|
Tüm Yazıları
ShareThis
|
ÖNCEKİ YAPTIKLARIM BANA AİT DEĞİL!
17.05.2012 |
|
Okunma Sayısı : |
2738 |
|
|
Oy Sayısı : |
1 |
|
|
Değerlendirme : |
5 |
|
|
Popülarite : |
0 |
|
|
Verdiğiniz Puan : |
|
|
|
|
|
|
ÖNCEKİ YAPTIKLARIM BANA AİT DEĞİL!
Serdar İnan
. .
İnfomag dergisinin yaptığı söyleşiyi sizlerle paylaşıyorum..
. .
ÖNCEKİ YAPTIKLARIM BANA AİT DEĞİL!
Sınırları zorlayan bir tavrınız var. Özellikle başbakanın çılgın projesini açıkladıktan sonraki atağınız bunu pek bir aşikar kıldı.
Sİ:Var tabi, olmaz mı? Bu yanımı şöyle açıklayabilirim.
Örneğin; ben, Steve Jobs'cu değilim. Bill Gates'ciyim ya da Amerigo Vespucci değilim.
Kristof Kolomb'cuyum. Amerikayı keşfeden Kolomb'dur ama Amerika ismini koyan Vespucci'dir. Ancak bugün kimse Vespucci'yi tanımıyor.
Kısa tarih Vespucci'yi öne çıkarıyor. Uzun tarih Kristof Kolomb diyor. Çünkü cesarete sahip olan Kolomb'du.
Siz gerçekten cesaretinizi, kendinizi ortaya koyup da bir şey yapmaz iseniz iş genelde cila ile boyama kısmına kalır.
Bu da kısa tarihin sizi yazmasına ama uzun tarihin sizi unutmasına sebep olur.
Uzun tarih gerçekten cesur insanları yazıyor.
Gidilmemiş denizlere gidenleri, keşfedilmemiş denizlere açılanları yazıyor. ,
Onun için ben temel de o insanlara hayranlık duydum.
Başbakanın çılgın projesine yaptığınız kontratak bunun içindi o zaman…
Sİ:2008 yılında Star gazetesinde bir röportajım yayınlandı.
O röportajda: "haliçten girelim, yukarı Karadeniz'e çıkalım, açalım" dedim.
Daha sonra başbakan 'çılgın proje' açıklayacağını ifade ettiğinde acaba buna benzer bir şey mi açıklayacak diye TV'nin başında bekliyordum.
Hemen akabinde "Kanal İstanbul" projesini açıklayacağını ifade etti.
Bu proje lojistik bir proje değil.
Daha ziyade reklamasyon ağırlıklı bir proje…
Muhtemelen de proje için Küçükçekmece gölünden girecekler, Sazlı Bosna barajından geçip yukarıya devam edecekler.
Başbakan açıkladığında bu bölgeye 3 milyon nüfusu buraya yerleştireceğini ifade etti.
Eğer nüfusa Şanghay, Hong Konk, New York ya da Dubai gibi modern bir şehir yaparsan 5 milyar dolar maliyeti olur.
Bunun satış değeri de 1 trilyon dolar olur.
Sizin bir de vakıfcı bir tarafınız var.
Sİ:Evet, Mimar Sinan Vakfımız var.
Türkiye'deki STK'lara bakışınız nedir?
Sİ:Doğru yönetilmediklerini düşünüyorum.
Azınlık grubundaki kurum ve kuruluşların etkin bulmuyorum.
Sosyal katmanlarda ne kadar farklılık varsa temsil edilmeli ve aşağıda bir yerlerde kurgulanarak yukarıya çıkması gerektiğine inanıyorum.
Maalesef Türkiye'de bu gerçekleşmiyor.
Türkiye'de ne oluyor.
Yukarıda bir yerlerde birisi diyor ki ben İstanbul'u böyle yapacağım. Ama aşağıdakiler bunu kabul etmiyor.
Mesela biz bir yarışma açtık "Gelecek İstanbul" adıyla… bu bir fikir yarışması… akademik bir yarışma Mimar Sinan Üniversitesi ile birlikte gerçekleştirdiğimiz bir proje bu yarışma nezdinde Türkiye'deki bütün üniversitelere, hocalara, öğrencilere İstanbul için fikir üretin dedik. İstanbul gelecekte ne olmalı diye… şimdi Türkiye'de 1/100 000'lik bir imar planı yapıldı. Ancak bu planın bir üst felsefesinin olması gerekiyor.
Bu üst kurgunun demesi gerekiyor ki ben İstanbul'u 12 milyon tutacağım ya da ben İstanbul'u 30 milyon yapacağım ama Marmara'ya yayacağım… 48 beden elbise biçip 52 bedene giydiremezsiniz.
