Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Mehmet Rasgelener Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

"Kayıtdışı Sektörü Büyüten Faktörler,
21.04.2012
Okunma Sayısı : 1028
Oy Sayısı : 4
Değerlendirme : 5
Popülarite : 3,01
Verdiğiniz Puan :
 

 

BÜYÜYEN KAYIT DIŞI SEKTÖR SEMİNERİ PANEL

"Kayıtdışı Sektörü Büyüten Faktörler,
Ekonomiye ve Çalışma Hayatına Etkileri ve Çözüm Önerileri"


MEHMET RASGELENER (Hazine Müsteşarlığı KİT Genel Müdürü)- Sözlerime başlamadan önce bu anlamlı semineri düzenleyen sayın TİSK yetkililerine ve sayın katılımcılara temsil ettiğim kuruluş Hazine adına teşekkür etmek istiyorum.

Kayıtdışı ekonomi olgusu, dünya literatüründe ekonomistler, maliye bilimciler, suç bilimciler gibi farklı kesimler tarafından incelenen bir konudur.

Bu durum, kayıtdışı ekonominin farklı şekillerde yorumlanmasına, dolayısıyla değişik terimler altında isimlendirilmesine neden olmuştur.

Bunlara örnek olarak gizli ekonomi, ikincil ekonomi, resmi olmayan ekonomi, illegal ekonomi, marjinal ekonomi, gölge ekonomi, vergisiz ekonomi terimlerini verebiliriz.

Sizlerin de bildiği gibi, bu terimlerin her biri çoğunlukla birbiri yerine kullanılmakla beraber, tek bşlarına kayıtdışı ekonomiyi açıklamaya yeterli olmamaktadır. Diğer taraftan, kayıtdışı ekonominin tanımı ve daha da önemlisi büyüklüğüyle ilgili olarak yapılan araştırmaların sonucunda bir anlaşma sağlanabilmiş değildir.

Kayıtdışı ekonomiye sadece mali açıdan bakıldığında, devletin alması gereken vergiyi alamaması, mükelleflerin de tahakkuk edecek vergilerini ödememeleri sonucu oluşan vergi kaçırma olayıyla özdeşleştirilmekle beraber, ekonominin tümü göz önüne alındığında, kayıtdışı ekonomiyi daha farklı ve daha geniş kapsamda tanımlama imkanı doğmaktadır.

Kayıtdışı ekonomi tanımının temel iki unsuru içermesi konusunda genelde bir fikir birliği oluşmuş gibidir. Bunlar; resmi istatistiklerce ölçülememe ve ekonomik faaliyetlerin GSMH açısından hesaplanamamasıdır.

Genel bir tanım vermek gerekirse, kayıtdışı ekonomi mal ve hizmet üretimine konu olan, resmi kayıtlara girmeyen, kanuni belgelerle belgelendirilmeyen, yetkili otoritelerce kontrolü mümkün olmayıp, ekonominin geleneksel ölçüm yöntemleriyle tamamen ölçülemeyen, bu nedenle milli muhasebe kayıtlarında yeralmayan ve GSMH büyüklüklerine yansımayan ekonomik faaliyetlerdi.

Kayıtdışı ekonomi içinde yer alan ancak yapıları itibariyle birbirlerinden farklılık gösteren sözkonusu faaliyetler nelerdir?

Bunlardan birincisi "yeraltı ekonomisi" diye nitelendirilen ve kanunlarca yasaklanmış faaliyetlerdir. Bu faaliyetlere, uyuşturucu, silah, kıymetli maden, tarihi eser kaçakçılığı, yasa dışı kumar, dolandırıcılık, tefecilik, rüşvet mekanizması, gayri resmi çek-senet ve iş takipçiliği örnek verilebilir.

Burada önemli olan, bu faaliyetlerin yapılarının esas olarak kanunlara aykırı olmasıdır. Dolayısıyla, bu tür faaliyetlerin kayıt altına alınması gibi bir durum söz konusu olamaz.

Ancak önlem olarak bu faaliyetlerin yasalar yoluyla kesinlikle engellenmesi gerekmektedir.

İkincisi, "kayıtdışı ekonomi" adı altında toplayabileceğmiz ekonomik düzeni korumakla görevli yasalara rağmen belgelendirilmemiş faaliyetlerdir.

