Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Prof.Dr.Acar Baltaş Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Prof.Dr.ACAR BALTAŞ Bülent Şenver'in Odası TV Programı
28.06.2012
Okunma Sayısı : 2215
Oy Sayısı : 4
Değerlendirme : 5
Popülarite : 3,01
Verdiğiniz Puan :
 

 

Prof.Dr.ACAR BALTAŞ Bülent Şenver'in Odası TV Programı

.
.

izlemek için

.
.

dinlemek için

.
.

Prof.Dr.ACAR BALTAŞ Bülent Şenver'in Odası TV Programı


ACAR BALTAŞ Bülent Şenver'in Odası TV Programı
Deşifresi

Acar Baltaş (AB)
Bülent Şenver (BŞ)
 
 
BŞ:Bülent Şenver'in Odasına hoş geldiniz.

Bülent Şenver'in Odasında konuğum Prof. Dr. Sayın Acar Baltaş.

Hoş geldiniz Acar Bey.

AB:
Hoş bulduk.

BŞ: Acar Bey, gençlere birlikte bir yaratıcılık yapalım, tecrübelerimizi onlarla paylaşalım dedim, sizde beni kırmadınız, eksik olmayın, geldiniz. 

Biliyorum sizinde genç liderler yetiştirmek için epey uğraşlarınız var.

Türkiye'nin genç liderlere ihtiyacı var.

Genç liderleri yetiştirmek hepimizin sorumluluğu.

Bu konuda bayağı önemli çabalar sarf ediyorsunuz.

Biraz sizin hayatınızın kilometre taşlarından  bize bahseder misiniz?


AB:
Hayatımın kilometre taşlarını çok kısaca söyleyecek olsam bir bölümü Galatasaray Spor Kulübünde  yüzme ve su topu oynamaktır.

Bu bana sporcu disiplinini kazandırmıştır.

Bir bölümünde İstanbul Erkek Lisesinde okumak vardır.

Bu sporcu disiplinini Türk kültürünün  biraz ötesine ve dışına geçen dakiklik ve hassasiyet konusunda pekiştirmiştir.

Daha sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde psikoloji okumak dünyaya ve hayata bakışımı derinden etkilemiştir.

Bunu Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde klinik ve fizyoloji  dalında yaptığım doktora ile sürdürmek bu pekişmeyi güçlendirmiştir.

Çünkü bugün moda olan, insan beyninden kalkarak davranışları, kararları anlamaya dönük olan bir çok konu bundan 30 sene önce benim radarıma girmişti, ilgi alanıma girmişti.

Dolayısıyla bunlar mesleki açıdan, kişiliğimin gelişmesi açısından hayatımın kilometre taşıdır.

Bir başka önemli kilometre taşı, gençlere bunun bir mesaj olması için söylüyorum; eşim sınıf arkadaşımdır, okul kütüphanesinde tanıştık, o tanışıklığımız 40 yılı aşkın bir süredir hala gene devam ediyor.


BŞ:
Ders çalışarak başladınız.


AB: K
itap okuyarak, ders çalışarak başladık.

Bugün hala okuyarak, okuduklarımızı paylaşarak büyük bir heyecanla, onun bana benim ona "Bak böyle bir araştırma yapılmış, bak böyle bir haber var" diye hala birbirimizi entelektüel açıdan besleriz.

Zaten yazdığımız kitaplarda onun sağlam kuramsal temeli, benim sağlam kuramsal temeli pratik uygulamalara dönüştürmeme  dayanmaktadır.


BŞ:
Bülent Şenver'in Odasında konuğum Acar Baltaş Bey ile birlikteyiz.

Şimdi üç yap, üç yapma.

Acar Bey gençler için üç yap, üç yapma diye hemen içinizden geçeni söylemek isteseniz gençler için, önce isterseniz üç yapma ile başlayalım.

Neler yapmasınlar?

AB: İnsanların hayatında başarısını sağlayan şeyler, çok klasik reçeteler vardır.

Yapılacaklar işler listesi tutmak.

Ben yapılacak işler listesi tutmak kadar önemli olanın yapmaktan vazgeçilecek işlerin listesini tutmak olduğuna inanıyorum.

Dolayısıyla bu soruyu anlamlı buluyorum.

Benim yapma diyeceğim şeylerin başında insan ilişkilerine önem vermeyerek, her şeyi sayılar ve veriler üzerinden çözeceğine inanmak gelir.

Yapma diyeceklerimin başında bu gelir.

İkincisi; zorla güzellik olmaz.

Buna yürekten inanıyorum.

Hayatlarının herhangi bir döneminde ele geçilecekleri gücü insanlara isteklerini yaptırabilme inancı ile kullanmaya kalkarlarsa, bununla ilgili yüksek bedel ödeyeceklerine inanıyorum.

Dolayısıyla güce dayalı bir ilişki tarzı geliştirmeyin diyorum. 

İster yönetici olsun, ister kadın erkek ilişkileri olsun, ister arkadaşlık, ister diğer başka bir şey olsun, ikinci yapma diyeceğim budur.