Batıya baktığınızda sistem içerisindeki bütün kişi ve kurumlar ürettikleri üzerinden değerlendiriliyor. Ona göre de söz hakkı alıyorlar. Bu anlamda STK'ların konuşma hakkı nedir?
Sİ:Elma ağacına gidip de armut beklemenin bir alemi var mı?
Ama çok önemli bir lokasyon tutuyorlar.
Bu lokasyonda da yapmaları gereken vazifeleri yapmayarak topluma ihanet ediyorlar.
O zaman tutma kardeşim bu köşeyi :
İşte mimarlar odası, şehirciler odası, bilmem ne odası….
Bunların çoğu etkin değil.
Ne yapacağız biz şimdi!
Mimarlar odası devamlı bana siyasi mesaj atıyor. Ben de ona atıyorum.
Ya kardeşim burası siyaset yeri değil ki, sen bütün mimarların odasısın.
Senin yapman gereken mesleki koşullarını geliştir.
Mesleki alanda gelişmelerini sağla. Mimarlar odasının yaptığı en önemli iş imar planlarına itiraz etmek.
Sen itiraz mercii değilsin ki, bu planları durdurarak meslektaşlarına ihanet ediyorsun. Niye?
İmar planı olacak ki adam mesleğini ifa etsin.
Şunu bilmek lazım son 200 yıldır yaptığımız binalara bakalım.
Hiçbir turist senin yaptığın binanın önünde resim çektiriyor mu?
Aslında bir nevi resmi yaklaşımı, söylemi değiştirelim diyorsunuz.
Sİ:Hepsini, hepsini…
İmar plan anlayışımızı, yönetmelik anlayışımızı, üniversitelerdeki eğitim anlayışımızı…
Hepsi köklü hatalar içeriyor.
İllaki içlerinde iyi olan, iyi çalışan şeyler yok mu? Tabii ki var onları bulacağız ve ayıklayacağız.
Ancak bütün ürün veremiyorsa onu değiştirmek zorundayız.
Bir kere yıkalım, fikren yıkalım ve yerine yeniden yapalım.
Daha iyisini yapalım…
Biraz konuyu değiştirelim…. Aşka inanır mısınız?
Sİ:İnanmaz mıyım her şeyin temeli aşk…
Aşık olur musunuz?
Sİ:Olmaz mıyım? Anlatayım mı aşkın hikayesini?
Lütfen!
Sİ:Şimdi La yani hiçbir şey yok iken…
İlahe, Allah ilahlığını idrak ediyor.
İllallah, İllaki Allah….
Aşk, Allah'ın gördüğün suret alemini seyredip kendini sevme halidir. Sen beni seviyorsun, Allah'da senle beni seviyor.
Aşk olmasa hiçbir şey olmaz…
Şu günlerde her sektör, her siyasetçi 2023 hedeflerini konuşuyor bu hedefleri mantıklı buluyor musunuz?
Sİ:2500 hedefi koymak lazım…
2023 hedefi eksik bir hedef ama hedefsizlikten iyidir. İstanbul'a imar planı yapıyoruz. İstanbul'daki binaları turistler geziyor.
Ayasofya'ya gidiyor.
Ayasofya 600 yılında yapılmış, 1500 yıldır ayakta.
Sultanahmet'e gidiyorsunuz, 500 senedir ayakta.
Yani baktığınız zaman 500 senelik 1000 senelik binalar var.
Hele şu günün teknolojisinde 500 sene 1000 sene daha binaları götürmek mümkün.
O zaman bizim bugün ne yapacağımız binaların ortalama 500 sene daha İstanbul'da kalacağını düşünmemiz gerekiyor.
Mimar Sinan'ı aşmak mı istiyor sunuz?
Sİ:Aşılır tabi ki! Aşılmaz mı?
Selimiye dünyanın başyapıtlarından biri…
Selimiye'ye denk olabilir diye Tac Mahal'e gittim.
Karşısına geçip şöyle bir baktım .
Eğer ki diyorsan "şunu şuradan alıp buraya koysam" külahın boyunu biraz daha yükselteyim, kubbesini biraz daha yatırayım daha güzel olur diyorsan o baş yapıt değildir.
Başyapıt binanın hiçbir parçasını değiştiremiyorsan başyapıttır.
Tac Mahal'i seyrettim ve istediğin gibi değiştirebileceğini fark ettim.
Türkiye bir anayasa sürecinin içinde. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sİ:İletişim çağı öyle kritik bir çağ ki, yaptığın her şey sana geri dönüyor.
Yani söylediğin söze, yaptığın harekete dikkat eder hale geliyorsun.
İletişim çağı nedeniyle radikalizm sonlanıyor.
İletişimden dolayı insanların birbirlerine daha saygılı oldukları bir çağa giriyoruz. "Altın Çağ" bu…
Yani 2012 yılında eski çağ kapanıyor.
Yepyeni bir çağ başlıyor.
