Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Prof.Dr.Üstün Ergüder Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Prof.Dr. ÜSTÜN ERGÜDER Bülent Şenver'in Odası TV Programı Bölüm 1
22.06.2012
Okunma Sayısı : 2411
Oy Sayısı : 2
Değerlendirme : 5
Popülarite : 1,51
Verdiğiniz Puan :
 

 

Prof.Dr. ÜSTÜN ERGÜDER Bülent Şenver'in Odası TV Programı Bölüm 1

.
.

izlemek için

.
.

dinlemek için

.
.

Prof.Dr. ÜSTÜN ERGÜDER Bülent Şenver'in Odası TV Programı Bölüm 1
Deşifresi

Prof.Dr. Üstün Ergüder (ÜE)
Bülent Şenver (BŞ)

BŞ:
Bülent Şenver'in Odası'na hoşgeldiniz.

Bülent Şenver'in odasında konuğum Prof. Dr. Üstün Ergüder.

Hoşgeldiniz Hocam.

ÜE: Hoşbulduk.

BŞ: Hocam, diyorum çünkü üniversitede benim hocamdınız.

ÜE: Bülent benim ilk göz ağrımdı.

Çaylak olduğumuz zamanlarda.

BŞ: Çok iyi şeyler öğrendik sizlerden.

Umarım gençler sizin verdiklerinizi alıyordur, paylaşıyordur ve onlara yararlı oluyordur.

Bana çok yararlı oldu.

Sizin hayatınızda kilometre taşlarım diye düşündüğünüzde bizimle paylaşacağınız neler var?

ÜE: Hayatımın kilometre taşlarından bir tanesi akademik kariyere geçişimdir.

O da 1962 senesinde oldu.

İngiltere'de ben lisans okudum, iyi bir üniversitede Manchester üniversitesinde ekonomi, politika okudum.

Döndüğüm zaman pek ne yapacağımı bilemiyordum.

Babam benim çok başarılı bir cerrahtı.

Ama beni hep cerrah olmamaya zorladı.

"Zor bir meslektir, gecen gündüzün olmaz, çok mesuliyetlidir" derdi.

Zaten görüyordum, günde 17 ameliyat yaptığı oluyordu 50'li yıllarda.

Peki, o olmayacaksa ne olur diye düşündüm. 

O zamanın Ankara'sında en göz alıcı meslek dış işleri mensubu olmaktı.

Yurt dışına gitmek o kadar kolay değildi o seneler.

Yurtdışına gideceksin, sevdiğin hayal kurduğun şehirlerde yaşayacaksın.

Bir takım çok rasyonel olmayan sebeplerden İngiltere'den döndüğüm zaman aklımın bir köşesinde vardı.

Dış işleri bakanlığına girmek için müracaat etti.

Sınavla alıyorlardı o zaman.

Sınavlar iki aşamalıydı.

Bir lisandan sizi sınava alıyorlardı.

Onu geçerseniz meslek sınavı dedikleri hukuk, siyasi tarihi, ekonomi gibi sizi sözlü mülakat şeklinde sınava alıyorlardı.

Ben ilk İngiltere'den gelir gelmez hemen dış işleri sınavına girdim.

İngilizce sınavından birinci oldum.

Beni hukuktan bıraktılar.

Haklılar da, hukuk hiç okumamıştım.

Bir gecede bitirmeye çalıştım.

Ertesi gün bir sınava girdim.

Suali hatırlıyorum "Anne ölürse miras kimlere kalır?" diye sordular.

Miras hukuku ile ilgili bir şey geldi.

Ama bilemedim bıraktılar beni.

Ankara'da boşta kaldım ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi asistanlık sınavları açtı.

Ben Robert Kolej mezunuyum.

İngiltere'de okudum. 

O ekolden geldiğim için bilgiye karşı, akademiye karşı bir zayıf tarafım vardı.

Özellikle bize Robert Kolej, okulu sevdirdiydi.

Manchester üniversitesinde de çok iyi hocalarım olduydu.

Ortadoğu bu sınavı açınca Ortadoğu Teknik Üniversitesine girdim ve kabul edildim.

Bu arada dış işleri gündemimden düşmemişti.

İkinci sınavı açtılar, bu sefer beni İngilizceden bıraktılar.

Ben Orta Doğu Teknik Üniversitesine giderek ısınmaya başladım.

O arada da Robert Kolej öğretim üyeleri yetiştirmek üzere bir burs sınavı açmıştı, ona girdim.

Kazandım. Amerika'ya gittim doktora yaptım.

Doktora yaptım, döndüm geldim.