BŞ: Zorla güzellik olmaz.

AB: Zorla güzellik olmaz.

Zorla bir şey yaptırmaya çalışmasınlar.

Üçüncüsü; en zor olanı söyleyeceğim, fiziksel ve duygusal girdabın eşiğine, anaforuna kapılıp bir evlilik yapmasınlar.

Çünkü sağlam beraberlikler, kuvvetli ortak değer sisteminin üzerine kuruluyor.

Eğer böyle bir değer sistemi yoksa, insan hayatını ziyan ediyor.

BŞ: Evliliğinizi fiziksel güzellik temellerine oturtmayın.

AB: Duygusal ve fiziksel bir çekim ile böyle bir karar vermeyin diyorum.

Sizin söylediğinizi söylemiyorum.

Duygusal ve fiziksel çekimin etkisi altında karar vermeyin diyorum.

Çünkü bir süre sonra, kitaplar ve araştırmalar söylüyor bir, iki yıl içinde ona alışıyor insan, ondan sonrası önemli.

Onu da değerler sağlıyor.

Ortak değerler sistemi varsa o beraberlik sağlam gidiyor.

İnsan hayatındaki en önemli iki nokta, eşini seçmek ve işini seçmek.

BŞ: Yapmaları saydınız.

Şimdi üç tane muhakkak yapın gençler.


AB:
Enerjinizi nereye koyarsanız hayat orada gelişir.

Dolayısıyla enerjinizi güçlü olduğunuz yönlere koyun.

Vasat ve sıradan olduğunuz yönlerde "Herkes yapıyor, burada para var" gibi düşünmemek lazım.

Dolayısıyla enerjinizi nereye koyarsanız hayat orada gelişir.

Enerjinizi doğru yere koyun derim.

Yap diyeceklerimin arkasında mutluluğun para ile satın alınamayacağını bilmek gelir.

Dolayısıyla benim belki en temel tavsiyem şu olur;

Anlamlı bir hayat yaşamak için kendini aşan bir amaca hizmet etmeyi tercih etsinler.

Çok kere zannediyoruz ki kazandığımız para bizi mutlu edecektir. Biraz sonra belki konuşuruz.

Bu gerçek değil.

Üçüncü  yap diyeceğim şey; anın tadını çıkartmak güzel ancak anın tadını çıkartırken uzun dönemli hayat amaçlarına ve ne kadar hizmet ettiğine bakmak lazım.

Dolayısıyla ben gençlere klasik olarak çok çalışın, azimli olun bunlar herkesin söylediği genel laflar.

Çok fazla da dinleyende bir heyecan yaratmıyor.

Ama hayat amaçlarına hizmet eden bir gün geçirmek önemli.  

Şunu demek istiyorum; sabahleyin yataktan kalkarken "Benim hayat amacım ne?

Ben bugün ona ne kadar hizmet ediyorum? "diye düşünmek önemli.

Bu çok zor bir soru.

Bunu yetişkin insanlarında cevap veremediğini biliyorum.

Ama anlamlı bir hayat, niye yaşadığını bilmek gerekiyor.

Niye yaşadığını bidiği zaman insan ,bugünü bu amaca ne kadar hizmet ediyor diye düşünebilir.

Bunun önemli olduğuna inanıyorum.

Dolayısıyla hızlı çözümler önermek yerine, çok çalışın, cesaretli olun, gayretli olun, peşinden koştuğunuz amacınızı terk etmeyin, bunlar zaten bilinen şeyler.

Diğerlerinin daha önemli olduğunu düşünüyorum.


BŞ:
Bülent Şenver'in Odasında konuğum Prof. Dr. Acar Baltaş ile birlikteyiz.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginliklerini paylaşıyor.

Şimdi değerlerimiz.

Gençlerin bazı değerleri olmalı, her insanın değerleri olmalı.

Ama gençlere öğüt verebileceğimiz, hangi değerler gençlerin bir şekilde vazgeçmeyeceği değerler olsun.

Gençlerin değerleri deyince ne algılasın, ne anlasın bu gençler?

Gençlerin değerleri neler olsun?


AB:
Çok büyük çoğunlukla, büyük bir ihtimalle bu programı izleyenleri değil ama onun dışında kalan büyük çoğunluğu temsil eden şu ki; gençler değerlerin ne olduğunu bilmeden yetişiyorlar.

Değerin ne anlama geldiğini bilmeden yetişiyorlar.

Bunun sonunda da yaşamın anlamını mutlu olmak, başarılı olmak olarak tanımlıyorlar.

Dolayısıyla mutlu olmak ve başarılı olmak bütünüyle soyut  kavramlar, başarılı olmak çıtayı koyduğunuz yer ile ilgili.

Yukarıya bakarsanız kendinizi çok değersin görürsünüz, aşağıya bakarsanız kendinizi dev aynasında görürsünüz.

Başarılı olmak, başarısızlık hayatın en doğal parçasıdır.