Bu tür faaliyetler kayıtdışı ekonomi içinde en büyük paya sahiptir. Ülkemiz açısından düşünecek olursak, vergi kaçırmak, kayıtlara geçirmeden çalışma, resmi belgelerde tahrifat yaparak harcamaları yüksek, gelirleri düşük gösterme, işportacılık, kayıtdışı ekonomik faaliyetler içinde göreceli olarak daha fazla yer kaplar.

Üçüncü olarak, kayıtdışı ekonomi, kişinin kendi ilgisinde olan verimli bazı faaliyetlerini kapsar.

Örneğin, hanehalklarınca yapılan selfservis faaliyetler, çocuk bakıcılığı, özel ders verme gibi.

Bu tür işlerin getirisi, gayrisafi milli hasılanın içinde yer almaz.

Kayıtdışı ekonomiye yönelmenin temel nedeni, insanların gelirlerini arttırma isteğidir.

Gelirlerini arttırmak isteyen insanlar, gelirlerinin bir bölümünün vergi ya da benzeri kısıtlamalar sebebiyle kesintiye uğramasını istemezler, bu nedenle, faaliyetlerinin bir kısmını kayıtdışına çıkarma gereksinimi duyarlar.

Böylece buradan elde edilecek gelir de kayıtdışı gelir haline gelmiş olur.

Günümüz ekonomilerinin önemli sorunlarından birisi olan kayıtdışı ekonomi, nedenleri, işleyişleri ve sonuçları bakımından karmaşık ve çok boyutludur.

Bu sebeple, kayıtdışı ekonominin büyüklüğünün doğru olarak tahmini, araştırmayı yapanların tanımlarına, varsayımlarına ve alınan verilere göre farklılık göstermektedir.

Kayıtdışı ekonomi ile ilgili çalışmalar ilk olarak, ABD'de yapılmaya başlanmıştır.

Bu çalışmalar çerçevesinde, kayıtdışı ekonominin büyüklüğünü ölçmeye yönelik yöntemler de, bu ekonomiye uygun olarak geliştirilmiştir.

Örneğin 1970'li yıllarda ABD'de piyasadaki nakit para miktarındaki fazlalık tespit edilerek parasal yöntemlerle kayıtdışı ekonominin tespitine çalışılmıştır.

Aynı şekilde 1980'lerde İtalya sanayileşmiş ülkelerdeki büyüme hızını göstermesine rağmen, yüksek işsizlik oranı nedeniyle işgücü piyasası analiz edilerek kayıtdışı ekonominin büyüklüğü bulunmuştur.

Özellikle son yirmi yılda yükselme trendi gösteren kayıtdışı ekonomi, OECD ülkelerinde ortalama GSMH'nın %15'i civarındadır.

Japonya, ABD, Avusturya ve İsviçre'de %8-%10 arasındaki oranları göstermektedir.

Türkiye'de kayıtdışı ekonominin boyutları konusunda yapılan çalışmaların sonuçlarından GSMH'nın yaklaşık %30'u ile, %60'ı arasındaki kısmın kayda geçmediği ve vergisinin de ödenmediği görülmektedir.

Bu anlamlı semineri düzenleyen TİSK'in Devlet İstatistik Enstitüsü ile birlikte, Dünya Bankası verilerinden yararlanarak yaptığı bir çalışma, Türkiye'nin kayıtdışı ekonomisinin tahmini büyüklüğünün, 2000 yılı rakamları ile 81 milyar dolar ile 101 milyar dolar arasında olduğunu göstermiştir.

Türkiye'nin kayıtlı ekonomisi söz konusu yıl içinde 201,9 milyar dolar olarak alındığında, kayıtdışı ekonominin oranı %40-%50'ye ulaşmaktarır.

Kayıtdışı ekonominin büyümesini çeşitli faktörler etkilemektedir. Yapısal nedenleri arasında ekonominin gelişmişlik düzeyi sayılabilir.

Gelişmekte olan ekonomilerin en belirgin özelliklerinden biri, kurumlaşmış işletmelerin azlığı, buna karşılık küçük ve orta boy işletme sayısının fazla olmasıdır.

Bu durum kayıtdışı ekonominin büyümesinde etkili olmaktadır. Ülkemizdeki tarımsal faaliyetlerin, inşaat işlerinin, bazı imalat sanayi ve hizmetler sektöründeki faaliyetlerin büyük kısmının kayıtdışı yapıldığı görülmektedir.

