunları yapmışsın ama kendine yapmışsın. Belki güzel yapıyorsun ama belki benim işimi güzel yapmayacaksın."

Akıl akıldan üstündür.

Referans demek ki bütün sizin söyledikleriniz, cümleler, yaptıklarınız hep dikkat edeceksiniz, ileride sizinle ilgili aklınıza gelmeyen bir insana sizinle ilgili bir fikir sorulabilir.

O da sizden olan kötü anısını aklına getirerek sizin için kötü referans verebilir.

Onun için hep dikkatli olmak lazım.

BŞ:Bülent Şenver'in Odasında konuğum Sayın Serdar İnan ile birlikteyiz.

Şimdi "Bir kelime bir cümle" ben size bir kelime söyleyeceğim.

O kelimenin size hatırlattığı ilk cümleyi bizimle paylaşmanızı rica edeceğim.

BŞ: Kelime hoşgörü cümle

Sİ:Hoşgörüsüz olmaz.

BŞ:Kelime saygı cümle

Sİ: Saygıyı unutmamak lazım.

BŞ:Kelime aşk cümle.

Sİ:Her şeyin başı aşk.

BŞ:Kelime zenginlik cümle

Sİ:Parasal zenginliktense içsel zenginlik her zaman daha önemlidir.

BŞ:Kelime mutluluk cümle.

Sİ:Mutluluk için vermeyi bilmek lazım.

BŞ:Kelime itibar cümle

Sİ:İtibar için ne söylediğini bilmek lazım.

BŞ:Kelime etik cümle.

Sİ: Mesleğinizde etik davranışlara dikkat etmek gerekiyor.

BŞ:Kelime kitap cümle.

Sİ:Alemler kitabı en önemli kitaptır.

BŞ:Kelime şiir cümle

Sİ:Şiir, hayatın damıtılmış öz halidir.

BŞ: Kelime Atatürk cümle

Sİ:Atatürk gerçekten ulusumuzu bir bölgeden bir bölgeye, bir çağdan bir çağa geçirmiş büyük bir liderdir.

BŞ: Kelime Türkiye cümle

Sİ:Büyük aşk

BŞ:Kelime İnanlar İnşaat cümle

Sİ:İnanlar İnşaat inşallah uzun bir süre yöneteceğiz. Ancak bileceğiz ki yaptığımız bütün işler son bulur. Bütün yöneticilerin en önemli vazifesi bilmeleri gerekir ki, ne yönetirsen yönet mutlaka fani olacaktır.

BŞ:Kelime Serdar İnan cümle

Sİ: Allah Serdar İnan'ı korusun diyelim.

BŞ:Çok teşekkürler. Ağzınıza sağlık.

Bülent Şenver'in Odasında konuğumuz Sayın Serdar İnan'dı.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini, zenginliklerini paylaştı.

Unutmayın gençler bizim her şeyimiz, en değerli hazinemiz.

Gençlerimize sahip çıkalım.

Bir başka programda birlikte olmak dileğiyle tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın.

Hoşçakalın.

.
.


Serdar İnan, Bülent Şenver

.



.



.



.



.




Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org