Her insan başarısız olur, herkes başarısız olur.

Bu başarılı olmaya taptığınız ve başarılı olmaya bağımlı hale geldiğiniz zaman ortaya çıkan şey, başarısızlık durumunda inkar, yalan ve hiledir.

Dolayısıyla benim gençlere tavsiyem; değer açısından bakarsak, değerlerin ne olduğu konusunda  kafa yorsunlar ve okusunlar.

Bugünün değerlerini temsil eden, gazetelerin Cuma, Cumartesi ve Pazar günü ekleridir.

Mümkün olduğu kadar çok eğlen, iyi yerlerde yemek ye, ama sakın şişmanlama, marka giyin, marka giyemiyorsan sahtelerini markaymış gibi kullan, bedeninin zevklerini tatmin et.

Dünyaya bir kere geldin, bu bir fırsattır, dünyanın sana sunabileceği bütün nimetlerden üst düzeyde faydalan.

Şimdi değerler bu olunca, bunun ötesine geçmek mümkün olmuyor.

Bugün gençlerle bir araya geldiğimiz zaman, değerlerinizi yazın dediğim zaman, doğruluk, dürüstlük, bir şeyler yazıldığı zaman ama işyerlerinde yalan kol geziyor, iş yerlerinde dedikodu kol geziyor.

Hani değerler?

Hani doğruluk, dürüstlük?

Doğruyum, dürüstüm diyor, ahlaklıyım diyor ama iş yerinde yasaklanmış bir site varsa kendi cep telefonundan o siteye giriyor.

O davranışla bu sıfat nasıl oluşur?

Bunlar üzerinde düşünmediğimiz zaman, vicdan geliştirmediğimiz zaman ister istemez rüzgarın bizi sürüklediği yere gidiyoruz.

Çünkü terminal değerler var, enstrümantal değerler var.

Paranın bize sağladıkları terminal değerler olursa eğer, bunun enstrümanı para olursa, iyi eğlen, iyi beslen, iyi giyin, iyi yerlerde gözük, mümkün olduğu kadar bedeninin hazzını tatmin et olursa bunun aracı para.

Parayı nasıl kazandığın önemsiz hale gelince, ortada vicdan kalmıyor.

Çünkü vicdanlarımız midemizden daha esnek yapılar.

Midemiz aslında yumruğumuz kadar, içine neleri koyduğumuza bakın.

Vicdan daha esnek.

Ama deyince istediğiniz kadar esnetebilirsiniz.

BŞ: Çok doğru söylüyorsunuz.

Bülent Şenver'in Odasında konuğum Prof. Dr. Acar Baltaş ile birlikteyiz.

Gençlerle tecrübelerini, deneyimlerini ve zenginliklerini paylaşıyor.

Şimdi bir göster, bin işit.

Acar Bey, bir göster bin işit bölümümüzde ben size bir obje göstereceğim ve sizin için bir obje aldım, buraya getirdim.

O objeyi size gösterdikten sonra diyeceğim ki ; buna bakarak gençlerin kulağına küpe olacak bir şeyler söyler misiniz?

Objem, kulağınıza küpe olsun kutumun içinde.

Şimdi o objeyi size göstermek istiyorum.

Sizin için buraya getirdiğim objemiz bir mandal.

Bu mandala bakıp, gençlerin kulağına küpe olacak ne söyleyebiliriz?

AB: Ben nasihat vermesini seven bir insan değilim .

Belki kulaklarına küpe olacak değil de ama zihinlerinde kalacak türden.

Benim hayatımda  mandalın önemi şurada; hayatımda geriye baktığımda hep bir şeyleri birbirine köprülemiş olduğumu gördüm.

Öğrencilik hayatımla iş hayatımı köprüledim. Sonra akademisyenlik ile iş hayatımı köprüledim.

BŞ:
Köprülemek ne demek?

AB:
Mandallamak.

BŞ:
Mandalla birbirine tutturmak.

AB: Ondan sonra psikoloji ile nörolojiyi köprüledim,  yani mandalladım.

Bugün yine aynı şekilde duygularla kararları, ekonomi ile psikolojiyi mandallıyorum.

Yönetim ile yönetmek ile kültürü mandallıyorum.

Dolayısıyla bir liderin, gençleri eğer liderlik bağlamında konuşursak, bütün dünyada elde etmesi beklenen sonuçlar aynıdır.

Ama bulunduğu sistemi daha ileriye götürmek çok basitleştirerek söylersek.

Ama bunu gerçekleştirme yolu kültürel farklılıklar gösterir.

Dolayısıyla ben bu mandala nihai bir anlam yükleyecek olsam, iş hayatının beklediği sonuçları almakla, ne elde edecekleri ile, bunu nasıl elde edecekleri boyutundaki  kültürü mandallayabilmeleridir.

BŞ: Ne elde edecekler, nasıl elde edecekler.

AB: Ne elde edecekleri evrensel.

O verensel, batı kriterleri hakim ama nasıl elde edecekleri  kültürel.