Robert Koleje geldim ve sizleri okutmaya başladım.

Onun için o günler 1961-1962 önemli bir dönüm noktasıdır benim için.

Düşündüğüm bir yerden başka bir yere yönlendirdi ve giderek daha çok sevdiğim bir mesleğe doğru yönlendirdi.

BŞ: Ve yüksele yüksele Boğaziçi Üniversitesinin Rektörü oldunuz.

ÜE: Boğaziçi Üniversitesi benim için bir yerde çok önemlidir.Çünkü kariyerim özdeşleşti orayla.

Ben o kurum ile beraber ile geliştim.

Orası Robert Kolej yüksek okulu olmaktan çıkıp Türkiye'nin en iyi üniversitelerinden biri haline geldi.

Orada biz de büyüdük beraber.

Türk akademik sistemine intibakımız üniversite ile beraber oldu.

O gün senin hocan olan arkadaşlar Mustafa Dilmenler gibi.

BŞ: Arman Manukyan, Ahmet Koç, Özewr Ertuna.

ÜE: Onun için benim çok özel bir yeri vardır.

Başka bir mihenk taşı da 1981'de geçirilen yüksek öğrenim yasası 2547, ben Boğaziçi Üniversitesinin çok büyük haksızlıklar yaptığına inandım.

Ondan sonraki on sene içinde yani 1982-1992 arasında giderek bu fikrim pekişti.

BŞ: Nasıl bir haksızlık oldu bu?

ÜE: Boğaziçi kendine çok özel bir kurum.

Kendine göre deneyler yapan bir kurum.

Türkiye'ye değişik modeller sunabilen bir kurumdu.

Mesela, biz 1974 yılında Şerif Mardin geldi üniversiteye ve sosyal bilimler diye bir bölüm kuruldu.

Bu Türkiye için bir yenilikti. İçinse siyaset, psikoloji birimi ve sosyolojiyi barındıran, disiplinler arası bir program geliştiren çok güzel bir programdı.

Bir baktık ki 1982'de bunların hepsi sıfırlandı.

O bölümün içindeki disiplinler başka fakültelere gitti.

Siyaset bilimi benim mensup olduğum bölüm idari bilimlerde kaldı.

Yani çok ilginç, yenilikçi olduğum bir projenin çok büyük bir darbe yediğini gördüm.

Şimdi yenlik olan ve sunulan bazı üniversitelerin yaptığı kamu politikaları yoktu.

Mastır programları var.

Biz bunları daha 1979 da planladık ve yürürlüğe koyduk.

Kamu politikaları mastırı veriyorduk, o kalktı ortadan.

Yönetsel olarak da Boğaziçi şunu hissetti; o gün bize rektör olarak atanan arkadaş dışarıdan geldi,
Ona ben hiçbir zaman haksızlık etmek istemem, elinden geleni yapmıştır.

Ama Boğaziçi üniversitesinde hep şöyle bir şey oldu; "Bunlar bizi çok değişik olduğumuz için cezalandırıyorlar.

Biz kendi kendimizi yönetemiyor muyuz?

İçimizden adam çıkmıyor mu? " gibi sorular.

Bunlardan bende etkilendim.

Ben siyaset bilimde doktora yapmış bir insanım, bölümümüzde de herkes siyaset bilimciydi.

Bize bir gecede siz artık siyaset bilimci değilsiniz, kamu yönetimisiniz dediler.

Ben çok sinirlenmiştim bu işe.

Sonunda da 1991 senesiydi, ben bu üniversitenin rektörlüğüne aday olacağım ve bu iş değiştireceğim dedim.

BŞ: Dediniz, rektör oldunuz, başardınız.

Değiştirmeyi başardınız mı?

ÜE: Bazı şeyleri başardım.

Bazı şeyleri başaramadım.

1982'de başlayan bir sistem.

Beğenmediğiniz bir sistem.  

Öğretim üyelerinin de beğenmediği bir sistem.

Ama aradan on sene geçince sistem kendi destekçilerini yaratıyor.

O kadar kolay iş değil o.

Yalnız Ankara ile boğuşmuyorsunuz, içeride de boğuşuyorsunuz.

Ana bilim dalı diye bir şey getirdiler o sene, yoktu o sistemde bölüm vardı.

Biz o zamanlar kanunda ana bilim dalı diyor diye ana bilim dalarlını yaratıyormuş gibi davrandık.

On sene sonra baktık ki millet ana bilim dallarına sahip çıkıyor.

Anladım ki Rektör olunca boğuşmak gerekiyor.

BŞ: Rektör olunca boğuşmak gerekiyor. Öyle mi?