Bu çağın adı "Altın Çağ" Artık bir anayasa yapacaksak hümanist, insanca, kimsenin birbirini kandıramadığı bir yasa yapmakla mükellefiz.
Bütün bütün kalıpların kalktığı, kişilerin tanımlanmadığı tanımsız bir anayasa yapmak zorundayız.
Tanımı koyarsan tanım öldüğü gün sen de ölürsün.
Dinamik, üç boyutlu kanunlar yapmalıyız.
Biz fikirleri doğru koyan ama uygulamaları yanlış yapan bir milletiz.
Mesela darbe olayında. Süleyman Demirel diyor ki: "ben hesaplaştım." Hesaplaştım demekle hesaplaşılmıyor ki.
Hesaplaşmak demek darbeyi ortaya çıkaran fikri fikrende yenersen hesaplaşırsın.
Biz işi hep görsel yapıyoruz.
Biz, şuan 12 Eylül'ü yargılamaya çalışıyoruz.
Önce 12 Eylül'ün toplum üzerinde yarattığı psikolojik, sosyolojik olguları düzelt.
Zekadan rahatsız olur musunuz? Sizden daha zeki bir adamla karşılaştığınızda tepkiniz ne olur?
Sİ:İncelerim. İçinde kaybolurum.
Her şeyi bir eğitim programı olarak algıladığımdan, değişik bir şey gördüğümde incelerim. Yani hata yaparım. Şimdi ne demek bu?
Benim amacım hep doğru yapmak değil.
Doğruları toplamak değil.
Benim amacım miktar değil.
Benim amacım seviye. Miktar ayrı, seviye ayrı bir şey.
Mesela olimpiyatlarda 100 m koşuyorsun ya… 9,8 koştun. Bu 9,8 ile koşan adam için nereye kadar koştuğun, ne kadar doğru, ne kadar yanlış yaptığının önemi var mı?
Önemli olan ne? 9,7 de koşabiliyorsan daha iyi. İşte bu seviye demek.
Bu dünyaya böyle bakıyorum.
Onun için ben çok rahat yanlış yaparım… çok rahat para kaybederim.
Mesela bir tüccar vardır. Miktarsal çalışıyordur.
Elinde geçen yıl on lira vardır. Bu yıl 15 lira vardır.
Ben bu kadar para kazandım diyor.
Ve başarıyı onun üzerinden tespit ediyor.
Ben öyle değilim.
Ben parayla kendimi çıkarabildiğim akli seviyeye bakıyorum.
Kendimi hangi idrak seviyesine çıkardığıma bakıyorum.
Farklı bir şey gördüğümde de inceler onunla etkileşime girerim.
İnsan kaynağı politikanız nedir?
Sİ:Bugüne kadarki dünya görüşüm.
Daha eğitim bazlı.
Ben daha yeni mimarlığın birinci basamağına geldiğime inanıyorum.
Bundan önce yaptığım bütün işleri stajyer olarak yaptım.
Bu sene bir okuldan mezun oldum diyorum.
Neden böyle diyorum.
Artık kafamı değiştirmek anlamında çokta bir şey bulamadığım için…
Mesela bende 2010 yılından 2011 yılına kadar çok şey değişti.
Daha önceki senlerde de birçok şey değişmişti.
Bu sene bu eğitim süreci bitti. Ben bundan sonra ürün vermeye başlayacağım.
Bundan önceki bütün politikalarım, tüm yaptıklarım bana ait değil.
İnsan kaynakları politikası insanlarla etkileşim, tüm bunların hepsini kendi eğitimimi almak için yaptığım şeyler olarak düşünüyorum.
Çok beğendiğim altına imza atıp, çok güzel olmuş dediğim bir eserim yok, diyorum.
SERDAR İNAN'IN ANAHTAR KELİMELERİ
O'NUN HAYATINDAKİ KAVRAMLARIN KARŞILIKLARI
PROJE: Tespit, yorum, karar. Doğru tespit yapacaksın, doğru yorumlayacaksın, doğru karar alacaksın.
İNŞAAT: Benim eğitim aracım.
BABA: Babam rahmetli çok stabil bir adamdı. Babamın her şeyi standarttı. Ayakkabısını koyduğu yer dahi aynıydı. Ben hiçbir zaman ayakkabımı aynı yere koymadım.
TÜRKİYE: Türkiye de Türklerin eğitim aracı. Bana benziyor. Hem Doğu hem Batı.
KANUN: Mantığı doğru yapılması gereken ve toplumsal konsensüse ihtiyaç duyulan metin.
MİMAR SİNAN:İdolüm.
ALLAH: Siyah. Allah'ı en güzel ifade eden renk.
KADIN: Kaburga kemiğimiz. Nefs-i kül. Erkeğin imtihanı.
. .
. . .
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tüm yazıları |
ShareThis
|
|
|
|
|
|
Türk Liderler:
Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem
|
|
|