Dolayısıyla Türk kültürünün değerlerinden çıkmış bir yönetim tarzını batı kriterleri ile mandallamalarını diliyorum.

BŞ: Çok güze, ağzınıza sağlık.

Küpe yerine düşünceye sevk ettiniz onları.

Ağzınıza sağlık diyorum.


AB:
Beyinlerine küpe olsun.


BŞ:
Bülent Şenver'in Odasında konuğum Prof. Dr. Acar Baltaş ile birlikteyiz.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginliklerini paylaşıyor.

Şimdi üç keşke.

Birinci keşkemizi dünya ile ilgili söyleyelim istiyorum.

Dünyada keşke, ne dersiniz?


AB:
Benim bu konuda cevabım çok açık; dünyada keşke biraz daha sosyal adalet olsaydı.


BŞ:
Sosyal adalet.


AB:
Daha az şanslı insanlara daha fazla fırsat verilebilseydi.

Bu hiç düşünmeden vereceğim cevap.

Ülke içinde aynı.

BŞ:
ikinci keşke de  oydu zaten. Türkiye için keşke deyip

AB:
Dünya için söylediğimi aynen Türkiye içinde söyleyebilirim.

Keşke Türkiye içinde de daha az şanslı olan insanlara daha fazla fırsat verebilseydik derdim.

Bunu birinci ile köprüleyebiliriz ama Türkiye için özgün bir şey söyleyecek olsam, içim acıyarak söylüyorum;  keşke daha iyi yönetilmiş olsaydık 50 yıldır.

Çünkü Türkiye'nin bugün çözmek zorunda olduğu problemlerin hepsinin arkasında kötü yönetim var.

Çok basitleştirirsek kötü yönetim var.

Kötü yönetimi çok basitleştirecek olsak arkasında açıklık olmayışı var.


BŞ:
Son keşkeniz de kendiniz ile ilgili.


AB:
Kendimle ilgili keşkem bir bakıma kendi adıma çok tatmin olduğum bir hayat yaşadığımı söyleyebilirim.

Dolayısıyla hayat sofrasından tok kalkacak insanlardan biriyim.

Gözüm arkada bu anlamda kalmayacak.

Ancak kendi adıma bir keşkem olacak olsa, o da çok açık ve net keşkem var, keşke çocuklarımla daha çok vakit geçirseydim büyüdükleri dönemde.


BŞ:
Bülent Şenver'in Odasında konuğum Prof. Dr. Acar Baltaş ile birlikteyiz.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini, zenginliklerini paylaşıyor.

Şimdi soru yağmuru.

Ben size yağmur damlaları gibi kısa kısa bazı sorular hazırladım.

Onu size sorup, yağmur damlası gibi küçücük cevapları kısa kısa sizden almak istiyorum.

Benimle soru yağmuru oyununu oynamaya hazır mısınız?

AB:
Olsak da olmasak da burayız oynayacağız.

BŞ:
Türkiye'de genç liderler yetiştirmek için sizce neler yapılmalı?

AB:
Bununla ilgili küçük yaşlardan, onlu  yaşlardan başlayan, sekizli yaşlardan başlayan  özel programlar yapılmalı, kamplar yapılmalı, bu kamplarda sistematik eğitimler yapılmalı.

BŞ:
Çok parası olan bir insanın parası ile muhakkak yapmasını istediğiniz şey nedir?

AB:
Ya Amazonlarda bir hafta tatil yapsın, ya Alaska'ya gitsin.

BŞ:
Hoşunuza gitmeyen insan davranışından iki tanesini bizimle paylaşır mısınız?

AB:
Kabalık ve ölçüsüzlük birincisi. İkincisi de kibir.

BŞ:
Ne demek kibir?

AB:
Kendini olduğundan daha yüksek görmek veya başkalarını kendinden daha aşağıda görmek.

BŞ:
Ölçüsüzlük demek ne demek?

AB:
Doğallık kabalık ile beraber yürür.

Yani doğal olan şeyler, içimizden gelen şeyler, genellikle ilkel ve kaba şeylerdir.

Nezaket, gayret ve özen ister.

Dolayısıyla bazen insanlar kabalığı, doğallığı erdem sayıyorlar.

Ben onu kastetmek istedim.

Bu kullandığımız dilden, giysimize kadar, kurduğumuz ilişki tarzına kadar, araba kullanma tarzınıza kadar her şeyi içine alabilir.


BŞ:
Lider olmak isteyen bir genç size sorsa "Ben nasıl bir lider olabilirim Acar Bey?" dese ona ne dersiniz?

AB: Yöneticilik ve liderlik farklı şeyler.

Liderlik ile ilgili özelliklerin bir bölümü aslında kişiliğimiz ile ilgili. Kişiliğimizde epeyce genetik mirasımız ile ilgili.

Lider olunur mu? Doğulur mu?

Tarafında doğulur tarafında epeyce bir şeyler var.

Doğulur tarafında olan şeylerin başında karar ve kararlılık geliyor.