Kayıtdışı faaliyetlerin muhatabı olarak gösterilen küçük ve orta boy işletmelerin Türkiye'deki işletmelerin sayısal olarak %99,5'ini kapsadığı, ayrıca sağladığı katma değer yönünden ülke üretiminin %57'sini oluşturduğu dikkate alındığında, kayıtdışı ekonomik faaliyetlerin GSMH içindeki payının neden yüksek olduğu anlaşılmaktadır.

Diğer taraftan, ekonomide sürekli yaşanan yüksek enflasyon, uygulanan ekonomik politikalar, ekonomik istikrarsızlık ve krizler kayıtdışılığa yol açan önemli nedenlerdir.

Bunların dışındaki nedenler ise sosyolojiktir. Hızlı nüfus artışının, işsizliğin, göçün ve çarpık kentleşmenin işgücü piyasası üzerindeki olumsuz etkilerinin kayıtdışı istihdama zemin hazırladığı muhakkaktır.

Türkiye ekonomisinde son yıllarda yaşanan ekonomik krizlerde dışsal etkenlerin de rolü olmakla beraber, sürdürülemez bir iç borç yükünün oluşmasının, başta kamu bankaları olmak üzere mali sistemdeki sağlıksız yapının ve süregelen yapısal sorunlara kalıcı çözümler bulunamamasının başlıca nedenler olduğu bugün herkes tarafından kabul edilmektedir.

Gerçekten, kamu kesimi toplam borç stokunun (net) GSMH'ya oranı 1990 yılında %29 iken, bu oran 1999 yıl sonunda %61'e ulaşmıştır. İç borç stokundaki artış ise çarpıcıdır. 1990 yılında %6 olan net iç borç stokunun GSMH'ye oranı 1999 yılında (kamu bankalarının görev zararları dahil) %42'ye çıkmıştır.

Yüksek oranlardaki enflasyon ortamı risk primini arttırmak suretiyle reel faiz oranlarının yüksek seyretmesine etken olmuştur.

1992-1999 döneminde yıllık ortalama GSMH büyüme hızı %4'ün altında kalırken, iç borçlanma reel faiz oranı %32'ye yükselmiştir. Yüksek reel faizler kamu kesiminin borçlanma ihtiyacını daha da arttırarak, bir borç-faiz kısır döngüsünü oluşturmuştur.

Yukarıdaki hususlara işaret etmemizin nedeni, kamu gelirlerini arttıracak güvenilir esasların oluşturulamamasının ekonomide vergilendirilemeyen alanların akılcı ve etkin bir biçimde vergilendirilememesinin, yeni vergi yasalarının çıkartılmasında güçlüklerle karşılaşılmasının ve mevcut vergilerin etkin bir biçimde tahsil edilememesinin, kamu açıklarının gelir cephesinde ne kadar önemli olduğunu ortaya koymak içindir. Vergi gelirlerini arttıramayan devlet, özel kesimin tasarruf fazlasını borçlanarak kendisine transfer etme yoluna gitmiş ve uzun dönemde ülke ekonomisi bir açmaza sürüklenmiştir.

Benden önce söz alan Sayın Hamzaçebi kayıtdışı ekonominin vergi yönünden değerlendirilmesini geniş bir şekilde yaptığı için ben bu konuda daha fazla konuşmak istemiyorum.

Ancak konuyla ilgili bir istatistiki bilgi vermeyi de uygun buluyorum. Vergi kaçırmanın nimetinin düşüklüğüne karşın, yakalanmanın külfetinin çok büyük olduğu A.B.D'de, yasal faaliyetlerden doğan vergi borcunun yaklaşık olarak %83'ünün gönüllü olarak beyan edildiği ve ödendiği, bu oranın dünyadaki en yüksek istek düzeylerinden birini oluşturduğu, bunda ise, bu ülkede vergi kaçırmanın topluma karşı işlenmiş bir suç olarak değerlendirilmesinin ve bu cezaların etkin bir biçimde uygulanmasının rol oynadığı ifade edilmektedir.

Çeşitli ülkelerde uygulanan farklı sistemlere ve ülkelerin ulaştıkları farklı gelişmişlik düzeylerine rağmen hemen hemen her ülkede karşılaşılan bir diğer sorun, kayıtdışı istihdamdır.