ÜE: Hedefe yönelik, bir paradigmaya yönelik rektörlük yapacaksınız, boğuşacaksınız.

Yoksa hiç girmeyin o işe.

BŞ: Bülent Şenver'in odasında konuğum Prof. Dr. Üstün Ergüder ile birlikteyiz.

Şimdi üç keşke.

Hocam, üç keşke diyorum, birinci keşkemizi dünya ile ilgili sizden dinlemek istiyorum.

Dünya ile ilgili keşke diye başlayan ne diyebilir siniz?

ÜE: Bana keşke dedirtmen biraz güç.

Geriye dönüp baktığım zaman keşke şu şöyle olsaydı dünya ile ilgi diyeceğim ne var?

"Keşke dünyada bu kadar savaş olmasaydı."

Keşke insanlar milliyetçilik ve dini nedenlerden dolayı bu kadar bölünmese, birbirini kesip biçmeseler.

BŞ: Dünyayı hor kullanamasak keşke.

İkinci keşke Türkiye ile ilgili

ÜE: "Etrafımızı bu kadar hor kullanmasak" derim.

Çünkü benim tecrübelerim dünya dediğiniz zaman, benim tecrübelerim daha sınırlı tecrübeler.

Benim hayatım Türkiye dışında İngiltere ve Amerika'da geçti.

Avrupa'ya sık sık gidiş gelişlerim oluyor.

Orada benim gördüğüm çevre meselesi denildiği zaman, onlarında büyük suçları var ama en azından düzeltme çabası var.

Bir bilinci parçası haline getirme çabası var.

Politikalar geliştiriyorlar.

Nedir politikalar?

Arabalarda katalitik dediğimiz emisyonları azaltan şeyler, sigara meselesi nereden çıktı?

Bu benzer çabayı bizde pek görmüyorum.

BŞ: Türkiye'de keşke çevreyi titiz, dikkatli, bilinçli kullansak.

ÜE: Beni üzen, sıkan Bodrum'da bir yerimiz var oraya gidiyorum, orada herkes geliyor güzel bir koyda denize giriyor, arkasına geliyor arabaları park ediyor.

Akşam üstü sahilde yürümeye kalktığınız zaman sigara izmaritinden, denizde çöpten, plastik şişelerden, torbalardan geçilmiyor.

Arkaya arabaları park ettikleri yerleri görüyorsunuz, belikli insanlar arabadaki fazla çöpleri yere atıyorlar.

İnanılmaz bir şey, beni çok rahatsız ediyor.

O kadar rahatsız ediyor ki beni akyalarda tanıyorlar artık, yaşını başını almış bir adam akşam sahilde dolaşıp çöp topluyor diye.

Bunu küçümseyenlerde var, takdir edenlerde var.

İyi tarafı, takdir edenlerden benim gibi yapmaya başlayanlar oldu.

BŞ: Son keşkemiz de kendiniz ile ilgili.

ÜE: Keşke birkaç lisan daha öğrenseydim.

Fransızca isterdim, bir ara İtalyanca öğrenmeye başladım.

Ama İtalyanca niçin öğrendim?

İngiltere'deydim, o ara bir İtalyan kız arkadaşım oldu.

Gidip İtalyanca dersi almaya başladım.

BŞ: Bülent Şenver'in Odasında konuğum Prof. Dr. Üstün Ergüder. Şimdi bir göster, bin işit.

Ben size bir obje getirdim.

Objemiz bu kutunun içerisinde.

O objemizi size göstereyim, onunla ilgili gençlerimizin kulaklarına küpe olacak bir şeyler söylemenizi istiyorum.

Sizin için getirdiğim obje "para".

ÜE: Bizim kültürümüzde parayı çok aşağılayan bir söylem var ama diğer taraftan da herkes para kazanmak istiyor.

Para dediğiniz olay, toplumsal hayatta, piyasanın olduğu bir yerde bir mecburiyet.

Ama hayatta başka büyük değerlerde var.

Bunu nen büyük değer haline getirmek doğru değil.

"Gözü kör olsun paranın" demek de doğru değil.

Bu dengeyi kuracaksın.

Kişisel değerlerde çok önemli.

Eğer çok para kazanıyorsa birisi muhakkak sosyal mesuliyeti olması lazım, bilincini geliştirmesi lazım diye düşünüyorum.

BŞ: Olmazsa olmaz ama çok önemli bir değer haline getirirseniz parayı.

ÜE: Olmazsa olmaz evet.

Önemli ama tek kriter değil hayatta.

.
.
.


Üstün Ergüder, Bülent Şenver

.
.
.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org