Dolayısıyla karar ve kararlılık baskı altında ve az bilgiyle doğruya en yakın kararı verebilmek demek.

Bu biraz yitirdiğimiz özellik yani karar verme seminerine katılarak veya kitap okuyarak elde edilecek özellik değil.

Kişiliğimizin, tedbirlilik ve  içe uyum  boyutu ile ilgili.

Ama bunun dışında edinilebilecek özellikler var.

Genç için fırsat var.

Bir liderin en önemli dört özelliğini sayacak olursak, bir tanesini söylemiş olduk karar ve kararlılık.

İkincisi vizyon.

Bu da yine jenerik bir söz.

Duyduğum zaman bende rahatsız oluyorum ama bu vizyon dediğimiz şeyin arkasında ilizyondan farkı şu; her palavracı, her sosyopatın, toplumun önüne çıktığı zaman bir vizyonu var gibi gözükebilir.

Ama gerçek vizyon şu dört özellikten oluşur; birincisi o vizyonu geliştirecek, ortaya koyacak  entelektüel ve zihinsel birikime sahip.

İkincisi bu entelektüel ve zihinsel birikimi yorumlayacak zekaya sahip.

Üçüncüsü kendisini izleyen insanların ihtiyacı için anlamlı bir mesaja dönüştürebiliyor. dördüncüsü bu mesajı güçlü bir şekilde iletişimini yapabiliyor mu?

Vizyon dediğimiz zaman içinde bunlar var.

Yoksa öbür türlü herkes "Türkiye çok büyük bir ülke" veya "Bizim takımın iş potansiyeli var, Türkiye'nin yarısı bizim takımı tutuyor" çıkıp toplum önünde onların istediği şeyleri çıkıp söyleyin.

Üçüncü özellik hangi konuda liderlik edinilecekse onu bilmesi gerekir insan.

Türkiye evindeki hizmetçiden başka kimseyi yönetmemiş insanların başbakanlık yaptığı bir ülke olmuştur.

Böyle olunca tabii ki kötü eğitimin sonuçlarını yaşıyoruz.

En iyi bilen olmak şart değil onu söyleyeyim.

Ama bize bir soru ile gelen insanları zenginleştirecek bir cevapla göndermemiz lazım.

Her şeyi bilmemiz ve en iyi bilen olmamız şart değil.

Orada bilmek derken de kastettiğim odur.

Sorduğumuz sorularla, gösterdiğimiz kaynaklarla, getirdiğimiz alternatiflerle bize bir sorun ile gelen insanı zenginleştirerek yanımızdan gönderebiliyorsak onu kastediyorum.

Dördüncüsü de ister bütünlük deyin, ister ahlak deyin, ister etik deyin.

Biz etiği kurumsal olarak alıyoruz, ahlakı bireysel olarak alıyoruz.

Bunlar toplu konuşuluyor bir anlamdaş gibi, orada da ölçü şu ; başkalarından beklediğimiz neyse onları kendimiz ve kendi yakın halkımız için geçerli sayıyor muyuz?

İltimas yapılmasını istemiyoruz ama biz iltimas yapıyor muyuz?

Ayrıcalık sağlıyor muyuz?

Biz kamunun ve kurumun yararlarından şahsi yarar sağlanmasını istemiyoruz ama kendi yakınlarımızın bu tür yararlar sağlamsını doğal mı karşılıyoruz? Gibi .

Ahlak ve dürüstlük, tutarlılık derken de  kastımız bu.

Bunlardan bir tanesi ahlak dediğimiz taraf karakter.

Diğerleri bilgi, işi bilmek.

Diğeri vizyon, birikim.

Yıllar içinde geliştirilecek birikim.

Dördüncüsü de kişilik.

Dolayısıyla liderlik bunların bütününden oluşuyor.


BŞ:
Etik Değerler Merkezi Kurucu Başkanı Bülent Şenver, size gelse ve dese ki "Türkiye'de etik anlayışı ve bilincini geliştirilmesi, yaygınlaştırılması için ne yapalım biz? Diye size sorsa ona ne öğüt verirsiniz veya ne yol gösterirsiniz?

AB: Bu konuda son derece açık birkaç önerim olabilir.

Bu konuyu şuanda başlamış değilim. Bazı sorularınız baskın niteliğinde, yağmur damlası diyemiyorum. Ama bu konu antrenmanlı olduğum bir konu.

Birincisi bir kere gençleri mümkün olduğu kadar mahalle düzeyinde spora teşvik edelim.

Bu spor alanlarında 7-8-9 yaştan başlayarak bu spor alanlarında spor ile ilgili değerleri vermeye çalışalım.

Nedir bu değerler?

Bu bir karakter eğitimi.

Bunun başında ne gelir? Bir, rakibe saygı gelir.

İki, yaptığı işe saygı gelir.

Üç, hak ettiği sonucu almak gelir.

Yani vur, kır, parçala kazan.

Ne pahasına olursa olsun kazan değil. Hak ettiği sonucu.