Özellikle ülkemizdeki hızlı nüfus artışının beraberinde getirdiği çarpık kentleşme, büyük yerleşim birimlerinde işsizlik sorununu da beraberinde getirmiştir.

Bunun sonucunda, bireyeler geçinmek amacıyla kayıtdışı ekonomik faaliyetlerde yer alırlar.

Bu olaya işletme açısından bakılacak olursa, işletmenin amacı kâr maksimizasyonudur. Dolayısıyla, yaptırım gücü yetersiz olan hukuki düzenlemeler ve yetersiz denetim mekanizması, işletmelerin daha düşük işçilik maliyetini sağlamak amacıyla, kaçak işçi çalıştırmasını özendirmektedir. Kaçak işçi çalıştırılması, ücretlerin olduğundan daha az gösterilerek sosyal güvenlik katkı paylarının ödenmemesi ya da eksik ödenmesi sebebiyle işletme açısından tercih edilen bir yoldur.

Bu durumda oluşan kayıtdışı gelirden devletin iki türlü kaybı oluşmaktadır.

Birincisi gelir vergisi kaybı, ikincisi ise sosyal güvenlik payı kaybıdır.

İmalat sanayiinde istihdam konusunda Prof. Dr. Tuncer Bulutay başkanlığında istihdam yaklaşımıyla yapılan bir çalışmada, Türkiye'de 1996 yılında kayıtdışı işçilerin toplam işçiler içindeki oranı yaklaşık %30 olarak tespit edilmiştir.

Tüm ekonomi için kayıtdışı kesimin payı ise 1992 yılında Türkiye için %16, kentsel kesim için %26 olarak bulunmuştur.

Kayıtdışı istihdama ilişkin iki konuya açıklık getirmek istiyorum.

Bunlardan birincisi, kayıtdışılığın artışında önemli bir neden olarak gösterilen yüksek primler konusundadır.

Prime esas ücret tabanının reel gelişmesine bakıldığında, 1999 yılında bir önceki yıla göre %8 oranında bir artış olduğu ancak 2000 ve 2001 yıllarında %11'ler seviyesinde bir düşüş yaşandığı görülmüştür.

İkincisi, prime esas ücret tabanı ile sigortalılık arasında doğrudan bir ilişkinin olmadığı sonucudur.

Nitekim rakamlara bakıldığında, 1996 ve 1997 yıllarında prime esas ücret tabanında reel olarak sırasıyla %26 ve %31 oranında artış görülmüştür.

Prime esas ücret tabanında %11'lik düşüş yaşanan 2000 ve 2001 yıllarında sigortalı sayısında sırasıyla %5 ve %6 oranında düşüş gerçekleşmiştir.

Özet olarak, ülkemiz ekonomik yapısı üretim, tüketim ve gelir yönünden incelendiğinde kayıtsız faaliyetlerin büyük boyutlara ulaştığı ve bu faaliyetlerin önlenmesi halinde kısa ve uzun vadede meydana gelecek ekonomik ve sosyal olumsuzlukların yaratacağı maliyetlerin asgariye indirilmesi için uzun vadeli ve istikrarlı kamusal politikaların takip edilmesinin yararlı olacağı düşünülmektedir.

Bu bağlamda, tarım sektöründeki kayıtdışılığı önlemek için çıkarılmış 24.06.1995 tarihli ve 552 sayılı KHK'den kısaca bahsetmek istiyorum.

Söz konusu KHK ile, yaş sebze ve meyve ticaretinin illerde alım ve satımlarının il sebze ve meyve halleri yetkisinde gerçekleştirilmesi amaçlanarak, belediyelerin rüsum kayıplarının ve il maliye teşkilatlarının KDV, stopaj ve benzeri kayıplarının minimuma indirgenmesi hedeflenmektedir.

Keza 30.10.2001 tarihli ve 3172 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kütlü pamuk, yağlık ayçiçeği, soya fasulyesi, kanola ve zeytinyağı üretiminde uygulanacak prim sistemi dahilinde kayıtdışılık önlenmeye çalışılmıştır. Söz konusu prim sistemi çerçevesinde, üreticilerden istenen müstahsil makbuzu ve benzeri satım belgeleri ile üreticinin ürettiği ürünlerin vergilendirilmesi sağlanmaktadır.