Burada hakeme saygı gelir.

Yani rakibe saygının içinde ne var?

Rakibin emeğini çalmamak var.

Hakeme saygının içinde ne var?

Hakemi aldatmamak var.

Çocuk eğer 10-11-12 yaşlarında 13 yaşına kadar bunları öğrenirse bir kere okulda epeyce önden başlar.

Ondan sonra aynı şey okulda, bizim okulda Türkiye'de çok üzülerek söylüyorum biz yalancı ve hilekarlar yetiştirmek üzerine bir düzen geliştiriyoruz.

Şimdi düşünün; lise son sınıfta bir öğrenci ders yılının ortasında hasta olmadığı halde annesine diyor ki "Ben hastayım." Annesi badası çocuğu alıyor doktora götürüyor.

Doktor çocuğun hasta olmadığını bildiği halde ona rapor veriyor.

Sonra o rapor hasta olmadığını bilen çocuğun müdürüne  gidiyor.

O müdür hasta olmadığını bilen Milli Eğitim Müdürlüğüne gidiyor.

Bu kabul ediliyor.

Biz çocuğa ne öğretiyoruz?

BŞ: Yanlış şeyler öğretiyoruz.

AB:
Her şey olur, yeter ki adamını bul.

Yeter ki yolunu bul.

Ben biraz evvel İstanbul Erkek Lisesi'nde okuduğumu söyledim.

Bizim okulda affedilmeyen iki tane günah vardı.

Birincisi velinin imzasını taklit etmek.

İkincisi kopya çekmek.

Velisinin imzasını taklit eden veya kopya çeken Alman hoca tarafından yakalandığında sınıfta kalırdı.

O zaman yedi dersten borçlu geçmek yoktu.

Bir dersten kaldığınız zaman o seneyi tekrarlardınız.

Sınıfta kalmak biraz onur kırıcı bir durumdu.

Dolayısıyla bir tek ders sizin bir yılınıza mal olurdu.

Biz İstanbul Erkek Lisesi'nde bir Alman  hocanın kaprisi yüzünden 40 kişilik sınıfta 17 sınıf arkadaşımızın bir yılını kaybettiğini biliriz.

Şimdi dolayısıyla kuralları eğer böyle işletmezseniz, insanlara bunu öğretmezsek, bir nokta koymadınız notunuz gider, hazırlık sınıfında ağlarsınız küçücük çocuksunuz.

Bir nokta yüzünden bir not gider mi?

O zaman hayata başka türlü bakmayı öğreniyorsunuz.

Çünkü esneklik ile ilkesizlik arasındaki çizgi çok bulanıktır.

BŞ. Bülent Şenver'in Odasında konuğum Prof. Dr. Acar Baltaş ile birlikteyiz.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini, zenginliklerini paylaşıyor.

Şimdi "Siz Olsaydınız Ne Yapardınız?"

Acar Bey, ben size hayali etik vaka hazırladım.

Onu okuyacağım, sonra soracağım bu durumda siz olsaydınız ne yapardınız diye.

Sedat  Bey, tanınmış bir doktordur. 

Ülkesinde kürtajı yasaklayan bir kanun çıkmıştır.

Bu tüm doktorlara duyurulmuştur.

Bir gün Sedat Bey muayenesinde otururken bir anne kız gelir.

Mütevazi bir aileden oldukları bellidir.

Anne utanarak, titrek bir sesle doktora yalvarır.

"Doktor Bey, bizim oralarda namus kızlar için çok önemlidir.

Benim kızım 16 yaşında, bir hata yapmış ve hamile kalmış.

Evlenmesi mümkün değil. Ağabeyleri  ve babası duyarsa kızımı öldürür.

Ne olur bana yardım edin, kızımı bana bağışlayın." Der.

Doktor Sedat Bey, utancından kafasını öne eğmiş, 16 yaşındaki melek yüzlü kıza bakar ve bir sessizlik olur.

Ne yapsam diye düşünmeye başlar.

Sayın Acar Baltaş, bu doktor beyin yerinde siz olsaydınız bu durumda siz ne yapardınız?


AB:
Sorum var. Sorum şu; ne cevap vereceğim hazır, zaman kazanmıyorum.

Kürtaj mı istiyor, kızlık zarının dikilmesini mi istiyor?


BŞ:
Kürtaj olmak istiyor.


AB:
Bu ikisi birbirinden farklı şeyler.

Para almamak kaydıyla yapardım.


BŞ:
Bu ikisini nasıl değerlendiriyoruz?

Para almamak dediğiniz zaman bunu bir maddi çıkar için yapmadığınızı gösteriyorsunuz.

AB: Çünkü sebebi şu; hepimiz yasalara uymak zorundayız.

Ancak biz bir kurala uyuyorsak , niye uyuyoruz?

Sinema kapısında kontrol eden yoksa bilet almadan içeriye girer miyiz?

Girmem.

Niye?

Çünkü ayıp, vicdanım var.

Bu basit.

Otobüse biner miyim?

Yakalanırsam ceza görürüm.

Ceza korkusuyla uymak birincisi.

İkincisi basit vicdani sebeple.

Bu mahcup olmamak gibi.

Üçüncüsü kurallara uyuyoruz.

Ancak bunun ötesinde bir şey var; insani olan şeyler, toplumun koyduğu, hükümetin koyduğu, yasa koyucunun koyduğu yasalardan daha yüksektir.

Dolayısıyla bu insani bir durum ise, samimi ise vakada bunu çözmesi gerekir doktorun.

Ama para alırsa bu hizmetin karşılığında bu olmaktan çıkar, başka tarafa gider.

İnsani tarafın ağır basması durumunda  bunun yasa koyucunun gücünü aştığına, gerekirse de cezasına razı olacağına

BŞ: Bu bir vicdani bir karar diyorsunuz.

AB: Bunun sonunda bir ceza çıkıyorsa tüh Allah kahretsin demeyecek, evet diyecek.


BŞ:
Bülent Şenver'in Odasında konuğum Prof. Dr. Acar Baltaş ile birlikteyiz.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini, zenginliklerini paylaşıyor.

Şimdi çubuk oyunu.

Bizim oyunlarımız bitmiyor.

Ben kutunun içerisine bazı çubuklar koydum, bu çubukların üzerine de bazı güzel sözler yazdım.

Bir tane içinden şansınıza bir çubuk çekelim.

Üstünde güzel bir söz yazıyor olması lazım.

AB:
"Kuş ancak kendi cinsinden kuşlarla uçar" diyor.

BŞ: "
Kuş ancak kendi cinsinden kuşlarla uçar" ne demek bu?

AB:
Bu benim için, insan ancak kendi değer sistemini paylaşan bir eş ile mutlu olur.

Kendi değer sistemini paylaşan arkadaşlarla iyi geçinir.

Kendi değer sistemine uyan bir iş yerinde çalışırsa huzurlu, mutlu, keyifli çalışır demek.

BŞ: Çok hoş bir söz.

Bu hoş sözler bizim Türkçemizde iyi ki var değil mi?


AB.
İlginç bir şekilde her kültürün bilgeliği atasözlerinde, deneyimlerinde gizli.

Dr. House mesela hayret etmiş. "O kadar çok İngilizce dili ile ilgili kelime oyunu var ki, bunları Türkçeye nasıl çeviriyorlar da , Türkiye'de bu dizi popüler oldu" demiş.

Çevirmen de yanıt vermiş "Hiç onun söylediği kadar karmaşık değil konu.

Sadece belli bir bölgeye, şehre ait olmayan sözlerin hemen hemen bütününün bütün dillerde karşılığı var. O kadar kafasını yormasın" demiş.

Dün ben arkadaşımla kültürel farklılıklar ve yönetim üzerine çalışırken "Gelen gideni aratır" sözünü İngilizcedeki karşılığı "Tanıdığın şeytan, bilmediğin şeytandan iyidir" şeklinde olduğunu gördük.

Dediğim gibi bu sözler halk bilgeliğidir.

Her halkın kendi deneyimlerinden, yaşam süzgecinden filtreleyip getirdiği damlalardır.

BŞ: Bülent Şenver'in Odasında konuğum Prof. Dr. Acar Baltaş ile birlikteyiz.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginliklerini paylaşıyor.

Şimdi torba oyunu.

Ben sizi hep oyunlarla eğlendirmeye çalışıyorum.

Bu torbamızın içinde harfler var.

Bir harfimizi çekmenizi istiyorum.

Şansınıza bir harf çekelim.

Ne harfimiz?


AB:
"M"

BŞ: "
M" harfi ile başlayan bir iyi davranış, bir doğru davranış paylaşır mısınız bizimle?

AB:
Marifet diyelim.

BŞ:
Marifetli olmak mı?

AB:
Merhamet. Her ikisi de olabilir. Bence merhamet marifetten daha  iyi.

BŞ:
Merhametli olmak lazım. Bir tane de ben sizin şansınıza çekeyim. Onunla da kötü veya yanlış bir davranış için bir söz bulalım. "Z" harfi ile kötü veya yanlış bir davranış.

AB:
"Z" harfi ile kötü veya yanlış bir şey, hayatta zik zaklar yapmak olabilir.

BŞ:
Zik zak hep yanı çizgide olmama anlamında. Bir öyle, bir böyle mi?

AB:
Bir başka z'li sonuca yol açar, zarar verir.

BŞ.
Zik zak zarar verir.

AB:
Kişiye de amaca da, temsil ettiği gruba da  zarar verir.

BŞ:
Bülent Şenver'in odasında konuğum Prof. Dr. Acar Baltaş ile birlikteyiz.

Şimdi tanımını yapar mısınız?

Ben size bir kelime söyleyeceğim, onun tanımını sizden yapmanızı isteyeceğim. Prof. Dr Acar
Baltaş, benimle tanımını yapar mısınız oyununu oynamaya hazır mısınız?