Özellikle, prim sistemi altında denetim altına alınan çırçır işletmelerinin işlemiş olduğu kütlü pamuğun KDV tahsili açısından denetimi sağlanarak, devletin vergi kaybı önlenmektedir.

Benim burada üzerinde durmak istediğim bir diğer konu, Türkiye'nin elektrik enerjisi kayıp ve kaçaklarıdır.

Globalleşen dünyada diğer ülkelerle rekabet edebilmek için, sanayiinin gelişmeleri takip etmesi yanında üretilen malın ucuza maledilmesi zorunlu hale gelmiştir.

Bunun için üretim girdilerinin de ucuz olması gerekmektedir.

Elektrik enerjisi, girdilerin en önemlilerinden birisidir. Üretilen mamüllerin rekabet edebilir bir fiyatta olması, elektrik enerjisinin düzenli ve belli bir kalitede temin edilmesi yanında ucuz temin edilmesini de gerektirmektedir.

Üretilen enerjinin tüketicilere ulaştırılması sırasında iletim ve dağıtım hatlarında belli kayıpların olması teknik bir zorunluluk olarak kabul edilmektedir.

Ayrıca, Türkiye'de iletim kayıpları makul sınırlar içindedir. 1999 yılında TEAŞ'ın iletişim şebekesine verdiği elektrik enerjisinin %3 oranında kaybolduğu ve bu oranın gelişmiş ülkeler seviyesinde olduğu belirtilmektedir.

Buna karşılık, dağıtım hatları ve elektrik şebekelerine bakıldığında durum farklıdır. TEDAŞ'ın 1999 yılında satın aldığı 82 milyar Kwh enerjinin ancak 65 milyar Kwh'i satılabilmiş, kayıp ve kaçak miktarı 17 milyar Kwh'e yaklaşmıştır. Bu miktar, oransal olarak %20.4'e tekabül etmektedir.

Bu kadar büyük oranda kayıp ve kaçaklar, elektrik ücretlerinin yükselmesine dolayısıyla sanayi üretiminde enerji girdisinin pahalanmasına ve üretilen malın rekabet şansının azalmasına neden olmaktadır.

Diğer taraftan, kayıpların büyük oranda olması daha fazla enerji tesisi yapılmasını da gerektirmektedir.

Daha fazla yatırım, elektrik üretim maliyetimizi yükselterek enerji fiyatlarını ayrıca olumsuz bir şekilde etkilemektedir.

Bu nedenlerle, ülkemizdeki enerji fiyatlarının birçok Avrupa Birliği ülkelerindeki fiyatlardan yüksek olduğu bilinmektedir. enerji fiyatlarının yüksek olması, özellikle enerji yoğun üretim yapan firmalar için rekabet ortamını güçleştirmekte ve pek çok firmanın özellikle ithal edilen ürün fiyatlarıyla rekabet edebilmesi için kayıtdışı yöntemlere başvurmasına neden olmaktadır.

Sanayicilerimizin üretimlerini ucuza mal etmek ve/veya kâr etmek amacıyla, 2001 yılında kullandıkları elektriğin yaklaşık olarak 4 milyon Kwh'nin kaçak olduğu ilgili kuruluşlar tarafından tespit edilmiştir. Ancak, toplam Türkiye elektrik tüketimindeki sanayi sektörünün payının %50 oranında olduğu göz önüne alındığında, kaçak elektrik kullanım miktarının daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir.

Elektrik enerjisinin kayba uğramasının en önemli etkenlerinden birisi de tüketicilerin ekonomik yetersizlikleridir.

Özellikle ülkemizin bazı yörelerinde halkın geliri o kadar düşüktür ki elektrik kullanım bedelini ödemek mümkün olmamakta ve kaçak yani ücretsiz elektrik kullanma yoluna gidilmektedir. ancak bu tür tüketim, miktar yönünden önemli değildir.

Yukarıda işaret edilen hususların önlenmesi amacıyla hazırlanan enerji Piyasası Kanunu ile dağıtım tesislerinin özelleştirilmesi suretiyle enerji piyasasının serbestleştirilmesi beklenmektedir. bu suretle, elektrik enerjisi fiyatlarının düşeceği ve nihai olarak kaçak enerji kullanarak kayıtdışı üretim yapan firmaların sayısının azalacağı ümit edilmektedir.