AB:
Evet efendim, buyurunuz.

BŞ:
Mutluluğun tanımını yapar mısınız? Mutluluk sizce?

AB:
Mutluluk almak değil, vermektir. Mutluluk paranın bize sağladıkları değildir. Mutluluk yaptığı işte zamanı kaybetmektir. Akış halidir. Mutluluk kendini aşan bir amaca hizmet eden anlamlı bir hayat yaşamaktır.

BŞ:
Zenginliğin tanımını yapar mısınız? Zenginlik sizce?

AB:
Zenginlik, insanın kendisinde olanları başkasına verdiğinde  alanların bundan memnun olacağı şeylere sahip olmaktır.

BŞ:
Kaderin tanımını yapar mısınız? Kader sizce?

AB:
Kişiliğimiz kaderimizdir.

Biz dünyaya bir programla geliriz, bu kaderimizdir.

Bu program bir software gibidir, biz o softwarenin içindekileri gerçekleştirebiliriz.

Mesele potansiyeli performansa çevirip, kendi potansiyelimizde, softwaremizde olanları hayata yansıtabilmektir.

Kader vardır.

Ama bu anlamda dinamik bir kader vardır.

BŞ:
Hayatın tanımını yapar mısınız? Hayat sizce?

AB:
Klasik bir tanıma gideyim, aldığımız ve verdiğimiz nefeslerin sayısı değil, nefesimizi kesen anların sayısıdır.

BŞ:
Aşkın tanımını yapar mısınız? Aşk sizce?

AB:
Aşk, iki insan arasındaki duvarların yıkılmasıdır.

Bir bendin yıkılması gibi iki insan arasındaki duvarların yıkılmasıdır.

Çok güzel bir duygudur ama bir hastalık halidir. Fizyolojik olarak hastalık halidir.

Mental olarak da bir hastalık halidir. Bu sebeple doğa bağışlayıcı olmuş, iki seneden fazla sürmüyor.

Ondan sonra geriye kalırsa sevgi kalıyor.

BŞ:
Vatan sevgisinin tanımını yapar mısınız? Vatan sevgisi sizce?

AB:
Vatan sevgisi zor olmakla beraber kendi çıkarlarının üzerinde vatanın çıkarlarını tutmak ile ilgili bir şeydir.

Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında bunun örneklerini görürüz.

Doğuya, mahrumiyet bölgelerine gönderilen insanlar, devlet memurları o dönemlerde görevlerini karanlığa ışık götürmek olarak tanımlarlardı.

Çocuklarına bıraktıkları en değerli mirastı bu anılar.

BŞ:
Liderin tanımını yapar mısınız? Lider sizce?


AB:
Etkisini doğurduğu anlam duygusu ile gerçekleştirir.

Liderlik etkilemektir, anlam duygusu yaratmaktır.

Onun sonucunda bir etki yaratmaktır.

BŞ:
Türkiye'nin tanımını yapar mısınız? Türkiye sizce?  

AB:
Türkiye bence  rengarenk bir halı.

Ne yazık ki renklerin bir bölümünü kaçırdık, matlaştırdık.

Pastel renkler hakim oldu.

Benim çocukluğum Arnavutköy'de geçmiştir, boğazda.

Dört bayram kutlardık, dört dilde küfrederdik birbirimize mahalle arasında maç yaparken.

Rum arkadaşlarımız, Ermeni arkadaşlarımız, Musevi arkadaşlarımız, Türk arkadaşlarımızla bir bütündük.

Sınıfımızda da beraber okurduk, bazıları azınlık okuluna giderdi.

Kasabımız Rum'du, tuhafiyecimiz Musevi'ydi, bakkalımız Ermeniydi.

BŞ:
Ölümün tanımını yapar mısınız? Ölüm sizce?

AB:
Ölüm bence farklı bir evrene ve bilinmeyene yolculuktur.


BŞ:
Son olarak Acar Baltaş tanımını yapar mısınız? Acar Baltaş sizce?

AB: İnsanların içinde sahip olanı ortaya çıkartmaya çalışan bir insandır.

Onlara yeni şeyler öğreten değil, onlarda var olanı kavramlaştıran, isim koyan, hıııı dedirten, dedirtmeye çalışan insandır.

BŞ:Prof. Dr. Acar batlaş çok teşekkür ediyorum, ağzınıza sağlık.

Sağ olun, eksik olmayın.

Bülent Şenver'in Odasında konuğum Prof. Dr. Acar Baltaş'tı. Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini, zenginliklerini paylaştı.

Unutmayın, gençler bizim her şeyimiz, en değerli hazinemiz.

Gençlerimize sahip çıkalım.

Bir başka programda birlikte olmak dileğiyle tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın.

Hoşçakalın.

.

görüşlerinizi paylaşmak için
.
.
.
.



.



.


Prof.Dr.Acar Baltaş, Bülent Şenver

.



.
.
.

görüşlerinizi paylaşmak için

.
.
.
.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org