Ekonomik ve sosyal açıdan olumsuz etkileri olan kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınabilmesi için alınacak önlemler, öncelikle çağdaş bir devlet olmanın ön koşuludur.

Vergi vermenin değil de vermemenin olağan sayıldığı yolunda giderek yaygınlaşan düşünce yapısının kırılmasında, eğitim konusuna önem verilerek vergi bilincinin oluşturulması gerekmektedir.

Zira yılların birikimi olan ve ekonomik hayat içine yerleşen bazı alışkanlıkların kısa zamanda ortadan kaldırılması mümkün değildir.

Halen yapılmakta olan ve ilerde yapılacak olan yasal birtakım düzenlemelerle mükelleflerin vergiye karşı dirençleri engellenmelidir.

Özellikle Avrupa Birliği'ne mali açıdan uyum sağlama çalışmaları çerçevesinde kayıtdışı ekonomiyi minimuma indirmek ve kayıt içi ekonomide gerçek beyanlara ulaşmak için, bu ihtiyaçlara gerçekten cevap verebilecek vergi kanunlarına sahip olmak ve kapsamlı ve etkili bir vergi denetiminin yapılabilmesi gerekmektedir. İkinci olarak, ekonomik faaliyetlerin yakından izlenmesi, değerlendirilmesi ve ekonomi politikası araçlarının gereği gibi kullanılabilmesi için, ekonomi ile ilgili bilgilerin sağlıklı bir biçimde toplanması büyük önem taşımaktadır.

Bu çerçevede, kayıtdışı ekonominin istatistiki olarak milli gelir hesaplarına dahil edilmesi için gerekli çalışmaların yapılması, Beş Yıllık Kalkınma Planında bir ilke olarak benimsenmiştir.

Kayıtdışı ekonomiyle mücadelede, tüm kamu kurum ve kuruluşları arasında eşgüdüm sağlanması benimsenen bir diğer ilkedir.

Son olarak, işgücü piyasasındaki aşırı düzenlemelerin ve işgücü maliyetinin kayıtdışı istihdamı etkileyen en önemli faktörler olduğu dikkate alınarak, sosyal refah devleti anlayışına uygun yasal düzenlemelerin öncelikle gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır.

Konuşmamı bitirirken, buraya kadar beni sabırla dinlemek nezaketinde bulunduğunuz için hepinize teşekkürlerimi sunarım.

CÜNEYT ÜLSEVER- Sayın Rasgelener'e ben de sizler adına teşekkür ediyorum.

Küçük bir anekdot anlatmak istiyorum.

Amerika'ya yeni gitmiştim, apartmanda bir çiftle arkadaş olduk, bir gece beraber yemek yeniyor, dost olduk ve biraz da alkol alınıyor.

Bir safha geldi, birdenbire Amerikalı hanımefendi ağlamaya başladı. Ne oluyor filan diye ben telaşlandım.

"Biliyor musun Cüneyt" dedi, "bu beni hangi şartlarda aldı, benimle evlendi?"

Şimdi ben Türküm, tabii aklıma sizin şimdi aklınıza gelenler geldi. İşte kadıncağıza şey yapamıyorum, kocası da "boş ver, değmez" filan diyor.

Dedi ki, "Hayır, ben söyleyeceğim, o bizim dostumuz. Hakikaten ben sana minnet borçluyum, unutamam senin bana yaptığını, bunun bilinmesi lazım" dedi.

"Cüneyt" dedi, "benim babam vergi kaçakçısı, buna rağmen benimle evlendi." İnanın, vallahi, billahi.

Adam da dedi ki, "Ya ne alakası var? Kaçakçı olan baban, sen değilsin ki" dedi, yani kayın pederi için söylüyor.

Şimdi ben hatırlıyorum, Türkiye'de kız alıp verirken de "Yahu bunun babası yolunu bilir, iyi adamdır, sen oğlanı buraya bir kakaladığın zaman hiç bunun sırtı yerine gelmez" diye anlatılır.

Ama orada birdenbire gördüm ki, vergi sadece hukuki bir mükellefiyet değil, ahlaki bir mükellefiyet.

Yani, hanımefendi kendisini bizim hayal edebileceğimiz en kötü durumda düşünüyor ve minnet duyuyor kocasına ki, sen bunu bile bile benimle evlendin diye.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org